NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io

Valla nerden bulaştık bu işe bilmiyorum. Böyle aşk dediğin şey yanmak ise,ben kül olmuşum yani. Böyle bütün rüzgarları sırtıma almışım o güzel yüzlerinize, gülüşlerinize, ellerinize, böyle kadehlerinize dökülüyorum tek tek yani. Bazen, en başından bellidir filmin sonu da lakin görmek, anlamak istemez işte insanoğlu. Böyle sonunu bildiğin halde, üstüne üstüne giderek yani ha, her şeyi yaşamak istersin sonuna kadar, dibine kadar yani. O an geldiğinde farkına vardığın şey ya gerçekten aşktır ya da kendini gerçekten kandırdığın, sana iyi geldiğini hissettiğin sahte bir oyundur sadece aşk. Böyle yanmadan yani,yıkılmadan, parçalanmadan da aşk dediğimiz mevzunun da bir anlamı hükmü de yoktur açıkçası. Böyle başına ne gelecekse onu yaşamaksa aşk işte oyunun sonu geldiğinde de yanan evi söndüren taraf olmadığında da geldiği gibi gider sona erer böyle, kül olur. Ne bileyim bana gelince işte bense ne kadar yanarsak o kadar güzelleşiriz sanıyordum velhasıl mevzuyu da zaten biraz geç anlamışım rüzgara kapılmış ateşin hangi yöne savrulacağının da artık bir önemi yoktu yani ,güç ateşte değildi artık. Böyle başkasını değilde en çok kendini kandırırmış insan, böyle inandığın bildiğin o bütün yalanlar seni büyütür, böyle bir çocuk olmaktan çıkartır, ezer, parçalar, çamurlaştırır ve bir süre sonra o inandığın yalanlar artık senin böyle gerçek doğruların olmaya başladığında kendinin, bilincinin, sadakatinin böyle katil olmaya hazırsındır. Saf, gelişmemiş, bilinçsiz her türlü pisliğe yani,malzeme olan böyle tek kullanımlık, malzeme olan böyle tek kullanımlık bir ürünsündür artık. Naparsa yapsın işte insan böyle durup dururken hatırlıyor yani. Onu, son görüşüm üstünden böyle hayli zaman geçmişti. Ben de onu ilk kez böyle mahalleden çocuklar ile yazları yüzmeye gittiğimiz şehir kanalında görmüştüm. Böyle gaste kağıtlarından yaptığım gemileri kanalın sularında yüzdürürken arkamdan gelen sese irkildim böyle bir an "Beni birazcık sever misiniz?" dedi. Yüzüne baktım "Severim." dedim. "Size sarılabilir miyim?" dedi. "Evet." dedim. Böyle iki kolunu boynuma doladı. Ayakkabılarımı, çoraplarımı çıkardım o an, kanalın soğuk sularına ayaklarımı soktum. Böyle sırtıma ılık nefesi değdi onun. Böyle uzun, sıcak ve bir o kadar derindi yani. Böyle nefesi tenimi titretirken, iki göğsünün böyle sertleşmiş uçlarınıda göğsüme bastırıyordu. Göğüslerinden akan o ılık sütü içtikçe, erkekliğime uzanan o derin böyle o uzun yol yeni açmış bir bahar dalı gibi duruyordu karşımda. Ayaklarımın altındaki suların fokurdadığını hissediyordum o an. Kağıttan gemilerin böyle birer birer kanalın sularına gömülüyordu. O an böyle sırtından akan terine bulanırken güneşin önüne geçen bulutlardan yağmurlar dökülüyordu üstümüze. Böyle büyüyor, yeşeriyor, yeni açmış bir erik dalına dönüşüveriyordum o an. Böyle nasıl olduysa bir anda "Seni seviyorum" dedim. "Yanarsın" dedi bana. "Yanayım" dedim. "Seni ilk kez görüyorum buralarda" dedim. O da "Evet." dedi. "Beni sen yarattın" dedi "Beni sen büyüttün." O an adını sordum "Biricik" dedi. Böyle işte, geçen zaman günahları bölüştürüp herkesi kendi yolunda bir başına bırakırken, her şeye yeniden başlamak da işte,bir an, bir an ister sadece. İşte bende nasıl olduysa o an ayağa kalktım yürüyüp bütün inanç ve cesaretimle yeniden mahalleye döndüm böyle şehir merkezine kurulan pazar sebebiyle pazar günleri Bilal Abi'nin kahvesinin önünde kalabalık doluydu yine. Mahalleli haftasonları burada buluşur böyle kahvenin önünde pazarda satacaklarıyla traktörün sırtına yüklenip hep birlikte şehir pazarına gidilirdi. O günde Mehmet ilede böyle biraz paraya sıkışmışız Terzi Kamuran'ın don lastiklerini satacaktık pazarda Kamuran Hanım'dan malzemeleri aldık kahvenin önüne geldik o an. Bilal Abi de pazar günleri kahveyi kapatıp o da gelirdi bizimle pazara. Bir yandan böyle malzemeleri traktöre yüklüyoruz o an böyle pazarda kendisine şalgam böyle simit tablası açardı. Bilal Abi de yardım ettikten sonra bir an böyle nasıl olduysa fark ettim onu, onu gördüm yani uzun böyle buğday sarısı saçları, sırtına kadar uzanıyordu. Rüzgarın savurduğu patıskadan eteğini toplamaya çalışırken eteğin üstündeki çiçeklerinin taa burnuma kadar geliyordu kokusu yani. Böyle göz göze geldik o an nasıl olduysa kafamı çevirdim yani. Böyle ürkeklik ile korkaklık arası bir an tekrar baktım, bana bakıyordu, vallahi bakıyordu. Neyse bir yandan böyle Mehmet'in anasının gönderdiği 10 kavanoz turunç böyle çilek reçellerini de yükledikten sonra traktöre binip bütün mahalleli yola çıktık o gün. Kasabadan uzaklaşırken mahallenin o güzelim kadınları, o güzelim adamları böyle bir türkü tutturmuş uzun kavak ağaçlarının arasından geçip şehre doğru yol almaya başlamıştık. bizde Mehmet ile arka kapağa yakın oturup bir yandan böyle tütün sarıp cigara içiyorduk aklım da ondaydı yani. Beni izlediğini de görebiliyordum yol üstündeki böyle bütün çiçeklerin, portakal bahçelerinin, zeytin ağaçlarının kokusu saçlarına değip böyle yüzüme yüzüme vuruyordu yani. Nebiliyim yani sanki sadece bana kokuyormuş, onu sadece ben görebiliyormuşum gibiydi yani. Böyle iki dudağımın arasını okuduğumu farkettim o an "Ben, sana güzelim" diyordu yanlış gördüğümü düşündüm, tekrar aynı şekilde hareket edince dudakları, böyle şaşırdım bir an,,Asiye de o an bütün munzurluğuyla "Abi bu kızın gözü sende dikkat et ha" dedi. "Yok canım olur mu öyle şey?" dedim. Asiye yine tülbendiyle ağzını kapatıp bir yandan böyle kıkırdayarak omuzuma vurdu "Vallahi abi" dedi. "Bu kız sana çok fena bakıyor" dedi. "Gözü seyirmiştir kız" dedim. Neyse o an cesaret bulup Asiye'ye "Nereden gelmişler ki acaba bunlar?" dedim. "Muhacirlermiş abi" dedi. Böyle şaşırdım o an "Pazarda ne satacakmış ki acaba bunlar? dedim asiye. "Reçel" dedi. O an Mehmet önce Asiye'ye sonra anasının reçellerine daha sonra da bana döndü. Öyle şaşkın birbirimize baktık. Asiye Mehmede dönüp "Ben senin ananın reçellerini daha çok seviyorum Mehmet" dedi de Mehmet de diyemedi tabi o an. "Anam seni hiç sevemedi Asiye." diye. Neyse biz ufaktan böyle pazar alanına gelmişiz, traktör durdu o an böyle herkesin kurulacağı yer de belliydi zaten. Ben, Mehmet ve Bilal Abi tablalarımız yan yanaydı, muhacir kızıysa böyle anası ve küçük oğlan kardeşiyle yan yana Asiye de onların yanına kurulmuştu yani. Sabah erken saat Bilal Abi'den siftahı olsun diye simit aldık pazarın çaycısı Mahmut abiden de 3 demli çay alıp Mehmet'in anasının reçellerinden birini açıp kahvaltı yaptık. Bir yandan da bizde pazara böyle ayak uydurmak için tablaları açtık. Pazar böyle güneşin iyice belirmesiyle hareketlenmeye başlayınca ufaktan pazarı açanlarda, pazarı açanlarda satışlara başladı. Böyle sakin beklerken bizim patiskalı güzelin küçük kardeşi "Bal gibi reçel bunlar bir yiyen bir daha ister durup durup." böyle deyince böyle bizim aklımız gitti o an "Durup duru" yani. Öğlen olmuş daha ne bir don lastiği ne bir reçel satabilmişiz. Böyle muhacirlerin anasının reçelleri birer birer satılırken Mehmet ile ben de öyle bakakalmıştık.Mehmet dedi o an"Abi bu iş böyle olmaz çığırmamız lazım." dedi. "Neyi cığıracağız olum? dedim. Mehmet de daha önceleri pazara gelmiş buraların dilini az çok biliyordu yani "Siveriğin gülü emine teyzenin reçeli burada yiyin efendiler." diye böyle çığırdı Mehmet o an,o ara biz yine bir yüz yüze gelip bu iş nasıl olacak diye bakarken o ara biz yine böyle Mehmet'le yüz yüze gelip bu iş nasıl olacak diye bakarken gün batımına yakın 3 kavanoz reçel iki metrede don lastiği satabilmiştik sadece. O ara nasıl olduysa böyle hava bozmaya başladı. Pazarı böyle bir ince rüzgar aldı ama o ince rüzgar böyle bir anda fırtınaya mı döndü artık böyle herkes bir telaş. Neyse o an işte herkes erkenden toplanmaya çalışırken muhacirlerin kızı da eteğinin böyle kopan lastiğiyle uğraşıyordu Mehmet dedi "Abi dedi tam zamanı." dedi. "Neyin zamanı olum" dedim kulağıma......fısıldadı "Çek bırak gevşemez don lastikleri bir milyon!" diye çığırırken buldum kendimi. Böyle bütün pazar döndü bana doğru baktı o an. Muhacir kızı böyle eteğinin beline kadar böyle yani çekiştire çekiştire yanaşırken herkesin gözü de ondaydı yani.Böyle uzun boyu,tutuşan eteği, böyle rüzgarda savrulan saçlarıyla sallana sallana geldi yanaştı. O ince beline 1 metre lastik istedi benden. "Yeni yerleşmişsiniz mahallemize hoşgeldiniz." dedim. Adını sordum "Menekşe" dedi. Ben böyle güzel isim, böyle güzel menekşe görmemiştim hayatımda. Kaç mevsim geçti o an içimden de farkında bile değildim, Mehmedin sesiyle irkildim. "Ben böyle güzellik görmedim yengemiz hoş gelmiş" dedi Mehmet. Pazarın orta yerinde buldum kendimi. Bizim Asiye de kıkırdayarak geliyordu böyle yine arkasından. Yine munzurluk peşindeydi o ara bir kağıt düştü yan cebinden Asiye'nin. Kağıdı böyle rüzgar savururken Mehmet yakaladı o an başındaki böyle yazıyı görünce de kağıdı açtı. "Sevgili Asiye çeşitli sıkıntılar içerisinde sana demek istediğim çok şey oldu vakitlice sana artık lüzumlu destek olamıyorum. Kendi başımın çaresine de bakamayacak haldeyim. Bilal Abi'nin kahvesinden eskisi gibi para alamıyorum artık. Halim perişan,aklım gönlüm sende ama senin gönlünün bende olmadığına bu deli aklım ermiş bulunmakta artık. Mehmet sana bağlanmış. Ben bunu gördüm. Artık kavuşamayacağımızı, seninde beni sevmediğini anlamış bulunmaktayım. Sana kavuşamadan gidiyorum. Sen bu yazdıklarımı okuduğun zaman ben çok uzaklarda olacağım Nisan 1996 İlyas Çınar." İlyas'ı kaybedeli 4 ay olmuştu. Mehmedin gözünden böyle iki damla yaş döküldü pazarın orta yerine. Onu da rüzgar aldı 2 metre öteye savurdu ve yüzünü döndü Mehmet o an dudakları titriyordu. "İlyas'ı kim öldürdü abi?" dedi. "Biz mi, Asiye mi, yoksa hepimiz mi?" Yağmur fırtınaya bulandı o an. Traktöre doluşup aceleyle mahalleye dönüş yolunu tutarken, Menekşe'nin bakışları deldi geçti içimi. Ne bileyim yani böyle farkına varmadan, ister istemez herkes birbirinin hayatına değebiliyordu ve ben bunu anlayabiliyordum. anlayamadığım tek şey vardı. Böyle içten bir bakışın, bir o kadar derin gülüşlerin ardında saklı iki uzak insan nasıl oluyor da yan yana gelebiliyordu? Yani bunu zaman mı gerçekleştiriyordu? Yoksa insanın o derin yalnız kalma kaygılarından dolayı yaşadığı boşlukları doldurmaca bir oyun muydu bu? Aşk mı? iyi bir şey olup olmadığından emin değilim ama yine de imkanı olan delirsin.
     
 
what is notes.io
 

Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.