Notes![what is notes.io? What is notes.io?](/theme/images/whatisnotesio.png)
![]() ![]() Notes - notes.io |
'' İçimden bir ses bunu yapmamalıyım diyor ama kolun berbat durumda...'' dedi Esra.
Necla'ya eşlik eden gardiyan normal güvenlik önlemlerini almıştı ama çok tecrübesizdi. Azılı bir suçlu olsa da tecrübeli gardiyanların bile ona bulaşmaktan çekindiğini görüyordu ve aslına bakılırsa bir şekilde hepsiyle de iyi geçiniyordu. Yine de kendince önlemini almıştı, bir eli copundaydı ve ellerini kelepçelemişti Necla'nın, revire gidene kadar da böyle kalacaktı.
Hapishanede birkaç doktor nöbet usulü çalışıyordu ve o haftasonu sıra Doktor Tuğçe'deydi. Tuğçe Güzel daha otuz yaşına bile girmemişti ama çok prensipli biriydi. Toplumsal projeler söz konusu olduğundan en önden gidiyordu ve suçluların yeniden topluma kazandırılabileceğine inanan iflah olmaz bir idealistti. Mümkün olsa bütün nöbetleri kendisi tutardı ama halinden de memnundu. Siyah saçlarına eşlik eden siyah gözleri vardı ve o farkında olmasa da hemcinslerinden hoşlanan mahkumlar onu görmek için can atıyordu. Cana yakınlığın karşılığı olarak, çok tatlı bir kızdı.
Revire vardığında, gözlerine inanamıyordu işe yeni başlayan gardiyan Esra. Kendi infaz koruma memuru ile birlikte, Fatma de revirde bekliyordu, ve bu, üst tehlike sınıfındaki mahkumlar için imkansız birşeydi. Bu kadar tehlikeli iki mahkumun aynı anda parmaklıkların ardından revire getirilmesi kurallara aykırıydı.
Memurlar bir an birbirlerine baktılar ve ne bok yediklerinin farkında vardılar aynı anda. Hapishanenin en azılı iki mahkumu karşı karşıya gelmişti, sadece parmaklıklar ardında değil, aynı odada neredeyse. Gardiyanlar ne yapacaklarını kara kara düşünürlerken, doktor Tuğçe kapıyı açtı ve dışarı çıktı.
'' Evet, sıra hanginizde?''
Güzel kadın, beyaz önlüğüyle dikiliyordu kapıda. Eteğinin boyu dizlerinin hemen üstündeydi ve topuklu ayakkabıları boyunu uzun göstermiyordu sadece, çok da çekici bir hale sokuyordu onu. Saçlarını arkada toplamışken, siyah gözbebeklerinin içi gülerek onlara bakıyordu.
Gardiyanlar omuzlarını silktiler, madem buraya kadar geldik, bir an önce bu iş bitsin modundaydılar. '' Sen önden geç,'' dedi orta yaşlı gardiyan Necla'ya. '' Senin durumun daha acil belli ki. Fatma, kızgın gözlerle ona bakıyordu, Necla sırıtarak yanından geçerken. Bu kadın yine neyin peşinde diye içinden geçiyordu Fatma ama yine de ağzını açmamayı tercih etti.
Yanından dikkatlice geçerek içeri girdi Necla. Doktora değmemeye özen gösterir gibiydi hareketleri ama aslında bilerek temas etmişti memelerine kadının.
'' Hiç bu kadar uyarılmadınız galiba hayatınızda,'' dedi Necla doktor Tuğçe'ye, suratında utanmazca bir sırıtış vardı.
Tuğçe gözleriyle tavana doğru baktı ve sonra devirdi gözlerini aşağıya doğru. '' Bu kadar kaba olmak zorunda mısın her seferinde Necla?''
Muayene sedyesine oturup, ona döndü Necla. '' Kaba olmaktan kastının ne olduğuna bağlı.''
Dışarıdan içeriyi gözleyen gardiyana aldırmadan, dosyasını eline aldı Necla'nın ama terbiyesiz mahkum konuşmaya devam ediyordu. '' Bu duvarların arasındaki kaç tane mahkumun, hatta gardiyanın, bacaklarının arasına yumulmayı istediğini biliyor musun diye sorsam, yine kaba olduğumu söyler miydin?''
Tuğçe, sanki karşısında laf anlamayan bir çocuk varmış edasıyla ellerini beline koydu ve yüzünün önüne düşen saçlara üfledi. '' Evet Necla, söylerdim. Şimdi, devam edebilir miyiz acaba? Sorunun ne?''
Necla, bilerek kestirdiği kolunu sıyırdı ve doktora baktı tekrar, kadının yüzünde utanma belirtisi yoktu, devam etti. '' Tamam ama bu dediğimi haksız göstermiyor bilesin. Herkesin seninle ilgili hayalleri var.''
Aniden, uzaklardan geldiği belli olan bir siren sesi sardı her yanı. Sonra daha yakındaki bir bloktan ve sonra da içinde bulundukları bloktan, acı acı yükselmeye başladı ses. Gardiyanların yüzünün rengi kaçmıştı, hayalet görmüş gibilerdi, kireç gibi olmuştu suratları. Panik atak geçiriyorlarmışcasına birbirlerine bakarlarken, pansumanı biten Necla, sessizce arkasından yaklaştı Esra'nın ve belinden silahını kaparak, tek kolunu genç kadının boğazına dayadı. Silah tutan eliyle de namlunun ucunu şakağına dayadı.
'' Hey!'' diye bağırabildi sadece gardiyan Halime Erdem. '' İndir silahını çabuk!'' Daha tecrübeli olan Halime, silahına sarılmıştı hemen ama artık çok geçti. Necla, genç kızın arkasına kendini siper almıştı bile, saniyelik bir hata, gardiyanın ölümüyle sonuçlanabilirdi.
'' Saçmalama Halime. Arkadaşının ölmesini istemezsin. Değil mi Esra, hadi ona söyle. Beş para etmez bir mahkum için, arkadaşının ölümüne seyirci kalmasın,'' derken yine gülüyordu Necla.
Doktor Tuğçe, revirin içinde kalakalmıştı. Masasının altına saklanmış, siren seslerinin arasından konuşmaları duymaya çalışıyordu.
'' Sen ne halt ettiğini sanıyorsun be!'' diye bağırdı birden Fatma. '' O daha çocuk sayılır! Senin derdin ne sersem? Bu siren sesi de nesi? Siz benden habersiz isyan falan mı çıkar..'' Sözlerini tamamlayamadan silahın namlusundan çıkan merminin sesi koridoru kapladı. Bamm!!
14lü Browning tabancadan çıkan mermi, Fatma'nın omzuyla kolunun birleştiği yerin hemen altına isabet etmişti. '' Aahhhh!!'' diye bağırarak yere kapaklandı Fatma acı içinde. '' Kes sesini fahişe! Senin de sıran gelecek!'' diye bağırdı Necla ve Halime'ye döndü tekrar.
Halime'nin gözleri, Fatma'nin omzundan akıp, yere bulaşan koyu kırmızı kandaydı. '' Sıradaki kurşunun gardiyan arkadaşına isabet etmemesi için tavsiyem, silahını yere koyman ve ayağınla bana doğru tekmelemen. Sonra da kendini ve şu gerzek latinoyu kalorifere kelepçelemen.'' Bunu uzun süredir planlıyor gibi konuşuyordu Necla.
'' Tamam..Sakin ol..Dediğini yapacağım ama kimseye zarar vermeyeceksin.. Bak buradan kurtuluşun yok, bizi öldürmek, seni gün ışığı bile göremeyeceğin bir hücreye götürür. İşkence ederek öldürürler kimsenin de ruhu duymaz.'' dedi Halime.
'' Bırak da bunun için ben endişeleneyim. Buradan çıkmak gibi bir derdim olduğunu da nereden çıkardın?'' dedi Necla. '' Şimdi şu silahı bana ver.''
Halime silahını yavaşça yere bıraktı ve ona doğru ittirdi. Esra'nın belinden kelepçelerini aldı ve ona doğru fırlattı.
Halime'nin telsizi susmuyordu, birbiri ardına anons geçiyordu gardiyanlar. '' Zzztt..D Blokta karmaşa, alarm durumu..Dikkat dikkat..F Blokta isyan..Zzzztt..'' Bütün bloklardan başkaldırı haberleri geliyordu sırasıyla, Selma örgütlemişti bütün hırsız ve katil sürüsünü. Kaybedecek birşeyleri yoktu, zaten hepsi de gardiyanlardan nefret ediyordu.
'' Bundan kurtulamazsın Necla, hapishaneden çıkmanız mümkün değil, bunu neden yapıyorsunuz ki?'' dedi Halime. Aynı anda bütün bloklardan isyan haberleri gelmesi bunun planlı olduğunun kanıtıydı, ve arkasında da Necla pisliği vardı belli ki. '' Telsizini de yolla!'' dedi Necla. Dediğini yaptı Halime.
'' Ne yapacaklar peki? Bi müebbet daha mı verecekler?'' dedi gülerek Necla. '' İçinde bulunduğunuz durumdan, asıl sizin kurtuluşunuz yok. Şimdi çeneni kapa ve dediklerimi yap. Kelepçenin tekini bileğine geçir, diğerini de kalorifere..Çabuk!''
Halime biraz beklese de, elindeki tabancaya baktıktan sonra, dediğini yapmaya karar verdi. '' Tamam, sakin ol. Dediğini yapacağım, kimseye zarar gelmesini istemiyorum.'' Metal kilidin kapanma sesi duyuldu, ve sonra bir daha duyulduğunda, bir elinden kelepçelenmişti kalorifer peteğine.
Necla, Esra'yı ona doğru itti ve kızcağız hemen önünde yere düştü Halime'nin. '' Şimdi sıra sende Esra. Kelepçenin bir ucu bileğine, diğeri Halime'nin boşta kalan bileğine.'' Dediklerini titereyen ellerle de olsa yapmayı başardı Esra.
'' Çok güzel, bakalım eski dostum Fatma ne durumda,'' dedi ve yerde hareketsiz yatan kadının yanına yaklaştı. Çok kan kaybediyordu ama hala nefes alıyordu. Yine de baygın vaziyetteydi. Şoka girmiş olmalıydı. '' Bu sürtükle işimi daha sonra halledeceğim,'' dedi ve revirin kapısına doğru yöneldi.
Doktor Tuğçe, masasının altında saklanıyordu. '' Buradan kaçmanın bir yolu yok Doktor! Saklanman boşuna. Dediğimi yaparsan, gardiyanlar kurtulur. Hadi gel yanıma kuçu kuçu..''
'' Lütfen..lütfen kimseye birşey yapma,'' dedi ellerini havaya kaldırarak Tuğçe. '' Bunu bize neden yapıyorsun,'' diye ağlamaya başladı.
'' Hadi ama doktor, kes şu zırlamayı. Daha soğukkanlı olacağını tahmin etmiştim.''
Ona doğru ilerlemeye başladı Necla. Kadının suratı korkudan kireç gibi olmuştu, yavaş adımlarla geriye doğru kaçmaya başladı, uzaklaşmak istiyordu ama küçücük odada hareket alanı sınırlıydı. Sırtını duvara değdiğinde, kaçacak yeri kalmamıştı. Dibine kadar sokuldu Necla, yüzü yüzüne değmek üzereydi adeta.
'' Bu kadar korkmana gerek yok tatlım, söylediklerimi unuttun mu yoksa? Bütün mahkumlar senin tatlı amcığının hayali ile yanıp tutuşuyor. Senin gibi şeker bir kıza zarar verir miyim sence ben?'' dedi gülerek Necla. Tabancanın namlusunu yanağına doğru değdirmeye başlamıştı.
'' Bakalım burada ne varmış?'' dedi, diğer eli ile eteğinin altını yoklamaya başlamadan önce. Koluyla birlikte eteği de kalkmaya başladı, sonunda eli, külotuna varmıştı Tuğçe'nin. '' Ahh..tam tahmin ettiğim gibi.. Bir tanga,'' dedi Necla. '' Hayallerimi yıkmadığın için teşekkürler doktor,'' dedi ve bir öpücük kondurdu dudaklarına. Tuğçe yüzünü ekşitse de, korkuyordu karşı koymak için.
'' Şimdi,'' dedi Necla. '' Bunun için daha sonra vaktimiz olacak ama seni de diğerlerinin yanına almam gerekiyor tatlı şey. Hadi, yürü!''
Revirden dışarı çıktıklarında, Fatma'nın bilincinin yerine geldiğini anladı, kımıldamaya başlamıştı. '' Bayanlar, sözümü dinlerseniz hiçbirinize birşey olmayacak, ama en ufak bir hatanızda, mermilerin tadına bakarsınız. Bu konforlu ortamdan uzaklaşmak istemezdim ama hücrelerin olduğu bloklara gitmem gerekiyor. Bunun için de yardımınıza ihtiyacım var. Şöyle yapacağız. Siz iki gerizekalı, birbirinize kelepçeli olarak kalmaya devam edeceksiniz ve Fatma'yi taşıyacaksınız oraya kadar. Doktor da benim canlı kalkanım olacak. Böylece, sayenizde yuvama döneceğim., askerler hapishaneye gelmeden önce.''
Duygu ve Fikriye, D Blok önünde nöbetteydiler ve sohbet ediyorlardı. Kendilerine sessizce yaklaşan Selma'yı ve Çiğdem'i fark etmediler bile. Ceplerindeki bıçaklarla aniden arkalarına dolandılar ve boğazlarına dayadılar bıçakları. '' Sakın ha ani bir hareket yapmayın, yoksa gebertirim sizi!'' diye bağırdı Selma. Hemen bellerindeki tabancaları kaptılar ve bıçakları indirip, tabancaları alnına dayadılar ikisi de.
'' Hey! Atın elinizden o bıçakları yoksa ateş edeceğim,'' dedi bir diğer gardiyan onları görünce. Bir anda dört beş tane gardiyan daha silahlarını kapıp onlara doğru doğrulttular. Herkes birbirine bağırıyordu silahını indirmesi için. Telsizlerden anons geçmeye başlayınca, kameraların olduğu kontrol merkezi de hareketlenmeye başladı. Bütün kapıları kapatan düğmeye bastı ve alarmı çalıştırdı görevliler.
Selma'nın sabrı taşıyordu, Çiğdem ile sırt sırta verdiler, gardiyanlar hala kollarının arasındayken. Tabancasını havaya kaldırdı ve bir el ateş etti. '' Siktirin gidin başımızdan şu kapıları açıp, yoksa bu iki gardiyan geberecek!''
Siren sesi başladığında, Ceren, Gül ile konuşabilmek için hücresinden çıkmak üzereydi. Birden başlayan isyana hazırlıksız yakalanmışlardı. Bir tek Teröristlerin olduğu blokta adamları yoktu çingenenin. Diğer bloklardaki gardiyanlardan esir alınanlar vardı. Gülay, Ceren'in bloğunun kapsının kilitlemişti ve telsizden ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Parmaklıkların arkasından onu görünce seslendi. '' Hey Gülay, neler oluyor? Bu siren sesi de ne?'' diye bağırdı sesini duyurabilmek için.
'' Bilmiyorum Ceren,'' dedi Gülay, silahını ona doğrultarak. '' Hücrende kal ve dışarı adımını atma. Durum hiç iyi görünmüyor.''
Birbirlerine bakıyorlardı ki, yankılanan silah sesiyle ikisi de irkildi.
24-
Herkes birbirine bakıyordu gardını almış biçimde. O sırada hapishane hoparlörlerinden anons yapılmaya başlandı. '' Bütün infaz koruma memurları acil olarak koğuş bölgelerinden ayrılın! Mahkumların olduğu bölümler kapatılacaktır. Tekrar ediyorum, bütün infaz memurları güvenlikli bölgelere çekilsin!'' Konuşan müdürdü.
'' Duydunuz işte!'' diye bağırdı Selma yeniden. '' Patronunuzun sözünü dinleyin, basın gidin. Bizi canlı ele geçirme şansınız yok. Ölmeden önce en az iki-üç tanenizi de beraberimizde götürürüz. Evde sizi bekleyenleri düşünün!''
Gardiyanlar bir Selma'ya, bir diğer gardiyanlara bakıyorlardı göz ucuyla, endişelerini okumak çok kolaydı yüzlerinden. Ellerindeki silahları bir an olsun indirmeden yavaş adımlarla bir araya toplandılar ve geri çekilmeye karar verdiler.
'' Ha şöyle,'' dedi Selma '' Yola gelin.'' Bunları söylerken bir yandan da rehin aldıkları gardiyanların bellerinden silahlarını aldılar. '' Bunlara bizim daha çok ihtiyacımız olacak.''
'' Müdürün dediğini yapıyoruz arkadaşlar, kimse mecbur kalmadıkça silahını ateşlemesin,'' dedi gardiyanlardan biri. '' Arkadaşlarımızın da bizimle gelmesine izin ver, silahlarını aldınız zaten.''
Selma pis pis sırıtmaya başladı. '' Ne bu? Şaka mısın sen? Bu iki gerzeği saldığım anda açık hedef haline geliriz, beni gebertmek için bir saniye bile beklemezsin,'' derken gardiyanının boğazından biraz daha sıktı, inleyerek canı yandığını belli etti o da.
'' Öyle değil canım? Senin adın neydi bakalım? Sezen mi?'' Kadın cevap vermeyince kafasına bir kere vurdu silahın kabzasıyla. '' Konuşsana lan!''
'' Ahh...Sezen, evet.''
'' Sezen ve arkadaşı bize emanet. Necla abla sağ salim gelene kadar da bizimle kalacak. Ya onun koğuşa dönmesine izin verirsiniz ya da bu iki arkadaş cehennemin dibini boylar. Şimdi ikileyin.''
***
O sırada, Çingene Necla ve diğerleri de koğuşa epeyi yaklaşmışlardı Tam bir kaos hakimdi hapishanede, siren sesleri kulakları rahatsız ediyordu artık.
D Blok kapısına kadar vardılar ve geri çekilen gardiyanlarla karşılaştılar.
Tam bir karambol ortamı vardı ama Necla kontrolünü bir an olsun kaybetmeden atıldı. '' İçeri girmemize izin verin yoksa doktoru şuracıkta gebertirim!''
Gardiyanlar hayatlarında ilk defa böyle bir risk ortamıyla karşılaştıklarından elleri ayaklarına dolanıyordu. Bunu sadece filmlerde görmüşlerdi. Tabancalarını çekip gardlarını aldılar Necla ve diğerleri bloğa giriş yaparken. Asiye hamle yapar gibi oldu ama Necla hemen fark etti.
'' A..a..a.. Sakın ha! Doktor yaşamak istiyor, değil mi doktor?''
Tuğçe korku dolu gözlerle ona bakıyor, gözlerinden yaşlar akmasına rağmen ses çıkarmamaya çalışıyordu. İtiraz etmek için cesareti yoktu. '' Hı hı,'' diyebildi.
'' Cici kız, aferin sana, onu duydunuz, şimdi basın gidin.'' Gardiyanlar dikkatli adımlarla uzaklaşıyorlardı ki, Necla yeniden seslendi. '' Rehineyi sağ salim almak istiyorsa müdüre hanım, isteklerimizin hepsini yapacak. Telsizle iletişim halinde olacağız. Blok kapısına yaklaşırsanız gebertirim doktoru!''
Ne kadar sakin görünmeye çalışsa da, aslında Necla da bir adrenalin patlaması yaşıyordu. Bir saniyeliğine de olsa derin bir nefes aldı ve sonra gözlerinin içi gülerek Tuğçe'yi yere bıraktı.
Necla'nın ekibi sevinç içindeydi, herkes bağırarak kutlamalar yapıyor, hoplayıp zıplıyordu. Artık kontrol onlardaydı, yılların intikamını alabilirlerdi. Hep itilen kakılan onlar oluyordu ipsiz sapsız takımı olarak görüldükleri için. Pkklılara kendileri kadar sert davranılmamasından şikayetçi olanlar ve gardiyanların zulmünden illallah diyenler de sonunda destek vermişlerdi.
Selma çok mutluydu. '' Abla sen ne yaptın yaa! Ortalığı birbirine katacağım derken, bu kadar ileri gideceğini tahmin edemedik abla!'' diye heyecanla atıldı Selma. '' Uzun zamandır bu kadar iyi hissetmemiştim kendimi. Orospuların suratını gördünüz mü kızlar,'' derken neredeyse kahkaha atıyordu. Herkesin neşesi yerindeydi. Kontrol şimdilik onlardaydı.
'' Öyle. İstediğimizi elde ettik sonuçta.''
'' İkisini birden nasıl rehin alabildin ki abla,'' diye sormak istedi ama sonra pişman oldu. Çingene için basitti böyle şeyler. '' Sormadım say,'' dedi gülerek.
'' Aynen. Üzümünü ye bağını sorma,'' dedi Necla. '' Şu ikisini şimdilik aynı hücreye koyun,'' dedi doktorla Fatma'yı kastederek. '' Doktor, artık sakinleş siktiğimin yerinde yaa, ne ana kuzusuymuşsun. Dokunmayacağım dedim sana,'' derken gülüyordu. '' Şu kart orospu çok kan kaybetti. Gebersin gitsin umurumda değil ama daha erken. Ne yapman gerekiyorsa yap, yaşatabildiğin kadar yaşat. Gerekli malzeme varsa istetelim müdüriyetten.''
Selam şaşırmıştı. '' Abla neden yaşatacağız diye uğraşıyoruz ki? Amaç zaten intikam değil miydi?''
'' Öyle ama hala pkklıların koğuşunu kontrol edebilmiş ve onlarla hesaplaşabilmiş değiliz. Yaşaması gerek, koz olarak kullanabiliriz.'' Necla'nın kafasının diğerlerinden farklı çalıştığı belliydi.
Selma kulağına yaklaştı söyleyeceklerinin duyulmasını istemeyerek. '' Hepsini anladım da abla, bu olaydan sıyrılmak istediğini söylemiştin. Şu yaşananlardan sonra nasıl başkasına yıkacaksın suçu?''
Necla pis pis sırıtıyordu. '' Hiç öyle bir niyetim yoktu ki,'' dedi aynı sessizlikte. ''Biz buradan bir kere girince çıkılacamayacağını biliyoruz. Diğerlerini ikna etmek için söyledim sadece.'' Selma da bu cevap karşısında keyiflenmişti. Benden sonrası tufan kafasındaydı ikisi de.
***
Siren seslerinin ortasında neler olup bittiğine anlam vermeye çalışıyorlardı ama haber çabuk yayılıyordu zaten, diğer bloklarda isyan çıktığını ve mahkumların gardiyanları etkisiz hale getirdiğini tahmin etmek zor değildi bu anonstan sonra. Gülay bir köşede Fikriye gardiyanı pkklı mahkumlarla itişirken görür görmez elini silahına atmak istedi. Tekme tokat hırpalıyorlardı kadını, kendince haklı sebepleri de vardı belki ama ona yardım etmek için hamle yapmak istedi. Elini beline götürdü ki, silahını kabzasından çıkaramadı.
'' Bu ne be?'' dedi kafasını arkasına çevirirken.
Ceren ondan hızlı davranmış ve niyetini anlayıp silahını kapmıştı Gülay'ın.
'' Kafayı mı yediniz siz hepiniz be? Ver şu silahı bana!''
Ceren silahı kapar kapmaz namlunun ucunu Gülay'a çevirdi. '' Sakin ol. Sana zarar vermek istemiyorum. Hızlı düşünmem gerekiyordu, sen buradan ayrıldığın anda ilk yönelecekleri kişi benim kurtlara yem etmek için Gülay.''
Gülay'ın yüzünde korku ve şaşkınlık bir aradaydı. '' Saçmalama Ceren. Bu yaptığın cezanı katlamaktan başka bir işe yaramaz, bir gardiyanın silahını alıp onu öldürmekle tehdit ettiğinin farkında mısın?''
'' Farkındayım.'' Ceren sakinliğini korumaya çalışıyordu, Gülay'ın paniklemeyip ona doğru bir hamle yapmamasına memnundu. '' Sana ihtiyacım var maalesef. Şimdi arkanı dön ve Berivan'ın olduğu tarafa doğru ilerle. Korkma, niyetim ikimizi birden sağ salim çıkarmak buradan. Konuşmayı bana bırak, gerekeni yapacağım.''
'' Benim söylemem gerekenleri bana söylüyorsun. Aklından neler geçiyor bilmiyorum ama bu iş bittiğinde bunun bedeli ağır olacak senin için tatlı kız.''
'' Hadi yürü.''
Fikriye yerde yatıyordu ve son bir darbe aldı kaburgalarına doğru, acı içinde yerde kıvranırken. '' Şimdi de konuşsana orospu! Elinden gücün alınınca köpek gibi yerlerde sürünüyorsunuz bakıyorum da! Hadi kalk! Kullan copunu! Sakına kımıldama sokarım götüne o copu senin!'' Tükürükler saçarak bağırıyordu, adeta delirmiş gibiydi Berivan, yılların intikamını alır gibiydi. '' Dua et şu an sana ihtiyacım var, yoksa gebertirdim seni! Getirin şu salağı da buraya!'' dedi yirmili yaşlardaki tecrübesiz gardiyan Aslı'yı kastederek.
Zaten ne geldiyse başlarına bu tecrübesiz gardiyanlar yüzünden gelmişti. Gülay başına gelecekleri tahmin edebiliyordu ama yapabileceği birşey yoktu. Ceren'e güvenmekle hata etmişti, bunu geç de olsa anlıyordu. Her ne kadar gizliden de olsa onlara yardım ediyorsaydı da, şu an konumda değildi pazarlık gücü yoktu, en önemlisi ise, şu an bir gardiyan değil esirdi.
Mahkumlardan biri bağırdı sessizlik için ve herkes sustu bir anda.
'' Bütün blok kontrolümüz altında Berivan,'' dedi Çilem. '' Kim başlattı bilmiyoruz ama çingenenin işi gibi duruyor. Diğer mahkumlar da kendi bloklarını kontrol altına almışlar gibi ama sağlamız. Bütün kesici aletleri yığdık kapı önüne, barikatımız kuruluyor, kızlar yataklardan siper yapmaya başladı. Kaç gardiyan rehinemiz var?''
'' İki tane,'' dedi.
'' Üç!'' diye bir ses geldi arkalarından, bütün mahkumlar o taraf doğru döndü şaşkınlıkla. Gelen Ceren ve Gülay'dı. Ceren'in onu etkisiz hale getirdiğini gördüklerinde daha da şok olmuşlardı. '' Üç tane rehinemiz var. Taleplerimizi iletirken bize çok faydası olacak.''
'' Taleplerin? Bizim adımıza konuşma hakkını nereden elde ettin sen be?'' diye atıldı Berivan. '' Fatma abla yokken ben ne dersem o olacak ve bu üç şıllığı şuracıkta gebertmemem için bir sebep göremiyorum!''
Ceren sakince cevap vermeye başladı. '' Çilem ve Ayşe, siz esirlerimizin güvende olduğundan emin olun ve hücrelerden birinde tutun, içinde bulunduğumuz durumdan sıyrılmak ve hapishane yönetimiyle pazarlık edebilmek için onlara ihtiyacımız olacak.''
'' Sen geçsene az şöyle!'' diye bağırarak Ceren'i kolundan tuttuğu gibi kalabalıktan uzaklaştırmaya başladı Berivan. '' Bana bak küçük tilki, ne yapmaya çalıştığının farkındayım ama o sesini kesmezsen seni de gebertirim,'' dedi silahını yanağına bastırırken Ceren'in. Ama hiç beklemediği bir tepki ile karşılaştı.
Karın boşluğunda hissettiği sertlik başka bir silahtı, Ceren'in elinde bulunan, Gülay'dan aldığı silah. '' Bak..Bunu zorlaştırmaya gerek yok. İkimizin de düşmanı ortak. Fatma'yı kurtarmalıyız. Eğer hapishanede inisiyatif Necla'nın eline geçerse bu benim için de berbat bir durum olacak. Bu işte beraberiz. ''
Berivan artık daha sakindi. Silahını indirdi.
***
Hapishane müdüresi sinirden kendini becermek üzereydi, ofisinde bir o yana bir bu yana koşar adımlarla hareket ediyordu. '' Biri bana açıklayabilir mi bu Allah'ın belası hapishanede kontrol nasıl oluyor da mahkumların eline geçiyor?''
''Efendim, şu an can kaybımız yok, olayların revirde başladığını tahmin ediyoruz. Henüz tam olarak yeterli bilgi yok elimize.''
Bu cevap iyice sinirlendirdi müdüreyi. '' Yeterli bilgi yok demek. Beceriksizler sürüsü. Liyakat falan kalmamış devlette. Silahını mahkuma kaptırmak, içlerinde bu kadar korunmasız dolaşmak ne demek oluyor anlamıyorum ki! Kaç memur ellerinde?''
'' Efendim, şu an için dört gardiyan arkadaşımızdan haber alamıyoruz. Telsizlere de cevap vermiyorlar ama yaşadıklarına eminiz en az üçünün. Ayrıca, doktor hanım da ellerinde.''
'' Demek bir de sivil rehineleri var. Allah kahretsin. Bunu duyurmadan çözme imkanınız var mı?''
Ortamda bir süreliğine bir sessizlik oldu. '' Şey..Efendim.. Ellerinde ateşli silahlar var artık. Jandarmaya haber vermekten başka çaremiz yok. Şu an için bir talepte bulunmadılar ama eğer işler sarpa sararsa, rehineleri kurtarmak için operasyon gücümüz bulunmuyor. Onlara ihtiyacımız var.
Lanet olsun diye geçirdi içinden müdüre.
***
'' Durumu nasıl doktorcuk? Yaşayacak mı bu kart orospu?'' diye sordu Necla. Fatma çok kan kaybetmişti ve durumu ciddiyetini koruyordu. Tuğçe kanamayı durdursa da bu şekilde uzun süre sağ kalması mümkün değildi.
'' Bilinci açık. Yarası hayati organlara denk gelmediği için kurşun ölümcül değil ama çok kan kaybetmiş. Bir an önce tam teşekküllü bir hastaneye gitmeli.''
'' Öyle bir seçenek yok canım. Gereken malzemeleri istedik. Kan grubun ne kız? Sen kesin AB grubusundur Allah'ın bölücü teröristi, siz anca almayı bilirsiniz bedavadan, vermeyi değil,'' diye kahkaha attı Necla. '' Cevap versene be!''
'' Fatma baygın gözlerle ona bakıyordu. Sinirlenecek dermanı bile kalmamıştı. '' Seni gebertmeden ölmeyeceğim,'' diyebildi ama bunu kendi bile duyabildi mi emin değildi.
'' Ne gerekiyorsa yap doktor,'' dedi çıkmadan önce hücreden Necla. Tuğçe itiraz edecek gibi oldu. '' Ama ben...''
'' Uzatma doktor. Onunla işim bitene kadar yaşat yeter. Sonra da yan taraftaki hücreye gel. Seninle biraz özel vakit geçirmek istiyorum.'' Pis pis gülümsüyordu. Aklından geçenleri tahmin edebiliyordu Tuğçe.
25-
'' Na yapacağız şimdi?'' diye sordu Ayşe. '' Bu isyan neden başladı ben anlamadım! Durup dururken başımıza iş mi aldık acaba!''
Herkes Berivan'a bakıyordu açıklama yapması için ama onun da kafası karışıktı. Kürt Fatma varken herşey daha kolaydı ama o da en azılı düşmanının elindeydi şu an büyük ihtimalle. Belki de gardiyanlar yakalamıştı onu. Tek bildikleri en son revire gittiğiydi.
'' Abladan haber almamız gerekiyor, cevaplar onda olabilir'' dedi Berivan.
'' Abla Necla'nın elinde,'' dedi Ceren.
Herkes ona döndü yeniden.
'' Bunu nereden biliyorsun?'' diye sordu Berivan.
Elindeki telsizi gösterdi Ceren tek kelime etmeden. Sonra da açtı sinyali. Kanal ayarını yapınca cızırtılar kesildi ve hapishane idaresi ve jandarmanın aralarında kurduğu iletişim konuşmaları duyulmaya başladı.
'' Gülay'ın telsizini almıştım. Rehinelerden haberleri var. Ayrıca Fatma ellerindeymiş. Omuzundan yaralanmış ve kan kaybetmiş epeyi. Doktor da ellerinde, ilk yardım malzemeleri istemişler, sanırım hayatta ve müdahale ediyor doktor ona.''
'' Allah kahretsin!'' diye bağırdı Berivan. Diğer örgüt üyeleri de şaşkınlık ve kızgınlık içinde şimdi ne olacak diye düşünüyorlardı. '' Allah'ın belası sürtük! Dediğini yaptı. Abla ellerindeyken durum onların lehine, nasıl savaşacağız onlarla şimdi!''
Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu ama Ceren düşüncelere dalmıştı bile. Bu durumu fırsata çevirebilir miydi? Necla en başından beri onu istiyordu aslında, derdi onunlaydı. Hiç ummadığı anda belki de müthiş bir fırsat geçmişti eline, artık bir planı daha vardı.
'' Onu kurtarmalıyız,'' dedi Berivan. '' Elimizde ne var mühimmat olarak? Kaç tane tabancamız var? İki mi?''
'' Hey..hey! Sakin olalım tamam mı? Onların da elinde ateşli silah olduğunu unutuyorsun. Bunun başka bir yolu olmalı. Düşünmeliyiz. Hem daha idare ile de görüşmedik. Bizim bir suçumuz yok ki..''
'' Suçumuz yok mu? Bizi terörist olarak görüyorlar lan! İlk hatamızda alnımızın çatına sıkarlar. Elimizde gardiyanlar var ve sen suçumuz yok diyorsun. Senin için konuşmak kolay, ne örgüttensin, ne de Kürtsün. Zilliye bak sen.''
Haklıydı ama bu bir çözüm üretmiyordu. '' Doğru, sizden biri değilim belki ama ben de uyuşturucudan içerideyim. Belki de aynı adamlarla iş bile yaptık. Tek söylediğim acele karar vermeyelim. Üç tane tabancan var, peki ya kaç mermin? Onlar bitince ne yapacaksın? Avantaj onlara geçer. Savunma yapmalı ve pazarlık etmeliyiz ablayı geri almak için.''
Berivan düşünmeye başladı. Bazı söyledikleri kulağa mantıklı geliyordu. '' Ne pazarlığı? Elimizde ne var ki?''
Ceren bir süre sessiz kaldı. Sonra konuştu. '' Ben..En başından beri benimle derdi.''
***
'' Gözünüzü dört açın. Diğer mahkumlarla bir derdimiz yok bize sıkıntı yaratmadıkları sürece.'' Necla kendinden emin bir şekilde sesleniyordu bütün bloğa. '' Benim derdim bu teröristlerle ve işkenceci şerefsiz gardiyanlarla. Beni ezmeye kalkanı böyle böcek gibi ezerim. Kürt Fatma elimde. Atıp tutuyordu ama şimdi can çekişiyor.''
Bloktakilerin bir kısmı korku dolu gözlerle ama çoğunluk sanki gururla dinliyordu onu. Parmaklıkların ardında ilk defa onlar hakimdi.
'' Pkklıların koğuşundan saldırı olabilir Fatma'yı geri almak için ama silahlarımız var,'' derken elindekini gösteriyordu. '' Biri bende. Diğerlerini bizim kızlar sırayla nöbet tutarken kullanacaklar. Rehineler sayesinde dediklerimizi de yapmak zorundalar. Korkmayın! Ne yemek ne ilaç sıkıntımız olmayacak. Yeni bir düzen kuracağız burada!''
Kadınlardan bazıları neşe içinde ıslık çalıp tezahürat yapmaya başladılar.
'' Selma, ben rehinleri kontrole gidiyorum,'' dedi gülerek Necla, tabancasını beline sokarken. '' Dikkatli ol.''
Necla sonunda doktorun bulunduğu hücreye girdi. Tuğçe onu görünce sanki nefes alamıyorum sandı, neden geldiğini biliyordu. İnsanların içindeki iyiliği ortaya çıkarmak için yıllardır çalışıyordu ama bir psikopatla baş başa kalmak yine de korkudan altına etmesine neden olabilecek kötülüklere gebeydi ve bunun farkındaydı.
Hücreye girip kapıyı kapatırken, daha da köşeye çekilmeye başladı, sanki kendini küçük, görünmez kılmaya çabalar gibiydi. Kendini korumak için ne yapabilirdi ki? Necla tek kelime etmeden ona doğru ilerledi, yüzünde yine o sinir bozucu gülümseme vardı. Ona doğru uzanıp elini vermeye çalıştı.
'' Hayır!'' diye bağırdı doktor, tekme atmaya çalıştı ama beceremedi, Necla eğildiği gibi bileğinden yakalayıp tek hamlede onu ayağa kaldırdı. Bir kadın nasıl bu kadar güçlü olabilir diye geçirdi içinden doktor.
'' Şşşhhh..Yapmak isteyeceğin en son şey,'' dedi Necla fısıldar gibi bir ses tonuyla, '' Beni kızdırmak. Kolundan çekerek yatağa oturttu Tuğçe'yi. Fısıldar gibi konuşması içine işliyor tüylerini ürpertiyordu.
Üstünden kıyafetini çıkarmıştı bir hamlede, sütyeni ile kalmıştı Necla, iki omzunda da dövmeler vardı, ayrıca sol tarafında belinden göğüs kısmına kadar uzanan, Japonca'ya benzeyen karakterlerle yazılmış bir dövme daha vardı. Gözleriyle onlara baktığını anladı. '' Sence de beni olduğumdan daha sert göstermiyorlar mı?'' diye sordu Necla. Sanki daha sert olması mümkünmüş gibi.
Tuğçe cevap veremedi. '' Soyunmayacak mısın güzellik?'' dedi altından eşofmanını çıkarmaya başlarken. '' Bi kere de güzellikle yapsak şu işi amına koyduğumun yerinde,'' derken kendi kendine konuşuyor gibi sessizdi Necla. '' Soyun lan!'' diye bağırdı aniden eşofmanını fırlatırken.
Bu sözler sihirli etkisini gösterdi hemen ve üstündeki gömleğin düğmelerini açmaya başladı doktor. Nefes alış verişi hızlanmaya başlamıştı, adrenalin düzeyi yükseliyordu damarlarında dolanan.
Elini uzattı Necla oturduğu yerden kalkmasına yardım etmek ister gibi. '' Akıllı kız,'' dedi yerden kaldırıp yüz yüze gelince onunla. '' Bu sabah seni gördüğümde üstündeki daracık etek ve gömlekle, yırtıp atmak istemiştim üstünden bunları.'' Cümlesini bitirir bitirmez açılmaya başlayan iki yakasından sertçe tutup çekti ve kopardı. Elini yüzüne götürdü, yavaşça boynuna ve göğüslerine doğru ilerlemeden önce. Vücut hatlarını hisseder gibi iki eliyle göğüslerinden beline indi sonra. Eteğinin düğmesini açmak için uzanırken arkasına, nefesleri birbirine karışıyordu, gözünü bir saniye bile ayırmıyordu ikisi de. Tuğçe korku ile karışık açıklayamadığı bir erotizmin içinde buluyordu kendini. Bağırmalıyım diye düşünüyordu, isyan etmeliyim ama bunun ne faydası olacaktı? Ağlasa ne fayda? Hareketleri ve ses tonu hipnotize ediyordu sanki onu. Göğüs uçları sertleşmeye başlamıştı, bunu biliyordu. '' Lütfen..'' diyebildi. Necla'nın cevabı eteğini sertçe yere indirmek oldu. Şimdi ikisi de iç çamaşırlarıyla kalmıştı.'' Lütfen? Lütfen yapma mı? Lütfen yavaş sik beni mi?'' diye sordu yüzünde yine o saçma ama çekici sırıtışla. Ellerini beline dolayıp, yüzüne yaklaştı yine. '' Gerçekten karşı koymak mı istiyorsun doktor?''
'' Lütfen..ben..buna bir son verebilirsin..korkuyo...'' diyecekti ki, eliyle ağzını kapadı Necla.
'' Şşşhhh..Bak..Durum şu doktor,'' dedi Necla.
'' Sen her ne kadar tersini düşünsen de, ben şu an senin hayatını kurtarıyorum. Çünkü ben bir manyağım ve seni öldürmüş olmam işten bile değildi şimdiye kadar. Ama bunu yapmıyorum çünkü çok tatlısın. Bir isyanın ortasındayız ve yaşıyorsun. Bardağın dolu tarafını görmeye başlayacak mısın yoksa zor yolu mu deneyelim?'' Elinin birini dolgun kalçasına götürüp avuçladı.
'' Lütfen, gitmeme izin ver..Hakkında iyi şeyler söylerim, daha az ceza almanı sağla..'' Şakkk...Tokatın sesi yankılandı hücrede.
'' Benden ne istiyorsun?'' diye sordu cevabı bilmesine rağmen.
''Hmm..'' diye sanki düşünüyormuş gibi yaptı Necla, elini çenesine götürüp seçeneklerini değerlendiriyor gibi yapıyordu. Sonra tekrar gülmeye başladı. '' Şey, öncelikle seni bir güzel sikmek istiyorum. Uzun zamandır senin kadar güzeliyle beraber olmadım. Şu yatağa oturmakla başlayabilirsin.''
'' Bana..tecavüz mü edeceksin?'' diye sordu küçük bir kız çocuğu gibi.
Önünde duran taze, körpe bedeni takdir ederken zevkle sırıtıyordu Necla. '' Tam olarak sayılmaz ama güzel tahmin.'' Onu cesaretlendirmek istiyordu sanki. '' Hadi ama, biraz daha neşeli olabilirsin,'' dedi sırtını okşarken. '' Güzel kalçaların var.''
'' Lütfen, bunu yapma bana.'' Yüzünü yana çevirdi.
Elini çenesine götürüp yüzünü kendisine doğru çevirdi Necla, burun burunaydılar. Hemen gözlerini kapadı Tuğçe. Sonra ellerini memelerinde hissetti.
'' Lütfen dokunma oralarıma,'' derken titrer gibiydi.
'' Lütfen dokunma oralarıma? Kaç yaşındasın sen yaa?'' diye dalga geçmeye başladı.
'' Dokunmanı istemiyorum..memelerime'' Son kısmı söylerken sesini kısmıştı sanki.
'' Peki, öyle olsun,'' dedi ve ellerini bacaklarına indirdi doktorun. Apış arasına geldiğinde devam etti. '' Ooo, tertemiz tıraşlı bir amcık, en sevdiğim.''
Doktor yerinde zıpladı neredeyse. '' HAYIR!'' diye titredi ağlamaklı biçimde. '' DUR! İstemiyorum!''
'' Bu kadar ağlamana ne gerek var ki? Geç şu yatağa!''
Doktor başını öne eğdi. '' İstemiyorum,'' derken burnunu çekiyordu.
'' Ben de, beynini dağıtmak istemiyorum,şimdi, geç şuraya sikmeyeyim belanı!''
Necla memelerine doğru ilerledi genç kadının ve seslendi. '' Sakin ol, sal artık kendini, canını yaktırma bana.''
'' Yapamam,'' diyebildi doktor.
'' Yaparsın,'' dedi Necla yatağın üstüne koyduğu silahını gösterirken. '' Çok seksi bir kadınsın ama beni mecbur bırakma kemiklerini kırmak için.''
Sutyeninin bağını çözüp ondan da kurtulunca, diri memeleri ortaya çıkmıştı doktorun. Titremeye devam ediyordu ve korkudan da olsa, bu Necla'ya zevk veriyordu. Dilini çıkarıp meme ucuna değdirdi. Sonra dudaklarıyla çevreledi bu harika çıkıntıyı ve emmeye başladı. Bu işte usta olduğunu biliyordu. Yalamaya devam ederken gözlerini doktorun suratına çevirdiğinde kaçamak bakışlarını gördü hemen. '' Hoşuna gideceğini biliyorsun doktor!'' Uzun süre yalamaya ve emmeye devam ettikten sonra memelerini, yavaşça aşağıya doğru ilerledi göbek deliğine varana kadar. '' Çok güzelsin.'' Her dokunuşunda titreme nöbetleri geliyordu doktorun vücuduna.
Dudakları tenine değdikçe hakim olamadığı biçimde içi ürperiyordu doktorun. Birden geri çekildi Necla, sütyenini çıkarmak için doğruldu. Bunu fırsat bilen doktor hemen bacaklarını kapadı, sıkıca kilitlemişti sanki.
'' Bacaklarını ayır,'' dedi Necla. '' Dokunmama izin ver sana.''
Doktor hala kımıldamıyordu. Korkmuş, utanmış ve en kötüsü de sanki zevk almaya başlamıştı bir ara.
'' Ayır şu bacaklarını doktor,'' dedi Necla. '' Bu lafı bir daha tekrar ettirme bana!''
Bir süre tereddüt etse de, sonunda mecburen bacaklarını saldı ve biraz araladı. Necla için yeterliydi bu kadarı bile.
İki eliyle iki dizinden tutup yana ayırdı Necla. Dizlerinin arasında diz çöküp,kollarından iterek yatağa yatırdı, sonra da ayak bileklerinden tutup dizlerini kırmasını sapladı yatakta. '' Manzarayı görmen lazım..'' dedi külotuna uzanırken. Doktor son bir direniş göstererek bacaklarını birleştirmeye çalıştı külotunun inmesini engellemek için ama Necla daha güçlüydü. '' Bunu bir daha denersen seni gebertirim!'' dedi Necla. Hayatında hiç bu kadar teşhir edilmiş hissetmemişti doktor kendini.
'' Kasma kendini Tuğçecik. Zevk alacağından eminim. İçinde küçük bir fahişe saklı olduğunu biliyorum.'' Külottan kurtulmuştu bile.
***
'' Nasıl yani?'' diye atıldı Berivan. '' Planın ne senin?''
Ceren sonunda dikkatlerini çekebilmenin mutluluğunu yaşıyordu. Fatma'nın güvenini kazanmıştı, şimdi sıra bütün örgütün güvenini kazanmaktaydı. '' Necla'ya bir teklif yapacağım. Fatma ablayı bize vermeyi kabul ederse, onun yerine kendimi feda edeceğim. Onun durumu kritik, tedavi olması lazım adam akıllı bir biçimde.''
Berivan şaşkınlığını gizleyemiyordu bu teklif karşısında. '' Sen ciddi misin?''
'' Gayet ciddiyim.''
'' Seni diri diri keser kızım o manyak. Bunu neden yapıyorsun ki?''
Ceren sakinliğini koruyordu. Duygularını gizlemeyi iyi biliyordu, fazla heyecanlı ve hevesli görünmeden devam etti. '' Bak..yaşım genç ve benim de birgün buradan çıkmak gibi bir hayalim var. Hem de kısa süre içinde. Belki örgütten değilim ama çıkınca devam etmek istiyorum yaptığım işe. Fatma abladan rica edeceğim. Eğer sağ salim bu planı uygulayabilirsem ve bu delikten çıkarsam, örgüte faydam olur.''
Mantıklı geliyordu kulağa ama yine de garipti.
Sessizliği telsizden gelen konuşmalar böldü.
'' Bütün infaz memurlarının dikkatine. Jandarma özel harekat görevi devralıyor. Yerlerinizi askerler gelene kadar terketmeyin!''
Bu iyi haber değildi işte. Müdahale etmeye hazırlanıyorlardı. Bir an önce iletişim kurmalıydı Mustafa ile Ceren.
![]() |
Notes is a web-based application for online taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000+ notes created and continuing...
With notes.io;
- * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
- * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
- * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
- * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
- * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.
Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.
Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!
Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )
Free: Notes.io works for 14 years and has been free since the day it was started.
You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;
Email: [email protected]
Twitter: http://twitter.com/notesio
Instagram: http://instagram.com/notes.io
Facebook: http://facebook.com/notesio
Regards;
Notes.io Team