NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io

Kitabı yazmaya yeltenirken asıl sorunu düşündüm kendimce. Acaba asıl sorun neydi? Memleketin bitap, müşkül duruma düşmesi mi? Ve bu durumun bu hale gelmesinin nedeninin cebren ve hile kullanılarak bütün kalelerin zaptedilmesi, bütün tersanelere girilmesi, bütün ordunun dağıtılması mı? Akabinde de memleketin bilfiil işgal edilmesi olduğu mu? Yoksa bunlardan daha elim olanı, tüm bunların memleketin dahilinde iktidara sahip olanların gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunmaları mı? Bunlar sadece şahsımın değil, aklı baliğ olan her kimsenin soruyu sormasına gerek kalmadan cevabını bildiği hususlardı. Türkiye Cumhuriyeti'nin son yirmi yılına tanık olan, hangi aklı başında kimseler çıkıp Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş gayesinden, prensiplerinden ve felsefesinden sapmadığını savunabilirdi ki? Milletimin sıklıkla okuduğu İstiklalimin Marşında ne yazıyordu sahi? "Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım." Ezelden beridir hür yaşayanın çocuğuna zincir vurma gafletinde bulunan bu kimselerin, hürriyetimize kastı tamamen başarıya ulaşmamıştır. Onlar bir takım kitle iletişim araçlarını, yargıyı, yasamayı, yürütmeyi, iş dünyasını, sanat camiasını, orduyu, polis teşkilatını, hukuk bürolarını, hastaneleri, okulları ve nicesini ellerinde bulundurmak suretiyle yarattıkları korku hegemonyasıyla sindirdikleri azınlıkları, Türkiye'nin tamamına indirgemekte ve Türk halkının bilançosuna saymaktadırlar. Yaratılan ve yaratılmak istenen toplumsal korku psikolojisi ancak bu psikolojiyi yaratmak isteyenlerin acizliğinden doğmuştur. Bunu doğuranlar korkuları kadar aciz, yaptıkları eylemler kadar ucuz ve alçaklardır. Hıyanetlerine ortak olmayan ve zülme alkış tutmayan cenahlara verilen uyduruk cezalar, ceza değil ancak mükafattır. Bu memleketin müdafisi evladına vurulan kelepçe, kelepçe değil ancak şeref madalyasıdır. Türk gencinin kollarına vurulan sadece zincir değil, Türk milletinin istiklaline ve istikbaline vurulmuş prangadır. Biz onurlu ve şerefli Türk gencini ancak Tanrı yargılar. Özbenliğine dön ey milletim!


Türkiye'de siyasi partiler

Türkiye'de ki siyasi partinin ve yelpazenin kaydığı nokta, ülkenin düştüğü ezik durumdan çok fark arzetmemekle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti'nin sonunu getirmek üzere çalışan bir takım odaklar tarafından, geçmişte olduğu gibi dizayn edilmektedir. Sağ cenahta görülen Siyasal-İslam, Türkiye Milliyetçisi, Muhafazakar-Liberal üçlüsü ve sol cenahta görülen, Laik-Cumhuriyetçi, Kürt Milliyetçisi, Klasik-Türk Solu ile tüm yozlaşı olduğu yerden büyük bir süratla hareketine devam etmektedir. Atatürk Cumhuriyeti dönemlerinde bahsi geçmesi dahi sözkonusu olmayan siyasal islam, elbette Atatürk'ün elim kaybıyla birlikte oluşan siyasi istikrarsızlıkların, yozlaşık ve çarpık fikirlerin ayyuka çıkmasıyla birlikte meydana geldi. Elbette bu istikrarsızlıkların beraberinde getirdiği gerek ekonomik, gerek sosyal bunalımlar; çürük ideolojilerin ve bu fikirlerin savunulucuğunu yapanların dahil vakıf olmadığı inançların halka virüs misali bulaşmasıyla adeta bu topraklarda tekrar doğdu. Azınlık niteliğinde kalan siyasi islamistlerin yayılması için fonlar oluşturuldu, dinci siyasal örgütlenmelere ve tarikatlara destek verildi. Azınlığın sürekli kendine pay ve hak çıkarma isteği, her olayda toplumsal düzeni ve milli güvenliği tehdit edecek nitelikte ki eylemleri, Anayasal düzeni ortadan kaldırma istekleri gibi gerekçelerle, gerek bir takım ileri gelen siyasilerin, gerekse hazır ve nazır bekleyen Türk Silahlı Kuvvetleri'nden bu beyinleri sulanmışların durdurulmaları namına baskılar ve yıldırma girişimleri yapıldı. Alınan netice sadece geçici süre görünürde yasaklanan irticai faaliyetler ve örgütlenmelerin yargılanmasından, sadece görünürde bu kitlelerin bastırılmasından başka bir şeyi getirmedi. İnsan tabiatının yegane parçası ve  gerçekliği olan insan psikolojisinin gözardı edilmesi zaten halihazırda sonucun ne olursa olsun ne denli olacağının mesajını net olarak vermekteydi. Değil organize düşünen bir hayvan olan insana, benliği oluşmamış, organize düşünemeyen hayvanlara bile cebren, yıldırma yoluyla istemediğini yaptırtamazken; insanoğluna yaptırmayı amaçlamak, oldukça hayalperestlik olacaktır. Şayet herhangi metaya, şeye ya da fikire talep varsa, arzedileni ortadan kaldırarak değil, ancak ve ancak arzedilene olan talebi kaldırarak arzolanı kaldırabiliriz. Misal olarak, değer atfedilen her şeyin soyut olarak ele alındığını göz önünde bulundurarak, henüz değer algısı oluşmamış bir çocuğa çöp parçasını telkinlerle değerliymişçesine deklare edersek, alacağımız cevap taleptir. Talebe cevap vermez ve arzolana karşı yasaklar getirirsek, bu ancak talebi şiddetlendirerek yasaklı olanın cazibesini artıracaktır. Bilinçsiz kitleler ve onların ruhu da çocukları andırır. Halk, kitlelerin efendileri, yani ruhların geçici sahipleri tarafından idare altında tutularak zaptedilmeye çalışılırlar. Güç hırsını politikleştiren ve onu doktrin adı altında ilaç olarak satan zehir tacirleri, elde ettikleri gücü kullanmaktan da korkmazlar. Kendini laik, seküler ve Kemalist adı altında halka pazarlayanların durumu da işte tam olarak budur. Önce vatan, millet, sakarya üçlemesinin ardına saklanır, sonra da şahsi menfaatlerini gerçekleştirme yolunda emin adımlar atar. Siyasal İslamın bunun için baş aktörü bu üçlemenin ardına saklananlardan başkası olamaz. Kemalist devrimin ve inkılabın çeşitli kesimlerce öcü olarak gösterilmesi, toplumsal hafızada devrim kelimesinin terörle, siyasi gruplarla, sapkın şahsiyetlerle bağdaştırılmasında ki en büyük rol'de yine devrimin bekçisi olduğunu iddia eden, güç zehirlenmesi yaşayan karşı devrimcilere aittir. Kemalist devrimin sistematiğine ve onuruna yakışmayacak düzlemde ki faaliyetler hatta çoğu zaman faaliyetsizlikler, halkı cahil bırakarak kutuplaştırmıştır. Mevcut olanın üzerine güçlendirerek ekleme anlayışı değil, mevcut olanı yıkma anlayışı getirerek devrimcilik edalarına girilmiştir. Peki yıkılan ve yıkanın özünde ne kodlanmıştı? Hata. Hatalı üretimin hatalı makinaları ve hatalı ürünler. Bu söylemi benzetmeyle açıklamak daha akıcı olacaktır. Sahibi olduğumu sandığım iki tane yüzük var ve bu yüzüklerin ikisi de parmaklarıma girmiyor. Kangren olma pahasına neden kendime hoş görüneni parmağıma takayım ki? İşte bu iki hatalı yüzük, devletin ve devleti vareden halkın parmağına geçirilmiş yüzük, bileklerine prangadır. Getirisi ise mutluluk, bahar değil ancak kangrendir. Bu kangrenler Türk tarihi boyunca çok kez tekrar etmiş ve parmak kesilerek beden hayata döndürülmüştür. On altı parmağı kesmek ve her kesişten sonra yeni parmağı uzatmak marifettir ama defalarca uzayan parmağa dar yüzüğü takmak gerizekalılıktır. Türk halkının siyasi partilere bakışı ise yüzük takma merasimi misalidir. Büyük heves ve umutla kendisine hoş görünen yüzüğü Cindirella misali takar, yüzük parmağa sıkışınca da hızar arar. Neden yüzüğü taktın, neden parmağını kestin diye sorsanız, yanıtı "bilmem, aklım ermez" şeklinde alırsınız. Türk halkı ne istediğini, neyi talep ettiğini bilmekten aciz bir millet olarak evrilmiştir. Öyle ki, Türk halkı bugün farklı egemen güçler tarafından alıkonulsa haberi bile olmaz. Olağan durumu ve vahametini anlatmak için manifestolar, marşlar, hitabeler, nutuklar, haykırışlar, açlık, sefalet hatta ölüm bile yeterli değildir. Stockholm sendromlu bu millete ancak kendisini idare eden sömürgeci, manipülatif, zehirli eller uzanıp anlatırsa durumu anlar. Aç olduğunun bile farkında olmayan, aç olduğunu tabiri caizse komşusundan öğrenen bir milleti ne ıslah eder? Eğitim, eğtim, eğitim ve eğitim. Halkımın alması gereken en büyük ders, gerçek suratını gizleyen beyin yamyamlarından ve sahte milliyetçilerden, kapitalist komünalcilerden uzak durmaktır. Kıyafet seçerken istediği kıyafeti vitrinlerde, raflarda göremeyip, depodan talep eden halkım, memleketin idaresindeyse kötünün iyisi olarak değerlendirdiği adayları başına talep etmekten imtina etmiyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, son yirmi yıldır göz yumdukları Siyasal-İslam'ın despotlukları yetmezmiş gibi bir de haklı olarak Ortadoğu'ya has olan geri kalmışlıktan kopmak istiyor Türkler. Ancak bunun yolunu yine Ortadoğuya has olan baskı ve totaliter rejim yolunda, bu rejimleri demokrasiyle kendilerine tayin etme yolunda arıyorlar. İşte kendini çelişkileriyle vareden toplumların, kendilerinden ayrı gördükleri çelişkileri kapatmak için çözüm olarak sundukları çelişkili önermeler ve talepler.


A) Türkiye'de siyasal İslam

Ilıman İslam anlayışı, özellikle Batı'da yani Amerika ve Avrupa'da, Ortadoğu'nun geleneksek, ortodoks İslam anlayışına karşı, pozitif bağlamda karşılık bulan ve karşılığını sadece halklar tabakasında değil, iş dünyası, sanat, medya, akademi ve siyasette de bulmuş fikirdir. Eğer kendilerini sahada; Tarikat, yeşil sermaye, muhafazakar medya, liberalizm ya da Neo-Liberal olarak göstermeseydiler saygınlıklarını kazanamayacak ve bugün ki güçlerine erişemeyeceklerdi. Tüm sermayesini güven üzerine kuran bu oluşumlar karşılıklı güven anlayışını ortadan kaldırarak, itaat anlayışını devreye soktular. Zira tarikatların verdiği ilk emare güven, katılım sağlanıldığı vakitteyse itaattir. Yarattıkları ılıman İslam anlayışıyla, İslam adına yaptıkları tüm kirli eylemleri, kazandıkları sempatizanlara verdikleri güven ve itaat duygularıyla çekinmeden reddedebiliyor hatta iftira olduğuna dair kendi kitlelerine tahrikle hedef göstermekten de çekinmiyorlar. Her şey halkın talebine ve değerlerine uygun olarak adına dava konulmasıyla başlıyor. Sonrasında bu davaya hizmet gerekiyor. Sonra da ticaret ve ihanet birbirini kovalıyor. Dünya tarihi din temelli siyasi hareketlerin ve devletlerin nasıl kaosa sürüklenerek yıkıma uğradığını bize her defasında göstermekten çekinmiyor. Burada sorulması gereken soru İslamın mı siyasal olduğu, İslamın mı siyasallaşabileceğidir. İki soruyu da cevaplamanın en rasyonel yolu, dinlerin tanıtlanması ve mahiyetleridir. Din, insan davranışlarını etik ya da etik dışı olarak değerlendiren ve genellikle vahiyle, doğa-üstü güçlerle temellendirilen toplumsal yapılardır. İşin içine ahlak ve etik konuları girdiğinde elbette insan topluluğunun kendini idare etme mekanizması olan siyasete girmemesi mümkün değildir. Çünkü devlet olsun ya da olmasın hukuk her daim birden fazla insanın bulunduğu ortamlarda tesis olur. Hukukun ve yargının kim tarafından, nasıl yapılacağı sorularına da toplumun kendini idare ettiği mekanizmanın normatif ögeleriyle yanıt verilir. Din kendisinin ardında hiyerarşiyi getirir. Hiyerarşi aynı zamanda emir komuta zincirini tetiklediği için normların, hiyerarşinin başında bulunanlarca normatifleştirilerek oluşturulması da işin siyasi kısmıdır. İçinde dayanağı her ne olursa olsun toplum aleyhine ya da lehine kurallar bütünü barındıran her yapı devlet, vakıf, dernek, şirket olsun ya da olmasın siyasidir. Çünkü siyaset temelinde ahlaka yani insan davranışlarına yönelik ortaya atılan politik görüşlerin, sistematiklerin kendisidir. Anlaşılacağı üzere dinler kendilerini siyasi partiler olarak göstermek, siyaset sahnesine çıkmak zorunda değildir. Dinin içeriği zaten siyasetin kendisidir. Mezhepler ve tarikatlarda bu düzlemden bakılırsa zaten siyasi fraksiyonlardır, iktidarlaşma yolunda ki metotlardır. Din kendi içerisinde silahlı mücadeleyi ve mücadele sırasında insan hak ve özgürlüklerine karşı negatif tutumlar barındırabilir. Ancak bu dinin pratisyenleri tarafından her daim silahlı mücadele yapılacağı, hak ve özgürlüklerin kısıtlanacağını göstermez. Her ne kadar teorik olarak insan haklarının çiğnenmeyeceğinden, anayasal düzenin getirdiği eşitliklerin sekteye uğratılmak zorunda olmadığını söylesekte pratikte öyle değildir. İslami iktidarlar kendilerini her daim güç kazanmazdan önce şirin, masumane, hümanist göstermiş, egemen olduğundaysa içinde sakladığı kini kusarak insanlara kan kusturmaktan vazgeçmemiştir. 21. Yüzyılın çeyreğinde, dünya üzerinde moderniteyi yakalamış ve hayatın her alanına uygulamış toplumlar için yönetimlerde din ve dinleştirme kabul görmemektedir. Reddedilişin içinde saklı yatan asıl niyet din düşmanlığından ziyade dindarların modern toplum düşmanlığıdır. Türkiye'de siyasal islamın ayak oyunlarına meze olan yapılanmaların 17. Yüzyıl Aydınlanmasından aldıkları tek örnek ve takip ettikleri yol tanrı anlayışıdır. Nasıl ki kilise ile felsefe camiası arasında türlü münazaralar dönmüştür ve kilise her defasında din anlayışını revizyon etmek zorunda kalmıştır, işte Türkiye'de ki İslami kuşak projesinin uşakları da her geçen gün kendini, inandıklarını ikiyüzlülükle revizyon etmekten çekinmemektedir. Yine bu revisyonist, üç kağıtçılar arasından ileri gelenlerden birisinin "Başımıza Komünistlerde gelse olur, Kemalistlerde gelse olur, şeriatçılar gelse de olur." dediğini basından işittikten sonra yine U Dönüşlerinin hiç hız kesmeden devam ettiğini anladım. Yine İslami Kuşak projesinin aktörlerinin sertlikle karşı çıktığı Selefi itikadı ve Türkiye'de bulunan Selefi gruplarının hızla artması da tesadüf değildir. Kendilerini diğer tarikat ve oluşumlardan kendi tabirleriyle "beri" gören Selefilerin gruplaşmasında ki en büyük pay da yine iktidarındır. Tıpkı sol silahlı terör örgütlerine MİT ve diğer istihbarat birimlerinin devlet güdümünde kullanılmak üzere sızdırılması olduğu gibi, Selefi gruplarının da içerisinde istihbarat elemanlarının olduğu gayet açıktır. Fakat Selefi gruplarını diğer sol terör örgütlerinden ve İslami terör örgütlerinden ayıran en büyük faktör, kolay kolay çözünmemeleridir. Yapılanma içerisinde ki bağlılık aslında Allaha ve nizamına bağlılık olduğu için, tağut yani şirk olarak görülene karşı direnci ve mesafeyi getirmektedir. Türkiye'de gerek pasif, gerek aktif Selefi gruplarının içerisinde dış istihbarat servislerinin elemanları ve eğitimcilerinin olduğu da gerçektir. Ülkemizin düzensiz göçmen ve kaçaklarla ilgili olan sorunu sadece toplumsal ve ekonomik sorunlar değildir. Düzensiz göçmen ve kaçaklar milli güvenlik sorunudur. Sınırların kaçaklara açık olması yakın vade de terör eylemlerini tetiklese de, orta ve uzun vadede Türkiye'yi geri dönülmez iç savaşın, telafisi olmayacak kaosun içine sokacaktır. Türkiye'de ki radikal İslami kadroların çoğu Suriye, Suudi Arabistan, İran, BAE ve bir kaç ülke tarafından destekleniyor. Buna karşı siyasal İslamın aldığı önlem, İslami Kuşak gibi ellerinde patlayan, Türkiye'yi Araplaştırma, Arap kültürüne entegre etme çalışmalarıdır. İslami Kuşak projesi ellerinde patlamıştır diyorum çünkü; elleriyle kurdukları imam hatipler, yurtlar, kurslar ve ezberci müfredatlarla, Türk gençliğinin dönemin gerekliliği olan sorgulamayı hayatının merkezine yerleştirmesiyle birlikte ellerinde patlamıştır
     
 
what is notes.io
 

Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.