NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io

İstanbul'a taşınmasının 3.senesiydi. Mezun olalı 5 sene olmuş, birkac ay sonra hala çalışmakta olduğu şirkette işe başlamıştı. Şans işte.

İşi oldukca renkli denebilecek bir işti. Başladığında apartman apartman broşür dağıtıyordu, sonra kapı kapı ürün dağıtmaya başladı. Sırtında çanta gün boyu yollardaydı. O günlerden birinde soluklanmak için parkta oturuyordu. Parkın köşesinde yarım asırlık çam ağaçlarının gölgesiyle kaplanmış bir bank seçti kendine. Saatlerdir yollardaydı, sırtındaki çantayı yere koyduğunda ayaklarının ne kadar ağrıdığını fark etti. Belinden gelen ufak çıtırdamalar eşliğinde doğruldu ve çantasından o günkü yemeğini çıkardı. İlk ısırıktan sonra başını kaldırıp gökyüzüne baktı, çeşitli şekillerdeki bulutların hızlı hareketi onu mutlu etmişti. Derin bir nefes alıp yuttu lokmasını. Başını indirdiğinde O'nunla göz göze geldi. Utandı bir an, elinin tersiyle ağzını sildi. İçinde uzun zamandır duymadığı, hatta varlığını unuttuğu bir heyecan hissetti. O'na bakmamaya calışarak hızlıca bitirdi yemeğini. Banktan kalkarken O'nun gözünü ayırmadan bir şey diyecekmişçesine baktığını farketti. Tekrar utandı ve parktan ayrıldı.

Gel zaman git zaman yine bir 'öğle molası'nda yemeğini yediği vakit kendisine bakan gozleri fark etti. O'ydu. Yemeğini bitirdi ve bir sigara yaktı. Parkta koşan çocukları izlerken bir ses duydu: "Naber?"

Duraksadı, "iyiyim, senden?" dedi. Tanışma hikayeleri buydu. Öğrendi ki kendisi gibi yeni mezundu O da. Gözleri açık kahverengi, saçları güneşte parlayan kumral, uzun boylu bir kızdı O. Akşamları buluşmaya başladılar, 3 ay sonra çıkmaya başlamışlardı artık.

O'nu tanıdıkça daha çok sevdi, her sabah gülerek başlıyordu güne artık. Ne yaparsa yapsın mutluydu, aklında sürekli O vardı. Yatmadan önce evlilik hayalleri kuruyor, ahşap pencereleri olmasını istediği yuvalarına neler alsalar, çocuklara ne isim verseler onu düşünüyordu.

Sene sonuna doğru ilişkilerindeki reklam arasına yaklaşıyorlardı. Askere gitmesi gerekiyordu, Doğu Anadolu'da bir dağ karakoluna gidecekti. Sadece 6 ay dişini sıkacak sonra her şey kaldığı yerden devam edecekti. Otobüsünün kalkacağı akşam O'nunla buluştu. Buluşmada gözlerinin içi sapsarı, elmacık kemikleri çökmüş, yüzünde ufak morluklar olan bir çocuk da vardı. O'nun tek küçük kardeşiydi bu çocuk. Öğrendiğine göre doğduğundan beri hasta olan bu küçük kardeş sürekli tedavi olmak zorundaydı ve oldukça masraflıydı. İçi burkuldu bunu öğrenince. Sıktı dişini, kendine söz verdi. Bu küçük kardeşe elinden gelen tüm yardımı yapacaktı. Ne de olsa kendinden, her şeyden çok sevdiği kadının kardeşiydi bu çocuk.

Ayrılık vakti yaklaşırken gözleri buğulandı. Sevdiğine sıkı sıkı sarıldı, öptü. Kokusunu derince içine çekti, uzaktayken dayanabilmesi için buna ihtiyacı vardı.

Otobüsünün kalkmasına 1 saat kala evine döndü, valizini aldı ve ailesiyle vedalaştı. 3 kardeştiler, en sevdiği kardeşi en küçük olandı. 7 yaşındaki delikanlıyı havaya kaldırıp öptü alnından. Anne ve babasına sarılıp çıktı evden. Otogara varınca kulağına davul zurna sesleri geldi. O dönemki askerlerin uğurlanış sesleriydi bunlar. Valizini teslim edip koltuğuna oturdu. Yanına oturan genç 3 numara saç traşı ve gözlerindeki hafif donukluk ile belli ki askere gidiyordu. Tanıştılar hemen Murat'la.

2 ay sonra karakolda yaptığı işlere alışmış, gün saymaya başlamıştı. Tahsilli olduğundan karakoldaki bilgisayara bakacak adam seçilmişti. Günün bir kısmı masada, kalan kısmında ise arazideydi. Atış talimi yapılan bir gün komutanın dikkatini çekmişti. Askere gidene kadar eline sadece 1 kere silah almış olmasına rağmen oldukça isabetli atışlar yapıyordu. Komutan bu yeteneğini fark edince eline bir tüfek vermiş, masa başında olmadığı zamanki görevinin keskin nişancı olarak geçeceğini söylemişti.

Havalar ısınmaya başladığında karakoldaki hareketlilik arttı. Uzak noktalardan karakola taciz ateşi açılıyordu hemen her gün. Arazide tarama yaptıkları bir öğle vakti pusuya düştüler. Vadinin tam ortasındaydılar ve iki taraftaki tepelerden kurşun yağıyordu. Herkes kendine bir pozisyon seçti, karşılık vermeye başladılar. Sayıca azdılar, yarım saat boyunca çatıştılar. Tepelerden gelen silah sesleri susmaya başlarken komutan karakola dönüş emri verdi. 8 arkadaşı yerde yatıyordu, kendine en yakın olanını omzuna aldı ve yürümeye başladı. Karakola vardıklarında kimseden ses çıkmıyordu. Ne yapacağını bilemedi, elini üniformasının sol üst cebine attı. Sevdiğinin resmi vardı ufak deri cüzdanında. O güne kadar sadece 2 kez telefonla konuşabilmişlerdi ama her gün o resme bakmadan yatmıyordu. Elini cepte gezdirdi birkaç kez. Cüzdan yoktu. Düşündü. Vadide bırakmış olmalıydı.

Komutana bir şey demeden dışarı çıktı, nöbetteki arkadaşına durumu anlattı. Arkadaşı çatışmanın şokunu atlatamamıştı daha, tek kelime edemedi. Hemen bir çakmak alıp vadiye doğru koşmaya başladı. Dolunay vardı o gece, hiç zorluk çekmeden vadinin ortasına gitti. Hafif kanla karışık ağır bir yanık kokusu kaplamıştı etrafı. Çakmağını çakıp dolaşmaya başladı. Sırtladığı arkadaşını yerden kaldırmak için eğildiğinde düşürmüş olmalıydı cüzdanını. Birkaç turdan sonra gözü hafif sivri kayayı fark etti, burada sırtlamıştı arkadaşını. Çömeldi elini toprakta sürümeye başladı. Buldu sonunda. Çıkardı içinden resmi, çakmağın ateşiyle sevdiğinin yüzündeki en küçük noktaya kadar doya doya baktı. Öptü resmi, cüzdanına koydu. Elini tekrar gömlek cebine atıyordu ki vadide yankılanan patlama sesiyle elinde bir yanma hissetti. İnanılmaz bir acı vardı, elini havaya kaldırdığında 2 parmağının artık olmadığını fark etti. Kemerindeki silahı çıkardı, iki eliyle silahı sesin geldiği yere doğrultup ateş etmeye başladı. Şarjörü boşalttıktan sonra karakola koşmaya başladı. Dakikalar içinde karakola sağ salim vardığında herkesin sinirli gözlerle ona baktığını gördü. Komutanın ağzını açmasıyla yere yığıldı, kan kaybı ve şokun etkisiyle bayılmıştı.

Gözlerini açtığında tam bir buçuk gün geçmişti. Yaralandığı eli sargılar içindeydi. Üst ranza komşusu "günaydın" dedi, "sevdiğin arıyor seni". İçi kıpır kıpır oldu, sevdiceği bir şekilde yaralandığını öğrenmiş olmalıydı. O'nun sesi acılarını unutturabilirdi.

Telefonu eline alır almaz teşekkür etti. Neden teşekkür ettiğini anlamadığını söyledi sevdiceği. Haberi yokmuş demek ki. Önemli değil diye düşündü. "Aradığın için" dedi. Sevdiceğinin ağlamaklı ses tonundan bir sorun olduğunu anladı. Öğrendiğine göre hasta kardeşin durumu ağırlaşmış, tedavisi için gerekli ilaçları alamazlarsa hayatı son bulacakmış. "Ne kadar gerekliyse vereceğim, sana da kardeşine de bir şey olmasına izin vermem" dedi. Sevdiğinden aldığı cevap "Teşekkürler kapatmam lazım şimdi" oldu. 5 dakika sonra bir telefon daha geldi, bu sefer arayan ailesiydi. Olayı öğrenmişler, nasıl olduğunu merak etmekten uyuyamamışlar. "İyiyim, iyiyim, sıkıntı yok. Siz nasılsınız?" dedi. Öğrendi ki en küçük kardeşine böbrek yetmezliği teşhisi konmuş, her hafta diyalize gidiyormuş ufaklık. Masraflıymış bu durum ve anne babasının aldığı maaşın neredeyse tamamı buna gidiyormuş. "Tamam, bir şeyler göndereceğim, kendinize iyi bakın" dedikten sonra telefonu kapattı.

Yıllarca boğazından, keyfinden kısmış kenara bir miktar para koymuştu. Çalışırken kenara koyduğu para ve askerlik maaşı ile ufak bir ev alacak parası vardı toplamda. Ne yapması gerektiğini düşündü, sevdiğinin kardeşi hayati tehlike içindeydi. Önceliği o olmalıydı ne de olsa askerden döndükten sonra kendi kardeşine bakabilirdi. Tekrar telefonu eline alıp sevdiğiyle tanıştırdığı tek arkadaşını -ki zaten tek arkadaşı vardı bu hayatta- aradı. Durumu anlattı. Banka kartlarını bu adama teslim etmişti askerden önce. Aynı gün arkadaşı 25 yılda biriktirdiği tüm parayı çekip sevdiğine teslim etti. Parayı teslim ederken üzüntüyle hasta kardeşi sordu. Sevdiğinin dediğine göre evde değilmiş, hastanede yatıyormuş günlerdir.

1 hafta kadar sonra karakola 20 kişilik er grubu geldi. Çatışmalar devam ederken destek kuvvet ihtiyacı duyulmuş, en yakın karakoldan desteğe karşılık gelmiş. Şansa bak, Murat da bu grupla gelen erlerden biriydi.

Askerliğinin bitimine 1 hafta kala arazideyken tekrar bir çatışma ortasında kaldı. Çatıştıkları grup oldukça kalabalıktı, mermi ve roket yağıyordu. Arkadaşları birer birer yere yığılıyordu. Görünüşe göre karşı tepede bir tane keskin nişancı vardı. Komutan yaralanmış yerde yatıyordu. Tepedeki keskin nişancıyı işaret etti. O yok edilmezse vadide şehit olacaktı herkes. Kalan 9 kişiden biri Murat'tı. Koşarak yanına geldi, eğilerek "senin bekleyenin var, benim sevdiğim yüzüme bakmıyor bile" dedi. "Yapılacak tek şey var, karşıdaki adamı indireceksin". Sarıldı Murat. Kollarından tutup ayağa kaldırdı sarılır vaziyette. Ne yapacağını anlamadı, tüfeği elindeyken Murat'ın bir anlık sarsıldığını fark etti. Keskin nişancı vurmuştu. O zaman Murat'ın kendini feda ettiğini anladı. Gözleri yaşlı tüfeği doğrulttu, Murat'ın omzuna koyup karşıdaki kansıza doğrulttu. Murat bir kez daha sarsıldı ve tetiğe bastı. Vurmuştu.

Askerden döndüğü gün içinde büyük bir heyecan vardı yaşadıklarının ağzında bıraktığı acı tada rağmen. Evinin kapısını çaldı. Kapı açıldı, evde çıt çıkmıyordu. Beklediği bayram havası yoktu. Koltuğa oturdu. Öğrendi ki en küçük kardeşi gerekli tedaviyi görememiş, böbreklerinden biri alınmış. Ameliyat sırasında iğne kaymış, belden altı tutmuyormuş artık. Paramparça oldu. Evden çıktı, bir sigara yaktı, iliklerine işleyecekmişçesine içine çekti. Telefonunu eline aldı, o an en çok ihtiyaç duyduğu kişiyi aradı, O'nu. Aradığı numara artık kullanılmıyordu. Şaşırdı, kadını numarasını değiştirmiş olmalıydı. Can dostunu buldu, sevdiğinin numarası onda olmalıydı. Parayı teslim ederken yeni numarasını da öğrenmişti muhtemelen. Sanki arkadaşına da sabah evde bulduğu isli, iç burkan havanın kırıntıları bulaşmıştı. İlk duyduğu şey "Kardeşim." oldu, sıkı bir sarılmanın sonrasında. "Çok üzgünüm."

Gitmişti O. Neden, nasıl bilmiyordu. Belki de hasta kardeşinin tedavisi için başka bir şehre gitmeleri gerekiyordu ve oradaydılar. Döneceklerdi bir gün, hepsi çok mutlu olacaktı. Sonra evleneceklerdi, her şeye baştan başlayıp istedikleri gibi bir ev dizeceklerdi.

Sonraki 1 sene boyunca sevdiğinden haber alamadı. Sene sonuna doğru çalıştığı şirket onu İstanbul'daki call center merkezlerine göndermeye karar verdi. Ne de olsa 2 parmağı yoktu artık, onun için en uygun iş masa başı çalışacağı bir işti.

Ayrılık günü eve dönerken tatlıcıdan 1 kilo ekmek kadayıfı aldı. Bol kaymaklı. En küçük kardeşi bu tatlıya bayılırdı. Yıllarını geçirdiği sokağa girerken köşe başında mendil satan bir çocuk gözüne çarptı. Böyle çocuklar içini burkardı, hayaller kurar, o akşam o çocukları bekleyen güzel bir yemek masası, anne baba sevgisi var mıdır diye düşünürdü. Cebinde ne kadar bozukluk varsa uzatır, karşılık olarak mendil almayıp en sıcak gülümsemini verirdi. Cebinde kalan bozuklukları köşe başındaki küçüğe vermek için yürümeye başladı. Çocuğa yaklaştıkça içinde bir batma hissi oluştu. Çocukla göz göze gelince ikisinin de yüzleri bembeyaz olmuştu. "Abi özür dilerim" dedi çocuk. "O abla onun kardeşi olduğunu söylersem döner alacağını söyledi bana."

Hiç bir şey hissetmedi, kulakları çınlıyordu. Cebindeki paraları koydu kenara, eve döndü. Evde konuşamadı, şekerinin düştüğünü söyleyip sorulan soruları geçiştirdi. Evden ayrılırken öptü küçük kardeşini alnından. Kollarından tutup tekerlekti sandalyeden havaya kaldırdı askere giderken yaptığı gibi. Tekrar öptü, sarıldı. Gözü nemli, kardeşinin duymacağı şekilde fısıldadı: "Özür dilerim kardeşim."

İstanbul tam da beklediği gibiydi. Sürekli bir yere yetişmeye çalışan, koşmakta olan insanlar, yakından bakınca karmaşa gibi gözüken ama biraz uzaklaştığında bütün bunların bir makinenin dişleri gibi gözüken bir düzen.

Alışmakta zorlandı, tek başına yemek yapmayı öğrendi. Zaman zaman yaşadıkları aklına geliyor, yalnızlığı içini parçalıyordu. Böyle anlarda dibine kadar çaresizlik hissediyor, alkol almaktan başka bir çözüm yolu bulamıyordu. Ara ara bir zamanlar sevdiği kız rüyalarına giriyor, uyanıp tekrar uyuyamıyordu. Çok kez hayatına son vermeyi düşündü, sona yaklaştı ama eli hep bir şekilde geriye gitti. Mücadele etmeyi bırakmamalıydı.

3 sene böyle geçti. İşte yükseldi, günün yarısı call center'da çalışıyor, kalan yarısı telefonda aldığı özel siparişleri teslim ediyordu. Bir gün telefon çaldı. Telefonda duyduğu erkek sesi çok tanıdık geldi, sanki içinde olduğunu unuttuğu yumuşacık bir noktaya dokunuyordu bu ses. Siparişi alıp telefonu kapadı. Bir an İstanbul'a gelmeden önce vedalaşmak için bulamadığı, yıllardır ulaşamadığı can dostunun sesine benzetti. Can dostunun ne kadar da burnunda tüttüğünü fark etti. Dışarı bakıp bir sigara yaktı. Öğleden sonra özel siparişleri teslim etmeye çıktı. Son gideceği adres içinde özlem uyandıran sesin sahibiydi.

Adresteki ev müstakil, çimle kaplı renkli çiçeklerle çevrili bir bahçeye sahipti. Evin ahşap pencereleri gözüne çarptı. Uzun uzun baktı onlara. Kapıyı çaldı. Kapıyı küçücük kumral bir kız açtı. Konuşamıyordu ama yürümenin, ortalığı karıştırmanın heyecanıyla cıvıl cıvıl yaşadığı mutluluk yüzünden okunuyordu. "Bak gene kapıyı açmış" diye bir erkek sesi duydu. Bu tanıdık sesin sahibi olmalıydı. Adam kapıya geldi, bir sessizlik oldu. Ne hissedeceğini bilemeden minik bir tebessümle beklerken "Kimmiş gelen?" diye bir kadın sesi duydu. Sesi duyunca tüm vücudundaki tüyler diken diken oldu. Sesin sahibi kadınla göz göze geldi. O'ydu.









     
 
what is notes.io
 

Notes is a web-based application for online taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000+ notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 14 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.