NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io

Bana Bir Şarkı Söyle
Özledim sesini ne olur konuş
Bir gül açtır zamanların ötesinden
Karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel
Gök mavisinden, deniz mavisinden
Bana bir şarkı söyle
İçimde bir şey kımıldıyor
Gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum
Bir baksana ne haldeyim deli divane
Yaralıyım, çaresizim umutsuzum
Bana bir şarkı söyle
Yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt
Dökül karanlığıma ışıklar gibi
Al beni, en uzaklara götür
Sesin aksın içimde bir pınar gibi
Bana bir şarkı söyle
Bütün renkleri kat birbirine
Buram buram bir turuncu getir geçen yazdan
Bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi
Hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan
Bana bir şarkı söyle
Bazan kar nasıl hazin yağar bilirsin
Kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı
İşte öyleyim, kapkarayım bugün gel
En hüzünlü sesinle, en dokunaklı
Bana bir şarkı söyle


Ümit Yaşar Oğuzcan

Golha
04041987 -69805188320

Erich Fromm Sözleri: “Bütün ağır psikolojik hastalıkların temelinde narsizm yatar”

♦ “Açgözlülük içsel bir boşluğun sonucudur.”
♦ “Haset, kıskançlık, hırs, her çeşit açlık, bunların tümü tutkudur. Sevme ise zorlama olmadan sadece özgür olunduğunda yaşanabilen, insan gücünü somutlayan bir eylemdir.”
♦ “Sevmek bir eylemdir edilgen bir duygu değil. Bir şeyin “içinde olmaktır” bir şeye “kapılmak” değil. En genel biçimiyle sevmenin etkin yapısı, sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğu biçiminde tanımlanabilir.”
♦ “Anne sevgisi koşulsuzdur, koruyucudur, sıcak bir sığınaktır. Koşulsuz olduğu için denetlenemez, ya da elde edilemez.”
♦ “Önemli bir problemde, yetkinizi aştığı halde size danışılıyorsa, kahramanlık yapmayın. Çünkü mutlaka olaya çözüm değil, suçlu aranıyordur.”
♦ “Bilmek ve hala bilmediğimizi düşünmek en yüce marifettir. Bilmemek ve buna rağmen bildiğimizi düşünmek bir hastalıktır.”
♦ “Günümüzde insanların mutluluğu “eğlenmeğe” dayanmakta. Eğlenmenin altındaysa “almanın”, tüketmenin doygunluğu yatmaktadır.”
♦ “Aşk ‘Seni Seviyorum çünkü sana ihtiyacım var’ diye başlar, ‘Sana ihtiyacım var… Çünkü seni seviyorum’ diye olgunlaşır.”
♦ “Eğer sevgi bir çiçekse,saygı onu koruyan saksıdır..Çiçek solmaya başlamışsa dikkat edin saksı mutlaka çatlamıştır.”
♦ “Sevgi, sevdiğimiz şeyin yaşaması, gelişmesi için duyduğumuz etkin ilgidir.”
♦ “Bu açıdan bakılırsa insanın kattığı anlam dışında yaşamın hiçbir anlamı yoktur; insan başkalarına yardım etmediği sürece yapayalnızdır…”
♦ “Marx İncil gibidir: Çok alıntı yapılır ama nadiren gerçekten anlaşılır.”
♦ “Gerçek bilgiye erişmenin tek yolu sevme edimidir. Ancak bir insanı nesnel olarak tanıyarak, onun değişmeyen özüyle, sevgi edimi ile kavrayabiliriz.”
♦ “Her insan mutlu olamaz… Çünkü; gereğinden fazla özler dünü, Hak ettiğinden fazla… düşünür yarını. Ve hiç hak etmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü. Her insan mutlu olamaz. Çünkü; gereğinden fazla özler hayatından çıkanları Hak ettiğinden daha büyük umutla bekler hayatına girecekleri Ve asla göremez yanı başındakileri.”
♦ “Sevgi bir etkenliktir; edilgen bir olay değildir; bir şeyin içinde olmaktır, bir şeye kapılmak değildir. sevginin etken özelliği, en genel biçimde şöyle tanımlanabilir; sevgi vermektir, almak değildir.”
♦ “Derin ve ihtiraslı sev… Kalbin kırılabilir ama hayatı dolu dolu yaşamanın tek yoludur.”
♦ “Cinsel sevgi iki kişilik yalnızlıktır.”
♦ “İnsan yaratma süreci içinde kendini dünya ile bütünleştirir. Tam çözüm, insanlar arası birlikteki başarıda, bir başka insanla sevgi içinden kaynaşmada yatmaktadır.”
♦ “Kardeş sevgisi tüm insanları sevmektir. Ve tek kişiye ait olmaması en büyük özelliğidir. Çaresiz birini sevmek, yoksul ve yabancı birisini sevmek, kardeş sevgisinin ilk adımıdır.”
♦ “Bir amaca yönelik olmayan sevgide ancak, gerçek sevgi açılıp gelişir.”
♦ “Ancak kendinden bir şeyler verebilen kişi zengindir.”
♦ “Mantıklı düşünce kavramından bir kuramın oluşturulmasına doğru atılan her adımda inanca gerek vardır.”
♦ “Sevmek öğretmenin tek yoludur.”
♦ “Eğitim, bir çocuğa özel yeteneklerinin fakına varması için yardım etmektir. Eğitimin zıddı yönlendirmedir.”
♦ “Vermek almaktan çok daha coşku vericidir. Bu, beni yoksullaştırdığı için böyle değildir, verme eyleminde canlılığının gücü yattığı için bu, böyledir.”
♦ “En önemli verme edimi, maddi şeyler değil aksine insana özgü dünyadan bir şeyler vermektir.”
♦ “Sevme sanatının uygulanabilmesi, inancın da uygulanmasını getirir.”
♦ “Hiç bir şey yaratıcılığı aşk kadar teşvik etmez, tabi aşkın gerçek olması koşuluyla.”
♦ “Sevgi ancak iki insan birbirlerine varlıkların özünden bağlanır, her biri kendisinin varlığının özünden tanırsa, gerçekleşir.”
♦ “Sevgi, insanın varoluş sorununun yanıtıdır.”
♦ “Makine yüzünden zaman insanın hükümdarı oldu.”
♦ “Sevginin kazanılması için en önemli koşul kişinin kendi narsizmini yenmesidir.”
♦ “Açgözlülük içsel bir boşluğun sonucudur.”
♦ “Yalan hiç bir şeyi yerinden kımıldatmaz.”
♦ “Tüm insanlar eşittir, çünkü onlar Toprak Ananın çocuklarıdır.”
♦ “Sevgi olmadan insanlık bir gün için bile var olamaz.”
♦ “Gerçek hiç bir zaman şiddet tarafından çürütülemez.”
♦ “Sevgi, sevgi üreten bir güçtür. Güçsüzlük, sevgi üretememektir.”
♦ “İyi ve kötü sadece itaatsiz olma özgürlüğü içinde vardır.”
♦ “Birçok kişi, sevme sorununu ilkel bir biçimde ele almakta, kendi sevebilme gücünden, sevme ediminden çok sevilme olarak görmektedir. Onlar için sorun, nasıl sevilebilecekleri, nasıl sevimli olabilecekleridir.”
♦ “Tüm uygarlığımız, karşılıklı kar sağlayan bir alış-veriş düşüncesi, satın alma açlığı üzerinde yükseliyor.”
♦ “Burası ve şimdiki an sonsuzluktur.”
♦ “Otomatlar sevemezler. Onlar sadece “kişilik paketleri” ni birbirleriyle değiştirirler ve ucuza kapatma peşinde koşarlar.”
♦ “Sevgi, narsizmin hemen hemen olmadığı alçakgönüllülüğün, nesnelliğin ve düşüncenin gelişmekte olduğu yerde vardır.”
♦ “Sıkılmama sevmenin tek koşuludur.”
♦ “Özel mülkiyetin, ona sahip olmayan insanlar için bile ne kadar önemli, dokunulmaz olduğuna çok güzel bir örnek şöyledir. Almanya’da birinci dünya savaşından sonra insanlar çok zor şartlar altında iken bir referandum yapılır ve insanlara sorulur Savaşı kaybetmemizin sorumlusu olan Alman imparatoruna/luğuna ait mülklere el konulması ve bunun fakir /zor durumdaki halk yararına kullanılması veya mülkiyete dokunulmaması hakkında ne istedikleri”. Referandum sonucunda özel mülkiyet kendilerine ait olmadığı halde halk “Hayır el konulmamalı kararını alır.”
♦ “Sevgiden vazgeçmek olanaksız olduğuna göre sevgi konusundaki başarısızlıkların üstesinden gelebilmenin bir tek uygun yolu olarak bu başarısızlıkların nedenlerini gözden geçirip, sevginin anlamını incelemeyi geliştirmek kalıyor.”
♦ “Ortak yaşam birliğinin tersine, olgun sevgi kişinin kendi bütünlüğünü, bireyselliğini koruyarak gerçekleştirdiği birliktir. Sevgi, insanı diğer insanlardan duvarları yıkan, onu diğerleriyle birleştiren, etkin bir güçtür. Sevgi kişinin soyutlanma ve ayrı olma duygularını yenmesini sağlar, kendisi olmasına, bütünlüğünü yitirmesine yol açar. Sevgide bir olan iki varlığın, iki ayrı varlık olarak da ikilemi yaşanır.”
♦ “Eğer sevginizi sevgi doğurmuyorsa bu, sevginizin, sevgi üretemediği anlamını taşır. Eğer seven kişi olarak yaşamınızı ortaya koyuyor ama sevilen bir kişi olamıyorsanız, sevginiz güçsüzdür. Şanssızlıktır.”
♦ “Sevgide insan en azından yalnızlıktan kaçıp sığınacağı bir liman bulabilir. İki kişi, dünyaya karşı bir tür ortaklık kurar ve u iki kişilik bencilliğin sevgi olduğu yanılgısına düşülür.”
♦ “İnanç insanın varoluşunun bir koşuludur. Sevgiyle olan ilişkisi açısından bunun anlamı kişinin kendi sevgisine olan inancı, başkalarında sevgi yaratabilme ve bu sevginin geçerliliğidir.”
♦ “İnsanın varoluş sorununun en sağlıklı ve doyumcul yanıtı sevgidir, dolayısıyla sevginin gelişimine yer vermeyen bir toplum gelecekte insan doğasının bu temel gereksinimini gözden kaçırdığı için yok olacaktır.”
♦ “Sevmek kendini karşılıksız olarak adamak, sevgimizin sevilen kişide de sevgi oluşturacağı ümidini taşımak demektir. Sevgi bir inanç eylemidir. İnancı az olanın sevgisi de azdır.”
♦ “İnsan zekayla ödüllendirilmiştir. O, kendi kendini bilen bir yaşamdır; kendisinin diğer insanların, geçmişinin ve gelecekte onu bekleyen olasılıkların farkındadır.”

Yazdıklarımdan Notlar
*İnsan doğarken yaşamaya hazırdır fakat yaşamaktan çok ölüme isteklidir.
*Bedeli ölüm olan düşüncelerin,özgürlüğü; nedeni barış isteği olan savaşın, ilk ya da son çığlıklarından ibarettir.
*İyilikten şaşma ,doğru olanı yapmaktan da korkma birşeyleri düzgün yapmak için kul,köle olmaya lüzum yok çünkü;cennette cehennem de burda.
*Adı geçmiş olan bir "gelecek"çizdim hayallerimde yaşayan, ben yaşadıkça kimsenin bilemediği, bir hayal içinde ölen bir "gelecek"!

MONA ROSA
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

Ulur aya karşı kirli çakallar,
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal var.
Yağmur iğri iğri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.

Açma pencereni perdeleri çek,
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek.
Anla Mona Rosa ben öteliyim.
Açma pencereni perdeleri çek.

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
Bende çıkar güneş aydınlığına.
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
Seni hatırlatır her zaman bana.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
Ellerinden belli olur bir kadın,
Denizin dibinde geziyor gibi.
Ellerin, ellerin ve parmakların.

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.

Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçemin incirlerine.
Kiminin rengi ak kiminin sarı.
Ah beni vursalar bir kuş yerine.
Akşamları gelir incir kuşları.

Ki ben Mona Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni.
O masum bakışların su kenarında.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.

Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza.
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
Alev alev sardı her tarafımı.
Artık inan bana muhacir kızı.

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.

Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kuş tüyüne.
Bir tüy ki can verir gülümsesen,
Bir tüy ki kapalı geceye güne.
Altın bilezikler o kokulu ten.

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister,
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

İzinsizce gözlerine bakar bazı isimsiz duygular
Lâl olunmuş hislerde yaşar hayatımın tüm saklı gerçeği
Kirlenmeye her zaman hazır olan mutluluğa istekli bakışlar kadar sıcak
N
U
R

Allah der ki: "Kimi benden çok Seversen, onu senden alırım." ve ekler:
 
"Onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım."
 
 ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur...
 
Aklın şaşar, dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya...
 
Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur... 
 
Düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın.
 
En garibi de budur ya... Öldüm der durur, yine de yaşarsın...
 
Mevlana
 
Basketbol günlükleri (leonardo di caprio)

22 kasım ŞEYMANUR
15 aralık KÜBRA
1 haziran İLKNUR
Doğum günleri
23 kasım FERHAT
25 kasım DİLAN

Agent 47 (TIMOTHY OLYPHANT)
Nika boronina (OLGA KURYLENKO)

Çiftçidir çalışmaz gençken tanıdığı doktor arkadaşları sayesinde ameliyatlara sa girmiştir sağlık konusunda bilgisi sağ göz kapağıma dikiş atacak kadar vardır Kürtçe dengbej denilen geleneklere mensuptur kısaca böyle anlatılır:)

"Olur da olamazsam buralarda Yanağındaki küçük çukura saklanmak istiyorum,uyumak.. Yüzyıllarca uyumak..
İlla isim konulacaksa ben masal değil hayat demekten yanayım Bu yolları yan yana yürümekten yanayım..
Erguvanlar açmaya başladı,mavi mi pembe mi ayırt edemiyorumrenkleri,kokuna bi isim bulmaya çalışmaktan da vazgeçtim.
Geldiğinde bir masada kahvemizi yudumlayıp, heyecanla dedikodu yapacağız, sana kaçırmadan anlatmam gereken aylar biriktirdim..
Biraz sessizlik olacak sonra Sen hüzünlü gözlerini uzaklara salacaksın.
Cümlelerim topallayacak,ağır aksak kelimelerle soracağım; Nasılsın? Nasılsın derken bile iyi olmana dualar edior olacağım..
Hiçbir sözümüz umutsuzluk taşımayacak, inanacağız, inandıracağız, yaşadığımız cehennemin cennete dönüşeceğine.
Herkesin unuttuğu küçük bir çocuğa gülümseyerek, İnsanların koşarak geçerken farketmediği selpakçı amcanın gülüşüne karşılık vererek..
Ve bırakarak bu dünyanın tümm kandırmacılarını kendimize insanca bir yol çizeceğiz! Gelmek isteyen ardımıza düşecek..
Gel ! Orda mutlu olduğunu biliyorum ama inan bencilce değil bu isteğim.
Birgün hiç gelmemeye karar vererek gidersen,bavulumu hazırladım geçmişi koymadım içine,adı ‘ geçmiş’ olacak gelecekleri beraber yaşayalım diye !
Gitme ! Seni şah damarıma sakladım,adım atarsan yırtılır derim,kanar dizlerim. Ölürüm.Birdaha ayrılığı kaldıramam ,yüküm ağır !
Susma ! Kelimelerin senin ayak izlerin. Nereye gittiğini bulamazsa ölür benim ellerim !


Bu kadar yürekten çağırma beni
Bir gece ansızın gelebilirim
Beni bekliyorsan, uyumamışsan
Sevinçten kapında ölebilirim

Belki de hayata yeni başlarım
İçimde küllenen kor alevlenir
Bakarsın hiç gitmem kölen olurum
Belki de seversin beni kim bilir

Kal dersen, dağlarca severim seni
Bir deniz olurum ayaklarında
Aşk bu özleyiş bu, hiç belli olmaz
Kalbim duruverir dudaklarında.

Ya da unuturum kim olduğumu
Hatırlamam belki adımı bile
Belki de çıldırır, deli olurum
Sana kavuşmanın heyecanı ile

Aşk bu, bilinir mi nereye varır
Ne durdurur özleyeni, seveni
Bakarsın ansızın gelebilirim
Bu kadar yürekten çağırma beni.
"ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN"

Kodlama,grafik v.s
*diller
+CC, vs
English(+)
Deutsch ) >>>>> firstly
Spain
Russia

Gündüz gözü fener yakıp sokaklarda durmadan:
"Tanrı'yı arıyorum!", "Tanrı'yı arıyorum!"
diye bağıran deliden sözedildiğini duydunuz mu?
Ne çok Tanrı'ya inanmayan vardı.
Onun bu feryatları gülüşmelere neden oldu.
"Acaba bir çocukgibi mi kayıp oldu?" diye sordu birisi. "Saklanıyor mu?", "Bizden mi korkuyor acaba?",
"Göçmen mi?"
Sokaktaki halk birbirine bu soruları bağırarak soruyor ve gülüşüyordu.

Deli kalabalığın arasında karıştı ve kendisine gülen bu insanları şöyle bir süzdü.
"Tanrı nereye gitti?" diye bağırdı,
"Bunu size söyleyeceğim!" diye devam etti.

"Biz onu öldürdük... Siz ve ben!
Biz, biz hepimiz onun katilleriyiz!
İyi de bunu nasıl yaptık?
Denizi nasıl boşaltabildik?
Karayı denize bağlayan bu zinciri çözdüğümüzde
ne yapmış olduk?
Şimdi nereye gidiyoruz?
Bütün güneşlerden uzağa mı?
Durmadan düşmüyor muyuz?

Öne, arkaya, sağa, sola, her yere düşmüyor muyuz?
Hâlâ bir yüksek ve alçak kavramı var mı?
Sonsuz bir hiçlik içinde aylak aylak dolaşmıyor muyuz?

Yüzümüzde boşluğun nefesine duyumsamıyor muyuz? Hava şimdi daha soğuk değil mi?
Geceler gittikçe daha fazla karanlıklaşmıyor mu?
Tanrı öldü! Tanrı öldü!
Onu öldüren biziz!

Biz, katiller
kendi aramızda birbirimizi nasıl teselli edebiliriz?
Dünyanın bugüne kadar sahip olduğu en kutsal
ve en güçlü şey kanlı bıçağımızın altında can verdi.
Bizi bu kandan kim temizleyecek?
Hangi su, bu kanı temizleyebilir?
Bu suçun cezasını nasıl ödeyeceğiz?
Hangi kutsal oyunu icat etmek zorunda kalacağız?

Bu eylemin büyüklüğü bizim için fazla büyük.
Yalnızca ona layıkmışız gibi görünmek için,
bizim Tanrı olmamız gerekmez mi?
Hiçbir zaman böylesine büyük bir eylem olmamıştır
ve her ne olursa olsun,
bizden sonra doğabilecek olanlar
bu büyük eylem yüzünden
şimdiye kadar hiçbir tarihin olmadığı kadar
büyük olan bir tarihe ait olacaklardır!"

Friedrich Nietzsche / Böyle Buyurdu Zerdüşt

..hayat, senin hayatın.. izin verme itilmesine kederli teslimiyetin içine.. hazır ol beklediğine çıkış yolu vardır elbet işık var bir yerde.. belki çok parlak değil ama def eder karanlığı hazır ol beklediğine tanrı sana fırsatlar sunacak.. tanı onları, ve kullan.. ölümü yenemezsin ama yok edebilirsin yaşarken ölmeyi, ve sen öğrendikçe bunu yapmayı, daha da aydınlık olacak...

..hayat, senin hayatın.. tanı onu, ona hala sahipken... sen muhteşemsin.. tanrı bekler mutlu etmek için seni...

Charles Bukowski & Tom Waits @ Tanrı'nın Soytarıları / The Clowns of God ~


Turgut Uyar: Hiçbir şey umurumda değil diyorum/ Aşktan ve umuttan başka


.
Aldatıldığımız önemli değildi yoksa
Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
Gümüş semaverleri ve eski şeyleri
Salt yadsımak için sevmiyorduk
Kötüydük de ondan mı diyeceksiniz
Ne iyiydik ne kötüydük
Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
Başta ve sonda ayrı ayrı olduğumuzdandı
 
Geyikli Gece
Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk
Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracak
Bir yandan toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Gladyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut döğüşerek
Geyikli geceyi kurtardık
Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden
“Geyikli gecenin arkası ağaç
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzlarında soğuk ayışığı”
İster istemez aşkları hatırlatır
Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
Şimdi de var biliyorum
Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli
Hiçbir şey umurumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan başka
Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor
Biliyorum gemiler götüremez
Neonlar ve teoriler ısıtamaz yanını yöresini
Örneğin Manastır’da oturur içerdik iki kişi
Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
Koltukaltlarımız gitgide tatlı gelirdi
Geyikli gecenin karanlığında
Aldatıldığımız önemli değildi yoksa
Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
Gümüş semaverleri ve eski şeyleri
Salt yadsımak için sevmiyorduk
Kötüydük de ondan mı diyeceksiniz
Ne iyiydik ne kötüydük
Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
Başta ve sonda ayrı ayrı olduğumuzdandı
Ama ne varsa geyikli gecede idi
Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan
Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
Büyük otellerin önünde garipsiyorduk
Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
Yahut bir adam bıçaklasak
Yahut sokaklara tükürsek
Ama en iyisi çeker giderdik
Gider geyikli gecede uyurduk
“Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
İmdat ateşleri gibi ürkek telaşlı
Sultan hançerleri gibi ayışığında
Bir yanında üstüste üstüste kayalar
Öbür yanında ben”
Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
Eskimiş şeylerle avunamıyoruz
Domino taşları ve soğuk ikindiler
Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
Gölgemiz tortop ayakucumuzda
Sevinsek de sonunu biliyoruz
Borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
İkramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
İyice kurulamıyorum saçlarını
Bir bardak şarabı kendim için içiyorum
“Halbuki geyikli gece ortamında
Keskin mavi ve hışırtılı
Geyikli geceye geçiyorum”
Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
Turgut Uyar

Gelenler
Beside I'm girl that why i will like us to shall our-self together
an communicate each order very well is very important to know our-self
please try an contact me with my email([email protected])

14/12/2015 Edebiyat - Literature No comments
Pavese: İnsanın çocukluğu, derdini söylemekle ona çare bulmanın aynı şey olmadığını anlayınca biter





Cesare Pavese

Bir insan kendini herhangi bir tutkuya ne kadar kaptırırsa, kendi başına kişisel niteliği olmayan olaylar ona o ölçüde acı vermeye başlar. Her şeyden önce bu olayların kişisel olmayışları onun yanlış sonuçlara varmasına yol açar öyle bir gerginlik içindedir çünkü. Hırslı bir insan, ünlü birisi kendisini tanıyıp konuşmadı, diye acı çeker; bir din adamıyla konuşurken onun ilgisini çekmek için vicdanındaki huzursuzluktan dem vurur, böylece orada istemeden kendilerine kulak vermiş olan bireyci bir adamın gözünde gülünç düşer. Bu türden bir adamın çektiği her acının kökünde hırsın tersi olan kıskançlık yatmaktadır.

Herhangi bir şeyin, bizim istemimizin dışında, rastgele bir şekilde olabileceğini düşünemez.
Her aşırı çaba, bu aşırılığı kötüye kullananı ya da tanımayanı cezalandıran önceden belirlenmiş bir yasanın varlığına inanma eğilimini de birlikte getirir. Bir tutkuya kapılma durumu -bu kendi başına buyrukluğun esrikliği bile olsa- insanın dünyasının yapısını ve havasını öylesine değiştirir ki, herhangi bir terslik insanın bütün benliğini kaplayan bu tutkunun dengesinin bozulmasıyla açıklanabilir. Mizacına göre de, tutkusunda ya

çizgiyi aştığı ya da çizgiye ulaşmadığı sonucuna varır. Çoğu zaman, o tutkunun ve evrenin yasalarınca bile bile cezalandırıldığı duygusuna kapılır, Öyle ki, her tutku, ileride bir hesaplaşma günü olacağı gibi boş bir inancı da birlikte getirir gibidir. Başka bir dünyaya inanmayan bir insanın tutkusunda bile vardır bu özellik.

***

İntiharı düşünen bir insan için en kötü şey kendisini öldürmesi değil, bunu düşünüp yapmamasıdır. İntihar düşüncesine -bir alışkanlık haline gelen intihar düşüncesine yol açan manevi çöküntü kadar aşağılık bir şey yoktur. Sorumluluk, vicdan, irade gelişigüzel yüzüp durur bu ölü denizde, sulara gömülse bile rastgele bir akıntıyla yeniden ortaya çıkar.
Asıl başarısız insan, büyük işleri gerçekleştiremeyen değil -bunu kim başarmıştır ki bir yuva kurmak, bir dostluğu, bir kadınla mutlu bir ilişkiyi sürdürmek, ekmek parasını kazanmak gibi küçük şeylerde başarısızlık gösteren insandır. Başarısızlığın en acısı budur.
Yeni şiirlerdeki yinelemenin gerekçesi müziksel değil, kurgusaldır. Bu şiirlerde anahtar niteliğindeki cümlelerin nasıl hep şimdiki zaman kipinde olduğuna dikkat etmek gerekir; diğerleri de geçmiş zaman kipinde olduklarında bile şimdiki zamana yakındır. Demek istediğim, bu şiirlerde güncel bir gerçeklik, anlatıya değil çağrışıma dayanan bir gerçeklik buluyorum, burada bir imgeye bir şey oluyor, şimdi oluyor, çünkü imge düşünce yoluyla şimdi geliştiriliyor ve köklerinin gerçeklikte hareket ettiği, yer bulduğu görülüyor.
Yinelenen söz ya da cümle bu imgenin en önemli öğesidir; baştan aşağı bir inşaat iskelesi gibi kurulmuş bir öğedir, hayal gücünün kendi çevresinde dönmesini ve ayakta durmasını sağlayan eksendir, tıpkı yalnızca şimdide, hareket halinde var olan ve sonra düşüp herhangi bir demir parçasına dönüşen bir jiroskop gibi.

Cesare Pavese
Yaşama Uğraşı , Günlükler

"Dostluk ve para zeytinyağı ve su gibidir."
'Godfather'

Genelev bembeyaz badana yapıldı. Duvarlarına “hoşgeldiniz denizciler” yazıldı. Amerikalı bahriyelilere hastalık bulaşmasın diye, doktorlar gönderildi, genelev komple muayeneden geçirildi.genelevde çalışan kadınlar, göbeklerine “welcome” yazdırdı.

Dolarlarını Türk parasına çevirsinler diye, Dolmabahçe’de döviz bürosu açıldı. Taksim meydanına dev boyutlu Missouri fotoğrafı yerleştirildi. TEKEL, Missouri markasıyla sigara üretti. PTT, Missouri anısına pul çıkardı. Vitali Hakko’nun Şen Şapka’sı “Hoşgeldin Missouri” yazılı eşarplar bastı. Amerikan bayraklı uçurtmalar uçuruldu.

İstanbul belediyesi, Beşiktaş’tan Karaköy’e kadar tüm binaları pırıl pırıl boyadı, asfaltı yeniledi. Sadece Amerikalılara hizmet vermesi için, Dolmabahçe’yle Taksim arasında çalışan, 12 adet belediye otobüsü tahsis edildi. Otobüsler ücretsizdi. Sinemalarda, tiyatrolarda 80’er adet koltuk Amerikalılara ayrıldı, bilet alınmayacaktı.

Ankara’da Missouri adıyla lokanta açıldı. Başkentin en iyi lokantalarından biri, adını Washington olarak değiştirdi.

Ve… “Rus salatası” aniden “Amerikan salatası” oluverdi!
Niko ve Aleko, iki kardeş, Rum vatandaşlarımızdı. İstiklal caddesinde, Atlantik ve Pasifik adıyla iki büfe işletiyorlar, tost, sahanda yumurta, sosis filan, bugünkü tabirle fastfood satıyorlardı. Uyanık Niko efendi, şööle cafcaflı bir tabela hazırladı, üstüne “Amerikan salatası 35 kuruş” yazdı, büfesinin camına yerleştirdi… İstanbul kuyruğa girdi!

Kore de ABD'nin Hizmetkarı Menderes budur,
1991, 1’nci Körfez Savaşı'nda ABD'nin Hizmetkarı Özal budur ,
Türkiye Suriye ve Orta Doğu'da ABD'nin çıkarları için Hizmetkarı olmak BOP Eşbaşkanlığı budur

Muriye hatırlat bu sohbeti;
Akıl hastanesine yapılacak kısa bir gezinti inancın ne kadar boş be anlamsız olduğunun kanıtıdır
Cevap : inancın gerektirdiği sorumluluk yok çünkü inanç bir sorumluluk gerektiren bir şeydir.

Books for Read
Muazzam çile kitap
Acı hissedilmek ister

#TezerÖzlü

Anlatamayacağım. Bu insanlar guguk kuşu filmini de Napolyonun yaşam öyküsü filmini de limana yanaşan beyaz bir yolcu gemisini de vitrinlerdeki yeni sonbahar giysilerini de aynı gözlerle seyredebiliyorlarsa elimden ne gelir?”

paylaşım: Muhammed Dursun

Ağaçta duran kuş,
dalın kırılmasından hiç korkmaz.
Onun güveni ağaca değil,
kendi kanatlarınadır.
-Charles Bukowski

“Evlilik, sevginin katilidir…” Büyüleyici Bir Kadın: Lou Salome ve Rilke Aşkı

Sen git
Ben bir gecenin siyahında saklayacağım saçlarını
Yüreğim, titrek ellerinin arasında atacak
Biraz ıslak biraz da kırmızı
Küçük bir umut türküsü dolayacağım dilime eskiden kalma
Bıraktığın yanını yüzdüreceğim derin denizlerimde
Gözlerimde son bakışın kalacak çaresiz ve üzgün
Sen git
Ben bir isyanın eteğinde saklayacağım gözyaşlarını
Devrilmiş cümleler anlatacak sana hasretimi mektuplarımda
Kırık dökük hatıralarla süsleyeceğim yatağımı
Damla damla akarken gün geceye
Bir yudum suda eritip saflığını ilaç yapacağım yaralarıma
Kanayan yanlarımın üzerine sıcaklığını örteceğim
Büyüleyici Bir Kadın: Lou Salome ve Rilke Aşkı
“Benim işaretim ve habercim ol
Ve yaşamımı şenliğe dönüştür.”
Rilke’den Lou Salome’a
Kıyamete kadar olmak, düşünmek yaşamak
Tut beni sımsıkı kollarında!
Verecek başka bir mutluluğun yoksa
Acılarını ver bana..”
Lou Salome’den Rilke’ye
“Gözlerimi çıkar, seni görebilirim
Kulaklarımı tıka, seni duyabilirim
Ayaklarım olmadan sana kadar yürüyebilirim
Dudaklarım olmadan bile seni çağırabilirim
Kollarımı kes, seni tutabilirim
Bir el gibi yüreğimle kalbimi çıkar al, beynim çarpar
Eğer beynimi ateşe verirsen
Seni kanımda taşırım”
Rilke’den Lou’ya
Aşkın binlerce tanımı varsa, aşkı en cesur biçimde sorgulayan ve ona en çarpıcı tanımı getiren isimlerin başında Lou Salomé gelir. Kurt Wolff’un “Almanca konuşulan topraklarda 150 yıldır hiçbir kadın Lou von Salomé kadar güçlü ve dolaysız bir etki yaratmamıştır.” dediği (Salomé Yaşamı ve Yapıtları, s.15), cesareti ve dikbaşlılığı ile karşısına kimseyi almaktan korkmayan, Lou.

Freud ve Meysenburg’un yakın dostu, Nietzsche’nin aklını başından alması için birlikte ormanda yapılan üç saatlik yürüyüşün yettiği Lou Salomé. Aşkın bir erkeğe ya da kadına yönelik olmadığını söyler. Ona göre erotik sevgi içinde biz, sandığımız gibi başkasıyla dolu değilizdir. Kendimizle, kendi durumumuzla doluyuzdur. Biz başkasına değil, kendimize sarılıyoruzdur. Lou Salome, henüz 17 yaşındayken sarılacak birini bulmuştu. Aslında sarıldığı kendisiydi. Başkalarından farklı olmanın acısını yaşamaya başladığında yaşamaya, düşünmeye, yazmaya yazgılı bir yürekti o. Bu tutkusunu besleyecek, ona bilmediği dünyaların kapısını aralayacak birini bulması hiç zor olmaz. Bu, neredeyse hastalıklı denecek kadar solgun ve narin kız, papaz Heinrich Gillot’a tutkuyla bağlanır. Gillot onun için; dinler tarihi, felsefe, metafizik demekti. Gillot onun için; Kant, Leibniz, Rousseau, Voltaire’e uzanan yoldu. 17 yaşındaki bir kız o çağlarda ancak hayranlık duyabilir. Aşk biraz da hayranlık değil midir? Fakat Lou o yaşta, neye hayran olabileceğini bilecek kadar keskin zekalıydı. Onun hayran olduğu Gillot’nun entelektüel yapısı değil, birikimin kendisiydi. Bu bilginin özüne ulaşmak için duyduğu hayranlık aşk olarak tarif edilebilir miydi?..
Sefarad Yahudisi olan atalarının 15-16. yy’da bir sürgünün ardından geldiği Saint Petersburg’ta doğdu. Beş erkek kardeşi ve babası üzerine titriyordu. 16-17 yaşlarında başına buyruk, kafasının dikine giden Lou’nun Gillot’la ilişkisi bir kadın-erkek ilişkisinden çok zihinsel, entelektüel bir birliktelikti. Lou hayatı boyunca tüm ilişkilerini zihinsel birliktelik üzerinden kuracağının sinyallerini daha o yaşlarda vermişti. Gillot’dan Paul Ree’ye, Andreas’a kadar yani otuzlu yaşlarının sonuna kadar Hiçbir sevgilisi ve aşığı ile cinsel bir birliktelik yaşamadı. Taa ki Rainer Maria Rilke’ye, o tutkulu şaire kadar…

Lou Salomé, kendini “ben” olarak tanımlayabilen, hayatın karşısında tüm ‘ben’cillikleriyle durabilen, yaşamı ‘kendi ideal durumlarına’ göre yaşayabilen ender insanlardan biridir. Freud, Ree, Rilke ve Nietzsche ile dostluğu konuşuldu çoğunlukla. Etrafındaki entelektüel çevre üzerindeki çarpıcı etkisi, onun hayatın karşısında ‘kendi ideal durumuna’ göre yaşama cesaretini göstermesinden kaynaklanıyordu.
Freud’la olan dostluğu, Nietzsche’nin hayranlığı çizdiği özgür ve cesur, sıradışı kadın tipi, Lou Salomé’u yaşadığı dönemin önemli düşünürlerini yalnızca güzelliği ile değil, zekâsıyla da etkilemiştir.
Erkekten dost olur mu?
Freud’la ilişkisi, diğer ilişkilerinden bağımsız olarak, duygusal bir etkilenme değildir. Freud’la 1912 Ağustos’unda tanışan Lou, girdiği her ortamda olduğu gibi burada da etkisi sürdürmesi zor olmaz. Freud’un “Korkunç bir zekâ” diye nitelediği Lou, Usta’nın yanında kendi özgürlüğünü korumayı becerebilir.
Sağlık problemleri onu İtalya’ya sürüklediğinde kendine yeni bir zihinsel dost bulması uzun sürmeyecektir. Paul Rée ile dönemin feminist önderlerinden Meysenber’in evinde tanışır. Rée ile kısa sürede kurulan dostluk, bir evlenme teklifle sonuçlanacaktır. Oysa Lou’nun derdi “dost” olabilmektir. Lou’nun Rée’ye teklifi ise dönemin entelektüel zihinlerinin sınırlarını zorlayacak cinsten olur. Lou bu ayrıksı düşünü içinde saklayacak yapıda biri değildir. Kocaman kütüphaneli, üç odalı dairede iki adamla; Gillot ve Rée ile birlikte yaşamak ister. Bu mutluluk düşünü gizlemeyi ya da kafasında evirip çevirmeyi düşünmez. Aksine ailesi dahil herkese kabul ettirmeye çalışır.

Zavallı Rée’ye, bu üçlü yaşama fikri ancak Nietzsche olursa katlanılabilir gelir. Nietzsche’nin Lou’nun kaçınılmaz etkisine kayıtsız kalması beklenmez elbette. Evlilik teklifi kısa sürede gelir. Lou entelektüel birliktelik yaşayacağı kişileri bulmanın şevkiyle uzun yürüyüşler ve sohbetler başlar. Ancak Lou cinsel yaşama kapılarını kapamıştır. Hepi topu sekiz ay süren bu birliktelik, Lou’nun Nietzsche için bir kitap yazmasına yeter. (Nietzsche, Lou Salome, çev. Nil Erdoğan, Versus Yay., 161 s.) Nietzsche içinse bu süreci şöyle değerlendirir: “Onu tanıdıktan sonra Zerdüşt için olgunlaştım.”
Beklenildiği gibi toplumun ön yargıları dönemin entelektüel zihinlerine de işlemiştir. Toplumun kendisine dayattığı kuralları değil kendi kurallarını koymaya ve bu kurallarla oynamaya kararlı Lou ideal bir duruma göre yaşayamayacağının farkındadır: “Kesinlikle kendi hayatımı yaşayabilirim. Ve ne olursa olsun bunu yapacağım. Böyle davranarak hiçbir ilkeyi temsil etmiyorum; ama çok daha güzel, benim içimde olan bir şeyi, tamamen yaşamın sıcaklığı olan, neşe dolu ve kaçıp gitmeye çalışan bir şeyi temsil ediyorum.”
(Lou Özgür Bir Kadının Öyküsü, s. 27)
Girdiği her ortamda etkili olmasını bildi, ilgilendiği her ne ise onun üzerine düşündü ve yazdı. Evlilik, sevginin katilidir; evli eşler “birbirleri için önemsizdirler”. Sevgi, arkadaşlığın bayağı alt sıralarındadır; arkadaşlık, sevgiye ve daha da kötüsü cinselliğe dönüşerek yok olma riskinden korunmalıdır, çünkü “bedensel tutkudan ruhsal sempatiye giden yol yoktur, ama ikinciden birinciye gidilebilir”
Lou’nun Nietzsche’ye olan duyguları şu satırlarla yansır
(…)
Bir ben biliyorum
Yüreğinin severken
Ölmek değil de öldürmekten korktuğu için
Tir tir titrediğini
Kayboluşlarında kendini bulup
Her şeye yeniden başlama hevesini
Yalnızlığının nasıl kursağında bıraktığını (…)
Salomé’a göre aşk kendi ölümüne çabalar. Sadakati reddeder: O özgürlüğün engelidir, aşkın kendisini yok etmesinde önemli rol oynar. Paul Rée’yle ayrılığı Lou’yu Carl Andreas’la yakınlaştırır ve kısa sürede evlenirler. Sözüne sadık biri olan Lou Andreas’ya da sadakat göstermez. Flörtlerine devam eder, evlidir evli olmasına ama hiç kimseyle cinsel ilişkisi yaşamaz. Taa ki Rilke’yle karşılaşana kadar. Ve en güzel şiirlerini Rilke’ye yazar.
Sen git
Ben bir gecenin siyahında saklayacağım saçlarını
Yüreğim, titrek ellerinin arasında atacak
Biraz ıslak biraz da kırmızı
Küçük bir umut türküsü dolayacağım dilime eskiden kalma
Bıraktığın yanını yüzdüreceğim derin denizlerimde
Gözlerimde son bakışın kalacak çaresiz ve üzgün
Sen git
Ben bir isyanın eteğinde saklayacağım gözyaşlarını
Devrilmiş cümleler anlatacak sana hasretimi mektuplarımda
Kırık dökük hatıralarla süsleyeceğim yatağımı
Damla damla akarken gün geceye
Bir yudum suda eritip saflığını ilaç yapacağım yaralarıma
Kanayan yanlarımın üzerine sıcaklığını örteceğim
Sen git
Biliyorsun
Gelmesen de
Bekleyeceğim…
Oysa Rilke ille de Rilke
Rilke ve Lou Andreas-Salomé, şair Spiridon Drozin ile birlikte Rusya’dadır. (1900)
Rilke ve Lou Andreas-Salomé, şair Spiridon Drozin ile birlikte Rusya’dadır. (1900)
Onları yazar Jacob Wassermann tanıştırdı. 1897 Münih’indeydiler. Ertesi gün Rilke’den bir mektup aldı Lou. Ondan aldığı bu ilk mektupta kullanılan sözcükler onların aşklarının ve dostluklara damgasını vuracaktı. “(…) Bu demir gibi sert eli sıkılık, sözcüklerinizin amansız gücü, çalışmamı kutsadı ve bence onu onayladı.” 20’li yaşlarının başındaki Rainer Maria Rilke 30’lu yaşların sonunda, artık yazarlığı ve keskin zekası ile ün salmış Lou’ya karşı konulması beklenemez elbet. Zekası ve güzelliğiyle dönemin en büyük, düşün ve edebiyat adamlarını etkileyen Lou’nun Rilke’yi de kısa sürede etkisi altına alacaktır. Lou, edebiyat çevrelerine yeni girmiş bu parlak şaire hayır diyemez. Lou’nun Rilke’yle buluştuğu koşullar Nietzsche’yle buluşmalarına benzerlik gösterir. Rée ile evliyken Nietzsche’nin kurlarına karşılık veren Lou, Andreas ile evliyken ve her iki evlilikde cinsel bir anlam taşımıyorken, Lou, Rilke’nin kurlarına karşılık vermeden yapamayacaktır. Lou Nietzche ile tanıştığında o 38, kendisi henüz 21 yaşındaydı. Şimdi durum tersine dönmüştü. 30 yaşlarının sonlarındaki Lou için 21 yaşını süren Rilke, Nietzsche’den daha çok erkekti. Tek gerçekliğim dediği Rilke’ye ve onun “büyük bir sessizlik ve doğallıkla gelen” aşkı kabul eder. Rilke ise kendine bir anne, sığınılacak bir yuva, yol gösterici bulmuştur. Onun özgüveni, büyülemiştir Rilke’yi. “Senin bu yönüne ne kadar hayranım bilemezsin, aşkım: “Her şeye böyle kayıtsızca güvenmen, korku nedir bilmeyen bu sevecenliğin.”
Rilke daha erkeksi ve daha güçlü görenmek için Lou’nun önerisini kabul ederek Rene olan adını Rainer olarak değiştirir. Lou’nun karşısında bir pervane gibidir. Ona olan aşkını en iyi şu satırlar: özetler.
“(…) Senin sınırlarına tozlu basit halde gelen güneş ışını, ruhunun parlak dalgasında bin kat berrak ve parlak oluyor. Benim berrak kaynağım, dünyayı senden görmek istiyorum, çünkü o zaman yalnızca seni, seni, seni görüyorum.”
(Salomé Yaşamı ve Yapıtları, s. 161-162)
Lou’ya göre ikisi birbirine sıradan aşıklardan ve evli insanlardan daha yakındılar. Çünkü her biri bir birim oluşturmaya çalışan iki yarım olmak yerine, halihazırda birer tamdılar.
Ah, yalnızca sana döndüğümde
Yüzüm görünmez ama büyür
Sende ve karanlıkta yoluna devam eder
Sonsuzca, senin korunan kalbinin içine
Rilke içinse Lou tanrısal bir varlıktı. Ulaşılmaz üstün bir varlık. Aşk biraz hayranlıktı… Belki de beraberinde nefreti de getirdi. Lou’ya yazdığı şu satırlar ona olan hislerinin bir özetiydi: “Fazla büyük bir şey olarak senden nefret ettim.” Dört yıl süren ilişkileri sonucunda, özgür ruhlu Lou için Rilke yük olmaya başlamıştı. İlişkilerinin kaçınılmaz olarak geldiği durumu yazdığı bir mektupta şöyle özetlemişti: “Çevremdeki her şey ışıltılı ve huzurlu olduğuna ve yaşam meyvesi olgunlaşıp tatlandığına göre, her ikimizin de kesinlikle sevdiği bir anı bana son bir görev veriyor. Bu anı, Wolfrathausen’de senin annen gibi olmamdır. (…) yaşlarımız arasındaki farka karşın, Wolfrathausen’den beri büyümeye devam etmek zorundayım…” (Salomé Yaşamı ve Yapıtları s.187-188)
Lou büyümeye devam ederken Rilke ile olan dostluğu hiçbir zaman zarar görmez. Ne Rilke son nefesini verirken Lou’yu anmadan edecek, ne de Lou onu düşünmekten vazgeçecektir.
Rilke’den Salome’ye bir Mektup
Dünyayı benim bu güne dek yaptığım gibi salt göz yoluyla kavrayıp içine sindirmek, bir ressam , bir heykeltraş için daha az tehlikelidir, diye düşünüyorum, çünkü bunlar aldıklarını maddeye dönüştürüp ortaya koymakla rahatlayacaklardır.
Ben kendimi, Roma’daki parkta gördüğüm Anemone’a benzetiyorum : Çiçeğinin yapraklalarını gün boyunca, alabildiğine açmış ve gece olduğunda onları bir türlü toparlayıp kapayamamıştı. Akşamın karanlığında, akıllı kardeşleri, dıştan aldıkları kadarıyla yetinip yapraklarını kapamışken, onu hala delicesine açılmış yapraklarıyla, bitip tükenmeyen geceden bir şeyler almaya uğraştığını görmek, insanı ürkütüyordu.
Ben de öyle çaresizce dışa dönük, dağınık, hiçbir şeyi itip geri çevirmeden yaşamaktayım; duyularım bana hiç danışmadan, hep rahatsız edici şeylere yönelik… Ama kim kendisini, önce paramparça etmeden yenileyebilmiştir…
Lou Andreas –Salomé’ye, Paris, 26 haziran 1914

* Nietzsche, Rilke ve Freud’un kalbini çalan kadının özelliği neydi? – Vedat Özdan
* Nietzsche’nin Son Günleri – Bir yazı, bir video
* Şairler ve yazarlar ölümünden sonra Nazım Hikmet Ran için ne yazdılar? (2)
* Ünlü yazar Lev Tolstoy babasını anlatıyor: “Dünyada hiçbir şey onu şaşırtamazdı”
* Tezer Özlü: “Bana kış mevsiminin ve ölümlerin şarkılarını bırakıyorsun”
* Biz çok gördük. Sizin için kötü olacak | Benden hikâyesi – Sait Faik Abasıyanık
* “Yüzyıllar geçiyor ve yalnızca şimdiki zaman’da oluyor her şey” | Yolları Çatallanan Bahçe – Borges
* Berbat, çekilmez, melûn biri olduğu söylendiğinde kıskıs gülerdi
* Bir Köy Hekimi – Franz Kafka | Ego ve id arasında bir çatışmanın öyküsü
* Tezer Özlü: “Nereye baktıklarını, ne gördüklerini bilmiyorlar”


Güçten kaynaklanan stres çoğunlukla zararlı etkiler bırakır "
Game of thrones

HELEN
10437167672
549
17 kasım 2000
Cilt no56
Sıra no:68
D şubesi
ALEV
10437167740
3 okul no
1 ağustos 2002
Cilt no 56
Sıra no 68
B şubesi
ELİF
10614161516
55
A şubesi
20 ocak 2005


Kimse beni sevmiyor!
Ninem bile!
Kör olduğum için herkes benden kaçıyor.
Eğer görebilseydim...diğer çocuklarla birlikte köy okuluna devam edebilirdim ...ama,dünyanın tâ öbür ucundaki körler okuluna gitmek zorundayım.
Öğretmenimiz,Allah'ın bizleri diğer kullarından daha çok sevdiğini söylüyor ama,ben de diyorum ki,madem öyle bizi kör yaratmazdı...ki böylece O'nu görebilelim.Öğretmenimiz dedi ki, "Allah görünmezdir." "O her yerdedir. O'nu hissedebilirsin." O'nu parmağının uçlarını kullanarak görebilirsin." Allah'ı bulana kadar ellerimle her yere dokunacağım ve bulduğumda da bütün sırları dahil, herşeyi anlatacağım.
(Cennettin Rengi) "Mohammed remezani"

For Whom The Bell Tolls
Make his fight on the hill in the early day
Constant chill deep inside
Shouting gun, on they run throught the endless grey
On they fight, for they are right, yes, but who’s to say?
For a hill, men would kill, why? they do not know
Suffered wounds test their pride
Men of five, still alive through the raging glow
Gone insane from the pain that they surely know
For whom the bell tolls
Time marches on
For whom the bell tolls
Take a look to the sky just before you die
It is the last time you will
Blackened roar massive roar fills the crumbling sky
Shattered goal fills his soul with a ruthless cry
Stranger now, are his eyes, to this mystery
He hears the silence so loud
Crack of dawn, all is gone except the will to be
Now they see, what will be, blinded eyes to see
For whom the bell tolls
Time marches on
For whom the bell tolls
Çanlar Kimin İçin Çalıyor
Tepede kavgasını yapıyor günün erken saatlerinde
İçinin derinliklerinde sürekli dondurucu bir soğuk var
Patlıyor silahlar, ileri dogru koşuyorlar sonsuz grilikte
Savaşmayı sürdürüyorlar, çünkü haklılar
Evet, ama kim karar veriyor buna ?
Bir tepe için insanlar birbirini öldürebilirler, niçin? Bilmiyorlar
Katlanılan yaralar gurularını sınamadan geçiriyor
Beş adam, şiddetlenen parıltının ortasında hala yaşıyorlar
Kesinlikle bildikleri acı yüzünden akıllarını yitirmişler
Çanlar kimin için çalıyor
Zaman ilerliyor
Çanlar kimin için çalıyor
Gökyüzüne bir kez daha bak ölmeden önce
Bu onun son bakışı olacak
Kararmış gürleme muazzam gürleme dolduruyor ufalanan gökyüzünü
Parçalanmış hedef dolduruyor ruhunu acımasız bir haykırışla
Yabancı şimdi ,gözlerini,bu gizeme
Sessizliğin gürültüsünü
Şafak söküyor, her şey yitmiş var olma istenci dışında
Şimdi ne olacağını görüyorlar, görmek için köreltilmiş gözleri
Çanlar kimin için çalıyor
Zaman ilerliyor
Çanlar kimin için çalıyor

I dream of rain
Yağmuru hayal ediyorum

I dream of gardens in the desert sand
Çöl kumlarında bahçeleri hayal ediyorum.

I wake in pain
Acıların içinde uyanıyorum

I dream of love as time runs through my hand
Zaman ellerimden akıp giderken aşkı hayal ediyorum.

I dream of fire
Ateşi hayal ediyorum.

Those dreams are tied to a horse that will never tire
Bu hayaller asla yorulmayan bir atın boynuna asılı

And in the flames
Ve Alevler içinde.

Her shadows play in the shape of a man's desire
Onun gölgeleri bir erkeğin arzuladığı şekilde oynuyor.

This desert rose
Bu çöl gülü.

Each of her veils, a secret promise,
Onun her bir maskesi, gizli bir sözdür.

This desert flower
Bu çöl çiçeği.

No sweet perfume ever tortured me more than this
Hiçbir hoş koku bana bundan daha fazla işkence etmemişti.

And as she turns this way
Ve o bu yöne dönüyor

She moves in the logic of all my dreams
O benim bütün hayallerimin mantığı içinde hareket ediyor

This fire burns
Bu ateş yanıyor

I realize that nothing's as it seems
Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını fark ediyorum

I dream of rain
Yağmuru hayal ediyorum

I lift my gaze to empty skies above
Yukarıdaki boş gökyüzüne bakışlarımı dikiyorum

I close my eyes, this rare perfume
Gözlerimi kapatırım, bu müthis koku

Is the sweet intoxication of her love
Aşkının tatlı sarhoşluğudur.

Sweet desert rose
Tatlı çöl gülü

Each of her veils, a secret promise
Onun her bir maskesi, gizli bir sözdür.

This desert flower
Bu çöl çiçeği

No sweet perfume ever tortured me more than this
Hiçbir hoş koku bana bundan daha fazla işkence etmemişti.

Sweet desert rose
Tatlı çöl gülü

This memory of Eden haunts us all
Cennet'in hatıraları hepimizi ziyaret eder.

This desert flower, this rare perfume
Bu çöl çiçeği, bu müthis koku

Is the sweet intoxication of the fall
Düşüşün tatlı sarhoşluğudur.

#1 litre suya 1 adet orta boy elma dilimlenerek elma 10 dk haşlandıktan sonra çay olarak içilmeli
#tarçın kökü ve zencefil ;))

Küçük kara balıklar
"trnakks"
     
 
what is notes.io
 

Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.