NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io

ÜŞÜYOR MUSUN ?
Yürüyordum.
Daha önce geldim mi ben buraya?
Yağmur yağıyor, ben anlamsızca yürüyorum.
Yaklaşırken baba yadigârı kayığa Ahmet amca sesleniyor arkamdan ‘ Kızım üşümüyor musun? ‘
Bağırmıştım : “Sarılamıyor artık Ahmet amca! O sarılamıyor …”
Uyandığımda bir garip salondaydım.
Üzerimde aşırı kokulu bir battaniye,
O her zamanki rüya gibi dışarıda yağmur var.
Yastığım sırılsıklam ve ben terlemişim bu soğuğa inat.
“Uyandın mı?” diye seslendi içerden cılız bir ses. Uyanmıştım ama konuşmaya bile mecalim yoktu.
Elinde çaydanlık, başında eskimiş bir kasket, yüzünde bir tebessüm genç bir adam geldi karşıma.
“Üşümüşsün ne işin vardı o deniz kıyısında bu yağmurda?” dedi.
Sustum, korktum “Hiç.” diyebildim sadece.
‘Yaşlanmışsın sen, sadece dışını kurutabilir evim. İçini dökmek istersen susma. Susarsan kuruyan tek yer dudakların olur.” dedi bu genç adam gülümseyerek.
Ne de hızlı dedi o cümleleri. Gözlerinin kahvesine bakınca utanarak eğdim kafamı.
Nasıl başlanır ki birine dert anlatmak?
Önemser miydi? Küçümser mi?
“Onur” dedi. “İsmim onur.”
Sanki yıllardır sesini duyuyor, tanıyormuşum gibiydi. Neden çay dolduruyor bana? Neden gülümsüyor bir yabancıya? Ama çok da efendi biri gibiydi.
“ Özledim çok.” diyebildim ve tutamadım o saçımdan yüzüme akan yağmur damlasıyla gözyaşını.
Alışkın değildim ben birine anlatmaya.
Derken Onur’un bana bakarak gülümsediğini fark ettim ve utangaç bir tavırla ama bir o kadar kendinden emin, başladı bir şeyler demeye :
“İnsanlar sustukları zaman kaybederler Hazan.
Susmanı, korkmanı istemem. Aç mısın? Çayın yanına bir şeyler getireyim mi içerden ?” dedi.
İsmimi Onur’un ağzından duyunca şaşırmıştım.
Nereden biliyordu ismimi?
Neden umursuyordu aç oluşumu?
“Aç mısın?” Neden bu kadar hoş bir cümle? “Seni seviyorum!” der gibiydi onurun ağzında.
Bu sırada kimliğimi uzattı cüzdanımla beraber.
“Yanlış anlama. Cüzdanın ve kimliğin ayrı bir köşesindeydi uzandığın bankın” dedi. Ve içeri bisküvi almaya gitti.
Hala rüyada mıydım? Biri bana şaka mı yapıyor bilmiyordum ama bu sıcaklık beni ısıtıyordu.
Masanın üstündeki kitaplar dikkatimi çekiyordu.
Ay ışığı perdeye vuruyor bense neler yaptığımı hatırlamaya çalışıyordum.
Elinde bisküvilerle çıka geldi Onur.
Çocuk gibi sevinerek bir bisküviyi kırıp çayına bandırdı.
Nasılda sevimli görünüyordu.
“Anlat bakalım çok sevdin de neden yenik düştün ?” dedi.
Nasıl anladı acınası durumumun sebebinin bir yenilgi olduğunu?
Ne düşünüyordu acaba?
“Ben şey söz bulamıyorum. Mecalim de yok zaten.” dedim.
Çayıma şeker attım.
Uzun koluyla kendi bardağındaki kaşığı benimkine koydu.
Gömleğinin beyazlığı, süveterinin kan kırmızısı. Bu adamı tanıyor olmalıydım. O kırmızıdan mıdır bilmem ama açmış cesaretimle : " Sen anlat. " dedim.
Onur gülümsedi. Bir bisküvi daha bandırdı ama bu seferki çayın içine düştü.
Güldüm, o da güldü. Ama ne gülüş.
Hemen uzandı kaşığa. Uzatırken ona kaşığı eline değdim .
Hani o filmlerde olur ya ağır çekim.
İste öyle kaldırıp baktı bana. Gülümsedi ve çayı bıraktı elinden çay kaşığı ile.
"Bende sevdim zamanında." dedi ve arkasına yaslandı.
Ben neden birden böyle heyecanlandım bilmiyorum.
Islak sırtıma rağmen uzandım tekrar kanepeye ve elimi yanağımla yastık arasına koydum. Masal bekleyen minik kız çocuğu gibi dinlemeye başladım.
Elleriyle oynuyordu. Büyük ve çok güzel elleri vardı.
" Senden 4 yaş daha tecrübeliyim " dedi.
Ben onu duruşu, bakışı konuşması ile 35-40 sanıyorken o sadece 26 yaşındaydı.
Nasıl böyle olgun konuşuyordu?
Ellerine baktığımı farketmiş olacak ki daha sık oynuyordu elleriyle.
“Zamanında sevdim bende.
Bakma zamanında dediğime 5-6 yıl önce işte.
Yalnızlığımla dururken aynı koltukta bir telefonla başladı benim mana hayatım.
Senin gibi benimde söz bulamadığım oluyordu. Ama sonraları anladım anlatacak söz olmadığını.” dedi ve bir yudum daha aldı çayından.
Tüm vücudum ürperdi birden.
Duvardaki saat gece dördü gösteriyordu.
Onur hüzünlenmişti belli.
Suratı asılmış o da ellerine bakıyordu.
Sahi telefon ne alaka anlamadım.
“Telefondaki ses çok alaycıydı küçük bir kız çocuğu gibiydi.
“Kimsin?” demiştim.
“Kimse.” demişti.
Gülümsemişti.
O uzun sessizlikte dolu dolu hissetmiştim gülüşünü.”
Onur devam ediyor, ben susuyor yatağa daha fazla gömülüyordum.
“Zehraymış adı, öyle dedi. Sonra şen şakrak gülerek kapadı.
Haziranın başıydı. Ve üniversite sınavının ilk raundunu yenik kapamıştım. Buna rağmen telefona bakıyordum tekrar arar umudu ile.
Migren ağrısı o sıcak yazda da bırakmamıştı pesimi.
Üzgündüm, hayatım boyunca bir şeyleri beklemiş gibiydim. Bir gözüm telefon diğeri bilgisayarda geçiyordu yaz migren ile.
Tekrar aradı.
Çok heyecanlandım.
“Kimsin? Nesin? Bilmiyorum, numarayı da rastgele seçtik ama konuşmak istiyorum seninle.” dedi.
İyi de neden benimle?
2-3 dakika sonra telefonuma “Merhaba” mesajıyla girdi hayatıma.
O sıralar hayalim Ankara’da okumaktı.
Sessiz sakin “Ankara”.
Mesajlarda hayalimden bahsetmiştim o da Ankara ile ilgili bir sürü şey söyledi.
Ben onu orda sandım...
Sırf bu yüzden konuştum biraz biraz ve hiç gülücük koymadım. Tabir-i caiz ise sanki beni zorla konuşturuyor gibi.
Ama dayandı 1 ay vazgeçmedi benden. Sevdim, görmeden bağlandım.
Tam sınav maçı bitmiş tercihler yapılmak üzereydi .
Zehra’nın İstanbul’da yaşadığını hiç sormamıştım 1 ay.
Öğrendim ki buradaymış ...”
Onurun suratı asılmış ,
Ben uzandığım koltuktan kalkmış doğrulmuştum.
Bu hikâye beni çok üzeceğe benziyordu.
Sesi öyle perdeliydi ki dokunsam ikimizde saatlerce ağlardık o derece.
Hala elleriyle oynuyordu.
Bileğindeki gümüş künyeyi ellerinin güzelliğinden olsa gerek yeni farketmiştim.
O esmer tenine yakışmıştı.
Demliğe uzandım.
Ona çay doldururken neden bu kadar mutlu oldum bilmiyorum.
Çok değil birkaç saat önce intihar etmeyi düşünen ben, şimdi bir yabancının ellerine büyülü büyülü bakıyordum.
Kalktı Onur.
İçeri gidip bir ilaç kutusu ile geldi.
Kocaman bir hap aldı ve yuttu.
" Eee? " dedim.
Allah’ım ne yüzsüzdüm.
İlaç kutusunu kenara koydu.
Kalktı ve eski teybe bir kaset koydu.
Başladı şarkı.
Saza vuruşundan belliydi Neşet Ertaş olduğu.
Bana döndü kocaman bedeni ile.
“Sigarası alkolü olmayınca Böyle demleniyor insan.” dedi hayli ciddi bir tavırla.
Son ses çalıyordu Neşet Ertaş bu yabancı evin salonunda.
Ben tavana bakarken Onur camın karşısına kurulmuş yağmuru izliyordu.
Sonra “Belkide gök ağlıyordur halimize.” dedi.
Ulan bu çocuk içimi okuyordu.
Cahildim dünyanın rengine kandım.
Sağlam bir ah çekti Onur şarkı biterken.
Köşedeki seccade dikkatimi çekti.
Ardından masanın üstündeki birçok tesbih.
Yok yok bu battaniye çok kokulu.
Onur’un gözlerinin buğusu metrelerce öteden belli oluyordu.
Uzunca çaldı müzik ve bitince Onur kalktı çakıldığı yerden.
Uzun boyu ve açık terlikleri ile başkaydı işte.
“Üşüme sıkı sarıl battaniyeye hasta olacaksın.” dedi ‘Çay koyayım mı?’ der gibi işaret etti.
İstemedim.
Merak ediyordum onu.
“Devam etsene.” dedim.
Aşırı utanıyordum.
Yüzüm alev alevdi.
Sanırım hasta olacaktım.
Onur oturdu tekrar karşıma.
Az önce bir yudum aldığım bardağa uzandı ve kırmızı rujumun bulaşmadığı bir yerden birkaç yudum aldı.
İğrenmemişti ve çok da rahattı.
“Ben hep eksik yaşadım.
Hayalim il dışı lakin baba cebi ev içi bile değildi.
Üniversite tercihimi falan ilk sekizini İstanbul yazdım onunda etkisiyle.
Ve 5.tercıhımı kazandım “İstanbul Üniversitesi-Matematik” .
Neyse başladığımızda gönül suyundan içemeye, onlar ailece yaz tatiline gittiler.
Tüm yaz ordaydı göremedim.
Geri geldiğinde de ertesi gün okul başladı.
O Kadıköy’de zengin, açık giymeyi seven, gezen, dolaşan özgür bir kızmış meğerse."
Sesi çatallanıyordu yer yer.
Susadığını hissettim.
Ayağa kalktım. Gözlerini dikmiş gözlerime bakıyordu şaşkın şaşkın.
Hemen kaçırıp gözlerimi, uzak masada duran kristal sürahiye yürüdüm.
Ayaklarımın çıplak olduğunu farkettim.
Garip bir yerdi gerçekten.
Her yer çok temizdi. Duvardaki kitaplar dikkat çekiyordu.
Koşa koşa alıp geldim sürahiyi.
Sonra onura su doldurdum.
Kahkülüm önüme, burnuma, düştü.
Arasından Onur’a bakarken saçımın, suyu taşırdım ve biraz döktüm.
Ne çok beceriksizdim. Çok utandım.
Hemen silmeye çalıştım üstümdekiyle.
Onur gülümseyerek kalktı ayağa.
Koluma girdi tenime ilk dokunuşuydu.
Çok heyecanlandım. Kalbim küt küt atıyordu.
“Sen misafirsin otur bakalım dinlen.” dedi gülümseyerek.
Allah’ım rüya olmalıydı kesinlikle.
Yavaşça yerime oturttu beni.
Ellerimin içi terlemişti.
Onur’un kokusu buram buram duyuluyordu.
Annem sabahın köründe ekmek kızartır, bende onun kokusuna uyandığımda her defasında, tattığım o sıcaklık duygusunu tadıyordum bu kokuda.
Ve uyanıyor gibiydim.
Biraz hüpletti bardağın tasmak üzere olan yerlerini.
"Müsadenle dönerim birazdan " dedi.
Kalktı ve boş bisküvi tabağıyla içeri doğru ilerledi.
“Nereye gitti şimdi? Çok da güzel konuşuyordu.” diye iç geçirdim.
Uzandım tekrar.
Okunan sabah ezanını duydum.
Ve doğruldum.
Onur namaz kılmaya mı gitti acaba?
Bu nedense çok hoşuma gitmişti.
Ezan ne güzel duyuluyordu buradan.
İçim içime sığmıyordu.
Çok heyecanlıydım ama nedenini bilmiyordum.
Kalktım.
Her duvara yapışık raflar raflarda da çokça kitap vardı.
Hepsini okumuş muydu acaba?
Sonra aklıma gördüğüm rüya geldi.
Üşümüyorum şimdi.
5 gündür Zafer yoktu hayatımda.
Onun mavi gözlerini nasıl unutacağım ben?
Nasıl yapacağım onsuz?
Sigara içmek istedim bunları düşünürken.
Rafların yanında o eski teyp, onun yanında da kasetler vardı.
Oraya yöneldim.
3 e ayırmış Onur grup grup.
Neşet Ertaş - Sezen Aksu-Ahmet Kaya.
Ama en Çok Ahmet Kaya.
" Sever misin oradakilerden birini? "
Birden belirmişti Onur ve tok sesiyle beni korkutmuştu .
İrkildiğimi görünce özür diledi .
Çok masum görünüyordu.
Bir iki saniye kirli sakalına daldım.
Gülümsedi.
“Bakma aşık aşık öyle.” Dedi ve gülümsedi yine .
Çok utandım dilim dolaştı. “Ahmet Aksu hiç dinlemedim” dedim.
Allah’ım toptan rezil oldum.
" Aaa yeni mi çıkmış? Ben de dinlemedim " dedi gulumsedi.
Yanıma geldi.
1.50 boyumla onun yanında cüce kaldım.
Alttan bakıyordum ona.
Sonra bir kaset aldı teybe koydu.
Acılara Tutunmak.
Ne çok dinliyordum son zamanlarda da bilmiyordum kimin olduğunu.
Canım çok fazla sigara çekti.
Nasıl bir ah çekmişsem, Onur “İyi misin?” dedi.
“Bilmem. Allah kabul etsin.” dedim sonra gülümsedim.
" Allah razı olsun " dedi. Yanakları kızardı.
Çok masumdu be.
“Sigara içme ya.” dedi.
“Nereden anladın?” dedim.
“Taşırken seni, cebinden suya paketin düştü.” dedi.
Kokuyor muydum acaba?
Uzandığım kanepeye tekrar oturdum.
Çok yorgun hissediyordum
Şarkı biterken uyuyakaldım.
Onur’un tüm sabah basımda beklediğini, dua ettiğini çok çok sonraları kendi ağzından öğrenecektim.
Uyandığımda yüzüme güneş vuruyordu.
Yıllardır uyandığım o tavan katında pencere bile yoktu.
Bu yüzden hiç tatmadığım duygularla uyandım o gün.
Sanki kendi evimmiş gibi rahat davranıyordum.
Onur neredeydi?
Evin koridorunda kendimi aynada görünce korktum.
Ne kadar zavallı görünüyordum.
Saçım basım bir yerde, yüzümde akan rimelim ve düzensiz rujum ile tam bir palyaçoydum.
Soluma baktığımda Onur’un bana güldüğünü gördüm.
Bende güldüm.
“Ne yapıyorsun?” diyerek koşa koşa yanına gittim.
Mutfağın kapısında izin vermedi içeri girmeme.
“Hop dur bakalım.” dedi tatlı tatlı gülümseyerek.
Ne oldu gibisinden bakındım ve sanırım aşırı sırıtıyordum.
“Duş al gel o zamana hazır olur. Havlu koydum oraya sac kurutma makinası falan her şey var hadi bakalım.” dedi.
Ve eliyle döndürdü bedenimi ve banyoyu gösterdi.
Mızmızlandım biraz gülerek.
“Hadi hadi.” dedi arkamdan.
Bu yaşta bu kadar güzel eve nasıl sahip oldu acaba diye düşünürken banyoya girdim.
Aşırı lükstü her şey. Hemen soyunup duşa girdim.
Ilık bir duş aldım ve çıktım küvetten, kurulandım ve tekrar giyindim.
Saç kurutma makinasını dolabın üst rafına koymuştu.
Zıpladım, yetişemedim. Kapıyı açıp Onur’a seslendim.
Koşarak geldi yanıma endişeli.
Bakındı “İyi misin?” dedi.
Elimle makinayı gösterdim.
Elini uzattı ve hiç zorlanmadan aldı yukardan ve verdi bana.
“Teşekkür ederim.” dedim.
Gülümsedi ve içeri doğru yürüdü.
Gidişini izledim arkasından.
Farklı duygular içinde aynada sırıtarak saclarımı kuruladım.
Ve hemen mutfağa koştum.
Mutfağın kapısını açınca patates kokusu buram buram yüzüme vurdu.
Elime bir tepsi tutuşturdu “Salona götür bakalım yardım et biraz.” dedi.
İçeri girdim salondan.
Sofrayı görünce çok şaşırdım.
Her şeyden vardı.
“Sen mi yaptın bunları?” dedim şaşkınlık içinde.
“Soğuyunca güzel olmuyor hadi otur bakalım.” dedi gülümseyerek.
Hemen oturdum.
Aşırı acıkmıştım.
Onur sol eli aşağıda nazik nazik yiyordu menemenini.
Bense görmemiştim onun nazikliği yanında .
Bakarken bana gülerek “Çok acım napayım.” dedim arsızca.
Güldü “Ye ye afiyet olsun” dedi.
Bitince hemen sofrayı topladık ve bu sefer başka bir odaya geçtik .
Onur kalktı ve kahve yapıp getirdi bize.
Merak ediyordum hikayesinin devamını.
Onur’a “Baba parası mı bu ?” demiştim.
Onur Bilgisayar mühendisiydi.
Ve yaptığı program ile değişmiş tüm dünyası öyle söyledi.
Uzun bir sessizlik sonrası onur kahvesini tekrar yudumladı.
“Kaç defa baktın onun gözlerinin içine ?” dedi.
Birden kendimi hüznün tam içinde buldum tekrar.
Yutkundum “Defalarca baktım, defalarca…” dedim.
Sonra bana sigara uzattı Onur küllükle beraber.
Hemen yaktım bir tane.
Ağlayışımı görmesin diye pencereye döndüm.
Aklımda ağladığım kişi değil de Onur’un beni böyle görmemesi vardı.
Devam etti bende sigaramı söndürdüm ve geri oturdum karşısına.
“Defalarca gittim görmeye hiç gelmedi.
Bende her gün telefon konuşmamızın sonunda hep sordum “Gelecek misin gerçekten?” diye.
Hep de “Geleceğim Onurum” derdi .
Bende aptal aşık deli gibi inanırdım.
Aylar ayları kovaladı.
Hep tartıştık onun özgürlüğünü kısıtlıyorum diye .''
Onur soluksuz anlatmaya devam ediyordu
Elleriyle oynuyor, onlara bakıyordu
Bense içimin ezildiğini hissediyordum.
''O hep gitmeye kalktı, bense aşık napayım korkardım ondan ayrı olmaya, tutardım kolundan gitmesin diye.
17-18 ay konuştuk bir gün öyle bir gitti ki elim ayağım buz tuttu, tutamadım.
Hiç gelmeyen nasıl gidiyor diyebilirsin ama aldı her şeyini gitti işte.
Bende biçare kaldım.
19 yasındaydım.
Daha önce kimsem olmamıştı.
Senin gibiydim.
Parkta orda burada uyudum.
Öldüm sandım.
Öldüm de toprak kokuyorum sanıyordum.
Sen sevdiğinin hiç değilse gidişini görmek için dua ettin mi?” dedi.
Nasıl ayaktaydı bu adam?
Nasıl gülümseyebiliyordu?
Ben benimle sırf güzelliğim için birlikte olan biri için bu derece acı çekerken bu adam nasıl su içebiliyordu.
Gözlerinin beyazı kırmızıya dönmüş ağlamamak için kendini zor tutan Onura baktıkça kendi yaptıklarımdan utanıyordum.
“Peki nasıl gülebilir hale geldin?” dedim.
“İçeri geçelim mi?” dedi.
Peşinden gittim.
Gitti eski sigarasının yanına.
Sezen Aksu bu sefer.
Vazgeçtim.
Onur yüzüne vuran güneşe rağmen solgundu.
Şarkı biterken Onur başladı:
''Koskoca bir yıl geçmişti üniversitemde.
İstemediğim bir üniversitede istemediğim bir bölüm okumanın zorluğunda bu duruma katlanabileceğim, destek alabileceğim kimse kalmamıştı.
Anneme daha sık sarılıyordum.
Ve İstanbul üzerime geliyordu artık.
Babam abimle beni okutmaya zorlanıyordu.
Okulu bırakıp istediğim bölüme geçmek için çok şansım yoktu.
Okulla beraber çalışıp para biriktirmeye başladım.
Sonra okulumu ve bölümümü değiştirip İstanbul’a yakın bir yerde bilgisayar mühendisliği okudum.
Ve yazdığım birkaç programı Rus bir milyarder aldı. Ve durumum bu gördüğün gibi.
Onun gidişi ne kadar canımı yaksa da benim için hayırlı olanmış.
Şükür etmek önemli Hazan, çok önemli.
İçtiğin sigara külleri kadar yanmış 4 yıl tecrübem vardır belkide ama isyan etmedim hiç, rabbime sığındım.
Bazen bulamıyorsun tek kelam. Çünkü sığmıyor sözcüklere kelimelere hislerin.''
Onur gülümsüyor bense hüngür hüngür ağlıyordum.
Uzattığı mendili hiç atmadım hala duruyor.
Kalktım.
Onurun sigarasında bir Sezen Aksu da ben yaktım.
Ve bu yıllarca yakacağım sigaraların ilkiydi...
     
 
what is notes.io
 

Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.