Notes![what is notes.io? What is notes.io?](/theme/images/whatisnotesio.png)
![]() ![]() Notes - notes.io |
Beyaz Şehrin uzaklarında İmparatorluk toprakları içerisinde White linn diye bir yerleşkede bir elf kadını yaşıyordu, İsmi Alura idi. Alura gündelik işlerini yaparken White Linn'e bir maceracı grubunun geldiğini duymuştu içindeki meraka yenik düşen Alura işlerini bitirdikten sonra koşar adımlarla maceracı grubunun olduğu yere geldi. İlk görüşte aşk denilen şeyin varlığını bilse bile şu ana kadar başına gelmemişti ama o grubun yanına gidince onu gördüğünde işler değişmişti. Sarışın, uzun boylu ve gülünce dişleri parıldayan bir maceracı, bu adam arkadaşları ile birlikte White Linn İnn'e girip dinlenmeye karar vermişti, Arkadaşlarından biri adama "Finn tüm hikayeleri sen anlatma" demişti ve gülmüştü. Alura'da anlatacakları hikayeleri dinlemek için İnn'e girmişti onun başına gelen şey Finnin'de başına gelmişti hikayeleri anlatırken köylülerin yüzlerine tek tek bakıyordu tam o an Alurayı görmüştü tıpkı Tanrı Suryanın ışığını görüyormuş gibi olmuştu, Bembeyaz bir ten, İpek gibi dokusu ve Bulutların arasından süzülen ışık parıltıları renginde saçlar. Finn öyle bir donakalmıştı ki hikayeyi anlatmayı bıraktığının farkında değildi. Alura ve Finn birbirlerine bakıyorlardı sanki yıllardır tanışıyorlarmış gibi. Finn arkadaşlarından biri durumun abezliğini gidermek için hikayeye devam etti, o sırada Aluranın yapması gereken işleri kaldığı aklına geldi zor olsa'da ayağa kalkıp İnn kapısına doğru yöneldi, Aluranın gittiğini gören Finn arkasından fırlayıp onu dışarda yakaladı ve direk konuşmaya girdi:
Finn - Pardon hanımefendi, biz daha önce hiç tanıştık mı?
Alura bir anlık dalgınlıkla;
A- Sizin gibi yakışıklı bir Beyefendiyi görsem, der ve o bembeyaz suratında olan yanakları tıpkı bir elma gibi kızarır, Finn ortamı yumuşatmak için devam eder
F- Ben de aynı şeyi sizin için söyleyebilirim böylesine güzel bir hanımefendiyi görsem ve unutsam kendime kızardım sorduğum soru bile saçmaymış bana isminizi söyleyebilir misiniz?
A- A...Alura
F- Memnun oldum Alura ben de Finn, burada birkaç gün konaklamayı planlıyoruz bana buraları gezdirip anlatabilir misin?
A-Ş..ş..şey tabii ki de
ve bir birliktelik böyle başlamıştı Finn White Linn'de kaldığı süre boyunca Aluranın yanından ayrılmamıştı sürekli zamanlarını birlikte geçiriyorlardı bu zaman o kadar fazlaydı ki Finn'in arkadaşları onu görmüyorlardı bile fakat bu zaman ikiliye çok az ve hızlı geçiyormuş gibi geliyordu, Finn o yüzden burada kalmaya ve hayatının aşkıyla bir ömür geçirmeye karar verdi, Bu kararı da grubunun gideceği günden önceki akşam ilk arkadaşlarına söyledi, arkadaşları çok aşırı bir tepki vermediler fakat Finn gibi bir korucunun ayrılmasına üzülmüşlerdi aynı şekilde Finn'in mutlu olacağını bildikleri için o üzüntü yüzlerinde tebessüme yerine bırakmıştı. Olanlardan Alura'nın haberi yoktu o yatağında bu gece onu son görüşüm diye ağlıyordu. Sabah olduğunda diğer maceracılar atlarına binmişlerdi ve yola çıkmaya başlamışlardı. Alura koşar adımlarla kalabalığa geldi, insanların arasından en öne geldi, gelince gördüğü şey onu daha da perişan etti, Finn gitmişti bile bir veda bile dilemeden. Alura yere kapaklandı ve hafif hafif ağlamaya başladı o anda sırtında bir el hissetti ve yukarı baktı, Finn ona bakarak gülümsüyordu.
Gel zaman git zaman bu ikili birlikte çok iyi anlaştı Finn koruculuğun getirdiği getiriler ve maceralarından kalan şeyleri sakladı. Bu ikili geçimlerini Finn halka yardım etmesi ve avlanması ve Aluranın civardaki evlere yardım etmesiyle sağlıyorlardı. Finn eğer bir evladı olursa onu okutmak için geçmiş gelirlerini ve eşyalarını bu yönde harcayacağını Aluraya her zaman söylüyordu. Aradan birkaç sene daha geçtikten sonra Alura güzeller güzeli, bembeyaz tenli babası ve annesinden bile daha sarı saçlara sahip olan bir kız çocuğuna doğum yaptı. Bu kıza İllustris ismini koydular.
İllustris doğduktan sonra aile eğitimini çok iyi bir şekilde almaya başladı, White Linn en saygılı, en tatlı çocuklarından biriydi. Finn kafasındaki planı uygulamaya başlamaya hazırlanıyordu, tüm yolculuklarında ona eşlik etmiş yayını White Linn üzerinden Beyaz Şehir'e gidecek bir tüccara sattı bununla birlikte her şey hazırdı, kızını White Linn de olan şapele götürecek ve eğitim almasını isteyecekti. İllustris 7 yaşındayken eğitim almaya başlamıştı bu eğitim 12-13 sene civarında sürmüştü fakat Finn bu eğitimin yetersiz olduğunu düşünmeye başlıyordu, o yüzden kızının eğitimi bittiği gibi onu Yer Yüzü Tapınağına göndermeyi planlıyordu. İllustris o gün White Linn Şapelindeki son dersi sonrası eve gelmişti.
İ- Baba, Anne ben geldim, hocam bugün eğitimin bittiğini söyledi aynı zamanda iyi bir öğrenciymişim öyle dedi
F- Tabii ki de benim kızım iyi bir öğrenci gel buraya, der ve sarılır ardından devam eder
F- İyi bir öğrencisin kızım evet ama ben bu eğitimin sana yetmeyeceğini düşünüyorum, Yüce Suryanın ışığında öğreneceğin daha çok şey var.
A- Babana katılıyorum kızım (içten içe kızını uzaklara göndermek istemese bile kocasının isteği olduğu için göz yumuyordu)
F- O yüzden 10 gün sonra seninle Beyaz Şehire gideceğiz orada Yer Yüzü Tapınağında eğitim alman için her şeyi sağladım (Gözü eskiden duvarda olan Yayına kayar orası artık boştur)
İ- Baba neden böyle bir şey yaptın onun senin için önemi çok büyüktü
F- Kendi kızım daha önemli, olurda ileride bana sürpriz yaparsın belki Yayın üstünde F ve N harfleri var, der ve gülmeye başlar
(KRİTİK: Bu konuşmada annenin yapısını anlayabiliyorum, ama independent bir kadın olarak bence dini anlamda daha tutumlu olmalı ve Surya'nın yanı sıra Aquantus'un huzurunda olması gerektiğini de düşünmeli. Finn için kendi elf heritagesini bir kenara bıraksa bile çöpe atmamalı, burada anneni bir elften ziyade bir insan gibi düşündürmüşsün.)
İllustris babasının bu fedakarlığı sonrası gözyaşlarını tutamaz ve ağlamaya başlayıp babasına sarılır, sarılmaya annesi de dahil olur. 10 gün sonra Finn ve İllustris Beyaz Şehire gelirler. Yolculuk için babası 50 gp öder geri gelişi içinde 50 gp anlaşır. İllustris Beyaz Şehire vardığında daha önce hiç bu kadar büyük bir yapılaşma görmemenin verdiği şaşkınlıkla birlikte babasına bakıp gülümser. Finn ve İllustris Yer Yüzü tapınağına doğru etrafı inceleyerek gitmeye başlarlar, şehir o kadar büyüktür ki envai çeşit ırk ve insan bu şehirdedir fakat dikkatini bir şey çeker bazı insanlar kendisine öfkeli ve tiksinç bakışlar atmaktadır, bunun sebebini biraz düşündükten sonra hatırlar annesi ona şunu söylemiştir "sen bizim için çok değerlisin fakat bazıları senin bu değerini anlamayacaklar seni ne tam bir insan ne de tam bir elf olarak görecekler asla kendini farklı hissetme kızım kendinden gurur duy".
İllustris ve babası Yer Yüzü Tapınağına gelmişlerdi. Finn gerekli evrak ve ödeme işlemlerini yaparken İllustris etrafa bakıyordu o sırada bir genç kız yanına geldi ve konuşmaya başladı;
?- Vaaaay canına bu kadar büyük bir yer olduğunu bilmiyordum
der ve elini uzatır
Lyanda- Merhaba ben Lyanda, sende eğitim için gelmiş olmalısın
İ- Merhaba Lyanda, ben İllustris ve evet ben de eğitim için geldim
İllustris bu kızın bir insan olmasına rağmen ona diğer insanlar gibi bakmadığının farkına varınca biraz şaşırmış fakat daha fazla aldırış etmemişti
L- Hangi yolda ilerlemeye geldin İllustris
İ- Işık her şeyin yol gösteri
L- cisidir ve kurtarıcısıdır sen bu yolda ilerleyenleri koru
İ- sen de Yüce Suryanın ışığını öğrenmeye gelmişsin, der ve gülümser
F- Kızım gel
İllustris eliyle bir dakika işareti yapar ve babasının yanına gider, Finn ona her şeyi hallettiğini ve vedalaşma zamanının geldiğini söyler.İllustris yine gözyaşları içinde babasına sarılır ve onu çok sevdiğini bu yaptığı fedakarlıkları hayatı boyunca hiç unutmayacağını söyler, Finn kızının başını okşar öper ve veda edip uzaklaşmaya başlar. İllustris gözleri yaşlı bir şekilde Lyandanın yanına gider, Lyanda gördüğü gibi kıyafetinin bir parçasıyla İllustrisin gözlerini siler ve böylece bir arkadaşlık ve dostluk böyle başlamış olur. 20 yaşında buradaki eğitimi başlayan İllustris eğitim alan öğrencilerle birlikte hem zorlu hem de eğlenceli süreçlerden geçmişti bu süreçler içerisinde Lyandaile olan arkadaşlık bağı güçlenmişti artık birer dostlardı, en zor anlarında ikisi sürekli birbirlerini destekliyorlardı bu zor zamanlar daha hiçbir şeydi İllustris 36 yaşına geldiğinde tüm dünyayı etkiliyen o olaya şahit olmuş ve içerisinde bulunmuştu Tanrı Savaşları, bu savaş esnasında İllustris Lyanda ile birlikte şehirdeki masumları korumak amacı ile görevlendirilmiş bir Cleric bölüğündeydi şehire gelen zebaniler ile savaşarak masumların ölümüne engel olmaya çalışıyorlardı, zebanilerden birkaç tanesi bir grup insanı çevrelemişlerdi İllustris tam onlara doğru yönelmişken arkasından acı dolu bir çığlık duydu bu Lyandaydı bir anlık donakalma ile birlikte kime koşacağını şaşıran İllustris bir ses daha duydu "Işık her şeyin yol göstericisidir" Lyanda bunu söylüyordu, İllustris devam ettirdi "ve kurtarıcısıdır sen bu yolda ilerleyenleri koru".
Lyanda kafasıyla git işareti yaptı, İllustris zor bir karar olmasına rağmen arkadaşını dinledi ve masum insanları kurtardı arkasını dönü arkadaşına koştuğunda ise tek gördüğü yerde uzanan cansız bedeniyle Lyandaydı. Bu savaş sonrası şehirin kendisini toparlaması zaman aldı aynı şekilde İllustrisinde kendisini toparlaması bir o kadar sürdü, dostu dediğ bir kişiyi kurtaramaması sanki onun yüzündenmiş gibi hissediyordu. Bu savaştan sonra olaylar durmadı, 1 sene sonrasında Papa vefat etti ve yerine yeni bir Papa geldi. Cadı avcıları olduğundan daha da fazla güçlenmeye başlamışlardı ama bir olay yaşanmıştı ki kimse beklemiyordu İmparator'a bir suikast düzenenmişti bu suikast sonrası şehrin güvenlğini korumak ve oluşturmak adı altında Engizisyon adında bir oluşum kurulmuştu bu oluşum ile birlikte siyah cübbeliler adında bir grup ortaya çıkmıştı bu olan olaylar İllustrisin hiç ama hiç hoşuna gitmiyordu.
(KRİTİK: Bu olaylar hoşuna gitmeyebilir, fakat bunların mental olarak yanlış olduğunu düşünemezsin; 1. sebep, sen bu mental ile yetiştirildin ve cadı avcıları senin için birer kahraman, 2. sebep ise diyelim ki yanlış olduğunu düşünüyorsun, bu direkt olarak vatana ve vatani değerlere bir ihanet olarak kabul edilir.)
"Arka arkaya olan olaylar son bulmuyordu bu sefer de Zincirdarlar ihanet ile suçlanıp hepsi katledilmişti bu katliamdan sonra İllustrisi en sinirlendiren ve korkutan şey olmuştu büyü yasağı gelmiş ve denetim sıkılaştırılmştı, bunca insanı Tanrı Savaşlarında kurtaran büyüler yasaklanmıştı, Engizisyonun yanlış davrandıını düşünüyordu."
(KRİTİK: "Zincirdarlar ihanet ile suçlanıp hepsi katledilmişti" bütünlemesi düşünümsel açıdan yanlış, böyle düşünebilmen meta. Karakterinin düşünmesi gereken şey, "Zincirdarlar insanlığa ve imparatorluğa ihanet ettiler ve İmparatorluğun yüceliği huzurunde hepsinin sonu birer köpek gibi getirildi!" şeklinde olmadı. Ayrıyetten, bu civarlarda bir loophole oluşmaması için, senin bir Apeiron olduğunu bilmemen gerekiyor, bu yüzden büyü yapamaman lazım. Çünkü tanrı savaşlarından sonra tanrılar öldü ve güçlerini kaybettiler, keza onlarla birlikte cleric ve paladinler de güçlerini kaybetti. Ama bir cleric veya paladinin teknik olarak en büyük düşmanı sayılabilecek eldritch güçler kullanan warlocklar daha çok güç kazanmış oldular. Ayrıyetten yasak büyü yapan wizardlar ve garip eldritch olaylar sonrası güç kazanmış sorcererlar veya aydan güç alan druidler gibi büyük sıkıntılar mevcut. İmparatorluğun buna karşı alabileceği yegane önlem büyüyü yasaklamak. Çünkü imparatorluğun elinde büyü avcıları mevcut. Ve siz cleric olarak, tanrıların yeryüzündeki adaleti olamadığınız sürece, bu tanrısal ve kutsal görev, kutsal imparatorluğun bu görev için atadığı cadı avcılarına ve kurulan engizisyon bölüğüne atanmış oluyor. Yani sen burada biliyorsun ve görüyorsun ki, cleric ve paladinler tanrılar öldüğü için büyü yapamıyorlar, ve eldritch katliamlar şehirde çoğalıyor ve çok büyük isyanlar çıkıyor, kıtadaki düzen bozuluyor. Ama gene de sen buna kalkıp sinirlenip imparatorluğu eleştirebiliyor musun? Bu 2 açıdan ötürü eleştiremeyeceğin veya kızamayacağın bir durum; 1. sebep eleştirip kızarsan vatan haini olursun, çünkü bu siyah cüppeli büyücüler gelip sizlere de bir durumda bu büyüleri yapıyorlar imparatorun izniyle, çünkü sizin aranızda da saf olmayan zihniyetler mevcut. Bu şekilde vatan hainliğinden yargılanıp ölürsün. 2. sebep ise, tanrıların adaletini yerine getiremediği bir dönemdesin. Bu yasaklanan büyü, onbinlerce insanın hayatını kurtarmış olabilir, ama yüzbinlerce insanın da ölümüne sebep olmuş olan şey de, aynı büyü. Bir cleric olarak çifte standartların olamaz. Ve son olarak, Engisizyon, İmparatorun bir uzantısıdır, kutsal bir amaç doğrultusunda hizmet ediyordur ve bunu biliyorsun orada yetişmiş birisi olarak. Engisizyon asla yanlış davranamaz, yanlış olduğunun sözü bahsi dahi geçemez, geçmesi teklif edilemez, edilirse de sorgusuz sualsiz cezasının kesilme emri, resmen imparator tarafından bu karanlık ve isyan dolu günlerde verilmiştir. Bunları dışvurumsal olarak söylemediğini düşündüğümüz durumda bile, bir yeryüzü tapınağı clerici olarak, bunları aklında geçiriyor olman bile saçma ve zinadır. Bu düşünce yapını bu karakteri oynamadan önce acilen değiştirmen lazım. Eralp olarak engizisyon sana refleksif olarak kötü gelebilir, ki haklısın iyi değiller. Ama bu zaten bir rol yapma oyunu, karakterin onların iyi olduğuna inanmak ZORUNDA, ve sen de bu doğrultuda onların iyi olduğuna inanan bir karakter RP'si yapmak zorundasın.)
Bütün bu olan olaylar boyunca eğitimine ara vermeden devam etmişti, eğitimi 41 yaşında bitmişti, eğitimin biter bitmez tüm olan bitenleri anlatmak için ailenin yanına dönmüştü. Eve girdiğinde bir şey eksikti bir ses bir varlık bu eksikliği anlayamayıp oturdu ve annesinin gelmesini bekledi. Annesi geldiğinde yanına başka bir adam vardı, ne olduğuna önce anlam veremeyen İllustris kızgınlıkla ayağa kalktı fakat annesi olanları direkt anlatmaya başladı. Finn büyü yapabildiği için Engizisyon tarafından öldürülmüştü bu süreçte hem yalnızlık hem de geçim sıkıntısı çeken Alura başka bir adamla evlenmişti.
Bu duyduklarına inanamayan İllustris bir hışımla annesinin bahsettiği babasına ait anıt mezara gitti, oraya gittiğinde dizlerinin bağı çözülmüştü adeta yere kapaklanıp ağlamaya başlamıştı.
İ- B... be.... ben burada olsaydım hayatta olurdun baba, kızının nasıl büyüdüğünü geliştiğini görmüş olurdun özür dilerim ben ben.... çok özür dilerim baba.
İllustris birkaç saat orada geçirdikten sonra eve gelip annesinden babasından kalan eşyaları istedi. Bu eşyalar arasında bir defter üzerinde gizli orman yazıyordu bu İllustrisin dikkatini çekmişti, annesi eşyaları verdi ve kızından onu anlamasını istedi. İllustris ne kadar öfkelide olsa yalnızlık ne demek biliyordu nasıl olsa dostu canını kaybetmişti. Annesi İllustristen son bir istekte bulundu.
A- Kızım senden tek bir isteğim var, baban hep okuyup kendini geliştirmeni istedi fakat bir şeyi atladı geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez o yüzden Alve Dorei ye gidip oraları öğrenmeni istiyorum.
İllustris bir şey demesede bu fikre ılımlı yaklaştı, Gizlenmiş bir şekilde yolculuğuna başladın çünkü görevini terk etmiştin gümüş köprüye geldiğinde imparatorluk askerleri olduğunu gördü buradan Alve Dorei geçmek imkansızdı o yüzden İrongrove'nun kıyı köylerinden birinden botla Alve Doreiye geçiş sağlamanın bir yolunu buldu kaçakta olsa artık Alve Doreiye geçmişti.
(KRİTİK: Gümüş Köprü'de, İmparatorluk sınır korumaları mevcut, ama Gümüş Süvariler, yani elf askerleri hem sayıca, hem tecrübece, hem prestij olarak, hem de güç olarak daha üstünler. Ama dediğin şey doğru, İmparatorluk tarafında tabii ki de İmparatorluk askerleri var ve gizlenerek gitmen gerektiğini düşündüğün için bu doğal. Sadece bilgi olsun diye bunu yazıyorum.)
Karşılaştığı ilk Elf köyünde bir duyum aldı Yaşam ağacının alt tarafında bulunan köylerden birinde insanlar ayın etkisinden muzdaripti, bu duyum sonrası o yöne doğru yola koyuldu vardığında gerçekten de söylendiği gibiydi tüm evlerin kapısı kapalıydı meydan bomboştu ileride bir evin içinden ışık geliyordu ve kapısı kapalı değildi. İllustris buraya doğru yöneldi ve kapıyı tıklattı içeriden yaşlı fakat halen yüksek bir ses
?- Gel evladım
İ- Merhaba ben civar köylerden buranın yardıma ihtiyacı olduğunu duyduğum için geldim ay ile alakalı bir şeylerden bahsediyorlardı
?- Sadece yardım için geldin demek enteresan senin gibi insanlar artık zor bulunuyor senin gerçekten yardıma geldiğini nasıl anlayabilirim
İ- sizden karşılığında bir şey istemiyorum
Yaşlı adam bunu duyunca durur ve
?- O zaman şöyle yapalım ben bu yardımın karşılığında sana kapımı hep açık tutacağım sende halka yardım edeceksin tamam mı genç kız?
(KRİTİK: Beyaz Şehirden geldiği belli olan, insan kıyafetleri giyen, her yerinde Yeryüzü Tapınağı'nın emarelerini taşıyan bir kadına, bu elf adam fazla hızlı güvenmiş burada. Undercover olduğunu varsaysak bile, gururla gezdirdiğin kalkanın veya büyü kolyende Yeryüzü tapınağının simgesi her haliyle orada olacaktır.)
İllustris bu teklifi kabul eder ve köydeki koruculara bilmedikleri şeyleri gösterip ufak bir eğitimden geçirdikten sonra aydan etkilenen köylüleri tedavi etmeye, ay ile tetiklenen yaratıkları def ederler. İllustris tam tamına 2 sene boyunca bu köydeki halka yardım eder, halk ona minnettar oldukları için onu el üstünde tutarlar, İllustris ilk ay deneyimlerinden birini bu köyde elde oradan sonra yolculuğuna devam etmek için yolunu Alve Doreiye çevirir ne şanslıdır ki köyden birkaç kişi daha oraya gidecektir yolculukta kaybolmaktan duyduğu endişesi yok olur ne de olsa hiç bilmediği bir yerde yolculuk etmek tehlikeli olabilir.
(KRİTİK: İlk ay deneyimini Beyaz Şehirde yaşamışsındır Tanrı Savaşlarından sonra. Burada ilkini yaşaman mantıksız. Ay neticesinde ilk başlarda insanları dönüşen veya farklı emareler yaşayan kişilerden koruduğun görevlere, şehir içinde olacak şekilde Yeryüzü Tapınağı tarafınca bir grup cleric ile birlikte çoktan atanmış olman lazım. O yüzden, buradaki koruculara da çok birşey öğretemezsin, cantrip desen yapamazlar, divine büyü desen yapamazlar, zaten senden daha iyi silah kullanıyorlar... Onlara öğretebileceğin şey, Beyaz Şehir'de öğretebileceğin, elflerin bilmediği farklı ay ile savaşma yöntemleri olabilir. Ayrıyetten, zehirlenen mahsüllerin zehrini arındırabilirsin, veya kurumuş çay veya akarsuların yeniden akmasını sağlayabilirsin vs.)
Alve Doreiye vardığında oranın güzelliğiyle adeta kendinden geçer fakat Beyaz Şehirde yaşadığı şeyin aynısı burada da başına gelir ve bazı elfler kendisine tiksinç bakışlar ile takip eder. Burada ki Tapınaklardan birisine giden İllustris oradaki Papaz ile konuşur yolculuğunu nereden geldiğini neler yaşadığını kendisini iyilik yoluna adadığını anlatır, o yardım ettiği köy sayesinde burada hafif bir namı oluşan İllustris Papaz tarafından tanınır.
Papaz ona burada kalabileceğini buradaki insanlara yardım ederse yiyecek ve barınma sağlayabileceğini söyler bu teklifi İllustris kabul eder ve buradaki yaşantısı başlamış olur. İllustris burada geçirdiği zaman boyunca elflere yardım ettiği için o pis bakışlar hafif hafif azalmaya başlamıştır hatta bir arkadaş grubu bile yapmıştı kendisine. 3 kişilerdi İllustris,Aegnor ve Elba. Aegnor tıpkı babasına benzeyen uzun boylu, sarışın ve yakışıklı bir elf genciydi Elba ise minyon fakat oldukça güçlü ve çevik aynı zamanda da güzel bir elf kızıydı. Bu üçlü bu şehirde hem eğlendiler hem halka yardım ettiler. İllustris her iki arkadaşının ailesi ile tanışmıştı, herkes onu kabul ediyor ve seviyordu. Aegnorun babası bir askerdi annesi ise terzilik yapıyordu. Elbanın babası vefat etmişti anneside Aşçılık yapıyor hem onları satıyor hem de aç olanlara dağıtıyordu. İllustris Elbanın bu kadar güçlü olmasının babasını kaybetmesi ardından ailesini koruma iç güdüsünden kaynaklandığını düşünüyordu. Aegnor içinse onun için içi eriyordu fakat bunun yanlış olduğunun içten içe biliyordu. Buradaki 8. senesinde Aegnora tutulmuştu, Aegnor ne yapsa ilk gülen İllustris ilk yardım eden İllustristi. Böyle giderse kendisini affedemeyeceği bir şeyi yapabileceğini düşünüyordu ama belki kendisini dizginleyebilir diye düşündüğünden burada kalmaya devam ediyordu.
2 sene sonunda artık dayanamadığının ve bir şeyler olmadan önce onun harekete geçmesi gerektiğini hissediyordu o yüzden burada geçirdiği 10 sene sonunda arkadaşlarını bir araya toplayıp onlarla son bir kez eğlendi hiç elini bile tutmadığı platonik aşkı olan Aegnorun omzuna elini atıp
İ- Elba ile iyi anlaş her zaman ve kendine dikkat et
diyip Tapınağa doğru yola koyuldu, tapınağa varınca papaza yola çıkacağını söyledi papaz buranın daima ona açık olacağını söyleyip onun için dua edeceğini belirtti. Her ne kadar hem burayı hem de sevdiği adamı terk etmek istemeyen İllustris artık buradan gitmek zorundaydı. İstikametini yine White Linn'e çevirdi her ne kadar üvey babasını görmek istemesede annesine gidip gördüklerini anlatmak zorunda hissediyordu. Buraya geldiği şekilde kaçak bir yolla İmparatorluk topraklarına geri girdi buraya attığı ilk adıma yine gizlenmek zorundaydı. White Linn'e geldiğinde annesinde her şeyi tek tek anlattı birkaç gece anlattıktan sonra annesine olan öfkesinin geçtiğini ve üvey babasınında o kadar kötü biri olmadığını gördü fakat burada kalmak babasına ihanet gibi hissettirdiği için babasının gençlik zamanında olduğu gibi o da bir maceracı olmaya karar verdi.
Bu yolculukta hem baban gibi bir maceracı hem de kendi isteğin doğrultusunda bir yol gösterici olmak istiyordu İllustris. İmparatorluk topraklarında kalmak istememesinden ötürü kuzeye doğru yola çıkmaya karar verdi. Yolculuk boyunca yolu üzerinde kime yardım edebiliyorsa etti ve en sonunda Kuzey sınırına geldi fakat orada da İmparatorluk askerleri vardı. Dağ eteklerinde olan bir köye gitti oraya vardığında yolda diğer insanlara yardım ettiği için insanlar onu kabul ettiler ve bir kaçakçı onu kuzeye geçirebileceğini söyledi, insanlara yardım etmesinden dolayı bu kaçakçı fiyatında indirim bile yapmıştı. İllustris ve adam anlaştılar, güneşin doğmasına yakın yolculuğa çıktılar, İllustris kaçakçıyı dağda korurken adamda ona yol gösteriyordu. Yolculuk sırasında İllustris babasının defterindeki yazıları okumaya başlamıştı. Bir ormanlık alan hakkında bir şeyler yazıyordu, keşfedilmemiş bir orman ve babası burayı merak ediyordu. Bu olaylar sonrasında artık Kuzeye varmışlardı ve İllustrisin Dağ eteklerinde yaşayan tanıdıkları vardı artık. Adam İllustrisle vedalaştıktan sonra bazı yönergeler verdi.
Bu yönleri takip eden İllustris bir Kuzeyli köyü ile karşılaştı köye girdikten sonra meydana doğru ilerlerken bir evin önünde aile bireylerinin ağladığını gördü ve kulak kesildi. Ailenin annesi kızının iyileşmediğini ne yaparlarsa yapsınlar değiştiremediklerini söylüyordu. İllustris bu işin içinde bir bit yeniği olduğunu düşündüğü için ailenin yanına gitti ve olanları anlatmalarını istedi. Aile olayları anlattıktan sonra İllustrise dönüp ellerinde hiçbir şey kalmadığını tedavi ederlerse nasıl ödeme yapacaklarını sordu. İllustris ise sadece yiyecek ve barınmanın yeterli olacağını söyledi.
İllustris kızın yanına gittiğinde kızın bir hastalıktan daha çok bir varlığın etkisi altında olduğunu anladı bu varlık ayla daha çok güçlenen bir varlıktı, ne kadar tesadüftür ki İllustris yol boyunca yardım ettiği tüm köyler ay yüzünden bu haldeydi. İllustris bazı ritüeller sonunda yaratığı nasıl alt edeceklerini anlamıştı bu kolay olmayacaktı ve tek başına da yapması çok zordu aynı zamanda bu yaratığı durdurmazlar ise kızcağızın başına gelen şey tüm köye bile olabilirdi. İllustris köydeki güçlü gençleri eğiterek bir düzine adam topladı onlarla birlikte 4 sene boyunca bu yaratığı alt etmek için uğraştılar bu çabalar doğrultusunda yaratığı alt ettiler fakat bu gençlerden 7 tanesi sakat kalmış 3 tanesi ölmüştü. Ölenlere bir şey yapamasa da sakat kalanları iyileştirmek için elinden gelen her şeyi yaptı. İllustrisin bu iyiliğini duyan civar köylerdeki diğer insanlar haber göndererek ondan yardım istediler.
İllustris bu insanların yardım çağrılarına kulak verip onlara yardım etti bazılarının isteği bir soğuk algınlığını iyileştirmek gibi kolay olsa da bazıları yine zorluydu fakat hiçbiri kuzeye ilk ayak bastığı zaman karşılaştığı zorluk kadar zor değildi. Bu köylerden birinde yardım ettikten sonra İnn'de dilenirken bir grubun konuşmasını duydu. Bu grup İmparatorluğun Escar Ormanlarına kafileler gönderdiğini ve bu kafilelerin başında engisizyon olduğunu söylüyorlardı. Engizisyon lafını duyunca içi ürperen İllustris hemen o grubun yanına gidip detayları sordu, öğrendikleri doğrultusunda kafasında bir şeyler oluşmuştu. Grupla daha çok konuştuktan sonra onlarında oraya gireceğini öğrenmişti onlara yardım teklif etmişti. Grup İllustrisin yardımının işe yarayacağını biliyordu o yüzden kabul ettiler.
İllustrisin aklında 3 şey vardı. 1. bu yolculuğa çıkan insanlara yardım etmek ve ormanda yaşayan herhangi bir canlının engizisyondan göreceği zararı gidermek, 2. engizisyonun korku rejimini güçlendirmesine olanak sağlayabilecek şeyleri bulmalarına olabildiğince ayak bağı olmak, 3. Babasının defterlerinde yazan bu gizli yeri onun adına keşfetmek
(KRİTİK: Engisizyona olan bakış açını, daha önce üstte dediğim gibi değiştirmelisin. Korku rejimine karşı olan tutumun senin elinde, ama Engisizyona herhangi bir şekilde ayak bağı olmayı denemen, hayatını İmparatorluğa adamış, ve beyni yıllarca İmparatorluk propagandasıyla yıkanmış bir Cleric için, hiç hem de hiç mantıklı değil. "Engisizyon zarar vermez, gerekeni yapar". Gerekenin fazla gaddarce olduğunu düşünebilirsin, bu yüzden bu gaddarlığın ardından bir merhamet eli uzatabilirsin, ama suçlulara merhamet etmenin bedelini bilmen lazım. Burada aklında olan 3 şeyden sadece bir tanesi valid bir seçenek, o da 3. seçenek. Engisizyonu, sana ne kötülük etti de kafanda archenemy ilan ettin ben onu anlayamadım. Daha önceki yazdığım şeyleri de düşünürsen bu şekilde Engisizyon hakkında olan düşüncelerin META oluyor. Hikayenin ilk draftını yaptığımız haldeki durumun ile düşüncelerini mixleme. Bu durumda senin bir Apeiron olduğunu bilmiyorlar, veya herhangi bir soruşturma veya işkence görmedin. Bu halkın iyiliği için kutsal emareler ve emeller doğrultusunda yapılan yüce bir eylem. Bu durumdaki düşünceni yalnızca, babanı öldürdükleri duyumun üzerine kurgulayabilirsin... Annen de ölen babanın hemen ardından nedense yeni bir adam bulmuş kendine direkt olarak??? Clericler anlayışlıdır, ama bağnazdır, ikna edilmeleri zordur. Bunu persuasion veya deception check VS insight check gibi düşünebilirsin. Wisdom bazlı karakterler clericler. Sorgusuz sualsiz inanman gereken biri varsa bu kişi; ya tanrı, ya tanrının elçisi, ya imparator, ya imparatorun uzantıları, ya papa, ya da yeryüzü tapınağının uzantıları olmalı. Ve sen biliyorsun ki Engisizyon, İmparatorluğun bir uzantısı. Annen, teknik olarak onu ilk gördüğü zaman imparatorluğun adını lekeleyerek babanı engisizsyonun öldürdüğünü söylüyor. Birinicisi, annen bunu söylerken çoktan babanı unutmuş ve başka bir erkek ile hayatına devam ediyor vaziyette. İkincisi, diyelim ki söylediği yalan veya asılsız, bu annenin tarafından çok büyük bir vatana ihanet. Üçüncüsü, diyelim ki annen doğru söylüyor gerçekten de engisizyon öldürdü, O zaman da baban holy olmayan bir adammış demek ki, çünkü İmparatorluk, kendi bünyesindeki büyücüleri öldürmüyor, demek ki baban imparatorluğa isyan etmiş kaçak bir hain olduğu için ilahi adaletin cezasına çarptırılmış vaziyette demek oluyor. İşin kısası; Senin engisizyondan nefret etmeni gerektirecek geçerli bir sebep yok. Babanı öldürmeleri yeterli olabilirdi, ama sen bir yeryüzü tapınağı clericisin ve hayatın boyunca imparatorluk propagandası ile yetiştirildin, o yüzden sadece bu sebep yeterli değil. Üstte anlattığım sebepten ötürü, Engisizyondan büyüyü yasakladıkları için nefret etmen de geçerli bi sebep değil, çünkü büyüyü yasaklayan zaten İmparator, Engisizyon, İmparatorun emirlerini uyguluyor bu durumda, ve büyünün yasaklanması gerektiğini düşünmen lazım bence. Yöntemleri gaddar olabilir, izledikleri adımların hayranı olmayabilirsin, ama şer ile savaşan kutsal birlikler olduklarını unutmaman lazım onların. Zincirdar pisliklerinden sonra, Kıtayı koruyan yegane savaşçılar onlar.)
(KRİTİK: Hikaye bütünlüklü olarak güzel, sadece değişmesi gereken birkaç yer var, onlar da neredeyse tamamen, karakterine biçtiğin ve uygun gördüğün zihniyet ile alakalı. Bu zihniyet ile, Tanrıların yokluğunda Yeryüzü Tapınağı'nda yetişmiş bir cleric oynamana izin veremem. Düşük levellı bir cleric olsan hadi belki, ama sen mental sorunun olsa bile, tedavi edilebilecek kadar yüksek seviyeli bir clericsin. Ayrıyetten, bu hikaye daha bitmemiş vaziyette. Biliyorum daha grup ile buluşma kısmını yazmadın, çünkü o buluşma nasıl olur kestiremiyorsun, anlayabiliyorum, ben de kestiremiyorum. Ama sana dediğim şeyi hatırla; Escar ormanlarına girdikten sonra bir olay daha yaşaman lazım. Şuan teknik olarak seninle çıkardığımız drafta göre karakterin 9 level. Escar ormanlardında yaşadığın büyük bir olay neticesinde 10 lvl'a gelmeni istiyorum.)
![]() |
Notes is a web-based application for online taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000+ notes created and continuing...
With notes.io;
- * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
- * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
- * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
- * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
- * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.
Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.
Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!
Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )
Free: Notes.io works for 14 years and has been free since the day it was started.
You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;
Email: [email protected]
Twitter: http://twitter.com/notesio
Instagram: http://instagram.com/notes.io
Facebook: http://facebook.com/notesio
Regards;
Notes.io Team