Notes
Notes - notes.io |
Öncelikle düşüncelerini açıkça ifade ettiğin, samimi bir şekilde duygularını ve hislerini paylaştığın için çok teşekkür ederim. Bu bana değer verdiğini gösteriyor. “Yok bir şey.” veya “Konuşmak istemiyorum.” deyip gidebilirdin. Gitmemeyi seçip çözüm yolu aramayı seçtin. Bu güzel bir davranış biçimi. Takdir edilesi.
Bir söz vardır ya hani, sen de duymuşsundur illa ki. “Çok gülen insanların ardında derin yaraları vardır.” Bunun gibi bir şeydi. Bir itirafta bulunayım. Ne kadar derin bilemem ama… Benim de canım yandı, çok yandı, hâlâ da yanmaya devam ediyor. Belki de bu yüzden hemen her şeye şaka ile yaklaşıyorum. Belki de bu yüzden hemen her şeye espirili tarzda bakıyorum, tabiri caizse alaya alıyorum. Bu yüzden söylediğim çoğu şeyde ciddi değilim. Ciddi olsam bile fazla uzun sürmüyor. Kırılıyorum evet bazen ama genelde uzun sürmüyor. Kısa zaman sonra geçiyor. Diyeceğim o ki, beni fazla ciddiye alma. O an belki üzüntüden, belki kırgınlıktan ters konuşabiliyorum veya ısrar edebiliyorum ama dediğim gibi, geçici oluyor bunlar. Örnek vermek gerekirse, doğum günümü unutmana kırıldım çünkü sevdiğim, önemsediğim, değer verdiğim birisinden beklemiyordum böyle bir şeyi. Ha olabilir, insanlık halidir, unutmamış olabilir, aklında olabilir ama o gün yaşadığı yoğun gün veya kötü olaylar sonrasında gün içinde unutmuş olabilir. İhtimal çok kısacası. Sonuç olarak, “Neden hatırlamadın?”, “Nasıl hatırlamazsın?!” gibisinden sorular soracak değilim. Yukarıda da ifade etmeye çalıştığım gibi, sorsam bile ciddiye alma derim. Aslına bakarsan benim o tarz konuşma şeklim, sanıyorum hislerimi/düşüncelerimi aktarım biçimim olmuş. Hani insan sevdiğine kızar, çok değer verdiğine çok alınır ya… Benimki de o hesap işte. Doğum günümü hatırlamanı beklediğimi belirtmek için “Doğum günümü unuttun demek. Kırdın. Küstüm. Alındım. Hıh.” gibi ifadeleri kullandığım oluyor. İlk başta kırılsam da, sonra geçiyor. Düzeliyor. Ciddiye alma diyorum ya, eğer bir gün gerçekten bir şeyi ciddi ciddi söylersem belirtirim zaten. Anlarsın sen de. Bütün bunları, sanıyorum ki ilk başta söylediğim şeylerin üzerini örtmek için yapıyorum. Yani acıyı, şaka ile espiri ile örtmeye çalışıyorum. Ne kadar başarabiliyorum, orası tartışılır.
Şunu belirteyim. Seni kırmayı hiç istemem, istemiyorum. Öz kardeşim gibisin benim. Gibisini de atabiliriz hatta. Var gerisini sen anla.
Bana yazdığın iletide dedin ki “… Onu dinlemeden her şeyi diyebiliyorsun.” Beni az çok tanımışsındır. Farklı çözümler üreten, üretmeyi seven, üretebilen bir insanım. Bu da demek oluyor ki etraflıca, farklı perspektiflerden bakarak olayın veya durumun farklı yönlerini görebiliyorum. Yani bir şeyin neden söylenmiş veya söylenmemiş olduğu, neden yapılıp yapılmadığı hakkında bir ton senaryo yazıyorum bazen. Lakin bazı zamanlarda bir şeyler saklanıyor, söylenmiyor. Her ne kadar durumun ne olduğunu az çok tahmin etsem de soruyorum, cevap alana kadar bazen soruyorum. Emin olmak için, karşımdakinin durumunu anlamak, onunla empati kurmak, onun neden yapıp yapmadığını veya neden söyleyip söylemediğini anlamak için… Israrın nedeni de bu işte. Bir başka nedeni de şu. Ben karşımdaki kişiden bir şey saklamıyorum, samimi olduğum kişilerden. Benzer durumu karşımdaki kişilerden de bekliyorum. O an söylenmesi, anlatılması şart değil. Ama bir zaman anlatmalarını bekliyorum. Bence iki kişinin arasındaki ilişki tarzı ne olursa olsun, eğer birbirini seviyor ve birbirine değer veriyorsa; birbirlerinden bir şey saklamamalılar.
Bilmece konusuna gelelim. Zeki insanları, zeka oyunlarını vs. seviyorum. Bu yüzden karşımdaki kişiye bir şeyi doğrudan söylemeyi tercih etmiyorum. Bana ders ile ilgili sorduğun soru var mıydı hatırlamıyorum (evet burada laf çarptım sana şlskdakd sormadın -,- sormanı isterdim). Eğer varsa ve hatırlıyorsan belki dikkatini çekmiştir. Sorunun cevabını direkt olarak söylemem. Önce soruyu sorandan hamle beklerim. Soru hakkında ne düşünüyor, nasıl çözülebilir, yorumu ne, kendisi ne yapmış vs. Böyle yapıyorum çünkü onun da soru veya sorun üzerinde düşünmesini sağlıyorum. Yani kısaca zekaya oynuyorum. O kişiyi yönlendirerek, küçük küçük ipuçları vererek çözümü o kişiye yaptırdığım taktirde o kişi sorunun çözümünü ve daha da önemlisi mantığını anlamış oluyor. Bu sadece ders ile ilgili durumlar için geçerli değil. Hemen her konu ile ilgili bu durum geçerli. Ben etraflıca düşünmeye çalıştığım için başkalarından da böyle yapmasını, en azından denemesini istiyorum/bekliyorum. Böylece ortak bir çözüme daha sağlıklı ulaşabiliriz diye düşünüyorum. Belki de bu yüzden, anlayanım pek olmadığı için yahut yöntemim sevilmedi/benimsenmediği için çevremde/hayatımda kimse yok. Kim bilir…
Hakkımdaki düşüncelerini, izlenimlerini, yorumlarını söylemen benim için önemli ve değerli. Yanlış yapıyorsam eğer bir şeyi, bunu bilmek isterim ve eğer elimden geliyorsa, düzeltmek isterim, en azından düzeltmeye çalışmak. Yıllar önce, çok değer verdiğim ve kardeşim gibi gördüğüm birkaç kişiden mektup yazmalarını istemiştim. (Senden de istedim mi hatırlamıyorum.) Evet yanlış görmedin, bildiğin mektup. “Beni bana anlatın.” Demiştim özetle. “Ben kimim, nasıl biriyim sizin gözünüzde, iyi/kötü yanlarım neler, değiştirmem gereken şeyler var mı, sevdiğiniz veya sevmediğiniz şeyler neler bende?” gibi soruların cevaplarını arıyordum. Sebebini soruyorsan eğer, sadece kendimi tanımak ve kendimi karşıdakinin gözünden görmek; kendi yerimi, o kişide nerede olduğumu görmek. Varsa yanlış bildiğim/yaptığım şeyler, onların üzerine düşünmek ve iyi şeyleri pekiştirmek ve sürdürmek. Ancak ne yazık ki elime geçen bir mektup olmadı bu zamana kadar. -,- Bir kişi, yazdığını ve gönderdiğini söylemişti ama o da bana ulaşmadı. Kayboldu. Oldukça üzüntü vericiydi. Satın alınan bir hediye vs. olsa neyse de senin için yazılmış, manevi değeri olan el yazısı bir şey olunca.. Bekledim, bekledim, bekledim ama gelmedi. Postaneye gittim, ulaşmak mümkün değil dediler. Çünkü kargo mantığı ile gönderilmiyor mektuplar. Takip numarası vs. yok. Yani nerede olduğunu görünmüyor. O biraz can sıkmıştı, kötü olmuştu. Bu yüzden, benim hakkımda yapılan yorumlar önemli; tabi yakınımda olan kişilerin yaptıkları. Çünkü onlar beni az çok tanımaktalar. Dışarıdaki, uzağımdaki bir kimse beni ne kadar tanıyabilir ki?
Doğum günü kutlaması için de teşekkür ederim. :) İyi ki varsın.
Çok uzun oldu, çok uzattım. Çok özür dilerim. Umarım derdimi anlatabilmişimdir. Sevgi ile kal. Seni seviyorum.
|
Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...
With notes.io;
- * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
- * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
- * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
- * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
- * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.
Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.
Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!
Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )
Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.
You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;
Email: [email protected]
Twitter: http://twitter.com/notesio
Instagram: http://instagram.com/notes.io
Facebook: http://facebook.com/notesio
Regards;
Notes.io Team