Notes

EYÜP CAN
Eğer Abdullah Gül yeni yasayı olduğu gibi imzalarsa Türkiye’de internet kullanıcıları şöyle bir durumla karşı karşıya kalacak: “Bu haber 4. saatin sonunda silinmiştir.” Aslında bu, konuyu gözünüzün önünde daha iyi canlandırasınız diye bugünden itibaren radikal.com.tr’de bizim başlattığımız bir kampanya… Uygulamada böyle bir uyarı bile olmayacak. Yeni yasaya göre yargı kararı gerekmeden ‘içeriği sakıncalı bulunan’ internet siteleri 4 saat içinde kapatılabilecek. Özel hayatın gizliliğinin ihlali gerekçesiyle şikâyet bile olmaksızın doğrudan Telekomünikasyon İletişim Başkanı’nın (TİB) emriyle internet yayınları durdurulabilecek. Nasıl olacağını anlamanız için bugün radikal.com.tr’de 4 saat logolu herhangi bir haberi tıklamanız yeterli.Teknik detaya girmeyeceğim ama Meclis’ten geçen yeni yasanın iki temel sorunu var. Bir, TİB Başkanı’na yargı kararı gerekmeksizin 4 saat içinde yayın durdurma yetkisi. İki, yine mahkeme kararı gerekmeksizin iki yıllık trafik bilgisi.
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/eyup_can/gorevimiz_tehlike-1177263

SONER YALÇIN
TÜRGEV 5 bin lira ile kuruldu. 2012’de İbni Haldun Üniversitesi kuruluşunda “mal varlığı yeterliliği” koşulu arandığı için, 156 milyon 789 bin 614 liralık mal beyanı gösterdi. Bu mal varlığı artışında, Reza Zarrab’ın kuryesi Ahmet Murat Öziş’in, TÜRGEV’e götürdüğü çantaların ne kadar katkısı var, bilemeyiz. CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, “Royal Protocol” adlı hesaptan TÜRGEV’in Vakıfbank’taki hesabına 26 Nisan 2012’de; 99 milyon 999 bin 90 dolarlık kaynak aktarıldığını söyledi ve söz konusu kullanıcının IBAN numarasını ve hesaptaki hareketliliği belgeleriyle açıkladı.Karşımıza hep aynı isimler ve aynı banka çıkıyor.
Vakıfbank Valide Sultan Şubesi’nde Maksut Serim’in yardımcısı Bilal Karaman, 2004’te Vakıfbank Yönetim Kurulu üyesi ve ardından 22 Haziran 2005’te Vakıfbank Genel Müdürü yapıldı. Sonra ne oldu: İşadamı Ali Ağaoğlu, kredi karşılığında Vakıfbank Genel Müdürü Bilal Karaman’a rüşvet verdi. Bilal Karaman’ın eşinin üzerine alınan 3 dairenin parasının Ağaoğlu’na ait Akdeniz İnşaat ve Eğitim Hizmetleri A.Ş tarafından ödendiği belgelendi. (İst. 20. Asliye Hukuk Mah.) Paraların başında oturanların neler yaptığı açık değil mi?
http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/soner-yalcin/erdoganin-adamlari-458645/

Ekrem Dumanlı
DÖRT İMAMIN SUÇU NEYDİ?
Kaderin cilvesine bakın ki dört büyük mezhep imamının tamamı, devlet zulmüne maruz kaldı. Onlara o zulmü reva görenler, yaban ellerden gelip İslam ülkelerini istila eden ‘küffar’ değildi. Pek çoğu ‘İslam devleti’nin amiri, hatta bazen halifesiydi.
bir âlime zulmeden zalim, genellikle bir âlimi yanına alarak vicdanını serin tutmak ister. Ve maalesef zalimler pek çok defa da aradığı âlimleri (Bediüzzaman buna “ulema-i sû” diyor) bulur, onların fetvası, hatta kimi zaman kışkırtması ile çileli dönemler yaşanır…
http://www.zaman.com.tr/ekrem-dumanli/dort-imamin-sucu-neydi_2200241.html


Mümtazer Türköne
Şimdi devlet kimin elinde?
Yargı, yürütmenin denetimine girince devlet de bütün kuvvetleri ile AK Parti Hükümeti'nin eline geçmiş oluyor.
Yargıçlık teminatı, işlemez hale getirildi. Böylece yargı bağımsızlığı iptal edildi, devlet içindeki üç erk, sandıkta çoğunluğu ele geçiren partinin elinde; kısaca AK Parti, devleti bütünüyle ele geçirmiş oldu. Tabii Cumhurbaşkanı yasaya onay verirse.
HSYK düzenlemesi, sadece yolsuzluk soruşturmalarını engellemek amacıyla sınırlı değil, devleti ele geçirmek adına kritik bir adım. Millî Eğitim Bakanlığı'nda bütün idareci kadroların bir kanun maddesi ile bir anda görevlerine son verilmesi de, devletin fethedilmesi adına kritik aşama olarak yorumlanmalı. imam-hatipler, bir amaç için değil, bu iktidarın kalıcılığına hizmet edeceği için yüceltiliyor. Türkiye'nin en geniş dindar cemaatine savaş açtığına göre, dindarlık bile sadece bir iktidar tutkalından ibaret.
Devleti ele geçirdiler ama meşruiyetini tükettikleri bir devletin artık onlara iktidar sunma gücü kalmadı. Devlet, meşruiyetini yeniden kazanacak; sırtındaki yükten kurtularak.
http://www.zaman.com.tr/mumtazer-turkone/simdi-devlet-kimin-elinde_2200242.html


ŞAhin Alpay
Demokrasi sürekli mücadele ister
“Ukrayna ve Türkiye’de iktidardaki partilerin ve yöneticilerin otoriter eğilimleri nedeniyle demokrasi nefes alma mücadelesi veriyor.” Bugün dünyada demokrasiden otoriterliğe yönelen ülkelerin sayısı artmakta. “Mısır, Tayland, Türkiye ve Ukrayna, üzerinde durulanlardan sadece bazıları.” “Demokrasi arzu edilen rejimdir ama zaferi güven altında değildir. Demokrasi her zaman bir özlemdir ama asla tamamlanmış bir proje değildir. Yaşaması ve başarısı için sürekli mücadele gerekir. Aksi, onu yıkmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürer.”
http://www.zaman.com.tr/sahin-alpay/demokrasi-surekli-mucadele-ister_2200243.html


Abbas Güçlü
Erdoğan, önceliklerinin en başında eğitim olduğunu bir kez daha açıkladı. Yaptıkları yatırımları anlattı. Ama ona rağmen belki de en başarısız oldukları alan eğitim oldu. Çünkü, mehter takımı gibi hep bir ileri, iki geri gittiler...
Özetin özeti: Teknolojiyi sadece kullanan değil üreten haline geldiğimiz gün, gözümüz arkada kalmayacak!..
http://gundem.milliyet.com.tr/basbakan-erdogan-fatih-i/gundem/ydetay/1838293/default.htm


Melih Aşık
RTE şimdi de “Cemaat mensubu ablaları” hedef gösterdi. “Başörtülü bacılarıma saldırdılar” edebiyatı buraya kadarmış!
İçişleri Bakanı “Açız” diyen vatandaşa “Biz şeytan taşlamakla uğraşıyoruz” diyor.
Bilmeyen rüşvet, yolsuzluk ve yoksulluğun
suçlusu şeytan sanacak...
http://gundem.milliyet.com.tr/gazici-liderler-/gundem/ydetay/1838212/default.htm


Murat Yetkin
Erdoğan Modern demokrasilerin temeli olan yargı, yasama, yürütme erklerinin ayrılığını, yürütmeye ayak bağı görüyor, bunu açıkça söylüyordu. ‘Partili cumhurbaşkanı’ formülüyle Çankaya’ya çıktığı zaman AK Parti’yi başkasına, hatta yerine geçecek AK Partili başbakana -ki bu durumda Gül konuşuluyordu- dahi bırakmak istemediğini ifade ediyordu.
Türkiye’yi tek kişi elinden yönetilecek bir parti devletine götürecek bu senaryo alkış da topluyordu. Ama bunları söylediği zaman ortada ne Müslüman Kardeşler ideolojisiyle birlikte gümbür gümbür çöken Arap Baharı vardı, ne Türkiye’deki siyasi rüzgârlar AK Parti’nin iç ittifaklarını sarsmaya başlamıştı ne de Türk ekononomisi ABD Merkez Bankası’ndan esen kur rüzgârlarıyla sarsılıyordu.
İşte Gezi protestoları tam bu sırada beklenmeyen bir misafir gibi Türk siyasetine girdi.
Erdoğan, Gezi protestolarındaki tutumuyla liberal ve demokrat desteğinin çoğunu kaybetti ama kendi tabanını Kenan Evren’vari bir “Ben gidersem eski günler gelir” söylemiyle kemikleştirmeyi bildi.
Ya da Erdoğan, tıpkı Brüksel’de AB yönetimine “Siz bu İslamcıların nasıl sinsi örgütlendiğini bilmezsiniz” türünden izahatı gibi, şapkasından son anda kimsenin ummadığı bir tavşan çıkarma ustalığını gösterir mi?
Ve böyle bir durumda Gül’ün şu anda yüksek görünen yeniden seçilme şansı da etkilenir mi?
Özetle evet, Erdoğan’ın kâğıt üzerinde hâlâ Çankaya şansı var ama zorladıkça risk artıyor. Üstelik önüne gönderdiği her tartışmalı yasada Gül’ün seçilmesini de tehlikeye atabilecek sınıra yaklaşıyor.
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/murat_yetkin/erdoganin_cankaya_sansi_kaldi_mi-1177267


İhsan Dağı
Demokrasi ve ‘vatana ihanet’
HSYK Yasası’yla yargı yürütmeye bağlandı. İnternet düzenlemesiyle ifade özgürlüğü bir bürokratın, daha doğrusu onu atayanın isteğine terk edilmiş durumda.
Dahası insanların özel hayatları, tercihleri devlet tarafından fişleniyor. Her türlü sosyal muhalefeti sindirmeye çalışan bir mekanizma kurulmuş..
Yeniden hatırlatalım; yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrımı ve temel hak ve özgürlükler askıya alındığında geriye demokrasi kalmaz.
İç barışını kurmuş, meşruiyeti yüksek, topluma hesap veren bir rejim bölgesel ve küresel düzlemde de tehdit değil güvenlik ve barış üretir.
genel seçimlerde ağır bir yenilgiye uğradığınızı da birkaç dakika için hayal edin. Bu getirdiğiniz HSYK düzeninde, iktidarda başkaları varken, mahkeme önüne çıkacak olsanız ne hissederdiniz?”
Demokrasiyi tahrip edenler ulusal güvenliği, ülkesel bütünlüğü ve toplumsal barışı da riske atıyorlar.
Demokrasi diyene ‘vatan haini’ demek yerine demokrasiyle vatanı selamete çıkarabileceğinizi anlamıyor musunuz?
http://www.zaman.com.tr/ihsan-dagi/demokrasi-ve-vatana-ihanet_2200245.html


Mehmet Tezkan
Abdullah Gül İki yasayı da onaylarsa bu kez muhalefetin, sosyal medyanın hedefi haline gelir.. İmajı yıpranır..
Sansüre izin veren, yargının yürütmeye bağlanmasına izin veren, geçit veren Cumhurbaşkanı konumuna düşer..
İyi bi durum olmaz.
http://gundem.milliyet.com.tr/ben-nerden-bileyim-ki-/gundem/ydetay/1838222/default.htm


Ergun Babahan
HSYK değişikliği yetmez rüşveti de suç olmaktan çıkarmanız gerekiyor!
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na getirilen yeni düzenleme yolsuzluk, hırsızlık, arsızlık dosyalarında adı geçen isimlerin soruşturulmasını engelleyecek, başlamış olan soruşturmaların kapatılmasını sağlayacak;12 Eylül referandumunda ‘‘Yetmez ama evet’’ denilerek sağlanan kısıtlı yargı bağımsızlığı, AKP’nin Meclis darbesiyle rafa kaldırıldı ve 12 Eylül askeri rejiminin modeline dönüldü.
Vardığımız nokta, gitti Kenan Evren, geldi Recep Tayyip Erdoğan şeklinde özetlenebilir.
Geleneksel merkez sağ seçmen kesiminin AKP’yi terk etmeye başlaması, yüzde 50 oy oranını iktidar partisi için bir hayal haline getirecek. Yüzde 50 çizgisinden uzaklaşılan her oran Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkma hayalinin suya düşmesi anlamına gelecektir.
KP, Kürt meselesinin çözümünde aylardır ipe un seriyor. Kendi çıkarına geldiği için HSYK’yı bir gecede değiştiren iktidar, hala yerel yönetimlerde reform planı sunarak Kürtleri oyalayacağını sanıyor.
Artık Kürtler’in de gördüğü bir gerçek var; hırsızlığa-yolsuzluğa bulaşmış iktidarlar reform yapamaz, barışı kuramaz. Çünkü sadece kendini korumaya, kurtarmaya çalışır.
Sonuç, AKP’nin önce patinaj yapacağı, ardından hızlı bir gerileme dönemine gireceğidir.
http://t24.com.tr/yazi/hsyk-degisikligi-yetmez-rusveti-de-suc-olmaktan-cikarmaniz-gerekiyor/8574


Ahmet Takan
Her gelene “geç” demeyin!..
Kapınızı çalabilirler!.. Hacı teyze ile Hacı baba gelebilir.. Televizyon gelebilir..
Buzdolabı gelebilir.. Çamaşır makinesi gelebilir.. Pirinç, un, makarna, patates, soğan gelebilir.. Gecekondu inşaat malzemeleri gelebilir..
Tapu gelebilir.. Tam altın, çeyrek altın gelebilir.. Ayakkabı kutucuğu gelebilir.. İşe alındınız belgesi gelebilir.. Cennetten tapu gelebilir..
Akil adam gelebilir.. Cemil İpekçi gelebilir.. Barzani gelebilir.. Abdullah Öcalan gelebilir..
Onlara; “Biz, halimizden memnunuz. Biz, ülkemizde olanları görüyoruz” diyin!..
Siz siz olun, Sayın Başbakan’ın “kapınızı çalabilirler” uyarısını çok çok dikkate alın.
Zahmet olmazsa!..Gelenlere bir de; “Çüüş! Burası yol geçen hanı mı?” da diyiverin!..
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/her-gelene-gec-demeyin-29821yy.htm


CÜNEYT ÖZDEMİR
Yalan, hiçbir zaman bu kadar meşruluk kazanmamıştı bu topraklarda. Hukuk hiçbir zaman böylesine rafa kaldırılmamıştı. Bugün statlarda sokaklara Gezi olaylarında öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın adının avaz avaz bağırılması rastlantı değil. Söyleyin bana hangi sesi kısarak, hangi karatmayı uygulayarak, hangi göz korkutmayla hangi TİB’le, hangi RTÜK’le, hangi torba yasayla susturabilirler. AK Parti iktidarında ihale ve imar kanunları 160 kez değişmiş. Yahu yüz atmış kez değişen bir hukukun nesine güveneceksiniz?
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/cuneyt_ozdemir/sonbahar-1177265

TAHA AKYOL
CHP Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak HSYK kanununun “yok sayılması”nı isteyecek; Anayasa Mahkemesi de reddedecektir. Anayasa Mahkemesi önüne gelen kanunlar hakkında ya “iptal” ya da “iptal talebinin reddi” kararı verebilir. “Yok hükmünde” kararı veremez. Adalet Bakanı’na son kanunla verilen yeni bir yetki de daire üyelerini değiştirebilmektir ayrıca HSYK’daki Teftiş Kurulu’nun Bakan’a bağlanacak.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25831907.asp

NAZLI ILICAK
Yapılan kamuoyu araştırmalarında, Cumhurbaşkanlığı'na tekrar aday olursa, en yüksek oyu alacağı görülüyor. İnternetle ilgili yasa tasarısında, bazı düzeltmeler gerçekleşse dahi, sakıncalar sürüyor. Cumhurbaşkanı onay verir vermez, bütün tetkik hâkimleri ve müfettişlerin görevi sona erecek. Adalet Bakanı'nın kurul içindeki ağırlığı ve söz hakkı önemli ölçüde artıyor. Bakan, dairelerin üyelerini değiştirebilecek. Teftiş Kurulu Başkanı'nı, sayısı 2'den 3'e çıkan başkan yardımcılarını ve sayısı 4'ten 5'e çıkan genel sekreter yardımcılarını bakan atayacak.
http://www.bugun.com.tr/cumhurbaskaninin-sinavi-yazisi-979020

HASAN CEMAL
Bu memlekette öylesine bir yargı düzeni oluşturuluyor ki, her şey son tahlilde Başbakan’la Adalet Bakanı’nın iki dudağının arasına bırakılıyor. Taha Akyol Meclisten geçen HSYK Kanunu hakkında: 'İhtilal dönemlerinde bile görülmemiş tasfiye' diyor. HSYK Üyesi Prof. Dr. Bülent Çiçekli “Bu yasa onaylanırsa, hukuk devletine elveda…” diyor. Başbakan Erdoğan yine Alo Fatih Hattı’nı kullanarak, Mustafa Sarıgül haberlerini engelliyor.
http://t24.com.tr/yazi/gul-erdoganin-tek-adamlik-seruvenine-dur-diyebilecek-mi/8569

MEHMET YILMAZ
Kabataş’ta cinsel ve fiziksel saldırıya uğradığını söyleyen kadının bir halüsinasyon görmüş olabileceğini düşündüm. Başbakan gerçekten insani hassasiyetlere sahip birisi gibi davranabilseydi, Gezi protestoları sırasında öldürülen gencecik insanları da kendisine dert edinirdi. Polis tekmeleriyle bebeğini düşüren genç kadının çektiği acıyı da paylaşırdı.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25831894.asp

ESER KARAKAŞ
Anayasayı bir kez daha değiştirmenin zorluğu görüldü, AK Parti Anayasanın öngördüğü yasayı TBMM’ye getirdi ve geçirdi. Tüm bu kavgalar, kırılan burunlar, parmaklar, akan kanlar, Köşk, Anayasa Mahkemesi, hepsi ne için? bizim yargıçların ürettiği kararların yaklaşık yüzde doksanının AİHM’den döndüğü gerçeği ortada iken biz ciddi ciddi HSYK’yı yani AB standartlarında hakim niteliği pek taşımayan insanların nasıl tayin edileceklerini tartışıyoruz.
http://haber.stargazete.com/yazar/birakin-hsykyi-falan-da-buraya-bakin/yazi-844735

GÜLTEKİN AVCI
Belli ki artık 'Kürdistan'a iki var. Birinci süreç yerel seçimler. İkinci ve nihai süreç ise milletvekili seçimlerine kadarki süreç. BDP-PKK cephesince yerel seçimler, bağımsız "Kuzey Kürdistan"ın referandumu olacak. Kuzey Suriye'de 15-20 şehirde daha yeni özerkliklerin ilan edilmesi söz konusu. Kuzey Suriye'de PKK/PYD'nin ilan ettiği özerk yönetimle, Kandil de Şemdinli (Hakkâri) üzerinden bu özerk yönetime bağlanmış durumda. Kuzey Suriye'deki özerk kantonların, 30 Mart yerel seçimlerinden sonra Türkiye'de ilan edilecek veya ilana gerek duyulmadan fiilen hayata geçirilecek özerk şehirlere bağlanması planlanmıştır.
http://www.bugun.com.tr/pkknin-ozerk-sehirleri-kapida-yazisi-979011

KORAY ÇALIŞKAN
HSYK yasası Meclis’ten geçti. Demokrasi yası tutabiliriz. “Benim bebişlerime beyefendi isim verdi” diyenlerin, bir telefonla muhalafet partisi liderini sansürleyen gazete ve haber kanalı yöneticilerinin işini hâlâ güçlenerek koruduğu bir Türkiye’de yaşıyoruz. AK Parti neredeyse herkesle kavgalı. CHP, MHP, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, TÜSİAD, Hizmet, başka cemaatler...Hâkim ve savcı atamaları ve soruşturulmaları konusunda en yüksek ve tanımı gereği bağımsız olması gereken kurum, resmen Adalet Bakanlığı’na bağlandı. Memleketin frenleri boşalmak üzere.
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/koray_caliskan/siyasetin_frenleri_bosalmak_uzere-1177266

ABDÜLHAMİT BİLİCİ
Demokrasi ve hukuku fiilen askıya alırken, bunu demokrasi mücadelesi gibi göstermek; haklarında bir soruşturma bile olmayan insanları suçlu ilan etmek aslında birer illüzyon örneği. Hizmet’i topluma olduğunun tersi biçimde gösterme illüzyonuna, özellikle 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan sonra Başbakan Erdoğan ve AK Parti’yi yöneten dar oligarşik kadronun katılması manidar. Hizmet’e bakış, Afganistan ve Pakistan gibi kardeş İslam ülkelerinde olumlu olduğu gibi Batı’da da farklı değil.
http://www.zaman.com.tr/abdulhamit-bilici/propagandaniz-ters-tepiyor_2200304.html

BÜLENT KORUCU
Hakaret koleksiyonlarına her gün yeni nadide parçalar ekliyorlar. Hizmet Camiası’nda kulp takmadıkları kimse bırakmadılar. Türkçe Olimpiyatları’na katılan çocuklara sıra gelmesi an meselesi. “Bakmayın öyle saf durduklarına paralel örgütün dünya çapında elemanları” demelerine az kaldı. bugün yaşadığımız ‘neo-28 Şubat’ sürecinde yeni bir kasetçilik şekli türedi. Klasik 28 Şubatçılar, mevcut kasetlerden kes-yapıştır usulüyle çalışıyordu; neo-28 Şubatçılar hayalî kaset üretiyor.
http://www.zaman.com.tr/bulent-korucu/neo-28-subatcilar_2200244.html

YÜKSEL TAŞKIN
“Sabretmek, vazgeçmek, yoldan çıkmamak” gibi vurgular, “iktidar firavunların, iman benim olsun” tavrını yansıtıyordu. Güçlenmesine imkân tanıyan düzenin temellerini sorgulayan, toptan değiştirmek isteyen İslamcılık, artık ona modası geçmiş görünüyor. Gülen, cemaate büyüsünü veren, onları arındıran kişidir ama bu zorlu, sancılı işi, kendisinden başka ve sonra kimin yerine getirebileceği şüphelidir...Artık mağdur olmayanların, hâlen mağduriyet İslamcılığına başvurmaları, bolluk toplumuna özgü muktedir İslamcılığın dilinin henüz inşa edilemediğini de gösteriyor.
http://www.taraf.com.tr/yuksel-taskin/makale-bolluk-toplumunda-islamcilik.htm