NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io

18-
'' Senin adını Motor Gül yapıyorum bundan sonra,'' diye seslendi Necla, yanından geçip, arka tarafa oturmak isteyen Gül'e. '' Motor Gül, nasıl isim ama, beğendin mi?''

'' Ne diyorsun sen be? Git başımdan, bela arama!'' diye tersledi Gül onu yine. Ceren de yemekhaneye geçince, yanında arkadaşı kalmamıştı, Kürt de bugün onu yanına çağırmamıştı, işi bitti tabi diye düşünüyordu.

'' Vay bee, kuyruk yine dikilmiş prensesimizin. Gül hanım, orta ölçekli şirketlerin ticari araçları gibisiniz, herkes biniyor ama kimse sahibiniz değil,'' dedi kahkaha atarak. Diğerleri de beğenmiş olmalı ki masa gülmekten yıkılıyordu. '' Birgün Ceren, birgün Kürt.. Ama sen rahat ol, bugün yarın ben yine binerim sana, tadın damağımda kaldı.''

Yemek servisi bittiğinde, dağıtım yapılan alandan, yemekhaneye doğru bakmaya başladı Ceren. Bütün mahkumları rahatlıkla görebiliyordu. Orta kısımda Kürt Fatma oturuyordu işte, en merkezde oydu, burası benden sorulur der gibiydi. Biraz daha solunda arkaya doğru olan kısımda Çingene Necla ve tayfası vardı, hararetli bir tartışma döndüğü çok belliydi. Ve kısa sürede can dostu olan Gül, Kürt Fatma çağırmadığı sürece en arka köşeye gidip oturuyordu. Herkes meşgul görünüyordu.

Ceren, boş yemek kabının hemen gelmeyeceğini biliyordu, belki hücresine dönerken yine laf atardı Seher ve kontrol etme şansı olurdu hepsini yediğinden. Aslında, verdiği madde bir şırıngayla damardan alındığında hemen etkisini gösterirdi ama böyle bir imkanı yoktu. Mahkemeye çıkana kadar verebildiği kadar öğünde yemeğine karıştırması gerekiyordu, sabah kahvaltısına katamazdı çünkü karıştırılacak bir yiyecek yoktu, çayına katsa farkında varabilirdi. İki günü daha vardı, iki akşam diye geçirdi içinden, ve hap etkisini göstermeli.

Avukatıyla da görüşmesi gerekiyordu, Seher'in duruşmasının olduğu gün, o da avukatıyla durum değerlendirmesi yapacaktı.

'' Abla, bu planın işe yarayacağından emin misin abla? Bu kız bu işi becerebilecek mi?'' diye sordu Berivan Fatma'ya.

'' Becerse iyi eder, yoksa canının yanacağını biliyor. Ama yine de bize düşen görev bu işi dört duvar arasında halletmek, velev ki beceremedik, örgüt bir şekilde dışarıda işini görür onun. Tabi, bize bir faturası olacaktır bunun. Siz yine de gözünüzü dört açın, bir fırsat vuku bulduğunda, icabına bakmalıyız Seher'in.'' Böyle bir fırsatın çıkma ihtimalinin çok düşük olduğunu biliyordu, Seher özel bir mahkumdu, normalde gardiyanlardan isteyeceği şeyleri söz konusu onun gibi siyasi bir mahkum olduğunda işe yaramayacağını biliyordu, kimse böyle bir riske de girmezdi.

Akşam herkes hücresine girmeden yeniden sayım yapıldı. Seher hücresinin önünde sapasağlam dikiliyordu ve Ceren'e doğru bakıyordu ama ilgilenmiyor gibi görünmeye devam etti Ceren. Hücresinin önünden geçerken, yemeği yine silip süpürdüğünü görmüştü, bu kadın dağda açlığın ne olduğunu tecrübe etmişti belli ki.

Gül sıkıntılı görünüyordu yatağında yatarken. Normalde bu kadar sessiz kalmazdı, ya da Ceren'in yanına otururdu o rahatsız olana kadar. Bir terslik olduğunu hissetti Ceren. '' Kafana takılan ne Gül? Anlatmak ister misin?''

Gül içini çekti ve cevap verdi. '' Necla üstüme gelmeye başladı yine. Tek başıma kalınca kolay hedef olmaya başladım sanırım.''

Bu cevabın içindeki sitemin kendisine olduğunu anlayabiliyordu Ceren, onu yalnız bıraktığını ima ediyordu. '' Birlikte olduğumuzda da ilk işleri bizi taciz etmek olmuştu yanlış hatırlamıyorsam,'' dedi Ceren. '' Seni korumak istediğimi unutma n'olur, bunun meyvelerini kısa sürede toplayacağız.''

'' Umarım yanılmazsın Ceren..bizi rahat bıraksalar başka birşey istemiyorum..''

Ceren istiyordu, yapması gerekeni yaptıktan sonra intikam peşine düşmek istiyordu.

'' Bana kırgın mısın? Neden yanıma gelmiyorsun?'' diye sordu tekrar Ceren. Normalde her fırsatta dibinde bitip vücut teması sağlamaya çalışırdı.Üst kattan aşağıya indi ve yanına oturdu Gül. '' Alakası bile,'' dedi yanına oturarak. Kolu koluna, baldırları baldırlarına değiyordu. '' Bugün canımın sıkkın olmasının bir nedeni de, adet görmem. Karnım ağrıyor, sinirlerim bozuldu.''

Ceren ona doğru döndü ve kolunu boynuna dolayarak başını kendi omzuna yerleştirdi ve sonra da kafasından öptü, saçlarının üstünden. '' Kıyamam sana,'' dedi ve sıkıca sarılırken başka kelime etmedi.

Bloktaki bütün ışıklar sönmüştü, sadece koridorları aralıklarla kırmızı renge bürüyen, aralıklı halde yerleştirilmiş ampullerin aydınlığı kalmıştı. korku filmlerini aratmayan bir görüntü oluşturuyordu bu hapishanede.

Ara ara, devriye gibi gezen gardiyanların ayak sesleri duyulurdu geceleri. Bir çift ayak sesi yine yaklaşıyordu Ceren uykuya dalmak üzereyken. Ayak sesleri git gide yaklaştı ve onun hücresinin önünde durdu. Kapıyı sessizce ve dikkatlice açan Gülay'dı.

'' Ceren..uyan!'' diye fısıldadı Gülay. Ceren gözlerini araladı ve görmeye çalıştı onu uyandıranı. '' Gülay, sen misin?'' diye sordu.

'' Evet, hadi kalk, uyanma vakti.''

'' Saat kaç ki?'' diye sordu bu kez de Ceren.

'' İki buçuk. Bana verdiğin sözü unuttun mu yoksa. Fazla vaktimiz yok, hadi.''

'' Bu gece olmak zorunda mı?

Gülay kaşlarını çattı, hafiften sabırsızlanıyordu artık. '' Evet olmak zorunda, tam da söz verdiğin gibi,'' dedi ve kulağına yaklaştı. '' Seni istiyorum Ceren, beni bekletme.''

Yemekhaneye girmenin maliyeti buydu ve orada kalmak için de bu isteklerine makul surette evet demeliydi. Seks kölesi olacak değildi, zaten Gülay'ın da sadist birisi olmadığını biliyordu, bunu hissediyordu, belki de ona boyun eğmesinin ya da diğer gardiyanları bypass edip doğrudan ona yönelmesinin nedeni bu altıncı hissine olan güvendi. Ve işe yaramıştı, doğru ata oynamıştı. Şimdi ise bir karşılık vermesi gerekiyordu.

Gül hala uyurken hücreden çıktılar ve sessizce koridorlarda ilerlediler, Gülay nöbetçi gardiyanları ayarlamıştı. Ceren'i revire götüreceğini söylemişti.

'' Benimle tam olarak ne yapmak istiyorsun?'' diye sordu Ceren, nedense saçma gelse de bunu sormak. Her fırsatta niyetini belli ediyordu oysa ki Gülay.

'' Merak etme, hoşuna gitmeyecek birşey olmayacak,'' dedi gardiyan.

Kısa süre sonra yeniden çamaşırhanedeydi iki kadın ama bu kez o kadar da endişelenmiyordu Ceren, Murat'la baş başa kaldığında korkması için nedeni vardı ama bu kadının yanında nedense güvende hissediyordu. İçeri girdiler ve Gülay Ceren'in elinden tutup, karanlık bir köşeye doğru çekmeye başladı, eli sıcacıktı. Makinalardan biri ile duvar arasında boşluk vardı, içeri giren biri oraya gitmeden görmesi mümkün değildi kör noktada kalan köşeyi. Ceren'i oraya götürdü ve duvara dayadı Gülay.

Ağzını açıp bir kelime edecekti ki Ceren, Gülay belinden tuttu ve onu kendine çekti, göğüs göğüse çarpıştılar adeta ve dudaklarına yapıştı hemen Gülay. Genç kadın bir an karşı koymak ister gibi oldu ama sonra teslim oldu.

'' Biliyor musun? Ateş gibisin,'' dedi Gülay, ellerini omuzlarına koyarken, sonra da aşağıya inip, yumuşak ama şekilli memelerini avuçladı tişörtünün üstünden. Öpüşmeye devam ederken, elleri Ceren'in sırtına doğru hareket etti, vücudunun her yerini okşamak ister gibiydi. Sonunda kasıklarını Ceren'in kasıklarına sıkıca bastırmaya başladı ve elleriyle de poposunu avuçladı. Altındaki eşofmanın üstünden, parmaklarıyla sıkıyordu kalça yanaklarını, Ceren karşılık vermek istiyordu ama kendini tuttu. Ama bir bacağını bacaklarının arasına sokup, sürtmeye başlayınca, ağzından bir ah kaçtı. Gülay fırsatı değerlendirip dilini içeri soktu hemen. Ortam hararetlenirken, sonunda Ceren de diliyle karşılık verdi.

'' Şu elbiselerden kurtulalım artık hadi,'' dedi Gülay kısa süreliğine ara vererek öpmelere. '' Tamamen çıplak görmek istiyorum seni.''

Ceren denileni sorgulamadan yapıyordu, önce tişörtünden kurtuldu, leziz görünen, şekilli memelerini ortaya serdi.

'' Çok güzel,'' dedi Gülay, uzanıp ağzına almadan önce, sonra da emmeye başladı sağ memesini. ''Çok güzel bir kadınsın. Çok genç ve taze. Şimdi arkanı dön hadi..yavaşça..çıkar şu külotunu da o güzel götünü göreyim artık. Aşağıya indir, evet..yavaş...ahhh, işte böyle.'' Ceren külotunu uzun bacakları boyunca aşağıya indirdi, eğilince, yuvarlak kalçaları daha da genişledi sanki o açıyla beraber. İki sıkı kalça yanağının arasından, muhteşem vajina dudakları belli olmaya başladı.

'' Ağzı sulanıyor insanın,'' dedi Gülay. '' Arkadan mükemmel görünüyorsun.''

Belinden tuttu birden ve kendine çekti ve Ceren'in uzun boynundan öpmeye başladı, dişlerini hafifçe geçirirken tenine, Ceren'de zevk almaya başlamıştı.

'' Benimsim sonunda! Hepsi benim!''

Öpüp yalamaya devam ediyordu boynundan aşağıya doğru inerken, sadece öperken duraksıyordu ara sıra. Aşağıya varınca, dizlerinin üstüne çöktü ve ağzını kullanmaya devam etti. İpeksi teninde dolanırken Gülay, Ceren sessizce bekliyordu hala. Kendine itiraf etmekte zorlansa da, Gülay'ın iyi bir aşık olduğunu kabul etmeliydi, nasıl dokunacağını biliyordu ve hiç de zorlayıcı değildi. Dudaklarını ve dilini kalça yanağında hissettiğinde, tüyleri diken diken oldu, onun yönlendirmesiyle eğilmeye başladı. Nemli kadınlığı, Gülay'ın dudaklarıyla buluştu sonunda, her saniyesine bayılıyordu Gülay.

Ceren artık işbirliği yapıyordu, biraz daha eğildi ulaşabilmesi için bacak arasına. Gülay gülümsüyordu Ceren'in sonunda ona yardımcı olmaya başlamasıyla, dişleriyle hafifçe ısırdı sulanmaya başlayan dudaklarını ve sonra da hepsini ağzına alıp, somurmaya başladı.

'' Bu kalçalara bayılıyorum,'' dedi bir şaplak patlatmadan önce. '' Keşke benim için biraz kıvırtsan şu poponu ama seni zorlamak istemiyorum bu gece, ama istediğim gibi yalayacağım,'' dedi ve uzandı tekrar, dilini yukarıya doğru ilerletti, iki kalçasının arasında, kıç deliğine vardı. Ceren şaşırarak irkildi ama sesini çıkarmadı.

Gülay gülüyordu bu hallerine.

Ceren sadece iniltiler çıkarabiliyordu.

Gül ayağa kalktı ve pantolonunu aşağıya indirdi bir hamlede kemerini çözerek. Külotunu da dizlerine kadar aşağıya indirdi.

'' Şu ana kadar herşey mükemmeldi,'' dedi Gülay, hemen önünde çırılçıplak duran kadına bakarken gözlerinin içi gülüyordu. '' Şimdi sıra sende bebeğim, bana teşekkür etme vaktin geldi.''

Ceren soran gözlerle ona baktı ama omuzlarından bastırıp aşağıya doğru iterken Gülay onu, ne demek istediğini anlamıştı. Hapishaneye girdiğinden beri yeterince vajina tatmıştı ama nedense bu kez zorla yapıyor gibi hissetmiyordu.

Elleriyle kalçalarından tuttu ve yüzünü kasıklarına yaklaştırdı Gülay'ın. Biraz gergin de olsa, dilini dışarı çıkardı ve gardiyanın açık gibi duran yarığına değdirdi. Önce yavaştan yalamaya başladı, sanki deliği arar gibiydi. Sonra, Gülay aşağıya uzandı ve Ceren'in yüzünü sıkıca bastırdı önüne, tam temas sağlanmıştı böylece.

İçgüdüsel olarak ne yapması gerektiğini biliyordu zaten Ceren. Ağzıyla ve diliyle uyarmaya başladı kadınlığını gardiyanın. Becerdikçe, Gülay daha da bastırıyordu sanki kafasını, doğru yolda olduğunu onaylar gibiydi. O da daha da zevkle ve iştahla yalıyordu sanki.

'' Ahhh, aferin sana kızım, harikasın..böyle devam et..durma! Ohhh..Durma! Çok harikasın!''

Gece uzundu ama Gülay'ın boşalmak için bekleyecek hali yoktu, sulanmıştı, çok ıslanmıştı ve çok fazla uyarılmıştı. Uzun süredir beklediği an bu andı. Sarsılarak boşaldığında, yüzünde çok mutlu olduğunu belirten bir gülümseme oluştu.

Birer kere daha boşalacaklardı o gece. Ama hücrede Gül uyanmıştı ve Ceren'in yerinde olmadığını anlaması uzun sürmedi. Uyuyamadı Ceren geri dönene kadar. Gülay gardiyanın onu hücreye geri koyduğunu ve ikisinin de yüzünde mutlu bir ifade olduğunu gördüğünde, karanlıkta başını yastığa gömmekten başka elinden birşey gelmezdi.

19-

Sabah kahvaltısından önce, bütün mahkumlar sayım için kapısının önünde dikilmişti. Gül ve Ceren birbirlerine çok yakın mesafede bekliyorlardı, sıra onlara gelmeden önce, Gül laf atmadan duramadı. '' Gece bir ara uyandım,'' dedi Ceren'in yüzüne bakmadan.

'' Öyle mi?'' dedi Ceren, ne demek istediğini anlıyordu.

'' Öyle..Yatağında yoktun.''

'' Müdüre hanım yine beni görmek istemiş,'' dedi bu kez.

'' Anlıyorum. Nasıl hiç ses çıkarmadan çıktın hücreden? Normalde itiraz ederdin..Gülay gardiyan mı geldi yine çağırmaya?''

Ceren sorguya çekilir gibi hissetmeye başladı ve bundan nefret ediyordu. '' Yine başlamayalım n'olur Gül. Her adımımı sorgulayacaksan, üzülmekten başka birşey geçmez eline. Dün gece Gülay'la konuşmam gerekiyordu. Konuştum da. Bu kadarını bil ve lütfen beni sorgulamayı bırak artık.''

Gül'ün suratı ekşidi hemen. '' Demek sorgulamayayım. Peki Ceren hanım, sen nasıl istersen. Yalnız şunu unutma, birgün gelecek ve etrafına bakacaksın, etrafında insanlar olacak, ama hiçbiri bir Gül kadar sana sadık olmayacak, hiçbirine sırtını dönüp, güvenle önüne bakamayacaksın. Bu lafımı unutma sakın.''

'' Hadi ama, abartıyorsun Gül. Seni sevdiğimi biliyorsun,'' diye kendini savundu Ceren.

'' Bilmiyorum,'' dedi Gül. '' Sadece canın istediğinde yanımda olduğunun farkında değilin sen. Bunun beni ne kadar yaraladığını fark edemiyorsun.''

Ceren cevap verecek oldu ama gardiyanlar onların önüne gelmişlerdi. Önlerindeki listede, isimlerinin olduğu kısımlara çizik attılar ve yollarına devam ettiler ama Gül hücresine geri girdi ve bir daha ağzını açmadı. Kırılmıştı Ceren'e.

Bu duvarlar insanı gerçekten gerim gerim geriyordu.

Öğle yemeği vaktinden önce, Fatma yemekhane bölümüne geçmek için gardiyanlarla konuştu, bir tek o bu izni alabilirdi. Yemek saatinden önce mahkumlar kafalarına göre dolaşamıyorlardı hapishane içinde, bunun tek istisnası avluya çıkmaktı. Avluda serbest gezme imkanları vardı ama hapishane de kapılar gardiyanların izniyle açılırdı ki, bunun istisnası Fatma tarzı mahkumlardı.

Onlarca kişiye yemek hazırlamak kolay iş değildi. Ceren'in büyük vakti mutfakta geçmeye başlamıştı ama zaten işini halledince yemekhaneyi bırakacaktı. Sabah kahvaltısından sonra öğle yemeği hazırlıkları başlamıştı ki, kapı açıldı. Mutfakta çalışan mahkumlar kafasını kaldırınca, Fatma'yı gördüler, ama kim için geldiğini de tahmin edebiliyorlardı.

Ceren ona doğru ilerledi elinde çöp torbası ile. Fatma'nın suratı bir karıştı.

'' Yarın mahkeme günü,'' dedi soğuk bir ses tonuyla Fatma.

'' Biliyorum,'' diye cevap verdi Ceren. Bu işi yüzüne gözüne bulaştırdığını düşündüğünü biliyordu karşısındaki sert kadının ama pek de çaresi yoktu, planının arkasında durdu. '' Hala vaktim var değil mi? Sözümü tutacağımı söyledim, eğer beceremezsem, istediğini yaparsın.''

'' Beceremezsen diye bir seçenek olduğunu düşünme. Bu iş senin ceza çekmenle bitmez, sevdiklerinin de canını yakarım. Sana tavsiyem haplara güvenmemen, şuradan bir bıçak al yanına, olsun bitsin. Hücresinde boğazına saplarsın,'' dedi soğukkanlılıkla Fatma. Sonra da elini cebinden çıkarıp, gizlediği sivri uçlu şişi gösterdi Ceren'e. '' Ben öyle yapacağım tatlım çünkü, yarın mahkemeye çıkarsa, götü kollamanı tavsiye ederim.''

Bir süre bakıştılar. İkisi de sustu ve birbirini süzdü. Fatma sırıtmaya başlayana kadar bu böyle devam etti ve sonra da diğer eliyle yavaşça yanağına iki üç kere şaplattı Fatma. '' Kuzum, hemen küsme. Biz aynı taraftayız.''

' Bok aynı taraftayız' diye geçirdi içinden Ceren. Cevap vermek lüzumu görmüyordu çünkü duymak istedikleri belliydi.

Öğle yemeğinde, Seher'in tabldotunu yine kendisi hazırladı, ikinci kez hapı öğütüp yemeğin içine katmayı başarmıştı. Akşam yemeğinde son kez bu şansı olacaktı ve sonra da sadece beklemek zorundaydı. Sabah uyandığında, hücresinde kalp krizinden ölmüş bir mahkum bulmayı ummaktan başka yapacak birşeyi kalmıyordu.

Yemekten sonra, hava almak için avluya çıktı. Gül surat yapmaya devam ediyordu. Ceren'i deli ediyordu bu sebepsiz tripler, zaten uğraşması gereken onca şey varken bir de bu ekstra efor gerektiren lüzumsuz işler onu yoruyordu. Yanına gitmek için hamle yaptı ama sonra, ayaklarının gitmek istemediğini fark etti, resmen geri geri basıyordu. Bir köşede otur ve kafanı toparla diyordu iç sesi.

Tam o sırada, tek başına oturmuş, Kuran okuyan İclal Ana'yı fark etti. Nedense, onun yanına gitmek geliyordu içinden. Ona doğru yürüdü ve usulca arkasındaki banka oturdu. Arapça bilmiyordu ama okuduğu şey, kulağa çok ritmik ve bir o kadar da ahenk dolu geliyordu. Gözlerini kapadı ve onu dinlemeye başladı. Düşünüyor, başka dünyalara yol alıyordu sanki, ta ki İclal Ana okumayı kesinceye kadar.

'' Hoşgeldin kızım,'' dedi kadın birden, arkasını bile dönmeden. Ceren etrafına baktı. Ondan başka kimse yoktu. '' Ba..bana mı dedin teyze?'' diye sordu.

'' Sana dedim elbet, başka kim hoş gelmiş olabilir ki yanıma?'' dedi İclal Ana. '' Bu duvarlar arasında, benim yanıma bir tek Allah'ın kelamını dinlemek isteyenler gelir. O kim ki Allah kelamı dinlemek ister, hoşgelmiştir.'' Kadın görmüş geçirmiş biriydi, bu zaten belliydi ama daha ağzını açar açmaz, Ceren'in dikkatini çekmeyi becermişti.

'' Okuduğun sure hangisiydi?'' diye sordu Ceren.

'' Hangisi?'' dedi İclal Ana. '' Son okuduğumu soruyorsan, Enfal Suresiydi kızım. Türkçesini bilmek ister misin?''

'' İsterim anacım,'' dedi Ceren. Enfal suresini biliyordu, onunla aynı mesleği yapan herkes de bilirdi.

'' Onları siz öldürmediniz. Fakat Allah öldürdü. Attığın zaman sen atmadın. Fakat Allah attı. Böylece mü'minleri güzel bir şekilde imtihan etmek istedi. Allah duyandır, bilendir.'' Ceren'in sırtından soğuk sular akmaya başladı sanki birden, terlemişti. Aklına işlemek üzere olduğu cinayet geldi.

İclal Ana biraz durdu ve sonra devam etti. '' Ben çok büyük bir günah işledim kızım. Bir cana kıydım, Allah'ın verdiği canı aldım. Cahillik ettik, bir anlık sinirle kocamı öldürdüm. Çok çile çektirdi bana, her gün dayak, kötü muamele..ama o benim sınavımdı, ben maalesef o sınavda başarısız oldum, takdir-i ilahi diyorum ben buna. Allah bazen kulun cezasını başka kulun elinden verir kızım. Kocamın cezasını da bana verdirdi. Ben vermesem, başkası verecekti. Hani derler ya bazı insan için, aranıyor diye. Sabredemedim, ama elimden tutan, akıl veren de yoktu..''

Kadın konuştukça, Ceren derinlere dalıyordu. Onun sınavı da bu muydu? Öldürmek mi öldürmemek miydi doğru olan? Bu bir işaret miydi anlayamıyordu, tam da bugün İclal Ana ile sohbet etmesi büyük tesadüftü.

'' Peki ana,'' dedi Ceren. '' Bugün, aynı aklın olsa, yine kocanı öldürür müydün?''

Kadın ona doğru döndü ve gülümsedi. '' Adın Ceren miydi?'' diye sordu. '' Kafasını salladı onaylar anlamda Ceren. '' Öldürmezdim,'' dedi yaşlı kadın. '' Şu dört duvar arasında huzurum var mı dersen var, ama beni asıl ezen, ruhumu daraltan, haketmiş de olsa, bir cana kıymanın verdiği huzursuzluk..Keşke öldürmeseydim,'' dedi. '' Keşke sadece çolak bıraksaydım, kolunu bacağını kesip.'' Bir süre sessizlik oldu ve sonra gülümsedi yine kadın Ceren'e.

Bu kadına bu lafları söyleten adama içinden sövdü ve selam verip yanından ayrıldı kadının. Akşam yemeği için mutfağa gitmeliydi.

Hazırlıklar bitip, servis başladı. Bütün mahkumlara servis bittikten sonra, Ceren son kez Seher'in tabldotunu hazırladı. Umudu kırılmış da olsa, son şansını denemeye kararlıydı.

Lanet olası delikte bir günü daha devirmişti. Buna daha ne kadar devam edebilirdi bilmiyordu. Ertesi gün avukatı ile görüşecekti. Bir haftada çok şey değişmişti ama olayları ne kadar kontrol altında tutmaya çalışsa, o kadar elinden kayıp gittiğini hissediyordu özgürlüğünün.

Gül'le konuşmuyorlardı. Hücresine gitti ve doğruca yatağına uzandı. Yorgundu.

***

Lyiv Havaalanı herzamankinden daha kalabalık değildi. Şirketler Ukrayna'ya iş gezisi altında düzenledikleri turlarda Ukraynalı kızlarla gönül eğlendirmek isteyen bayilerini memnun etmeye çalışırken, genelde Kiev tercih edilirdi. Bu küçük şehirde de Türklere rastlamak çok anormal bir durum değildi ama o gün sıradışı şeyler olmaktaydı kimse farkında olmasa da.

Genç kadın, kısa eteğiyle ilerlerken hava alanında, bir yandan da valiziyle cebelleşiyordu. Bütün bu zahmete ne gerek vardı anlayamıyordu ama bunun daha önce konuşmuşlardı, plan harfiyen uygulanmalıydı.

Sinem Kurt, ilk defa yurt dışı göreve çıkmıştı. Teşkilatta yeni sayılırdı, polis özel harekatta geçirdiği üç yılın ardından teşkilatın açtığı sınavı kazanmış, bütün mülakatlardan başarıyla geçtikten sonra, saha ajanı olmaya hak kazanmıştı. Kadınların bu tür gizli görevlere verildiği pek görülmüş değildi ama bu operasyon için tek seçenek bir kadın ajan kullanmaktı.

Uyuşturucu ile etkin mücadele yıllardır sürüyordu ama sinekleri öldürmekle bataklık kurumuyordu. Milli İstihbarat Teşkilatı, Suriye'deki savaştan sonra, ülkenin bütün dikkati güney sınırındayken, Ukrayna ve Gürcistan üzerinden, PKK'nın yüklü miktarda uyuşturucuyu getirerek piyasaya sürüyor, karşılığında da kazandığı parayla aldığı mühimmatı PKK'lılara yolluyordu.

'' Sinem, Demir Perde Operasyonunu iki yıldır planlıyoruz,'' dediği günü dün gibi hatırlıyordu. '' Çok kapalı devre çalışıyorlar. Bu örgüt uzun yıllardır bu operasyonu üstünde uğraşıyoruz ve büyük gün geldi. Sırtında çok ağır bir yük var biliyorum ama bunu başarabilecek güç sende var. Bizden her türlü desteği alacağına emin olmalısın kızım,'' demişti kır saçlı amiri.

Telefonu çaldı, ekrana baktı, arayan amiriydi. Operasyon başlıyordu.

Pasaport polisine evraklarını uzattı.

     
 
what is notes.io
 

Notes is a web-based application for online taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000+ notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 14 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.