Notes

2-İntihalden bahsettiğimiz zaman ilk önce öğretmen kendi etiğini daha sonra öğrenciler kendi etik anlayışını daha sonra okulun etik anlayışını göz önünde bulundurmalıdır. Öğretmenler intihalden bahsederken çalmanın yanlış olduğunu intihalin hırslızlık olduğunu hırsızlığında ahlaksal ve etiksel olarak yanlış olduğunu hatta çalmanın dini açıdan da yanlış olduğunda bahsetmeli, ,çalmaında suç olduğunu öğrencilere belirtmelidi özellikle türkiyede intihal yapan kesimi ikiye ayırabilriz.Kötü niyetli olanlar (emek hırsızları) ikinci kesim alıntı yapma konusunda yeterli bilgiye kazanılmadan ödev yazması istenilen kişiler.Değerlendirmemizi ilk kesimden başlarsak alanında uzman kişiler yani akedemik anlamda intihalin sınırlarına hakim olupta initihal yapan kişiler şüphesiz emek hırsızlardır.Özellikle adı duyulmuş bazı edebiyatçılar sadece esinlendiklerini iddia ederek, öznellikten uzak tamamen çalıntı karakterler yaratmaktadır.Bu kesimin intihal yaptığının farkında olmama ihtimalleri yoktur.Bu kötü kesime intihal yapmanın ne kadar kötü ve yanlış olduğu hakkında bilgi verilmiş öğrencileri de ekliyebiliriz.Bu öğrencilere ceza yaptırımı uygulanırken öğrenci empatiye zorlanmalı.Ceza olarak intihal yaptığı anlaşılan öğrenciye yerine koyma psikolojsi yaşatılmalıdır.Bunun yolu ise daha önceki sınavlardan aldığı en yüksek notu daha önce sınava katılmamış bir arkadaşına transfer edilmeli ve kendisine o sınavdan sıfır verilmeli.Sınav kağıdına ise o sınava girmeyen öğrencinin ismi yazılmalı.Bu ceza ile emek ve bilgi hırsızlığının ne olduğunu ,emek sahibine nasıl hissetirdiği tecrübe ettirilmiş olur.Eğer fikir sahibi değilseniz hiçbirşey söylememek,başkasının fikrini çalmaktan daha iyidir.

ikinci kesim olarak alıntı yapma yeterli bilgiye sahip olmayan ve farkında olmadan intihal öğrencilere ise çalışmaları geçersiz sayılmalı nasıl alıntı yapıcakları hakkında seminerlere zorunlu olarak katılmaları sağlanıp,çalışmalarını baştan yapmaları istenmelidir
3-intihal kelime anlamı olarak en kestirmden başkasının fikrinin sözünün veya hertürlü eserei tümünü veya bir parçasını alıp bunu kendine mal etmektir.
yaratıcılık ise kelime olarak yeni ve özgün bi şekilde değerli birşey oluşturma olgusudur,kişinin kendini anlatmasının değişik yollarından biridir,
sadece tanımlardan yola çıkarak bile bu iki terimin nasıl zıt düştüklerini görebiliriz.DERİNE İNDİĞİMİĞZDE İSE intihalin insan yaratıcılığına yapalabilicek en büyük saygısızlık olduğunu görebiliriz.Bir insan fı bir konu üzerine çalışırken yaratıcılığını sınırlamalarını zorlamak yerine intihale yönelirse kendi yaratıcılığının önüne geçmiş olur.
İntihalin etikteki yeri nedir?
Bilimsel etıge gore ,bilimsel araştırmalar yaparken bilimin doğası gereği, araştırma yaptığımız konuya daır daha önce yapılan araştırmalardan haberdar olmamız gerekmektedir çünkü bılım kolektift ilerler.Bilimsel araştırmalar spesik olduğundan konun önceki çalışmalrına hakim olmak çok zor değildir ancak edebi metinlerde yazdığıız konuyu , mesela aşk, konu alan tüm metinlere hakim olmamız mümkün değildir bu yüzden edebi metinlerde intihalin sınırlarını bilimsel araştırmalara nazaran daha zordur.
intihale emek ve çaba şeklinde bakarsak

ELİF BEREKETLİNİN yazısında da belritiği gibi Sonrasında yol çatallanıyor. Kendinizi postmodern tekniklerin; pastiche’in, cut-up’ın güvenli kollarında bulabilirsiniz. Bu en temizi olur. Ya da “esinlenirsiniz” bu eserden. O okuduğunuz eseri zar zor andıracak bir şeyler çıkar ortaya; o ünlü kitap ekine verdiğiniz röportajda, “Evet, o roman beni çok etkilemiştir,” der ve sıyrılırsınız. Belki de intihal yaparsınız. Yani fikir hırsızlığı... Yani, birine ait olan bir şeyi, o kişinin rızası olmadan alırsınız ve sizin varlığınızmış gibi sunarsınız kalabalığa. İşte bu halde, sizi temin edebilirim ki, birilerinin hakkına tecavüz etmiş olacaksınız.
İntihal kendni var etmenşn önüne geçer mi?
bu konuya iki farklı persktefikten bakabiliriz, ilk olarak intihal kendini var etmenin önüe geçer,insanın fikrini ,özgün oluşunu, yaratılıcığının önüne geçer . e burcu armanın yazısında belritiği gibi;Yıllardır özellikle çeviri intihalleri üzerine savaşan çevirmen Sabri Gürses: “Bu tip işleri fikirlerin, üslup ve metinlerin birbirine benzeyebileceğini söyleyerek normal göstermeye çalışanlar var; yani her roman karakteri öyle konuşabilir, diyorlar, her çeviri birbirine benzer, diyorlar, her makale üç aşağı beş yukarı aynı şeyi söyleyebilir, diyorlar. Hatta bunu postmodern üslup olarak savunanlar da var, ama işin aslı, bir şeyi çalmak mümkün olduğu zaman, insanlar başarı ya da para elde etmek için intihal yapıyorlar,” diye açıklıyor intihali. Postmodern kısmına birazdan geleceğiz elbette ama çalmak mümkün olduğu zaman çalıyor muyuz gerçekten?
ikinci persektifte ise, türk edebeyeti ve dünya edebiyatı birçok ünlü yazar intihal yaptığını görebiliriz burcu armaın yazsında verdiği örnekte Sacks, beynin en büyük yalanının “doğru hissettirmek” olduğunu söylüyor. Beynin bir kayıt cihazı gibi işlemediğini hatırlatan Sacks, başkasının anlattığı anıları bile üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra kendimiz yaşamış gibi hissetmemizi de bu mucizevi organın oyunlarından biri olduğunu söylüyor. Belki de Gülün Adı’nın Émile Henriot’un romanından intihal olduğu konuşulduğu zamanlarda bibliyofil yazar Umberto Eco, böyle bir romanın varlığında bile haberdar olmadığının altını çizmişti.
Bu iki persektifte aklıma bir soru takılıyor :İNtihal kendini var etmenin önüne mi geçer yoksa kendimizi var etmenin bir yöntemi midir intihal*
4-Eğer intihale yolsuzluk bağlamında bakarsak hırsızlık ile yolsuzluk arasında bir ilişki vardır.Zeynep şarlak ın söyleşinsinde verdiği örnektei baklava çalan bir çoçuk örneği vermiştir,yolsuzluğu ise bir insana verilen gücü makamı kendi çıkarlarına için kullananları vermiştir.İntihal ile yolsuzluk arasında bağ kurabilriz fakat intihal bir kişinin
kendini kandırarak ve başkasının hakkına tecavuz ederek elde ettiği yalan bir başarıdır, yani intihal yaparak bir insanşn emeğini,düşüncesini çalmış olursun,yolsuzlukta ise bir konuma gelen şahısın o konumu halkın çıkarlına değilde kendi çıkarları için kullandığını görebiliriz
bu iki konuyu etik olarak ele alırsak etiği meslek ahlakı olarak ele alabilir.Bir yazar veya akedemisyen yaptğı etikte iş ahlakına uygun hareket etmemektedir.Bir devlet yöneticisi bağlamında bakarsak ,o yöneticinin yaptığı yolsuzlukta kurumsal gücü kendi çıkarları için kullanırsa etik davranmdığını görürüz.
Özgürlükle bakarsak bu konuya söyleşide bellirği üzere Sistemin çalışmadığını biliyor ve sistemi çalıştırmanın bir yolunu buluyor. Ama kendi işini bu şekilde görmek, başkalarına saygısızlık. Trafiği ele alalım. Boş buldum mu, sağdan fırlayıp geçiyorum. Adam kızıyor. Haklı, ben de kızıyorum bana yapıldığında. Ama başka türlü bu kadar hızlı gidemeyeceğimi biliyorum. Türkiye’de verilen sus paylarını düşün. Fakirsen sus payı alıyorsun. Sistem susman için ihtiyacının bir kısmını karşılıyor. İş dünyasının siyasetle ilişkisinde de sorun var. Devlet elinde şunu sürekli tutuyor: “İstediğim zaman istediğim kişinin mülkünü istimlak da ederim, vergisini de denetlerim, geriye dönük karar da alırım.” Böyle bir şey olamaz ki. Mülkiyet hakları ne olacak? Geriye dönük karar alamazsın. Kazanılmış hak haktır. Hangi toplumsal kesime bakarsak bakalım, ister sınıfsal, ister işveren, oy veren vs. gibi kategoriler üzerinden bakalım sistemde çok önemli sorunlar olduğunu görüyoruz. Bu sorunları yolsuzluk karşıtı klasik önlemlerle çözmek mümkün değil. Özgürlük sadece zengin bir kesim için olduğunu görebilir.belkide devlete yakın olan bir akedemisyenin yaptığı intihal örtbas edilebilinir.Acaba devletin istediği zaman istediği kişinin müliketi istimalak ederek barınma özgürlüğümüzü hiçe sayarak en büyük yolsuzluğu yapmıyor mu?
erdem bağlamında baktığımızda intihal ve yolzukta erdemi ünlü kişilerin tanımlarında yola çıkarak açıklamak istiyorum.Aristolese göre erdem bir varlıktır ,Montaigne göre erdem insani iyi ve gerektiği gibi kılmaktan daha güzel ve daha meşru bir şey olamaz.erdem tarihseldir ve insani insan yapan şeydir güçtür,
örnek vericek olursak ZEynep şarlakında soyleşinde bahsettiği gibi peygamberimiz hediye alıp vermenin sünnet olduğunu söylemişdir,fakat ülkemizde polislere çorba parası olarak çıkan ,insanın var olma sebebi insanin insan olma sebebi erdemi ayaklar altına almıştır.