Notes

sich kleiden : giyinmek
abhangen von : bir şeye bağlı olmak
Rasen sprengen/ bewassern : çimleri sulamak
wozu : ne için
der Vorfahr : ata
Schneidegerate : kesici alet
anfertigen = herstellen, produzieren, erzeugen : imal etmek
schleifen :yontmak
bearbeiten : işlemek
die Flutschutzwehre : suların kabarmasına karşı koruma
einlassen : bırakmak
der Schiffsverkehr : gemi trafiği
beeintrachtigen = benachteiligen = nachteilig beeinflussen : kötü etkilemek
beschrankt : sınırlı
öffentlich : kamusal
das Mittel : kaynak
messen an + Dativ : bir şeye göre ölçmek
das Ergebnis = das Resultat : sonuç
erzielen = erringen = erlangen : elde etmek
das Kosten : maliyet, masraf
verursachen : neden olmak
*Ana cümle passiv ve özne varsa yan cümledeki isim cümleciği yapılarını eler !
weichen - wich - ist gewichen +D :yerini bir şeye bırakmak
der Karitalverkehr : sermaye, beklenti
die Transaktion : işlem
die Gegenleistung : karşılık
die Ware : mal
die Diensleistung : hizmet
die Forderung : alacak
die Verbindlichkeit : borç
die Wahrung : para birimi
die Bezug : alım
empfinden : duymak, hissetmek, görmek , (öyle) bulmak
der Gleichgewichtsensor : denge sensörü
registrieren : kaydetmek
die Bewegung : hareket
**enthalten (adjektiv) . bulunan
die Flüssigkeit : sıvı
drehen : çevirmek
*Boşluk başta verildiyse als sadece temporal anlamda olabilir.
weswegen : 1. nicin, 2. bu yüzden
beurteilen : hüküm vermek, değerlendirmek
das Werk : 1. eser, 2. iş, 3. atölye
schlüssig : kesin olarak
der Wal : balina
*es sei denn i koyduğumuz zaman virgül arkadan düz cümle gelmesi gerekir.
erneuern : yenilemek , yenileştirmek
das Paar : çift
ehe = bevor : meden önce
weshalb : niçin , bu yüzden
Anspruch auf +Akk : talep, hak, iddia
die Behandlung : 1. ele alma, 2 . muamele etme, 3. tedavi
durchführen : yapmak
der Stau : trafik tıkanıklığı
das Verhaltnis : 1. ilişki, 2. şart, 3. orantı
erschüttern = ins Wanken bringen : sarsmak
bestehen : var olmak, mevcut olmak
bestehen -aus : bir şeyden oluşmak
bestehen auf+ D = beharren auf +D : bir konuda ısrar etmek
bestehen in + D : bir şeyden ibaret etmek

********eintreten = sich erfüllen = sich verwirklichen = sich realisieren = sich bewahrheiten = sich vollziehen : gerçekleşmek ****

Finsternis : 1. karanlık, 2. tutulma
Schatten : gölge
treffen . çarpmak, vurmak
treffend : (adv) : uygun, isabetli
eine treffende Entscheidung : isabetli bir karar
zutreffend = richtig = korrekt : doğru, gerçek
der Körper: 1. vücut , 2. cisim
angeben : söylemek, ifade etmek
aufwühlen : etkilemek , karıştırmak, bulandırmak
* ob bağlacının açıkladığı kelimeler : Frage, klarung, Feststellung ** Temel cümlede özne ve nesne varsa isim cümleciği yapıları cevap olmaz.
sich finden : bulunmak
**Koşul cümlelerinde zaman prateritum olmaz.
der Kreis : daire, çevre
der Freundeskeis : arkadaş çevresi
Anwendung : kullanmai uygulama
das Gewachs : bitki
bitter schmeckend : tadı acı olan
das Heilmittel : şifalı ilaç
dienen als : işlev yerine getirmek
**muallak varsa ob, kesinlik varsa dass
wirkung : etkili
nur dann / erst dann -> wenn, als ve nachdem in korrelatıdır.
der Proband = die Versuchsperson : denek
halten für : olarak kabul etmek, saymak, görmek

Satz, .... zu inf -> boşluğa gelebilecekler: 1. um, 2. ohne, 3. anstatt, 4. als
beruhen auf : bir şeye dayanmak
gewaltig : devasa
das Reich = das Imperium : imparatorluk
beruhen auf = basieren auf +D : dayanmak
umfangreich : kapsamlı
der Fluss : akarsu
spenden : bağış yapmak
gewahrleisten : sağlamak, garanti etmek
vermuten : tahmin etmek
*doch : hem birinci hem ikinci grup bağlaçtır.
Er tut so, als ob er hier der Boss wære : O burda patronmuş gibi davranıyor.
Er tut so, als wære er hier der Boss : o burda patronmuş gibi davranıyor.
*Bağımsız cümlelerin başında ikinci grup bağlaç olmaz.
ausmachen : 1. darstellen ( oluşturmak) , 2. feststellen ( tespit etmek)
eindruckt : izlenim
Gestern war ich in einer kleinen Stadt, diese Stadt hat mich sehr beeindruckt. : Dün küçük bir şehirdeydim. Bu şehir beni çok etkiledi.
Eltern sollen oft in Anwesenheit ihrer Kinder Bücher lesen, dies kann ihre Kinder positiv beeinflussen. : Ebeveynler sık sık çocuklarının yanında kitap okumalı bu onları pozitif etkileyecek.
der Eindruck : izlenim, intiva
Ich habe den Eindruck, dass er ein guter Mensch ist. : Onun iyi bir insan olduğu izlenimindeyim.
umgehen mit : sorun olursa başa çıkmak, alet olursa kullanmak, insan olursa görüşmek , ingilizcedeki deal with gibi.
zunachst : ilk olarak
werden zu : dönüşmek ( bir şey haline )
die Unterkunft : barınak
fliehen - floh - ist geflohen . kaçmak
zerstören : tahrip etmek
mal .. mal : kah kah, bazen bazen
besiegen : yenmek, alt etmek
zwar -> aber, jedoch, trotzdem, allerdings , dennoch, des ungeachtet, nichtsdestotrotz, nichtsdestominder, nichtsdestoweniger kullanılabilir.
wiederum : yeniden , tekrar , buna karşın, diğer taraftan

Ich bin mir sicher, dass ... : Eminim ki
Ich bin mir nicht sicher, ob/ Fragewort : Emin değilim...

um erfolgreich am Markt bestehen zu können : piyasada ayakta kalabilmek için
überliefert : günümüze kadar aktarılan
beherrschen : hükmetmek, hakim olmak, iyi anlamak ( bir şeyden)
**münden in + Akk : bir şeyle sonuçlanmak
Yeşilırmak mündet in das Schwarzmeer : Yeşilırmak karadenize dökülür.
der Anspruch : talep, hak
wenn / so-dann
Verschrankung : çaprazlama
**weben - wob - hat gewoben : dokumak
das Gewebe : doku
der Vorschlag : teklif, öneri
1. sei es / sei es,
2. sei es / oder,
3. ob / oder : ister ister
4. ob / ob:
Bu dört ifade ister ister , gerek gerek anlamındadır.
Jeder Mensch ist sterblich, ob reich ob arm : İster zengin ister fakir olsun bütün insanlar ölümlüdür.
Agilitat : atiklik, canlılık

**zukommen = zustehen = zufallen +D : verilmek, atfedilmek
Sie bringt ihren Rock zu chemischen Reinigung, da er sehr schmutzig ist.
Sie bringt ihren Rock zur chemischen Reinigung, damit er sauber wird.
ameise : karınca
Sonnenfinsternis : güneş tutulması
Einbuße = der Verlust : kayıp
werden zu : haline dönüşmek
fiil sondaysa insofern : mesi açısından, mesi bakımından olarak tercüme edilir.
die Vergütung: karşılık, ücret
abführen : transfer etmek
der Gewinnabführungsvertrag: kar transfer sözleşmesi
die Bürger : vatandaşlar
dünn : ince anlamındadır ancak yerleşimde kullanılırsa seyrek anlamına gelir.
Vernunft : akıl
nun :şimdi
Menschenrechte : insan hakları
Selbsbestimmungsrecht : kendi geleceğini tayin etme hakkı
demnach / demzufolge : buna göre
Welthandel : dünya ticareti
der Landwirt : çiftçi
erfordern : gerektirmek
schweben : havada asılı durmak