NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io

Geçmiş
Harun Kaya
.
İnci Sözlük - Hikayeler
Dün, 23:32 · İlk sürüm
Harun Kaya
SEVGİSİZ ADAM

öncelikle, ilk bu sözü söylemek zorunda olduğum için hepinize merhaba. ben sayfanızın admini k.Adam. Bayat hikayemden sonra size kadınların benim hayatımın amına koyup nasıl gittiğini bu hikayede de anlatıcam. Bayat hikayemin sonunda kız ölmüştü ve ben bir kolumu kaybetmiştim. bu ikisi gerçek değildi ilk olarak. aslında canım yandığı zamanlar böyle hikayeler yazarım. çünkü kadınlar yakınca bir şey yapamam, sadece yazarım.
.keşke belimi kırıp, düşlerimi döküp giden kadınlar olmasaydı da , ağzımı burnumu kırıp dişlerimi döken erkekler olsaydı. Bir kadından sonra kendini uzun zaman toparlayamazsın, ama bir erkeğin darbesinden sıyrılmak kolaydır.
Her neyse, size seveceğiniz bir hikaye yazmak istiyorum. sevgisiz ve soğuk bir adamım. normalde hep gülerim ama araya aşk girince her şey darmadağın oluyor. Hep böyle oluyor . izninizle hikayeye gireyim...
Not: Bu hikaye İnci Sözlük - Hikayeler ( www.facebook.com/inci.hikayeler ) sayfasına aittir ve hikayeyi yazan admin k.Adam ( www.facebook.com/feysbut.kom1 ) 'dır.
Sonbahar gibi gelen ansızın gelen, bambaşka gelen bir aşka yeniden yelken açmıştım. rüzgarı o kadar kuvvetliydi ki, yelkenlerim paramparça oluyordu. yağmurları o kadar şiddetliydi ki, gözlerimden gelen damlalar yağmur olup denize akıyordu .
Lise 4. sınıfın başlarıydı. son senemiz gelmişti artık. pek bir heyecan yoktu her şey normaldi ama bu yıl dillere destan bir aşk yaşamak istiyordum, ve yaşıyordum da. 1 haftadır bir kızla çıkıyorduk, adı nihaldi. biliyorsunuzdur, onu gereğinden fazla seviyordum. her gün bana sıradan bir gün gibi geliyordu artık. Bu gün hafta sonu, bu gün pazartesi vs. diye ayırmıyordum artık. o kadar mutluydum ki balkona çıkıp beni üzen yok mu diye bağırasım vardı.
Yanımdaki kadın siyah beyaz hayatıma renk katıyordu. onunla hiç olmadığım kadar mutlu ve aşıktım. bana böyle aşklar yılda bir bile rastlamaz.
O gün de haftanın ilk günüydü, pazartesiydi. hazırlanmıştım ve dışarı çıkmış okula ağır ağır gidiyordum. yolda gördüğüm her şey, sanki suretinin suretinin suretinin suretiydi. alkol almıştım kafam güzeldi sanki. her şey toz pembeydi. Çok kusursuzdu her şey. -aslında şimdi tahmin edebiliyorum neden bu kadar kusursuz olduğunu- okulun kapısından girdiğimde biraz toparlandım. bahçeden insanların yüzlerine bakmadan sınıfa çıktım. Çıktım ve yerime oturdum. dışarının sabahını seyrediyordum...
dersmiş üniversiteymiş benim aklımda falan değil, bir tek kıza kafamı veriyordum. her şey tam istediğim gibiydi. o an o geldi kapıdan. güzelliğine hayran olmamak elde değildi...
saçları kumral ve uzundu, gözleri elaydı. Gözleri, kaybolup gittiğim bir dünya gibiydi. ona tam anlamıyla aşıktım. yaşımız biraz daha tutarlı olsa onunla evlenirdim. ama olmazdı...
gelip yanıma oturdu, yanına yaklaşıp ona sarıldım, ama bu gün biraz soğuktu. iyimisin falan dedim, pek umursamıyordu öylesine iyiyim dedi. fazla üstüne gitmeden çekildim biraz. az sonra hoca falan geldi zaten, derse girdik.
Aslına bakarsanız o oldukça dersi de siklemiyordum, kitabı karalar hocaya boş boş bakardım. arada hocanın kafasını tahtaya vurup tahtanın dayanıklılığını ölçesim gelirdi. veya tuvalet izni isteyip tekrar yerime otururdum. pek bir hareketlilik olmadığından dışarıya yönlenirdim ama hep sonuç bu olurdu. ders bitti ve nihal bana döndü. çıkışta bekleyebilirmisin sana söylemem gereken bir şey var dedi, şimdi söyleyebilirsin çıkış şart değil dedim, yalnız olmamız gerek dedi, istersen çıkalım dedim ama sabret falan dedi. peki öyleyse diyip arkadaşlarla bahçeye çıktım.
Geçen tüm yıllarda efendi, ağır başlı adamların yanında oldum, genelde kavga falan etmezdim ama bu yıl biraz daha gevşetiyordum, yolları kırık, hep gülen kavga eden bir arkadaşın yanındaydım. her zaman kaybedenin yanında oldum da ne oldu amına koyayım. en azından anlatmaya değer birkaç anım olurdu torunuma, çocuğuma.
her neyse tenefüse çıktık, merdivenlerden bahçeye inene kadar gülüyorduk amk diyorduk bizim normal halimiz böyleyse içince noluruz, mahalleye bi girsek esnaf herhalde bizi şeytan diye taşlardı. bir de bi gülüşümüz var ben yırttım da o zaten bitmiş, ben kurtulmuşum sevgilim var kızlar bize barzoymuşuz gibi bakıyorlar geçerken. Neye güldüğümüzü hatırlamıyorum ama hep gülerdik. zil çaldı, çok ekmek yemiş göbekli hocalarımız kasıla kasıla sınıflara dağılıyordu, biz de girdik sınıfa. kız konuşmuyordu halen oturuyordu onu da unutmuştum. yerime geçip sordum neyin var dedim, çıkışta konuşuruz sana söylemem gerekenleri konuşuruz iyi değilim dedi tekrardan. ben sormak istiyordum ama bir yanım sorma diyordu üstüne gitmemeliydim, son dersi bekledim o gün.
son derse de girdik ve sonunda çıktık. kızla yan yana çıktık okuldan. okulun bahçesinde bir banka oturduk.
Ben onun daha fazla gülmesi gerektiğini, bu günlük olacağını umsam bile ona gülmenin yakıştığını söyledim. ama o, farklı bir karşılıkla bir gün ayrılacağız, biliyormusun dedi.
Ben ayrılıktan bahsedilmesinden bile nefret ederim, neden böyle konuşuyorsun ki birlikteyiz ve sonsuz olmalı önemli olan da bu değil mi dedim
Ama o bir şey demedi. sordum, sarıldım ellerinden tuttum. Aşkım istersen evine bırakayım dedim.
özür dilerim dedi. ne için dedim ama tekrardan sustu. önüne bakıyordu. bir şey demedim ben de, ve oturdum öyle.
Bana bakire olmadığını söyledi.
ona sadece bakıyordum. uykusuzluktan, dalgınlıktan yaşlanmış gözlerim ona doğru bakıyordu.
Sana daha önce söylemek istedim, ama bana orospu gözüyle bakmanı istemiyordum dedi.
peki ne gözüyle bakayım? dedim. saçmaladığının farkındamısın şaka yapıyorsun herhalde. Birinin kucağına mı oturdun?
hayır senden önce başkasıyla çıkıyorduk bir yıl boyunca çıktık ona çok güveniyordum artık karım oldun demişti.
Sen de inandın mı?
bana bu gözle bakmanı istemiyorum seni seviyorum, gerçeği söylemek istedim.
Ellerini bıraktım, Ve gittim .
Benim bu hayatta sevdiklerimden,soyutluklarımdan, duygularımdan başka değer biçeceğim pek de bir şeyim yoktu. Ve o, sevdiğim kadın, bana duygularımın amına koymamdan bahsediyordu .
bunu yapamazdım. eve gidip düşünmem gerekliydi.
saat 1 e geliyordu. sadece eve gidecektim. bu kadar ümit bağladığım kadının bakire olmaması bana kötü koymuştu. Böyle olacağını tahmin etmiyordum. yol hep düşüncelerle geçti, eve gittim sonra. annem ve babamla pek konuşmuyordum zaten. problemler yaşıyorduk, onlarla anlaşamıyordum. liseli, ergen falan değilim ama gerçekten beni anlamıyorlardı. onları dertlerimi açacağım birer arkadaş olarak görmüyordum .
sofraya oturdum, Sanırım et ve pilav vardı. biraz yiyip kalktım, odama geçtim.
hemen kendimi yatağa attım. yorgundum biraz, ve üzülmem gerektiği halde üzülemiyordum pek.
daha önce hiç alkol falan almamıştım ama şimdi alayını kullanasım geliyordu, uyuşturucu istiyordum. Üzülmeye meyilli , saçı sakalı birbirine karışmış bir adam olmak istiyordum. gökyüzüne merdiven dayayıp bulutları kurutmak istiyordum.
Aslında mutsuz olunca hep mutluların mutluluğunu bozmak istiyorum. Bu gün de öyle bir gündü. Yatağın başına oturmuş ve kafamı ellerimin arasına almış, Düşünüyordum
Bana babam önceleri hep sevmem gerektiğini söylerdi. beni küçükken dizine oturtur ve öğütler verirdi. o günler benim dayandığım direk, güvendiğim adam babamdı, onu çok severdim. beni her pazar parka götürürdü. çarpışan arabalara bayılırdım... Beceremesem de sürmeyi, önemli olan binmekti.
Ama hatırlamadığım o günler, babam eve bir gün suratı asık gelmişti, ve o günden sonra da pek güldüğünü hatırlamıyorum. O günden sonra, hep eve alkollü geldi. Ve ben, çocukluğumu yaşayamadım....
her zaman konuştuğumuz, mahallemizin köşesindeki selim abi, bana bir çocuğa yapılacak en büyük kötülüğün, ona çocukluğunu yaşatamamak olduğunu söylerdi. O, gerçekten çok fazla haklıydı... evliliğinin 3. yılında bir yangında karısı ve oğlunu kaybetmişti, o her zaman en iyisiydi. bir "adam"da olacak tüm karakteristik özelliklere sahipti. Aslına bakarsanız, babamın alkole başladığı günlere baktığımda, selim abinin babam olmasını tercih ediyorum. Selim abi yangından sonra geriye kalan tüm zenginliklerini bir kenara bırakmış, ve demirci olmuştu. söylenenlere göre evini bilerek yakmışlardı. çok acı çekiyor olmalıydı, Benim gibi.
Ondan ayrılmak istemiyordum aslında. onu anlatamayacağım biçimde fazla seviyordum çünkü. onun bir kadın olduğunu düşünmeyecektim sadece. aklıma getirmemem gerekiyordu. çünkü onu bırakamazdım. O, benim karım diyebileceğim biriydi. vazgeçmek istemiyordum .
karnım biraz acıkmıştı, sofranın kurulma sesleri de geliyordu. sofraya oturdum, babam halen gelmemişti. İçip içip gelmesinden bıkmıştım artık. sofraya oturdum ve beklemeye başladım.
Kapı şiddetli biçimde çalınıyordu, babam alkollüydü anlaşılan. annem gidip kapıyı açtı, babam oraya buraya çarpa çarpa geliyordu. sonunda sandalyeye tutunup oturdu. anlamadığım bazı şeyler söylüyordu, sanırım beni azarlıyordu. sinirlenmeye başlamıştım. leş gibi içki kokuyordu. Sofradan kalkıyordum ki yüzüme tükürdü.
o dakikada öfkem tavan yapmıştı. babam olmasına rağmen onun boynunu kırıp ölüsünü balkondan fırlatmak istiyordum. Sofradan bıçağı alıp eline tüm gücümle sapladım.
annem bana tokat attı. git burdan dedi, ağlıyordu. babam da bağırıyordu, eli sofraya mıhlanmıştı. bu adam nasıl böyle bir hale gelmişti ulan anlamıyorum amına koyayım akıl sır erdiremiyorum. 10 yıldan fazladır suskun, konuşmuyor. artık nefret ediyordum bu halinden. daha fazla dayanamıyordum.
giyinmeden okul kıyafetleriyle dışarı çıktım. üzerimde para falan yoktu. bu gün de eve gitmek istemiyordum. Babamın gürültüsünü dinleyemezdim, muhtemelen birazdan onu hastaneye götürürdü annem. camiye gider bahçesindeki bir bankta uyurum diye düşündüm. kravatımı falan çıkardım toplayıp cebime koydum. telefonuma baktım saat 9 falandı.
Babamın eline bıçak saplamıştım amına koyayım... ve vicdan azabı da çekmiyordum. bankta oturmuştum dakikalardır düşünüyordum ama hiç babama sıra gelmedi. Aslında annem bana söylemişti, merhametsiz olduğumu, önceden daha anlayışlı olduğumu söylerdi. benim hep çocukluğumu aradığını dile getirirdi .
Ama ölen bir adamı geri getiremezsiniz.
Belki de bu yüzden sevgiyi kaybediyorumdur, kim bilir...
Nihal, bana onun yanında insanları seveceğimi, bana insanları sevdirebileceğini söylerdi. onun hiç bir sözünden şüphe etmiyordum çünkü farkındaydım. O olmadan önce her şeyden nefret ederdim, aklınıza gelebilecek her şeyden. şimdi de öyle oluyor gibiydi. belki bugün onu okulda bırakıp gittiğimde her şey bitmişti.
Ama benim aşkım bu kadar basit olmamalıydı... elbet her şeyin bir nedeni vardır, sorup araştırırım diye düşündüm. zaten kız benimle ileriyi düşünmese böyle bir sırrını bana söylemezdi. öyle basit bir sır da değil aslında.
etraftan insanlar geçiyordu ama bakasım gelmiyodu, yarın olsun istiyordum bir an önce. karnım da acıkmıştı. Geri dönülemeyecek hatalar yapmaktan korkuyordum. yarın babam ayık olursa ona nasıl bakarım bilmiyordum. evlatların yüz karasıydım. karaktersiz adamın biriydim .
Bir sigara yaktım, camide falan da kimse kalmamıştı yavaş yavaş dağılmışlardı. kaç saattir bahçede dolanıyordum amaçsızca. sonunda tekrar banka oturdum biraz yorgundum ,saat ilerliyordu sabah ezanına doğru uyanırım diye düşündüm sonra da okula giderdim herhalde.
ayaklarımı katlayıp banka uzandım, gökyüzünü seyrediyordum... kafamı bir an boşaltıp gözlerimi kapadım ve uykuya daldım...
uyandığımda saat 6 yı geçiyordu. boynum falan tutulmuştu ağrıyordu her yerim. kalkıp ayılmaya çalıştım biraz, sabah namazına gelen tayfayla göz göze geldik, elimi yüzümü falan yıkayıp çıktım camiden. yanımda para falan da yok, eve gitmeyi düşündüm ama babam çıkınca giderim ya da hiç gitmem bu gün de dedim. kızı da merak ediyordum içime bir kurt düşmüştü bir an önce başlasa da şu ders okula gitsem diyordum. bizim mahallede bir apartman boşluğuna oturup telefonu açtım mesaj arama falan yoktu. zaten burda durduğum da kabahatti açlık başıma vurmuştu herhalde, babam ben okula gittikten sonra çıkıyordu
zaman sanki bana kafa tutuyordu. kalktım okula doğru yürümeye başladım. etrafta pek kimse yoktu daha çok erkendi. okula geldim ve karşısındaki kaldırımda oturup bir sigara yaktım.
cebimdeki kravatı da bağlayıp taktım boynuma, yavaş yavaş okula gelmeye başlıyorlardı, ilk inek tayfası falan geldi bilirsiniz, oturmuş izliyorum ben de.
sonra ben de girdim okulun yarısı gelmişti, bahçedeki bir banka oturmuş giriş kapısından gelenlere bakıyor, nihali arıyodum.
nihali kapıda gördüm ama yanında biri vardı, yanına gittim. nihal bana arkasını dönüktü bir çocukla konuşuyordu. Çağırdım konuşmamız lazım dedim, daha sonra konuşuruz dedi, nasıl daha sonra konuşurmuşuz yanındaki kim gel konuşucaz dedim, çocuk sanane kardeşim hayırdır falan dedi. nihale baktım bir ifade yoktu gözlerinde. nasıl sanane lan nihal benim sevgilim konuşma onunla siktir git burdan dedim. benim arkadaşlarımdan biri geldi. Kapının ağzındaydık sesimi yükselttim etraftan izlemeye başladılar.
çocuğun yanına 3 kişi geldi onlar 4 kişiydi biz 2 kişiydik, kavga kaçınılmaz gibiydi. bir arkadaşım geçiyordu çağırdım nihali al dedim.
Daha 1 gün olmadı lan onu bıraktığımı mı sandın da atladın orospu çocuğu. ya burdan siktir olur gidersiniz ya da beklediğinizi alırsınız. Dedim. pis pis sırıtıyodu arkadaşım susmuştu. yanındakilerden biri kendine fazla güveniyorsun dedi. sanırım öyle...
ilk yumruk gideri koyduğum çocuktan geldi, düz bir direk vurdu, sağ kolla savuştur ve ilerle. yanındakilerden birine geçtim. elmacığına bir kroşe oturttum ve savruldu. arkadaşıma bir yumruk geldi. herkes izliyordu az çok görebiliyordum. Çocuk dizime kavalıyla bir tekme vurdu sinirlerim fena ezildi, bacağımı geri çektim sağ sol kroşe ve sağ aparkat vurdu yarısını karşıladım kollarım ağrıyordu. sırtıma bir darbe alıp düştüm arkadaşım yerdeydi. Her şey çok hızlı oluyordu
Aslında kavgaya yeni ısınmaya başlıyordum. eskiye dönüyorduk, uzun zamandır kavga etmiyordum. Seviniyordum bile hatta. Benim felsefeme göre iyi bir boksörü devirmekten daha zor bir şey varsa o da iyi iki boksörü devirmektir. Öyleyse gösterelim onlara...
Yerden kalktım ve 3 adım geri çekildim. Etraftakilere baktım, güvenlik görevlisi bile izliyordu... garip. çocuk karşımda kollarını açmış bu kadar mısın dercesine bakıyordu. gardımı alıp gel dedim.
Yanındaki bir arkadaşı geldi, ayağıma bir alçak tekme, vurdu, hemen zıpladım, ardından döndü ve bir yüksek tekme vurdu, diğerleri de gelmeye başlıyordu. eğilip tek ayağından yakaladım ve çektim. yere düştüğünde diz kapağına ayak tabanımla basıp ezdim. çocuk anıra anıra bağırıyordu. kaşlarımı kaldırıp 'ne oldu yarraam' dercesine üçüne bakıyordum.
bu sefer üçü birden geldiler. Benim arkadaşım halen yerdeydi ve yardımıma kimse gelmiyordu. pek beklemiyordum zor olsa bile halledecektim. Üç tekme geldi geri çekildim ama diyaframıma yedim birini. arkaya doğru savruldum ama düşmedim. güvenlik gelip jopla karşıdakilere vurdu çocuklar kaçtı bana geldi ben dur falan dedim ama dinlemedi dizime arkadan geçirdi dengem kırıldı bacağımı kırdı sandım. yere kıç üstü düşmüştüm, karşıdakiler bu sefer güvenliğe saldırdılar. 50 yaşında adamdı insanda saygı olur . adama resmen girişiyorlardı. kalktım yerden ama birinin elinde jop vardı. ayağa bile zor kalkmıştım. benim bir arkadaş geldi çanta ceket falan çıkarmıştı bile. adamlarla karşı karşıyaydık ama halim pek yoktu. arkadaşım topuk tekmesiyle daldı diğeri de yerden kalkıyordu. joplu olana sağ ayak pençe pozisyonunda tüm gücümle bir kroşe vurdum. kulağından sıyırdı ama gene de düştü. belime biri tahtayla vurdu, ağaca çarpıp tutundum
bana tahtayla vuran diğer arkadaşlarıma dalıyordu. güvenlik yerde tekmelenmişti adamın pantolonunun yarısı yırtık ağzı burnu kan içindeydi. kötü oluyordu arkadaşlarım da dayak yemişti. ağaçtan destek alıp hızlandım tahtalı olanın boynunu arkadan kilitledim. sıkıp çektim ve fırlattım. bu sefer onlara bir kişi daha katıldı benim arkadaşlarım yerdeydi. Çekildim kavga uzuyordu. kaçmayacaktım ama dayak yiyebilirdim izleyenler uzaklaşmıştı hocalar falan müdahale etmiyordu bir polis arabası yoktu etrafta. o sırada çocuk bana gelip topuk tekmesi vurdu. ben arkaya düştüm. biri kalası almış eline sırtıma vuruyordu. elimle ittim ama gitmedi. O anı buraya, kelimelere dökmek için neler vermezdim bilir misiniz... Bacağından tutup kaldırdım tüm ağırlığı sırtımdaydı. arkadaşlarının üzerine doğru ağır ağır gidiyordum. birine fırlattım. arkamdan jopla vurdular tekrar. dizimdeki ağrı ikiye katlandı düştüm. biri kafama tekme vurdu
Ağzımdan bir kelime bile çıkmıyordu, çünkü kelimelerin yerini ağız dolusu kan almıştı. gözüm halen onlardaydı. kalkıp sadece yüzlerine çalışacaktım. Nihalin yanında duran (adını bilmiyorum) çocuğun kafasına bir yüksek tekme vurdum, eğileceğini umuyordum ve öyle de oldu. Ayağım yere değer değmez çenesine bir aparkat oturttum. arkamdan gelen jopu tuttum ve kolunu kilitledim. Kıracak gücüm yoktu ...
aslan gibi kükremem mi gerekliydi, yoksa bir tavşan gibi kaçmam mı gerekliydi...

Çocukla dip dibeydik. biri sırtıma vurdu. kalabalık bağırıyordu, çığlıklar atıyordu...
tüm enerjim bitmişti. Sırt üstü yere düştüm. Anlattıklarına göre ağzım ve burnumu kan kaplamış, gömleğim parçalanmış, yerde gökyüzüne bakarak yatıyormuşum. -pek hatırlamıyorum o anı- Ama hatırladığım bir şey var .
Biri yardıma gelmişti, mavi ve kirli bir gömlekti. Yüzünü zor seçiyordum, selim abiydi galiba. yerden kalkamadım. arkadaşlarım tutuyordu, destek alıp kalktım. arkama baktığımda selim abi bir hırkanın koluna adamların kafasını, kolunu, bacağını sıkıştırmıştı. gitmek istedim ama bırakmadılar
kalabalıktan nefret ediyordum... gereksiz, malak insanlar. İnsanlar acı çekerken nasıl olur da birkaç metre uzaktan izleyebilirler ki... Ben dövsem bile karşımdaki adama zarar vermeyeyim diye ayırmaları gerek oysa ki.
Çünkü öfke, bir insanı insanlıktan çıkarabilecek kadar kötü bir duygu.
arkamı döndüm, kolumun altına iki kişi girmişti. Durup yüzümdeki kanı sildim. arkamdan bir el beni kavradı. selim abi tuttu beni. diğerleri gittiler.
Böyle yapmaman gerekliydi evlat. perişan olmuşsun dedi. bir şey diyemedim. yürümeye çalıştım ama sağ ayağım bükülüyordu. her yerim ağrıyordu. okuldan uzaklaşmıştık, birkaç dakikadır yürüyorduk ve galiba bizim mahalleye gelmiştik. eve gidemem sen dükkana git kendi başımın çaresine bakabilirim dedim. annen ve baban seni görmeliler ama iyi değilsin dedi, tereddüt etsem de onlarla kavgalı olduğumu söyledim. peki o zaman bu günlük bende kal daha doğru düzgün konuşamıyorsun bile dedi.
O kadar kişiyi tek başına nasıl bu kadar kısa sürede dövdün? dedim. benim dövüş şeklim de kaliteliydi ama onunki kadar etkili değildi. apartmana girmiştik, evine doğru çıkıyorduk. kapıyı açtı ve içeri girdik.
Gençsin, delikanlısın elbette gençlik arzuların, kendini ispatlama merakın olacak. ama bunları başka şekilde yapmalısın. Kötü sonuçlar doğurur. Dövüşmek tahmin ettiğin kadar temiz bir iş değildir, başına bela alabilirsin. Eğer senden öcünü alamazlarsa, elinde ne varsa hepsini almak isterler. Dedi
Neden bilmiyorum, ama babam eskiye dönmedikçe selim abinin babam olmasını isterdim. Bana hayatımda hep nasihat ettiler, boş konuştular, laf yaptılar, çıkarı için yönlendirdiler, Ama selim abi gibi yol göstermediler. o tam anlamıyla bir adamdı.
pamuk ve tentürdiyot falan getirdi selim abi, ben koltuğa uzanmıştım hiç halim yoktu, kavga pek uzamamıştı ama formumu kaybetmiştim. Bayağı da dayak yemiştim her yerim ağrıyordu. Selim abi destek verdi lavaboya gidip elimi yüzümü falan yıkadım. telefonum çalıyordu kapayıp fırlattım bir kenara. eskiden de bu anı yaşadığımı hatırladım. Dayak yemiş ve çok rahattım, aynaya öylece bakıyordum. Tek fark, o zamanlar yolun başındaydım ve azmim vardı. Şimdi elimde o bile yok .
Gömleğim zaten paramparçaydı selim abiyi tanımasam evinde durmazdım, bana bir gömlek ve pantolon getirdi. yüzümdeki yaraları pamukla silip yara bandı falan yapıştırdı ben de ona bakıyordum.
seni izliyordum da, biraz ağırsın. eğer birden fazla kişiye karşı dövüşüyorsan daha seri olmalısın. gördüğüm kadarıyla sende çok fazla düşünce var. Hiç düşünce olmalı...
Bir dakika, aslında hepsi buydu. inanamıyorum... O gene haklıydı. Bunu son samuray filminden hatırlıyorum orada da duymuştum. o kadar film izledim, ama neden yapamadım ki...
Evlat çok fazla düşünüyorsun, hey, ordamısın? Dediğinde dikkatimi toparlayabildim. bir daha dövüşmemelisin dedi. sen nasıl dövüşüyorsun peki, stilin ne diye sordum, daha önce birden çok dövüş sporu ile ilgilendiğini, karışık çalıştığını söyledi. şimdi benim hocam ol desem bu halimle, olmazdı herhalde. ben de kick boks falan yaptım bir ayı pek geçmedi, karmaşık stilde de bildiğim teknikler vardır eğitimime göre iyiyim dedim. hafif gülümsedi, 1 ay ile pek bir şey yapamazdım haklıydı. 20 yıl kick boks yapanları da gördüm, onlar bile bazen pek iyi bir yere gelemiyordu. Şampiyon olmak isteyen bir bodyci bir günde ortalama 1.000 tl lik yiyecek tüketir mesela. İnsanlar her şeyi kolay sanıyor...
zamanı gelince ondan eğitim almak isteyecektim. bana doğru bakıp halen gülümsüyordu. benden eğitim almak istiyorsun değil mi? dedi. nasıl anladı bilmiyorum şaşırmıştım biraz, nerden anladın dedim. senin yerinde olsam ben de öyle isterdim herhalde dedi. evet tabii sizden dövüş eğitimi almak isterim. bana selim abi de, öğrenmen gereken çok şey var kendini hazır hissedince başlarız, dedi. adamın evine gelmiş bir de zamanını çalıyordum. pek akla yatkın gelmiyordu mantıksızdı. peki dedim, eve gitsem iyi olur abi belki annemlerle konuşur barışırım dedim. ters bir şey olursa evimde kalabilirsin kalıcı misafirim olmanda bi sakınca yok dedi .
Beyler öyle böyle değil çok söyledim ama bu adam filmden fırlamış gibi adam sanki kahvaltıda kültür yiyor karakter yiyiyor. gördüğüm en karakterli adamların başında gelir bu adam. sağol abicim iyi ki varsın diyip çıktım.
merdivenleri zor inmiştim, bu halde eve gitsem azar işitirdim kafamı da sikerlerdi ama öyle ya da böyle öğreneceklerdi. Galiba kız da bir günde beni yabana atmıştı. bunu da unutmuştum. kızın arkadaşı geliyor ve benim okulumda bana kafa tutuyordu. yazık .
bizim binaya girince toparlandım okul gömleği falan da yok üstümde, çaldım kapıyı annem açtı. pek neşeli görünmüyordu. yüzümün halini görünce beklediğim tepkiyi vermedi .
Kapıyı açtı, yüzüme baktı, ve Gitti.
boş boş kapıya bakıyordum. sevinsemiydim, üzülsemiydim...
İkinci seçenek. Bir haftada hayatım mahvolmuştu. odama gidip biraz para aldım ve bakkala indim. iki bira sigara falan aldım. tekrar çıktım eve. girdim anahtarla, geçtim odama. Odam duman dolmuş, gözlerim uzaklarda, bu hikayeyi yazıyorum. bazen günü gününe, bazen aksata aksata, bazı eklemelerle... ama bir şekil yazıyorum işte. içimde hep bir umut var. Bundan da nefret ediyorum .
Belki de umutlarım olmasam vazgeçerdim, unuturdum, umursamazdım. Ama vazgeçemiyorum. İnsanların nasıl aynılaştığını anlıyorum. farklı insanların nasıl aynılaştığını anlıyorum .
Hava çoktan karardı, ben de pencereyi açtım. babam geliyordu. bir an çıkmayı düşündüm ama odamda kalmamı söylüyordu içimdeki ses. peki, öyle olsun.
kapı çalındı, babam geldi. ses seda yoktu. akşam yemeği de hazırdı. yarım saat gene ses yoktu . Annem geldi sonra, odama yemeğimi getirdi. İyi olmuştu biraz... ne bileyim, böyle daha iyi gibiydi. aldım yemeğimi yedim, tabaklarla falan çıktım odadan. mutfağa bıraktım.
Dönerken babam geldi karşıma. gözlerimi kaçırdım, başımı öne eğdim ama o duruyordu öyle. Bu sefer ayıktı. yüzüne bakacak yüzüm yoktu, utanıyordum. eli sarılıydı. alkolsüz geldiği değerli bir akşam, bu kadar berbattı.
Bunu yaptığıma utanıyorum baba. Affedemiyorum kendimi. Nasıl böyle oldun? Eskiden böyle değildi, Neden böyle oldun?
seni suçlamıyorum oğlum. Üzülme dedi. Çenemi tutup başımı kaldırdı. yüzüne gerçekten bakamıyordum. karşı karşıyaydık öyle.
duygularım çok yıpranmıştı. ağlamamak için içimde binlerce duygu öldürüyordum. Ama yapamadım işte, ağladım. bıraktım. babamın elini bıraktım. Ve bıraktım...
bu sefer daha fazla utanıyordum . odama kapattım kendimi. giyindim, yanıma para aldım ve çıktım.
yolda giderken yüzümü elimle kapamış tutuyordum yaşlarımı. kimse yoktu sokakta. sadece sokak lambaları hayattaydı.
o an aklıma duygusal şarkılar geliyordu. kulağımda bir kaç şarkı duyuyordum. dilimin ucunda bir kaç söz vardı. söyleyemediğim... olmuyordu işte, benim hayatım böyleydi. biraz normal olur bir şeyler, ve dizdiğim tüm taşlar birden devrilirdi.
Daha normal bir hayatı yaşamak isterdim. daha dertsiz bir yaşamım olsun isterdim. her şeyi değiştirmek isterdim. Babamın neden bu hale geldiğini bilmek isterdim.
Ama hep, engel oluyordu nefretim merakıma. olsun diyordum, olsun oğlum. Olsun lan...
niye nefret geliyordu ki hep. Nihal bana onun yanında seveceğimi söylemişti. Bi gitti, her şey yalan oldu hayatım mahvoldu. Ağzımı açıyordum ağlamaktan başıma ağrılar giriyordu. yoldan geçenler yavaşlıyor, bakıyor ve gidiyordu. kafalarında bira şişeleri patlatmak istiyordum. Karşıdan karşıya geçen o teyzeye koşup koşup bir tekme vurmak istiyordum. Onu arabaların ezmesini istiyordum. balkona çıkan atletli adamın kafasını mermere vurup onu aşağıya atmak istiyordum. çöpten yemek toplayan çocuğu parçalara ayırmak istiyordum.
gülme tuttu gene. psikolojim bozuluyordu galiba. ne bileyim, ne oluyordu bana... o kadar dalgındım ki yolda bir araba çarpsa ve ölmesem kalkar etrafı seyrederdim. yarın olsun istiyordum. yarın olsun...
banka uzandım ve gökyüzünü seyretmeye başladım. her şey çok fazla uzaktı. saat 11 e falan geliyordu. İçim pek rahat değildi, camiye gidip orada yatsam falan diye düşündüm ama park da olurdu herhalde. Önceden yaptığım gibi paramı çıkarıp boxerıma koydum. hadi adriana, gel rüyama...
Uyandığımda saat 7.30 a geliyordu. eve gidip okul elbiselerimi falan giyeyim dedim. kalktım yolda sallana sallana gidiyorum, bizim sokağa geldim çıktım zile bastım, biraz sonra açtılar çıktım yukarı annem yeni uyanmıştı galiba. bu gün daha iyi görünüyordu. babamla düzeldiğimizi umuyordum. neden kavga etmeye başlıyorsun bıraktığını sanıyordum dedi, öyle gerekiyor, şimdilik söz veremem kusura bakma. Böyle gerekiyor dedim. bana merhametin yok artık, iyiliğini kaybetmişsin, vicdansızsın farkındamısın falan dedi. artık bu laflar da pek işlemiyordu. dolabımdan yeni birer gömlek ve pantolon çıkardım, kravatımı da takıp kahvaltı yapmadan çıktım.
babam da uyanıp işe giderdi birazdan. kendini toparlamasını umuyordum. yürüdüm biraz sonra okuldaydım herkes girmişti içeri. kapıdan girerken güvenlik beni durdurdu. yüzü mordu halen. bir şey demedim bakıyordum öyle. abicim farkındaysan sana onlar vurdular ben bir şey yapmadım hatta sen bana vurdun dedim. kavga etmemeliydin burada dedi. biliyorum ama öyle gerekiyordu. İyi dövüşüyorsun ama kötü sonuçlar doğurdu. bu şekilde dikkat mi çekmeye çalışıyorsun? dedi. güvenlikle hiç muhabbetimiz olmadı uzaklaştırma falan almıştım herhalde. ama herhalde olmadı bir şey ne bileyim. hayır dikkat çekmeye çalışsaydım kavgaya daha fazla kişiyle girerdim kısa sürerdi ve sen karışsan seni bile elimden alamazlardı dedim. uzaklaştırma alabilirdin, hatta atılabilirdin de... dedi. anlaşılan bir şey olmamıştı. problem yoksa gireyim dedim, peki dedi girdim bahçeye. herkes bana bakıyordu çabuk toparlanmıştım aslında. bacağımdaki ağrıya hakim olabiliyordum ama yüzüm morarıktı. beni izlemelerini pek sevmem kalabalığın, çıktım hemen sınıfa.
girdiğimde gene aynı manzara, herkes bana bakıyordu, muhtemelen biraz sonra soru yağmuruna tutulacaktım. sırama gittim ama nihal yoktu. arkadaşlarıma falan sordum senin evine gideceğini söyledi dediler. ne zaman dedim en son dünmüş. Dün selim abinin yanındayken gitmişti herhalde. ama yolda karşılaşmamıştık garip. bu gün gelir mi onun için geldim dedim, bilmiyorlardı. soru falan sordular yanımdaki arkadaşımın biri de yanımdaydı elmacığı mordu o da biraz nasibini almıştı kavgadan. biz mi psikopatız acaba, bir adam kavgadan çıksa ağrılarına acılarına yanar biz rahatlıyoruz sanki sırtımızdan yük indiriyorlar böyle değişiğiz
mavi gömlekli adam dediler falan, söyledim selim abiydi işte dedim. bi tanıdığımdır kendisi diye bahsettim. senin beş dakikada dövemediğin adamları yirmi saniyede devirdi dediler tabi kaybeden de olmuştum. güldüm bir şey diyemedim haklılardı. hırkaya sardığı çocuklardan biri de benim başka bir arkadaşımmış o da arada kaynamış yanlışlıkla. harbi güldüm amk selim abi bu işi çözmüş ne diyelim. bizim arkadaşa da gideriz artık dedim. arkadaşa falan teşekkür ettim sonra, sonuçta adam bana yardım etmişti her ne olursa olsun
nihali bekleyecektim artık. bu gün mutluydum kafamı bozmak istemiyordum. hoca da gelir birazdan kafamı sikerdi. tayyibin de dediği gibi, yapacak bir şey yok... sabrımız taştı ama bekleyeceğiz.
soru cevap falan yaptık tüm gün. son derse de girip çıktım. bahçeye indim arkadaşlarla. Çıkış kapısında nihal vardı. okula gelmişimdir diye beklemiş. yanına gittim.
Bitmedi dimi dedim. Çok seviyordum çünkü, vazgeçemiyordum. sen de istiyorsan bitmez dedi. benden vazgeçtiğini sanıyordum ve onu unutmaya çalışıyordum ben de. içten içe sevindim bir şekil yürütecektik, vazgeçmemeliydim. bu gün gülüyordu, mutlu olmama bir neden.
benim için kavga ettiğini görünce seviniyorum biliyomusun dedi. kaldırdım kafamı etrafı süzüyordum, hayır tabiiki hayır hep kavga et demiyorum sana, ama bilmiyorum hoşuma gidiyor dedi
piç gibi sırıtıyodum, dayak yedim bak ama napalım bedeli bu dedim. sana bir şey olmaz dedi.
Yuh amk insan biraz romantik olur ben kıyamam falan demesini bekliyordum. ama güçlü kadınları da severim aslında. ciddiyim dedi. senin yanında güvende hissediyorum diyordu.
Kimdi o çocuk dedim. onunla bitmemiş bir hesabım var gibime geliyordu. sordum ama konuyu değiştirdi. Üsteledim, kimdi dedim. kızma ama dedi. aklıma kötü şeyler geliyordu bu lafı duyunca hep. tamam kızmam dedim. eski sevgilimdi dedi.
sana karım oldun diyen çocuk mu? dedim. sustu biraz. evet dedi.
Keşke, keşke önceden bilseydim. akan kanım hızlanmıştı, nefesim ciğerlerimi yakıyordu. gözlerim kızarıyordu, Gene o geç kalmışlık hissi binmişti tepeme.
Kızma dedi. seni seviyorum önemli olan bu dedi. ama olmuyordu işte. Bu günümün de normal geçmesini isterdim, ama olamıyordu
geçen gün olduğu gibi onu bırakıp gitmek istedim. Bu gün de aynı konuydu . Kabullenemiyordum lan olmuyordu yapamıyordum. bir orospu çocuğu benim sevdiğim kadını kullanıp nasıl bir kenara atardı. Benim kadınım nasıl bir piçe inanırdı!
Neden söylemedin dedim. neden söylemedin, ne konuşuyordunuz onunla? halen konuşmuyordu. Nihal bana cevap ver karşında çocuk yok senin!
Sinirden sesim titriyordu, boğuluyordum. kendimi tutuyordum.
Böyle bir aşkı daha önce yaşamamıştım. bazıları kolaya kaçar, sevmezler. Bir kere olsun zoru seçip her şeye rağmen sevmek istedim o da bu hale geldi işte. bu sevgi bitince bir daha nasıl seveceğimi bilmiyordum. Diğerleri çok basit gelecekti.
henüz bir şey konuşmadık sen geldin hemen. böyle olsun istemiyorum inan bak mutlu olalım beraber olalım ben seninle mutluyum onu düşünmek istemiyorum dedi
içimi artık öyle bir nefret kaplamıştı ki, onun dudaklarından dökülen her kelime artık bana her şeyden daha yapmacık geliyordu.
yüzümde karmaşık bir ifade vardı. başka tarafa döndüm. her şey çok fazla saçmaydı.
bence bize zaman lazım dedi. Boktan, sıradan ilişki lafları. Ona doğru dönüp yüzüne baktım. Bence de dedim. hiç bir şeye hakim olmak istemiyordum. bu sefer o gidecekti. öylece oturdum.
yarın okula gelicem dedi. peki. -her şey için üzgünüm. bence de öyle olmalısın. ve gitti.
Beni sevdiğini artık pek düşünmüyordum. artık eskisi gibi gözlerinin içi parlamıyordu. bana normal bir insana baktığı gibi bakıyordu. oysa ki farklısın demişti.
İzle kadın, adamın nasıl farklılaştığını izle... hayatını sik, ve git. zaman bir şekilde toparlar zaten.
acı çekmekten sıkılmıştım. kalkıp bizim mahalleye yürüdüm. kapının önüne geldim, sokakta selim abiyi gördüm. Yanına gittim hazırım abi çalışabilirmiyiz dedim. sen hazırsan sorun yok üstünü değiştir ben de dükkanı kapatayım dedi.
geçim sıkıntısı çektiğini sanmıyordum maddi durumu yeterliydi ama bilmiyorum o işi neden yaptığını. benim için işini bırakıyordu... biraz da meraklandım nerede çalışacaktık acaba. kafam karışıktı peki dedim. eve gidip normal elbiseler giydim çantaya da tişört falan koyup çıktım hemen. çok acıkmıştım ama yemek yersem antrenmana odaklanamazdım.
indim aşağı o da dükkanı kapatmıştı çoktan. onun da elinde bir çanta vardı. eski bir salonum vardı oraya gidip çalışıcaz dedi. buralardaydı galiba yürüyorduk. 20 dakika falan yürüdük geldik sonunda.
kepenklerini falan kaldırdık paslanmışlardı hep. ya uzun zamandır kullanılmamıştı ya da sık kullanılmıyordu. girdik içeri ışıkları falan açtık. salon standart büyüklükteydi ortada ring vardı diğer tarafta body aletleri falan vardı. üstünü değiştir dedi o da bir odaya girdi, Soyunma odasına girdim, tişört şort falan giydim ama sargıyı sarmadım tuttum elimde. belki ilk body yaparım dedim. Çıktım bekledim selim abi de geldi. diyetine dikkat edeceksin yediğin yemekleri de ben kontrol edicem program yazıcam sana, body ve benim dövüş stilimi öğreneceksin dedi. kafam biraz dağınıktı peki dedim. önceden de body çalışmıştım ama aylardır yapmıyordum ara vermiştim kilo kaybetmiştim 65 kiloya falan düşmüştüm yapım gitmişti başlasam fena da olmazdı. İlk 10 dakika koşarak ısın sonra basit programda ağırlık çalışacaksın dedi. o da yanıma geldi bantta yan yana koşuyorduk. normal çalışıcaz ama sana bağlı, şu an bir tek seni çalıştırdığım için tüm ümidim sende dedi. pek sevmezdim benden ümitli olunmasını, hayal kırıklığı yaşatmaktan korkardım aslında.
azimli olmalısın normalde yıllardır kimseyi çalıştırmıyorum kendim de sık sık çalışmam dedi. profesyonel dövüşçüymüş önceden.
Hayatımın filme dönmesini istiyordum, iyi bir dövüşçü olabilirdim.
muhabbet falan ettik adamın hayatını falan merak ediyordum normalde bir insan böyle yaşamazdı farklı bir insandı selim abi. tahmin yürütüyordum ama sormak istemiyordum şimdi sorsam olmazdı böyle daha iyiydi. koşmayı tamamladık ısınmadıysan barfix veya mekik çekebilirsin dedi ama dert değil yeterlidir dedim ilk basit çalışıyordum her hareketten bir tane. göğüs bar 4x10 kanat ense çekiş 4x10 omuz yana açış ön omuz 4x15 ön kol bar 4x10 arka kol dambıl 4x10 ilk program böyleydi body e yeni başlayanların çalışma şekli. normalde bu kadar basit çalışmazdım ama uzun zamandır yapmadığım için böyle gerekiyordu. 45 dk sonra falan bitirmiştim
selim abinin yanına gittim, gözleri bağlı şekilde dummy çalışıyordu. Şaşırdım amk. o tahtaya vurabilmek için dayanıklı olmak lazımdı,üstüne üstlük adam görmeden vuruyordu. geldiysen başlayalım dedi. ısınmıştım da zaten. normalde ayrı günler body ve dövüş olur ama yeni başladın basit çalışıyoruz dedi. benim için problem yoktu anlaşıyorduk. İlk olarak 5 dk boyunca orta boy torbaya çalışacaktım, kroşe direk tekme vuracaktım, ardından dummy e geçecektim. garipti biraz, karmaşık olacaktı. başladım torbaya çalışıyordum o günkü nefretle zaten torba gidip geliyordu. 5 dk doldu selim abi izliyordu dummy e geçtim. Örnek gösterdi kıvrak hızlı ve güçlü olmalısın dedi. kollarını tutmuştum konsantre olmaya çalışıyordum dummy e. birkaç kere yavaş vurdum sonra abandım biraz, 1 dakika falan çalıştım kollarım fena ağrıyordu en son da bir alçak tekme vurdum bacağım sızlıyordu. bıraktım.
..
tahmin ettiğim gibi dedi. sana şimdi genel vuruşları öğreticem yumruk ve karmaşık stil, sonra da düşünerek kasmadan çalışıcaz dedi. başladık baş tarafından elmacığa yumruk boğaza darbe çeneye aparkat burna direk kulağa kroşe kaşa kroşe, kafaya yüksek tekmeler omuza darbe göğüse darbe karın boşluğu bel böbrekler karaciğer sırt ve mideye darbeler, bacaktaki sinirleri yıpratma diz kapağı darbeleri ayak kırma bacak kırma kol kırma boyun kırma ve tüm sinirlere nasıl çalışılacağını gösterdi. ortalama 30 dk falan sürdü bunları sadece bu seferlik gösterdim sana söylemiştim benimle çalışırken bunların hepsi aklında olmalı, hızlı güçlü çevik ve en önemlisi zeki olmalısın dedi. Gard almak kendi zevkine kalmış ister matrixteki neo gibi ister Ipman gibi ister bruce lee gibi ister sherlock holmes gibi gard alırsın ama şimdilik muhammed ali gibi ol gard almamaya çalış, hiç düşünce kavramını benimsemelisin.
zamana aldırmadan eğitimden zevk almaya başlamıştım. dinliyordum. karşıma geçti ve gardını aldı. başlayalım istersen, benimle tüm gücünü kullanarak zekice dövüşmeni istiyorum dedi. gardını aldı. ben de karşısındaydım normal kick boksta alınan gardı tutuyordum. kasmamam lazımdı o da bir insandı ve onun da zayıf bir noktası vardı. ona yaklaşıyordum. İlk bir direk vurdum ardından kroşe vurdum ama karşıladı sonra çekilip sırtıma vurdu itildim. toparlanıp neo'nun gardını tutmaya çalıştım ama pek bilmiyordum. yanına yaklaşıyordum, ayaklarıma bir tekme savurdu ama zıpladım kalkıp yüksek tekme vurdu eğilip boynuna bir darbe salladım ama tuttu, iyi yakalamıştı kan akışım durmuştu tamamen. ama sağ kolum boştaydı kolumu iyice kasıp göğsüne bir darbe vurdum çekildi biraz, muhtemelen işlememişti. yakınlaşıp tüm vücudumla bir direk sallıyordum ki beni tutup yere savurdu. konuşmuyorduk normalde kask falan takılır ama biz normal dövüşüyorduk, en azından ben. kalkıp diyaframına topuk salladım hızlı olmama rağmen ayağımı tutup çevirdi, yüzüstü düştüm tek ayağım halen ondaydı.
öyle böyle değil inanılmaz zorlanıyordum pes ettim. fena değildin ama ilerledikçe beni zorlamanı bekliyorum dedi. ona aslında tüm gücümle saldırmamıştım. zekamı da kullanamamıştım çünkü bilmiyordum. o da farkındaydı herhalde.
İlk dersti bu, zorlanacaksın kendini toparlamalısın iyi bir dövüşçü olmak istiyorsan akıllı olmalısın ve gördüğüm kadarıyla düşünmeden dövüşüyorsun eskisi gibi dövüşsen bile daha iyi olursun stilleri karıştırma karmaşık stil çalış dedi. Aslında aynı şey gibiydi ama farklılardı. kafam çok karışmıştı her şey birbirine giriyordu.
bu günlük bu kadardı ilerlemene bağlı olarak çalışma stilimiz değişecek dedi. ders bitmişti. peki dedim soyunma odasına girdim tekrar giyindim selim abi de giyinmişti beraber çıktık.
önceden kick boks hocalığı yapmayı düşünüyormuş salonu da hazırmış ama kullanamamış bırakmak zorunda kalmış, galiba ailesini yangında kaybettiğinden sonra olmuş bunlar. hep tahmin yürütüyordum yangının nasıl olduğunu ve onun nasıl kurtulduğunu falan merak ediyordum ama sormak istemiyordum bence eski acılarını hatırlamamalıydı o. biraz yolda muhabbet ettik sonra mahallede ayrıldık istediğin zaman gelebilirsin hafta sonu pek boş olmuyorum ama hafta içileri beklerim dedi. peki abi her şey için sağol dedim. aklını kullan dedi, gülümsedi ve gitti. ben de eve çıktım
anneme falan selam verdim girdim içeri. artık abur cubur falan da yemeyecektim eskisi gibi. aslında spor yapmak kafamı dağıtıyordu zaman geçirecek bir şeyim oluyordu. belayı tekrar üzerime çekmeye başlıyordum işler ters gitmeye başladığında zaten durduramıyorum bir daha dayak yemeye de niyetim yoktu. sevdiğim kadını benden almak kolay değildi. yeterince şey kaybettim zaten nihali de kaybedemem ya o çocuğu adam gibi yollayacaktım ya da adam gibi dövüp yollayacaktım. pek fark etmezdi başlamıştım bile. yemeğe falan oturdum sonra odama geçtim biraz bilgisayara oturdum, yeni filmler vardı bir tanesini seçip izledim
filmin adı yeşil yol'du. başları pek iyi olmasa da ilerledikçe güzelleşen bir filmdi. gayet iyiydi aslına bakarsanız. saate baktım da 8 i geçiyordu. ps yi açtım bitirmediğim bir oyun vardı, aslında sabahtan akşama kadar bilgisayar ve playstation ile geçinebilirdim sınırsız oyun ve filmim olsun yeter. asosyaller de salak değil ya.
batman arkham city vardı elimde, biraz ilerlemiştim oyun harikaydı ama karakterleri pek oturtamamışlardı tek kusur buydu. yakın dövüşlerine bayıldım sırf bunun için oynuyordum zaten. christian bale de kral adamdı, the prestıge filmi unutulmazlarım arasındadır. pek çok şeyini sanatına adamış sayılı sanatçılardan biri.
kafamı kaldırdım da saat 9.18 di tam. kalkıp çıktım odadan yemek hazır olurdu birazdan. gene nihali özlüyordum onun yanında zaman daha hızlı geçiyordu. yarın olsun artık dedim. bu gün üzülmeye bile enerjim kalmamıştı. girdim tekrar odama biraz etrafı toparladım yapacak bir şey de yoktu. babam da gelmişti gürültü yoktu ayıktı bu gün de. bazı şeyler iyiye gidiyordu ve onlarla mutlu olmalıydım. odadan çıkıp babamın yanına gittim normal konuşuyorduk aramızda bir problem yoktu. bir daha sarhoş gelmeyeceksin dimi dedim. duraksadı, biraz düşündü. halen cevap bekliyordum tekrarladım, bilmediğin şeyler var dedi. artık çocuk değilim dedim .
gülümsedi, sofraya oturalım önemsiz şeyler zaten hatalar falan yaptım bu günümüz kötü olmamalı dedi. aslında zamanla öğrenirdim ben de kasmayacaktım gerek yoktu. sofraya oturduk beraber. yemeği yedim kalktım tekrar odama geçtim. pencereyi açıp bi sigara yaktım. etrafta pek bi ses yoktu hep aynıydı sokakta park edilmiş arabalar, etraftan geçenler ve sokak lambaları vardı. yavaş yavaş yağmur yağmaya başlamıştı. yağmur yağınca çarşafa sarılıp yatmak bile güzel gelirdi. attım sigarayı pencereyi kapadım. saat 10 olmuştu.
asansörde 41 saat kalan adam gibi ruh halim vardı annem babam olmasa eve molotof atardım dışarı çıkmak istiyordum. okulundan çıkar çıkmaz koşarak eve anasının kucağına giden bir çocuğun amacı neydi, onu hayata bağlayan, düşünmesini sağlayan şey neydi acaba. bana kalırsa yarrağımda bile kafa var onda kafa yok derim çok afedersiniz sevgili okuyanlar. insanları programlamamalısınız onların öfkesini çekmekten başka bir şey yapmazsınız.
Bir süre müzik falan dinledim bilgisayarı açtım youtube'dan video izledim birkaç tane. ne ayaksa psikolojinizi bozmak için milyonlarca video bulursunuz ben bi girdimmi çıkamam youtubedan. aslında boş zamanlarımda hayal kuruyorum yüzüstü yatağa zıplayıp bağırdığım için komşular bana deli diyorlardı. küçükken kızlarla sokakta ip atlardım öyle efendi öyle terbiyeli çocuktum ki şimdi şaşırıyorum ben bu kadar küfürü nerden öğrendim diyorum. aslında hepimiz öyle değilmiyiz... bizi bozanlar olmuştur hep.
yoğurt sayesinde yoğurt olan süt gibi, ilk yoğurdun yerinin yurdunun neresi olduğunu düşünüyorum. bu gün fazla saçmaydı aslında. neyse ki zaman geçmişti böyle boş düşünceler her zaman işe yarardı. Devlete, düzene, adalete ana avrat küfür edip icraat yapmamak gibi. her neyse, gidip uyumalıydım.
üstümü falan değiştirdim geceliklerimi giydim yattım.
Rüyamda nihal vardı, sınıfta sıramızda oturmuştuk, onun başı omzumdaydı ve duygularım çok yoğundu. ama içimde bir tedirginlik vardı. tam ona söyleyecekken alarm çaldı.
Saatle kavga etmek gibi bir şeydi. neden rüyalarım bitmesini istemediğim zamanlar biterdi ki.
İçten içe üzülüyordum, uyanınca o rüyanın etkisinde kalmak bambaşka. rüyayı zor hatırlamama rağmen... hepsi saçmalık
kalkıp biraz oturdum sonra giyinip kahvaltı yaptım. çantamı alıp çıktım dışarı.
Okula geldiğimde her zamanki gibi her şey normaldi. sınıfa çıktım. nihal gelmişti çoktan. gidip yanına oturdum.
aramız açılıyordu. dün de adam gibi oturup düşünememiştim. aslında zamana bırakacaktım, ondan vazgeçmeyecektim unutmak zor olurdu. biraz boş lafladık aramızda bir problem yoktu o alttan alıyordu son zamanlarda. pek üstüne gitmedim iyi olabilirdik de. ben de zaten kıza zaman ayırmıyordum daha kötüye gitmeden her şey düzeltmeliydik.
zaten herhangi bir soğukluk da yoktu aramızda. o çocukla birdaha konuşma dedim, benim için artık sen varsın diyordu. zaten onu sevdiğim gün benim gözümde diğer kızlar tamamen yok olmuştu arkadaş olduklarımla konuşurdum sadece. ona da güveniyordum bana artık hata yapmıyordu seveceğini söylüyordu. .
İlk 5 derse girmiştik son dersteydik, konuştukça tatlıya bağlıyorduk. ona tekrar tekrar aşık oluyordum
son ders bitti beraber çıktık. kimseyi siklemiyordum o yanımda olunca. okuldan çıkıp biraz dışarıyı gezdik. bir saat boyunca dolanıyorduk etrafta, yanımda olması yeterdi aslında. sinemaya falan gitmeyi düşündük oturup bir şeyler yiyelim dedim ama eve gitmesi gerekiyordu o da istermiş. saat 3 e falan geliyordu zamanın nasıl geçtiğinin farkında değildim. inanılmaz mutluydum keşke daha önce barışsak diyordum. ayrılmadan önce bana ilişkimizi bozmaya çalışan herkesle benim için mücadele et dedi. Kulağıma fısıldadı, ve gitti.
son zamanlarda bu tarz sözler artık kafamı karıştırıyordu ben de arkasından bakıyordum bazı şeyleri yoluna koymuştum. onu mutlu etmek kalıyordu bundan sonra...
ben de ayrıldım mahalleye geldim selim abinin dükkanına gittim ama bu gün yoktu. bir işi vardır herhalde dedim arkamı döndüm çıktım dükkandan. bizim binanın önüne geldim o da karşı taraftan geliyordu selam vermeden gitsem ayıp olur dedim, geldi selam verdim dedi çalışmayacakmıyız eve mi çıkıyosun, aslında işinin olduğunu düşünüyordum, işin varsa dert değil abi başka zaman çalışabiliriz dedim. işim yok antrenmanını aksatma sen giyin biraz oyalan ben de dükkanı kapatıp hazırlanıyorum dedi. tamam dedim çıktım. adamla bayağı iyiydik yakınlaşmıştık anlaşıyorduk. tam benim kafadandı o da.
eve çıkıp tişört şort eldiven sargı falan hepsini koydum pencereden baktım dükkan kapalıydı selim abi eve çıkmıştır dedim, 5 dk falan da oturdum sonra çıktım. İndim aşağı telefona baktım kimse mesaj atmıyordu son zamanlarda. selim abi de geldi
fazla bekletmedim herhalde dedi, hayır dedim yürüye yürüye muhabbet etmeye başladık umarım hazırsındır diyordu, eğitime başlayacaktık az çok. salona geldik açtık ben giyindim ilk koşu falan yaptım biraz farklı programda body çalıştım 1 saat falan geçti öyle. selim abi oturuyordu bu gün biraz farklı çalışıcaz dedi. ben izliyordum. tahtadan bir adam vardı buna vuracaksın dedi. vuruşları falan gösterdi yumruk yoktu sinirlere çalışacaktım. vuruş şekilleri de farklıydı biraz, el ve bilek falan kullanılıyordu. ben başladım kafa bölgesi kulaklardan boyuna kadar seri seri vuruyorum sağa kaçıp sol dize topuk vuruyorduk dans şeklinde çalışılıyordu. sert vurdukça bileklerim de ağrıyordu önceden böyle bir şey yapmamıştım hiç, yaptıranı da görmemiştim. 15 dk falan çalıştım böyle. tam sol tarafta duvarı örten bir perde vardı onu açtı. buna çalışıcaz dedi. dummy e benzer ama daha uzun bir şeydi. düz bir vuruş yapıyorduk, bileklerimizle destekliyorduk ve tekrar darbeler vuruyorduk
tekmeler de alçaktı genel olarak. son olarak uzun bir havlu getirdi selim abi. karşılıklı çalışacaktık tekrar. ben nasıl çalışacağımızı merak ediyordum, ilk bir örnek göstericem kendini kasma esnek ol dedi. gardını al ve istediğin gibi başla dövüşmeye.
sanırım asıl şimdi başlıyorduk... umarım aklımdaki şey olmaz dedim. biraz geri çekilip gardımı aldım. selim abi koltuk altına havluyu sıkıştırmış diğer elini uzatmıştı. İlk o başlasa daha iyi gibiydi ama yapacak bir şey yoktu.
yavaş yavaş yaklaştım. sağ boşluğu boştaydı. sol alçak tekme vurdum ama tek eliyle karşıladı. ardından sağ aparkat vurdum. boşluğuna oturur oturmaz elimi havluyla kavrayıp boynuma doladı, beni çevirip sırtına aldı. ayaklarım boştaydı elimi çeksem nefes alamazdım. çırpındım ama hamle yapmamı bekliyordu. ayaklarına takılmaya çalıştım ama dengesi bozulmadı. tüm ağırlığımı arkaya verip takla atacaktım ilk denemem olmadı. ikincisinde selim abi beni yere fırlattı. kalkıp gardımı aldım, bu kadar yeterli şimdilik dedi. ilerledikçe sen de pratik yapacaksın dedi. mutlu olmuştum en azından bir darbe vurabilmiştim. iyiye gidiyorsun gelecek vaad ediyorsun dedi. tabii hoca selim abi olunca normaldir....
Not: bu 2 ay boyunca yazmaya değecek pek bir şey olmadı ve ben de yazmaya devam etmedim. 2 ay ilerisini yazmaya başlıyorum.

saat sabahın 6 sıydı ve uyuyamıyordum. hafta sonu olmasına rağmen odam kapkaranlıktı, ve dışarı çıkmamıştım. karanlığın ortasıyla bütünleşiyordum, biradan bir yudum alıyor ve sigaramdan bir nefes çekiyordum...
Bundan 1 hafta önce nihal, bana beni gerçekten sevmediğini söyledi. İnanabiliyormusunuz? oysa ki onun erkeği olmuştum. Oysa ki o benim kadınım olmuştu. o eski sevgilisiyle konuşuyordu tekrar. yüzümde boktan bir ifade vardı günlerdir. Uykusuzluktan ölüyordum. beni gören madde bağımlısı diyordu. Ağır yaralı bi hastaydım.
O eski sevgisiz adam geri gelmişti. babası alkolün dibine vurmuş, sevgilisi onu terk etmiş,dışlanmış, itilmiş bir adamdan sevgi beklenir mi ki .
salı günü, sabah uyanıp keyifle kahvaltımı yapıyordum. Her yönden toparlanmıştım. 75 kiloydum, eski fiziğime kavuşmuştum ve gerçek karmaşık dövüşü neredeyse tamamlıyordum.
Ama o gün, O gün benim hayatımı sikti kadın. Bahçe kapısında bekliyordu. artık beni sevemediğini söylüyordu. her şey yalan mı oluyordu acaba. Bana ilişkimizi bozan herkesle mücadele etmemi söyleyen kadın, o gün benden vazgeçmişti.
yanlış tahmin etmediğiniz üzere, eski sevgilisi, kocası sandığı çocuk, onu tekrar kollarına alacaktı.
Neden böyle oluyordu ki her şey? Neden ben kaybediyordum! bir kez olsun şansım neden açılmıyordu. hep neden terk ediliyordum. yapamıyordum artık . her seferinde benim belimi kırıp gidiyorlardı. Olmuyordu işte. Baksana halime. görsen dersin hayatı yakılmış, düşleri yıkılıp tek kalmış bir başına, güvertede dikilip sonu olmayan bir okyanusun seyrine dalan bir kaptan gibi, tek başıma kalmıştım bu sefer de .
yerimden zor doğruldum. başım çok ağrıyordu. bira şişelerini tekmeleyerek odanın kapısına yöneldim. annem oturma odasında bekliyordu. beni gördüğünde tutamadı, ağladı . yanına gidip teselli ettim. her şey düzelecek dedim. kendimi kandıramasam da onu kandırmaya çalıştım. biraz olsun iyi oldu onun için. gidip uyu dedim.
annem gidince üstümü giyinip elimi yüzümü yıkadım. aynada ifadesiz bir yüze bakmak çok zor .
salonun anahtarını alıp çantamı hazırladım ve dışarı çıktım. hava yeni yeni aydınlanıyordu. sokağa geldim ve kepenkleri kaldırdım. İçeri girip ışıkları yaktım.
koşu bandını eze eze koşuyordum. nefretimle bütünleşiyordum, çalışmaya odaklanıyordum. ağırlıklarla savaşıyordum .
o ilk günler kolumu kıran tahtaları bugün parçalamıştım. zarar vermeye başlamıştım şimdiden. katlanılmaz bir adama dönüyordum. her şey 'k' oluyordu , Ben nefret ediyordum.
çalışmayı bırakıp oturdum.
Bu güne kadar beni hiç bir erkek tam anlamıyla dövememişti, ağlatamamıştı.
Ama nihal gibi kızlar hayatımın amına koymuşlardı . ve her seferinde ardında gözyaşı kalıyordu. utanıyordum, olmuyordu bu şekil. benden alıyorlardı hep onları. dayanamıyordum. oturmuş ağlıyordum öyle. Selim abi geldi.
ağır ağır ilerleyip yanıma oturdu.
seni bu hale getiren nedir, ne oldu dedi. bir şey değil, sadece 50 kiloluk bir kadın dedim.
farkındaydı. o da aşıktı bir zamanlar. O da kadınını kaybetmişti. koluma girip beni kaldırdı ve soyunma odasına götürdü. Aslında kolumu kaldıracak gücüm kalmamıştı. nefretim ayakta tutuyordu beni. ve o bunu bilmiyordu.
giyin, seni bir yere götürücem dedi.
gidip o çocuğu öldürmek istiyordum. her ne olursa olsun onun elime geçmesini istiyordum. hayvanlaşmaya başlıyordum. bir tek dişlerimi gösterip hırlamadığım kalmıştı. ama içimden kükrüyordum.
giyinip çıktım odadan. selim abiyle çıktık, salonu kapadık. bekle dedi .mahalleye gidip arabasını getirdi ve geldi. gel dedi. bindim, uykum geliyordu, hiç bir şeye odaklanamıyordum. yaklaşık yarım saat sonra araba durdu. zar zor ayakta kalabiliyordum. neredeydik bilmiyorum ama bizim oralar değildi. karşımızda yıkık eski bir ev vardı. tavansız duvarsız evin içine girdik. selim abi konuşmaya başladı.
Bir zamanlar bu evde karım, oğlum ve ben vardık biliyomusun. burası oturma odamızdı. her akşam yorgun gelirdim ve karıma sarılırdım bu odada. Bu odayı severdim, oturma odamızdı, gel.
Burası mutfaktı, karım bana yemekler yapardı bu mutfakta. karımdı o, evlendiğim kadın, aşık olduğum kadın...
yıkık bir duvarı daha geçtik, ve selim abi diz çöktü .
Bu oda da oğlumun odasıydı. O daha bir bebekti. Yürümeyi bile öğrenememişti. burada beşiği vardı, ona tutunur, onun tekerlerine vururdu minik elleriyle.
Selim abinin gözleri doldu. Ben ağzımı kapatıyordum, gözlerim kurumuştu.
Onları benden aldıklarına inanabiliyormusun? Sevdiğim kadın, hayallerimi süsleyen kadın, Karım olan kadını burada benden alevler aldı ! bu lanet duvarlar, bu odada benim oğlum öldü. Öldür beni harun, inanamıyorum bu olanlara!
selim abi hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. kolundan tutup çekiyordum, duvarları tekmeliyordu. Ben de dayanamıyordum. bıraktım. oturup kafasını ellerinin arasına aldı.
Bu evin, bu odanın olmaması için her şeyimi verirdim. o küçücük çocuk, o küçük elleri, o küçük ayakları unutamıyorum. hayatımı birleştirdiğim kadını burada bırakamıyorum .

Ona sarılıp, beni oğlun gibi gör, oğlunum diyebilmek isterdim. yanına oturdum sadece. hep insanlar kaybediyordu ve insanların yıldızı kayıyordu gökyüzünden.
insanların hayat hikayelerini dinledikçe iyilerin hep masallarda kazandığını anlıyordum.
gözlerindeki yaşı sildim ve selim abiyi kaldırdım. oradan çıkıp bir parka gittik. selim abi güçlüydü, çabuk toparlıyordu. yürüyerek konuşuyorduk.
onun da içinde halen umut vardı. anlıyordum... her şeyini kaybettiğinde, geriye kalan tek şey, her şey olan umut ile devam edilmeliydi. her ne kadar katılaşsam, kötüleşsem de halen bir insandım ve umut vardı içimde. Bu kadar kaybeden insan olmasına rağmen onları ayakta tutan şey buydu. ve ben artık inanıyordum.

İnanç, umut ve soyutluklarla doluyordu her şey. Doluyor, ve taşıyordu. taşıdığım yük omuzlarımı ağrıtırken ağırlaşıyordu adımlarım.
Ağırlaşıyor ve duraksıyordum. Ve bu durağın son olduğunu biliyordum...
parkta biraz dolanıp lafladık, dertleşmek her zaman iyidir. selim abi de acılar çekiyordu ama o 'hiç düşünce' kavramı onu ayakta tutuyordu. benim felsefemin amına koyacak cinsten bir şey bu.
Aslında insanların mutlu olma ihtiyaçlarının olduğu gibi üzgün olma ihtiyaçlarının olduğunu da düşünüyordum bazen...
Dikkatli okuyor musunuz?
belki anlamamışsınızdır ama öyledir, insanlar her duyguyu tadarlar ve bu duygular seyreldikçe rahatsız olurlar. fazla mutlu olduğum zamanlar bir kötü haber alacağım düşüncesine takılmam, karamsar olmam gibi.
selim abi arabaya yaslanmış boğazın manzarasını seyrediyordu. ben de sigaramı yakmış düşünüyordum. son zamanlarda da bunu sık sık yapıyordum.
edebiyatımın 1 olmasına rağmen yazabiliyorum en azından. adım can yücel veya özdemir asaf olmadığı için, uzun saçlı, göbekli ve küpe takan bir adam olmadığım için fenomen olamıyorum galiba. sağlık olsun ne diyelim, sayfamdan ve kitaptan her neyse , okuyanlarım oldukça yazmak güzel.
Beyler araya sıkıştırma gereksinimi duyuyorum çünkü hikayelerimiz çalınıyor, bu hikaye İnci Sözlük - Hikayeler sayfasına aittir. alıntı yaptığını belirtenler oluyor problem yok ama çalanlar da oluyor...
sigarayı bir kenara sallayıp selim abiye döndüm.
ellerini göğsünde kavuşturmuş manzarayı seyrediyordu. aslında bu gün canım hiç bir şey yapmak istemiyordu. başım da ağrıyordu ve en azından biraz daha kafam rahattı eve gidip uyuyabilirdim. bana şu anda yanımda duran adam kadar güven veren birine daha önce rastlamadım. yeri gelince abilik, yeri gelince arkadaşlık, yeri gelince babalık da yapıyordu bana selim abi.
biraz dalgındı, her şey bir yangınla kısıtlı değildi bence. bir insan nasıl bu kadar üst seviyede olabilir... büyük özveri isteyen bir mesele. her şeye rağmen sakin kalabilen bir kişiliği içinde barındıran bir beden bir bedenden daha üstün olabilmekte.
bana dönüp uyumak istiyorsun dimi? dedi. alışmıştım az çok. evet abi ama istersen yanında kalırım problem olmaz ayakta durup düşünebilirim dedim. sorun değil başka zaman da konuşabiliriz dedi ,her zaman yanında olurum dedim .
gel evine bırakayım dedi ve arabaya bindik tekrar. yarım saat sonra evin önündeydik. bir ihtiyacın olsun olmasın her zaman burdayım dedi. selim abinin nasıl bu kadar yalnız kaldığına anlam veremiyorum. Çok karmaşık biri o.
gel evine bırakayım o zaman dedi.
eve gider gitmez kafamı yastığa koydum. gözlerim kızarmıştı çok yorgundum. Nihalin yanına gidip bazı cevapları alacaktım yarın. hayatıma yılda bir bile bir kadın girmiyor. ona gidip bazı şeyler sormalıyım.
göz kapaklarım kapanmıştı ki annem yanıma geldi. karşıma oturmuş beni izliyordu. Doğruldum. konuşmasını bekliyordum bir şeyler söyleyeceğini hissediyordum. Oğlum, farkındamısın bu kız sana artık zarar vermeye başladı. eskisi gibi olmayacak dimi bak ben senin annenim ben de üzülüyorum en azından beni düşün görmüyomusun halimizi. kendine gel artık dedi. sırıtıyordu.
umarım sen o çocuğun arkadaşısındır çocuk... çünkü artık torbaya çalışmaktan bıktım usandım...
bahçe kapısından çıktık. ve ben kapının karşısında bekledim. umarım nihal camdan bakıyordur, çünkü sevdiği adam birazdan darmadağın bir çocuk olacaktı.
ellerim belimde bekliyordum. 10 arkadaşım kapıdan sürü gibi geldiler. kavga çıkacak galiba birisi adam toplamaya gitti dedi. dert değil 7 8 den fazlalarsa birkaçınız araya girin dedim. peki dediler...
Elimi cebime atmış sigara paketini tutmuştum ki ellerinde kemerler, sopalar ve birkaçı da bıçaklı kişiler geliyordu. En az 20 kişilerdi. adamlar bağıra bağıra geliyordu birazdan hareketlenirdik. Ben koştum telefonu her şeyi bıraktım bekçi kulübesine. hemen çıktım adamlar gelmişti. başlarında nihalin sevgilisi vardı

ulan şu çocuğu gördüğüm yerde öldüresim geliyor, baksanıza şuna dedim arkadaşlara. bizimkiler hahuhahahah gülüyordu. sırtımda neyse ki bir hırka vardı.
bizim arkadaşlar anladı konuşma anlaşma kesin yok, aramızdan biri sopalılara girişti vuu heyecanlanmıştım. karşımdaki çocuk kemerini çekmiş geliyordu. o gelmeden birisi bana doğru koşuyordu gırtlağına bir tane vurup gardımı yükselttim.
Duygularımın beni kontrol etmesine engel olmaya çalışıyordum...
okuldaki herkes izliyordu ve bu sefer atılmaya razıydım denebilir.
kemeri kafama salladı eğilip başka kişiye geçtim. sağ ve dengesiz bir yumruk atıyordu sol bilek darbesi ile savuşturup kulağına oturttum yumruk kullanmak istemiyordum. arkamdan biri koşuyordu ayak sesleri zaten bangır bangırdı heyecanlıydı elinde bıçak vardı muhtemelen. ve korkuyordu... yerdeki sopayı aldım ve arkamı döner dönmez adamın kafasına geçirdim. elinde sopa vardı amk.
çocuk tekrar bana geliyordu, salladığı kemeri tutup çektim ve diyaframına bir topuk vurdum. eskiler unutulmaz... arkadaşların da hali iyiydi karşı tarafta 10 küsür kişi vardı yoktu diyelim, bizim taraftan 2 kişi yaralıydı. çocuk yerden kalktı. İlk bir yüksek tekme vurdu savuşturdum yere değip alçak tekme vurdu ayak bileğine bastım. bekçi geliyordu ama karışma dedim. jopunu çıkarıp bekledi. daha hızlı bitirmem gerekiyordu. Zaten artık daha hızlı, daha güçlü ve daha kızgındım. hırkamı çıkardım. arkadaşlar izliyordu bir tanesi bacağıma tekme vuruyordu bloke edip ayağını kırdım arkadaşlara gidin okula girmeyin dedim. uzaklaşmadılar bir tanesi bıçakla geliyordu çocuk kalkmıştı. bıçaklı olan dayak yemişti ve öfkeliydi. bıçağı kafama bile saplardı. bunu ona karşı kullandım bıçağı vururken hırkanın koluyla tuttum çevirdim ve suratına bir dirsek vurdum. sırtıma bir tekme geldi döndüm çocuğu sürükleyerek ilerliyordum. kavga kızışmaya başlıyordu ve hareketlenmişti. sanırım 3 dakika dolmuştu ve herkes penceredeydi.
bıçağı adam koluma salladı ağzı burnu kırıktı ama vazgeçmiyordu. bırakıp kafasına ayak tabanımla vurdum. arkamdan 3 kişi geliyordu yanıma birkaç arkadaşım gelip ikisini düşürdüler tek bana kalmıştı vurduğu yumruğu tuttum kafasına direk vurdum kolunu çevirdim önümde koyun pozisyonunda duruyordu. gücümü toplayıp çenesinden tuttum ve onu arkadaşlarına doğru fırlattım. hırkaya alışamıyordum tam olarak. koltuk altıma sıkıştırmış adamları süzüyordum. 10 kişi halen ayaktaydı. arkadaşlara başınız belaya girecek kaçın atılacaksınız dedim. ciddiydim bu sefer. kaşları falan patlak olan vardı onları alıp gittiler. biri karşı tarafa son bir yumruk çakıp kaçtı. kimsede hal kalmamıştı ben zorluyordum. bunu mu dövecez dercesine bakıyorlardı. İki kişi yavaşça geliyordu hızlanıp biri tekme biri kroşe vurdu. birinin kolunu sıkıştırdım diğerinin hayalarına darbe vurdum.
kolunu sıkıştırdığımın kolunu tamamen yerinden çıkardım. yerde oturan, arabalara ve duvarlara yaslananlar kalkmamıştı daha. adam akıllı 6 7 kişi ayakta duruyordu.
Not: adamlar öyle durup beklemiyordu saniyelik bakmalarımı yazıyorum
nihalin sevgilisi olan çocuk tekrar kalktı. benim gardımı tutuyordu. gardımı değiştirip tekrar hırkayı aldım. bana döner tekme salladı ayağını zor da olsa tuttum yanıma gelenlerin birine tekme vurup devirdim diğerinin kolunu sıkıştırdım.
Artık anlıyordum... tahta gibi sabit durmuyorlar. Hareketli bir odunu yakalamak gibi bu.
Bahçeye inip seyredenler vardı. tuttuğum ikisini de sırtıma alıp yere fırlattım. güvenlik geliyordu. elindeki jopu tuttum ve diz eklemine bir tekme vurdum. diz çöktü. karışma dedim.
Jopu tek elime almış diğer elimde hırkayla adamlara koşuyordum. diğerleri kalkmış kaçıyordu. bahçeden tanıdıklarım da karıştı tekrar. yeni gelenler de darbe alacaktı. Önüme gelenin kulağına, yüksek omzuna, boynuna, bacak eklemine, diyaframına, koltuk altına, arka koluna, çenesine veya oturtabildiğim her yerine vuruyordum. arkamdan tekrar biri saldırdı. o sırada nihal bağırıyordu. yapma diyordu. Duygularıma hakim olamadan dövüşmeye başladım. jopu ve hırkayı bıraktım.
Ayakta olan herkes tek seferde üstüme geldi.
karmaşık stil gardımı tekrar tutmuştum. İlk çekilip yumrukları savuşturdum elmacığıma bir kroşe geldi. tekrar geri çekildim duvardaydım. duvardan sıyrılıp köşedeki birinin ayaklarına giriştim sırt üstü çakıldı, kaburgalarını tek tekme ile parçaladım. nihal koşuyordu. elinde bıçak olan vardı gelme dedim. ama geliyordu karşımdakileri itip düşürdüm ve nihali koşup tuttum sırtıma aldım bekçinin yanına koydum tut dedim. herkes ifadesiz bakıyordu bana. iyi bir şey yapmadım kabul, ama bekçi bir şey yapmadı. nihal ağlamaya başladı. arkama baktığımda kaçıyorlardı. selim abi geliyordu. Öğretmenlerin gözünden düşmüş ve adam yaralamıştım. gitmek istedim ama zor nefes alıyordum. gömleğime kafamı eğip baktığımda kanlar akıyordu.

yaklaşmayın dedim. selim abi kolumtan tutmuş çekiyordu ambulans çağırdık diyorlardı. paniklemiştim daha önce hiç bu kadar derin bir darbe almamıştım.
Aslında kafam hiç bu kadar güzel olmamıştı. bir an hiç bir şeyi duymamaya başladım. kulağımda bir uğultu vardı ve çok yorgundum. gözlerimi kapatıp uyumak istiyorum dedim. yere oturup etrafa bakmaya çalıştım ama kafam dönüyordu. beni çekiyorlardı ama yattım.
Her şey çok hızlıydı. Konuşmak istemiyordum.
O an hatırladığım tek şey rahatlıktı...
saniyeler ilerledikçe daha çok gevşiyordum. Bir an kendimi bıraktım...

gözlerimi açtığımda kendimi yıkık bir arsada buldum, buraya nasıl geldiğime dair hiç bir fikrim yoktu. kalkmış etrafa bakıyordum, duvarlar düzensizce yıkılmıştı ve arsanın ilerisinde seyrek ağaçlar vardı. bir duvarın ardından selim abi çıktı. 'bunu yapmaman gerekliydi' diyordu. buraya nasıl geldim dedim, babam geldi o sırada. buraya kendin geldin dedi. arkamdan gelen birini hissedip döndüm, nihal oradaydı. 'böyle olsun istemezdim...' noluyo iyimisiniz burası neresi diyordum. İleriden annem geliyordu...
Sana söylemiştim, sevemiyorsun. artık merhametin yok. duygusuz biri oldun. eski oğlum olmanı, yanımda oturup bana sarılmanı, ama benim eski oğlum olmanı isterdim.
Olmuyo anne yapamıyorum artık anlamıyomusun beni! bir anda duvarlar yıkılmaya başladı. karşı taraftan sayamadığım kadar fazla kişi buraya doğru koşuyordu. baktığımda yanımda kimse yoktu, hepsi gitmişlerdi. her şey çok anlamsızdı rüyada olduğumu fark ettim. ayılmaya çalışıyordum. kalabalık yaklaşıyordu
çok gerilmiştim gözlerimi açmaya çalışıyordum...
Sonunda uyandım. gözlerimi araladım fakat etraf bulanıktı ve ışık çok fazla gözümü alıyordu. Işığa alışmak için gözlerim kapalı beklemeye başladım...
sonunda gözlerimi yavaşça açtım. Üzerime filmlerdeki gibi kablolardan yapıştırmışlardı. göğsümün üstündekileri indirdim. karnımın üstüne bandaj çekilmişti kalkıyordum ki hemşire girdi kapıdan. hayır dur kalkma zorlama kendini dedi. tamam dedim zorlamadan uzandım. yakınların dışarıda bekliyorlar ama yanına şimdilik almıyoruz dedi. problem değil alabilirsiniz iyi hissediyorum.
kapıdan ilk annem girdi. geçen yıl da kavgalara karışıp bu duruma gelmiştim ama kimse gelmemişti o gün. yanıma oturdu ağlıyordu. içindeki duyguları tahmin edebiliyordum, ruh halini az çok anlıyordum. gülüp geçecek hali yok ya...
kapıda selim abi ve nihal vardı. gergin görünüyorlardı. kasacak bir şey yoktu iyiydim aslında. doğrulmaya çalıştım ama kalkarken karnımı kastığım için acı çekerek yatağa gömüldüm.
o acıyı hissettikten sonra psikolojim tamamen çökmüştü. kendimi iyi hissediyordum aslında. annemle biraz lafladık, kız yüzünden mi oldu dedi. hayır kendi hatamdı dedim. kabullenemiyordu ama. babamı sordum sarhoştur gelmedi kaç gündür dedi. sahi, kaç gündür bu haldeyim?
dün hemen ameliyata aldılar baygındın saat 10a geliyor dedi. hava aydınlıktı anlaşılan güzel uyumuştum. selim abiyle nihal içeri girdiler. selim abi nasılsın iyi hissediyomusun dedi. karnım ağrısa da iyiyim önemsenecek bir şey yok bir haftaya dönerim antrenmana dedim. Şanslıymışsın ama acele etme önemli bir yerine gelmemiş darbe, toparlanman uzun sürmez dedi. iyi bir haberdi bu. havadan sudan konuştuk biraz sonra nihale döndüm, odadan annemle selim abinin çıkmasını rica ettim
annem çok endişeliydi şu an hemşire zorlamayın sıkmayın dese olacakları tahmin edemiyordum. nihal gelip yanıma oturdu. benim yüzümden oldu dedi. ne olduysa oldu buradayım işte dedim. benim için bunu yapabildiğini görmek inanılmazdı...
egolarını mı tatmin ediyordu yoksa bana minnettar mıydı anlayamıyordum.
senin için yapabilirim dedim. bana öylece bakıyordu... dalmıştı belliydi. ne yaşadığını neler hissettiğini bilmiyordum, ondan ne kadar nefret etsem de halen onu seviyordum. ona neden döndün dedim.
gene susuyordu, ve ben bundan nefret ediyordum. harun ben mustafayı seviyorum önceden de söyledim bunları başkasıyla hayal edemiyorum dedi
aynı lafları duyduğum için, bazı cevapları alamadığım için umudumu kaybediyordum. Belki de bu şekilde olmuyordu. tek taraflı oldukça zaten büyük kayıptır böyle yapamam dedim. nihal, sana son kez soruyorum. Şimdi cevap vermene gerek yok, uzun uzun düşün. Allahını seversen kadın, sana son kez soruyorum. Beni sevecekmisin?
harun hayır yapamam kendine gel diyordu...
Bana artık bu laflarla gelme!
çok fazla sinirlisin kendine gel dedi. doğru, kendime gelmeliydim. siktir git bu odadan, hemen siktir git !
bağırdığımı duyunca selim abi de içeri girdi. kız gidiyordu.
harun ne yaptığının farkında mısın? kız seni buraya geldiğin günden beri bekliyor.
Beklesin bi zahmet ben onu kurtarmak için bıçağın önüne atladım artık umrumda değil o yoluma bakıyorum dedim. aslında gerçekten de böyle olmuştu, tam anlamıyla bırakmıştım. beni kimse haklayamadı bu şekilde de olmazdı elbet. tek derdim bu sikik odadan çıkmaktı .
Not: tekrar ileri sarıyorum. 3 hafta ilerletiyorum. bu 3 hafta içinde değişen en önemli şey sınıftaki oturduğum yerdi. gerçekten önemliydi. ve artık nihali unutmaya başlıyordum...
antrenman gün geçtikçe ağırlaşıyorsa nereden bileyim ki ilerlediğimi? hayır, sen bilemezsin, bir yere not edersin o bilir dedi selim abi. odaya girip çıktı ve elinde ufak bir not defteriyle geldi.
bundan tam 3 ay, tam olmasa da 3 ay önce... kaydetmemişim, kilonu hatırlıyor musun? hayır dedim. Şimdi 75 kiloydum. o zamanlar da kolum 32 falandı ara vermiştim spora. ölçünce 37 cm geldi. hiç fena değildi. vücudum hacimsizdi ama aynı zamanda yağsızdı da. şu an kolum 39 gibi duruyordu.
kendini tatmin mi ediyorsun? hadi antrenmana dön daha yapacak çok iş var dedi selim abi. peki dedim.
sargıyı elime sarıp koşu bandına geçtim. 10 dakika kafadan koştum. sonra body e geçtim. bu gün ön kol ve göğüs çalışacaktım. alt+üst göğüs çalışırken ilk yana açış hareketi sonra bar hareketlerine giriyordum ve 3 set yapıyordum. 3x10. sonrasında göğüs bitince kola geçiyorduk 4 hareket vardı ve 4 set giriyordum her birine. 4x10.
Antrenman 1 saat 15 dk sonra bitti. selim abi beni yönlendiriyordu. tam anlamıyla hocam olmuştu artık. yarın zamanın varsa gel normal antrenman yapıcaz dedi. peki o zaman dedim. ameliyat yaramı da unutmuştum artık pek koymuyordu hissetmiyordum bile.
selim abi biraz body çalışır sonra belki karmaşığa geçerim sonra çalışıp eve dönerim sen de gidebilirsin dedi. peki dedim. çantayı toparladım giyinip dışarı çıktım. yarın hafta sonuydu maalesef. okuldan yeni bir kıza bakıyordum, bakıyordum da ümitlendiriyordu beni. beyaz tenli siyah saçlı bir kızdı, yüzü gayet sevimliydi. mimiklerine bayılıyordum hatta. genelde pek bir kişiyle konuşmazdı onu uzaktan izliyordum 1 hafta, bu hafta da konuştuk havadan sudan. Şimdiden farklılıklar hissettim yarın hafta sonu olmasını istemezdim aslında.
eve geldiğimde babam uyuyordu sarhoş gelmişti her zamanki gibi. yemeğimi yiyip odama geçtim internette biraz vakit geçirip kalktım. artık alışıyordum babamın bu haline. yapacak bir şey yoktu. en azından böyle düşünüp kendimi rahatlatıyordum. son öğünü de yiyip yattım.
saat 8 de uyandım. cumartesiydi bu gün. Pencereden bakınca o kızı gördüm, bahsettiğim. adı merveydi. sanırım bakkala gidiyordu. hemen koşuşturup üstümü başımı giyindim ve tekrar pencereden baktım. mervenin önünde 2 kişi vardı. pencereyi açtım merve çekilin falan diyordu. hey, lan! rahat bırakın kızı. size söylüyorum getirtmeyin beni oraya dedim. bakıyorlardı. hemen çıktım evden kapıyı çarpıp. sokağa inip bahçe kapısını tekmeyle savurdum. Çocuklar halen kızın önündelerdi. çoktan kaçmalarını umuyordum namımın salınmış olduğunu sanıyordum. merve arkasını dönüktü onlar halen karşısındaydı biri kolunu tutuyordu mervenin
ben seri adımlarla gittim yanlarına birinin omzuna elimi sert bir şekilde attım. çocuk neye uğradığını şaşırdı. size şu pencereden seslendim, kızı bırakın dedim, onu sıkmamalıydınız. beni duymadınızmı? ulan sen kimsin desen nolur dedi bi tanesi. kaşlarımı kaldırıp kıza baktım. bir şeyler beklermiş gibi ümitle bana bakıyordu. soldaki çocuğa bana bir tane vursana dedim. baktı öyle şaşkın şaşkın. hadi vur. İstediğin yerime vurabilirsin dedim.
kafa atmak için gerilecekti, boynunu kastığını görebiliyordum. kafayı vurur vurmaz dirseğimle alnına bir darbe yapıştırdım. sola savrulup kafasını tutuyordu. kız gülüyordu. bak işte, bu kadar basit dedim. yanındaki çocuk da halen bakıyordu sinirli sinirli. o sırada kız çığlık attı elinde bıçak var dedi. dert değildi çocuğa bakılırsa çaylaktı. cebindeki demir parçasıyla adam yaralayıp iki üç hatun etkilemeyi düşünen bir tipe de benzemiyor değildi. bıçağı savurdu, çekildim. İsteksiz savuruyordu yaralamayı göze alamazdı. zaten adam akıllı vurmamıştım bile. biraz çekilip gard aldım uzun zamandır yumruk kullanmıyordum. yanına yaklaşıp darbesini kilitledim ve diz denge merkezine topuğumla vurdum. Çocuk diz çöktü ama diğeri boynuma atladı. diyaframına bir dirsek vurup eğildim ve onu sırtımdan savurup yere fırlattım. tişörtümü çıkarıp koltuğuma sıkıştırdım. kız uzaklaşmış izliyordu gürültüyü duyup cama çıkan atletli amcalar ve ayıplayan buruşuk tenli teyzeler falan vardı. sıkıştırma tekniğinde etkileyici olmasam da denemeye değerdi. bıçaklı olan yerden kalkıp karnıma doğru salladı, sağa çekilip diğerine geçtim. daha dövmememe rağmen yorulmuştu.
diğer çocuk bir kroşe salladı, kolunu tişörtüme doladım, çevirdim ve onu kendime çekip kafasına dirsek vurdum ve yere fırlattım. bıçaklı olan geliyordu. gelir gelmez diyaframına bir topuk oturttum ve kolunu sıkıştırıp kafasını duvara dayadım.
Aslında kavga etmek basit değildir onu kolaylaştırmak sizin elinizdedir ve ben de en şiddetli haliyle bunu yapıyorum. diğeri uzaklaşıyordu korkmuştu. elindeki bıçağı alıp bu çocuğu da bıraktım. meşhur türk delikanlısı repliği katmak için 'siktirin gidin lan burdan' dedim.
çocuklar da araya film repliği katma amaçlı geri geri yürüdüler ve bir kere yere düştüler, biraz dağılmışlardı ,ardından kaçtılar. ben de kıza döndüm.
merhaba dedim. merhaba. bu günlerde etrafta sorun çıkaran çok fazla insan var dedim. evet, sen de biraz çıkardın gibi dedi. kıza kanım ısınıyordu çok içten geliyordu. senin için sorun olmamıştır umarım dedim. hayır hatta teşekkür ederim iyiydin ama gitmem lazım. peki, aynı okulda okuyoruz görüşürüz dedim. Seni tanıdığımı sanmıyordum dedi. zaten tanımıyorsun dedim. kız gülümsedi ve gitti.
aslında biraz muhabbetimiz vardı ama hatırlamıyordu sanırım.
Arkasından uzun uzun baktım, ihtiyacım olmasa da hep aşka meyilleniyordum bu aralar. darmadağın olacağımı bilerek, ölüme koşan bir asker gibi...
hayatım kırık kıvrımlar halinde ilerliyordu ve kavga çoğu zaman oluyordu. pek umursamıyordum her şeyi, pek umursamıyordum hiç bir şeyi.
Geri dönüp eve doğru baktım. kimse bakmıyordu camdan. herkes dağılıyordu yavaş yavaş. sokakta selim abi vardı, dükkanı açık görünüyordu. çalışıyor olmalıydı. Yanına gittim, demir işinden pek anlamam ama değişik demirleri dövüyordu. yaşı 43 olmasına rağmen en az 10 yaş dinçti. 1.80 boylarındaydı, kirli sakalı vardı ve yüzü güzeldi. daha önce ona benzeyen bir çok film karakteri gördüm, selim abi onların aslıydı.
kolay gelsin dedim. sağol, hoşgeldin dedi. bu işi ne zaman bırakacaksın abi dedim. dinç kaldıkça bırakmayı düşünmüyorum, senin için anlamsız gelebilir ama benim için manevi önemi var dedi. doğru söylüyordu, ve onun doğru söylediğinden hiç şüphem olmadı.
bunca acılar çeken insanlar neye tutunarak ayakta kalıyor acaba. Bir yanım hayata derken, diğer yanım zamana diyordu.
Ve bu iki yarım hiç bir zaman bir araya gelmedi
peki dedim. bu gün cumartesiydi ve kendimi eve kapatmak istiyordum. geçmişe kadeh kaldırıp sarhoş olmayı bekleyen bir ayyaş gibi.
selim abiye tekrar kolay gelsin dedim. bu aralar bana daha değişik bakıyordu, bilmiyorum öyle hissediyordum. onun ilk ve tek öğrencisiydim, ve halimi görüyordu işte. Babamla çarpışan arabalara binerdik küçükken. süremeyeceğimi bilse de bana kullan derdi. belki gaza yüklenecek ayak gücüm bile yoktu. olsa bile hep çarpardım. geçmişimi yaşadığımı çoğu sakin olduğum zamanlar düşünürüm, aklıma bir çok zaman geçirmelik konular gelir. söylemesi karışık ama dönüp dolaşıp geldiğim yer de hep ilk evrem olmuştur. bu sözü az kişi yaşar ve daha az kişi anlar. çünkü küçüklükten ölen ruhların mezarını çoğunuz görmemişsinizdir bu güne kadar. ben ise orada doğmuştum.
sonbaharın eseri, ağaçlardan dökülen kahverengi yaprakları ayaklarımla ezip çıkardıkları hışırtı seslerini dinliyordum. etrafta tek tük arabalar park edilmişti. birinin arkasında oynayan bir çocuk vardı. Küçük oyuncak arabasını almış ve arka koltuğa tırmanmış sürüyordu. ne anlarlar, bilmem ama benim anlayacak vaktim hiç olmadı...
Çocuğunuza manevi birkaç değer katamayan birer anne-babaysanız çocuk yapmanız her gün içtiğiniz ilk sigaranız gibidir. birkaç acı öksürük...
Aslına bakarsanız hayatınızı renklendirecek bir kadın bulduysanız kendinizi ona bırakmalısınız. sadece dans eden bir çift, bir çift eskimiş ayakkabıya benzer. ben ise merdivenleri çıkana kadar edebiyat yapıyordum. yapacak bir şey yok...
eve çıkıp kapıyı çaldım. annem açtı. girdiğimde azarladı beni. görmediğimi mi sandın, niye insanlara zarar veriyosun diyordu. bu tarz konuşmalarda susmayı tercih ederim. sana yükleyecek anlamım yok oğlum. senin gibi bir evlat laftan da anlamaz. seni doğuracağıma...
Sustu. Neden bu kadar büyütüyordu ki? Ben kötü bir şey yapmıyordum. hak eden insanlara haddini bildirmek kötü bir şey miydi?
biraz bağırıp odama geçtim. kırık adam, katlanan kartlar...
aklım şu an için mervedeydi, o çok hoş bir kızdı, pek kimseyle konuşmazdı ve şımarık değildi. odayı yavaş yavaş duman kaplıyordu. işte, bir gün. Üzgün olma hissimin ağır bastığı bir gün. Sanki her zaman çok mutluymuşum gibi.
hayatımı birleştireceğim kadını çok aramam gerektiğini, zor bulacağımı düşünürdüm. aslında bu tarz şeylerin bu kadar da zor olmadığını fark ediyordum. fark ettiklerim görüşümü açıyordu.
Gelecekte herkesin kötü adam dediği biri olmaktan hep korkmuşumdur. hepiniz korkmuşsunuzdur. duyguları yıpratılmış, hayalleri yıkılmış bir adamın dramı, isyankar adam. ona dikkatle bakın. o kötü doğmadı, insanlar onu kötülüğe sürüklediler, ve sonra onu kirli elleriyle gösterip 'işte o, kötü adam o' dediler. içinde barındırdığı ince ruhu görmeden, iki kelimeyi bir araya getirip kendini anlatamadığını bilmeden onun tüm hayatını, her şeyini yargıladılar. yoksa ben de mi öyle bir adam olacaktım? işte, korkular... insanı yönlendiren lanet değerler ..
başım iyice ağrımaya başlıyordu.
saat tam 12'ydi. kalkıp pencereyi açtım ve yatağa uzandım.
biraz uzandıktan sonra başımın ağrısı geçmeye başladı. tekrar kalkıp pencereyi kapadım oda havalanmıştı. çantamı çıkarıp eldivenlerimi falan koydum, salonun anahtarını alıp çıktım. giderken selim abiye uğradım, dükkanındaydı halen. salona gidiyorum abi body e başlarım birazdan dedim. tamam belki gelemem bensiz çalışırsın dedi. peki diyip yürümeye başladım.
salona geldim. kepenkleri falan açıp girdim içeri. merdivenlerden inip soyunma odasına geçtim. giyinip çıktım. kanat ve arka kol vardı programda.
10 dakika ısındıktan sonra geniş barfiksle başladım, 4 er setti ve 5 hareketti. 10 dk ara verip arka kola geçtim. 4x10, 1 bar, 1 dumbbell, 2 makine olmak üzere 4 hareket vardı. normalde bodyden sonra herhangi bir şey çalışılmaz ama ben gene de karmaşık çalışıyordum. arka kol bitince elimi sarıp torbaya çalıştım biraz. kavalım ilk gün hamur gibiydi, şimdi ise tam anlamıyla bir "kemik"ti.
sargıyı çözüp dummy'e geçtim. bilek ön plana çıkıyordu. Ipman kadar olmasam da elim yatkındı. sola baktığımda parçalanmış bir tahta adam gördüm. onu da ben kırmıştım. adını bilmediğim tahtalara geçtim, karışıklardı, anlatması zordu. bir tahta grubu daha vardı ama hiç çalışmamıştık, selim abi de yoktu. düz ve kalın birkaç tahta art arda dizilmişti ve herbirinin birkaç kolu vardı. daha önce başka tahtalarla başka hareketler çalıştık ama bu sadece havlu hareketine benziyordu. adını bilmediğim için havlu derim. her tahtanın özel yapım olduğu belliydi parlak ve siyah renklilerdi. tişörtümü çıkarıp koltuk altıma sıkıştırdım ve sol elimi dümdüz uzatarak odaklanmaya başladım...
Tişörtü tahtalardan birinin koluna salladım, ama kaygan oldukları için tutulmuyorlardı. bunlarla iyi çalışabilirim, çoklu kavgalarda işime yarardı. sakin dövüşen bir adama göre dövüştüğü insan hareketli bir tahtadır.
tahtanın tutulmaması daha iyi gibiydi. çünkü tahtaya çalışmak kadar kolay da değildir dövüşmek. Bu gün selim abi olmadığı için çalışmaya pek niyetim de yoktu. zaten tek de çalışılmazdı.
soyunma odasına geçtim, kabinlerin birine girip duş aldım ve çıktım. Giyinip eşyalarımı toparladım ve çıktım. salonu kilitleyip çantamı sırtladım. bir sigara yakıp arkadaşımı aradım
uzun zamandır görüşmüyorduk bi dışarı çıkalım beraber, yarın bi bara falan gideriz dedim. o da zaten dünden razıydı, tamam dedi. ben de bizim sokağa geldim. selim abinin yanına uğradım, birkaç anlamadığım çizime bakıyordu. gittiğimde bu aralar yoğunum, tek başına da çalışmalısın yeri gelince dedi. peki abi nasıl istersen, ama beklerim seni dedim. çıkarken yeni tahtaları nasıl buldun dedi. hangilerini dediğimde çalışıp çalışmadığımı sordu. yanılmadığına şaşmamalı, o an ben de anladım. kendim geliştirdim dedi. ben olmayınca onunla vakit geçirebilirsin hem çıplak el hem de sıkıştırma stili için kullanabilirsin dedi. daha sıkıştırmayı düzgün öğrenemedim bile, şans eseri bazen yapıyorum dedim. kağıda odaklanmıştı, ardından bana döndü. En iyisi olmak istiyorsan bir hocan olmamalı, bir insanın yolunda gitmemelisin, kendi yolunu çizmeli, kendin öğrenmelisin, bir yere kadar bazı şeyleri öğren ve başarma hissine kapıldığın zaman başkalarının yolunu izlemeyi bırak dedi. daha başardığımı pek sanmıyorum dedim.
seni yüzüstü bırakmıyorum evlat. bırakmayacağım da. eğer benim durumuma düşersen, bazı şeylerin geç farkına varırsan hiç bir şeyin bir anlamı kalmaz. haftada bir gün gelip seni kontrol edicem, düşüncelerin derinleşecek, hızın artacak, dövüşmeyi öğreneceksin. Bunları sen de biliyorsun, bir amacın olunca, mücadele etmen gerekince yaptıklarının anlamı olur. Yaptığın her şeyin. büyük özveri ve özgüven gerektirir bu mesele. yanılsam bile içinde halen umut olmalıdır. umudunla hareket etmen gerekir. Kaybedince anlamanı istemiyorum harun. beni anlaman için bunları yaşamanı istemiyorum. .

Selim abi... kaybetmiş bir adam. belki de varını yoğunu adadığı ailesini kaybeden adam. İşte o adam konuşuyordu.
Seni anlıyorum abi. hiç bir zaman senden şüphem olmadı. Sadece biraz kafam karışık ve, bunları öğrenicem. zaman lazım sadece bana.
kafam gerçekten dağılmıştı. İleriye dair birkaç söz söylemişti selim abi. Bana çok anlamlı bakıyordu. benden bir çok şey bekliyordu. dışarıdan bakanların ıssız dediği adam. gördüğüm en iyi adamdı o .
alkol alma dedi bana. bilincin her zaman açık olmalı dedi. dikkate alıcam diyip çıktım.
her şeyi zamana bırakmış, olağan her şeye kucak açmış, hiç bir şeyi umursamayan bir adam olmuştum tüm hayatım boyunca. yunuslarla yarışan bir kaptandım. anlamını kaybeden birkaç hikaye olmuştum. unutulmaya itilmiş, unutulmaya mahkum...
o gün direkt eve çıktım ve yemeğe bile oturmadan toparlanıp yattım.
Saat sabahın 8'iydi. kalkıp lavaboya geçtim, sonra da sofraya oturdum. diyetime spora son ara verdiğim zamandan sonra pek dikkat etmemiştim ama eski formumu kaybetmiş de değildim. bir amaca dayalı olmadıkça her şey boş geldiği için pek odaklanamıyordum işte, şimdiki halim gibi.
kalkıp odama geçtim tekrar. İzleyecek filmim yoktu oyunlara baktım. gow 3 vardı. 3 kere bitirmiştim ama oynamaya mecburmuş gibi hep tekrardan oynamak istiyordum. 3 saat falan oynadıkan sonra kafamı kaldırdım, saat 11.30 du. Kalkıp duş aldım ve arkadaşı aradım, bu gün seninle takılacaktık dedim, aklımda sen akşam 8 gibi tekrar ara beni dedi. tamam dedim. giyinip sokağa indim selim abiye bakayım dedim. dükkanı kapalıydı evine çıktım. kapıyı uzun uzun çaldım ama açmadı. bi işi vardır diyip döndüm gidiyordum ki açtı. kapı aralıktı gidip baktım kimse yoktu. aklımdan binbir türlü şey geçti, hırsız falan mı var diye girdim içeri. selim abi oturma odasındaydı. Yerde hep bira şişeleri vardı, oda boydan boya dumandı. Adamın saçı başı dağılmıştı, gözleri kızarıktı. yanına gidip diz çöktüm, noldu dedim. cevap vermedi. bi acayip olmuştum. Abi iyimisin? noldu selim abi dedim. bana bakmıyordu bile. Koluna girip kaldırdım, zar zor yürüyordu.
lavaboya götürüp yüzünü yıkadım. abi noldu iyimisin? dedim. bir şey yok dedi. noldu sana peki o zaman dedim.

dikkati dağınıktı ,dalmıştı. Kötü bir haber aldım gitmem gerek dedi. kötü haldeydi pek inandırıcı gelmiyordu. Ne zaman dönersin? Bilmiyorum, belki hiç dönmem dedi. nasıl yani? Hiç dönmeyecekmisin, öyle mi. Nasıl bir günde böyle oluyor anlamadım abi, nereye gideceksin? yurt dışına. Abi ben sana yakınım niye benden saklıyosun? harun üstüme gelme gidicem anla beni. beni anla lütfen. Ben... öyle gerekiyor.
gözleri doldu. Bunca zaman güçlü kalabilmiş bir insan bu gün ağlıyordu. Nedenini de bilmiyordum. Hayatın bir keleği işte. Beni istemiyosan problem değil, başına çok iş açtım biliyorum, bir çok zamanını çaldım. İşini de engelledim. haklısın abi. sana saygı duyuyorum. kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı.
İçinde her zaman umut olsun. Her şeyini kaybetmeye hazır bir adam olarak yaşama. her şeyin için mücadele et. savaş onlar için. elbet bir gün onları elinden almaya çalışan insanlar olacak. Ne yapman gerektiğini bileceksin. her gün yatağından kalkınca ilk işin o günden ne çıkaracağın olsun, olumsuzlukları it. umudunla savaş. Başaramayacağını sanma. acı çekeceksin, pes etme. İçinde umut olmayan bir adam çaresiz adamdır. Sen çaresiz olmayacaksın. sen farklı olmalısın. Dedi bana .
Pek bir şey anlayamamıştım, ama sanırım beni son kez gördüğünü ifade ediyordu. Tekrar gel abi dedim. Bana babalık yap. Biliyosun. nolur dedim.
daha çok ağlamaya başladı. dayanamıyordum ben de. Neden iyi olanlar acı çekiyordu ki?
kötü olmaya itilmiş insanlardık biz. Uzaktaki ışığa odaklanmış, karanlığa batmış, önünü göremeyenlerin ezdiği insanlardık. Ona son bir kez dönüp baktım. Oysa ki dün bana haftada bir kez antrenmanımı takip edeceğini söylediğinde bile tedirginliğe kapılmıştım. Veda etmek, ne de zor şeymiş lan o...
Beş dakika öncesine kadar hayat doluydum, ama şimdi o odada bırakıp gittiğim adam için evde saatlerdir dönüp dolaşıyorum. Anlamıyorum ben lan... niye böyle oluyordu? Neden biz hep kaybediyorduk? Nerede hata yapıyorduk? Sorularım mıydı bildiklerim, yoksa bilmek istemediklerimmiydiler sorduklarım. Karmakarışık bir adam olmuştum. Beyaz bir hap olup hayatını kaybeden adamları iyileştirmek istiyordum.
O odada bıraktığım adama geri dönmek istiyordum... Ama önceden de söylemiştim, ölü bir adamı geri getiremezsiniz. Ve o geri gelmeyecekti. Küfürlerle, şiddetle beraberdim odamda. duvarlarıma kaybeden insanların posterlerini asmıştım. Asmış ve yaşlarımı aşmıştım.
telefonumun çalmasıyla uyandım. gözlerimi zor açmıştım ve hiç olmadığım kadar yorgun hissediyordum. Telefonu açtım, arkadaşım arıyordu. Yarım saate çıkacaktık sen beni arayacaktın ama bir arkadaş da yanımda gelecek haber vereyim dedim. Tamam diyip kapadım. doğrulduğumda baş ağrım ikiye katlandı. dayanılmaz bir acıydı. Pencereyi açıp yatağa oturdum. İçeriden ses yoktu. babamla annem daha dönmemişlerdi. Kalkıp bir adım attım ama ayaklarım uyuşmuştu, dolaba çarpıp tutundum. tekrar doğrulup telefonumu falan cebime koydum.
lavaboya gidip ellerimi ve yüzümü yıkadım. Büyük hayal kırıklığı yaşamıştım. telefonumu alıp selim abiyi aradım ama telefonu kapalıydı. sakinleşmeye çalışıyordum. derin nefesler alıp evin içinde dolaşıyordum. Anahtarlarımı alıp çıktım dışarı. Sokağa indiğimde selim abinin odasının ışıkları kapalıydı. Dükkanı da öyle.
Cebimden bir sigara çıkarıp yaktım. Son defa söndürecektim umutlarımı...
arkadaşla buluşup bara girdik. etrafa bakmadan dümdüz yürüyordum. beraber bir masaya oturduk. arkadaşım asosyal misin oğlum bi kaldır kafanı dedi, ona bir kez baktım. Yüzümdeki ifadeyi görünce susup arkasına yaslandı. yanındaki arkadaşı da muhabbet açmak için merhaba falan dedi. merhaba dedim. seni daha önce kavgalarda görmüştüm, iyiydin dedi. Birinin sayesindeydi dedim. biraz sustu, sonra kimin dedi. boşversene dedim. arkadaşa ne içerse aynısından alıcam diyip telefonu çıkardım. selim abiyi tekrar aradım, halen kapalıydı telefonu. Dudaklarımı ısırmış masayı yumrukluyordum. gürültü çıkarmıştım biraz. Bardaklar masadan düşüp kırılıyordu. arkadaşlarım bana bakıyordu ifadesiz. harun iyi değilsen gidelim dediler, üzgünüm, gerçekten. paralarını öderim biraz sinirliyim dedim. millet tip tip bakıyordu. ne bakıyosunuz amına koyayım çevirin kafanızı dedim.
yan masadan birileri kalktı, arkadan biri sol omzuma elini attı. bir şey mi dedin? diyordu. arkadaşlarım susmuştu. İçimde dile getiremediğim duygular vardı. elini çekmen için üç saniyen var dedim. herkes bizi izliyordu. Hep bir barda kavga etmek istemiştim aslında. iyi yönden baksana be karamsar adam .
bir..... iki... Üç.
Sol kolumla kolunu tuttum ve sıkıştırdım. elini çekip düzelttim ve kafasını masaya dayadım. masadaki her şey devrildi. adam benden iriydi ve hırlıyordu. herkes kalkmıştı. Bittin sen diyordu.
kavgayı çeken kırık bir mıknatıs olduğumu sanarım böyle zamanlarda.

Sağ bileğimi kol eklemine doladım ve kolunu yerinden çıkarıp onu fırlattım. yanında birkaç kişi geliyordu. biri yumruk salladı. eğilip masayı kaldırdım ve onu köşeye sıkıştırdım. arkadan arkadaşlarım dur diyordu. birazdan büyüyecek hazırlıklı olun dedim. Köşeye sıkıştırdığım adamın ayağındaki dengeyi bozdum ve yere düştüğünde beline ayak tabanımla basıp eğildim , ve kürek kemiği üzerine dirsek ve birkaç yumruk vurdum. biri cam bir şişeyi kırdı. barmen beni uyardı onlara bulaşmamalıydın dedi. yavaş yavaş etraftakiler de çıkıyordu. ortam yeterince genişti.
ellerim açık bir şekilde gardımı aldım. karşımdaki adamlar benden 10 yaş büyüklerdi, kilo farkımız da vardı. kırık şişeyi salladığında zor kenara çekildim. arkadan benim arkadaşım adamı tuttu. gel hadi vur şuna hemen diyordu. arkamdan gelenler vardı. masanın üstündeki tepsiyle adamın kafasına tüm gücümle vurdum. ağzından kan fışkırdı ve yere savruldu. Bu gün yumruk yemeyecektim. arkadaşım yanımdaydı ama diğeri kenara çekilmişti. harun acele et çıkmalıyız burdan diyordu. ben sustum sadece. adamların kendi mekanı lan manyakmısın sen? Mert tamam kasmana gerek yok yardım etmeyeceksen git dedim. kalacaktı, biliyordum. barmen atlamış yanımıza doğru geliyordu. İşin şakası da var, filme dönmüştü olay. daha fazla bela çıkarmak istemiyordum ama bastırdığım duygularım istediğini yap diyordu.
ilk gelen yumruğu sol bileğimle bloke edip önümdeki adama en sertinden bir kroşe vurdum. arkadaşım da başkasıyla ilgileniyordu. barmen geride duruyordu önümde 3 adam daha vardı. birinin bacağına alçak tekme vururken darbe alıp masaya çarptım. yere düştüğümde biri sırtımı tekmelemeye başladı. sırtımda kas spazmı vardı önceden. dayanılmaz bir acı çekiyordum. Yaklaşık 1 dakika aralıksız tekmelendim. ağzımdan kan geliyordu. arkadaşlarım çıkmışlardı.
Bir dakikadır yerdeydim ve berbat bi haldeydim.
Barmenin elinde bir silah vardı ve bana doğrultmuştu. buradan çıkıp tüm olanları unut, yoksa verdiğin zararı karşılamak zorunda kalırsın dedi. yüzüne bakıyordum. siktir git burdan orospu çocuğu dedi. yanındakilerden biri bir şeyler söylüyordu ama anlamadım. bu çocuğu selimin yanında gördüm diyordu. selimi nerden tanıyosun dedim. sen konuşabiliyomuydun dedi. cevap vermezsen kalktığımda şansın olmayacak dedim . pis pis gülmeye başladılar.
Duygularımı bir anda bırakıp her şeyimle dövüşmeye başladım .
Barmenin elindeki silahı tutup çevirdim ve parmağımla ateşlememesi için sıkıştırdım. ayağa kalkmış silahı almaya çalışıyordum, duvara dayanmış birkaç kişi vardı, dayak yemiş ve halsizlerdi. silahı onlara çevirip tek elimi bıraktım. adam parmağını çekmişti. kolunu dirseğinden tamamen çıkardım ve kafasını masaya vurdum. tam anlamıyla ağzı burnu dağıldı ve yere yığıldı. silah bendeydi. tüm şarjörü tavana boşalttım. karşımdakiler yere yatmıştı. 3 kişilerdi.
bir tanesi kalkıp yumruk salladı. tuttum ve çenesine bir kroşe vurdum. savruldu. tekrar çektim ve elmacığına vurdum. diyaframına topuk tekmesi geçirip kolunu sıkıştırdım. biri tekme atmaya çalışıyordu, onun üstüne fırlattım adamı . bir tane daha tekme vurdu. sağ bacağıydı.tuttum, kendime doğru çektim ve ayağını sola çevirdim. ayak bileği çıkmıştı. bırakacağımı sandı, yerde sırt üstü yatıyordu ve sağ ayağı halen elimdeydi. bacağını sağ ve sol dizime sıkıştırarak sabitledim ve sağa çevirerek bacağını kırdım. selim abiden bahseden kişi bıçakla gelmişti. sağ elindeydi bıçak ve sol yanıma doğru salladı. sol bileğimle kolunu tuttum, darbesini bloklayıp sağdan karnına aparkat vurdum. bileğini kırdım ve onu sırtıma alıp masaya fırlattım. yerdeydi herkes ve kimsenin müdahale edecek gücü kalmamıştı. ayaktakiler de tedirginlik içinde izleyenlerdi. adamın kafasını kaldırdım ve sordum.
Selim abiyle ilgili ne söyledin? seni öldürecekler çocuk, bittin sen. selim abiyi nerden tanıyosun? siktirme selim abini dedi.
Bana adam akıllı cevap ver orospu çocuğu. kafasını masaya vurdum. cevap ver acı çektiririm sana. bak son kez soruyorum kolun gider dedim. hadi yapsana diyordu. arkamı dönüp bıçağı aldım yerden. koltuk altına sıkıştırdım. bunu ittiğimde nolur biliyomusun? Hayatın kayar kısaca. bir soru uğruna tüm hayatın mahvolur, anlıyomusun? cevap vermedi. bıçağı ucundan sokmaya başladım. bağırıyordu. tamam, tamam çıkar şunu dedi.
eski bir arkadaşım onu tanıyor ve ondan bahsediyordu, ben de tanırım başına önceden büyük belalar açmış onun selim. o bizi tanımaz ama biz arada sırada görüyoduk, seni de yanında gördüm. seni eğitiyordu galiba. ondan söyledim dedi. Siz kimsiniz lan arkadaşınız kim? cevap vermedi. adam bayıldı. bıçağı fırlatıp döndüm arkamı. birkaç kişi kalmıştı onlar da telaşla izliyorlardı halen. istediğiniz kadar içebilirsiniz bu günkü gösteriden sonra yorulmuşsunuzdur diyip çıktım.
kapıya çıktığımda çok kişi dışarıdaydı bu kadar kişiyle başa çıkamazdım. gardımı yüksekte tuttum. geri çekilmeye başladılar. yoldan geçenler olmalıydılar bazılarının yanında kadınlar ve çocuklar vardı. Özür diledim. o sırada polisler geldi ve beni arabaya aldılar. niye götürüyosunuz dedim. korumak için dediler. korumaya ihtiyacım yok ki. -Onları korumak için.
bu cevabı aldıktan sonra bazı şeylere rağmen kanlı bir yüzle gülümsedim ama sırtımdaki ağrı yüzünden koltukta zor oturuyordum. polisler görünen o ki iyisin, oradan dayak yiyerek çıkan oldu, ama senin gibi hem dayak yiyip hem dayak atarak çıkan olmadı dedi. böyle olmasını istemezdim dedim. rahat ol büyük hatalar yapmadıysan kolay kolay bir şey olmaz dedi. sadece kendimi savundum dedim. gelmiştik. karakolun önünde durdu araba, indik beraber. en azından kollarımı arkada birleştirip kilitlememişlerdi. beraber girdik benim arkamdan adamları da getirdiler, ifadelerimizi aldılar. benim yüzüm kanlıydı ve sırtımda falan büyük hasar vardı. karşıda kavgadan az dayakla kurtulanlar ve etraftaki birkaç şahit vardı. diğerleri hastanelikti. ben kendimi savundum etraftakilere sorabilirsiniz vs. dedim. şahitler de onlara başta sövmeme rağmen benden yanaydılar. bir ihtimal çıkarken onlara istediklerini içebileceklerini söylediğimdendir. İfadeler falan alındı arkadaşlarım da şahitlik yapmışlardı, beni serbest bıraktılar çıktık arkadaşlarla. mert sen yerdeyken arkadaşım çekiştirdi kalkamayacağını umup polis çağırdık dedi. senden kaçmanı beklemezdim dedim. eğer sen orada olsaydın bazı sorularıma cevap bulacaktım dedim. üzgünüm böyle olacağını tahmin etmemiştim, ayağa kalkmayacağını umuyordum dedi. Üzgün olmalısın diyip ayrıldım ordan.
ilk eve uğramak gelmedi içimden, etki edeceğini pek sanmasam da ağrı kesici falan aldım. aylarca body yapmış 75 kiloya ulaşmış iyi bir bodydim ve sadece mütevazı idim. çünkü bu sporun yararı kadar zararlarına da tanık olmuştum.
ağrı kesiciyi içip saate baktım, saat 10 civarıydı. eve bu halde gidesim pek yoktu, yüzümdeki kan pıhtılaşmıştı ve daha yıkayamamıştım bile. etrafta bi cami vardı oraya gider en azından elimi-yüzümü yıkardım.
onbeş dakika sonra camideydim. yüzümü falan yıkadım kanları temizledim. sırtımdaki ağrı dayanılmaz olsa da sıkıyordum dişimi. bahçeye çıktım, akşamcı tayfa falan vardı dedeler oturuyordu. o an içimden mimoza çiçeği şarkısını söylemek geldi. İçimde en azından bazı anormallikler yerindeydi bu sevindiriciydi. uzun zamandır da toplum tarafından yargılanmamıştım(!).tam bilmediğim şarkıyı ortalarından bağırarak söylemeye başladım.
Banklarda oturan dedeler yavaş yavaş kafalarını çevirmeye başlıyordu. bu napıyor falan diye ayıplayanlar vardı, aradan birkaç adam bak hele şuna falan diyordu, ben hiç istifimi bozmadan avazımın çıktığı kadar bağırarak şarkıyı söylemeye devam ediyordum, yavaş yavaş camlara çıkanlar vardı. sesim en az 3 sokak ileriye gidiyordu. kalın ve oturaklı bir ses düşünün, yaaağktın ciğeeeriğmiiiiiii yaaaağğğktııııığğn...
sonunda cemaat beni küfürler eşliğinde uğurladılar
normalde hep gülen biriyim, ama yaşamışlıklarım mutluluğuma engel oluyor, üzgün olma hissim pekişiyor hep.
Bu gün bitmemiş hayatımda tanıdığım en iyi adamı, Selim abiyi kaybettikten sonra bile gülebilen bir adamım. Kim bilir, belki de umursamazın tekiyimdir. Belki de merhametimi kaybetmişimdir.
her ne kadar istemesem de bu gün de eve gidecektim. yüzüm dağılmıştı besbelli, ama bir şekil saklama ihtimalim olurdu belki. eve doğru yürümeye başladım...
Bizim sokağa geldiğimde ilk selim abilerin evine uğradım. Duygularıma yenik düşüp onu orada saçma sapan bir şekilde bırakmamalıydım. kapıyı çaldım ama açan olmadı. karşı komşusuna sorduğumda yurt dışına çıktığını söylediler. nereden biliyosunuz dediğimde de benim soracağımı söylemiş. peki iyi akşamlar dedim. Çıktım binadan selim abinin dükkanı da kapalıydı. apar topar gitmişti adam. Kaybolmuştu ortalıktan.
Eve çıkıp kapıyı çaldım. kapıya annem çıktı. yüzümün halini gördüğünde duraksadı. sözde de bu gün hiç yumruk yemeyecektim... olsun, yumruk yememiştim ama tekme yemiştim. İçeri girdim. babam yatıyormuş. annem beni karşısına aldı. bu gün beni bir aradılar, gene kavga etmişsin rezalet çıkarmışsın dediler. seni çok boş bıraktık, çok salındın farkındamısın dedi. bu dönemler pek iyi olmadığımı söyledim.
hiç bir şeyi umursamıyosun, senin gibi birine oğlum demeye utanıyorum. seninle konuşamıyorum bile. sevemiyorum artık seni. her şeyin ne kadar hızlı olduğunu farkındamısın? Bana nasihat etme artık anne.
duygusuz biri oldun artık oğlum. kaybeden sen oldun. kaybetmemiştin ama kaybetmeyi istedin. merhametini kaybettin.
Anne yeter artık anlamıyomusun beni, Anlamıyomusun beni anne! neler yaşıyorum ben bide siz geliyosunuz lan üstüme. Gülemiyorum ulan farkındamısınız gülemiyorum ! hayatımın neye döndüğünün farkındamısın amaçsız dolanıyorum . Gelme üstüme. Gelme anne !
Bağırmıştım, öfkelenmiştim... Çok öfkelenmiştim. annem ağlıyordu. başka bir şey söylemedi. Bu sahneyi çoğu kez yaşamıştım. katı bir adamın içinde tesellinin formülü, kimya dersinden kalmaya mahkum bir öğrenciye kimyanın öğretilmesi gibiydi. kimler geldi bu yoldan, kimler geçti kim bilir... hepsinin içinde umutlar vardı, hepsinin hayalleri vardı... sömürüldü hepsinin duyguları. yapraksız bir ağaca döndüler. onlara hiç güneş doğmadı, yaz olmadı... gözlerindeki ışık karanlığa gömüldü. Yerine bir çift çaresiz bakış kaldı .
sigaram ve biram benim en yakın dostlarımdırlar. manzarası olmayan penceremden, duvardan destek alarak tutunduğum hayallerimden gibiydi sigaramın kızaran ucu. birkaç saf hayal gibi, ama aslında saf kötülüğün eseri...
kötülüğe itilen adam, bu gün de kendisini odaya hapsedip özgürlüğünü sunmuştu dışarıdakilere...
sigaramı söndürüp birayı açmadan salladım camdan dışarı. Sahneye çıkıp küfürlerle salonun dışındakilere iltifat eden bir komedyen, böylesine bir adam... Ona iyi geceler diyin.
alarmın çalmasıyla uyandım. saat 7.45ti. kalkıp elimi falan yıkadım kahvaltı yapıp giyindim, çantamı hazırladım. kimse kalkmamıştı daha. çıktım evden. hiç düşünceye odaklanmıştım. hiç düşünceyi düşündüğümü düşünmeyi aklımdan çıkaramasam da çabalıyordum. geçen yıl sınıfın en başarısız öğrencisi olma nedenim olan, içimdeki, bana zıt giden ben olan düşüncelerimi çağrıştırıyordu buna çabalamak. örneklendirecek olursak nesne ve özneyi karıştıran bir adam, 'öz' den yola çıkarak herkesin özünde farklı düşüncelerin, farklı fikirlerin olduğunu düşünür ve nesnelden bu şekilde öznel olanı ayırır. benim içimi tırmalayan adam ise bu ikisini karıştırmama neden olan düşünceydi. başka bir örnekle miyop ve hipermetropu uzağa ve yakına şifreleyen adam, onları karıştırmamak için örneklendirmelerden yola çıkar. ama örneklendirmeleri karıştırırsa, veya karıştırmak isterse neler olacağını düşünemez. ya hipermetrop diye adlandırdığım miyop ise...? aslında bunları diğer insanların aleyhine kullanabilirdim, ama şimdi de olduğu gibi adlandıramıyordum. bu yüzden çoğu öğrenci şanslı, bu- gayet basit olan- durum ilerledikçe büyük sorunlara yol açıyor. ama umursamaz olmayı başarmış biri olarak pek de zor gelmemeye başlıyordu.
hiç düşünceyi benimsemeye çalışırken zıt düşüncelere aklım kaymıştı, bu yüzden başaramıyordum işte. bunun ne kadar büyük özveri istediğini az kişi bilir.
doğrusu özveri denen şeyi pek çok insan gerçekte bilemez. çoğu kişi bazı duyguları yaşadığını sanar, ama aslında öyle değildir. tatmadığın yemeğin hakkında doğru yorumlar yapamazsın.
yolda giderken merveyle karşılaştım. merhaba merhaba falan derken girdik bahçeye. bütün gözler üzerimdeydi. merve niye sana bakıyolar dedi, dün akşam bi barda kavga ettim belli değil mi dedim. belli olmaz mı... pek temiz bir iş değil ama eğlencelidir dedim. biliyorum dedi. nerden biliyosun diye sordum, pek kimseye söylemem ama babam bi dövüş kulübünün sahibi, ben de ara sıra giderim oralara dedi. şaşırmıştım, sevinsemiydim üzülsemiydim kestiremiyordum. değişik bir ifadeyle ona bakarken güldü. izlemeye gelebilirsin dedi, kız pası vermişti ben de kaçıracak değilim ya. tamam bu gün olabilirmi dedim. bu gün akşam sekizde buluşuruz dedi. numarasını falan aldım sınıflara ayrıldık. yolda sırıtıyordum, normalde üst üste olmazdı ama nihalden sonra direkt merve gelmişti. etkileyici bir kızdı, onunla ben, iyi olabilirdik...
nihal bu gün de sınıfa gelmemişti. arkadaşların yanına gittim ben de. onlar her zamanki gibi ha ha ha ha ha gülüyorlardı. onlara bakan kızlar mağara adamına bakıyor gibiydiler. bi ara fazla kaçırınca ulan bi susarmısınız amına koduklarım diyip arkadaşın birinin dizine vurmuştum, bizim edebiyat hocamız da incici olduğu için tahtaya kafa ata ata gülüyordu en son.
tabii sonra küfür ettiğimi ve kendisinin öğretmen olduğunu fark edince beni dersten atıp yok yazmıştı... arkadaşlarla konuşuyoduk gene dün rezalet çıkarmışsın dediler, harbiden de dün rezalet çıkarmıştım. seni ararlar belki dikkat et falan dedi arkadaş. hoca sınıfa girdi sonra. pek tanımadım bu yıl pek ağırlık da vermemiştim derslere. ders boyunca pencere kenarından yağmurda ağzı açık bi şekilde havaya bakan hindiler gibi dışarı bakıyordum. bu gün de böyle geçti okul sonuçta, pek bi adrenalin olması olası değil. çıkarken merveyi aradım ama yoktu ortalıkta. ben de tek başıma eve dönerdim. yolda giderken omuz atan mahalle delikanlılarına karşı mücadele ediyordum, bir de yolda giderken karşı karşıya kaldığımızda omzunu çekmeyen karılar vardı onların yüzünden tango yapa yapa gidiyordum yolda. her neyse sonra eve geldim. babam iştedir akşama da içer içer gelirdi. annem eskisi gibi değildi son zamanlarda, ufak şeylere bile sinirleniyordu onun da farkındayım. yemeğimi yiyip odama geçtim. biraz internette vakit geçirdim, saat 2'ydi. kalkıp giyindimçantamı hazırladım anahtarlarımı telefonumu vs masadan alıp çıktım. salona gelip kepenkleri kaldırdım kapıyı açtım hemen indim, ringin etrafında 100 tur koştum ve 10 tur depar attım, sonra bacak açma-germe hareketlerine çalıştım. ağır torbada biraz çalıştım, topuk tekmesi geri tekme falan çalışıyordum.
sonra dummy e geçtim. gittikçe hızlanıyordum. havlumu çıkarıp yeni gördüğüm siyah dizili tahtalara geçtim. düzensiz dizilmelerini düşünmeme rağmen bir düzene sahip olmalıydılar. havluyu tahtalara sallıyordum ama tam kavramıyordu. çektiğimde ise tahtaları kavrayamıyordum. sıkılmaya başlıyordum. terimi falan sildim salladım havluyu tahtaya. terimi sildiğim taraf daha iyi kavradı.
ister istemez çözmüştüm olayı. soyunma odasında havluyu ıslatıp süzdüm ve tişörtümü çıkarıp tahtalara geçtim. genellikle tahtanın sol koluna havluyu atar, kafa bölgesinden sarardım ama insan vücudu gibi esnek olsaydı yakalama payı daha belirgin olurdu. bu yüzden uzun havlular kullanıyordum. sol kol, kafa bölgesi, diğer tahta, tahta koluna darbe, baş bölgesinden düğüm ve kol sıkıştır. İlk olarak bunu çalıştım. önceki havlu hareketinde genelde bir tahtayı yakalıyor ve kendime çekiyordum, bunda ise tahtalar arası geçiş yaparak darbeler de vurabiliyordum. Gerçi tek çalışmak kolay değil ama böyle gerekiyordu.
tahtalarla gerçekten farklı ve iyi çalışılıyordu, sakinleşip, tüm düşünce ve duygulardan arınıp sade bir şekilde dövüşmek ruhen ve bedenen rahatlatıcı geliyordu bana. antrenmanım bitince torbaya çalıştım biraz. gaza gelip aralıksız dakikalarca yumruk-tekme attığım oluyordu, sonra tıkanıyordum tabi. bu günlük bu kadar diyip bıraktım, toparlanıp çıktım salondan. eve gidip yemek yer sonra da merveyle buluşurum dedim. bizim sokağa gelmiştim. yukarı çıktım sonra. annemle falan selamlaştım. Kesin bir cevap bulamayacağımı bilsem de babam alkol almadan gelmeye ne zaman bi son verecek dedim. bilmiyorum normalde sabahları yerinden kalkamaz ama işe de gidiyor dedi. saçmalıktı. filmlerdeki aşırı dayanıklı, kutsanıp hiç ölmeyen başroller gibiydi. kendine zararı var zaten fark etmez dedim. sonra odama geçtim saat 6'ya geliyordu.
çantamı toparladım yeniden hazırladım. kesik parmak boks eldivenim, şortum ve dişliğimi falan koydum çantaya. duş aldım sonra yemeğe geçtim. saat 7 olmuştu. zaman çok yavaş geçiyordu, asansörde 41 saat kalan adam gibiydim bu gün de .biraz internette takılıp zaman geçirdim 7.40tı saat. kızı aradım o kulüpteymiş bana yol tarifi falan verdi yazdım bi kağıda. pek uzak değildi yarım saatte yürüyerek varmıştım. kapıda yemiş yemiş sıçmamış cinsinden 2 koruma vardı. barmıydı dövüş kulübü müydü belli değildi. içeri girdim.umduğumdan fazla kişi vardı ve ortam gürültülüydü. ortada bir kafes vardı ince demirlerle kapatılmış bir ring gibiydi. kızı tekrar aradım ben oradayım seni bulurum dedi. oturmuş izliyodum. bir tarafta göbekli bir adam diğer tarafta ortalama 80 kiloluk bir bodyci vardı. boyları 1.80 falandı ortalama. ben body alır dedim ama şişman olan adam sakin ve etkileyici dövüşüyordu. diğeri yere düşer düşmez pes etti yoksa bacağı kırılıyodu.
kız geldi yanıma ben dövüşü izlerken. selamlaştık, izledinmi nasıldı dedi. İyiydiler dedim, ben pek sevmem canım sıkılınca gelirim dedi. ben de korkmaya başlamıştım diyerek karşılık verdim. gülümsüyordu. kız çok tatlıydı. ben de dövüşmek isterim aslında dedim. hayır saçmalama dedi. ben bilirim hasar almadan dönerim birazdan dedim. kolumdan tuttu ısrar ediyordu. tamam bir dövüş sonra giricem dedim. tamam alırlarsa artık ama dikkat et dedi. okuldan falan muhabbet ettik öyle. sonra bir kişi istendi ringe. bu sefer 20 li yaşlarda benim sikletimde biri vardı.
ben çıktım ama bu dayak yer diye ilk siklemediler. soyunma odasının yerini falan sordum giyindim dişlik eldiven falan takmış 5 dk da gelmiştim ama halen ortalıkta adamın karşısına çıkan yoktu. ben çıkarım dedim, ağzıma falan baktılar dişliği takman iyi olur akıllıca seçim diyordu bir tanesi. pek profesyonelce sayılmazdı ama stres atmak için iyi bir yerdi. adam karşımda dönüyordu, yumruk çalışacak gibi görünüyordu. bende de eldiven vardı karşılıklı olur dedim. ilk o direk ve kroşe falan salladı eğildim. baldırıma kavalıyla vurdu çekildim biraz. diyaframıma topuk vurdu adam hızlıydı. sırtım demirlere çarptı. ince olmalarına rağmen acıtmıştı. kıza da rezil olmamak için adamı hemen devirecektim. ben köşeye sıkışınca adam karnıma aparkat falan salladı ama kolunu sıkıştırıp diğer köşeye fırlattım bunu. kuralları falan bilmiyodum ama bir öncekinde adam bacak kırmaya falan yeltenmişti az çok serbesttim. adam ayağa kalktı ilk kroşe vurdum sonra sağ diz dengesini bozdum, adam diz çöktü gırtlağına dirsek vurdum yere yığıldı. üstüne çıkıp yüzüne saydırıyordum ama kapanmıştı. abanmaya başladım kolumu tam kaldırıyor ve suratına geçiriyordum. kolları ağrıdığı için bıraktı. ağzını burnunu kırdım resmen, sonra bıraktım yerde kaldı. millet sevmişti, bizim buralarda böyle ortam olmaz aslında şaşırmıştım biraz. kafesten çıktım sonra. adamlar tebrik ettiler beklemiyorlardı belliki. ben o üstle kızın yanına gittim gülümsüyordu. çok iyiydin ama karşıdaki adamı takdir etmedin mücadelesi için dedi. haberim yoktu falan dedim.
gerçi çok kısa sürdü dedi. Öyleydi galiba. buradan adam hasarlı çıkarsa ambulans falan çağırmıyomusunuz dedim, pek yasal değildi herhalde kafeste dövüşmek. bilmiyorum ama hastaneye götürmeleri lazım dedi, ülkede neler neler var benim sorduğum da soru mu amk. bir adam geldi yanımıza 50 tl uzattı, daha çok dövüşürsen daha çok kazanırsın dedi. ben almadım gerek yok dedim. para için falan dövüşmüyordum. yenisin galiba dedi. ilk defa geliyorum dedim. ringde bağırıyorlardı millet birden ayaklandı, neyse tamam sonra tekrar gel bekleriz dedi adam. merveye döndüm. bu arada vücudun iyiymiş dedi. farkında değildim soyunma odasına gitmeyi unutmuştum. üzerimi giyinip geliyorum dedim. girdim soyunma odasına giyindim. sırtım ağrıyordu ama dayanılmaz değildi. Birkaç kişi daha gelmişti hazırlanıyordu. ben çıktım kızın yanına gittim. dışarı çıkalım istersen dedim ama babam birazdan gelir buralar akşamdan sonra daha hareketlidir dedi. akşama kalmayı düşünmüyordum, alan da büyüktü, yüze yakın kişi oturuyordu, kalabalıklaşınca canlanırdı tabi. dışarı falan da çıkalım bi gün dedim. tamam vakit uygunsa olur dedi. ayrıldık öyle.
ben biraz azar işitirim diye düşünüyordum aslında, anlayışlı gibiydiler. kızla oturup konuştum babasının mekanında, ve dövüş kulübünde. benim açımdan kötü değildi ama olay garipti. niye dövüştüğüme bile anlam veremiyorum.
eve vardığımda saat 9 du. babamın gelmesi lazımdı ama ortalıkta yoktu adam. annem aramış ama telefonu kapalıymış. ilklerde merak ettim ama sonra gelir diye umdum. Lavaboya gittim yüzümü falan yıkadım, hep saç doluydu, kadınların sevmediğim yönleri her yerde şu saç tellerinin olmasıdır. yorgundum biraz, geçtim odama. Toparlanıp hemen yattım.
Alarmın çalmasıyla uyandım. pantolon-gömleğimi falan giymiş hazırdım. lavaboya gittim, sonra kahvaltılık hazırlayacaktım, hazırdı annem mutfaktaydı. oturdum kahvaltımı yapıyodum, baban gelmedi dedi. şaşırtıcıydı, eve gelmediği gün hatırlamıyorum. telefonunu aradım, çalıyordu ama açmadı. birkaç kere aradım ama cevap yoktu. anneme söyledim koskoca adam, gelir herhalde dedi. Öyle umuyordum. Çantamı almış çıkıyordum ki baban gibi olma dedi annem. ne yönden dedim. sustu, üsteledim. merhametsiz olma dedi. Onun gibi bir baba, onun gibi bir koca olmam merak etme dedim ve çıktım.
Not: Bir hafta ileri sarıyorum. bu hafta içinde babam 2 gün aralıkla gelmedi, 3 gündür de eve uğramıyor. ve merveyle daha samimileşmeye başladık.
uyandığımda saat 7.30 du. kalkıp giyindim. toparlanıp yemeğimi yedim ve çıktım. okula geldim, her şey normaldi. 1. ve 2. ders matematikti, pencereden dışarıyı seyrediyordum. ders bitti, tenefüse çıktık. Bu gün hareketsizdi canım da sıkkındı aslında. Telefonum çaldı, bilmediğim bi numara arıyodu. annen hastaneye kaldırıldı diyordu. hangi hastane olduğunu sordum şaka gibiydi. Koşa koşa gittim. nefes almakta güçlük çektiği için kaldırılmış. şu anda iyiydi ama babam ortalıkta yoktu. noldu anne iyimisin falan dedim. bir şeyim yok oğlum dedi. pek inandırıcı değildi.
olanlar çok hızlıydı, o kadar hızlı olmuştu ki bir şey hissedemiyordum, boşluktaydım sanki. babamı aradım ama telefonu kapalıydı. nefret ediyorum artık ondan. komşular annemi hastaneye yetiştirmişlerdi. doktora sordum ama test sonuçları şimdi çıkmaz sizi biraz bekletmek zorundayız dedi. annemin yanına gidip oturdum. okuldan arkadaşlarım da gelmişlerdi. birkaç kişiydiler, geçmiş olsun neyiniz var falan diye geldiler ama annem bir şeyim yok diyordu. onların nasıl haber aldığını bilmiyordum. biraz durdular sonra biraz muhabbet ettik, gittiler. annemin ağzından laf çıkmazdı bir şey olsa bile merak etmemem için söylemezdi ama endişeleniyordum. bi komşumuz yanımızda oluyordu, onunla ben ilgileniyorduk annemle.
yaklaşık 2 saat annemin yanında durdum, şimdi durumu iyiydi. yanında oluyordum destek oluyordum ona. merve geldi sonra, geçmiş olsun falan dedi elini öptü annemin. biraz konuştular iyi anlaşıyorlardı. Öğlen olmuştu annem yorguna benziyordu, hemşire de onunla ilgileneceklerini söyleyip bizi dışarı çıkardı. Annemin ani rahatsızlığına ne kadar üzülsem de mervenin gelmesine sevinmiştim. okuldan çıkıp o da gelmiş. dışarı çıkıp sarıldık biraz. ben biraz açtım hastaneden çıkıp pizzacıya gittik. bir şeyi yoktur inşallah diyordu. endişeleniyordum ama sonuçlar daha çıkmamıştı, birkaç arkadaşım da önceden nefes darlığı çekiyordu ciddi bir şey olacağını sanmıyordum bu da içimi rahatlatıyordu. oradan çıktık merveyi evine bıraktım, sıkılmaya başlıyordum bir çok şey fazlasıyla bayat geliyordu. biraz sonra da hastaneye vardım. annem uyanıktı yanına gittim
babamın ne zaman geleceğini bilmiyorduk nerede olduğunu da. ama gelmemesine çok sinirlenmiştim. İçip içip dengesiz hareketler yapıyor sonra da ortadan kayboluyordu. her şeyi bir kenara bırakıp ciddi ciddi düşünmeye başladım. doktor geldi sonra. sonuçlar açıklanmıştı. annemle yalnız görüşmek istediğini söyledi. böyle olunca önemli bir şey vardır ve filmdeki çocuğun psikolojisi bozulmasın diye dışarı çıkarılır, bunlar demode olmuştu. burada kalıcam dedim. annem ısrar etti sen çık ben söylerim sana ne olduğunu iyiyim zaten dedi. Normalde kalırdım ama annemi o haldeyken kırmamam gerektiğini düşündüm. Koridora çıkıp pencere kenarına dayandım. etrafta onlarca insan çabalıyordu, neye nereye, niçin, kim için, ne amaçla bilmiyordum. dışarı bakınca etli insanlar görüyordum. ve onlar her yönden açtılar.
Doktor odadan çıkmıştı, ben de annemin yanına döndüm, sakin görünüyordu, noldu dedim. bir şeyim yokmuş ama tekrarlanır diye burada kalmak zorundaymışım konaklama fiyatını falan konuştuk dedi. İçim rahatlamıştı, onu hallederiz dedim.
saat 7ye geliyordu. eve gidip yastık çarşaf falan alayım diye düşündüm. çıktım tekrar. 10 dakika sonra mahalledeydim. her şey sıradandı, kendi halinde yüzen bir gemiden farkı yoktu benim için buraların artık. çıkıp gecelik, çarşaf falan aldım. babam da eve uğramamıştı ortalık dağılmamıştı ve etrafta kirli tabaklar yoktu. Hastaneye döndüm tekrar. arkadaşlar mesaj atmıştı çantan bizde yarın getiricez diye. hiç umrumda değildi ama teşekkür ettim. yarın okula gideceğimi bile sanmıyordum.

O gün pek bir şey olmadı, annemin yanında oldum. saat geç oluyordu. annemin yatağının yanındaki küçük koltuğa ben de uzandım.
Bu kalp kırıldı, karartıldı, ezildi, yırtıldı. ama hiç bir zaman bu kalbin sahibi bir melek olamadı. hüzünlendiğim her gece, üzgün olduğum her gecenin anısına aynaya bir kadeh kaldırmıştım. İçimi doldurmuş ve duygularımı taşırmıştım...
Çünkü bu rüyada terk edilmiştim.
rüyadamıydım yoksa uyanıkmıydım kafamı kaldırdığımda bile pek emin değildim. kırılmış bir tahtanın parçalarıydım. ben harunun kırılan kalbiydim.
annem uyanmamıştı daha, ve saat 7.40tı. kalkıp okul kıyafetlerimi giydim ve hemşirelere haber verip çıktım. Aslında bu gün okula gitmeyecektim ama tam hatırlamadığım o rüyadan dolayı pek kalamazdım burada. annemin de iyi olacağını umuyordum.
Okula geldiğimde her şey normaldi, sınıfa çıkıp derse girdim. Birkaç arkadaş sorular soruyordu, annen nasıl falan diyorlardı. iyi dedim, çok şükür iyiydi ve birkaç güne çıkardı. ilk derse girdik. biraz not tuttum umursamaya başlıyordum yavaş yavaş. benim yazdığımı görünce şaşırdılar tabi.
tenefüste mervenin yanına gittim. gelmene şaşırdım diyordu. beraber hastaneye gitmeye karar verdik tekrar. annem hastaneden çıkınca ona açılacaktım, onu yeterince tanıdığımı düşünüyordum artık. o toparlandı bahçede bekledim ben, geldi sonra. çıkıp hastaneye gittik, annemin odasına girdik. komşumuz da gelmişti ve birkaç akraba vardı. annemin yanına gittim, üzgün görünüyordu. gitmek istemedim uyandığında gelecektim dedim.
tamam dedi. bu gün öğlen hastaneden çıkarılacakmış. akrabalarımız falan babamı sordu, acil işi vardı dedik. Bu gün de böyleydi. Öğleden sonra da merveye açılacaktım. bu gün ve geçen günler boşluk gibiydi. Boşlukta gibiydim.
Bir hafta ileri alınıyor hikaye. buradan sonra hayatım hareketlenmeye başlamıştı. Üzgünüm.
Annem hastaneden bir hafta önce çıkmıştı. karşı koltukta doğruca bana bakıyordu. Bakıyor ve kanser olduğunu söylüyordu.
Babam eve uğramamıştı ve tüm paramız ondaydı. Annem ilaçlar kullanıyordu. Hastalığını geçirmek için sanıyordum .
Nasıl anne? Anne olamaz bana bunun doğru olmadığını söyle nolur.
Üzgünüm oğlum. sana söylemek istedim üzülürsün diye söylemedim. baban da gelmedi. Ağladıkça, gözlerindeki damlalar yanaklarından, küçüklüğümden beri öpmediğim yanaklarından süzülüyordu.
Ben ona bakıyordum, o veda edeceği oğluna.
Beni bırakmayacaksın dimi anne? yalan de nolur, Nolursun yalan de. Olmaz sensiz, Bak gördün beni. Yok mu çaresi bunun, Nolur ?
o sustu ve ağladı. ben ona baktım. Ben ona sarıldım ... Ona keşke pişman olmayacağım kadar çok kez sarılsaydım. Baksana, ne kadar hızlı olmuş... Ne kadar hızlı oluyor her şey.
bir şey olmayacak sana. yurt dışında ameliyat olursun ben para biriktiririm tamam mı, ağlama anne.
seni bırakıp gitmek istermiyim ben oğlum.
Anne sus .
Hastalığım ilerlemiş, geç kalınmış. sayılı günüm var, ilaçlarla idare etmemiz lazım babanı da göreyim.
Sen ölmeyeceksin. babamı boşver. hep bu yüzü, beni göreceksin hep, tamam mı, anladın mı? Konuş bak yüzüme, Anne!
kabullen artık yüzümü kara çıkarma harun. gözüm açık gitmeyeyim. Merhamet et. Diyordu.
O gün fazlasıyla geç uyandığımı fark etmiştim. karşımda oturan kadın, Her şeyim olan kadın. tüm hayatım boyunca tanıdığım kadın, Beni bırakacaktı. bende yok anne, bende sevgi yok. Nolur gitme. beni de götür.
hakkımı helal etmem sana. eğer öyle bir şey yaparsan ahirette sakın gelme yanıma reddederim seni. sana aynısı olsa yaparmıydın? Diyordu. Güçlü kalmaya çalışıyordu ama sesi ve yaşları onu ele veriyordu. Ben de giderim .
ağlamayalı uzun zaman olmuştu. Ve Sevgisiz adam, o gün orada ağlamıştı.
Aradan iki gün geçmişti. bir tekstil dükkanında işe girmiştim, bu hafta sonu maaşımla annemin ilaçlarını alacaktım. Babam yoktu ve evde duran birikmiş paramız olmadığından bitmişti tüm paramız. Şaka gibiydi ama gülen yoktu.
Eve gittiğimde saat akşam 9 du. annem öksüre öksüre kapıya doğru yaklaştı, sesini duyabiliyordum. elindeki peçetede kan vardı. Önceleri hep eski türk filmleri diye dalga geçmiştim, ama şimdi, o saçları özensiz taranmış kadın, o kadın kanlı öksürüyordu.
Akciğer kanseriydi. belki gidecekti artık. ama ben vardım onun yanındaydım. bu hafta ona hep sevgiyle sarıldım. Babam gelmedi, gelmesin de. ben onun yanında oldum, ona sarıldım.
Ona sarıldım ben. merhameti bana öğretti o. Küçükken kafamı yaslardım dizine. Tekrar yasladım. Onu istediğim gibi öptüm tekrar.
İyi bir çocuk yetiştirmişti. o iyi bir kadındı. onu seviyordum. Annemdi o .
Yarın maaşımı alıp annemin ilaçlarını alacaktım. babamı göremediğimize üzülüyordum ama elimden bir şey gelmiyordu. sanırım bizi terk etmişti.
merve birkaç gün uğradı ama dışarı çıkamadık hiç, ben işte olurdum bazen. sevgili olmuştuk ama bu hayatla onu mutlu edemeyeceğim için benden ayrılmıştı. mesajı telefonuma attığında annemin dizine kafamı yaslamıştım. Okuduğumda anneme bir şey belli etmemek için dünyanın en iyi oyuncusu oldum .
akşam yemeğimizi de yedik ve uyuduk. annem uyuyordu halen. geç uyanmaya başlıyordu bu yüzden kaldırmak istemedim. küçükken yaptığım gibi, yorganına baktım. kalkıp iniyordu. Nefes alıyordu annem. Yaşıyordu o.
İlaçların isimlerini alıp işe gittim. zor olsa da mutluydum. konuştuğumuz insanlar cana yakındılar. paraları yoktu ama umutları vardı. Özgüvene sahiptiler. birkaç gün geçirmeme rağmen beni sevdiler, ben de onları sevdim.
çıkış saati geldi saat öğlen 2 falandı. maaşı alıp eczaneye gittim. İlaçlarla para neredeyse kafa kafaya geldi.

ilaçları alıp çıktım. ilaçlar pahalıydı ve haftaya kadar bir daha almam gerekiyordu. mücadele etmeye başlamak güzeldi. o gün eve gidip anneme sarıldım. bir daha insanlara zarar vermek yoktu, merhametsizlik yoktu. Annemin yüzünü kara çıkarmayacaktım. Hayatım birdenbire anlamlanmıştı. en azından onun ömrü ne kadarsa ben de o kadar yaşardım ve kendi hayatıma son verirdim. Küçükken ne amaçla, ne ile yaşadığını bilmediğim o kaybeden adamlar gibi olmayacaktım. ben olamazdım çünkü.
hiç beklemediğim anda fakirleşmiştik. evdeki eşyaları satmaya başlıyorduk babam gelmiyordu çünkü. hayata bakışımın değişmesi çok iyi olmuştu aslında. bazı şeylerin kıymetini anlıyordum. Bana öğretilmeye çalışılan maneviyatı ne kadar geç algılasam da öğrenmeye başlıyordum. aniden fakir bir hayatı yaşamaya başlamıştım ve işler çok karışmıştı. aç bile kalıyordum, spor yapmayı da bırakmıştım. ama annemin varlığı yetiyordu. biraz önce yanında oturdum, ona duygularımı anlattım.
Şimdi sadece geç kalmış olduğumu görüyorum.

Ama akıp gidiyor her şey. ben de soluk bir yaprak olup suya karışıyorum. her şey oluyorum solup, her şeyi solduruyorum. ben de böyle bir yaprağım işte.
Bu zamanlar düşünüyordum hep. hatalarımı düşünüyordum. annemi dinleyip kavga etmeseydim keşke diyorum. babama zarar vermeseydim diyorum. Belki de bütün bu olanların sebebi benimdir.
Bu gün de gözlerim gibi her şeyim dolu halde size hayatımı anlatıyorum. Ben sıradan bir adamım işte.
sıran geldi dediler.
bu gün günlerden cumartesi. size hızla yazdım en son yaşadıklarımı. Aslına bakarsanız o kadar hızlı yazdım ki, saat 3'te başladım ve saat şu anda gece 1'i gösteriyor.
Doğru kelimeleri bulamadığımı fark ediyorum. hayatını satırlara aktaran bir adam için silip yazmanın, yaşamakla alakasız olduğunu çok iyi anlıyorum artık. Benim bir zamanlar hayallerim vardı. Hayaller kurardım. Küçükken kurduklarım gibi değildiler. küçükken hep televizyondaki kahramanlar gibi olmak isterdim. Siz, hiç gerçek hayaller kurdunuz mu? Hayallere ne kadar yakın olursanız, gerçeklerin tokadını o kadar acı hissedeceğinizi fark ettiniz mi? Benim umutlarım vardı. nihalle bir gelecek hazırlamıştım. birkaç haftada bir çok şeyi hayal etmiştik. Umutlarım vardı benim...
şimdi ise geride kalan birkaç çaresizlik duygusu var. neden olmasın ki... ben kaybetmeye mahkum değilmiyim zaten. öyle olsun bu sefer de. Bu sefer de öyle olsun.
Belki de salağımdır .
Merve. beni onunla vakit geçiremeyeceğim için terk etmişti. fedakarlığin ve diğer birkaç manevi şeyin değerinin farkına varamamış biri ile vakit kaybetmiştim. İçimde halen umut var, bunu utanarak söylüyorum. babama haftalardır ulaşamasam da, annemin onu göremeyeceğini bilsem de içimde umut vardı. Hayat arkadaşı onu görmeye bile gelmemişti. babam bizi merak etmiyordu. Selim abi gelmişti aklıma. böyle zamanlarda o bana yol gösterirdi. onun babam olmasını isterdim...
çok mu şey istiyorum acaba... neyse, her neyse. yatmam gerek. Hayatımı dinlediğiniz için teşekkür ederim. kaybeden adamınız, uyumaya gidiyor ..

Uyandığımda saat ondu. bu gün de tatildi. gidip kahvaltılık bir şeyler hazırladım ve annemi uyandırdım. kahvaltıyı yaptık. annem televizyon izliyordu. ben de bu gün salona gideyim dedim. Hazırlanıp çıktım evden. salona gittim. her şey aynıydı. giyinip başladım. ısınmadan omuz çalıştım. omzumda kötü ağrılar vardı. trapezim iyiydi ama çalışırken zorlanıyordum. bitirince torbaya geçtim. tek çalışmak zevksizdi. ve bodyden sonra dövüş sporu yapıyordum. saçma bir programdı.
sargımı çıkarıp tekrar sardım ve tahtalara geçtim. mantığını kavramıştım.
kavgayı yavaş yavaş bırakmayı düşünsem de içimden bir ses eğitimi bırakmamam gerektiğini söylüyordu. yaklaşık 2 saat sonra salondan çıkmıştım. eve gittiğimde saat 1.30du. annem ortalığı toparlıyordu. ben de odama geçip bilgisayara oturdum sonra da kitap okudum. ps ye geçip kalktım. saat akşam 8 e gelmişti. bu günlerde kimseyle irtibat halinde değildim, iyice asosyalleşmiştim.
saat 9 da yattım. başım ağrıyordu.
Saat 7.40ta alarmım çaldı ve uyandım. telefonumda tanımadığım numaradan birkaç cevapsız arama vardı. kim olduğunu bilmiyordum. toparlanıp işe gittim.
konfeksiyon işiydi, kravat üzerine. pek eğlenceli bir iş değildi ama etraftaki insanlar sevdiriyordu. Abilerimiz vardı, anlatacak bir çok şeyleri olurdu. kimisi askerlik anılarını, kimisi çocukluğunu, kimisi hayallerini, kimisi de dün karısından yediği fırçaları anlatırdı... oradan birkaç günde kaptığım çok şey vardı. onların kendine özgüveni vardı. asıl onların umutları vardı. asıl onların hayalleri vardı. benim son zamanlarda dile getiremediğimi onlarda görüyordum. paraları yoktu, ama mutluydular .
Beş gün daha ileri sarıyorum, günler birbirine çok benzerdi çünkü.
Cuma günü akşam yemeğimi yemiş ve yatmaya hazırlanıyordum.
annemin öksürükleri sıklaşmaya başlıyordu. onun yerinde kendim olmam için bir çok şeyimi feda edebilirdim. uykuya dalmadan önce annem odama geldi. kalktım. gelip yanıma oturdu.
seni çok seviyorum oğlum. ama fazla vaktim kalmadı. belki gelir diye babanı da bekledim, ama o da yok ortalıkta. Başına bir şey gelmesinden korkuyorum. eğer bana bir şey olursa onu ara. bul onu oğlum.
Merak etme anne. yüzünü kara çıkarmayacağım.
sana bilmen gereken bazı şeyleri de babanı bulursan o söyleyecek oğlum.
Ne anne? sen niye söylemiyosun
böyle olması gerek oğlum. sen küçükken benim en büyük hayalim senin büyüyüp bir aile kurmandı. başını okşarken hep bunları hayal ederdim oğlum. Mutluluğun için bir aile kur. Dedi.
Anne, veda eder gibi konuşma burdayım ben. yüzünü kara çıkarmayacağım söz veriyorum. sonra gitti.
üstüne gitmek istemiyordum ama merak ediyordum bana babamın söylemesi gereken şeyi. o gece uyuyamadım. düşünüp durdum. saat 1e kadar odamda oturdum. sonra tekrar yattım ve uykuya daldım.
sabah 7.40 ta alarmım çaldı tekrar. kalkıp toparlandım ve anneme baktım. uyuyordu halen. İlaçları bitmek üzereydi, aynı şekil bu gün de alacaktım. Çıkıp işe gittim.
Saat 2de iş bitmişti ve çıkmıştık. abilerle samimi olmaya başlıyorduk benim kafadanlardı. çıkıp eczaneye gittim ve ilaçları aldım. tekrardan eve dönmek üzere yola çıktım.
Yolda nihalin eski sevgilisi mustafa önümü kesti. kafa tuttu bana. gitmesini söyledim ama gitmedi. tartışmak istemiyordum kavgayı bırakmıştım. daha da çok sinirlenip bana vurdu ama dirseğimle bloke ettim. vurduğunda çekiliyordum. annem bana merhamet et demişti. kavga yoktu artık .
birkaç kere daha vurmaya çalıştı ama vuramadı. sonra ıslık çaldı.
Etraftan onlarca kişi geldiler. ellerinde beyzbol sopaları vardı çoğunun. Çekildim, ilaçları hemen arkamdaki duvarın yanına bıraktım. dayak yiyeceğim belliydi. tişörtümü çıkarıp koltuk altıma sıkıştırdım. hepsi birden gelmeye başladılar.
ilk geldiklerinde çekildim, öne çıkanların sopalarını sıkıştırıyor ve çekiyordum. bacaklarıma darbe alıyordum.
Tökezliyordum ama vurmak istemiyordum. sinirlenmiştim. hırkayı yere fırlatıp yere kapandım.
üstüme tekme atanlar, sopayla vuranlar vardı. Bilincimi kaybetmeye başlıyordum. kafama tekme atıyorlardı, yerde yüzümden akan kanı görebiliyordum. Etrafta, insanlar vardı.
hepsi seyrediyordu. kafamı kapatmayı bıraktım. her yer bulanıktı. Sırtımdaki ağrıdan yere çivilenmiştim. Kendimi çok kötü hissediyordum. sırt üstü yatıp gökyüzüne doğru baktım.
O sırada sesler arttı. sağ tarafıma baktığımda kavga edenleri gördüm. yerden kalkmaya çalıştım ama hiç halim yoktu. ellerim, yüzüm, her yerim kanlıydı. eve dönmeden ölmek istemiyordum. elim havadayken birkaç kişi beni kaldırdı.
Yaklaşık üç dakika olmuştu. çok kötü bi haldeydim. destek olanlar arkadaşlarımdı. bina boşluğuna oturttular beni. İnliyordum. kavga ediyorlardı diğerleri. gözüm kanlanmıştı,bulanıktı ama az çok etrafı görebiliyordum. Orospu çocuğu mustafa halen ayaktaydı. kavga etmesinler dedim ama sesimi duyuramıyordum. tutuyorlardı beni. onları çekip tekrar kalabalığa girdim. ayırdım birkaçını. ama tekrar darbe aldım. yakın arkadaşlarımın çoğu oradaydı. biri beni tekrar kaldırdı. bizimkilere biri daha katıldı. elinde silah vardı ve birkaç el havaya sıktı. bizimkiler ürktüler, diğerleri de kaçıyordu. ben yerde seyrediyordum olanları. O gün...
gözlerimde kan vardı, kaşım, dudağım,elmacığım,burnum. çenem... hepsinin acısını ayrı yaşıyordum. sırtımı biri kapatıyordu. pantolonum yırtılmıştı. ağzımı sonuna kadar açmış bağırıyordum. Tam anlamıyla dayak yemiştim. Birkaç kişi koluma girdiler ve beni hastaneye götürdüler. İlaçları getirdi biri. anneme söylememelerini söyledim. hastanede pansuman falan yaptılar. kırık veya yarığım yoktu. sakinleştirici yapmasalardı o an oturamıyordum. burnumu kapattılar, kaşıma falan yara bandı yapıştırdılar. arkadaşlarım yeni elbiseler getirdi. Acım azalıyordu ama dinmemişti. onlara teşekkür ettim. köşedeki kafede oturuyormuş birkaçı. oradan müdahale etmişler. sonra telefonla adam çağırmışlar. eve gitmek istiyordum ama birkaç kağıt falan getirdiler sorular sordu beyaz önlüklü bir adam. arkadaşlarım yanıtladı. pek konuşamıyordum kulağım da sarılmıştı.
çıkmak istedim. eve gidecektim. İki arkadaşım destek oldular. beraber eve doğru yol aldık. İlaçları unutmamışlardı teşekkür falan ettim. biri niye vurmuyordun dedi. kavgayı bıraktığımı falan söyledim.
eve yaklaşmıştık, arkadaşlar merdivenlerden eve çıkana kadar destek oldular. annem yüzümü o halde görünce üzülecekti, kavga ettiğimi sanacaktı. ama gitmeliydim. Arkadaşlara beklemelerini söyledim.
Anahtarla kapıyı açtım ve içeri girdim. İlaçları sehpaya bıraktım. anneme seslendim ama sesini çıkarmıyordu. odasına gittim.
O gün...
Annem halen yatıyordu. yanına gittim. eli boştaydı ve yüzü bembeyazdı. Açıktı gözleri.
Eli boştaydı... Soğuktu o. Diz çöktüm. Nefretimle gözlerini kapadım.
Annem ölmüştü.
Onlarca yıl 'anne' dediğim, küçükken onu kaybetmenin korkusuyla büyüdüğüm kadın, annem. yatağında yatıyordu, Sol eli
dışarı doğru uzanıyordu. yüzünde hiç görmediğim anlam vardı. O gitmişti.
O elleri, o soğuk yüzü, o anneyi size anlatabilmek isterdim. O sikik duyguyu kalplerinize aşılayıp nasıl parçalandığımı size göstermek isterdim.
Kalbinize girip bütün umutlarınızı kurutmak isterdim.

Beni bıraktın Anne ! Bırakma demiştim sana niye gittin! Niye yaptın bunu bana anne! bırakma beni bırakma nolur anne gitme, gitme ! Gitmeeee!
Bağırıyordum. ağlaya ağlaya bağırıyordum. tüm gücümle doğruldum. arkadaşlarım girdi içeri. babamın odasına girip tabancasını aldım. çeneme dayadım. hiç bir şey düşünmüyordum.
Arkadaşım üstüme atladı. bırak dedim. ona doğrulttum silahı. Ağlama harun. kendine gel tamammı bak biz burdayız.
silahı ona doğrultmuştum. diğer arkadaşım da geldi. silahın önüne geçti. Çekil ciddiyim vururum seni.
Sen nesin harun hatırlamıyomusun kendini aklını başına topla. indir şu silahı. Sizene lan sizin umrunuzdamı ha ! Nerden bileceksiniz siz bu acıyı orospu çocukları! Yalnız bırakın beni.
elimi tuttu. ateş ederim bak napıyosun. elini çek.
Annen o odada harun. o odada yatıyor. Bunu istermiydi? sana söylemedi mi?
Ağlıyordum. bıraktım silahı.
Annemin yanına gittim. elini öptüm. ağlayasım bile gelmiyordu artık. ağzım açıktı, yüzümü elimle kapatıyordum. gözlerimde kan vardı.
komşularımız geldi. başım iyice dönmeye başlıyordu. pencereye doğru gidiyordum... Ve düştüm.

gerçek ve rüya arasında bir yerlerdeydim. karanlıklarda boğuluyordum. gözlerim yanıyordu. Uykumda ağlıyordum.
Biraz sevgi istemiştim sadece. ama lanet olsun ki içimde bir gram bile kalmadı artık.

Ayıldığımda odamdaydım. kalktığımda sırtımdaki ağrı bastırdı. dolaba tutunmaya çalıştım , duvara çarpıp yere düştüm. kapımı açtım. bi arkadaşım içeride oturuyordu.
annemin odasına gittim. yoktu.
O nerde? nereye götürdüler onu?
sakin ol kardeşim. gel otur yanıma. bu gün gömülecek dedi .
Kafam almıyordu bu olanları. acım ağlamama bile engel oluyordu. geriye bir tek annem kalmıştı ve o da gitmişti artık.
Geçicek hepsi. inan bana. Geçmek mi? Ne geçecek? Annem öldü diyorum lan sana. ne geçecek?
susup çıktı.
Odama girdim. toparlanıp dışarı çıktım. teyzem aramıştı tekrar ona döndüm. annemi son kez öpmek istiyordum.
teyzem seni alıcaz evde bekle annen gömülecek dedi. küfür edecektim. Kapattım telefonu. Eve döndüm ve içeri girdim. Annemi bana sormadan gömmeye çalışıyorlardı. arkadaşım içerideydi. teyzenler tekrar gelecek dedi.
ne zaman teyzemler geldi! dün geldiler bi sakin ol harun. Dedi. dünden beri uyuyordum demek. harika...
İçeri geçip oturdum. o duyguları taşıyamıyordum ağır geliyordu. annemin bana şaka olduğunu söylemesini bekliyordum, o birazdan gelecekti.
teyzem arıyordu. açtım telefonu. aşağıda bekliyoruz dedi. boktan bi haldeydim.
Aşağı inip arabaya bindim. yolda gördüğüm her insan ile kendimi kıyaslıyordum. Belki de fazla iyi niyetliyim, bu yüzden kaybediyorumdur.
yarım saat sonra mezarlıktaydık. tüm akrabalarımız toplanmıştı.
mezarın başına gittim. annemin tabutuna dokundum. Öyle üzgündüm ki, üzgün olduğumu bile hissetmiyordum. Artık üzgün olma hissi değil, saf üzgünlük vardı...
Kaybedenlerin sahip olduğu boktan duygular vardı artık.
Tahmin edemeyeceğiniz kadar üzgündüm. yemin ederim lan.
Keşke bu duyguyu size tattırabilseydim. keşke anlatabilseydim.
Annemin tabutuna dokunamadım. Elleri aklıma geldi. gözleri...
annem çok soğuktu. üşüyordu. Şu an çok üşüyordu. onu gömeceklerdi.

Elveda anne. Dünyaya ölü bir çocuk kazandırdın .

Babamın nerde olduğunu soruyorlardı. Doğruyu söylüyordum. Bir kişi, iki kişi, sonrasında küfürler. Babamın amına koyayım. çok mu umrunuzda sanki lan ! Annem öldü benim ne soruyosunuz. Siktirin gidin hepiniz lan amına koduklarım gidin!
işte... Böyleydi .
Aradan zaman geçmeseydi, size her şeyi daha detaylı yazabilirdim. Ama o acılarımla yazamazdım .
O gün, herkes gitmişti ve ben mezarın başında tek kalmıştım. Mezar taşında annemin ismi yazıyordu. O kapıdan onun geleceğini umarken onun mezarının başında, toprağına dokunuyor olmak... Ona sarılmak, dizinde yatmak varken mezar taşının karşısında dikilmek vardı.
hissedemiyordum artık, annemin evde olduğunu, beni umursadığını, beni sevdiğini. Bana kızacak bi annem yoktu lan artık.
sizin de anneniz var , oralarda bir yerde şu an. gözlerinizi kapatın , ve o yokmuş gibi düşünün.
Hiç gelmemek üzere . ..
Küçükken oyuncu olmak isterdim.
O gün... Anladım.
Size verilen rolü oynadığınızı sanarsınız. Ama ne mimikleriniz vardır, ne de filmdesinizdir.
İnci Sözlük - Hikayeler
Dün, 23:32 · Mevcut sürüm
     
 
what is notes.io
 

Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.