Notes

MEHMET BARANSU
17 Aralık süreciyle birlikte ortaya çıkan hakikatleri, “montaj, dublaj” hikâyeleriyle savunmak ise insanın kamburunu çıkartır. Gerçekler tüm çıplaklığıyla medyanın, toplumun önünde duruyor. Ve vicdanını kaybetmemiş, kalemini satmamış, kiralamamış kalemler, ortaya çıkan gerçekleri görüyor. Ve telefonda sürekli tekrarlanan “açık konuşma, dinleniyor olabiliriz, şey, şey, anla işte şey” itirafı... “Şey” edebiyatının başladığı yer, gizlemek zorunda kaldığınız mevzuların bulunduğu yerdir. Ve “şey” gizlenen, saklanmaya çalışılan hakikattir. Bazılarınızın inançlı ve dindar olduklarını biliyorum. Bazılarınızın da “ahlaklı”. İnancınıza ve de inancımıza göre “her koyunun kendi bacağından asılacağı” o gün, anne evladını tanımayacak. Ve herkes yaptıkları ve yapmadıklarıyla Allah’a hesap verecek. Doğrusu, o gün inandığınız Allah’a nasıl bakacağınızı merak ediyorum. Bugün köşelerinizde hakikatleri gizleyip, yalanlarınızla iktidarı destekleyerek, iyi maaşlar alabilirsiniz. Ama unutmayalım ki bugünün yarını da olacak. Ve yine unutmayalım ki bu dünyanın bir de ötesi olacak.
http://www.taraf.com.tr/yazilar/mehmet-baransu/uzgunum-ama-yok-olacaksiniz/29108/


EMRE USLU
Malatya Sonsöz gazetesinde Hıristiyanlara karşı yapılan provokasyon haberlerini istihbarat birimlerinden alıp gazetede yayımlayan muhabirin şimdilerde havuz medyasında operasyon muhabiri olarak çalıştığı iddia ediliyor. Zirve Yayınevi soruşturmasında da adı geçen muhabir hâlen provokatif haberleriyle görevine devam ediyor. Zirve Yayınevi davasında sahibi olduğu Malatya Sonsöz Gazetesi’nin attığı manşetlerin Malatyalıları misyonerlere karşı kışkırttığı iddia edilen AKP’li vekilin Zirve sanıklarının tahliyesi konusunda ne diyeceği merak ediliyor...
http://www.taraf.com.tr/yazilar/emre-uslu/zirve-katliamini-provoke-eden-gazetenin-ortagi-akpli-cikti/29115/

ADEM YAVUZ ASLAN
Bütün bu telefon tapeleri bir gerçeği daha gösterdi. 17 Aralık sonrası 'algı operasyonları'na başlayan hükümet ve medyası, sürekli yalan üretiyor. Bunlardan birisi de 'yargının imamı' söylemiydi. Adalet eski Bakanı Mehmet Ali Şahin 'yargının imamı' açıklaması yapmış, yandaş medyaları da dosyaların önce Pensilvanya'ya gittiğini iddia etmişti. Ortaya çıkan tapeler gösterdi ki, 'yargının imamı' bizzat Başbakan'mış. Dosyalar da Pensilvanya'ya değil Başbakanlık'a gidiyormuş. Her yeni tapeden sonra 'Yok artık, bu kadarı da olmaz' diyoruz ama ortaya çıkan her kayıt bir öncekine rahmet okutuyor. Dün ortaya çıkan tape skandal ötesi skandal. AK Parti Grup Başkan Vekili Nurettin Canikli ile Başbakan'ın özel kalemi arasında geçtiği iddia edilen görüşmeye göre hükümet Sayıştay raporlarını 'skandallar ortaya çıkmasın' diye kapatmış. Canikli diyor ki: 'Sayıştay raporları Meclis'e gelse duman olmuştuk.' Kayda göre, Meclis'e sunulmayan raporlarda 'müthiş şeyler' varmış ve 'Herkesi ileride mahkemelerde süründürürlermiş.' Ayrıca hükümetin Sayıştay'da da tam kadrolaştığını görmüş olduk. Demek ki skandal o kadar büyük ki, kendi kadrolarınız bile üzerini örtememiş.
http://www.bugun.com.tr/ak-parti-rizadan-once-rizadan-sonra-yazisi-1007540


GÜLTEKİN AVCI
26 aya varan bir tutukluluk DHKP/C, Hizbullah, El Kaide ve PKK terör örgütü militanları için de aynı tahliye kararıyla karşılanmak zorundadır. Zira suç tipleri aynıdır. Kaldı ki İlker Başbuğ hakkında müebbet ağır hapis cezası verilmiştir. Yargıtay bu cezayı onadığında Başbuğ hapse geri dönecektir. Ben hayatımda müebbet ağır hapis (hatta 15-20 yıl) gibi fevkalade vahim bir ceza alıp da tahliye edileni ilk kez görüyorum.
Mesele özel yetkili yargılama meselesi değil. Başbuğ yargılaması özel yetkili mahkemelerce değil de, genel yetkili ağır ceza mahkemeleri tarafından yapılsaydı bu 26 ay kadar ki tutukluluk Anayasa Mahkemesi müdahalesine kadar yine devam edecekti. Zira genel yetkili ağır cezalar 5 yıla kadar tutukluluk kararı verebilirler.
http://www.bugun.com.tr/anayasa-mahkemesinin-actigi-yol-yazisi-1007546


TARIK TOROS
Seçim vaatlerine bakar mısınız: 30 Mart'tan sonra Cemaat'e operasyon var. Facebook ve YouTube (elbette Twitter) kapatılabilir. Ülkeyi muhaberat devletine çevirecek MİT Yasası geçecek. Ortaya ne bir suç ne de bir suçlu konabildi. Lafla, kuru iddiayla, iftiralarla süreci buraya getirdiler. "Her taşın altında Cemaat" yalanıyla koca Türkiye'yi kemoterapiye soktular. Metabolizma dağıldı. Ne bağışıklık sistemi kaldı ne de refleks. Hayırlı seçimler.
http://www.bugun.com.tr/artik-cevaplamak-vaktidir-yazisi-1007573


MURAT YETKİN
ABD Başkanı Barack Obama’nın, Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in neredeyse günaşırı arayıp ilgilendikleri sorun üzerine, Kırım Meclisi Rusya’ya katılma kararı alıp, Kırım Türkleri göçe başladıktan sonra endişe beyanında bulundu Ankara. İşte başlıktaki kötü haber böyle bir zamanda geliyor; Obama’nın Erdoğan’ın Fethullah Gülen için ‘Mesaj alındı’ açıklamasına ‘Tam öyle değil’ demesinden bir kaç sat önce. Suudi Arabistan, ki Mısır darbesinin arkasındaki güçtür, 6 Mart sabahı Katar’daki büyükelçisini çekti. Onu Katar’ın komşusu Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn izledi. Birkaç saat sonra da Mısır, zaten çekmiş olduğu büyükelçisini geri göndermeyeceğini duyurdu.
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/murat_yetkin/erdogana_bir_kotu_haber_de_suudi_arabistandan-1180377


ORHAN KEMAL CENGİZ
Hükümet bütün Ergenekoncuları bırakıp onlarla birlikte Voltran’ı oluşturacak ya...Pek bir adil ve müşfik oldular sanık hakları konusunda. Anayasa Mahkemesi hükumete uzun tutukluluk meselesini halletmek için uzun bir süre verdi. Ama hükumetin, “toplum vicdanını yaralamayalım”, “hem sanıkların ve hem de mağdurların haklarını birlikte düşünelim” falan diyecek sabrı yoktu. Hemen tutuklamada beş yıllık süre sınırını getirmek zorundaydı... Biraz vicdanı olan herkes, bu tahliyelerin anlamı üzerine düşünsün. Yolsuzluk ve hırsızlıkların üzerini örtmek için panik halinde bin bir adım atanların ise, oturup hiç bir şeyin üzerine tefekkür edecekleri vakitleri yok bugün...
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/orhan_kemal_cengiz/ilahi_tesaduf-1180374

KORAY ÇALIŞKAN
Ne Binali Yıldırım sertleşiyor ne Aziz Kocaoğlu. En son Yıldırım her evin önüne metro sözü verince, Kocaoğlu "Balkona kadar çıkar, ben de oy vereyim" dedi. İzmir işte.. AK Parti'den Tayyip Erdoğan'sız bir kampanya. Etrafta trafik polisi yok. Erdoğan’dan sonra görmediğiniz ikinci şey trafik polisleri. Koca İzmir’de bütün trafik polisleri izne ayrılmış gibi. Ben böyle bir şey görmedim. CHP il yönetimi vilayete birkaç kere gitmiş. Nedenini öğrenememişler. Trafik sorunu daha kötü hissedilsin diye yapıldığına inanılıyor İzmir’de.
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/koray_caliskan/ak_partiden_tayyip_erdogansiz_bir_kampanya-1180379

Ahmet Turan alkan
Tiranlık mı, demokrasi mi; karar bizim!
-Otoriter bir yönetime mi gidiyoruz böylelikle?
-Hem de bağıra çağıra; alenen. Gidiş öyle. Çıkmış ve sırada bekleyen kanunları bırak, kınından çekilmiş tehditleri doğru oku kâfi. Hürriyetçi, demokratik bir öz var mı içlerinde? Tesadüfen ağızdan çıkmış şeyler değil bunlar. Bütün dünya demokratik standartlara, çağdaş hukuk normlarına yürürken, Türkiye’de baskı ve dikta hevesleri karşılık bulmaz, bulamaz sanıyoruz ama... -Aklım karıştı, nedir yani diktaya mı gidiyoruz? -Buna biz karar vereceğiz Çekirge; bütün otoriter yönetimlerin ilk zamanlarında buna benzer şeyler yaşanmıştır... Oğlum, sen tarih okumaz mısın hiç?
http://www.zaman.com.tr/ahmet-turan-alkan/tiranlik-mi-demokrasi-mi-karar-bizim_2204071.html


Ali Bulaç
Muhafazakâr zihnin trajedisi!
Mesele şu ki Müslüman zihin öylesine dönüşüyor ki, “hak ile batılı”, “doğru ile yanlışı” ayırt edemeyecek hale geliyor. Bu artık Müslüman zihnin olaylar karşısında Müslümanca düşünemediğinin trajik göstergesi oluyor. Kamunun (beytülmal) malını meşru olmayan yollarla kullanmak suçtur. Bu, somut olarak ve mahkemece kanıtlandığında cezayı gerektirir. Bu suçu tolere eden herhangi bir din veya hukuk sistemi yoktur. Herkesin çaldığını öne sürmek sizlerin de artık çalanlar kervanına katıldığınızı itiraf etmektir ki bu, meşruiyetin tamamen bittiğinin ilanıdır. soru şudur: Yolsuzluk mu suçtur, onu ortaya çıkarmak mı? Hele “bu günah işleme özgürlüğünün ihlali”dir savunması, Müslüman zihnin en trajik düşüşünün açığa vurumudur.
http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/muhafazakar-zihnin-trajedisi_2204073.html


Ekrem Dumanlı
BATSIN BÖYLE SİYASET
Demokratik bir ülkede bir başbakan bir medya grubu üzerine bu kadar baskı kurabilir mi?
Nitekim Başbakan Erdoğan, konuşmaları kabul etti ve kendini şu sözlerle savundu: “Bundan daha doğal ne olabilir!” Bu itiraf sayesinde bir gerçek daha ortaya çıkmış oldu: Grubun üst düzey yetkilileri haklarını aramak için görüşme yaptığında onlara pişkin bir üslupla “Biz değil; size baskı yapan cemaat!” deniyordu. Aydın Bey’in kurmaylarına fısıldanan ‘yargıdaki cemaat’ yalanı Başbakan’ın fütursuz ikrarı sayesinde resmen tuzla buz oldu. Başbakan Erdoğan, hadiseleri kafasında kurguluyor, olayları başka mecralara kaydırıyor ve kendi ürettiği senaryoya herkesin inanmasını istiyor. Gezi olaylarından bu yana kurgusal inanç seanslarıyla kitleleri kendine meczubane bağlamaya çalışıyor. Tabii bu arada insanları ötekileştiriyor, kutuplaştırıyor.
Şayet siyaset bu kadar zehirli bir dil kullanacaksa, hırsızlık bu kadar arsızlığa dönüşecekse, zulüm, başına adalet tacını takacaksa o da batsın demek gerekmiyor mu?
http://www.zaman.com.tr/ekrem-dumanli/batsin-boyle-siyaset_2204074.html


Hasan Cemal
Bu memlekette yaşamak, hayata tutunmak için acı çekmek mi lazım?.
İnternetten Malatya’daki Zirve Yayınevi Katliamı sanıklarının hapisten salındıklarına dair haberleri okuyorum.
Bu adaletsizliğe karşı içimde isyan duyguları tomurcuklanıyor. Böyle adalet mi olur?.. Adaletsizliğin bu kadar insafsızca kol gezdiği bir diyarda barış ve huzur nasıl kapımızı çalabilir ki?.. Katillerin kahramanlaştırıldığı bu topraklarda, bu karanlık zihniyet dünyasında demokrasi ve hukukun üstünlüğü nasıl yerleşebilir ki?.. İsyan ediyorum. İçime kasvet basıyor. Hiç mi rahat nefes alamayacağız bu memlekette?..
http://t24.com.tr/yazi/bu-memlekette-yasamak-hayata-tutunmak-icin-aci-cekmek-mi-lazim/8725


Selçuk Gültaşlı
Bozdağ, paralel yapıyı neden anlat(a)madı?
Rivayet doğruysa tam paralel yapıyı anlatmak için cümleye başlamışken, tercümanına dönüp “paralel yapıyı tercüme etmeyin” diye talimat veriyor. Hazirun şaşırıyor haliyle. Bozdağ, Başbakan’ın “paralel yapıyı gidip bütün dünyaya anlatın” talimatını ya duymamış ya da Erdoğan’ı ciddiye almıyor. Ya da paralel yapı sadece yurtiçi kullanımı için tedavüle sokulmuş, yurtdışına çıkınca hele bir de kılı kırk yaran Avrupalılarla muhatap olunca paralel devlet tezinin sahiplerini rezil edeceği düşünülüyor.
Bozdağ’la görüşmeye katılan ve daha sonra Avrupa Masası’na misafir olan İngiliz Liberal vekil Andrew Duff, adalet bakanına ısrarla iki defa paralel yapıyı sorduğunu ancak bakanın Erdoğan’ın miting alanlarında kullandığı birbirinden ‘renkli’ argümanlardan hiçbirine sahip çıkmadığını aktardı. Duff’a göre Bozdağ, Brüksel’de bir paralel yapı tartışmasına girmekten kaçındı, sebebi de: “Bakanlar bu konuda Başbakan kadar ikna olmuş değiller.”
Yolsuzlukları örtmek için üretilen paralel yapı tezinin bizzat bakanları tarafından dahi ikna edici bulunmadığını ikrar eden Erdoğan, ‘evdeki paraları sıfırlayacağım’ derken, sadece kendisinin değil, şimdiye kadar ‘devlet adamı’ olarak anılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ‘partinin vicdanı’ Bülent Arınç, ‘makulün sesi’ Ali Babacan gibi nicelerinin ve dahi ülkenin itibarını da sıfırlıyor.
http://www.zaman.com.tr/selcuk-gultasli/bozdag-paralel-yapiyi-neden-anlatamadi_2204150.html


Melih AŞIK
Cumhurbaşkanı Gül aniden coştu denebilir... Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirdi... Telefon dinlemeleri, yolsuzluk, imar rantı, kadrolaşma iddiaları ve devlet sırları ile ilgili inceleme talimatı verdi. Devlet Denetleme Kurulu bu incelemeleri bırakın 30 Mart’ı, Gül’ün görev süresinin biteceği ağustos ayına kadar bile tamamlayamaz. Cumhurbaşkanı HSYK ve internet yasalarını aynen onaylayarak AKP’li kimliğini bir kez daha sergilemişken... Denetleme Kurulu’nun gerçekleri tarafsız olarak incelemesi ve ortaya çıkarması beklenebilir mi?
http://gundem.milliyet.com.tr/kaset-geliyor-/gundem/ydetay/1846998/default.htm


Aslı AYDINTAŞBAŞ
30 Mart’ta Ak Parti sandıkta olağanüstü bir başarı göstermezse, Erdoğan’ın Ağustos 2014’te cumhurbaşkanı seçilmesi zor. Bu durumda Ak Parti açısından en rasyonel formül, Abdullah Gül’ün ikinci dönem cumhurbaşkanlığına destek vermek olacak. Allah’tan Ak Parti zamanında Abdullah Gül’ün ikinci kez Çankaya adayı olmasına set çeken yasa taslağını geri çekmiş! Erdoğan’ın 2015’te Başbakan adayı olması. Böylece yıllardır söz edilen Putin-Medvedev formülü değil, önümüzdeki dönemde Medvedev-Medvedev Türkiye’sine bakıyor olacağız...
http://siyaset.milliyet.com.tr/putin-medvedevformulu/siyaset/ydetay/1847032/default.htm


Abbas GÜÇLÜ
Bilimsel ortam kadar, öğretim üyelerinin geçim derdine de çözüm bulmak gerekiyor. Kafası sorunlarla dolu olan ya da daha fazla maaş almak için zamanını araştırma yerine ek derslere harcayan öğretim üyelerinden daha fazla bilimsel yayın da bekleyemezsiniz, daha fazla patent de!.. Öğretim elemanı olmanın yeni koşulları belirlenirken, keşke alacakları maaşa da bir alt sınır getirilseydi, yayın ve yurtdışı desteği sağlansaydı
http://gundem.milliyet.com.tr/bilim-toplumu-olabilir-miyiz-/gundem/ydetay/1846993/default.htm

Kadri GÜRSEL
AKP’nin oylarında nispi düşüş beklentisi yaratan başka bir faktör de Hüda-Par’ın Diyarbakır’da yerel seçime girmesi... Hizbullah hareketinin bundan önce AKP’ye oy veren tabanı şimdi Hüda-Par’ı destekleyecek. Tüm bölge açısından bakıldığında ise BDP’nin beklentisi Mardin ve Ağrı’yı AKP’den alacakları, 2009’da AKP’den kazandıkları Van ve Siirt’i de elde tutacakları yönünde...
http://dunya.milliyet.com.tr/bdp-den-ogrenin/dunya/ydetay/1847063/default.htm

Mehmet TEZKAN
Başbakan, dershaneleri kapatırsan elimizde kasetler var piyasaya süreriz diye tehdit edilmiş.. Başbakan tehdide boyun eğmemiş.. Olan bitenin özeti buymuş.. Hal buysa tehdit eden teşhir edilmeli.. Tehdit eden kimlerse paralel yapının anahtarı o kişilerdir.. Dur bekle, soruşturma açılıyor!.. Nasıl bekleyelim ki; bütün kurumlar ayakta, bütün kurumlara güven sıfır.. Kimin eli kimin cebinde belli değil..
http://gundem.milliyet.com.tr/iktidarin-halini-anlatan-fikra/gundem/ydetay/1847028/default.htm

MEHMET YILMAZ
Başbakan için bir test hazırladım. Bir boş vaktinde oyalanmak için bu testi yaparsa kendisinin diktatörlük ile suçlanmasının haksızlık olup olmadığını daha iyi anlayabilir. 1– Hukukun egemen olduğu demokratik bir ülkede başbakanlar ihale pazarlıklarının doğrudan içinde yer alırlar mı? 2– Hukukun egemen olduğu demokratik bir ülkede başbakanlar vatandaşlarının nasıl giyinip, ne içtikleriyle ilgilenirler mi? ESKİ Ekonomi Bakanı ve AKP Mersin Milletvekili Zafer Çağlayan, “Nasıl bir zihniyetle mücadele ettiğimizi bu millet çok iyi görüyor. Sizlere anlatacağım çok şey var. Ama bunları bize bir Yahudi, bir ateist, bir Zerdüşt yapsa anlarım. Ama bunları yapan Müslümanım diye geçiniyorsa yazıklar olsun” dedi. Bu sözleriyle halk arasında kin ve düşmanlık yaratmaya çalışıyor.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25974696.asp

TAHA AKYOL
ZİRVE katliamının beş sanığı ile Dink cinayetinin sanığı Erhan Tuncel’in tahliyesi, vicdanları kanattı. Bir yanda ‘uzun tutukluluk’tan yakınırken, öbür yanda insanları “misyoner” oldukları için boğazlarını keserek öldüren katillerin serbest bırakılmasına isyan etmemek mümkün mü? Ergenekon davası da komplo teorilerine boğuldu. Yedi aydır karar alınamıyor. Halbuki her tarafa dal budak salmış korkunç bir gizli örgüt davası yerine, dört-beş dava ayrı ayrı yürütülseydi, bu kadar tutuklama yapılmaz, davaların hepsi de çoktan sonuçlanmış olurdu.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25974691.asp

AHMET HAKAN
CHP ve MHP Cemaatçi olmuş. Çünkü...“Cemaat yargıyı ele geçirdi” demiyorlarmış. “Cemaat kumpas kurdu” demiyorlarmış. “Cemaat telefonları dinledi” demiyorlarmış. Başbakan Muhalefet Partisi lideri olsaydı: Yahu daha düne kadar “Cemaat devleti ele geçirmiş, buna kargalar bile güler” diyen siz değil miydiniz? Siz bu milleti aptal mı sanıyorsunuz? derdi. Statta siyasetin ‘s’si dile getirildiği anda... Basarsın cezayı... Camide siyasetin daniskası yapıldığı anda ise... Çalarsın ıslığı...”
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25974738.asp