Notes

Telefonum çaldı.
Berrin arıyordu.
Dün akşamki Fatoş ile olan maceramızı öğrendi mi yoksa??

“Aloo..”
“Selam N'aber?”
“Ooo. Merhaba, iyi senden?”
“Bende iyiyim. Nasıl gidiyor?”
“Valla işler çok çok iyi. Beni sorarsan o kadar iyiyim.”
“İyi olmasına sevindim. Bu hafta sonu bir programın var mı?”
“Var ya..” diye yalan söyledim.
“Öyle mi?”
“Evet ya..”
Ne diye yalan söyledim ki..hafta sonu boş oğlu boşum. Artık bir şey uydurmam gerek.
“Neler yapacaksın?”
“Şey. Hafta sonu Selanik/Yunanistan'a gideceğim.”
“Tek başına mı?”
“Tabii ki tek başıma.”
“Benim gelmemi ister misin?”
“İsterim tabi ama vize ne olacak?”
“Vizeye gerek yok, annemden dolayı yeşil pasaportum var.”
“Haaa...iyi olur aslında ama bir programa bakayım.”
“Sen işini hallet ben gezerim. Akşam otelde buluşuruz.”
“İyi tamam.”
Baktım ki kurtuluş yok, mecburen teslim oldum.
“Ne zaman yola çıkıyoruz.?”
“Seni birazdan ararım programı netleştirmek için. Olur mu?”
“Olur tabii ki..inan şu an çok mutluyum.”
“Az sonra görüşürüz.”
“Öptüm.”
Öpersin tabii.
Telefonu kapatıp İstanbul Selanik tren seferlerine baktım.
Cuma akşamı 22:00 hareket. Sabah 08.00 varış uygun bizim için.
Dönüşe Allah kerim.
Berrin'i aradım.
“Aloo. Cuma akşam saat 22:00 Sirkeci'den çıkıp C.tesi sabah 08:00 Selanik varış.
“Neden Trenle gidiyoruz k, araba daha kolay olmaz mı?”
“Benim şirket arabası. Onunla yurt dışına çıkamayız. Noter, moter uğraşmak istemiyorum.”
“İstersen benim araba ile gideriz. Hemde geze geze gideriz. Cuma akşam saat 19:00 yola çıkarız. Bir gece Kavala'da kalırız. Ertesi gün Selanik. Ne dersin?”
“Bence uygun. Tamam öyle yapalım.”
“Ok. Ben valizimi şimdiden hazırlıyorum. Mayolarımı unutmayayım.”
“mayo şart değil kızım..”
“Nasıl yani??!!**”
“Demek istediğim orada bazı plajlarda mayo giyinme zorunluluğu yok.”
“O hikayeyi duymuştum ama her plajda değil.”
“Bizim gideceğimiz plajlarda öyle.”
“Sen daha önce gittin mi o yerlere?”
“Çok gittim ...” diye tekrardan yalan söyledim.
“Ben yine mayolarımı alayım. Sen istersen alma.”
“ Tamam sen nasıl istersen.”
“Bu akşam yemeğe çıkalım mı?”
“Akşam evde yemek var. dolapta bir sürü yemek var. onları yemem gerek.”
“Beni istiyormusun istemiyormusun?”
“Yemek için mi?”
“Kelimenin her iki anlamında evet. ”
Kelimenin her iki anlamı ha...
“Bu akşam evde kalıp 1-2 film izlemek niyetindeyim. Gelirsen benim için sorun teşkil etmeyeceğini biliyorsun. Evim sana her zaman açıktır sevgilim.”
Bu son kelime ortamı yumuşatmaya yetti.
“Tamam akşam 19:30 uygun mu?”
“Çok uygun.”
“Yemeğini ısıtır, bulaşıklarını yıkar, çayını demler,çekirdeklerini hazırlarım.”
“OOOo...tamam o zaman. Fatoş'ta gelsin ayaklarıma masaj yapsın bari..”
“Onuda yaparım sen merak etme..”

Bu kadın bana sırıl sıklam aşık olmuş. Fatoş haklıymış. Şimdi daha net görüyordum.

Onu Yunansitan'da yaşatayım ki benim üstüme fazla düşmesin.

Akşam tam 19:30 da kapı zili çaldı. Ayaklarımdaki terlikleri sürükleyerek kapıyı açtım.
Berrin gelmişti. Üstüne gri bir t-shirt ve kısa bir kot şort çekmişti. Kot o kadar kısaydı ki poposunu kenarlarını sım sıkı kavramış ve götünü ön plana çıkarmıştı.
Önümden geçerken o götü okşamak zorunda olduğumu hissetmiştim, okşadım da.
“Ne var filmlerden?”
“Yıllar önce, daha doğrusu 40 yıl önce efsane olan bir filim var.”
“Neymiş o? Korku mu yoksa?”
“Yok çok ta korku değil. Filmin adı JAWS, türkçesi Denizin dişleri. Hani şu meşhur köpekbalığı var ya.”
“Duymuştum. Ben çayı demliyorum.”
“Yemek yemiyecekmiyiz?”
“Sen yemedin mi?”
“Sen bekledim..”
“Ooyyy, canım sevgilim, beni mi bekledin?” deyip dudaklarıma yapıştı. Ellerimi o muhteşem poposuna koyup öpücüklerine karşılık verdim.
Zeyinyağlı yemekler masanın üstündeydi. 35lik delikanlı masada duruyordu.
Beraber mutfağa yöneldik.
Yeztinyağlılardan tabaklara servis yaptı, rakı ve beyaz peynirleri ayarladı. İki karı koca gibi masada akşam yemeğimizi yedik. Fazla konuşmadık. İlk dubleler bitince ikincilere kavun eşliğinde başladık. Rakı bitince sofra temizliğini yaptı ben ise salonda ortamı ayarlıyordum.
Çayı demledi. Çekirdekleri ayarlayıp, ikili koltuğa yanıma sokuldu.
Ben ise filmi başlattım.
Filimde korktukça bana sokulyordu. Göğüslerini göğsüme dayamıştı.
2 saat sonra Film bitince. Etrafı toplamaya başladı. Bende kendimi duşa attım.
10 dakika sonra odama geçtim. Berrin çantasından çıkardığı tırnak makası ile ayak parmak tırnaklarımı kesti. Ellerimi iyicene kontrol etti.
“Banyo sırası bende. Hemen gelirim” dedi ve 25 dakika sonra havlu beline sarılı olarak odama girdi. Ben ise uykuya dalmış gibi yapıyordum. Gözlerimi kapatmıştim ama yinede onu izlemek için hafifçe aralamıştım. Vücunu kurulayıp havluyı balkonadaki çamaşır iplrine astı. Odanın ışığını kapatıp yatağa yanıma sokuldu. Eli ile göğsümü okşadı. Kulak mememi öpmeye başladı. Üztümdeki pikeyi kaldırdı. İç çamaşırı giymemiştim. Karanlığa rağmen yüzündeki gülümsemeyi görmüştüm. Elini aletime götürüp okşamaya başladı. Sonra başını kasık arama götürüp benimkini emmeye başladı. Bende gözlerimi kapayıp o anın zevkini çıkarmaya başladım.
“Gel 69 yapalım..”
“Yok bu akşam sadece senin zevk almanı istiyorum. Kapat gözlerini ve ağzımın yaptığına konsantre olmaya bak.

Yalamaya devam etti. Belim gelince ağzını çekmeyip tüm tohumlarımı yuttu.
İşi bitince üstümüzü pike ile örtüp bana sarılarak uyuduk.
Rahatlamıştım. Belim gelmişti. Ağzında patlamıştım. Hepsini yutmuştu.
Uyku ağır ağır çöktü.

Sabah uyandığımda yanımda değildi ama mutfaktan mis gibi kokular geliyordu.
Şortumu çekip mutfağa yöneldim.
Ayten hanım kahvaltı hazırlıyordu.
“Günaydın, bende tam sizi kaldırmaya geliyordum.”
“Günaydın...Bayan gitti mi?”
“Tam kapı eşiğinde karşılaştık. Kahvaltıya kalamıyacağını söyledi.”
“Ben duşa kaçıyıorum.”
“Sırtınızı sabunlamamı istermisiniz?”
“Yok çok teşekkür ederim. Başka bir zaman inşallah...”
Ağzından belli belirsiz bir İnşallah çıktı.

Duş ve kahvaltı faslından sonra işe gittim. Ve Cuma günü gelip çatmıştı.
Kasadan 2,500 avro çektim. Selanik'te City Otele rezervasyon yaptım. Cumartesi akşamı için.
Otel merkezi konumdaydı. Öğleden sonra biraz erken çıkıp eşyalarımı hazırladım. Berrin beni saat 17:00 gibi aradı.
“İşim bitti, ne zaman istersen çıkarız.”
“Ben hazırım.”
“Tamam birazdan orada olurum. Öptüm.”
Tekirdağ ve İpsala'dan sonra sınıra vardığımızda hava çoktan kararmıştı. Saat 21:15 olmuştu.
Sınırı sorunsuz geçtik. Otoyola düşüp Kavala'ya sürmeye başladık. 2 saat sonra Kavala merkeze girdik. Arabayı park edip dolaşmaya çıktık. Sokaklar inanılmaz kalabalıktı.
100 kişiden 90'ı bayandı. Erkek yok denecek kadra azdı.
Kafenin birinde oturup buzlu “Frappé” içtik. Bildiğinizi buzlu nescafe yani.
Etraftaki gençlerin yaş ortalaması azami 28 idi.

Dolaşip otel sorduk ve otele giriş yaptık. 1 gece kalacaktık. Oda kahvaltı 45 avro.

Eşyalarımız yerleştirip tekrardan çıktık. Sokaklar cıvıl cıvıldı. Hepsi gençti.
Bir çok 34 plakalaı araç vardı. Hepsi kız arkadaşları ile buraya eğlenmeye gelmişlerdi.
Kız arkadaş diyorum çünkü aradaki yaş farkı çok barizdi.
Kavala İstanbul'un arka bahçesi olmuştu. Tüm evli hovardalar buraya toplanmıştı sanki.

Elele tutuşup dolaştık. Uykumuz gelince otele döndük ve birbirimize sarılarak yattık.
Sabah kalkıp kahvaltı faslından sonra otelden ayrıldık. Ver elini Selanik.

Otoyola girmeden kıyı şeridini takip ederk yola çıktık. Navigasyonu ona göre ayarlamıştım.
Çok güzel koyların dibinden geçiyorduk.
Gördüklerimize ianamıyorduk. Bukadar yeşillik ve maviyi bir arada görmek insanı rahatlatıyordu.

Navigasyon bizi otelin kapısına kadar sorunsuz götürdü. Otele giriş yaptık. 85 euro oda kahvaltı.

Güzel ve geniş bir odayı bize verdiler. Duşumuzu alıp yatağa uzandık.

“Sen işlerini hallet, bende etrafı dolaşayım. Telefonum açık. Ne zaman dersen otelde buluşuruz.”
Doğru ya sözde burada işim vardı. 4-5 saat aylak aylak dolaşamazdım. Neyse bir şeyler uydururdum.
“Tamam sevgilim ben seni ararım.” deyip üstümü giyinmek için çantadan yeni kıyafetler çıkarmaya başladım.
Berrin yatağa uzandı üzerindeki havluyu sere serpe açtı. Saçlarını başının arkasından yastığa saçtı.
Çırıl çıplak uzanmıştı. Dizlerini kaldırıp araladı. Kadınlığı gözümün önündedydi.
“Hayırdır?”
“Mastürbasyon zamanı..Kandimi okşamak istiyorum....”
“İzleye bilirmiyim?”
“İstersen katılabilirsin..”
“Yok..yok..sadece izlemek istiyorum.”

Koltuğu çekip yatak ucuna oturdum. Ayaklarımı yatağa uzattım.

Berrin parmaklarının ucu ile gögüslerini okşamaya başladı.
Sonra yavaşça bacaklarının üstünü ve sonra bacak arasını okşamaya başladı.
Kadınlık organına değince belini kaldırıp altına yastık koydu. Bacaklarını tekrar ayırdı. Ağzında ıslattığı parmaklarını klitorisine götürüp okşamaya başladı. Bir eli göğüslerini okşarken diğer eli klitorisinde daireler çiziyordu.

Yüzümü yaklaştırıp yakından bakmaya çalıştım. Kadınlar kendilerini bizim okşadığımız gibi okşamıyordu. Gerçi her kadının kendini okşaması farklıydı. Bazı kadınlar vajinal zevk, bazılarında klitoral zevk fazladır. Kadından kadına değişiyor bu durum.

Gerçi klitorislerini hepsi farklı farklı okşuyorlar. Genç kızlıklarından kalma alışkanlıktır.

Berrin sert daireler çiziyor vajinasına sadece tek parmak sokup çıkarıyordu. Orta veya işaret parmağını kullanıyordu. İkisini aynı anda sokmuyordu.

Onu incelemem, hele yakından incelemem hoşuna gitmişti. Beli gelmeye yakındı.
Benimki sertleşmişti. Gözümün önünde bir kadın mastürbasyon yapıyordu, kayıtsız kalma şansım yoktu. Yatak baş ucuna diz çöktüm ve aletimi ağzına verdim. Göğüsünü okşayan eli ile benimkini sıvazlayıp emmeye ve somurmaya başladı. Bende boşalan göğüsleri okşamaya ve mıncıklamaya başladım. Amındaki eli hızlanmıştı. Belini tıpkı bir kısrak gibi oynatıyordu. Beli geliyordu. Orgazm olmaya yakındı. Kollarımı yatağa koyup ağzına pompalamaya başladım. Ağzını sikiyordum.

Dudaklarının kenarından oluk oluk salyalar akıyordu. Tıpkı amından akan sular gibiydi.
İki elini bacak arasına götürüp bacaklarını kapattı. Ben ise ağzını sikmeye devam ediyordum.
Ağzından çıkarıp yatak kenarına indim. Bacaklarını kapıp onu yan çevirdim. Poposunu yatak kenarına getirip ,altına yastığı koyup,bacaklarını ayırdım. Elleri ile amını kapatmıştı,yastık sırıl sıklam olmuştu. Ellerini ayırdım ve bir parmağımı amına soktum. Islaklık çok güzeldi. Sikimin başını aşağı yukarı sürttüm ve deliğine usulca sokup çıkarmaya başladım.
İçerisi inanılmaz sıcaktı. İki eli ile göğüslerini okşamaya başladı. Ben ise bacaklarını ayırmış içine gömüp çıkarıyordum.

Az önce izlediğim manzara ben oldukça tahrik etmişti. Kendimi fazla tutamadan, tohumlarımı amının derinliklerine fışkırttım. İnanılmaz zevk almıştım. Kendimi yatağın içine bıraktım. Yorulmuştum. Beraber sarılıp 1 saat uyuduk. Onu öperek uyandırdım.
“Uyan sevgilim. Haydi kalk. Bburaya uyumaya gelmedik.”
“Hhıımmmm....çoook güzeldiii...”
“Hangisi daha güzeldi? Senin ki mi ? Benim ki mi?”

“Tabii ki seniin ki...”
“Çok mastürbasyon yaparmısınız?”
“En az erkekler kadar yaparız. Bazen günde 2 den fazla yaptığım olmuştur.”
“Ciddimisin?”
“Tabii ki..”
“İşyerinde yaptığın oldu mu?”
“Arada sırada yaptığım oldu. Masa kenarına sürtmeler. Bazen telefonda konuşurken, karşıdakinin beni siktiğini düşünür masa altında okşadığım günlerim oldu.”
“Vay bee..Tabii sizin soyunma derdiniz yok”
“Evet aynen..”
“Tüm kadınlar yapar diyosun..”
“Evet istisnasız tüm kadınlar yapar.”
“Ben çıkıyorum. Seni ararım.”
Üstümü giyinip otel lobisine indim. En iyi plajın yerini ,en iyi eğlenecek mekanı öğrendim. Adresleri not edip şehri gezmeye çıktım.
2 saat aylak aylak dolaşıp otelin yolunu tuttum.
Odaya girdiğimde Berrin yatakta yatıyordu.
“Sen çıkmadın mı?”
“Ne çabuk geldin..”
“İşim erken bitti. Daha doğrusu görüştüğüm kişininde işi çıkmış kısa kestik. Yatacak mısın?”
“Yoo.. uykumu aldım aslında....” diyerek esnedi.
Gülüştük.

O muhteşem götünü kıvırarak banyoya yöneldi.