Notes

NEDEN? (1)

“Neden?” sorusu çok değerli bir sorudur. “Neden?” diye sorabiliyorsan, sorguluyorsun, öğrenmek istiyorsun demektir.. Aksi durumda ezberlemekten öte bir şey yapamazsın, öğrenemezsin, insandan ziyade papağan olursun.. Bu nedenle yazının başlığının tam yerinde olduğunu düşünüyorum..

Gelelim asıl meseleye.. Malumunuz bir anayasa değişikliği nedeniyle referandum yapılacak.. Benim açımdan ne “Evet” demeniz ne de “Hayır” demeniz bir önem taşımıyor.. Önemli olan “Neden evet” veya “Neden hayır” dediğinizi biliyor musunuz? Neden evet denildiği ile ilgili yazarları okudum, siyasetçileri dinledim.. Cevaplar çok ilginçti.. Neden açıklamaktan ziyade “neden olmasın?” üzerine cevaplar vardı.. Ve bunun üzerine; “Türkiye büyüsün diye”, “Güçlü bir Türkiye için”, “Seni başkan yaptıracağız”, “Evetine evet”, “Kudursunlar”, “Bende varım” gibi sloganvari cümlelerle bir cephe oluşturulduğunu izliyoruz.. Enteresan bir şekilde güçlünü yanında, çoğunluğun yanında durduklarında kendilerinin haklı olduklarını düşünüyorlar.. Bunun adı net bir şekilde “güç zehirlenmesidir”.. Umarım önümüzdeki süreçte sağduyulu şekilde neden evet dediklerini akla uygun olarak madde madde açıklarlar.. En azından bu milletin bunu öğrenmeye hakkı var..

Peki ben neden hayır diyorum? Herkes neden hayır demeli?

1-Cumhurbaşkanının kararname yetkisi: Cumhurbaşkanı yasayla eşdeğer kararname çıkarma yetkisine sahip oluyor.. Yani mecliste 600 milletvekilinin görevini tek başına üstlenebiliyor.. Kararname çıkarmasında tek engel “kanunda açıkça belirtilen konular” olarak belirtilmiş.. Anglo-Sakson gelenekten gelmediğimiz için kanun açıklarımız sonsuz derecede fazladır.. Bu nedenle cumhurbaşkanına bir anlamda yasama yetkisi verilmiş olduğundan, kuvvetler ayrılığıda büyük bir sekteye uğramaktadır.. 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesinde: “Kuvvetler ayrılığının olmadığı bir toplumda anayasada yoktur” demektedir.. Yani bu anayasa değişikliği, anayasayı imha etmektedir ve bizlerin Tanzimat’tan bu yana var olan anayasal hukuk devleti özelliğinin topuğuna sıkmaktadır..

2-HSYK’nın yeni şekli: Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun üye sayısı 13 olarak belirtilmiş.. Adalet bakanı ve onun müsteşarı doğal üyedir.. Bunun dışında yürütme organı olan cumhurbaşkanı 4 üye daha seçmektedir.. 13 üyenin 6’sını cumhurbaşkanı doğrudan seçmiş oluyor.. Diğer 7 üye ise TBMM tarafından seçilmekte.. Öncelikle yargı organlarının kendini seçme hakkı tamamiyle ortadan kaldırılıyor.. TBMM’deki iktidar partisinin genel başkanı olan cumhurbaşkanı 6 üyenin dışında diğer 7 üyenin seçiminde parti kararı alabilmekte.. Yani 13’te 13 cumhurbaşkanı yargının en üst kurul üyelerinin atamasını yapıyor.. Yani yargı işleri yürütmenin iki dudağı arasına bırakılıyor.. Haklı olmaktan ziyade kimden olduğun, ideolojinin ne olduğu daha fazla önem taşıyacak anlamı rahatlıkla çıkarılabilir bu durumdan.. Devletin 3 sac ayağı olan ilkokul vatandaşlık dersinde öğretilen yasama, yürütme ve yargı erkleri yeni anayasa ile bir blok halinde yürütme, yürütme ve yine yürütme olarak değiştiriliyor..

3-Cumhurbaşkanının sorumlu sorumsuzluğu: Cumhurbaşkanlığı parlamenter rejimlerde üst akıl rolü üstlendiğinden dolayı temsili yetkileri vardır.. Bu temsili yetkiler doğrultusunda cumhurbaşkanı sorumsuzluğu vardır.. Lakin yeni süreçte “cumhurbaşkanı yargılanabiliyor, sorumsuzluğu kaldırdık” gibi koskocaman bir yalan söyleniyor.. Neden yalan? Cumhurbaşkanı hakkında soruşturma açılmasını istemek için meclis salt çoğunluğu gerekmektedir.. Yeni sistemde yürütme ile meclis seçimleri aynı dönemde olduğundan dolayı, cumhurbaşkanı kimse onun partisi zaten mecliste en az salt çoğunluk sağlamış olacaktır.. Yani soruşturma açılmasını talep etmek bile mümkün değildir.. Hadi diyelim soruşturma açılması istendi, soruşturma açılması kararı verilebilmesi için 5’te 3 çoğunluk gerekiyor.. Hadi diyelim o da gerçekleşti.. Yüce divanın karşısına geçecek olan cumhurbaşkanı zaten Mahkemenin 17 hakiminin 14’ünü doğrudan kendi atamış oluyor.. Diğer 3 üye ise Meclis tarafından seçiliyor.. Kendi seçtiği vekiller onun yargılanmasını istemesi bile imkansızken, kendi atadığı hakimlerin kendini yargılması mümkün bir durum değildir.. Yani Doğan görünümlü Şahin misali, Cumhurbaşkanı sorumlu görünümlü sorumsuzdur.. Bu sorumsuzluk elinde muhteşem yetkiler varken bu ülkeye bugün olmasa bile gelecekte mutlaka felaket getirecektir.. Bu sorumsuzluk sadece cumhurbaşkanına özgüde değil, bakan yani sekreterleri içinde geçerlidir.. Seçilmeden gelen bakanların sorumsuz olması ise çok ilginç bir durum oluşturmaktadır..

4-Seçimlerin yenilenmesi: Cumhurbaşkanı yeni sistemde istediği zaman meclis seçimlerini yenileyebilmekte.. Birinci maddede belirttiğim hususlarda meclis üzerinde baskı ve hegemonyası var olan yürütmenin bu yetkiyle meclisi tamamiyle avucu içerisinde oynatmaktadır.. Buna karşılık olarak mecliste cumhurbaşkanlığı seçimini yenileyebilmekte denmektedir.. Lakin bunun için nitelikli çoğunluk yani 5’te 3 çoğunluk aranmaktadır.. Bundan ziyade milletvekili listesini cumhurbaşkanı partili olduğundan kendisi belirlediği için kısacası meclise amiyane tabirle “yiyorsa” yenileyin demek isteniyor..

Hukuki açıdan yukarıda sıraladığım 4 sebepten dolayı referandumda ben “HAYIR” diyor ve herkesin “HAYIR” demesi gerektiğini düşünüyorum.. Neden hayır dediğimin “fiili durum”unu da ileriki dönemlerde açıklayacağım.. Son cümleyi ise Mustafa Kemal ATATÜRK’e ayırmak istiyorum: “Her millet icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine ortaktır.”