NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io

Ders (Kimaris'in Yaşamı - Episode 2)

Bu hikaye, tanrının mütevazı hizmetkarı olan Kimaris adındaki genç fakat olgun bir çocuğa aittir. Anlatılmış bütün olayların devamı niteliğindedir.

Güneş yavaş ve usul bir şekilde yükseliyordu, siyah gökyüzü yerini turuncuya bırakıyordu. Havanın aydınlanması, Kimaris'in hayatını etkileyecek önemli olayların büyük bir habercisi edasındaydı. Gilthara, son hazırlıkların bittiğini, Kimaris'e yolculuğun başlayacağını müjdeliyor ve eski evi diyebileceği, kaldıkları yerle vedalaşması, artık burada kalmayacağı gerçeğine alışabilmesi adına ona zaman tanıyordu. Kimaris, belki de ileride yaşayacağı gezgin hayatı için en büyük adımlardan birini atıyordu bu yolculuk ile birlikte. Fakat ne Gilthara, ne de Kimaris, yolculuğun çetin geçeceğini bilseler de, başlarına gelebilecek şeylerin farkında değillerdi...

Yolculuk için ne arabaları, ne de atları vardı. Yaya bir şekilde ilerlemeliydiler. Böylece hem gözlerden ırak, hem de dikkat çekmeyecek şekilde varmak istedikleri yer olan Ölüm Tapınağı'na, Kara Mabet'e rahatça varabileceklerdi. En azından plan buydu, hatta daha çok plandan ziyade yapmak zorunda oldukları şey, izlemek zorunda oldukları rota buydu. Yayan bir biçimde seyahat ederek, gerekmediği vakitlerde toplu yerleşkelere girmeyeceklerdi. Gilthara, doğa ananın ona bahşettiği güçler sayesinde, kendisini ve Kimaris'i yemek derdinden kurtarabiliyordu. Büyülü yabanmersinleri, Kimaris ve Gilthara'nın erzak sorununu karşılamaya yetiyordu. Yolculuklarını halihazırda sürdürmeye devam ediyorlarken, bir yandan da Kimaris, Gilthara'dan eğitim alıyor, tanrıları ve onların yollarını öğreniyordu. Basit bilgiler ve Gilthara'nın yanında bulundurduğu kitaplar ile birlikte bilgi dağarcığını genişletmeye devam ediyor ve gece gündüz yürümek dışında kendisini oyalayabilecek bir şeyler bulabiliyordu. Gümüşgül Vadisi, yaban hayatın ve doğal yaşamın, gündelik süreç ile iç içe olduğu bir bölgedir, fakat sık ormanların içerisi ve medeniyetin seyrek olduğu bölgeler, balta girmemiş ormanlar daha tekinsizdir. Gilthara, doğa ananın kudreti ve gücü sayesinde çoğu vahşi hayvanı zapt edebiliyor veya çeldirebiliyor, vahşi yaşam ile nasıl yüzleşeceğini biliyordu, bu yüzden çoğu zaman zor duruma düşebilecek vaziyettelerken bu durumların kolayca üstesinden gelebiliyordu. Lakin Dev Yabandomuzları, çoğunluk olarak kimsenin sözünü dinlemeyen, kafasının dikine giden hayvanlardır. Gilthara ile birlikte, yolculukları sırasında istemeden Dev bir yabandomuzunun alanını işgal ettiklerinden dolayı zor duruma girmiş ve Gilthara, orada Kimaris'e ilk defa savaşmasını öğretmek durumunda kalmıştır.

Pek çok kişi tarafından hayvani vahşetin somut örneği olarak kabul edilen yaban domuzu, gayretle homurdanarak çalıların arasından gelişigüzel bir şekilde çırpınarak ortaya çıkmıştı. Bu tür yaban domuzlarının bölgelerini şiddetle koruduğunu bilinen bir gerçekti ve korkunç dişleriyle çarpışmaktan kaçınmayan ve korkmayan domuz, öfkeli bir biçimde, bölgesini ve çocuklarını korumak adına zapt edilemez bir biçimde hücuma geçmişti. Gilthara, Kimaris'e delici ve kesici olmayan silahları basit bir şekilde nasıl kullanacağını öğretmişti ama hiçbir zaman bu silahları kullanabileceği gerçek bir sınava tabii tutulmamıştı. Büyü kullanmakta yetkin olmayan ve nasıl kullanacağının eğitimini yatkın bir şekilde almamış olan Kimaris için, silahlar ile olan gerçek sınavı bu olacaktı. Gİlthara, Kimaris'e aptalca şeyler yapmamasını, kahraman olmaya çalışmamasını söylüyordu savaş esnasında ve Gilthara'nın arkasında kalarak ona destek olmasını istiyordu. Karşı karşıya oldukları tehlikeyi bilen Gilthara, kendisine ve Kimaris'e bir koruma büyüsü yaparak hemen savaşa hazırlandı. Kutsal sopasını kalkanı ile birlikte çekmesiyle yaban domuzu ile çarpışmaya hazır bir şekilde öne atıldı. Gilthara'nın gözlerindeki kararlılığı gören Kimaris, Gilthara'nın ona verdiği uzun sopasını hazırlar ve Gilthara'nın adımlarını yakından takip eder ve ona ayak uydurmaya çalışır. Yaban domuzu Gilthara'ya ilk darbeyi indirir, ancak Gilthara, kuşandığı ağır zırhı ve kalkanı sayesinde saldırıyı savuşturmayı başarır ve büyü ile güçlendirilmiş sopasını domuza doğru indirmeyi başarır. Bu saldırının ardından Kimaris'e "ŞİMDİ!" şeklinde komutu vermesinin ardından Kimaris de bu fırsatı kollayarak sopasıyla isabetli bir darbe savuşturur. Aldığı yaralardan ötürü öfkelenen yaban domuzu, dikkatini son darbeyi vuran Kimaris'e yöneltir. Öğrencisinin tehlikede olduğunu ve Kimaris'i yaraladığını gören Gilthara, domuzun önüne geçer ve büyü gücünü Kimaris'in yaralarını iyileştirmek için kullanır. Yaban domuzu dikkatini tekrardan Gilthara'ya çevirir, ancak bu sefer kutsal savaşçı kritik bir vuruş yapmayı başarır ve yaban domuzunu öldürür. Savaştan sonra Gilthara endişeli bir biçimde yaralı Kimaris'e doğru hızlı bir biçimde koşar ve onun yara bakımını yapar. Acı içerisindeki Kimaris, kıvranıyordu fakat heyecandan da yerinde duramıyordu, ilk savaşından galip ayrılmıştı. Gilthara, yaralarını tedavi ettikten sonra ona kıyafetleri üzerinden dokunarak sarıldı ve teselli etti. O gün Gilthara, Kimaris'e hayatında unutamayacağı önemli, felsefi bir söz söylemişti: "Her zaman hazırlıklı ol ve yeteneklerine olan inancını asla kaybetme, muzaffer olacaksın". Kimaris, kendi yeteneklerine güvensizdi, doğaya zarar verdiğini biliyor ve bunları kullanmaktan çekiniyordu, fakat bu yeteneklerin kullanılması gerektiğini belki de zor yoldan ama en azından bedel ödemeden öğrenmişti.

Yolculuk uzun sürüyordu, fakat bu yolculuğun biraz daha uzaması gerektiğini düşünüyordu Gilthara yaşadıklarından sonra. Kimaris'in savaşmayı öğrenmesine, kendini ve gerektiğinde de zulme uğrayan kişileri koruyabilmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu eğitim hızlı olmayacağını bildiğinden dolayı da kafasında 2 yıl civarında ormanlarda yaşamak vardı. Kimaris, bu fikire olumlu bakıyordu, savaşta hissettiği korku ve heyecan dolu duygularına yenik düşmüş ve kötü sonuçlar doğurabilecek bir yara almıştı fakat sonuçlar büyük olmadığı için şanslıydı. Birdahaki sefere bu kadar şanslı olamayabilirdi, o yüzden işini şansa bırakmadan, yolculuğu tamamlayabilmek için gerekli eğitimi görmesi lazımdı. Yemek yapmasını, avlanmasını, savaşmasını, zırh ve kalkan kuşanmasını ve en temel büyüleri yapabilmesini öğrenmesi lazımdı Kimaris'in. Bu iki yılı bu öğrenme süreci içinde, ormanlarda, gözlerden ırak bir şekilde geçirdiler.

Bu 2 yıllık süreçte Kimaris, gözle görülür bir şekilde gelişebiliyordu, yemek yapmasını, ateş yakmasını, kıyafet temizlemesini, hayvan postu soymasını, iz sürmesini, yara bakımı yapma vb işleri öğrenmişti ve efektif bir şekilde bu öğrendiği bilgileri kullanabiliyordu. Büyü konusunda da kendini geliştirmişti, büyülü küçük ışıklar saçabiliyor ve kanayan yaraları büyü ile durdurabiliyordu. Ama, büyüsünün doğasının getirdiği yıkımı engellemesinin yolunu hala bulabilmiş vaziyette değildi. Büyüyü kullanmayı ve kontrol etmeyi öğreniyordu evet ama kendisi yaşlandıkça, içindeki o melun büyü de güçleniyordu ve bu yüzden hiçbir zaman bu büyüyü kontrol edemeyeceğini düşünmeye başlamıştı, kendinden şüphe duymaya başlamıştı. Gilthara ise, bunu Kimaris ile olan bir konuşmasında fark etti, konuşma şöyleydi:

Kimaris, hüzünlü ve belki de endişeli bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
-Kimaris: "Gilthara, uzun zamandır bir şey düşünüyorum. Ölüm Rahibi olabileceğimi sanmıyorum."

Bir anda Kimaris'ten böyle bir cümle duymayı beklemeyen Gilthara şaşırdı. Olayı anlamaya çalışıyordu. Meraklı ve şefkatli bir biçimde cevap verdi.
-Gilthara: "Neden bu şekilde düşünüyorsun Kimaris? Bunun için çok uzun zamandır çalıştın ve çalışıyorsun."

Kimaris, bir iki saniye Gilthara'ya baktıktan sonra başını eğerek konuşmaya devam eder.
-Kimaris: "Biliyorum, biliyorum ama gerekenlere sahip olduğumu düşünmüyorum. Ölüm ve öteki dünya fikri, aradığım cevapları bulmama yardım etse bile, bu gücü kontrol etmeme yardım edecek mi bilmiyorum."

Gilthara da Kimaris ile aynı endişeyi paylaşıyordu. Kendisi, bu gücün kontrolü açısından yeterince yetkin değildi o yüzden başkaları yardımcı olabilecek miydi emin değildi. Buruk bir gülümseme ile cevap verdi Gilthara.
-Gilthara: "Anlıyorum Kimaris. Kendi gücünden korkman doğal. Ama Ölüm Rahipleri ne yapar biliyor musun?"

-Kimaris: "Ruhların öbür dünyaya geçmesine yardımcı olmaktan sorumlular, biliyorum."

-Gilthara: "Doğru. Ama Ölüm Ruhbanları aynı zamanda yaşayanların ölümü anlamasına ve kabul etmesine yardımcı olur. Ölmek üzere olanlara rahatlık getirir ve onların huzur bulmasına yardımcı olurlar. Ayrıca yaşayanların kendi ölümlülükleriyle hesaplaşmalarına ve hayatta anlam bulmalarına yardımcı olurlar. Asil ve önemli bir rol."

Gilthara'nın verdiği cevabı, şu ana kadar hiç bu şekilde düşünmemişti Kimaris. Şaşkınlığını gizleyemeden cevapladı.
-Kimaris: "Hiç bu şekilde düşünmemiştim."

Gilthara, konuşmasına yüzündeki buruk gülümsemeyi, içten bir sırıtmaya bırakarak devam etti.
-Gilthara: "Ölüm hayatın doğal bir parçasıdır, Kimaris. Bu hepimizin kabul etmesi gereken bir şey. Ve bir Ölüm Rahibi olarak, tıpkı senin gibi başkalarının da ölümü anlamasına ve onunla uzlaşmasına yardım etme fırsatına sahip olacaksın. Bu şekilde insanlara yardımcı olabilmen için de, kendi güçlerine hakim olmayı öğrenmen gerekiyor. Seni farklı yapan şeyi kucakla. Farklı olmaktan korkma. Eminim ki bu eğitimini aldıktan sonra güçlerini rahatlıkla kontrol edebilecek ve insanlara yardım edip onlara yol gösterebileceksin."

Gilthara'nın sözleri Kimaris'in yüreğine işlemişti. Düşündüğü şeylerin, hissettiği duyguların ne kadar manasız olduğunu, kendine karşı duyduğu endişenin yersiz olduğunu anlamıştı. Hafif gözleri dolmuş bir şekilde cevap verdi Kimaris.
-Kimaris: "Anlıyorum. Haklısın Gilthara. Tekrardan düşündüm de, Ölüm Rahibi olma yolculuğuma devam etmek istiyorum."

-Gilthara: "Seninle gurur duyuyorum Kimaris. Unutma Kimaris, ölüm bir son değil, yeni bir başlangıç."

Bu konuşmanın ardından Kimaris, Ölüm Ruhbanının rolünün sadece ruhların öbür dünyaya geçmesine yardımcı olmak değil, aynı zamanda insanların yaşamın doğal bir parçası olan ölümü anlamasına ve kabul etmesine yardımcı olmak olduğunu anlamıştı. Bu farkındalık, Kimaris'in ölüme olan bakış açısını ve Ölüm Rahibi olma yolunu tamamen değiştirmişti.

İki yıllık ara ve eğitim, geride kalmıştı ve yolculuklarına devam etmek zorundalardı. Kimaris'in bir miğferi ve Gilthara'nın da kapişonlusu vardı, gizlenmeleri ve saklanmaları kolaydı, fakat gerekli ihtiyaç ve erzakları almak için bir yerleşkeye uğramaları lazımdı. Gilthara, git gide Kimaris'in sosyal interaksiyonlarının azalmasından korkuyordu, içten içe Kimaris'in arada da olsa akli dengesini yitirmemesi veya kendini yanlız hissetmemesi için insan görmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden bulundukları konuma en yakın yerleşke olan Ymbel'e gitmeye karar verdiler.

Kimaris ve Gilthara, yolculuklarına devam ederlerken Ymbel adında küçük bir köyde mola vermeye karar vermişlerdi. Köy, göz alıcı yeşil tepeler ve pırıl pırıl akarsularla çevrili yemyeşil bir vadide yer alıyordu. Köylüler, Gilthara'nın bir rahip olmasından mütevellit, onları kollarını açarak karşıladılar ve gece kalacakları bir yer teklif ettiler. Ancak gece ilerledikçe işler karanlık bir hal almaya başlayacaktı. Gece karanlığının çökmesi, vadi içlerindeki konumdan ötürü daha kolay oluyordu, vadinin batı tarafı köye bir siper oluyor ve hava daha kolay ve hızlı kararıyordu. Gilthara, sezgileri kuvvetli bir kadındı, buradaki insanların hal ve tavırlarındaki garipliği, o tekinsizliği ve korkuyu hissedebiliyordu. Akşam olduğundan ötürü Kimaris'i tekrardan ormana götürmekten ziyade, gerekli alışverişleri yaptıktan sonra sadece 1 günlük, tavernada kalabileceklerini söylemişti, fakat Kimaris'i de bu hissettiği tekin olmayan duygudan ötürü uyarmıştı.

Gece karanlığının, siyah bir palto gibi çökmesinin ardından, sokaklarda oynayan çocuklar evlerinde dağıldılar, köylüler işlerini bırakıp dinlenmeye çekildiler. Akşam olmuştu. Alışverişlerini yapmış olan Gilthara ve Kimaris, alışverişlerinin ardından tavernaya yolculuk içerisindelerken, garip ve çığırtkan bir ses duydular. Haftalardır köyde terör estiren bir grup haydut köye baskın düzenliyordu. Haydutlar acımasız ve şiddetliydi ve bedeli ne olursa olsun istediklerini almaya kararlı gibi görünüyorlardı. Köy halkı ve birkaç eli kılıç tutabilecek fakat asker denmeyecek savaşçı yiğitler direkt siper olmaya, köyü korumaya çıktılar fakat direniş nafileydi, köylülere nazaran haydutlar nasıl savaşmaları gerektiğini ve nasıl zulm etmesi gerektiklerini biliyorlardı

Köy yanarken ve tutuşan dumanlar havayı dolduruyor, ölenlerin çığlıkları ise kulakları tırmalıyordu. Kimaris, gördüğü manzara karşısında şok geçiriyordu ve kendini sorguluyordu. "Ölüm, böyle olmamalı, ben insanlara ölüm rahibi olarak bunun kaçınılmaz olduğunu mu öğretecem?" şeklinde kelimeler söyleyerek olduğu yerde dona kalmıştı. Gilthara harekete geçmeleri gerektiğini biliyordu ve Kimaris'i kendine getirmeye çalıştı. Kendine bir nebze gelebilmiş olan Kimaris'e, güçlerini masumları korumak ve haydutları adalete teslim etmek için kullanmalarını ve haydutlara karşı cesurca savaşmaları gerektiğini söylüyordu Gilthara. Kimaris hala bu şoku atlatamamış ve endişeliydi, yürüdüğü yolun bir hiç uğruna olduğunu düşünmeye başlamıştı. Fakat Kimaris, hiç beklemediği anda kendine geldi. O gün ilk defa Gilthara, ilk ve son olacak şekilde ona tokat atmıştı. Bağırarak Kimaris'e kendine gelmesini, yoksa burada öleceklerini söylüyordu. Kimaris'e bunun öğretilmesi gereken bir öğreti olmadığını, tam aksine cezalandırılması gereken bir davranış olduğunu anlatıyordu. Ölüm kaçınılmaz ve ötelenemez evet ama tanrının verdiği canı, tanrının rızası olmadan alamazlardı. Bu kafirler ise büyük bir şirk koşuyor, sanki kendileri birer tanrıymışcasına istediklerinin canına katlediyorlardı. Kimaris, donakalmayı kesmiş ve bu duyduklarından sonra kendini toparlayabilmişti. Yaşaması ve hayatta kalabilmesi, buradaki masumlara yardım edip kafirlerin cezalarını çekmeleri için motiveydi. Gilthara, köyün kalan ahalisini örgütlüyordu ve karşı bir direniş için seferberlik başlatmıştı. Ancak güçlerine rağmen sayıca çok azdılar ve haydutlar saldırılarında amansız görünüyorlardı. En iyi çabalarına rağmen, ortaya çıkan kaosta birçok masumun hayatı yitip gidiyordu.

Gilthara, kullanabildiği büyüler ile onlara avantaj kazanıp alan kapatabiliyordu, bu şekilde haydutları köşeye sıkıştırabiliyorlardı. Kimaris ise ona büyüleri ile yardımcı oluyordu. Köylüler var güçleriyle savaşıyorlardı ama nafile gibi gözüküyordu. Gilthara, köylüleri yönlendirirken ve birden fazla haydut ile savaşırken Kimaris'i ihmal etmişti. Kimaris, kendi tahta sopasıyla bir haydutu indirmeyi başardıktan sonrasında çok sert bir darbe almış ve kanlar içinde yere yığılmıştı. Gilthara bunu görmüş fakat etrafındaki haydutları başından atamıyordu. Acılı çığlıklar içinde Kimaris'in adını haykırıyordu ve belki de Gilthara bile kontrolünü kaybediyordu ama savaştığı haydutlar, Kimaris'e doğru gelmesine izin vermiyordu. Kimaris sanki gözlerinin önünden şeritler geçer bir vaziyette yerde kanlar içindeydi. Endişeliydi, üşüyordu... Ölüm yakınlaşıyordu, Kimaris'in zamanı doluyordu. Kimaris, ölümün böyle bir şey olduğunu anlıyordu. "Demek bu rahatlatıcı his, ölümmüş..." şeklinde dışından haykırdı. Gilthara, ağlayarak ve hıçkırarak haydutlara yapmayın diyerek bağırıyor, naralar atıyordu fakat zalim haydutlar için bu feryatlar nafileydi. Kimaris, Gilthara'nın zor durumda olduğunu ve her tarafının yara bere içinde olduğunu görüyordu, savaşan köylülerin ise neredeyse hepsi kılıçtan geçirilmiş vaziyetteydi, direniş neredeyse kırılmıştı. Kimaris, bu rahatlığa alışıyordu, kanın getirdiği sıcaklık, vücudundaki üşüme hissini törpülüyor ve onun rahatlamasına sebep oluyordu. Ama Kimaris, bu yolculuğa ölmek için çıkmamıştı. Aradığı cevapların hiçbirini bulamadan yolculuğu sona mı erecekti? Hayır... Bu daha bir başlangıçtı, o yüzden ayağa kalkmalıydı. Vücudunun pompaladığı adrenalin ile kalp atış hızı tavan yapmış ve duyguları stabil değildi. Büyüsünün kontrolünü elinden kaybetmişti. Kontrolden çıkan büyü, etrafındaki haydutu korkutmuştu. Kimaris'in etrafından kara ve melun bir sis ortaya çıkmaya başlamıştı. Kimaris ayağa kalkmadan önce, yanında yerde yatan bir cesede dokunmuştu ve ceset, çürümeye ve çekilmeye başlamıştı. Ceset çekilirken Kimaris'in yaraları iyileşiyordu. Gilthara ağlayan gözler ile şaşkınlık içerisindeydi, diğer bütün herkes de Gilthara ile aynı duyguyu paylaşıyorlardı. Kimaris, etrafından siyah ve dokunduğu şeyi çürüten bir sis ile dolaşıyordu, sopasını bırakıp yerden keskin bir kılıç almış ve kuzgun kanatları ile korku salıyordu. Karşısındaki haydut, elleri titrer ve korkudan neredeyse altına yapacak şekilde, zayıf bir biçimde Kimaris'e kılıç salladı, fakat Kimaris bundan kaçınmadı. Kimaris'in omuzuna saplanan kılıçtan sonra Kimaris, eldivenini hiç bir şey yokmuş gibi çıkarttı ve haydutun yakasına yapıştı. Kimaris o kadar güçlüydü ki, haydutun ayaklarını yerden kesebiliyordu tek eliyle. Haydut acılar içinde kıvranır ve kılıcını saplamaya çalışırken beti benzi atıyordu ve emiliyordu. Kimaris o haydutu hiç bir şeyi kalmayana kadar sömürdükten sonra bir çöpmüş gibi yere fırlattı ve omuzuna saplı kılıcı çıkardı. Adam hareket etmiyor ve yaranın olması gereken yerde de yara yoktu. Burada, bu manzarayı gören herkes dehşete kapılıyordu. Sinirlenmiş, gözü dönmüş bir vaziyette, korkudan dona kalmış haydutları katlediyor, onlara en acımasız ölümlerden birini tattırıyordu Kimaris. Geri kalan haydutlar, can derdinde kaçışıyordu. Kimaris, köydek bütün haydutları kovmuş, kovmadıklarını ise öldürmüştü. Köylüler can havli ve korkudan kaçışmaya başlamıştı, bazılarıysa aynı haydutlar gibi gördükleri şey karşısında dona kalmış, sadece izliyordu. Kimaris gücüne hakim olamıyor, acılar içinde bağırarak her tarafa saldırıyordu. Onun acı çektiğini gören Gilthara, ona bu sisi durdurmasını kendisine zarar vermemesi gerektiğini söyleyerek onu sallayıp kendine getirmeye çalışıyordu fakat Kimaris'in o kadar gözü dönmüştü ki, Gilthara'yı bile tanımıyordu ve ona da zarar veriyordu. Ardından ise kalın ve tok bir ses ile "Bu kadar yeter genç adam!" diye bir ses duyuldu. Bu ses köylülerin arasından geliyordu. Gilthara, sese baktığı vakit ilk başta bir köylü gördüğünü zannetse de gördüğü kişi bir köylü değildi. Belki de o adam, köylülerin kurduğu hattın yıkılmamasının yegane sebebiydi aslında. Hiçbir zırh giymeyen ve yanında kesici alet bulundurmayan, arkasında bir tahta sopa ile dolaşan, fakat şu anda elleri çıplak olan, siyah ve sakallı bir elf keşiş vardı Gilthara'nın karşısında ve Kimaris'e yöneliyordu. Gilthara, Kimaris'e hakim olmaya çalışırken, Kimaris'ten aldığı şiddetli bir darbeyle sarsılır. Bunu gören adam ise Kimaris'e doğru yürüdü ve "Eğilmeyen ağaç, kolay kırılır genç adam. Kırılmamaya çalış." demesinin ardındani avucunun içi ile Kimaris'i bir darbe ile neredeyse 5-6 metre ileriye savurdu. Kimaris, bu darbenin ardından gözü dönmüş vaziyette karşısındaki silahsız adama saldırmaya başladı, fakat adama onlarca kes saldırmasına ve yakalamaya çalışmasına rağmen bir kere bile kılıcını isabet ettiremedi. Adam, bir yandan Kimaris'i yumruklar ve tokatlarken sözler söylemeye devam ediyordu, "Akıl su gibidir. Çalkantılı olduğunda, içerisini görmek zordur. Lakin dingin olduğu vakit her şey netleşir." gibi sözler söylüyorken ardı ardına saldırılar yapmaya devam ediyor, Kimaris'e aman vermiyor ve Kimaris'in ona dokunmasına izin vermiyordu. Gilthara, aldığı yaralar ve Kimaris'in vurduğu darbe yüzünden kendini iyileştirmek ile meşgul ve endişeli bir vaziyette olan biteni izliyordu. Kimaris'in karşısındaki adamın Kimaris'i öldürmeye çabalamadığı oldukça barizdi, silah bile kullanmıyordu, onu yatıştırmaya çalışıyordu. En nihayetinde ise 1 dakika civarında aralıksız dayak yedikten sonra Kimaris, bir darbe bile indiremeden yere yığılmıştı. Ardından bu sakallı elf, Gilthara'y başıyla onay verdi ve Gilthara ayağa kalkıp Kimaris'in yanına koştu ve kendinin ardından onun da bakımını yapmaya başladı. Herşey sakinlemiş, köylüler yaralarını sarar vaziyetteyken, Sakallı Elf sordu: "Bu çocuk, içindeki gücü nasıl kullanması gerektiğini bilmiyor, bu melun kuvvetin yatıştırılması lazım. Siz kimsiniz?" şeklinde bir soruyu Gilthara'ya yöneltti. Gilthara, bu sorulara da sonra cevap vereceğine söz verdi ve yara bakımı için bilinci kapalı Kimaris'i bıraktı, fakat beklemediği bir bakış açısıyla karşılandı.

Ortalık yatışırken, Ymbel köyü, neredeyse harabeye dönmüştü ve sokaklar ölülerin cesetleriyle dolup taşıyordu. Gilthara bilinci kapalı Kimaris'i taşırken, trajedinin ölçeği karşısında dehşete kapılmıştı ve köyün masum insanlarını korumada başarısız olduklarını biliyordu. Bir zamanlar Kimaris ve Gilthara'yı kollarını açarak karşılayan Ymbel köylüleri, şimdi onlara korku ve şüpheyle bakıyorlardı. Kimaris'in lanetlendiğini ve gittiği her yere ölüm ve yıkım getirdiğini fısıldamaya başladılar. Ona "Ymbel'in Lanetli Kuzgunu" adını verdiler. Bu korkunç lakap, fısıltılar ile başladıktan sonra, köylülerin şiddet ile bağırarak haykırdığı bir lakap haline gelmişti. Köylüler kinliydi ve sinirliydi, çok şey atlatmışlardı fakat ölüm eşiğinde yaralı olanlar varken, rahibe çocuk için endişeleniyor, köy için endişelenmiyor gibi düşünüyorlardı. Ne kadar düşünce tarzları yanlış olsa da, en azından böyle düşünmek için haklı sebepleri vardı. Köylüler, Gilthara'nın uzattığı yardım talebini reddederek onları köyden kovdular. Gilthara, üzgün fakat anlayışlı bir şekilde, elindeki bütün ilk yardım malzemesini köylülere bırakıp Kimaris ile beraber köyü terk etmek için ormana yöneliyordu, ama onları bu Sakallı Elf de takip ediyordu.

Kimaris, Gilthara ve Sakallı Elf, köyü terk ettiler fakat trajedinin anısı onlarda kaldı. Kimaris, sabaha doğru gözlerini açtığı vakitte, bir kamp ateşinin yanında tanımadığı bir adam ve sargılar içinde olan bir Gilthara ile karşılaştı. Gilthara, Kimaris'e yaşanan olayları detaylı bir biçimde anlattı ve Sakallı Adam da, Gilthara'ya anlatırken eskik söylediği şeyler olduğunda onları toparlayarak yardımcı oldu. Gilthara da Kimaris de bu adamın kim olduğunu bilmedikleri için bu adama kim olduklarını sordular. Gezgin bir keşiş cevabı ile karşılandılar. İsmi Ulfred olan bir keşişti bu adam. İnsan ismi taşıyan bir yarı güneş elfi. Ulfred, bir avare olarak dolaştığını, fakat Güneş Manastırı'ndan geldiğini söylüyordu. Kimaris'in nasıl bir forma büründüğünü, nasıl kontrolü kaybettiğini ve kendisini nasıl zapt ettiğini anlattı.

Kimaris, yaşadıkları ve Ulfred'in anlattıkları olaydan derinden etkilenmişti, iyi ve saygılı bir çocuktu ama şimdi korkuyordu, herkesi koruyamayacağını ve bazen tüm çabalarına rağmen insanların yine de öldüğünü hoş olmayan bir tecrübe ile deneyimlemişti. İhtiyacı olanlara barış ve anlayış getirebilecek daha iyi bir Ölüm Rahibi olmak için çabalamaya devam etmesi gerektiğini biliyordu. Gilthara, Kimaris'e teselli edici sözler söylüyorken, Ulfred de keza ne kadar sert ve kaba dursa da, anlayış ve hoşgörü ile karşılıyordu. Gilthara ve Kimaris, Ulfred ile sohbet edip onu tanıdıkça, bu olaydaki yardımının ardından, keşiş olmasının da getirisi olarak, samimiyetine ve sır tutma kabiliyetine güvenerek aslında kim olduklarını ve Kimaris'in kimin çocuğu olduğunu ve nasıl doğduğunu Ulfred'e anlattılar. Ulfred, şaşkın değildi fakat pür dikkat bir biçimde ve etkilenmiş vaziyette hikayeyi dinledi ve Kimaris'in kim olduğunu saklayacağına dair Gilthara'ya bir söz verdi. Gezgin bir avare olduğundan ötürü, ve gidecek bir yeri olmadığından dolayı, Kimaris ve Gilthara'ya onlar ile, Kara Mabet'e kadar yolculuk etmeyi teklif etti. Orada kuzeni olan bir High Elf'in rahiplik yaptığını ve Kimaris'e abilik yapabileceğini söyledi, kuzeni ne kadar Ulfred'i sevmese de. Gilthara, bir ölüm rahibi tanıdığı olmadığı için bunun iyi bir fikir olabileceğini düşündü ve Ulfred'i yanlarında görmekten kıvanç duyacağını, birlikte yolculuk etmenin doğru olduğunu ve iki tarafa da bir zarar getirmeyeceği konusunda hemfikir oldular. Kimaris, büyüklerin konuşmalarının ardında, pişmanlık ve hüzün gibi duyguların içerisindeydi. En azından gizli bile olsa, gitmeden önce burada ölen köylülerin mezarlarına birer çiçek koymak istiyordu. Gilthara, bunun ölüye saygı anlamında iyi bir fikir olabileceğini söyledi ve gitmeden önce ellerini hızlı tuttukları sürece bir sorun çıkmayacağını düşünerek, Ulfred ile birlikte bu fikri onayladı. Ertesi günün şafağında, güneş kendini gösteriyorken, köye tekrardan giriş yaparak mezarları ve defin işlemlerine yardımcı olmak istediklerini söylediler fakat köylüler tarafından bir kez daha reddedilip korku ile karşılandılar. Özellikle Kimaris'e olan bakışlar değişmemiş hatta daha beter olmuştu. Kimaris, Gilthara'nın büyü ile oluşturup büyüttüğü çiçekleri tek tek mezarlara diktikten sonra, ölülerden zayıf olduğu için özür dileyerek tekrar ziyarete geleceğini söylüyordu. Küçük bir çocuğun masum duaları, Gilthara'nın umudu eşliğiyle umarım ki ölülerin ruhlarına işliyordu...

O günden itibaren Kimaris, "Ymbel'in Lanetli Kuzgunu" olarak anıldı ve tanında. Bu isim, hayatının geri kalanı boyunca onun peşini bırakmadı ve bırakmayacaktı. Ancak yaşanan trajediye rağmen Kimaris, güçlerini masumları korumak ve ülkeye barış getirmek için kullanmaya devam etmesi gerektiğini biliyordu. Her zaman kolay olmasa da bir fark yaratabileceğini ve farklı olmanın bir suç olmadığını biliyordu.

Önemli Kişiler:
• Kimaris Laughingflowers: Hikayenin baş karakteri olan, "Elf Kanı" taşıyan düşmüş bir Aasimar Cleric/Wizard. Kimaris ismi, elf dilinde "Karanlık" demek, Laughingflowers ise, ileride anlatacaktım lakin şimdi söyleyeyim; Gilthara'nın Kimaris'e kullanmasını söylediği soyadırır. Kimaris, gerçek soyadını bilmiyor. Laughing- kısmı çok güldüğünden, -flowers kısmı ise piç olmasından gelen bir ek.

• Caisatra Lunargift: Kimaris'in annesi ve Gilthara'nın akıl hocasıdır. Kardinal mevkisine ulaşmış bir Nature Domain Cleric'tir (Yüksek lvl +10) . Lunargift, onun soy ismi değildir. High elf türü olan Moon Elf heritagesinden gelmesi ile birlikte, hizmet ettiği tanrı olmamasına rağmen Ay Tanrıçası'nın kutsamasına layık görülmüş bir elf olduğu için kazandığı bir lakaptır. Güleryüzlü, alçakgönüllü ve lider kişilikli pozitif birisiydi. Asıl soy ismi, Kimaris tarafından bilinmiyordur.

• Gilthara: Kimaris'in bakıcısı ve belki de manevi annesi rolündeki bir Wood Elf'tir. Aynı zamanda Caisatra'nın öğrencilerinden biri olan bir Nature Domain Cleric'tir (Düşük lvl cleric max 2-3). Elf kültürünün getirdiği bir özellik olarak, bir rahibe doğum anında, ona yardım edecek tanrının onayladığı bir kişi ile inzivaya çekilir ve Tanrı huzurunda doğumu yapar. Gilthara, Caisatra'nın doğum için seçtiği yardımcısıydı.

• Perran: Kimaris'in babası ve Caisatra'nın kocasıdır. Güneş Elfi'dir, ve bir sehhardır (Warlock). Kimaris, nasıl birisi olduğunu bilmiyor ve neye benzediğini de bilmiyor. Kimaris'e öldüğü söylenmiştir. Kimaris, Perran'ın öldüyse bile nasıl öldüğünü bilmiyordur.

• Rillifane Rallathil: Seldarine (Elf Deity'si) ler arasında Doğa tanrısı olarak geçen bir figürdür. Tamamen konsepte uyduğu için örnek gösterilmiş bir tanrıdır, değişebilir. Detaylı bilgi için; https://forgottenrealms.fandom.com/wiki/Rillifane_Rallathil

• Keşiş Ulfred: Ulfred, siyah derili bir yarı elftir. Elf soyu Güneş Elfi heritagesinden gelir. Siyah bir insan ile bir güneş elfinin birlikteliğinden meydana gelen bir yarı elftir. Gümüşgül Vadisi topraklarında bulunan Güneş Manastırında eğitim görmüş, elementleri ve doğayı kullanmasını bilen gezgin bir keşiştir. Diyar toprakları gezer, muhtaç olunduğunda yardım eder, nasihat verir ve garibanın yanında bulunur. Muhtaç olunmadığı durumlarda ise dinlenmeyi ve yan gelip yatmayı seven birisidir. Kimaris'in kim olduğu gerçeğini bilen sınırlı sayıdaki insanlardan biridir. Bilge, bilinçli, dayanıklı, çevik ve karizmatik bir adamdır fakat bazen akıllı olmayan davranışlar sergileyebilir. Kimaris'in güvendiği ve arkasını emanet edebileceği, fakat onu nerede bulacağını bilemediği birisidir.

İsmi verilmemiş diğer kişiler, senin kontrolündeki NPC'ler veya varlıklar; Elflerin Bishop'u (Başrahip), Death Domain Deity'si veya Tanrısı, Kimaris'i bilen kişiler vb...
     
 
what is notes.io
 

Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.