Notes

ADJECTIVE COMPLEMENTS

1. AS + ADJECTIVE + AS (dığı kadar)

Ex1==>I am not as tall as you.
Tr1==>Ben senin kadar uzun değilim.

Ex2==>I am as young as you.
Tr2==>Ben senin kadar gencim.

2. AS + ADVERB +AS (dığı kadar)

Ex1==>She works as hard as me.
Tr1==>O, benim kadar çok çalışır.

3. SO + ADJECTIVE + THAT (O kadar ki)

Ex1==>She is so beautiful that everyone look at her.
Tr1==>O, o kadar güzel ki herkes ona bakıyor.




4. SO + ADVERB + THAT (o kadar ki)

Ex1==>She studied so ambitiously that I decided her to promote.
Tr1==>O, o kadar hırslı çalıştı ki onun terfi etmesine karar verdim.

5. SUCH + A/AN + ADJ. + NOUN +THAT (o kadar ki)

Ex1==>It is such a perfect day that I don’t want tos tay at home.
Tr1==>Bu gün o kadar güzel bir gün ki evde kalmak istemiyorum.

6. SUCH + ADJ. + A/AN + NOUN + THAT

Ex1==> It is such perfect a day that I don’t want tos tay.
Tr1==> Bu gün o kadar güzel bir gün ki evde kalmak istemiyorum.

7. THE SAME + NOUN + AS (ile aynı)

Ex1==>She is the same age as me.
Tr1==> O benim ile aynı yaşta.

8. ADJECTIVE + ENOUGH + TO + V1 (yeteri kadar)

Ex1==>She is old enough to enter pubs.
Tr1==>Barlara girebilmek için yeteri kadar büyük.

9. TOO + ADJECTIVE + TO + V1

Ex1==>This house is too small tol ive.
Tr1==>Bu ev yaşamak için gereğinden fazla küçük.

NOT!!!!

===> “so/as” kalıbı “kadar” anlamı verip araya sıfat alan bir yapıdır. Ancak bu yapı sadece negatif cümlelerde kullanılır. Bu yönü ile aynı anlama gelen “as/as” kalıbından ayrılır.

SORU: Made out of the metal so that it conducts the charge, the lighting rod is usually located ……….. high …….. possible because of lightning’s tendency to strike the nearest object to it. (positive sentence)

a)so/as b) more/than
©as/as d)both/and

NOT:

===> Seçenekler analiz edildiğinde eğer “so….that” ve “such…..that” kalıpları varsa soru kökünün ikinci boşluğun devamında tam cümle olması gerekir. Aynı zamanda cümlede neden sonuç ilişkisine dikkat edilmelidir.

Ex1==>Erzurum is such an effective city that nobody wants to leave. (SVO)
Tr1==>Erzurum o kadar etkileyici ki kimse ayrılmak istemiyor. (neden sonuca dikkat edilmelir.)

Ex2==>He worked so hard that he got exhausted. (SVO)
Tr1==>O, o kadar sıkı çalıştı ki çok yoruldu. (neden sonuca dikkat edilmelir.)

ÖZET:

==> as + adj/adv + as (as tall as)
==> so + adj/adv +that (so clean that)
==> such + a/an + adj + noun +that (such a perfect day that)
==> such + adj + a/an + noun + that (such perfect a day that)
==> the same + noun +as (the same length as)
==> adj + enough + to +V1 (tall enough to reach)
==> too + adj + to + V1 (to young to come)

DİĞER KULLANIMLAR

AS …… SO……..: KULLANIMI

NOT: “so/as” kadar anlamına gelen ve cümlenin anlamı negatif olması gereken ile karıştırmayın. Bu “as….so…..” kullanımıdır.

1. -dikçe ...:
==>As the time grew shorter so his excitement mounted.
==>Zaman azaldıkça heyecanı arttı.

2. ne kadar ... o kadar ...:

==>As she loves cats, so he loves birds.
==>O ne kadar kedi severse o da aynı şekilde kuş sever.

==>As she is beautiful so also is she intelligent.
==>Güzel olduğu kadar akıllıdır da.

3. nasıl ... öyle ...;

==>As you think, so will you behave.
==>Nasıl düşünürsen öyle davranırsın.
NOT: “so” cümleyi devrik yapmış dikkat ediniz.

==>Just as I refused to go yesterday, so I shall refuse to do so today.
==>Dün gitmeyi reddettim, nitekim bugün de reddedeceğim.






SO KULLANIMI:

1. böyle, böylece; şöyle, şöylece; öyle, öylece:

==>While I was so doing the doorbell rang.
==>Böyle yaparken kapı zili çaldı.

==>Hold the knife just so.
==>Bıçağı şöyle tut.

==>So she says.
==>Öyle diyor.

2. bu kadar; şu kadar; o kadar:

==>“The table’s so long,” he said.
==>“Masa şu kadar uzun,” dedi.
==>Did you ever see a tree so lovely as this one?
==>Hiç bu kadar güzel bir ağaç gördünüz mü?

==>It was so big it wouldn’t fit in the box.
==>Kutuya sığmayacak kadar büyüktü.

==>Give me only so much.
==>Bana ancak o kadar ver.

3. de, da:

==> “They have a dog.” “So do we.”
==>“Onların köpeği var.” “Bizim de.”

4. bu yüzden, bundan dolayı; bunun sonucunda:

==>I was sitting in the back, so I couldn’t see the stage well.
==>Arkada oturuyordum; bu yüzden sahneyi iyi göremedim.

==>He told me to go, so I did.
==>Bana git dedi. Bu yüzden gittim.

5. için:

==>I gave him an apple so he would not go hungry.
==>Aç kalmaması için ona bir elma verdim.

6. E?/Ne olacak?:
==>He is made a mistake. So?
==>Bir hata yaptı. Ne olacak?