Notes

Güneş doğmadan siren sesleriyle uyandığınız gün virüsler için kıyamet vaktinin geldiği andır. Nökerler tüm nefretiyle kapılarınızı tekmeleyecek. Karınızı, kızınızı, oğlunuzu dipçik darbeleri ile etkisiz hale getirecek. Hepinizi esir alacaklar. Yaşlıları, sakatları ve zayıf olanlarınızı oracıkta gebertecekler. Sağlam olanlarınız ise İmparatorluğa katkı sağlamak için köle olarak çalıştırılacak. Tüm mal varlığınıza el konulacak. Cesetlerinizden de enerji olarak faydalanacağız. Krematoryumlar cayır cayır yanacak. Yok olacaksınız, tarihten silineceksiniz. Türk topraklarında Türk’e kafa tutmanın diyetini ödeyeceksiniz. Cumhuriyet rejiminin rahatlığını bir daha asla göremeyeceksiniz. Bize mukavemet eden herkes postallarımızın altında inim inim inleyecek. Çünkü artık bu topraklarda Yunan töresi demokrasinin değil Yüce Tigir’in hükmü sonsuza dek sürecek. Tigir:Er Düşünce Sistemi yeni Türk ırkının biricik klavuzu olacak. Demokrasi yok! Merhamet yok! Barış yok! Çünkü Barış korkaklara göredir!
Erlik’in molozları bitmişte yerkürenin üstünden gafil beşerler almaya çıkmış gibi bir halin var. Frenk alametleri ile yanıp tutuşan bir çift mahlukat görmüş gibisin. Gobi Çölü gibi donuk suratınla kim bilir kafanda ne melunluklar dönüyor.
Mel’un-u kebir! Ölümün ve yıkımın ta kendisi! Bazen revolverin içindeki bir kurşun bazen ise kasaturanın kanlı ucu. Virüsler lanet okuyor, düşmanlar ise eriyip yok oluyor. Kin ve nefretle beslenen bir canavar! Zehir kusanlara karşı bir tufan! İblisler önünde secde etsin.
Melun suratına baktığımda alevler içinde kaçışan insanlar görüyorum. Melunluk seviyen o kadar yüksek ki Pompe’inin zaniyeleri mezarından kalksa kıblesini şaşırıp Azrail’e dua eder. Gerçi insanlar zaten aciz yaratıklardır. Bir gün Azrail’e dua eder öbür gün başka bir put yaratır kendine. Put yaratmak ve acizlik bunların fıtratında vardır. 90 yıldır muhakeme yapmadan yetişen, gavadlık ilminde doktora yapıp evlatlarını köpekleştirenler ve bu doğrultuda hayatını idame ettirenlerin içinden bazı şeyleri yıkmak pek kolay olmayacaktır. İnsani özellikler barındırmayan biri, İlyada destanındaki zenne kılıklı Paris gibi aciz bir duruma düşmeyeceğini kanaat ediyoruz. Lakin insanların çoğu hala acizlik içindedir ve bizler de bunlardan yararlanmalıyız. İnsan dediğimiz şeyler şüphesiz ki ülkümüz için birer basamaktır. Onlar ezilecek ve biz yükseleceğiz! Asla başkalarına muhtaç olmayan yeni ve üstün bir toplum meydana getireceğiz. Evren gerçek sahibini beklemektedir. Kutsal inancımızın emrettiği şekilde hareket edip kendi rönesansımızı gerçekleştireceğiz...
İnsan Kırkayak filmindeki mel'un doktor gibisin. Aklında dolaşan vahşet-engîz düşünceler gafil Cumhuriyet beşerlerini tir tir titretiyor. Acunun en ücra köşesinde yüce Tigir'in sana bahşettği görevleri icra ediyorsun. Damarlarında akan ulu kan seni durduramadığı gibi içindeki kin ve nefreti putçu virüslerin üzerine kusuyorsun. Kanı bozuk beşerler postallarının altında inliyor ve çığlık atıyor. Sen ise sadece gülüyor ve kahkaha atıyorsun.
Gobi çölünden udun vadisine giden oradan da akabe tepesine oturan bir cinni gibisin. Tatar yayı gibi gerilmiş şeytani bakışlarınla post apokaliptik çağın savaş naralarını temsil ediyorsun. Şunu unutmamalı ki Beşerin üstünde biz, bizim üzerimizde Tigir vardır. Misyonumuzdan biri ise yeni ve üstün bir ırk meydana getirmektir.
Zaman karakterimizi değiştirmez aksine gerçek benliğimizi ortaya çıkarır. Gerçek benliğimize ulaşma süresi ise içimizdeki savaşı ne kadar zamanda kazanacağımız ile alakalıdır. Yerine göre zararlı ve yerine göre yararlı olan bu kozmik ışıltı ise aynı zamanda da bir koruyucu görevi görmektedir. Yararlı özelliklerin sayarak bitiremeyeceğimiz gibi, tehlikenin de tâ kendisidir. Bize burada düşen görev ise onu kendi emellerimiz için kullanmalı, ırkımız için gerekirse onu tüketmeliyiz. Zeka seviyesi mesai saati başladıktan hemen sonra bir bankadan alınmış sıra numarası kadar düşük değerde olanların bizi anlamasını elbette beklemiyoruz, vakti geldiğinde onları da birer basamak olarak kullanacağız veya krematoryumlara postalayacağız ve enerji olarak dönecekler. Süphesiz ki atalarımız bizi izliyor. Onlara olan vefa borcumuzu ödemeliyiz.
Güneş çıktığında kıçını başını açıp kararmak isteyen aveller ile dolu bir gezegendeyiz. Oysaki Güneş üretir ve dağıtır. Zira ürettiklerini kullanmamak/kullanamamak başka bir ezikliktir. Güneş, Su ve Rüzgar ile enerji üretmek sonsuz kaynak sağlar ve dışarıya olan muhtacı sıfırlar. Zira insanlığın elinde ki fırsatlar şahsi veya ecnebilerin oyuncağı konumunda. Bu hususta başarı gösterenler ise ferdiyetçi bir şekilde çıkar için efor sarf ediyor. Bizler her şeyden önce yeni yaratacağımız ırkı düşünmeliyiz, galaksiler arasında prestiji en düşük olan bu gezegende son bulmak ayıptır. Güneş, kızıl deve dönüşecek ve dünyayı yutacak, burada yaşayan, yapılan her şey hiç var olmamış gibi yok olacak. Yok olmamak için istilaperest canlılar yaratılmalı. Açılmalı ve keşfetmeli.
Kediler günümüzde adeta bir ikoncanlık alameti olmuştur. Kedicilerin amacı da hayvanseverlik değil ilgi aramaktır. Zira bunlar hayvansever olsa evvela fare, böcek, yılan gibi hayvanlara da saygı gösterir ve severler. Ama bunların derdi başka olduğu için kediler üzerinden nemalanmaktadırlar. Bu uyuz hayvanlar toplumumuzu femine etmekte ve erkek çocuklarını avareleştirmektedir. Kedicilik hastalığına tutulan kişilerin başka ırktan insanlarla evlenerek Türk kanını bozma olasılığı daha yüksek olmakla birlikte bununla ilgili pek çok vaka da görmüş bulunmaktayız. Bu tip beşerler Türk olan birinin başka bir ırktan virüs ile evlenmesinden kıvanç duyarlar. Sorsak bunlar ayrımcılığa karşıdır ama kendileri hayvanlar arasında ise en büyük ayrımcılığı yaparlar. Hayvan dükkanına gittiklerinde safkan canlı ararlar. Sıra topluma geldiğinde ise tam tersine hareket ederler. Irksal çöküntü, estetik yoksunluğu, avareleşme, feminize olma gibi pek çok hastalık toplum bünyesine nüfuz etmiştir. Bilhassa okullardaki muallimlerin bizzat kendileri hastadır ve talebelere hastalık saçmaktadır. Bizim lügatımızda aşk, sevgi, merhamet, insaniyetperver
lik gibi şirin görüşler yer almaz. Biz güzel olan herşeye karşıyız çünkü kadın erkek farketmeksizin toplumun güzellik anlayışı estetik yoksunu olan ucube bir tamlamadan ibarettir. Kimsenin kalbi kırılmasın diye düşük olanları alkışlamak bir süre sonra düşüklüğü yüksek görme bakış açısını doğurur. Bu bakışa sahip olanlar da kendini aciz kavramlar ile avutarak ilgi arayan estetik yoksunu ruhsal ve fiziksel bir ucubeye döner. Tinsel ve fiziksel uyum çok önemlidir. Zira ruhi durumu enfekte olan biri görsellik açısından ne kadar üstün bir yapıda gözükse de içten içe çürümektedir. Dinamik yapı da böylece son bulmaktadır. Evren ise dinamizm ile ayaktadır. Hiç bir şey olduğu yerde degildir. Ucubelik ve vizyonsuzluk da tembelliğe davetiye cıkartarak en sonunda yaşamı yok eder. Sevilmektense nefret edilmek iyidir. Nefret hareket olanağı sağlar. Diğeri ise hareket kabiliyetini ve görüş mesafeni kısıtlar. Dinamik yapı kendiliğinden söner. Önemli olan soyun devamıdır. Her Türkün 5 çocuğu olsa ve 3 tanesi harp meydanında ölse kalan iki ile soy devam eder. Bazen ise herşeye baştan başlamak gerekir. Garip ortadoğu masalları ve soysuz greko roman medeniyetinin zehirli pençeleri gençleri esir almıştır. Bunlar parçalanmalı ve yok edilmelidir. Hülasa putları reddererek kaostan sonra gelen düzen ile galaktik imparatorluğun inşası başlayacak. Ulu sancağımız evrenin en uç noktalarında dalgalanacak.
Hakk-ı aliniz var hanımefendi. Lakin her seferinde sonuçlar belliyken insanların aynı bahaneleri üretmesi ve kazanan ya da kaybeden farketmeksizin toplumun dar kalıplara sıkışarak enerjisini heba etmesi yadsınamayacak bir gerçektir. 7 den 70 e her kesimin buna adapte olması vizyonumuzu köreltmektedir. Şu an birbirine düşman gibi gözüken partililer, kapalı kapılar ardında dostça muhabbet ederek yeşilleri kendi aralarında pay ediyor. Bu düzensizlik rejiminde düzen değil sadece yiyiciler değişir. Zira demokrasi de çoğunluğun dediği olur. Vesselam...
Nükleer felaketten sonra sığınakta savaş planları yapar gibi bir halin var. Metro2033 ün mutantları seni görse tövbe estağfurullah çeker. M1 Grand ile nişan almış gibi ruh halinin deccaliyet saçan enerjisi, yeryüzünde depremler yaratarak beşeriyeti tamuya postalıyor.
Zöhre Ana rüyasında seni görse Ebu Süfyan'a rahmet okur. Hatta gün gelecek gafil beşerler, aşağılık virüsler Armilus'a bile rahmet okuyacaktır. Zira bizim yapacaklarımız Armilus'u melaike seviyesine yükseltecektir. Beşerleri kendi yaptıkları putların altında ezeceğiz! Bizler put yıkıcısıyız. Putları yıkacağız! Evvela Doktor Rıza Nur'un vasiyetine yerine getirip Türkiye'deki en mühim putçuluğu ortadan kaldırmak icab eder. Yarım milyar inananı olan şişko Buda'nın bile bu kadar putu yok... Irkımızın üzerinden her türlü çöl kanunu ve Frenk alametlerini silip atmalıyız. Hatta öyle bir silmeliyiz ki 150 milyon yıl sonra bulunan arkeopteriks fosili gibi bir gün karşımıza dikilmemelidirler.