Notes

HEPSİNİ ELDE EDENE KADAR 19
Vücudunun benimkine karşı hissettiği duyguyu yeterince görmezden geldim - ruh hali gerçekten ölmüştü - ve sadece kız kardeşimi rahatlatmaya odaklandım. "Bu gece seninle kalabilir miyim?" diye sordu boğuk bir sesle. "Bunun iyi bir fikir olduğundan emin değilim," diye cevap verdim, kulağa hoş gelse de. "Üstümü değiştireyim, daha kolay olur," dedi yanaklarını silerken. Gözlerinin içine bakmak için Buse'yı dışarı ittim. Makyajın, pahalı kıyafetlerin ve şirret tavırların ardındaki gerçek kızı gördüm. Kız kardeşimi ilk kez görüyordum. Ve kalp atışlarımın onun için hızlandığını hissettim. "Mesele giydiğin kıyafetler değil. Ya da giymediğin. Patates çuvalının içinde harika görünürdün," diye güldüm. Buse küçük bir gülümsemeyle, "Şunu bilmeni isterim ki, patates çuvalını kesinlikle sallayabilirim," diye cevap verdi. "Önemli olan onu nasıl modifiye ettiğin." "Anlaşıldı. Ama önemli olan ne giydiğin ya da nasıl giydiğin değil. Önemli olan burada ne olduğudur." Şakağına hafifçe dokundum. "Seni sen yapan ve benim için karşı konulmaz kılan bu." "Sana sakso çekmemi istemediğine emin misin?" Buse ciddi bir bakışla sordu. "Çünkü bu bir erkeğin bana söylediği en güzel şey ve bence bir ödülü hak ediyor." Espri yapmak için uygun olmadığını umduğum zamanlamasına kıkırdamaktan kendimi alamadım. Ya da belki de uygundu. İkimiz de bunu komik bulmuş gibiydik ve havayı hafifletmişti. "Ben almayayım," diye başımı salladım. "Ama teşekkür ederim." "Sen kaybedersin," diye omuz silkti Buse. Onu normal haline dönmüş gördüğüme sevinmiştim. Yani... en azından olabileceği kadar normaldi. Ailemin bazı sorunları vardı ama onları seviyordum. "Eee?" Buse bir dakika geçtikten sonra sordu. "Seninle kalabilir miyim? Arkadaşlığa ihtiyacım var." Buse ile aynı yatağı paylaşmanın risklerini ve sonuçlarını tartmak için yarım dakika düşündüm. Gece boyunca ellerimi kendime saklayabileceğimden biraz emindim - zaten oldukça yorgundum - ve bir yatağı paylaşan sadece iki yetişkin vardı. Daha önce Eylül'yi de aynı şeyi istediği için göndermiştim, bu yüzden Buse'nın kalmasına izin vermeyi düşündüğüm için kendimi kötü hissediyordum. Ama burada bulunduğum kısa süre içinde ikimiz de çok yol kat etmiştik. Eylül ile ilişkimizi aniden kesmek, ben bitiremeden daha da kötüye gitmesini engellemek için iyi bir yoldu. Belki de yatağı paylaşmak kadar basit bir şey Buse'yla aramızdaki her neyse onu frenlemeye yardımcı olabilirdi. "Tamam," diye başımı salladım. "Ama üstünü değiştirmen gerek." "Giydiğim şeyin o olmadığını söylediğini sanıyordum?" diye sordu kaşlarını kaldırarak. "Değil," diye gülümsedim, başımı sallayarak. "Ama bu kesinlikle uyumama yardımcı olmayacak." "Tamam," diye sırıttı Buse. "Ama sen de tişörtünü çıkarmayacaksın. Eğer sen üstsüz çıkarsan, ben de çıkarım." "Anlaştık," diye başımı salladım. Buse üstünü değiştirmek için ön kapıdan çıkarken gözlerimi ayırdım. Gecenin bir yarısı yatağımda birbirine dolanmış çıplak bedenlerimizin kafamdaki görüntüsüyle savaşmaya çalışıyordum. Belki de yatmadan önce soğuk bir duş almak iyi bir fikirdi. Buse dönmeden önce fazla zamanım olmadığını bildiğimden soyundum ve duşa girdim, suyu soğuk bıraktım. Titreyerek hızlı bir kese yaptım ve rekor bir sürede duştan çıktım. Buz gibi su kanımı soğutma görevini yerine getirmişti ama aynı zAslı zihnimdeki tüm uyku kırıntılarını da yok etmişti. Giyinirken kendi kendime "Sürekli bir ereksiyondan iyidir," diye mırıldandım. Banyodan çıktığımda Buse daireme yeniden giriyordu. Saçlarını düzgünce at kuyruğu yapmış, bol siyah bir tişört ve gri bir eşofman altı giymişti. Vücudu yeni kıyafeti tarafından gizlenmişti ama hiçbir şey doğal güzelliğini yok edemezdi. "Yatmaya hazır mısın?" diye gülümsedi. "Evet," diye başımı salladım. Geniş yatağa yerleşmemiz birkaç dakikamızı aldı, böylece ikimiz de rahat ettik. Gecenin bir yarısı sevişme ihtimalini en aza indirmek için Buse'ya sırtımı dönerek uyumayı tercih ettim. Yatağı paylaşmaya karar vermiştik ama onun libidosunun da en az benimki kadar yükseldiğini hissediyordum ve bu dayanıksız kısıtlama bariyerini yırtıp atmak için fazla bir şey gerekeceğini düşünmüyordum. Bu çok kötü bir fikirdi. "Ahmet?" Buse karanlığın içinde usulca konuştu. "Evet?" "Teşekkür ederim." Birbirimize sırtımızı dönmüş olsak bile vücudunun sıcaklığını hissedebiliyordum. Onun tenini hissedemediğim için hayal kırıklığına uğramış ve bunu hissettiğim için kendime kızmıştım. Uyku geldi ama karanlığa bakarak geçirdiğim uzun bir zamandı. Ne kadar uyuduğumdan emin değildim -gerçekte ne zaman uyuduğum bir yana, yatağa girdiğimizde saatin kaç olduğunu bile bilmiyordum- ama gözlerim titreyerek açıldığında dışarısı hâlâ karanlıktı. Pencereden hızlıca dışarı baktığımda karanlık gökyüzü yavaş yavaş aydınlanmaya başlarken ufukta bir parça güneş ışığı gördüm. Eve döndüğümde genellikle güneşin doğuşuyla birlikte uyanır ve o günkü işlerime bir an önce başlardım. İstanbul'ya geldiğimden beri tembelleşmiştim. Uyuyor ve çoğu zaman evde uzanıyordum. Buraya geleli bir hafta bile olmamıştı ama zamanımı çok daha iyi değerlendirebileceğimi hissediyordum. Belki de aile üyelerimi her gün becermeye çalışmamın nedeni eve tıkılmış olmamdı. Biraz stres ve enerji atmaya ihtiyacım vardı. Buse hâlâ derin uykudaydı - hafifçe horluyordu - bu yüzden onu uyandırmadan yataktan kolayca çıkabildim. Sırtüstü uzanmış, yorganı üzerinden atmıştı. Büyük boy tişörtü karnına kadar inmiş, eşofman altı kalçalarından aşağı kaymıştı. Bu kombinasyon, neredeyse direncimi bir kez daha kıracak bir görüntüyle baş başa bıraktı beni. Gömleği göğüslerinin altında kıvrılmıştı ve bana mükemmelliğiyle alay eden göğüs altının kabarıklığını gösteriyordu. Pürüzsüz vücudunun engelsiz görüntüsünün yanı sıra, gözle görülür derecede tüysüz tümseğinin tepesine kadar. Görünüşe bakılırsa Buse hiç iç çamaşırı giymemişti. Gözlerimi ayırmadan önce bir dakika boyunca onu seyrettim. Onu çok daha az şeyle, hatta çıplakken bile görmüştüm, bu yüzden bunun bana neden bu kadar çekici geldiğinden emin değildim. Bir kez daha hayal kırıklığına uğramış hissederek, koşu ayakkabılarımı giymeden önce hızlıca bir çift şort ve yeni bir tişört giydim, cüzdanımı ve anahtarlarımı aldım ve sabah koşusuna çıkmak için sessizce dairemden çıktım. Eve döndüğümde sabah koşuları nadirdi. Sabahları hava çok daha soğuktu ve birçok işim sabahın köründe başlamamı gerektiriyordu. Ama her fırsatta hızlı bir koşuya çıkmaya çalışırdım. Kendinizi uyandırmanın ve önünüzdeki güne hazırlanmanın daha iyi bir yolu yoktu. Rotamı basit tuttum. Bölgede yolumu çok iyi bilmiyordum ve kaybolmak istemiyordum. Dünden beri telefonumu şarj etmediğim için evde bırakmıştım. Kız kardeşlerim gibi telefonuma yapışık değildim. Ama onları uyarmanın bir yolu olmadan kaybolmak utanç verici olurdu. GPS de kullanışlı olabilirdi. Mahallemizden çıktıktan sonra ana yola benzeyen yollara sadık kaldım - ilerlerken sokak tabelalarını ezberledim - ve makul bir tempo tutturdum. Çok geçmeden sabah güneşi ufukta yükseldikçe terlemeye başladım. Henüz sabahın erken saatleriydi ama İstanbul yazına yeni girmiştik ve farkı gerçekten hissedebiliyordum. Yaklaşık bir saat boyunca -arada bir yavaşlayarak- koşmaya devam ettim ve aslında banliyödeki küçük alışveriş merkezinin yakınında olduğumu fark ettim. Bir süpermarket, kuaför ve kasaptan başka bir şey değildi ve birkaç kafe, paket servis ve özel dükkanlar etrafa dağılmıştı. Ve spor salonu. Biraz ağırlık kaldırmak, aklımı süperşarj olmuş libidomdan ve sikimi kız kardeşlerime sokma arzumdan uzaklaştırmak için iyi bir yol olabilirdi. Spor salonu çoğunlukla boştu - ki bu benim tercihimdi - sadece birkaç erken kuş koşu bantlarında koşuyor ve makinelerde çalışıyordu. Sabah koşumdan sonra iyice ısınmıştım, bu yüzden otomattan bir şişe su, verilenlerden yeni bir havlu aldım ve ciddi bir şekilde kaldırmaya başladım. Neyse ki son seansımda kaslarımda oluşan gerginlik ve ağrı büyük ölçüde geçmişti.