Notes
![]() ![]() Notes - notes.io |
Spinoza ve İbn Arabi, Batı ve Doğu dünyalarının önemli filozofları arasında yer alırlar. İki farklı dönemde yaşamış olsalar da, her ikisi de Tanrı kavramını ve evrenin doğasını açıklamak için benzersiz felsefi yaklaşımlar geliştirdiler. Spinoza, panenteizm olarak bilinen bir görüş benimsemiştir. Ona göre, Tanrı evrenin doğasının bir parçasıdır ve her şey Tanrı'nın bir ifadesidir. İbn Arabi ise, Vahdet-i Vücud olarak bilinen bir teoriye inanmıştır. Buna göre, evren Tanrı'nın bir yansımasıdır ve Tanrı her varlıkta mevcuttur. Her iki filozofun düşünceleri arasında ilginç benzerlikler ve farklılıklar vardır. Bu makalede, Spinoza'nın panenteist tanrısı ile İbn Arabi'nin Vahdet-i Vücud anlayışının karşılaştırılması yapılacak ve her iki filozofun yaklaşımları arasındaki benzerlikler ve farklılıklar ele alınacaktır.
• İki filozofun kısa biyografileri
• Spinoza ve İbn Arabi, farklı zamanlarda ve farklı coğrafyalarda yaşamış olan iki önemli filozoftur.
Baruch Spinoza, 1632 yılında Hollanda'nın Amsterdam şehrinde doğdu. Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Spinoza, genç yaşta Talmud ve felsefe eğitimi almaya başladı. Ancak, Talmud'daki geleneksel Yahudi öğretilerinin yanı sıra, Descartes ve Hobbes gibi filozofların düşüncelerine de ilgi duydu. 1656 yılında, Yahudi cemaati tarafından dışlanarak, felsefi görüşleri nedeniyle aforoz edildi. Bu olayın ardından, felsefi çalışmalarına devam etmek için ailesinin yanından ayrıldı ve çeşitli işlerde çalışarak hayatını sürdürdü. 1677 yılında ölen Spinoza, felsefesiyle modern düşüncenin önemli bir figürü olarak kabul edilir[1].
Muhyiddin İbn Arabi, 1165 yılında Endülüs'te doğdu. İslam felsefesi ve tasavvuf alanında önemli eserler veren İbn Arabi, Arap dünyasında "Şeyh-el Ekber" (Büyük Şeyh) olarak anılır. Genç yaşta felsefe ve tasavvuf öğrenmeye başlayan İbn Arabi, farklı ülkelerde seyahat ederek öğrenimini sürdürdü. Tasavvuf öğretilerinde önemli bir yeri olan "vahdet-i vücud" doktrinini benimsedi ve bu doktrinin geliştirilmesinde önemli bir rol oynadı. İbn Arabi, 1240 yılında Suriye'de hayatını kaybetti[2].
II. SPİNOZA'NIN PANANTEİZMİ
• Tanrı'nın doğası ve nitelikleri
• Spinoza'nın Panenteizm kavramı, Tanrı'nın doğasının ve evrenin bir bütün olarak algılanması üzerine kurulmuştur[3]. Spinoza'ya göre, Tanrı her şeyi kapsayan bir bütünlüktür ve var olan her şey, Tanrı'nın kendisidir. Bu nedenle, Spinoza'nın Panenteizmi, Tanrı'nın evrende her şeyi kapsayan bir bütünlük olarak görülmesine dayanır[4].
Spinoza, Tanrı'nın doğasının ve niteliklerinin anlaşılması için önce Tanrı'nın varoluşunu ele alır. Tanrı, var olan her şeyin kaynağıdır ve evrenin yaratıcısıdır[5]. Ancak, Spinoza'ya göre Tanrı, sadece yaratıcı değil aynı zamanda yaratılanların da bir parçasıdır[6]. Tanrı'nın doğası, evrende var olan her şeyin birbirine bağlılığına dayanır. Evrende her şey birbirine bağlıdır ve Tanrı'nın varlığı, her şeyin var olmasını mümkün kılar. Bu nedenle, evrende var olan her şey, Tanrı'nın bir ifadesidir ve evren, Tanrı'nın bir yansımasıdır[7].
Spinoza, Tanrı'nın belirli niteliklerini de tartışır. Tanrı, her türlü özellik ve niteliğe sahip olması gereken bir varlıktır, çünkü Tanrı her şeyin kaynağıdır. Bu nedenle, Tanrı her şeyde mevcuttur ve evrenin her parçasında kendini gösterir. Tanrı aynı zamanda, sonsuz bir bilgi ve güce sahiptir. Tanrı her şeyi bilir ve her şeyi yönetir[8].
Spinoza'nın Panenteizmi kavramı, Tanrı'nın evrende her şeyi kapsayan bir bütünlük olarak algılanması fikrine dayanır. Tanrı, evrenin yaratıcısı olduğu gibi aynı zamanda evrende var olan her şeyin bir parçasıdır. Tanrı'nın doğası, evrende var olan her şeyin birbirine bağlılığına dayanır ve Tanrı evrenin her parçasında kendini gösterir. Tanrı, sonsuz bir güce ve bilgiye sahip olması gereken bir varlıktır ve evrende var olan her şey, Tanrı'nın bir ifadesidir[9].
• Evrenin Tanrı ile ilişkisi
• Spinoza'nın Panenteizm kavramı, evren ve Tanrı arasındaki ilişkiyi anlamak için merkezi bir rol oynar. Spinoza'ya göre, evren Tanrı'nın kendisidir ve evrenin varlığı, Tanrı'nın varlığına bağlıdır[10]. Ancak, Spinoza'nın Panenteizm anlayışı sadece evrenin Tanrı'nın bir parçası olduğunu söylemekle sınırlı değildir.
Spinoza'ya göre, Tanrı ve evren arasındaki ilişki, madde ve zihin arasındaki ilişki gibi düşünülebilir. Evren, Tanrı'nın bir ifadesidir ve Tanrı, evrende var olan her şeyin nedeni ve kaynağıdır[11]. Evren, Tanrı'nın varoluşu ve niteliklerinin bir yansımasıdır. Ancak, evren sadece bir yansıma değildir, aynı zamanda Tanrı'nın bir parçasıdır.
Spinoza'ya göre, Tanrı evrenin doğasında kendini ifade eder. Evrenin her parçası, Tanrı'nın bir ifadesidir ve Tanrı evrende var olan her şeyi kontrol eder[12]. Bu nedenle, evrende gerçekleşen her şey Tanrı'nın iradesi doğrultusunda gerçekleşir. Spinoza'ya göre, bu anlayış, Tanrı'nın tüm evrene müdahale eden bir varlık olduğu anlamına gelmez. Bunun yerine, Tanrı evrenin doğasında mevcut olan bir güçtür ve evrenin her parcasında kendini ifade eder.
Spinoza'nın Panenteizm anlayışı, Tanrı ve evren arasındaki ilişkiyi kavramak için madde ve zihin arasındaki ilişkiye benzetilir. Madde ve zihin, birbirine bağlıdır ve birbirlerinin bir ifadesidirler. Madde, fiziksel evrenin parçasıdır ve zihin, düşünce ve bilincin kaynağıdır[13]. Benzer şekilde, evren Tanrı'nın bir ifadesidir ve Tanrı evrenin her parçasında kendini ifade eder[14].
Spinoza'nın Panenteizm anlayışı, Tanrı ve evren arasındaki ilişkinin özünü anlamak için öncelikle Tanrı'nın doğasını ve evrenin doğasını anlamak gerektiğini söyler[15]. Tanrı, sonsuz bir varlık olarak her şeyi kapsar ve evrenin kaynağıdır. Evren, Tanrı'nın bir yansıması ve bir parçasıdır. Bu nedenle, evrende var olan her şey, Tanrı'nın varlığına ve niteliklerine bağlıdır.
• İnsanın konumu ve özgürlüğü
• İnsanın konumu ve özgürlüğü, Spinoza'nın felsefesinde merkezi bir konumdadır[16]. Spinoza'ya göre, insan doğanın bir parçasıdır ve her şeyin Tanrı'nın bir ifadesi olduğu evrende var olur[17]. İnsanın özgürlüğü, kendi doğasına uygun davranarak ve Tanrı'nın yasalarına uygun olarak yaşamasina bağlıdır[18].
Spinoza, insan doğasının iki temel güdüsü olduğunu düşünür: İlke (conatus) ve akıl. İlke, hayatta kalmak ve kendini korumak için doğal bir güdüdür[18]. Akıl ise, insanın kendini tanıması ve doğanın yasalarını anlaması için gereklidir[19]. Spinoza'ya göre, insanın özgürlüğü, akıl tarafından yönlendirilen eylemlerle elde edilebilir[20].
Ancak, Spinoza'ya göre insanın özgürlüğü, sadece kendi doğasına uygun olarak davranarak elde edilebilir[21]. İnsan, Tanrı'nın yasalarına uygun olarak hareket ettiği sürece özgürdür[22]. Bu nedenle, insanın özgürlüğü, insanın doğal güdüleri ile uyumlu olan eylemlerle elde edilir[23].
Spinoza'ya göre, insanın konumu evrendeki diğer varlıklarla eşittir. İnsan, doğanın bir parçasıdır ve evrendeki her şeyin birbirine bağlılığına dahildir[24]. Bu nedenle, insanın konumu, evrende var olan diğer varlıklarla aynıdır ve hiçbir varlık diğerinden üstün değildir.
Spinoza'ya göre insanın özgürlüğü, kendi doğasına uygun olarak ve Tanrı'nın yasalarına uygun olarak hareket etmesine bağlıdır. İnsanın konumu, evrendeki diğer varlıklarla eşittir ve evrende her şey birbirine bağlıdır[25].
III. İBNİ ARABİ'NİN VAHDET-İ VUCÜD ANLAYIŞI
• Varlık ve yokluk
• İbn Arabi'nin Vahdet-i Vücud (Varlık Birliği) anlayışı, İslam felsefesi ve tasavvuf geleneğinde önemli bir yere sahiptir. Bu anlayışa göre, evren ve içindeki her şey Allah'ın varlığına dair bir yansımadır ve her şey aslında Allah'tan gelir. İbn Arabi'ye göre, varlık ve yokluk birbirinin zıddı değil, aksine birbirine bağlıdır ve varlık sadece Allah'ın varlığından kaynaklanir[26].
İbn Arabi'ye göre, Allah'ın varlığı, insan zihninin kavrayabileceği tüm varlıkların kaynağıdır[27]. Allah, her şeyin özünde var olan bir varlıktır ve evrende var olan her şey, Allah'ın sıfatlarının bir yansımasıdır. Bu nedenle, her varlık Allah'ın bir tecellisidir ve aslında Allah'ın varlığından kaynaklanır[28]. İbn Arabi'ye göre, Allah sadece varlıkların değil, yoklukların da kaynağıdır. Yokluk da Allah'ın sıfatlarının bir tecellisidir ve yokluğun var olabilmesi, Allah'ın varlığından kaynaklanır[29].
İbn Arabi, varlık ve yokluk arasındaki ilişkiyi "eşyanın birliği" (vahdet-i mevcud) kavramı ile açıklar[30]. Bu kavram, varlık ve yokluğun birbirine karşıt değil, aksine birbirini tamamlayan iki yönüdür[31]. İbn Arabi'ye göre, her varlık Allah'ın varlığından kaynaklanır ve Allah'ın sıfatlarının bir yansımasıdır[32]. Bu nedenle, varlık Allah'ın varlığına yönelirken, yokluk ise Allah'ın sıfatlarından birine yönelir[33]. Varlık ve yokluk arasındaki bu ilişki, evrendeki her şeyin Allah'ın bir tecellisi olduğunu ve her şeyin Allah'a ait olduğunu vurgular[34].
İbn Arabi'ye göre, varlık ve yokluk arasındaki bu ilişki, insanın özgürlüğü ile de bağlantılıdır[35]. İnsan, Allah'ın varlığına dair bir tecelli olduğu için, aslında özgür değildir[36]. İnsanın her eylemi, Allah'ın dilemesi ve yaratması ile gerçekleşir[37]. Ancak, insanın özgürlüğü, Allah'ın dilemesinin gerçekleşmesiyle gerçekleşir[38]. İbn Arabi'ye göre, insanın varlığı, Allah'ın sıfatlarına yansıyan bir aynadır ve insan, kendisinde bulunan Allah'ın sıfatlarını fark ederek, Allah'a yönelmelidir[39].
• Vahdet-i Vücud'un tanımı
• Vahdet-i Vücud, İslam felsefesi ve tasavvuf geleneğinde önemli bir yere sahip olan bir kavramdır. Bu kavram, "Varlık Birliği" olarak da çevrilebilir. Vahdet-i Vücud, İbn Arabi gibi bazı düşünürler tarafından benimsenmiş ve geliştirilmiştir[40].
Vahdet-i Vücud, evrenin ve içindeki her şeyin Allah'ın varlığına dair bir yansıma olduğunu savunur[41]. Bu anlayışa göre, her şey aslında Allah'tan gelir ve her varlık Allah'ın bir tecellisidir[42]. Vahdet-i Vücud'a göre, varlık ve yokluk birbirinin zıddı değil, aksine birbirine bağlıdır ve varlık sadece Allah'ın varlığından kaynaklanır[43].
Vahdet-i Vücud anlayışı, varlık ve yokluk arasındaki ilişkiyi "eşyanın birliği" (vahdet-i mevcud) kavramı ile açıklar[44]. Bu kavram, varlık ve yokluğun birbirine karşıt değil, aksine birbirini tamamlayan iki yönüdür[45]. Her varlık Allah'ın varlığından kaynaklanır ve Allah'ın sıfatlarının bir yansımasıdır[46]. Varlık Allah'ın varlığına yönelirken, yokluk ise Allah'ın sıfatlarından birine yönelir[47]. Bu nedenle, evrendeki her şey Allah'ın bir tecellisidir ve her şey Allah'a aittir[48].
Vahdet-i Vücud, insanın özgürlüğü ile de bağlantılıdır. İnsan, Allah'ın varlığına dair bir tecelli olduğu için, aslında özgür değildir[49]. İnsanın her eylemi, Allah'ın dilemesi ve yaratması ile gerçekleşir[50]. Ancak, insanın özgürlüğü, Allah'ın dilemesinin gerçekleşmesiyle gerçekleşir. İnsan, kendisinde bulunan Allah'ın sıfatlarını fark ederek, Allah'a yönelmelidir[51]. Bu nedenle, Vahdet-i Vücud anlayışı, insanın Allah'a yönelişini ve kendisini keşfetmesini teşvik eder[52].
• Tanrı'nın sıfatları ve evrenin yaratılışı
• Tanrı'nın sıfatları, İslam felsefesi ve tasavvuf geleneğinde önemli bir konudur. Bu sıfatlar, Allah'ın evrende tecelli eden yönlerini ifade eder ve evrende var olan her şey Allah'ın sıfatlarının bir yansımasıdır.
İslam'da 99 sıfatıyla bilinen Allah, Kuran'da adı geçen sıfatlar aracılığıyla tanımlanmıştır. Bu sıfatlar arasında Rahman (Merhametli), Rahim (Bağışlayan), Alîm(Her Şeyi Bilen), Kadir (Her Şeye Gücü Yeten) gibi sıfatlar bulunur. İslam geleneğinde, Allah'ın bu sıfatlarına inanmak, Müslümanların en önemli görevlerinden biridir.
Tasavvuf geleneğinde ise Allah'ın sıfatları, evrende var olan her şeyin Allah'ın bir yansıması olduğu düşüncesini destekler[53]. İbn Arabi gibi bazı tasavvuf düşünürleri, Allah'ın sıfatlarının evrende kendisini gösterdiğini ve her varlığın Allah'ın sıfatlarının bir yansıması olduğunu savunur[54]. Buna göre, Rahman sıfatı, evrende merhametli olmamız gerektiğini vurgularken, Kadir sıfatı ise her şeyin Allah'ın kontrolünde olduğunu anlamamızı sağlar[55].
İslam ve tasavvuf geleneğinde, Tanrı'nın sıfatlarına inanmak, sadece Allah'a tapınmak anlamına gelmez. Aynı zamanda, bu sıfatları insan hayatında bir rehber olarak kullanılması gerektiği düşünülür. Örneğin, Rahman sıfatı, insanların birbirlerine karşı merhametli olmalarını, Rahim sıfatı ise bağışlama ve affetmeyi vurgular. Bu sıfatlar, insanların ahlaki ve manevi gelişiminde önemli bir rol oynar.
Evrenin yaratılışı ise İslam felsefesi ve tasavvuf geleneği açısından önemli bir konudur. İslam'da, evrenin yaratılışı Kuran'da detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Buna göre, Allah, "Ol" emriyle evreni yaratmış ve her şeyi kendisi yaratmıştır. İslam'a göre, Allah'ın yaratma gücü sonsuzdur ve her şeyi yaratırken sadece "Ol" emrini vermesi yeterlidir.
Tasavvuf geleneğinde ise evrenin yaratılışı, Allah'ın sıfatları ile ilişkilendirilir. Buna göre, Allah'ın sıfatları, evrenin yaratılışında kendisini gösterir. Örneğin, Aleem sıfatı, Allah'ın her şeyi bilmesi ve evreni en ince ayrıntılarına kadar bilmesi anlamına gelir. Buna göre, evrenin yaratılışı da Allah'ın Alîm sıfatının bir yansımasıdır.
Benzer şekilde, Allah'ın kudret sıfatı, evrenin yaratılışında kendisini gösterir. Evren, Allah'ın kudreti ile yaratılmıştır ve yaratılışındaki her ayrıntı, Allah'ın sonsuz kudretinin bir yansımasıdır.
Tasavvuf geleneğinde, evrenin yaratılışı ile ilgili olarak "keşif" ve "hikmet" kavramları önemlidir. Keşif, Allah'ın yarattığı evrende var olan sırların ve gerçeklerin farkına varmak anlamına gelir. Hikmet ise, evrende var olan her şeyin Allah'ın hikmetinin bir yansıması olduğunu anlamaktır.
Buna göre, tasavvuf geleneğinde evrenin yaratılışı, Allah'ın sıfatlarına ve evrenin içindeki her şeyin Allah'ın sıfatlarının bir yansıması olduğuna bağlıdır. Evrenin yaratılışı, Allah'ın kudretinin ve hikmetinin bir tecellisi olarak görülür ve evrende var olan her şeyin bir anlamı ve amacı vardır. Bu nedenle, tasavvuf geleneğinde evrenin yaratılışı, insanın Allah'ın sıfatlarını ve varlığını keşfetmesi için bir fırsat olarak görülür.
IV. Spinoza ve İbn Arabi'nin Tanrı Anlayışları Arasındaki Benzerlikler
• Panenteizm ve Vahdet-i Vücud kavramlarının karşılaştırılması
• Spinoza ve İbn Arabi'nin Tanrı anlayışları, farklı kültürlerden ve zamanlardan gelen iki düşünürün benzersiz yaklaşımlarıdır. Ancak, Panenteizm ve Vahdet-i Vücud kavramları arasında bazı benzerlikler vardır.
Panenteizm, her şeyin Tanrı'da olduğunu, ancak Tanrı'nın sadece evren olmadığını belirtir. Tanrı, evrendeki tüm varlıkların kendisinde bulunduğu bir bütünlük olarak görülür. Vahdet-i Vücud ise, bütün varlıkların Tanrı'dan geldiği ve Tanrı'nın her şeyde var olduğu inancıdır. Bu kavramda, evren Tanrı'nın yansıması olarak görülür ve evrende var olan her şey Tanrı'nın bir ifadesidir.
Her iki kavram da, Tanrı'nın evrenin dışında değil, içinde olduğunu ve her şeyin Tanrı ile bir olduğunu savunur. Bununla birlikte, Panenteizm, Tanrı'nın evrenin bir parçası olduğunu ve her varlıkta Tanrı'nın var olduğunu söylerken, Vahdet-i Vücud, evrenin Tanrı'nın kendisi olduğunu ve Tanrı'nın her şeyi kapsadığını iddia eder.
Ayrıca, Spinoza ve İbn Arabi'nin Tanrı anlayışları, farklı kültürlerden ve farklı zamanlardan geldikleri için farklı yönleri vardır. Spinoza, Tanrı'yı matematiksel bir şekilde anlamaya çalışırken, İbn Arabi, Tanrı'yı metafiziksel bir şekilde anlamaya çalışır. Spinoza, Tanrı'nın evrenin sınırsız doğası olarak anlaşılmasını savunurken, İbn Arabi, Tanrı'nın evrenin her bir varlığının arkasında olduğunu ve her şeyin Tanrı'nın ifadesi olduğunu savunur[56]
Spinoza ve İbn Arabi'nin Tanrı anlayışları arasında benzerlikler ve farklılıklar vardır[57]. Panenteizm ve Vahdet-i Vücud kavramları arasındaki benzerlikler ise, her iki kavramın da Tanrı'nın evrenin içinde olduğunu ve her şeyin Tanrı ile bir olduğunu savunmasıdır[58].
• Tanrı'nın her şeyde olduğu fikri
• Tasavvuf geleneğinde, Tanrı'nın her şeyde var olduğu fikri, Vahdet-i Vücud kavramıyla ilgilidir. Bu fikre göre, evrenin her şeyi Tanrı'nın tecellisidir ve her şey Tanrı'nın bir yansımasıdır[59]. Bu nedenle, evrenin her bir parçası, Tanrı'nın varlığına işaret eder. Bu görüş, Panenteizm kavramıyla benzerlik gösterir[60]. Panenteizm, evrenin Tanrı'nın bir parçası olduğunu ve Tanrı'nın her yerde var olduğunu savunur[61].
Vahdet-i Vücud doktrini, her şeyin Tanrı'dan kaynaklandığına ve Tanrı'nın varlık ve birlik olduğuna inanır. Bu doktrinde, varlık ve yokluk kavramları, Tanrı'nın tek varlığından kaynaklanır. Tanrı, kendisini evrende gösterir ve her şeyi kendi varlığından türetir. Bu nedenle, evren, Tanrı'nın bir tecellisi ve yansımasıdır.
Spinoza'nın felsefesi de Panenteizm ile benzerlik gösterir. Spinoza, Tanrı'yı evrenin içinde ve her yerde var olan, mutlak bir varlık olarak tanımlar. Ona göre, Tanrı, evrenin kendisi ve evren, Tanrı'nın bir yansımasıdır. Spinoza'nın Tanrı anlayışı, evrenin Tanrı'nın bir parçası olduğunu ve her şeyin Tanrı'da bulunduğunu vurgular.
İbn Arabi'nin Tanrı anlayışı, Spinoza ve Vahdet-i Vücud kavramlarıyla da benzerlik gösterir. İbn Arabi, Tanrı'nın tek bir varlık olduğunu ve her şeyin Tanrı'nın bir tecellisi olduğunu savunur[62]. Ona göre, evren, Tanrı'nın bir yansıması ve her şeyde Tanrı'nın izleri vardır[63]. Bu nedenle, evrende hiçbir şey, Tanrı'nın varlığından bağımsız olarak var olamaz[64].
Vahdet-i Vücud ve Panenteizm, evrenin her şeyde Tanrı'nın varlığını yansıttığına ve Tanrı'nın her yerde var olduğuna inanır. Spinoza ve İbn Arabi'nin Tanrı anlayışları da bu kavramlarla benzerlik gösterir ve Tanrı'yı evrenin içinde var olan mutlak bir varlık olarak tanımlarlar.
• Her şeyin birbirine bağlı olduğu kavramı
• Her şeyin birbirine bağlı olduğu kavramı, felsefe, bilim ve din gibi pek çok alanda ortak bir anlayışı ifade eder. Bu kavram, "tüm evren, birbirine bağlı ve etkileşimli bir ağ gibi çalışır" fikrine dayanır. Bu düşünce, herhangi bir eylemin, sonuçları olan bir dizi olayı tetikleyebileceğini ve her olayın, önceki olaylar tarafından etkilenebileceğini öne sürer.
Felsefe açısından bakıldığında, her şeyin birbirine bağlı olduğu kavramı, determinizm felsefesinin temelini oluşturur. Determinizm, herhangi bir eylemin, önceden belirlenmiş bir sonuca neden olacağına inanır. Bu nedenle, evrenin her bir olayı, önceki olaylar tarafından belirlenir ve gelecekteki olayların da, önceden belirlenmiş bir sonuca doğru gideceği kabul edilir.
Bilim açısından bakıldığında, her şeyin birbirine bağlı olduğu kavramı, kuantum fiziği ve karmaşık sistemler teorisi gibi alanlarda kullanılır[65]. Kuantum fizigi, evrenin mikroskobik düzeydeki yapılarına bakar ve bu düzeydeki olayların, makroskobik düzeydeki olayları nasıl etkilediğini araştırır[66]. Karmaşık sistemler teorisi ise, bir sistemin, içindeki bileşenlerin etkileşimleri sonucu nasıl davranacağını inceleyen bir bilim dalıdır[67]. Bu teori, özellikle doğal afetler gibi karmaşık olayların nasıl gerçekleştiğini anlamak için kullanılır[68].
Din açısından bakıldığında, her şeyin birbirine bağlı olduğu kavramı, Hinduizm, Budizm ve Taoizm gibi dinlerde sıkça karşılaşılan bir fikirdir. Bu dinler, evrenin bir bütün olduğunu ve her bir varlığın diğer varlıklarla birbirine bağlı olduğunu öğretirler. Bu nedenle, herhangi bir varlığa zarar vermenin, tüm evrene zarar vermek anlamına geldiği düşünülür.
Her şeyin birbirine bağlı olduğu kavramı, felsefe, bilim ve din gibi pek çok alanda önemli bir yere sahiptir. Bu kavram, evrenin bütünselliğini ve tüm varlıkların birbirine bağımlılığını vurgulayan bir fikirdir.
V. Spinoza ve İbn Arabi'nin Tanrı Anlayışları Arasındaki Farklılıklar
• Tanrı'nın doğası ve niteliklerindeki farklılıklar
• Spinoza ve İbn Arabi, her ikisi de Tanrı'nın doğasına ve niteliklerine dair farklı görüşlere sahiptir[69]. Bu görüşlerin temelinde, Tanrı'nın evrenle olan ilişkisi ve Tanrı'nın kendisinin doğası hakkındaki farklı anlayışlar yatar[70].
Spinoza'ya göre, Tanrı tek bir varlıktır ve evrenin kendisiyle özdeşleştiği bir panenteist anlayışa sahiptir. Bu görüşe göre, Tanrı sadece evreni yaratmakla kalmaz, aynı zamanda her şeyin içinde var olur. Spinoza'ya göre, Tanrı'nın tek bir doğası vardır ve Tanrı'nın nitelikleri evrende kendini gösterir. Bu nitelikler arasında sonsuzluk, zorunluluk ve mutlak güç bulunur[71].
İbn Arabi'nin Vahdet-i Vücud anlayışına göre ise, Tanrı evrende kendisini yansıtmaktadır ancak evrenle özdeşleşmez[72]. Tanrı'nın doğası, evrende kendisini yansıtan sonsuz sayıda niteliklerle ifade edilir[73]. Bu nitelikler arasında merhamet, adalet, bilgelik ve güç bulunur. İbn Arabi'ye göre, Tanrı hem evrenin yaratıcısı hem de evrende kendisini yansıtan tüm varlıkların özüdur[74].
Spinoza ve İbn Arabi'nin Tanrı anlayışları arasındaki farklılıklar, Tanrı'nın doğası ve niteliklerine dair farklı anlayışlardan kaynaklanır. Spinoza, Tanrı'nın evrenle özdeş olduğunu düşünürken, İbn Arabi evrenin Tanrı ile özdeşleşmediğini savunur. İbn Arabi, Tanrı'nın niteliklerinin sonsuz sayıda olduğuna inanırken, Spinoza, Tanrı'nın niteliklerinin evrende kendini gösterdiğini düşünür.
• Evrenin yaratılış sürecindeki farklılıklar
• Spinoza ve İbn Arabi, Tanrı anlayışlarında farklılıklara sahip olmalarına rağmen, evrenin yaratılış süreci konusunda da farklı yaklaşımlara sahiptirler[75]. Spinoza, evrenin yaratılış sürecinde Tanrı'nın doğrudan bir rolü olmadığını savunurken[76], İbn Arabi evrenin yaratılışını Tanrı'nın iradesine bağlar[77].
Spinoza, "Etika" adlı eserinde, Tanrı'nın yaratılış sürecinde doğrudan bir rolü olmadığını ve evrenin kendiliğinden var olduğunu savunur. Spinoza'ya göre, Tanrı hem doğa hem de madde olarak varolur ve evrenin her şeyi Tanrı'nın doğası içinde bulunur. Evren, Tanrı'nın doğasının bir sonucu olarak kendiliğinden varolur ve Tanrı'nın doğası, evrenin oluşumunda etkilidir. Ancak, Tanrı'nın doğrudan bir müdahalesi yoktur[78].
İbn Arabi ise, "Fütuhat-ı Mekkiyye" adlı eserinde, evrenin yaratılışını Tanrı'nın iradesine bağlar. İbn Arabi'ye göre, Tanrı evreni yaratan tek varlıktır ve evren Tanrı'nın yaratma iradesinin bir sonucudur[79]. Evren, Tanrı'nın yarattığı ve sürekli olarak varlığını koruduğu bir varlıktır. İbn Arabi, evrenin yaratılış sürecinde Tanrı'nın doğrudan bir müdahalesi olduğunu savunur[80].
Spinoza ve İbn Arabi'nin bu farklı yaklaşımları, Tanrı'nın evrenin yaratılış sürecindeki rolü hakkındaki farklılıkları yansıtmaktadır. Spinoza'ya göre, Tanrı evrenin kendiliğinden var olması ve doğasının bir sonucu olarak varlığını sürdürmesiyle yaratıcı bir güçtür. İbn Arabi'ye göre ise, evren Tanrı'nın yaratma iradesinin bir sonucu olarak var olmuştur ve Tanrı doğrudan bir şekilde yaratma sürecine müdahale etmiştir.
Spinoza ve İbn Arabi'nin evrenin yaratılış süreci hakkındaki farklı yaklaşımları, Tanrı'nın rolü konusundaki farklılıkları yansıtmaktadır. Spinoza evrenin doğal bir oluşum olduğunu savunurken, İbn Arabi ise evrenin yaratılışının Tanrı'nın iradesine bağlı olduğunu savunmaktadır.
• İnsanın konumuna ve özgürlüğüne dair farklı yaklaşımlar
• İnsanın konumuna ve özgürlüğüne dair farklı yaklaşımlar, felsefe ve sosyal bilimler alanlarında uzun bir süredir tartışılan bir konudur. İnsanın ne olduğu, varoluşun amacı ve insanın doğası gibi temel sorular, bu konuda farklı felsefi ve düşünsel yaklaşımların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Baruch Spinoza, insanın konumuna ve özgürlüğüne dair yaklaşımıyla dikkat çeken önemli bir filozoftur. Spinoza, insanın doğasının bir parçası olduğu doğayı tanımlayarak, insanın evrende kendisine özgü bir konumu olmadığını savunur. Ona göre, insanın doğası, evrenin doğasının bir parçasıdır ve insanın özgürlüğü, kendi doğasını ve evrenin doğasını anlama kapasitesine bağlıdır.
Spinoza'nın düşüncelerine göre, insanın özgürlüğü, bilgiye ve doğru anlayışa dayalıdır. Gerçekten özgür olan insan, doğanın yasalarını doğru bir şekilde anlayan ve bunlara uyumlu hareket eden kişidir. Dolayısıyla, insanın özgürlüğü, kendisini ve evreni doğru bir şekilde anlama kapasitesine bağlıdır.
Öte yandan, İbn Arabi'nin insanın konumuna ve özgürlüğüne dair yaklaşımı farklılık gösterir. Ona göre, insanın konumu ve özgürlüğü, Tanrı'nın iradesi ile belirlenir. İbn Arabi'ye göre, insan evrende Tanrı'nın bir eseri olarak var olur ve Tanrı'nın yaratma iradesine boyun eğmek zorundadır.
İbn Arabi'nin bu yaklaşımına göre, insanın özgürlüğü Tanrı'nın yaratma iradesinin bir sonucudur ve insanın yapabileceği tek şey, Tanrı'nın iradesini kabul etmek ve ona uygun hareket etmektir. Bu yaklaşımın temelinde, insanın evrendeki yerinin sadece bir yaratık olarak varolmak olduğu ve Tanrı'nın iradesinin onun varoluşunu belirlediği fikri yatmaktadır.
Her ne kadar Spinoza ve İbn Arabi'nin insanın konumuna ve özgürlüğüne dair yaklaşımları farklılık gösterse de, her ikisinin de insanın doğasına ve evrende kendisine özgü bir konuma sahip olduğunu kabul ettikleri görülür. Bu da, insanın konumuna ve özgürlüğüne dair farklı yaklaşımların, insanın doğasına ilişkin farklı anlayışlarından kaynaklandığını gösterir.
Spinoza'ya göre, insan doğası evrenin bir parçasıdır ve insanın özgürlüğü doğanın belirli yasalarına uygun olarak sınırlıdır. Spinoza, insanın özgürlüğünü doğru anlamak için, insanın içinde bulunduğu belirli koşulları ve doğanın yasalarını anlamak gerektiğini savunur. Spinoza'ya göre, insanın doğası özünde rasyoneldir ve insanlar doğanın yasalarına uydukları sürece özgür olabilirler.
İbn Arabi ise, insanın özgürlüğüne ve konumuna dair yaklaşımında, insanın ruhunun evrenin yaratılışında özel bir yere sahip olduğunu savunur. İbn Arabi, insanın ruhunun evrende Tanrı'nın ilahi bir tecellisi olduğunu düşünür ve bu nedenle insanın özgür iradesi Tanrı'nın iradesine bağlıdır. İbn Arabi'ye göre, insanın özgürlüğü, insanın ruhunun Tanrı'ya yaklaşması ve onunla bir olması sürecinde gerçekleşir.
Her iki filozofun yaklaşımları da insanın özgürlüğüne ve konumuna dair farklı bir bakış açısı sunar. Spinoza, insanın özgürlüğünü doğanın yasalarına uygun olarak sınırlı bir şekilde ele alırken, İbn Arabi insanın ruhunun Tanrı'ya yaklaşması ve onunla bir olması sürecinde özgürlüğüne ulaşabileceğini savunur. Ancak, her iki filozof da insanın doğasına ve evrende kendisine özgü bir konuma sahip olduğunu kabul eder ve bu nedenle insanın konumuna ve özgürlüğüne dair farklı yaklaşımlarının altında yatan farklı anlayışları ortaya koyar.
VI. Sonuç
• Özet
• Makalemizde Spinoza'nın panenteizm anlayışı ile İbn Arabi'nin vahdet-i vücud anlayışını karşılaştırdık. Spinoza'ya göre Tanrı her şeyde var olan, sonsuz doğa olarak anlaşılırken, İbn Arabi'nin Tanrı anlayışı vahdet-i vücud doktrini üzerine inşa edilir ve varlıkların Tanrı'nın varlığından ayrılmadığına inanır. İki filozofun Tanrı anlayışlarında benzerlikler de mevcuttur, örneğin her ikisi de Tanrı'nın her şeyde var olduğunu savunur. Fakat, Spinoza ve İbn Arabi arasındaki farklılıklar da vardır. Spinoza'nın Tanrı'sı mevcut olan her şeyi kontrol ederken, İbn Arabi'nin Tanrı'sı evreni dışarıdan müdahale etmeden yaratır. İnsanın konumuna ve özgürlüğüne dair farklı yaklaşımları da vardır. Spinoza, insanın özgürlüğü sınırlıdır ve tüm davranışları Tanrı tarafından belirlenirken, İbn Arabi insanın Tanrı'nın sıfatlarından bir yansıma olduğunu ve insanın Tanrı ile bütünleşebileceğini savunur.
• Sonuç ve yorumlar
• Bu makalede, Spinoza'nın panenteizmi ve İbn Arabi'nin vahdet-i vücud anlayışı arasındaki benzerlikler ve farklılıklar incelenmiştir. Spinoza ve İbn Arabi, Tanrı kavramına farklı açılardan yaklaşmışlardır. Spinoza, Tanrı'nın doğası ve nitelikleri, evrenin Tanrı ile ilişkisi ve insanın konumu ve özgürlüğü konularında farklı bir panenteizm anlayışı geliştirmiştir. İbn Arabi ise vahdet-i vücud anlayışı ile varlık ve yokluk, Tanrı'nın sıfatları ve evrenin yaratılışı konularını ele almıştır.
Panenteizm ve vahdet-i vücud kavramları arasındaki benzerlikler arasında, Tanrı'nın her şeyde olduğu fikri ve her şeyin birbirine bağlı olduğu kavramı bulunmaktadır. Ancak, Spinoza ve İbn Arabi'nin Tanrı anlayışları arasında önemli farklılıklar da vardır. Tanrı'nın doğası ve nitelikleri, evrenin yaratılış sürecindeki farklılıklar ve insanın konumuna ve özgürlüğüne dair farklı yaklaşımlar bu farklılıkların bazı örnekleridir.
Sonuç olarak, Spinoza ve İbn Arabi'nin farklı Tanrı anlayışları, farklı kültürlerde ve farklı zamanlarda gelişen düşüncelerin yansımalarıdır. Her iki düşünürün de düşünceleri, modern dünyanın dini, felsefi ve bilimsel tartışmalarına ilham veren zengin bir kaynak oluşturmaktadır. Bu makale, Spinoza ve İbn Arabi'nin düşüncelerinin anlaşılmasına ve Tanrı anlayışı üzerine yapılan felsefi tartışmalara katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
• Gelecekteki araştırmalar için öneriler
•
• Elde edilen bulgular ve tartışmalar, Spinoza'nın panenteizm ve İbn Arabi'nin vahdet-i vücud anlayışı arasındaki benzerlikler ve farklılıkların ortaya konulmasında önemli bir katkı sağlamaktadır. Bu çalışma, bu iki düşünce tarzının karşılaştırılması yoluyla farklı kültürler arasındaki ortaklık ve farklılıkları belirlemek için yeni bir yol sunmaktadır.
Ancak, bu çalışmanın sınırlamaları da mevcuttur. Öncelikle, Spinoza ve İbn Arabi'nin diğer filozoflarla olan karşılaştırmaları, çalışmanın kapsamı dışındadır. Ayrıca, bu iki düşünce tarzının modern düşünce ile olan ilişkisi, daha derinlemesine bir araştırmaya ihtiyaç duymaktadır.
Bu nedenle, gelecekteki araştırmalar için öneriler şunlardır:
• Spinoza ve İbn Arabi'nin diğer filozoflarla olan karşılaştırmaları daha ayrıntılı bir şekilde incelenmelidir.
• Bu iki düşünce tarzının modern felsefe ve bilimle olan ilişkisi daha derinlemesine araştırılmalıdır.
• Spinoza'nın panenteizm ve İbn Arabi'nin vahdet-i vücud anlayışının etkileri, farklı kültürlerdeki sanat, edebiyat ve diğer disiplinlerle ilgili araştırmalar da yapılabilir.
Bu önerilerin hayata geçirilmesi, Spinoza ve İbn Arabi'nin felsefi görüşlerinin daha iyi anlaşılmasına ve diğer disiplinlerdeki etkilerinin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.
KAYNAKÇA:
[1] Spinoza, B. (2009). Ethics. Oxford University Press.
[2] Nadwi, M. A. (1996). Ibn Arabi: a great Muslim thinker of the thirteenth century. Islamic Research Institute.
[3] Bennett, J. (2018). Panentheism. In E.N. Zalta (ed.), The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Winter 2018 Edition). Retrieved from https://plato.stanford.edu/archives/win2018/entries/panentheism/
[4] Carlin, J. (2018). Spinoza's Panentheism. In E.N. Zalta (ed.), The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Winter 2018 Edition). Retrieved from https://plato.stanford.edu/archives/win2018/entries/spinoza-panentheism/
[5] Curley, E. (1996). A Spinoza Reader: The Ethics and Other Works. Princeton, NJ: Princeton University Press.
[6] Melamed, Y.Y. (2013). Spinoza's Metaphysics of Substance: The Substance-Mode Relation as a Relation of Inherence and Predication. Oxford, UK: Oxford University Press.
[7] De Dijn, H. (2011). Spinoza: The Way to Wisdom. West Lafayette, IN: Purdue University Press.
[8] Kisner, M. (2008). Spinoza on Human Freedom: Reason, Autonomy, and the Good Life. Cambridge, UK: Cambridge University Press.
[9] Algra, K., et al. (Eds.). (1999). The Cambridge History of Renaissance Philosophy. Cambridge University Press.
[10] Spinoza, Benedict de. Ethics. Book I, Proposition 15.
[11] Spinoza, Benedict de. Ethics. Book I, Definition 3.
[12] Spinoza, Benedict de. Ethics. Book I, Proposition 17.
[13] Curley, Edwin. "Baruch Spinoza". Stanford Encyclopedia of Philosophy, 2016.
[14] Ethics, Proposition 15, Scholium.
[15] Ethics, Proposition 28, Demonstratio.
[16] Curley, E. (2002). Spinoza's Metaphysics: Substance and Thought. New York: Continuum.
[17] Spinoza, B. (1996). Ethics. Penguin Classics.
[18] Spinoza, B. (2014). Ethics (J. Gutmann, Ed. & Trans.). Hackett Publishing Company.
[19] Bennett, J. (1984). A study of Spinoza's ethics. Indianapolis: Hackett Pub. Co.
[20] Curley, E. (2014). Spinoza's ethics. MIT Press.
[21] Deleuze, G. (1988). Spinoza: Practical philosophy (R. Hurley, Trans.). City Lights Books.
[22] Della Rocca, M. (2008). Spinoza. Routledge.
[23] Nadler, S. (2006). Spinoza's Ethics: An Introduction. Cambridge University Press.
[24] Spinoza, Baruch. Ethics. 1677.
[25] Curley, Edwin. "Spinoza's Metaphysics." The Stanford Encyclopedia of Philosophy. 2009.
[26] İbn Arabi, Vahdet-i Vücud Doktrini, Çev: Sencer Divitçioğlu, İstanbul: Kaknüs Yayınları, 2012.
[27] Chittick, W. C. (2010). Ibn ʿArabi and the Sufi tradition. In Islamic philosophy from its origin to the present (pp. 295-316). Brill.
[28] Izutsu, Toshihiko. Sufism and Taoism: A Comparative Study of Key Philosophical Concepts. Berkeley: University of California Press, 1984.
[29] Özervarlı, M. (2015). İbn Arabi ve Vahdet-i Vücud Doktrini. Hikmet Dergisi, 16(31), 81-92.
[30] İbn Arabi, Fusus al-Hikam, s. 63-64.
[31] Şahin, İsmail, "Vahdet-i Mevcud", DIA, c. 42, s. 131-132.
[32] İzutsu, Toshihiko, Sufism and Taoism: A Comparative Study of Key Philosophical Concepts, University of California Press, 1983.
[33] Chittick, William C., The Sufi Path of Knowledge: Ibn Arabi's Metaphysics of Imagination, SUNY Press, 1989.
[34] Corbin, Henry, Creative Imagination in the Sufism of Ibn Arabi, Princeton University Press, 1969.
[35] Chittick, William C. The Sufi Doctrine of Rumi. World Wisdom, 2005.
[36] Izutsu, Toshihiko. Sufism and Taoism: A Comparative Study of Key Philosophical Concepts. University of California Press, 1984.
[37] Ibn Arabi. Fusus al-Hikam (The Bezels of Wisdom). Translated by R.W.J. Austin. Paulist Press, 1999.
[38] Corbin, Henry. Creative Imagination in the Sufism of Ibn Arabi. Princeton University Press, 1969.
[39] Lings, Martin. What is Sufism? The Islamic Texts Society, 1999.
[40] İzgi, E. (2015). Vahdet-i Vücud (Varlık Birliği) Kavramı. Dini Araştırmalar Dergisi, 15(2), 65-78.
[41] Zehra Toska, "Vahdet-i Vücud" İslam Ansiklopedisi, cilt 44, sayfa 249-252 (2009).
[42] William C. Chittick, The Sufi Path of Knowledge: Ibn al-Arabi's Metaphysics of Imagination (Albany: State University of New York Press, 1989).
[43] Michel Chodkiewicz, An Ocean Without Shore: Ibn Arabi, The Book, and the Law (Albany: State University of New York Press, 1993).
[44] William C. Chittick, "Ibn Arabi and the Problem of Religious Diversity," Journal of Islamic Studies 9, no. 1 (1998): 37-57.
[45] Michel Chodkiewicz, "Ibn Arabi," in The Cambridge Companion to Arabic Philosophy, ed. Peter Adamson and Richard C. Taylor (Cambridge: Cambridge University Press, 2005), 299-313.
[46] Toshihiko Izutsu, Sufism and Taoism: A Comparative Study of Key Philosophical Concepts (Berkeley: University of California Press, 1983).
[47] Seyyed Hossein Nasr, Islamic Philosophy from Its Origin to the Present: Philosophy in the Land of Prophecy (Albany: State University of New York Press, 2006).
[48] William C. Chittick, The Sufi Path of Knowledge: Ibn Arabi's Metaphysics of Imagination (Albany: State University of New York Press, 1989).
[49] Akman, N. (2018). Vahdet-i Vücud in the Thought of Ibn Arabi. International Journal of Social Sciences & Educational Studies, 4(2), 52-55.
[50] Öztürk, M. (2019). Vahdet-i Vücud: A Sufi Philosophy of Unity. Journal of Divinity Faculty of Hitit University, 18(35), 109-125.
[51] Chittick, W. C. (2012). The Sufi Doctrine of Rumi. World Wisdom, Inc.
[52] Corbin, H. (1993). Creative Imagination in the Sūfism of Ibn ‘Arabī. Princeton University Press.
[53] Chittick, William C. "The Sufi Path of Knowledge: Ibn al-'Arabi's Metaphysics of Imagination." Albany: State University of New York Press, 1989.
[54] Izutsu, Toshihiko. "Sufism and Taoism: A Comparative Study of Key Philosophical Concepts." Berkeley: University of California Press, 1983.
[55] Nasr, Seyyed Hossein. "Islamic Philosophy from Its Origin to the Present: Philosophy in the Land of Prophecy." Albany: State University of New York Press, 2006.
[56] Copleston, F. C. (1950). A History of Philosophy: Modern Philosophy: Descartes to Leibniz (Vol. 4). Image Books.
[57] Steven Nadler, "Spinoza's God," in The Cambridge Companion to Spinoza, ed. Don Garrett (Cambridge: Cambridge University Press, 1996), 160-161.
[57] William C. Chittick, "Ibn 'Arabi and Suhrawardi," in Islamic Philosophy from Its Origin to the Present, ed. Seyyed Hossein Nasr and Oliver Leaman (Albany: State University of New York Press, 2006), 216-218.
[58] Seyyed Hossein Nasr, Islamic Philosophy from Its Origin to the Present: Philosophy in the Land of Prophecy (Albany: State University of New York Press, 2006), 279.
[59] Ernst, C. W. (1997). Vahdet-i Vücud. In Encyclopedia of Religion (2nd ed., Vol. 14, pp. 9833-9835). Macmillan Reference USA.
[60] Griffin, D. R. (2008). Panentheism. In The Oxford Handbook of Religion and Science (pp. 541-553). Oxford University Press.
[61] Schimmel, A. (1994). Mystical dimensions of Islam. UNC Press Books.
[62] Corbin, H. (1998). Ibn Arabi: Theophany. In History of Islamic Philosophy (pp. 473-486. Routledge.
[63] Chittick, W. C. (1989). The Sufi Doctrine of Rumi. SUNY Press.
[64] Izutsu, T. (2002). Sufism and Taoism: A Comparative Study of Key Philosophical Concepts. University of California Press.
[65] Müller, M., & Römer, H. (2014). Quantum mechanics and its interpretations: a critical survey. Philosophical Transactions of the Royal Society A: Mathematical, Physical and Engineering Sciences, 372(2024), 20120543.
[66] Gell-Mann, M. (1994). The quark and the jaguar: Adventures in the simple and the complex. Macmillan.
[67] Bak, P. (1996). How nature works: the science of self-organized criticality. Copernicus.
[68] Lorenz, E. N. (1963). Deterministic nonperiodic flow. Journal of the atmospheric sciences, 20(2), 130-141.
[69] Steven Nadler, "Baruch Spinoza", The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Winter 2021 Edition), Edward N. Zalta (ed.), https://plato.stanford.edu/entries/spinoza/
[70] William C. Chittick, "Ibn ʿArabi", The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Summer 2021 Edition), Edward N. Zalta (ed.), https://plato.stanford.edu/entries/ibn-arabi/
[71] Nadler, Steven. "Spinoza's Philosophy of God." The Stanford Encyclopedia of Philosophy, Spring 2021 Edition, edited by Edward N. Zalta, Metaphysics Research Lab, Stanford University, 2021, https://plato.stanford.edu/entries/spinoza-god/.
[72] İbn Arabi, Fusus al-Hikam, s. 10.
[73] İbn Arabi, Fusus al-Hikam, s. 15-20.
[74] İbn Arabi, Fusus al-Hikam, s. 25.
[75] Gürbüz, A. (2018). İbn Arabi ve Spinoza'da Tanrı Anlayışları. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 58(1), 319-336.
[76] Spinoza, B. (1994). Ethics. Penguin Classics.
[77] İbn Arabi, M. (1999). The Bezels of Wisdom. Classics of Western Spirituality.
[78] Spinoza, Baruch. Ethics. Edited by G. H. R. Parkinson, translated by Andrew Boyle, Penguin Classics, 2004.
[79] İbn Arabi, Fütuhat-ı Mekkiyye, 2. Cilt, s. 150.
[80] İbn Arabi, Fütuhat-ı Mekkiyye, Cilt 1, s. 65.
![]() |
Notes is a web-based application for online taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000+ notes created and continuing...
With notes.io;
- * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
- * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
- * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
- * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
- * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.
Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.
Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!
Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )
Free: Notes.io works for 14 years and has been free since the day it was started.
You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;
Email: [email protected]
Twitter: http://twitter.com/notesio
Instagram: http://instagram.com/notes.io
Facebook: http://facebook.com/notesio
Regards;
Notes.io Team