Notes

Hâlâ çok yoğun musun?
Yaramaz kedi yavrusu olmak istiyorum biraz.
Mesela, seni kıskanıyorum. O seni üzenleri, kıranları var ya öldüresim var. Kızların saçlarından tutup duvara sürteceksin, erkeklerin de saçlarını teker teker sökeceksin. Bir şey soracağım. Bir kaç şey de olabilir.
Ben sana çok değer veriyorum farkında mısın? Çok seviyorum. Çok söyleyince kaybedeceğimden korkuyorum, söylemezsem tamamen kaybedeceğimden. Kaybedeceğimden korktuğum için kaybedeceğimden de korkuyorum. Yani böyle kaybetmek işte. Sen benim ilk ve tek abimsin. Belki de son. Onun için böyle çok çok çok çok çok ama anlatılamayacak kadar , yetmeyecek kadar çok seviyorum. Böyle şu üzgün şeyi yapıyorsun ya, canımdan can gidiyor sanki. Gülümsediğinde zaten buralar hep cennet oluyor. Nokta koymanı sevmiyorum ama koymamanı da sevmiyorum. Kırarım diye biraz daha samimi olmak hiç istemiyorum. Yani biraz da , çok samimi olursak daha erken kaybedeceğimi düşündüğüm için. Bırakmam deme, Mavi Bahar'da öyle demişti. Bıraktı ama... :)
Başkalarıyla konuşmanı sevmiyorum! Ama buna karışamam. Benim herkese yettiğim gibi , sen de hepimize yetersin herhalde. Yani bana yetmiyor da. Aşırı kıskanç bir şeyim. Arada gösteririm bu kıskançlığı.
Ünlem koyuyorum ya bazen. Hıh. Sonra okuduğumda ukala şey diyorum kendime. Ne alaka bilmiyorum. Çok ayıp, abiye ünlem kullanılmaz. Abiye trip de atılmaz. Atarlı da davranılmaz. Hiç küsülmez de ama;
http://i.hizliresim.com/Epo5YA.jpg
İşte seviyorum ben.
Ben niye seviyorum seni sahi? Ben de bilmiyorum. Seviyorum işte. Böyle... ıı... hıh. Türünün tek örneğisin işte. Masumsun. Öyle diğer insanlar bir şey yaptığında onlar hakkında düşündüklerimi sana karşı düşünemiyorum. Ne bileyim, kafamdaki şey de seni çok seviyor. Ona da kızıyorum. Sadece ben sevebilirim. Hayallerim de çok seviyor seni. Fındık da. :) En çok Fındık biliyor zaten beni, sabah akşam her şeyi ona anlatıyorum. Sonra da zavallı öyle dönüp duruyor. Bir de ne diyeceğimi unuttum bak. Haa bir dee, annemden sonra telefon numarasını ezberlediğim tek insansın. Babamınkini bile ezberleyememiştim. Garip sanırım. Böyle sanki bir anda yanına gelecekmiş gibi bir güç var sanki. Hayallerim o kadar gerçekçi görünüyor ki. Kendini tatlı görmemen ıı şey aslında haksızsın işte. Tatlısın, bitanesin, muhteşemsin. Ondan kızdım sana demiştim. Muhteşem olan tek insansın sen zaten. Yani... Böyle yazarak da anlatılmıyorsun ki sen. Anlatılmaz yaşanır falan. :D Balık bakabilir misin ki sen? Sana da bir tane alalım bakabileceksen. Sadece günde iki defa hava kararmadan yemi verilecek. Bir de 15 günde bir suyu değiştirilecek. Tam dert dökme hayvanıdır. Ablam söylemişti balıkları aldığımızda, yürüyüşe gittiğimde onları da götüreceğim demişti. Ama aldığımız gün eve geldiğimizde istemiyorum onları dedi, ondan sonra benim oldular. İsimlerini Alpay ile koyduk biz. Prenses ve Fındık. Prenses öldü, herhalde Selin'i bitireceğimi anladı da öldü. Fındık yaşıyor. Benim tek umudum zaten O'na dair. Balıkları ve hayatımı karşılaştırmam saçma ama Hayal işte... :) Neyse, ne diyorduk. İşte balıklar güzeldir. Onu seversen ve korkutmazsan bir de arada klasik şarkılar açıp dinletirsen seni çok severler. Durgun oldular mı da üzülmüşlerdir. Yalnız bırakacaksın o zaman. Güneşin önünde durmayı seviyor Fındık mesela. Ben de salondaki masada bırakıyorum. Kuş alma. Onlar da kediler gibi nankör. Ben değilim ama bak. Benim iki kuşum öldü. Biri de kaçtı. Aslında haklılar, kafese tıkılmalarını ben de istemem. Kim ister ki kafeste bir hayat? Özgürlük olmadan... Ama bak o kuşlara çok iyi bakıyorduk biz. Reklamları seviyorlar diye reklamları bile izliyordum onlarla ya. Biz kedi alalım. Küçük bir kedi yavrusu. Ya da en iyisi biz tavuk bakalım... :D Yumurta seversin değil mi? Hıh, yumurtalar da taze gelir. Mükemmel. Görüyorsun değil mi? Böyle dolunca konudan başka bir konuya -baya alakasız konulara - geçebiliyorum. Sonra da konuştukça konuşuyorum. Aslında yazıyorum. Yani çünkü ben konuşamam. Yani konuşabilirim ama hep sessiz olduğum için sesimi tanımıyorum ve garip geliyor. Bir de heyecanlanıyorum sesli konuşuyorsun sonuçta. Böyle kelimeleri birbirine karıştırıyorum. Ya işte böyle çirkin bir ördek yavrusu var, muhteşem olan bir insanı seviyor çok. Değer veriyor , o işte yani. Çirkin ördek yavrusunu sever misin? Ben seviyorum. Elimde olan tek hikaye kitabı. Onu da kuzenim vermişti. Küçük olanı ve en sevdiğim. Onu da sana göndereceğim. Hahah beni hatırlarsın gördükçe... =) Küçük prensi okudun mu? Umarım almamışsındır. Ben alacağım. Meryem ile çok mu samimisiniz? Delavida var bir de. Ece sanırım, Ece abla hatta. Nurefşan? Sanırım adı oydu. I-ıh , kıskançlıktan delirme noktasına geliyorum bu yüzden. Tamam sustum. Kıskançlık yok. Kıskançlığa da tıp. Biz de tıp oynuyorduk önceden kuzenlerimle. Yani ilk gülen gibi bir şeydi aslında. Ben hep kaybederdim. Çünkü oyun olunca gülme krizi geliyor. Aslında kendimi tanımıyorum. Ne biliyim fotoğraflara baktığımda bu kim diyorum. Değişik bir şey. Yazdıklarımı da okuyacağım bir bitsin de, bunu ben mi yazdım diye düşünürüm ben yine. Yabancı geliyor. Benimle nasıl? Şey var, okuduğum kitaplarda bazen görüyorum da ben de kaçık mıyım ki acaba. Bak bazı davranışları dengesiz olanmış kaçık da. Dengesizim ben de zaten. Bir öyle bir böyleyim. Sen de var ya nasıl bir şey yapıyorsan sana karşı gülümsemediğimde kendime kızıyorum. Vicdan azabı resmen ya. Sana gülümsememek de olmuyor zaten. Kelebekler dans ediyor sonuçta hep. Sabah ilk aklıma gelen kişi olduğun için şanslısın. Senden önce fındık vardı ilk aklıma gelen. Fındık da ikinci sırada şimdi. İnsanlar hiç anlamıyor, bazı insanlar da demiyorum artık. Direk insanlar, seversem güzel severim diyorum. Ama gidiyorlar. Gerçekten güzel severim ama ben... En çok da seni seviyorum. Mavi Bahar'ı da seviyordum. Ama onun hakkında güzel şeyler söylemediler ve sonra o tamamen değişik bir kişi gibi göründü gözüme. Ama hata yapmışım. O iyi bir insan. Sen de iyi bir insansın. Ve siz Mavi Bahar, Sarı Mayıs 'ım olarak benim en sevdiklerimsiniz. Şey aslında ben ona bazen anne derdim. O bunu seviyordu. Sen de baba gibi işte. Sustum tamam. Çok hayal kuruyorum ben.