Notes

Altında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Erdoğan, AKP’li Bakanlar ve TSK’nın komuta kademesinin imzasını taşıyan “Türkiye’de Nurculuk ve Fethullah Gülen’le Mücadele Eylem Planı” konulu 2004 MGK’sının resmi belgesini yayınladık.
“Bu karar yok hükmündedir” dendi.
Biz de 2004 MGK Kararına uygun olarak Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’in yayınladığı genelgeleri gazetemize koyduk.
“Oyalamak için o genelgeleri yazdık, zaten 2010’da tüm bu belgeleri iptal edip, Başbakanlık Takip Kurulu’nu feshettik” dendi.
Bu kez 2011, 2012, 2013 tarihli Fethullah Gülen grubu, Nakşibendi ve Süleymancıların fişlendiğine dair MİT belgelerini yayınladık.
“Evet bu belgeler MİT’ten sızmış ama güvenlik soruşturması” dendi.
Allah aşkına, İl Emniyet Müdürü konumuna gelmiş birinin güvenlik soruşturması mı olur? Polis kolejine öğrenci alınırken yapılır bu tip soruşturmalar.
Bu belgelerin öncesinde MİT’in ihalelere giren işadamlarını fişlediğini, Cemaatci, Süleymancı, Ülkücü gibi işadamlarına ihale verilmediğine ilişkin belgeler de yayınlamıştım.
Bu belgelerin hiçbirisi yalanlanmadı. Hepsinin doğru olduğu kabul edildi ama kılıfına uydurmaya çalışan ve hiç de inandırıcı olmayan açıklamalar yapıldı.
Hükümet, 2004 kararlarıyla ilgili “Askerler çok baskındı ve sertti, konjonktür gereği, o zaman çok güçlü olmadığımız için imzalamak durumunda kaldık, sonrasında da TSK ve MİT, MGK kararlarını baz alıp Cemaat aleyhine bir kısım çalışmalar yapmış. O vesayet şartlarında bu güçlü kurumlara söz geçiremiyorduk ama biz 2010’da bunların hepsini iptal ettik özür dileriz” dese belki de hiç sorun kalmayacaktı.
Aynı şekilde Hüseyin Çelik’in doğruluğunu resmen kabul ettiği 2013 yılında Nurcular, cemaat, Nakşibendi ve Süleymancıların fişlenmesiyle ilgili de “Bir hata yaptık, özür diliyoruz ama bir daha yapmayacağız” dese gerçekten sorun kalmayacaktı.
Hükümet dürüst davransa bu konuda Cemaat de Süleymancılar da Nakşiler de tüm muhafazakar kesim de affederdi.
Ama dürüst davranmak yerine tuhaf davranışlar içine girdi Erdoğan.
MGK’da imzacı olan Erdoğan şimdi de talimatla pekçok STK, vakıf, cemaat ve derneğe başka türlü bir imza dayatıyor.
İlk okuyuşta Yalçın Akdoğan tarafından kaleme alındığı hemen anlaşılan bir metin hazırlanmış. Erdoğan’ın has adamlarından Hasan Doğan ve Mustafa Varank, bir sürü vakıf, dernek, cemaat ve dernekle temasa geçip, bu metnin altına amblemlerinin konması için ikna edilmiş. Erdoğan’ın ismi ve gücü kullanılarak, kimine gönül koyarak, kimi itilerek, kimi zorlanarak bu metnin altına amblemleri koydurulmuş.
Bu metin gazetelerde tam sayfa ilan olarak yayınlanacak ve Turkuaz Medya’ya çalışan bir ajans üzerinden de finansmanı sağlanacak. Milli İrade Platformu diye bir de platform icat edilmiş bu iş için.
Tamamen Erdoğan’ın masasında pişirilen, zorlanan ve Varank&Doğan ikilisi üzerinden realize edilen bir metin.
Böyle ilan komikliklerine, muhafazakar kesimin üzerine Hükümet baskısı kurarak imzacı pozisyonuna düşürmeye vs hiç gerek yok.
İçten bir pişmanlık ve samimi bir özür yeterdi.
Yalçın Akdoğan’ın emeğine de yazık, Hasan Doğan’la Mustafa Varank’ın koştur koştur kapı kapı dolanmasına da.