NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io

Merhaba,


Veda mektubu da olsa mektup mektuptur ve zaten bir veda başka bir diyarın ''Merhaba''sıdır, onun için merhaba.


Bu 7 ay sonra yapacağım bir vedanın mektubu olacak, sonrasında 1 yıl buralarda olmayacağım, belki gittiğimde o paha biçilmez duvarımın tepesine bu mektubu sabitlerim ama ''Neden? Niçin?'' sorularının cevabını vermeden önce işin arkaplanına inelim istiyorum. Biliyorum, filmin muazzam finalinden önce filmi kesip 26 dakika reklam veren televizyon kanalları gibi oldum, biliyorum bencilim, biliyorum, zalimim, ben buyum seyirci, sana hiç yalan söylemedim...


Son 1 yıldır normal bir hayat yaşamıyorum. Travmalar ve savaşlar insanı bambaşka biri yapar veya bambaşka birine taşır. Ben bu 1 yılın yalnızca 2 ayı kendim gibiydim, kalanını başka bir insan gibi yaşadım. Şu mektubu yazmadan önce bile 7-8 şarkı dinleyip öyle dönebildim kendime veya eski benliğime diyeyim. His eşiğim inanılmaz bir biçimde düştü, önceleri hissetmeyi istemediğimden kendimi zorladığımı sanırdım ancak sonra bir şeylerin gerçekten ters gittiğini ''hissetmek istediğimde'' anladım. Artık ağlamak istediğimde birinin ölmesini beklemem gerekiyor, hatta biri öldüğünde ağlayamayacağımdan bile korkuyorum, bu yüzden kimsenin ölmesini istemiyorum. Hani normalde de istemiyorum da, önceliğim akmayacağından korktuğum gözyaşlarım, ne bencilce değil mi? Eskiden ''Üzülemiyorum''a üzülürdüm, artık o da çok sıradanlaştı, göğsümün ortasındaki keskin boşluğu yeniden açabilecek hiçbir şey kalmadı.


Hiç şüphesiz hepimiz bir miktar doluyuz, en azından 8 yaşından küçük veya Cedric değilseniz. Geçirdiğim son seneyi tek kelimeyle tarif edebilsem bu ''boşluk'' olurdu. İnsanüstü acılar yaşayan bir insan bunları intihar mektubunda bile döküp içini boşaltabilir, peki hissedemeyen biri ne yapar? Yani yok, sıfır '' 0 '', hiç, hiçsizlik, anlatabiliyor muyum? Yazacak bir şeyin yok, ne yapabilirsin? İçim kül dolu, kül çöptür ama ben çöp torbası değilim, zaten sıkıntı orada.


2011'de susarak başladığım, 2013'ten beri ise Gezi'yle beraber bağırmaya başladığım bir mücadelem var, insanları ötekileştiren kesmi uyandırmak. Bakın ''Yok etmek'' demiyorum, ''Uyandırmak''. Hiçbir zaman insanların siyasi görüşlerini değiştirmek istemedim, haddime değil, mantıklı da değil. Hiçbir zaman bir parti kapansın da istemedim, sadece insanları sınıflandıran bir delinin karşısında olmaktı gayem. Zaten defalarca ''Partinize karşı tavırlı değilim, ben sadece 1 adama karşıyım'' diye yineledim ama yeterince anlaşılmadım. Çok arkadaşımı kaybettim bu yüzden, bir ara 7 kişi ''birden'' gitti, ardından bu sene başka bir arkadaşımı kaybettim. Daha fazla vardır ama biz ona 8 diyelim, yalan olmasın. Bu insanlar bana ''Hayır, şu fikrine katılmıyorum'' demedi, yalnızca gittiler, yani kimseyle tartışamadım, manevi teyzemle bile, ''2. annem''...


Bu sene gerek üniversite derslerinde, gerekse o dersler için yaptığım araştırmalarda, geçmişte ''Çok arabesk'' bulduğum bir teorinin aslında gerçek olduğunu öğrendim. Neydi bu tez? Tüm insan ilişkilerinin bir çıkara dayalı olduğu, çıkar olmadan ilişki kurabilen varlıkların yalnızca hayvanlar olduğu gerçeği... Bölümüm itibariyle girdiğim Psikoloji derslerinden birinde bu konuya değinildi ve ben yıllarca kendimi alay konusu ettiğim bir teorinin aslında kanıtlanmış bir gerçek olduğunu fark ettim. O haftadan sonra derin bir boşluğa düştüm, düşündüm, düşündüm, oydum, çukurlar açtım aklımın içinde, boğuldum, çıkamadım, daha derine kazdım bir oda bulabilmek için, kendimle çok çatıştım. İnsanları ötekileştiren bir adamın ülkesinde bir de bu gerçeğe takılınca iyice çığrından çıktı her şey, birkaç hafta üretkenliğimi kaybettim, insanlardan uzaklaştım, içime kapandım. Bunların üstüne bir de aile içindeki sorunlar eklenince hayatımın en kötü olmasa da ''en boşluktaki'' dönemine girdim.


Aylar geçti, çeşitli ruhsal hastalıklar patlak verdi. Dissosiyatif kişilik bozukluğu diye bir bok çıktı, ki ben bunun varlığını öncelerden fark etsem de ''Sanatçı adamım yeaa, sahnedeki adam ve gerçek ben tabii ki farklı olacak'' diye geçiştirdim kendimce ama aynı hastalık hayatımın en mutlu aylarında da kendini gösterince işin ciddiyetini kavradım, geleceğiz oraya. Geçen senenin başında da anksiyete bozukluğu patlak verdi, şu sıralar sanırım yok veya tükenmek üzere ama o zamanlar tiroid bezimin anormal çalışmasıyla birleşince kilo almaya başladım, aldıkça biraz daha içime kapandım, saçlarım dökülmeye başladı, her şey aleyhimde gitti diyebilirim. Ha bir de bipolarım varmış o zamanlar ahahahahah, bunu da kız arkadaşımda gözlemlemeye başladığımda fark ettim. Bu süreçte insanlardan kendimi bayağı kopardım, çünkü kimseye yük olmak istemedim. Bu da değişmişim gibi bir izlenim verdi çevreme, biliyorsunuz değil mi o duyguyu? Ben insanların rahatını düşündüğüm için ''bencil'' ilan edildim, garip.


Her şey boka sarmış olacak ki, hayatımın en berbat, hatta daha da açmak gerekirse ''hayatı oyun gibi gördüğüm'' bir dönemde tanrı bana hayatımın kadınını gönderdi. Öyle tanımlamalıyım, zira bu kadar olgunken bu denli uzun süre sevebildiğim başka bir kadın yok. İlginçti, çünkü tam da intiharı düşündüğüm ve vefa borçlarımı teker teker kapattığım zamanlardı. Tüm eskilerime ve arkadaşlarıma kısa veya uzun bir mektup yazdım, inançlı biri olduğumdan gizli gizli intiharın veballerini araştırdım, hatta utanarak söylüyorum ki ''bir arkadaşım'' ekolüyle, sanki başka birinin kafasında varmış gibi bir endişe rolü keserek çok güvendiğim bir abime bile sordum. Hiçbir girişim olumlu bir sonuç vermeyince tanrı inancımı yok edecek şeyler bakmaya başladım, gerçekten ikna olursam vebali düşünmeme gerek kalmayacak diye düşündüm. O zaman diliminde de kalbini kırdığım insanların gönlünü alıyor, vefa borcum olan arkadaşlarıma da yardım etmeye çalışıyordum. İşte o vefa borcu ödediğim günlerden birinde hayatımın kadını dediğim insan bana bambaşka bakmaya başladı, hayatıma girdi, hayatına girdim, üstü kapalı veda edeceğim insan bir anda hayat arkadaşım oldu. Engelleyemedim, engellemek de istemedim, çünkü benim için sıradan bir kadın değildi. Ben o arayı ''tanrının dokunuşu'' olarak nitelendiriyorum, zira tam zamanında yapılmış bir hamleydi. Patlamasına 5 saniye kalan bombanın doğru kablosunun kesilişi gibiydi, tüm bu majör depresyonu ve intihar planlarımı rafa kaldırmak zorunda kaldım. Tabii o ara sürekli ''Neden?'' diye sorguladığım da oldu. Açıkçası o insanı o zamana dek hak etmiyordum, geçmişteki acılarımın karşılığı olarak verilmeyecek kadar büyük bir şeydi benim için. Bir elinizde onun eli, diğer elinizde de erken seçimin oy pusulası; hem bunca çıkar ilişkisinin içinde inanabildiğiniz bir insan, hem de gözlerimle gördüğüm, bir şeylerin gerçekten değişmeye başladığını vurgulayan ilk erken seçim. İnanılmazdı...


Zaman geçti, seçimleri kaybettik :) Üstüne kız arkadaşımın eğitim gördüğü kurumla ilgili ilişkimizi etkileyebilecek bir noktanın yarattığı kötü bir his sardı içimi. Aslında bu konu aramızda oldukça fazla geçti, zaman zaman onu kaybetmekten korkup korkmadığımı sorardı, ben de malum kurumun bizi ayırmasından korktuğumu söyler ve defalarca bu konu hakkında onay almaya çalışırdım ama hiçbir zaman o güveni yakalayamadım, bu yüzden intiharımdan sonra vasiyetim olarak ailemin malum kişilere ulaştıracağı mektupları da silmedim. Öyle ki bir dönem hiçbir şeyimi saklamadığım (gerçekten hiçbir şeyimi saklamadığım) kız arkadaşımdan bilgisayarımı çok kurcalamamasını istediğim, hatta başında durarak izlediğim bile oldu, ''Uygunsuz fotoğraflar olabilir, bana olan saygını kaybetmeni istemem'' deyip yırttım o işten öyle. Çünkü mektupları bulması bana acıyarak yaklaşmasına veya o ilişkinin sırf bu yüzden devam etmesine neden olacaktı, bu yalnızca onun için değil, herkes için geçerliydi. Günün birinde korktuğum oldu, sanki bir cinayet işlemişcesine (oysa sadece aşıktık) birbirimizden koparıldık, ''O kurum sıkıntı olmaz'' diyen kız arkadaşımla ayrılmak zorunda kaldık. İşte o dönem tanrının sırf daha çok acı vermek için beni zirveye çıkarıp aşağı bıraktığını düşündüm, buna rağmen duvar olup dayanmaya çalıştım, makineye bağlı bir ilişkiye gecelerce kalp masajı yaptım ama yetmedi, bazı şeyler için iyi olmak yetmiyormuş.


Her neyse...


Bu boşluğun üzerine bunları yaşayınca neler yaşadığımı tahmin edebilirsiniz, deermişim. Edemezsiniz, kim yaşadı ki aranızda bu kimlik bozukluğunu? Kahkahalarla doldurduğunuz bir mekanda birden duraksayıp boş boş baktığınız oldu mu, birden o mekana yerleştirilmiş biriymiş gibi? Peki ya ara ara geçmişi hatırlayamadığınız? Üsküdar'a diye binip Kadıköy rıhtımına indiğiniz, hatta indiğiniz yerin Kadıköy olduğunu bir Simit Sarayı ile fark ettiğiniz oldu mu? Kendinize yakıştıramadığınız şeyler yaptığınız, bunları yaparken gönüllü olduğunuz fakat daha sonra ''O ben miydim?'' diye sorguladınız mı hiç? Kediyi almak için odanıza doğru yürüyüp, odanızda kediyle 2 dakika boş boş bakıştığınızı ve ne yapmanız gerektiğini dönerken hatırladığınız oldu mu? Peki başka biriymiş gibi hissettiğinizde kendinize dönebilmek için özenle hazırlayıp dinlediğiniz bir şarkı listesi var mı? Aşk acısıyla yanan insanlar çok şanslı, hiç değilse çekenin kendileri olduğunun farkında.


Şu intihar mevzusunu netleştireyim, ajitasyon gibi algılanmasını istemiyorum, yanlış anlaşılmaktan ölesiye nefret ederim. İtiraf ediyorum, acısız bir intihar ile gidip veda mektubunda her şeyin sorumlusunu annem yaşındaki bir kadına yıkmayı ve ona bu vicdan azabını çektirmeyi, hatta mektubun sonuna ''İnsanları doğuştan kazandığı, ellerinde olmayan kimlikleri yüzünden sınıflandırdınız, katilim sizlersiniz'' diye eklemeyi, bu ülkeye bir ders vermeyi çok istedim. Çok da haksız sayılmazdım, hiç değilse dolu bardağı taşıran son damlanın hissiyatını bilenler için. Ama bu intiharın, intiharı üzerine yıkacağım insana mahsus bir şey olduğunun sanılmasından çekindiğim ve savaşımın o insanla değil, o insanın savunduğu boktan düzenle olduğunu fark ettiğim için vazgeçtim. İster istemez böyle ince şeyler düşünüyorum, ilişkimin bittiğinde de ayrılık yüzünden olduğunu sanmayın diye intihardan konu açmamıştım. Neyse, bu aptal düşünce nihayetinde kapandı, zaten edecek olan insan bu kadar açıkta yazmaz bunu, rahat olun.
     
 
what is notes.io
 

Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.