Notes

Merhaba, benim hayallerimin başkahramanı.
(Dengesizliğimi mazur gör; konudan konuya atlayabilir, ilgisi olmayan şeyler hakkında yazabilirim. )

İlk tanıştığımız günü biraz hatırlıyorum. Azıcık, minicik. Mardin'den, ailenden falan bahsetmiştik... Yarın tam olarak 10 aydır birbirini tanıyan iki dost olacağız. Bana garip geliyor, sana? Yani, gerçekten garip değil mi? Tanıştık, ilk başlarda uzaktık, "Olmasa da olur "duk birbirimiz için. (Sonuçta yeni tanıdığım bir insanı hemen kabullenemem, lütfen. ) Gün geçtikçe daha samimi olduk. Daha sonra bildiğin sesli konuştuk. Ya da konuştun diyeyim. Sonuçta, ben hep susan tarafım. Orada koptu işte. Geldin tam hayatımın merkezine yerleştin. "Olmazsa olmaz "ım dediğim oldun. Tabii, mükemmel bir şekilde sürdürmedik, hep gülüp eğlenmedik. Zaten kim sorunsuz dostluk yaşadı ki biz de yaşayalım? (Açıkçası sorunsuzsa, canım cicimli geçiyorsa samimi dostluk değildir. Bir yerde biter o dostluk. En azından bana göre. ) Tartışmalarımız oldu, ciddi, çok büyük tartışmalarımız. Bu tartışmaları toplayan taraf da sen oldun hep. Sanırım ben biraz daha katı ve umursamazım bu konuda. Kabul ediyorum. İkimiz de kırıldık, çoğunlukla sen. (Kırıldım derim ama pek kırıldığım yok, dedim işte, umursamazım. ) Eeh, sonuç olarak 10 ayı da neredeyse sorunsuz atlattık. (Umarım kırgın bitmez, ki umudum yok çünkü kötü bir ruh halindeyim. Nasıl düzelir bilmiyorum. )
Biz, ne olursa olsun hayaller kurduk. Öyle hayal kalsın diye değil ama gerçekleştirmek için kurduk. Bizim ilk hayalimiz İzmir ve üniversiteyi bitirmek. (Allah'ın izniyle. ) Ki bunlar için gerçekten çok çalışıyoruz. (Mesela benim geçen sene geçemediğim Coğrafya'dan 90 almam gibi- tebrik bekliyor - örnek verdim yani. ) Sonraki hayalleri paylaşmam tabii ki kimseyle. Onlar bizim hayallerimiz. (Üzgünüm, sonuçta hayallerimizi bile beğenip benim hayalim diye alırsınız. Güvenemiyorum o konuda - ön yargı - Neyse. ) Mesela kedileri pek de sevmediğin için kırk yaşında 30 kedili yalnız kadın olamayacağım. Hayır yani şimdi seni de bir adam (!) kapar falan. Tamam, sonuna kadar benimle uğraşacak değilsin de, işte...
(Burada son bulan konuşma isteğim...)
Ben bunu neden herkesin göreceği bir yere koyacağım bilmiyorum gerçekten.
Biz bu son günlerde? Haftalarda? Aylarda? Ayda? Bilemedim. Ayda olsun. İşte son ayda gerçekten hiç iyi anlaşamıyoruz. Birimiz düzelirken, birimiz bozuluyoruz. (Hani şu açıdan; tartışma oluyor, sen alttan alırken ben katı oluyorum. Ben tam sorun kalmasın derken bu sefer sen katı oluyorsun gibi - anlatamadı - Öyle işte. ) Burada kötü gülüşlerini yapan düşmanlarım veya çok sevgili kıskanç arkadaşlarım (!) hiç sevinmeyin. Sanırım içimdeki kötü ruh ortamı bozmak istiyor. İyi ruh yolunu kaybetmiş. Bu yüzden ben hiçbir şeyi alttan alamıyorum. (Bunların bütün sorumlusu babam ve bir de her gün gördüğümde gözlerimin içine bomboş bakan insandan kaynaklanıyor bence. ) Yapamıyorum işte, hiçbir şey olmamış gibi devam edemiyorum şu sıralar. Samimiyetsiz olur, biliyorum. Kendimi resim çizmeye, bağıra bağıra şarkı söyleyip, daha çok kitap okumaya verdim resmen. Büyük ön yargıyla okumam dediğim kitapları da okuyorum. (Şu an Elveda Haziran'ı okuyorum. Gerçekten 2 yıl önce haksızlık etmişim yazarın bütün kitaplarına. ) Bir tek sen de değil zaten, annemle de anlaşamıyorum. Gerçi ne zaman doğru düzgün anlaşabildiysek artık... Yazamıyorum işte daha fazla. Zaten yazdıklarımla da kırıyorum. Hiç cevap vermesem daha iyi. Neyse. Burası içimizi dökmek için iyi bir yer değil, lütfen.

Biz biziz işte. İkimiz de farklı farklı şeylere çok fazla sinirleniyoruz. Hani tam en iyi dostlarız ama bir yandan da dünyanın en zıt iki dostuyuz... Eeh, işte bizim farkımız. (Üzgünüm, çok iyisin, iyi ki tanışmışız falan diyemem, ben de azıcık farklı olayım. ) Başkaları sürekli süslü sözlerle, kalplerle sevgi gösterisi yapar. Bizim pek öyle olmuyor. Az ve öz. (Ben bu konudan sıkılmış bulunmaktayım, yazamayacağım. Hem senden bahsediyorduk, bizden değil, olsun. )

Sen, tam bir baş belası, meraklı, sinirli, gıcık mı gıcık bir tırtılın tekisin. Eeh, olsun o kadar.
Mesela zayıfsın, aşırı. (Benim gibi panda olmayı beceremedin bir türlü. ) Saçlarına takıksın, uzun bırakamıyorsun. (Tabii ki sevdiklerini, sevmediklerini söylemeyeceğim. Bilmesinler. Sen de söyleme kimseye bir zahmet. DEŞERİM. ) Ayrıca burnun çok güzel. Ah ah, ailenizde herkesin burnu güzel. (Uykum geldi, saçlarım yağlı ve yarın fizik var. SINIF LİSTESİNDEN ADIMI SİLMEYİ DÜŞÜNÜYORUM. BIKTIM. ) Eeh, nerede kalmıştık? Sonra... Senin de İngilizce iyi. (Bir benim berbat zaten. ) Sanırım diyeceğim başka şeyler yok. (Aslında var ama uykuluyken gelmiyor aklıma. )

Seviyorum seni.