Notes
![]() ![]() Notes - notes.io |
Bu ritüel yapılırken, kaderin oyunumudur bilinmez, beklenmedik bir şekilde çocuğun güçleri uyandı, etrafındaki alevler yavaşça ona doğru akmaya başladı ve merkezi çocuk olacak bir şekilde, bir tür alev hortumu oluştu. Bu alev hortumu dönerek tiefling çocuğun bedenine nüfuz etmeye başladı. Sonrasında ise, kült üyeleri ritüelin doruklarında iken, tiefling çocuktan küçük çaplı bir şok dalgası yayıldı ve tüm alevler söndü. Bu günden sonra tarikatın tüm üyeleri, çocuğa "Vulcan" adıyla hitap etmeye başladı.
Yıllar boyu bu küçük köyün inandıkları bilgilerle Vulcan'ın beyni yıkanmıştı. Vulcan köylülere göre bu köyün 'tanrısı' olduğu için, yediği önünde yemediği arkasında olan, şımarık bir çocuğa dönüşmüştü. Ve doğduğundan beri, istediği her şeye sahip olduğu icin, inanılmaz derecede güç sarhoşluğuna sahipti. Köylüler, Vulcan'ı o kadar yüceltiyorlardı ki, çoğu kışın zorlu şartları altında bile, az kalan yemeğini Vulcan'a adıyordu. Fakat diğer köylülerden farklı, inançları tarafından kör edilmemiş bir adam daha vardı. Beklenilenin aksine bu adam ve Vulcan'ın çok farklı bir ilişkisi vardı. Bu paget denen yaşlı adam, köyün doktoru olduğu için saygı duyulan bir adamdı. Bu Paget ismindeki yaşlı adam, diğerlerinin aksine Vulcan'a genç efendi diye hitap ederdi. Bu durumdan dolayı köylülerden ters tepki alsa da, bu tutumunu asla değiştirmedi. Vulcan için ise, Paget bu köyde konuşabileceği tek kişiydi. Onu kim suçlayabilirdi ki? Tabi bu Paget'e karşı, köylüler tarafından çok büyük bir kıskançlık getirsede, bu küçük kült üyelerinin yapabilecekleri bir şey yoktu. Sonuçta tanrıları Vulcan'ı sorgulayamazdılar.
Yine bir gün, Vulcan, kendine tahtadan yapılan tahtında otururken, önüne kanlar içinde bir adam getirildi. Bu adamın her yerinde, pençe ve diş izleri gözükebiliyordu. Vulcan ilk olarak Paget'i çağırdı ve bu adamın yaralarına bakılmasını istedi. Paget biraz adama göz atıp, yaralarına baktıktan sonra Vulcan'a dönüp olumsuz bir şekilde kafasını salladı. Bunu görünce yaralı adamı getiren köylüler Vulcan'a yalvarmaya başladı. Fakat Vulcan'dan istedikleri adamı kurtarması değildi. Onu Pyrosphere adı verilen, bazı dinler için 'cennet' adıyla geçen yere göndermeleri için yalvardılar. İnandıkları dine göre, Vulcan'ın alevleri tarafından yanarak yitip gidersen, Pyrosphere denen yerde küllerinden tekrar doğduğun rivayet edilirdi. Vulcan adamın yanına yavaş adımlarla gitmeye başladı. Adamın yanına vardığında ise, bu adam hakkında sorular sormaya başladı. Nasıl biriydi? Neler yapardı? Gibi soruların cevaplarını aldıktan sonra, adamın yanına çömeldi. Yüzünde bir tebessüm ile ''Bu alevler seni günahlarından arındıracak'' dedikten sonra, kan revan içindeki adamı alevler ile sarmaladı. Alevler içinde kıvranan adam, yakarsa da, Paget dışında bunu gören tüm köylüler bu adam için mutluydu. Vulcan tarafından yakılıp kül edilmek, onlar için yükselmeye bedeldi. Bu, köydeki müritler için en yüce ödüldü; bu külte inancına göre, alevlerin kutsal ışığında arınarak, başka bir yerde küllerinden yeniden doğuyorlardı. Fakat Vulcan, adamın alevler tarafından yutulduğunu gördüğünde, içinde bir kuşku tohumu yeşermeye başladı. Köylüler tarafından tanrı gibi karşılanmasına ve tapınılmasına rağmen, güçlerinin gerektiği kadar güçlü olmadığı hissinden kurtulamıyordu. Adamı saran alevler, Vulcan'ın kendi alevleri, köylülerin anlattığı efsanelerinde duyduğu Tanrı Vulcan'ın ateşine kıyasla şiddeti soluk gibi görünüyordu. Durum böyle olunca Vulcan, kullandığı ateşin sınırlarını sorgulamaya başladı. Bir tanrının alevi, gerçekten sadece bu kadar mıydı? Köylülerin dediği gibi, dışarıdaki insanların hepsi gerçekten birer kâfir miydi? Bu sorular Vulcan'ın kafasını kurcalıyorken; Paget, nazik tavırları ve bilge öğütleriyle Vulcan için bir dost ve güvenilir bir danışman haline geldi. Vulcan'ın kuşkularını ve güvensizliklerini sabırla dinledi ve ona zaman zaman cesaret veren, destekleyici sözler sundu.
Vulcan ve Paget'in dostlukları, paylaştıkları deneyimler ve kahkahalarla dolu anlar sayesinde güçlendi. İnanç ve inanış sınırlarını aşarak, derin bir bağ oluşturdular. Vulcan ise Paget'in sağladığı arkadaşlık ve anlayış için minnettardı. Ancak, Vulcan'ın farkında olmadığı bir gerçek vardı: Paget bir sır saklıyordu. Dışarıdan olduğu köyün inanç ve ritüellerine uyum sağladığı görünse de, Paget'in şüpheleri vardı. Köydeki kültün öğretilerinin geçerliliğini ve Vulcan'ın ilahi bir varlık olarak varlığını ciddi anlamda sorguluyordu. Yoksa asla inanmamışmıydı?
Zaman geçtikçe köylülerin beklentileri Vulcan'ın üzerinde ağırlık oluşturmaya başladı. Bir zamanlar bir nimet gibi görünen, şimdi bir yük gibi hissettiriyordu. Her geçen gün Vulcan'ın dışarı dünyaya olan doyumsuz merakı artıyordu. Bir zamanlar masum olan tanrısal statüsü hakkındaki kuşkuları, şimdi daha karanlık düşüncelere dönüşerek, ürkütücü fikirler haline gelmişti. Köyde dolaşırken, gözleri etraflarını saran upuzun ağaçlarda gezindi, gözlerinin içinde alevler yeni bir yoğunlukla dans etmeye başladı. Eğer gücünün tam potansiyelini bu ağaçlara salsaydı ne olurdu, diye düşündü. Tanrısal alevleriyle tutuşup kül olana kadar yanarlar mıydı? Ve ağaçlardan geçimini sağlayan köylüler ne olacaktı? Yıkıcı heveslerinin ardından acı çekerler miydi?
Bu tarz rahatsız edici düşünceler, Vulcan'ın vicdanını kemiriyor ve bir zamanlar huzurlu olan yaşamının üstünde bir gölge gibi duruyordu. Bunları düşünürken kendini köyün dış taraflarına doğru çekilmiş hissetti. Rüzgara karşı dururken, köyün dışındaki kafirleri yaktığında çıkacak kokuyu hayal etmeye başladı. Daha sonra biraz dışarı dünya hakkında düşündüğünde, aklına daha fazla sorular takılmaya başladı. Vulcan'ın iradesine meydan okuyan bu dışarıdan gelenler neye inanıyorlardı? Sadece yanlış yola sapmış ruhlar mıydılar, yoksa onun bile bilmediği bir gerçeğe mi sahiptiler?
Bu sorularla başa çıkmaya çalışırken, köyün üzerine bir huzursuzluk çöktü, sanki hava Vulcan'ın düşüncelerini hissedebiliyormuş gibi fırtınalıydı. Arzuları artık çocukluk döneminin basit zevklerinden öteye geçmişti; şimdi anlayış, amaç, takipçilerinin boş hayranlığından daha fazlası için bir açlıkla doluydu.
Her ne kadar Paget Vulcan'ın mentalini toparlamaya çalışsada, hiç bir şey işe yarıyor gibi gözükmüyordu. Vulcan her zaman ki gibi düşünceleri arasında kaybolurken, farklı bir gelişme gerçekleşti. Köye, farklı bir canlı gelmişti. Sözde kafirlerden biri köylerine gelmişti! Vulcan her ne kadar içi içine sığmasa da, rolü gereği kendine ayrılan özel odasında, tahtının üzerinde bekliyordu. Bu yabancıyı içeri soktuklarında Vulcan gözlerine inanamadı. Kendi gibi kırmızı olan kertenkelemsi bir.. insansı? Bu bir dragonborn olmalıydı, Vulcan daha önce köydeki kitaplarda bu canlılardan bahsedildiğini görmüştü. Bunların hiç bir önemi yoktu. Vulcan şu monoton hayatında sonunda farklı bir şey görüyordu, kendine yeni bir oyuncak bulmuştu! Paget ise bu durumdan çok mutlu değil gibiydi, sanki olacaklardan haberdar gibiydi.
Vulcan, yeni bir insan gördüğünde ona nasıl davranıcağını kafasında çok kurgulamıştı. O yüzden aklına gelen ilk şeyi denedi. Ona emirler yağdırdı. Diz çökmesini ve kendine biat etmesini istedi. Bu dragonborn ise emirlerine karşı gelmekle kalmadı, aynı zamanda Vulcan'a şirk koştu. Onun bir tanrı olmadığını söyledi. Vulcan böyle bir şey ilk defa yaşadığı için nasıl tepki vericeğini bilemedi. Fakat bu küçük köyün sakinleri bu durumu Vulcan kadar hoş karşılamadı ve dragonborn'un üzerine çullanmaya başladılar. 'Bu kâfir nasıl buyrukları yerine getirmez!' diye feryat ettiler. Köy halkındaki Vulcan ve Paget dışındaki neredeyse herkes sıska ve güçsüzdü. Kışın soğuğunda çok fazla hasılatları olmadığı için yeterince besi ihtiyacı alamıyorlardı. Ve bir şeyler bulsalar bile, bu Vulcan'a adak olarak adanıyordu. Vulcan ise yemekler çok fazla olduğu için bunu dost olarak gördüğü Paget ile paylaşıyordu.
Durum böyle olunca işler pek umulduğu gibi gitmedi. Olaylar dragonborn tarafından tek taraflı katliama döndü. Daha sonra gözleri Paget'i ararken dragonborn elindeki kılıcı göğüsünden geçirdi. Etrafa baktığında köylüleri paramparça olmuş, ikiye bölünmüş, kafası uçurulmuş hallerde gördü. Ve başka bir şey düşünemeden gözleri kapandı. Ama dragonbornun kılıç göğüsündeyken dediği onur kırıcı lafları hatırlıyordu. Bundan yaklaşık bir kaç dakika sonra ise alev kırmızısı gözlerini tekrar açtı. Gözleri daha ışığa alışmamış olsa gerek, sarsılmış bir şekilde yarasının üzerindeki ele bakıyordu. Bu elden yayılan bir sıcaklık dalgası hissediyordu, sanki onu saran bir rahatlama var gibiydi. Göğsünde hissettiği acının yerini bır sızlama almıştı. Vulcan, gözlerine yeni bir açıklık gelmesi ile yardım eden kişi ile göz göze geldi. "Paget?" Diye mırıldandı Vulcan, sesi normal bir fısıltıdan bile kısık şekilde. "Ne-oldu, nasıl?".
Paget ise "Tanrıların yitip gittiğini sanıyordum genç efendi, ama siz bunun aksini kanıtladınız, bunun için size teşekkür ederim". Bu sözleri duyduğunda Vulcan' ın kafası daha da karıştı. Vulcan, Paget'in minnetinin derinliğini veya taşıdığı sırların ağırlığını bilmiyordu. Ayrıca Paget'in gülümsemesinin altında, Vulcan gizli bir üzüntü hissetti, Paget, bir adamın tek başına taşıyamayacağı kadar ağır bir yük taşıyor gibiydi.
''Bilmediğin çok fazla şey var, Vulcan''. Bunu duyduğunda sinirlerini kontrol edemeyen Vulcan, Paget'in yakasından tuttu, sesi umutsuzluk ve acıyla titriyordu. "Sen kimsin?" diye sordu, sözleri anın sessizliğinde yankılanıyorken bir şey fark etti. Paget'in üzerinde ölümcül yaralar vardı. Vulcan bu durumu tam dillendirecek iken. Paget, Vulcan'ın kulağına yaklaşıp bir şeyler fısıldadı. Vulcan'ın gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Paget'in sözlerinde gizlenen gerçeği anlamakta güçlük çekiyordu.
Paget, sesi neredeyse bir fısıltı olacak şekilde "Benim için artık çok geç, Vulcan," kendini toparlamakta zorlanarak. "Ama sen... sen kendine yeni bir hayat kurma gücüne sahipsin, yeniden başlayabilirsin.'' sözlerini sarf ettikten sonra, Vulcan aniden, kollarını Paget'in etrafına sardı, onu sıkı bir kucaklamayla kendine çekti.. Paget ise son güçleriyle, ''Hayatın boyunca yaptığın gibi alevlerine inanmaya devam et'' laflarını sarf ettikten sonra, ikiside küçük bir alev topunun içinde kayboldu. Bir kaç saniye sonra ise, bu alev topunun içinden, Vulcan ufak tefek yanıklar içinde tek başına çıktı.
Vulcan, her ne kadar Paget'in ölümüne üzülmüş olsa da. Köylerine gelen dragonborn'u sorumlu olarak görmüyordu. İçinde en ufak bir intikam isteği bile yoktu. Hatta olayların hızlı akışından dolayı dragonborn'a ne olduğunu bile bilmiyordu. Tek bildiği şey, şuanda burada olmadığıydı. Vulcan yavaş adımlarla, köylülerin etrafa dağılmış bedenlerini toplamaya başladı. Hepsini belirli bir yere toparladıktan sonra ise, Vulcan'ın şuana kadar yapmadığı, ama ona çok kutsal olarak anlatıldığı bir ritüeli yapmaya başladı. Etrafta yanan nesneler olması gerekiyordu, bu yüzden köydeki tüm evleri yaktı. Ve alevleri kontrol ederek, yanan bedenlerin etrafında bir çeşit dans etmeye başladı. Alevin etrafında her dönüşünde, alevler daha da çok bir hortum haline geliyordu, en sonunda ise kocaman bir alev hortumu oluştu. Dışarıdan ucubeye benzeyen Vulcan, performansını bitirdiğinde alevler içindeki bedenlere doğru diz çöküp ellerini birbirine kapattı. Ve Vulcan'ın gerçekleştirdiği ritüelin bitmesi ile birlikte alevler de onun bir dans partneriymiş gibi yavaşça sönerek kayboldu. Kırık bir kalple ve yas dolu bir sesle, Vulcan, ''Küllerinizden yeniden doğun'' şeklinde rüzgar ile taşınan küllere kutsal bir veda etti. Daha sonra ise rüzgarın tam tersi yönünde ilerlemeye başladı.
Bir süre sonra Vulcan bir yerleşkeye rast geldi. Bu yerleşkede bir çok şey öğrendi. İlk geldiği yer ------- köyüydü. Burada Vulcan'ın ufku inanılmaz genişledi. İlk geldiğinde, Vulcan'a karşı olan davranış, düşündüğünden çok daha kötüydü. Bunu her ne kadar anlamasada sağda solda duyduklarıyla birlikte, yapbozu oluşturabildi. Daha önce ırkı hakkında bir şeyler öğrenmişti Paget' den ama, durumun böyle can sıkıcı olmasını beklemiyordu. Olaylar her ne kadar beklemediği şekilde ilerlese de hızlı bir şekilde adapte oluyordu Vulcan. Hatta neredeyse herkesin bir soy ismine sahip olduğunu öğrendiğinde, kendine bir soy ismi bile vermişti. Böylelikle insanlar onu ''Vulcan Blazeheart'' olarak tanımaya başladı. Vulcan'ın konuşma konusunda, düşünülenin aksine Belki de yıllar boyu köyde müritlerini tepeden izlemesinden kaynaklı, diğer insanlar ile iletişim kurma kabiliyeti epey bir yüksekti. İnsanlarla, genelde gülen yüz ile konuştuğu için, çoğu kişiyle arasını iyi tutan biri haline gelmişti. Tavernada zaman geçirirken, ilgisini çok çeken bir konu duydu. Tanrılar, bunu Paget'den de duymuştu. Ama Vulcan'ın aksine onlar görünüşe göre çok kudretliydiler. O zaman Vulcan tam olarak neydi? Bütün tanrıların ismini araştırmıştı ama Vulcan diye bir tanrı duymuyordu. Alev Tanrısı Vulcan onun eski hayatı değilmiydi? Bu soruların cevaplarını tabiki de alamıyordu. Vulcan acaba ateş tanrısı olarak bilinen şeyin çocuğumuydu? Aklına çok fazla seçenek gelse de, herhangi bir seçim yapamıyordu bunların arasından. Daha sonra Paget'in son sözleri aklına geldi ''sadece alevine güven'' bu ne anlama geliyor ki? Vulcan baş ağrısıyla birlikte bu düşünceleri kafasından uzaklaştırdı. Ve yaşamaya devam ederse bir gün bu konunun açıklığa kavuşacağını düşündü.
Fakat her şey bu kadar güzel ilerlemiyordu. Adını çıkartacak bazı olaylar da yaşamıştı. Ve bunlar görmezden gelinebilecek şeyler değildi.
kendini alevle bağdaştıran Vulcan için
![]() |
Notes is a web-based application for online taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000+ notes created and continuing...
With notes.io;
- * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
- * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
- * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
- * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
- * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.
Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.
Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!
Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )
Free: Notes.io works for 14 years and has been free since the day it was started.
You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;
Email: [email protected]
Twitter: http://twitter.com/notesio
Instagram: http://instagram.com/notes.io
Facebook: http://facebook.com/notesio
Regards;
Notes.io Team