NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io


30. Müminlere de ki: Gözlerini sakınsınlar ve avret mahallerini muhafaza etsinler bu onlar için çok temizliktir. Şüphe yok ki, Allah ne yapar olduklarından haberdardır.

30. Bu mübarek âyetler de ehli îmanı bir iffet ve temizlik içerisinde yaşamaya sevkediyor. İman sahipleri olan erkekler ile kadınların gözlerini, namuslarını nasıl koruyacaklarına dair kendilerine büyük bir içtimai terbiye dersi veriyor. Kadınların ziynetlerini kimlere karşı saklayıp kimlere karşı açık bulundurabileceklerini belirtmekte ve ehli îmanın hepsini de tövbeye, iyi hal sahibi olup saadete nail olmaya davet buyurmaktadır. Şöyle ki: Ey yüce Resul!, (müminlere de ki: Gözlerini) kendisine bakmaları helâl olmayan şeylere bakmaktan (sakınsınlar) men etsinler, helâl olan şeylere bakmakla iktifa eylesinler, (ve avret mahallerini) kendilerine helâl olmayan şeylerden (muhafaza etsinler) o mahalleri örtsünler, eşleri, cariyeleri gibi kendilerine helâl olan kimselerden başkasına göstermesinler. (bu) gözleri sakınmak, avret mahallerini korumak (onlar için) o müminler hakkında (çok temizliktir) pek hayırlıdır, onların hallerinin iyiliğine hizmetçidir, kendilerini töhmet altına, başkalarını fitneye, kötü zanna düşürmeğe engeldir (Şüphe yok, Allah) kullarının (ne yapar olduklarından haberdardır.) Evet hikmet sahibi yaratıcı Hazretleri, kullarının amellerini, niyetlerini, maksatlarını tamamen bilir, ona göre mükâfat ve ceza verir. Binaenaleyh her hususta ilâhi emre uymalıdır, haram olan şeylerden gözlerini de kalplerini de korumaya çalışmalıdır, başkalarının fitneye, günaha tutulmalarına sebebiyet vermemelidirler.







31. Ve mümin kadınlara da söyle: Gözlerini sakınsınlar ve avret mahallerini muhafaza etsinler ve ziynetlerini açmasınlar, onlardan her zahir olanı müstesna ve baş örtülerini yakalarının üzerine sarkıtsınlar ve ziynetlerini açıvermesinler. Ancak kocalarına veyahut kendi babalarına veya kocalarının babalarına veya kendi oğullarına ve kocalarının oğullarına veya kendi kardeşlerine veya kendi kardeşlerinin oğullarına veya kendi kız kardeşlerinin oğullarına veyahut kendi kadınlarına veya kendi ellerinin sahip olduğu cariyelelerine veyahut erkeklikten kesilmiş hizmetçilerine veya kadınların avret mahallerine muttali olmayan çocuklara -karşı açıverilmesi- müstesna. Ve ziynetlerinden gizledikleri bilinsin diye ayaklarını da birbirine vurmasınlar ve cümleten Allah'a tövbe ediniz, ey müminleri. Tâki kurtuluşa erebilesiniz.

31. (Ve) Ey yüce Peygamber!. Ümmetinden olan (mümin kadılara da söyle) ilâhi emri tebliğ et ki, onlar da (gözlerini sakınsınlar) kendilerine bakmaları helâl olmayan şeylere bakmaktan geri dursunlar, gözlerini men eylesinler (ve avret mahallerini muhafaza etsinler) açmayıp örtsünler, gayri meşru eğilimlere meydan vermesinler (ve ziynetlerini açmasınlar) ziynet yerlerini namahrem olanlara göstermesinler, ziynet yenlerindeki küpe, gerdanlık, bilezik gibi şeyleri de ecnebilere karşı açık bulundurmaktan sakınsınlar. Çünkü bunlara bakmak, bir fitneye sebep olabilir, (onlardan) o ziynetlerden (zahir olanı müstesna) onların kendilerini örtmek mümkün olamayacak bir vaziyette görülmeleri, bir mazerete dayanmış olduğundan caiz bulunmuştur. Parmaktaki yüzüğün, eldeki kınanın, boyanın görünmesi gibi. Bunları saklamak, güç olduğu için bunların görünmesi herhalde memnu değildir. Bununla beraber mümkün olduğu kadar örtülmesi daha iyidir, (ve) İslâm kadınları (başörtülerini yakalarının üzerine sarkıtsınlar) çarşaflarını başları üzerine örtsünler. Gahiliyet zamanında kadınlar, başörtülerini arkalarına salıvererek gerdanlıklarını diğer ziynetlerini ona buna gösterirlerdi, böyle bir vaziyet ise Islâmi terbiyeye aykırı olduğundan yasaklanmıştır, (ve ziynetlerini açıvermesinler) yani: Yüzlerinden ve ellerinden başka gerek namazda ve gerek yabancılara karşı açık bulundurulması caiz olmayan azalarını ziynet mahallerini başkalarına göstermesinler (ancak) bunların kendilerine gösterilmesi caiz. olan kimseler vardır. Onlara gösterilebilir. İşte onlar şöylece beyan buyuruluyor: (kocalarına veyahut kendi babalarına) babalarının ve analarının

babaları, dedeleri de bu cümledendir, (veya kocalarının babalarına) gösterebilirler, (veya kendi oğullarına) torunlarına (veya kocalarının oğullarına) veya torunlarına, yani üvey evlât ve torunlara (veya kendi kardeşlerine veya kardeşlerinin oğullarına veya kız kardeşlerinin oğullarına) bunların da oğullarına gösterebilirler. Bunların arasında zaruri olarak görüşme bulunduğu, fitne korkusu pek az olduğundan aralarında böyle bir müsaade geçerlidir. Amucalara, dayılara karşı görünmek de caizdir. Bununla beraber ziynet mahallerini bunlara karşı açık bulundurmamak daha iyidir. Tâki, kendi oğullarına tanıtmalarına bir sebebiyet verilmiş olmasın, (veyahut) bu ziynetleri (kendi kadınlarına) yani: Kendilerine sohbet ve hizmette bulunan hür, mümin kadınlara (veya kendi ellerinin sahip olduğu cariyelerine) göstermeleri de caizdir. Kâfir olan kadınlar, manen erkek mesabesindedirler, binaenaleyh onların yanlarında müslüman kadınların elbiselerini seyunarak bütün ziynetlerini onalara göstermeleri uygun değildir. Çünkü bunları kendi erkekleri yanında söylemekten çekinmezler. Bir kadının erkek olan kölesi ise bir ecnebi erkek hükmünde olduğundan ona karşı ziynet mahallerini açık bulundurmaması lâzımdır. Kendisiyle fetva verilmiş olan görüş budur. Meğer ki, o köle, çok yaşlı biri olsun, (veyahut) o ziynet mahalleri (erkeklikten kesilmiş) kadınlara ihtiyaçları kalmamış, ihtiyar (hizmetçilerine) gösterilsin (veya kadınların avret mahallerine muttali olmayan) şehvet çağına ulaşmamış bulunan (çocuklara) karşı açıverilsin, bunlar da müstesnadır, bunlara karşı açıverilmesi caizdir. Ancak göbekten diz kapaklarına kadar olan mahallerini kocalarından başka hiç bir kimseye açı vermemeleri lâzımdır, (ve) müslüman kadınları (ziynetlerinden gizledikleri) şeyler (bilinsin diye ayaklarını birbirine vurmasınlar) yani: Ayaklarında halhallar bulunduğunu başkalarına bildirmek için ayaklarını birbirine çarpıp durmasınlar, çünkü bu, erkeklerin nazarı dikkatini çeker, kendilerine karşı gayrı meşru bir arzu uyandırır. Cahiliyet zamanında böyle yapan kadınlar bulunmakta idi. İslâmiyet ise bunu yasaklamıştır. Böyle şüpheleri davet eden İslâm temizliğine aykırı olan hareketlerden kaçınmak lâzımdır. Ahlâki fazilet bu şekilde tecelli eder. Bir zaruret hali de müstesnadır. Meselâ: Kesin bir zarurete binaen bu yasak azalara doktorun tedavi için bakması, veya bir boğulmakta veya yanmakta olan bir kadını kurtarmak için yasak azalarına bakılması, veya zina hâdisesine şahitlik edilebilmesi için bakılmış olması caizdir. Bu, bir hayata maddî ve manevî hizmet demektir, (ve) ey müslümanlar zümresi!, (toptan Allah'a tövbe ediniz) daima Cenab-ı Hak'tan af ve mağfiret talebinde bulununuz. Çünkü insanlardan insanlık hali bazı kusurların, caiz olmayan temayüllerin, bakışların vukuu mümkündür, vâkidir. Artık daima uyanık bulunmalıdır, kusurlardan dolayı tövbe istiğfar etmelidir. (Ey müminleri.) Böyle Cenab-ı Hak'kın emrettiği şekilde hareket ediniz (tâki) bununla (kurtuluşa erebilesiniz) sizin dünyada da, ahirette de selâmet ve saadetiniz ancak bu sayede temin edilmiş olur. Evet.. Bir insan cemiyyetinin güzelce devamı, hayat intizamı, hakiki bir hürriyet içinde yaşaması, bir takım ahlâki olmayan temayüllerden, lakırdılardan, töhmetlerden korunması ve saadeti uhrevîyeye kavuşması ancak bu gibi pek mühim ve hikmet ve menfaatin kendisi olan dinî emirlere, yasaklara riayet sayesinde tecelli eder. İnsanlık için bu riayetten başka kurtuluş çaresi yoktur. Cenab-ı Hak, cümlemizi bu kutsal ahkâma riayete muvaffak buyursun Amin.. Bu mübarek âyetler de bu suredeki yedinci nevi seri hükmü kapsamış bulunmaktadır.







32. Ve sizden olan bekârları ve kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi hali olanları evlendiriniz. Eğer yoksul oldular ise Allah onları lütfundan zengin kılar ve Allah vâsidir, alîmdir.

32. Bu mübarek âyetler, iyi hal sahipleri olan kölelerin ve cariyelerin evlendirilmelerini emrediyor, yoksul oldukları takdirde Allah'ın lütfü ile zengin olacaklarını bildiriyor. Evlenmek için halleri müsait olmayanları da ilâhi lütuf ile zengin oluncaya kadar sabredip iffetlerini korumaya devam etmelerini tenbih ediyor. Mukatebe yapmak isteyen kölelerin ve cariyelerin kendilerinde bir hayır bilinmekte ise kitabeye kayd ile kendilerine mal bakımından yardım edilmesini tavsiye ediyor. İffetlerini korumak arzusunda bulunan cariyelerin de dünya malını dileyerek zorlama ile zinaya sevkedilmemelerini ihtar ve böyle bir zorlamaya mâruz kalanları daha sonra Cenab-ı Hak'kın af edip günahlarını örteceğini beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: (ve) Ey ehli îman!, (sizden olan bekârları) evlendiriniz. Yani: Zevcesi olmayan erkekleri ve henüz evlenmemiş veya kocası ölmüş kadınları evlerdirmeğe gayret ediniz, (ve kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi hali olanları) da onların velileri, efendileri olan zatlar!, (evlendiriniz) bu evlenecek kimseler, (eğer yoksul oldular ise) bunlardan dolayl ümitsizliğe düşmemelidirler, çünkü Allah Teâlâ dilerse (onları lütufundan zengin kılar) rızıklandırır, bu evliliği onların haklarında geçim bolluğuna bir vesile kılmış olur. (ve Allah vâsidir) mahlûkatı için genişlik göstermeğe kadirdir, onun nimetine, kudretine son yoktur ve (Alimdir) her şeyi hakkiyle bilir, dilediği kullarını hikmet menfaat gereğince bol rızka nail buyurur. Bu âyeti kerime, bu suredeki sekizinci

hükmü kapsamaktadır. Köleler ile cariyeler, iyi hal, ile kayıtlanmış bulunuyor. Çünkü iyi olmayan köleler ile cariyeler ise hallerini itinâ, kendilerine şefkat gösterilecek bir durumda bulunmamış olacakları için onları evlendirmeğe kalkmak, faide yerine zarar verir. Hür kimselerde ise nisbeten iyi hal galip ve kendi işlerini mallarını bağımsız olarak ifaya, idareye selâhiyetli oldukları için onlar evlenmek isteyince velilerin müsaade etmesi lâzımdır. Bu sebeple onların haklarında "iyi hal" kaydı zikredilmemiştir. Ve bu nikâh ile emir, nedb içindir, yoksa vücub için değildir. "Eyama" eymin çoğuludur. Karısı olmayan erkekler ile kocası bulunmayan bakire veya dul kadınlar demektir.







33. Evlenmeğe -çare- bulamayanlar da Allah kendilerini lütufundan zengin kılıncaya değin iffetlerini korusunlar ve ellerinizin sahip olduğu kimselerden mükatebe yapmak isteyenler olunca da eğer onlar da bir hayır bilmiş iseniz onları kitabete kaydediverin ve Allah'ın size verdiği mallardan onlara veriniz. Ve genç cariyeleriniz iffetlerini korumak isterlerse dünya hayatının geçici metaını dileyerek fuhşa sevketmeyiniz. Ve her kim onları zorlarsa şüphe yok ki, Allah onların zorlanmalarından sonra da çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

33. (Evlenmeğe -çare- bulamayanlar da) nikâh için lâzım gelen mihri, nafakayı teminden âciz bulunanlar da (Allah kendi lütufundan zengin kılacağı değin iffetlerini korusunlar) zinadan ve diğer haram şeylerden kendilerini korumaya çalışsınlar, Cenab-ı Hak'kın kendilerine zenginlik vereceği zamana kadar sabırdan, temizlikten ayrılmasınlar. Onların böyle iffetlice yaşamaya çalışmalarının bir mükâfatı olarak bir gün bir nimete, servete nail olabilirler. Artık o zaman evlensinler, (ve ellerinizin sahip olduğu kimselerden) Yani: Köleler ile cariyelerden (mükatebe yapmak isteyen olunca da): Yani: bir bedel karşılığında azad edilmelerini isteyince de bakınız: Düşününüz; (eğer onlarda bir hayır bilmiş iseniz) yani: Onlarda iyi hal, emanete riayet, kitabete ait bedeli kazanıp vermelerine kabiliyet görür iseniz (onları kitabete kaydediverin) onları hürriyetlerine kavuşturmaya yardım etmiş olun. (ve) ey onların velileri, efendileri (Allah'ın size verdiği mallardan onlara veriniz) onları biran evvel hürriyete kavuşturmak için kendilerine yardım ediniz, meselâ: Kitabet bedelinin bir kısmını kendilerine bağışlayınız. Beytülmal tarafından kölelere yapılacak yardım da bu cümledendir. Bu ilâhi emir de bu suredeki dokuzuncu hükmü kapsamaktadır, (ve genç cariyelerinizi iffetlerini korumak istiyorlarsa) onlar nefislerine hâkim olup zinadan kaçınmak istedikleri halde siz de onları takdir ve korumaya devam ediniz, (dünya hayatının geçici mahm dileyerek) onları (fuhşa sevketmeyiniz) onların fuhşiyatina meydan vermeyiniz, onların sürekli olarak iffet ile yaşamalarını temine gayret gösteriniz. Onlar iffetlice yaşamak istemeyince de onları engellemeye çalışmak lâzımdır, bu halde yapılacak şey, onların zinasına müsaade değil, onları zinadan men'e çalışmaktan ibarettir (ve her kim onları) zinaya (zorlarsa) o zorlayan büyük bir günaha girmiş olur, tövbe ve istiğfar etmedikçe bu günahtan kurtulamaz. Fakat o zorlanan cariyelere gelince (Şüphe yok ki, Allah onların) o cariyelerin haklarında öyle zorlandıklarından sonra da (çok bağışlayandır) onları af eder ve günahlarını örter ve (rahimdir) onları ilâhi merhameti ile korur, cezalandırmaz. Gerçek şu ki, zorlamaya binaen muvafakat etmekde caiz değildir. Şu kadar var ki, gönülsüz olarak ağır zorlamaya mâruz kalan şahıs hakkında ilâhi aff tecelli eder. Yüce "Gafur" isminin zikri buna işareti içermektedir ve bu beyan ilâhi, bu suredeki onuncu hükmü kapsamaktadır. "Cahiliye zamanında Abdullah Ibni Übeyy gibi bazı kimseler, para kazanmak için cariyelerini zinaya teşvik ederlerdi. Übeyy'in iki cariyesi Resûl-i Ekrem'e müracaat ederek bu pek çirkin hareketten dolayı şikâyette bulunmuşlardı. Bunun üzerine bu âyeti kerime nazil olmuş böyle bir hareketin insanlığa aykırı, pek ziyade çirkin bir şey olduğunu bildirmiştir. "Kitabet" Efendi ile kölesi veya cariyesi arasında bir bedel karşılığında yapılan bir akittir. Şöyle ki: Mükellef olan bir kimsenin mükellef kölesini veya mükellef olan cariyesini onların rızalariyle bir muayyen hizmet veya muayyen bir nakdi bedel karşılığında azat etmesi demektir ki, o hizmet veya bedel ifa edilince kölelik ortadan kalkar. Kölelerin ve cariyelerin böyle kendi rızalariyle birer bedel karşılığında mükatebe yapmaları İslâm hukunca sade caiz olmakla kalmamış, belki mendub bile bulunmuştur. Emin, geçimini temine muktedir bir köle veya cariyeyi kitabete kesmek, onu hürriyete sevketmek demek olacağı cihette pek övülmüş bir muameledir. Bu sebepledir ki, kitabete başlanan bir köleye veya cariyeye kolaylık göstermek, üzerine aldığı kitabet bedelinin bir kısmını, meselâ: Üçte birini veya dörtte birini kendisine bağışlamak veya kendisine ayrıca nakden yardımda bulunmak pek güzel görülmüştür. Hattâ böyle bir yardımda bulunmak Şafiilere ve Zahirilere göre bir vecibedir. İşte Islâmiyetin hürriyeti ne kadar gerekli gördüğüne bu da pek açık bir delildir.

     
 
what is notes.io
 

Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.