NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io

UŞANKA (Devam)

Tramvay yolunda bir karaltı var, hareket ediyor, üç dört metre ötemde. Gözlerimi kısıp ne olduğunu anlamaya çalışıyorum ancak gözlerimin numarası mı büyüdü nedir, seçemiyorum. Bir taksi geliyor uzaktan. Karaltıya nur gibi iniyor aracın farı. O da ne, bir fare! Pıtı pıtı yürüyor. Ama dikine dikine yürüyor, şoför de dikine giden farenin üzerine sürüyor. Galiba görmedi, ezdi ezecek. Fare hala dikine gidiyor, çılgın! Hışımla kalkıp taksiye dur işareti yapıyorum, yirmi otuz santim mesafe ile duruyor. Bu sırada kahveyi biraz üzerime döküyorum tabii ama önemli olan farenin canı, varsın dökülsün kahve. Faremiz de sonunda tehlikeyi fark etmiş olacak ki yolun kenarına geçiyor. Taksi şoförü camı indirip “O neydi?” diye soruyor, “Dikine giden çılgın bir fare!” diyorum, gece gece dikine giden çılgın fare katili olmasını engellediğim için teşekkür edip yoluna devam ediyor. Taksici gidince fareyi arıyor gözlerim, nereden çıktı acaba? Ulan eksi birinci katta oturmak farelerle yaşamayı gerektiriyor olmasın bir de canım kardeşim!

Fareyi buluyorum, yine pıtı pıtı gidiyor. İki kedi fırlıyor mahalle sakinlerinin yaptığı karton yuvalarından. “Aha, diyorum, fareyi ezilmekten kurtardık ama kedilere yem olmaktan kurtaramadık.” Yalnız bir dakika, durum pek beklediğim gibi gelişmiyor. Hayvanların tabiatları değişmiş, şehir yaşamına ayak uydurmuşlar vesselam. Nasıl ki köpekler kedileri kovalamıyor, kediler de köpeklerden kaçmıyorsa bu iki kimyası değişmiş kedi de fareyi kovalamıyor. Peşinden gidiyorlar, takip ediyorlar ama dokunmuyorlar. Çok komikler yahu. Pıtı pıtı yürüyen farenin arkasında pıtı pıtı yürüyen iki kedi. Beni bir gülme alıyor, takılıyorum peşlerine. Pıtı pıtı yürüyen farenin arkasında pıtı pıtı yürüyen iki kedi. Pıpı pıtı yürüyen iki kedinin arkasında da pıtı pıtı yürüyen bir insan. Fare bizi nereye götürürse oraya gidiyoruz. Daire çiziyor fare, kediler dönüyor, ben dönüyorum. Sonra fare küçücük bir delik bulup kendini sokuyor oraya. Kedilerin sığamayacağı kadar küçük bir delik. Kediler deliğin başında bekliyor.

Saat 04.00 suları. Kediler bekleyedursun, ben bankıma geri dönüyorum. Epey de uzaklaşmışız yahu. Bizi gören var mı acaba diye kendi kendime gülerken ara sokaktan 'ushankalı' bir kız çıkıyor. (Milat. İsa doğuyor.)

Neden bilmiyorum, durakalıyorum. (IV. Yüz yıl. Kavimler göç ediyor.)

Neden bilmiyorum, durakalıyor. (V. Yüz yıl. Roma İmparatorluğu ikiye bölünüyor.)

Neden bilmiyorum, gözlerine bakıyorum, gök mavisi. (VI. Yüz yıl. Yeni krallıklar doğuyor.)

Neden bilmiyorum, gözlerime bakıyor, hala gök mavisi. (X. Yüz yıl. Toprak sahibi baronlar güçleniyor.)

Safi sessizlik hakim geceye. Kulağımdaki müzik tınılarına ne oldu, o neden sustu, acaba şarjım mı bitti? ( XIII. Yüz yıl. Magna Carta ile birlikte kral gücünü kaybediyor.)

Bittiğini neden fark etmedim? (XIV. Yüz yıl. Feodalite hüküm sürmeye başlıyor.)

Şu an sanki nefes almıyor gibiyim. (XV. Yüz yıl. Krallık kilisenin yetkilerini de eline alıp gücünü yeniden artırıyor.)

Nasıl anlatsam? (XVI. Yüz yıl. Rönesans hareketleri baş gösteriyor.)

Yani zaman durmuş ya da zamanın akış hızı saniyenin milyonda birine kadar yavaşlamış gibi. (XVIII. Yüz yıl. Burjuvazi ayaklanıyor Fransız İhtilali gerçekleşiyor.)

Yutkunmak bir asır sürerken elimdeki bardağın sıcaklığı vücuduma aniden yayılabiliyor, bu nasıl mümkün olabilir? (XIX. Yüz yıl. Ulus devlet düşüncesi yeşeriyor.)

Başında siyah bir ushanka var, kulaklarını indirmiş. Saçının perçemi düşmüş şapkasının önünden. (XX. Yüz yıl. Birinci Dünya Savaşı başlıyor.)

Beyaz bir teni var, dünya haritasındaki Grönland kadar beyaz. (XX. Yüz yıl. Büyük Buhran yaşanıyor.)

Sert bakıyor, o an istese tüm sinirini benden çıkarabilirmiş gibi. (XX. Yüz yıl. İkinci Dünya Savaşı başlıyor.)

Korku salıyor içime, Hobbes duyuyor musun? “Güvenlik ihtiyacı duyuyorum Hobbes!” diye bağırıyorum içimden. (XX. Yüz yıl. Barış anlaşmaları imzalanıyor.)

Zaten dışımdan haykıramıyorum çünkü konuşmaya kalksam kaç yüzyıl sürecek bu çığlık bilmiyorum. (XXI. Yüz yıl. 2016 yılının dördüncü günü gecesi ya da beşinci günü sabahı geliyor.)

Uşankalı kız yüzyıllar sonra görüş açımdan çıkıyor. Zamanın akışı normale dönüyor. Üç saniyeden kısa süren üç adımda sokağın karşısına geçiyor. Başımı öne eğiyorum. Adımlarımı yavaşlatıp yere bakarak bir derin iç çekiyorum. Aklımda birden siyah fon üzerine beyaz yazılmış “NEDEN?” beliriyor. Ne neden? Neden yalnızsın mı demek istiyor, yoksa neden onunla değilsin mi? Belki tamamen başka bir “neden?” Neden çalışmıyorsun? Neden mutlu değilsin? Neden susuyorsun? Neden! Bilinçaltım her bir neden’in ayrı bir cevabı olduğunu biliyor, kendime itiraf etmemi istiyor. Bu yüzden beni en zayıf olduğum anda vuruyor. Bu arada kulağımda da çığlık çığlığa bir şeyler oluyor. Ne oluyor? Sanırım çalan şarkı bir film müziği, karakter haykırarak eşlik ediyor şarkıya. İçindeki tüm NEDEN?’leri boşaltıyormış gibi bağırıyor. Galiba ben de bağıracağım.

“I never dreamed that I'd love somebody (affedersiniz) like you
I never dreamed that I'd lose somebody like you
No I don't wanna (bakabilir misiniz) fall in love
With you”

Bağıramadım. Çığlıkların arasına bir şeyler kaçıyor, ne olduğunu anlayamıyorum. Başımı gayri ihtiyari sola çeviriyorum. Uşankalı kız, bana bakıyor, eli havada. Bir şey diyor sanki. “Bakar mısınız?” Tepki vermiyorum, henüz ne olduğunu idrak edebilmiş değilim. Dikine giden çılgın fare gibi üzerime geliyor, “Merhaba!” diyor. “Merhaba?” diyorum ama kulağımdaki haykırışlardan ne dediğimi duymuyorum. Belki yalnızca içimden demişimdir, bilmiyorum. “Ateşiniz var mı?” diye soruyor, ağzını okuyorum. Daha sigaram bitmemiş, gülümseyip uzatıyorum mavi çakmağımı. “Var!” diyemiyorum ki, hala ağzımı açabilmiş değilim. O sigarasını yakarken ben de sonunda kulaklığımı çıkarmayı akıl ediyorum. Hareketimi gören uşankalı kız “Ne dinliyorsun?” diyor, derin bir nefes alıp “Bilmiyorum, diyorum. Birileri çığlık atıyor, seslenmeseydin ben de haykıracaktım.” Soğuk yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluşuyor. “Bir dudak bu kadar asil kıvrılamazdı herhalde” diye geçiriyorum içimden. Metrobüse nasıl gidileceğini soruyor, “24 saat çalışıyormuş değil mi?” diye de ekliyor. Mağrur asilzademiz. Yolu kabaca tarif edip metrobüsün 24 saat çalıştığını ama bu saatlerde seferlerin nadir olduğunu söylüyorum. Teşekkür ediyor. Bir teşekkürü içimi ısıtmaya yetiyor, ama o bunu bilmiyor. Çünkü soğuk bakışlarımın altında neler olduğunu göremiyor. Ben de onun soğuk bakışlarının altında neler olduğunu bilemiyorum. Gök mavisi gözleri gözlerime, zeytin siyahı gözlerim gözlerine donuk ifadelerle bakıyor. Birbirimizden nefret ediyor gibiyiz.

Sorusunu cevaplamış olmama rağmen gitmiyor. Sigarasından bir nefes daha çekiyor. “Yorucu bir gün müydü?” deyiveriyorum. Böyle bir şey düşünmemiştim, ben sormadım! Ben, bilerek sormadım! Gitmesini istemiyorum... Gülümsüyor, başıyla onaylıyor. Susuyorum. Merak ediyorum. Tüm gününü, benimle karşılaşmadan önceki tüm günlerini, daha sonra yaşamak istediği tüm günlerini anlatmasını istiyorum. Anlatmaya başlasa iki bin yıl daha dinleyebilirim, ama o bunu da bilmiyor. Zeytin siyahı gözlerim gök mavisi gözlerine donuk ifadelerle bakıyor.

Kendini atar gibi oturuyor banka, oturuyorum yanına. Daha fazla ayakta kalacak gücü kendinde bulamadığını, zaten tüm gün ayakta olduğunu, bu halde metrobüse nasıl yürüyeceğini bilmediğini söylüyor. Gideceği yerin uzak olup olmadığını soruyorum. Metrobüsten indikten sonra nereye gideceğini bilmediğini söylüyor. Taksiyle gitmesini söylüyorum. Dönüyor yüzünü başında uşankasıyla, bakıyor bana. Bana mı bakıyor yoksa çok uzaklara mı bilmiyorum. Gözleri bende, ama gördüğü başka bir şey sanki. Esniyor. “Şu an hiçbir şey istemiyorum biliyor musun? Kendimi rahatlamış hissediyorum. Şu şekilde iki bin yıl daha oturabilirim” diyor. “İki bin yıl?” diyorum. Gözlerim açılıyor, bakışlarımdaki donukluk yavaş yavaş canlanmaya başlıyor. Diz kısmı yırtık olan pantolonun altından dizindeki kanın pıhtılaştığını görüyorum. Bugün neler olduğunu daha çok merak ediyorum. Ama aklımdan bunlar geçerken ağzımı açıp 'isterse metrobüse bırakabileceğimi, isterse kesinlikle yanlış anlamasın ama taksi parasını verebileceğimi' söylüyorum. Mağrur asilzademiz elbette reddediyor bu teklifi. “Öyleyse şu şapkanı biraz daha indir de üşüme.” diyorum. “Ellerimi başıma götüremem.” diyor üşengeç bir ses tonuyla. Uşankasının iki kulağından tutup yavaşça indiriyorum aşağı. Elime şapkanın tüyü bulaşıyor.

Konuşmadan oturuyoruz bir süre. Gülmeye başlıyor, bir şey söyleyecekmiş gibi bana bakıyor, yeniden gülüyor. Ne olduğunu soruyorum, “Yahu sen neden pijamalısın, hem de bu soğukta?” diyor. “Cemiyetiz biz, diyorum. Geceleri pijamayla dışarı çıkarız. Nöbet usulü vardır. Bugün bu bölgenin nöbetçisi bendim. Şu an birçok pijamalı ahbabımız şehrin caddelerinde dolaşıyor.” Susuyor. İçimden “Daha ne kadar saçma bir cümle kurabilirdim!” diye dövünürken söylediklerimden hiçbir şey anlamadığını gösteren gözleriyle karşılaşıyorum. Bakışlarındaki o saflığı kelimelerle anlatmam mümkün değil sevgili okuyucum. Bu durum ya benim lisan üzerindeki yetersizliğimden kaynaklanıyor ya da o bakışların eşsizliğinden.

Yeni bir teklif sunuyorum. Kendini daha iyi hissedene kadar ya da ulaşım araçları seferlerine başlayana kadar burada oturabileceğimizi, isterse hemen şurada olan evimden de içecek sıcak bir şeyler getirebileceğimi söylüyorum. Gülümsüyor. Bu ne anlama geliyor? Kalkıp eve mi gideyim, yoksa kalıp oturmaya devam mı edeyim? Oturmaya devam ediyorum. Belki gülümseyerek “Olur bir kahve içerim” demek istemişti, ama hayır. Yanından kalkmak riskli ve ben bu riski göze alamıyorum.

Sürekli esniyor. Gözleri de yarı kapanık. Yarı aralık gözleriyle bakıyor, bir şeyler anlatır gibi. Yarı aralık gözleriyle bakıyor, çekinmeden. Yarı aralık gözleriyle bakıyor, konuşmuyoruz. Susarak anlaşıyoruz. Kapanıyor gözleri, on saniye sonra yeniden açılıyor. Galiba şurada sızacağını söylüyor. Taksi teklifimi yineliyorum, reddediyor. Teklifimi reddettiğine bir yandan seviniyorum çünkü taksicilere de güvenemiyorum. Takside uyuyakalacak, sonra başına ne gelecek kim bilir. Ayrıca gitmesin ya işte, daha güzel ne olabilir? Gözleri kapalı, uyuyup uyumadığını kontrol ediyorum. Uyuyor gibi görünüyor. Aceleyle eve gidip battaniye alacağım, ama cesaret edemiyorum. Beni korkutan döndüğümde onu bankta görememe ihtimalim anlıyor musun Hobbes? Sessizce ama ani bir hareketle doğruluyorum yerimden, hemen eve gidip kalın bir battaniye alıyorum. Apartmandan çıkarken duyduğum heyecan gün içinde yaşadığım tüm heyecanlardan daha öte. Sıra dışı. Yürüyorum ama beni oraya götüren ayaklarımı hissetmiyorum. Köşeyi dönüyorum... ve... orada! Bıraktığım gibi. Yatıyor. Sessizce oturup battaniyeyi örtüyorum. Gözleri aralanıyor, “Sen ders çalışıyordun, engel olmayayım.” diyor. “Oluyorsun.” diye karşılık veriyorum. Gülüyor, gözleri kapanıyor. Başında uşankası, soğuk beyaz teni, minik kırmızı burnu ve güzel yüzüyle bir melek uyuyor.

İzliyorum… İzliyorum… İzliy… İzl… İ…

Saat 06.00 suları. Gözlerimi açıyorum. Üşümüşüm. Ne üzerimde battaniye var ne de yanımda biri. Ama ellerimde şapkanın tüyleri...

SON
     
 
what is notes.io
 

Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.