NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io

Bir araştırmacı der ki;

Ermeniler tarihin hiçbir döneminde
gerçek anlamda bağımsız bir siyasî teşkilâtlanmaya sahip olamamışlardır... Bu
sebeple Ermeniler sürekli olarak başka devletlerin himayesinde yaşamış bir
topluluk olarak değerlendirilebilir. Başka toplumlarla olan beraberliklerinde de
azınlık olmaktan kurtulamamışlardır. Hal böyle olduğu halde, Osmanlının mevcut
çöküş durumundan iyice cesaretlenen ve başta Rusya olmak üzere, Osmanlı
Devleti üzerinde birtakım emelleri olan dış güçlerin tahrik ettiği Ermeniler Doğu
ve Güneydoğu Anadolu'da bağımsız bir Ermeni devleti kurma hayaliyle,
kendilerini Bizans'ın asimilasyonundan kurtarıp, kültürlerini, dinlerini
korumalarını, kısaca, bugün Ermeni toplumu ismi altındaki varlıklarını borçlu
oldukları Türk Milleti'ne ve Devleti'ne karşı haince ve gaddarca hareketlerini
artırmışlardır.

“Batılı devletlerin kendilerini maşa olarak kullandıklarını anlamamışlardır.”



Ermeni meselesi hakkındaki bu ödevime başlamadan önce Ermenilerin kökeni ve Osmanlı İmparatorluğundaki yeri hakkında bilgi vermek istiyorum.

Ermenilerin kökeni hakkında Ermeni tarihçiler arasında dahi bir birlik yoktur. Bu
konuda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bir menkıbeye göre Ermeniler Nuh'un torunu
olan Hayk'tan gelmektedirler. Bu görüş sahipleri Nuh'un gemisi Ağrı dağı'na
oturduğundan Ermenilerin ana yurdunun DoğuAnadolu Bölgesi olduğunu iddia ederler.
Bir kısım tarihçiler Ermenilerin kökenini Urartular'a dayandırırken bir kısmı Ermenilerin
bir turan ırkı olduğunu iddia etmektedirler. Bir kısım tarihçiler ise. Ermenilerin Balkan
kökenli ve Trak-Prig soyuna ait olduklarını söylerler.
Doğu Anadolu'daki birtakım vilayetlerimizi içine alan ve Ermenistan denilen
bölgenin bu ismi nereden aldığı bilinmemektedir. Yalnız bilinen birşey vardır ki bu da,
bu bölgenin Ermenistan olarak adlandınlmasının nedeni, üzerinde Ermenilerin yaşaması
değildir. Ermeniler kendilerini "Hayk" diye isimlendirir ve ülkelerine "Haystan" derken,
onların yaşadılı topraklara neden Ermenistan deniimiş olduğu hakkında kaynaklarda
belgelenmiş bir kayıt yoktur.
Bugün Ermeni denilen topluluğun M.Ö.IV. yüzyıldan beri bu bölgede yaşadıkları
sanılmaktadır. Bunlar birbirlerine vatan hissi ile delil, gelenekleriyle, konuştukları dille
ve dinleriyle bağlıdırlar.

İki toplumun birlikte yasamlarında sorun yokken, nasıl olmustur da 19.yy.da
birliktelikleri bozulmustur? Fransız ihtilalinin azınlıkların bagımsızlık düsüncelerine
etkisi ve bölgeden çıkar saglamak pesinde olan ingiltere ve Rusya’nın olayların
baslamasına ve bugünkü boyutlara gelmesine olan katkıları arastırılmıstır.
Ermenilerin , o dönemdeki düşüncelerden etkilenerek , kendi bagımsız
devletlerini kurma düsüncesiyle , Osmanlı Devleti’nin zayıflamasını fırsat bilerek dıs
güçlerle birlikte hareket etmeleri neticesinde , zaruri olarak 1.Dünya savası sırasında
tehcir olayının gerçeklesmis olması kaçınılmaz olmustur.

Tehcir ; Osmanlı’nın daha önce birlikte yasadıgı , acılarını ve mutluluklarını
birlikte paylastıgı kendisinin bir parçası olarak gördügü baska bir toplulugunun
ihanetine ugramıs olması sonucu , tamamen cephe hattının ve gerisinin emniyetini
saglamak maksadıyla bir güvenlik tedbiri olarak basvurulan yöntem olmustur.
1.Dünya savası’nın zorlu sartlarında gerçeklestirilen tehcir olayı sonucu ,
oturdukları yerlerden Osmanlı Devleti tarafından , yine Osmanlı Devleti içerisinde
daha az tehlike arz eden baska bölgelere yerlestirilen Ermenilerin ; Savas sartları
içerisinde , kıt imkanlar ve salgın hastalıklar sonucu vermis oldukları zayiatların ,
bugün soykırım sayılması ne kadar mantıklı bir yaklasım olarak degerlendirilebilir?




Ermeniler Osmanlı imparatorluğu'nda genellikle ticaret ve sanatla uğaşmışlardı.
Dini konularda Babı Ali'ye karşı sorumlu olan patrike bağlıydılar. Enneniler devlet hizmetlerinin her kademesinde görev almaktaydılar.
1839 yılında Gülhane Hattı Hümayunu ite tüm Osmanlı halkına Müslüman
Hristiyan ayırımı yapılmaksızın tam bir eşitlik içerinsinde mal, can ve namus güvenIiğii
sağlanmıştı.
19 Yüzyılın sonlarında yabancı yazarlara göre Osmanlı imparatorluğunda
1.300.000 - 1.500.000 Ermeni yaşamaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu kaynaklarına göre
ise 1.160.000 Ermeni yaşamaktaydı. Ermeni kaynaklarda nufus daha fazIa
gösterilmektedir. Bunun amacı özeIlikle doğu illerimizde Erneni nufusunu müslüman
Türk nufusundan daha çok olduğunu göstermek suretiyle buralarda bağımsızlık elde
etmekti.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başlarında
Osmanlı İmparaıorluğu topraklannda yaşayan Ermeniler, toplam nufusun ancak %13'ünü
oluşturmaktaydı ve hiçbir zaman, hiçbir bölgede çoğunluğu oluşturamamışlardır.


Bu bilgilerin devamında Ermeni Olaylarının sebeplerini ve tehcire kadar olan süreci iki ana başlık altında inceleyeceğiz.



A. ERMENİ MESELESİNİN SEBEPLERİ

Asırlardır Osmanlı Devleti'nin yönetimi altında yasayan Ermeniler
imparatorluğun her tarafına dağılmıslar, korkusuzca, asayis içinde, mâl, cân, ırz ve
nâmusları emniyet altında, mezheb açısından tamamen serbest, huzûrlu ve mesut,
ekonomik açıdan ise Müslüman halktan daha rahat yasamıslardır. Ticaret ve sanatla
uğrasmıslar, sarraflık ve kuyumculuk yapmıslar, öteden beri Osmanlı Devleti'nce özel
hizmetlerde ve emniyet gerektirecek islerde hizmet vermislerdi. Devletin Darbhâne ve
Baruthâne gibi önemli müesseselerinin basına getirilmisler ve “millet-i sâdıka” olarak
adlandırılmıslardır. Osmanlı Devleti Hıristiyan tebeasına karsı esit davranmıs,
bunlardan birini diğerine tercih etmemis ve birbirlerinin islerine karıstırmamıstır.
Ermeni meselesi, 1877-1878 Osmanlı-Rus savası sırasında Đngiltere ile Rusya
arasındaki rekabetin yarattığı bir emperyalizm sorunu olarak ortaya çıkmıstır.
Ermeniler bundan sonra Osmanlı Devleti'nin bütün Hıristiyan unsurları gibi bağımsız
bir devlet kurma çabasına girmislerdir.
Ermeni sorunu Ermenilerin kendi içinden ve ihtiyaçlarından değil, büyük
devletlerin bölge üzerindeki çıkar hesaplarından kaynaklanmıs, bağımsızlık ve
muhtariyet hayali pesinde kosan Ermeniler kendileri üzerinde oynanan oyunları
görememisler ve hala daha görememektedirler.

Osmanlı Devleti’ni parçalama projeleri çerçevesinde sunî olarak ortaya
çıkarılan Ermeni Meselesi Şark Meselesi’nin unsurlarından bir tanesidir. Bu sunî
meselenin ortaya çıkmasında ve Ermeni teröründe Ermeni Komiteleri kadar İngiltere,
Rusya, Fransa ve Amerika gibi devletler birinci derecede rol oynamışlardır. Dolayısıyla
Ermeni teröründen sorumludurlar. Ermeni Meselesi’nin ortaya çıkmasında Ermeni
Kilisesi ve okulları da rol almışlardır.
Yukarda sayılan unsurlar tarafından isyana hazır hale getirilen Ermeniler,
devamlı silâhlanarak Devletimizin ve milletimizin zor anlarında harekete geçmişlerdir.
Bir önceki isyan bir sonrakinin şartlarını hazırlamıştır. Bu isyanlarda, masum Türkler
Ermeni komitecileri tarafından katledildiği halde dünya kamuoyuna olaylar tersyüz
edilerek aktarılmış ve böylece hem devletimiz, hem milletimiz mahkum edilmeye
çalışılmıştır.


yansıtılmıştır.Böylece Ermeni meselesinin ortaya çıkmasında birinci derecede
rol oynayan ve makro seviyede ele alınması gereken sebepler gözden kaçırılmak
istenmiştir. Nitekim, konu daima tek taraflı ve dar bir açıdan mütalâa edilerek,
Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışmaları, dünya kamuoyu
nazarında tasvip edilebilir bir hareket şekline sokulmuştur. Oysa, Ermeni
Meselesi’nin bir Türk-Ermeni meselesi olmadığı, bu hadisenin birçok
sebeplerinin bulunduğu ve bu sebeplerin arkasında da başta İngiltere, Rusya,
Fransa, Amerika gibi devletlerin olduğu tarihî bir hakikattir. Ermeni olaylarının
açık müsebbipleri ve tezgâhlayıcılarının, belgeler ışığında araştırıldığında,
Osmanlı Devleti üzerinde emelleri olan ve olayların patlak verdiği zamanlardan
çok daha önceleri onu bölmek, parçalamak için 100’ün üzerinde plân, proje
yapan Batılı devletlerin, tabiatıyla onlara alet olan Ermeni ve yabancı teşkilât,
komite mensuplarının ve zamanla ruhanî görevlerini terk edip dünyevî işlere ve
siyasî meselelere karışmaya hatta teşkilâtları yönlendirip teçhiz etmeğe
başlayan Ermeni ve yabancı din adamlarının olduğu görülecektir.





Osmanlı Devleti’ni parçalamak, onun toprakları üzerinde kendilerine
bağımlı, minnettarlık hisleriyle bağlı devletçikler kurdurmak gayesiyle bizim
irademizin dışında tezgâhlanan, sahneye konulan, bugün de Türk milletini ve
tarihini mahkûm etmek için gündemde tutulan Ermeni meselesinin sebeplerini özetleyecek olursak şu seçeneklerle karşılaşırız.


a. Şark Meselesi ve Emperyalizm
b. Osmanlı Islâhatı
c. Kilise
d. Ermeni Komiteleri


a. Şark Meselesi ve Emperyalizm
Şark meselesinden bahsetmeden önce emperyalizmin genel bir tanımını yapalım.
Emperyalizm, bir devletin diğer bir devlet üzerinde, ister maddî, ister manevî bir
kontrol, nüfûz kurması veya bir üstünlük sağlaması demektir. Türkiye’nin
jeopolitiğini iyi bilen emperyalist devletler, XIX. yüzyılın ikinci yarısından
itibaren, bölgedeki siyasî menfaâtları için parçala ve hükmet düstûru ile,
genellikle Batı tarafından Doğu’ya empoze edilen bir doktrin olarak târîf edilen
Oryantalizm ve bu yoldaki kuruluşlar ile resmî bilgilerin çıkar katmanları
sâyesinde Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermeni, Kürt, Kafkasyalı gibi
toplumların koruyucusu olarak ortaya çıkıp, bunlar hakkında plânlar, projeler
hazırlıyorlar, Şark politikalarını düzenliyorlardı.


Şark Meselesi, Türklerin Anadolu coğrafyasını Türkiye haline getirmeye
başladıkları tarihlerde ortaya çıkmış, 1815 Viyana Konferansı’nda da yine bizzat
Batılılar tarafından ismi konulmuştur. İsminden anlaşıldığı gibi, Şark Meselesi
Türk Milletinin meselesi değildir.Türk Milletine ve devletlerine (Selçuklu,
Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti) karşı Batılılar ve son yüzyıllarda da
Rusya tarafından takip edilen, temelinde Batı emperyalizminin, Türk
düşmanlığının yattığı politikasının ismidir.Söz konusu devletler hedeflerine
varabilmek için her türlü metodu ve Türk Devleti ve milletine zarar verebilecek,
kendi çıkarlarına hizmet edebilecek her unsuru kullanmışlardır.Bugün de
kullanmaya devam etmektedirler. Bu unsurlardan bir tanesi de Ermenilerdir.
Bundan dolayıdır ki Ermeni Meselesi, Batılı devletler ve Rusya tarafından;
Ermeni kilisesi, Ermeni komitaları, Batılı ve Amerikalı misyonerler ve
kandırılmış bir kısım Ermeni tebaamız kullanılmak suretiyle çıkarılmıştır.
Bu politika çerçevesinde Ermeni Meselesinde rol oynayan başlıca
devletler ve amaçları üzerinde durmak lâzımdır :

1)İngiltere
Bu manadaki Batılı devletlerin başında İngiltere gelmektedir.
Batı yayılmacılığının temel araçlarından biri durumunda olan misyoner
okulları Osmanlı Devleti'nde XVI. yüzyıldan itibaren faaliyet göstermeye
başlamıştır. Diğer devletler gibi İngiltere de bu yolla Osmanlı Devleti'ndeki
gayr-i Müslim unsurlara ulaşma ve onları bahane ederek Devletimizin içişlerine
karışmaya başlamıştır.

İngiltere, Ermeni Meselesi'ne müdahale etmek ve onu kendi lehine
yönlendirmekle hem Rusya'nın elinden önemli bir kozu almış, hem de Osmanlı
Devleti'nin içişlerine karışabilmek için yeni ve önemli bir bahane bulmuş
olacaktı. Çünkü, Ermenilerle ilk ilgilenen ve onları kendi çıkarları için ilk
kullanan devlet Çarlık Rusyası olmuştur. Oysa bu durum İngiltere'nin
Akdeniz'deki, Ortadoğu'daki ve yolları buralardan geçen diğer sömürgeleri için
ilerde tehdit yaratabilecek bir gidişat idi.
Ayrıca Rusya, Balkanlar'da Sırp ve Slavları kullanarak yaptığı gibi, Doğu
Anadolu'da da Ermenileri kullanarak sıcak denizlere inmeye çalışmaktadır.
İşte Rusya'nın bu amaçları karşısında tedirginliğe düşen İngiltere,
Rusya'nın elinden bu kozu almak için Ermeni Meselesi'nde yerini almıştır.
Böylece iki emperyalist devletin nüfuz mücadelesi neticesinde Ermeni Meselesi
ortaya çıkmaya başlamıştır. İngiltere böylece, batıda Balkanlı ulusları, doğuda
ise Ermenileri kullanarak Basra Körfezi ve Akdeniz'e inmek isteyen Rusya ile
kendi nüfuz bölgesi arasında tampon bir Ermeni devleti kurdurtarak, Ruslarla
Ermenileri çarpıştırmak istiyordu. Aslında her iki devletin de amacı Ermenilerin
bağımsız bir devlet olmasını sağlamak değil, onları kendi nüfuzları altına alarak
kullanmaktır. İngiltere'nin samimiyetsizliği, esas Ermenistan’ı işgali altında tutan, diğer
bütün toplumlara yaptığı gibi Ermenilere de zulmeden Çarlık Rusyasına ses
çıkarmayıp, hatta zaman zaman işbirliği yapıp, Osmanlı ülkesinde huzur
içerisinde yaşayan Ermeni azınlığın güya haklarını savunmaya kalkmasından
anlaşılmaktadır.

2)Rusya

Rusya, Çar Deli Petro'dan itibaren, bir dünya devleti olabilmek için sıcak
denizlere inmek , İngiltere, Fransa gibi devrin güçlü devletleri ile yarışabilmek
için politikalar geliştirmeye ve uygulamaya başlamıştır. Ancak, bütün bu
politikaların hedefleri Osmanlı Devleti'nin, Türk dünyasının aleyhine olmuştur.
Rusya, bir taraftan bulunduğu coğrafyada topraklarını genişletirken, diğer
taraftan Boğazlar, Doğu Anadolu ve Balkanlar yoluyla sıcak denizlere inmeye
çalışmıştır. Oysa, bu yolların hepsi Osmanlı Devleti'ni alakadar etmektedir.
İşte Ermeni Meselesi bu politikanın bir parçasıdır. Daha doğrusu, Rusya,
Ermeni Meselesi'ni bu politikasının önemli bir kısmını hayata geçirebilmek için
kullanmayı plânlamıştır. Tabi ki burada şu soru akla gelmektedir. Rusya, niçin
ısrarla Doğu Anadolu ve dolayısıyla Ermenileri kendi politikasının tahakkuku
için vazgeçilmez olarak görmüştür?
Çünkü, Ermeni Meselesi'nin ortaya çıkmasında, siyasî konjonktürün
Ermenilerden istifadeyi gerekli kılmasının büyük payı olmuştur. Hakikaten,
Berlin Kongresi'nden sonra artık Balkanların hemen hemen tamamı Osmanlı
Devleti'nden ayrılacak ve bu topraklar, Osmanlı Devleti'ne savaş açmak için
bahane olarak kullanılabilecek yerler olmaktan çıkacaktır. Ayrıca Rusya, sıcak
denizlere inmek için Balkanların kendisine bir geçit olamayacağını, istiklâllerini
kazanmalarını fiilen temin ettiği bu yeni devletlerin kendisine minnet
duygularıyla bağlı kalmadıklarını görmüştür. Bunun için Rusya'nın sıcak
denizlere inmek için yegane yolu Boğazlar ve Kafkaslar-Doğu Anadolu
kalmıştır. Doğu Anadolu'da da Ermenilerden faydalanmayı düşünmüştür.

Rusya'nın Kafkaslar ve Doğu Anadolu'daki Ermenilerle ilgilenmesi Küçük
Kaynarca Antlaşması ile Rusya'nın Türkiye'deki Hıristiyanların üzerinde söz
sahibi olması üzerine hız kazanmıştır.
Gerek l774 Küçük Kaynarca Antlaşması,gerekse l829 Edirne Antlaşması
ile Osmanlı ülkesindeki Ortodoks Hıristiyanlar üzerinde söz sahibi olan Rusya
hem bu yolla, hem de savaşlarda genellikle Kafkasları ve Doğu Anadolu'nun bir
kısmını sık sık işgal etmeye başladığı için oralardaki Ermeniler üzerinde
propaganda uygulayarak bu meselenin çıkmasını sağlamaya çalışmıştır.

Rusya'nın Ermeniler üzerindeki tesirleri ve tahrikleri 93 Harbi ile iyice
artmıştır. Ayastafanos Antlaşması'nın l6.maddesi, Rusya tarafından Osmanlı
Devleti'ne şu şekilde kabul ettirilmiştir:Osmanlı Devleti, Ermenilerin yerleşmiş
oldukları eyâletlerde bölge menfaatlerinin gerektirdiği ıslâhat ve tensikatı vakit
kaybetmeksizin icra edeceğini ve Ermenilerin Kürtlere ve Çerkezlere karşı
emniyetlerini koruyacağını taahhüt eder. Rusların Ermenileri kendi
menfaatleri için bir maşa gibi kullandığı ve bilâhare de kullanmaya devam
edeceği hâdiselerin dönüm noktası bu devre kabul edilir. Bilhassa Rusya’da
yetişen Ermeni gençleri, Rusların rehberliğinde kurdukları sivil çeteler ile,
Kafkas ve Doğu Anadolu Türklerinin unutamayacakları korkunç katliamlar icra
etmişlerdir.
Rusya başta olmak üzere , dış güçler bu ve benzeri maddeleri bahane
ederek Osmanlı Devleti'nin içişlerine daha sık ve daha şiddetli olarak
müdahalelerini devam ettirmişlerdir. Osmanlı Devleti, iyi niyetle ıslahat
yapmaya başladığı zaman da yine bu devletler Devletimizin bu gayretlerini
baltalamak, başarısız kılmak için yerli unsurları da kullanmak suretiyle harekete
geçmişlerdir.
Ne enteresandır ki, daha önceki dönemlerde olduğu gibi, I. Dünya Harbi
yıllarında da Ermenileri kışkırtıp, onların ihtiraslarını körükleyip işgal ettiği Türk
topraklarında binlerce Türk'ü katletmelerine sebep olan Rusya'nın devamı olan
Sovyet Rusya, l970'li yıllarda ASALA gibi Ermeni terör örgütlerini yetiştirip,
onlara siyasî ve malî yardım yaparak Türkiye üzerine saldığı yetmiyormuş gibi,
sanki l915'lerde kendi sayesinde yapılan Türk katliamının faturasını yine
Türklere çıkartmak için gayret sarf etmiştir.

3)Fransa

Ermeni Meselesi'nin çıkmasında ve Ermeni olaylarında Rusya veya
İngiltere kadar olmasa da Fransa'nın rolü de vardır. l853 Kırım Savaşı ve l856
Paris Konferansı'nda Rusya'nın emellerine, İngiltere ve Fransa'nın da askerî ve
diplomatik baskılarıyla son verilmişse de bu defa da Ermeniler üzerindeki
tahrikler bu üç Devlet arasında bir rekabete dönüşmüştür.
Fransa, diğer Avrupalı devletler ve Amerika ile beraber misyonerlik
faaliyetleriyle Ermeni Meselesi'nde rol oynamıştır.
I. Dünya Savaşı sonunda Güneydoğu Anadolu'nun bir kısmını ve
Çukurova'yı işgal eden Fransa, daha önce Türk Milletine ve Devleti'ne karşı suç
işleyerek Lübnan taraflarına kaçan Ermeni katillerini işgal ettiği ve güvenliği
kendisinin teminatı altında olması gereken Türk beldelerine getirmiştir. Fransız
ordusu ile beraber bölgeye gelen Ermeni çeteleri, Türklere karşı katliam ve soygun hareketlerine girişmişlerdir.

4)Amerika


Ermeni Meselesi'nin çıkartılmasında Amerika'nın da rolü vardır.
l800'lerden itibaren Amerikan tüccar, maceracı ve misyonerleri dünyanın dört
bir yanında olduğu gibi Osmanlı topraklarında da önemli rol oynamışlardır .
Amerikalı misyonerler Türkiye'deki faaliyet alanlarını üç bölgeye
ayırmışlardır: Doğu, Batı ve Orta Anadolu. Her bir misyonda eğitim, sağlık,
kadınlar arası Hıristiyanlaştırma programı, erkekler arası Hıristiyanlaştırma
programı, yayın ve Ermeni-Müslüman ilişkilerini içeren altı dalda görev
yaptıkları anlaşılmaktadır.
Tabi ki bu misyonerlerin ilk ilişkileri Osmanlı Ermenileri ile olmuştur.
1830 yılında Osmanlı Devleti ile Amerika arasında imzalanan ticaret anlaşması
Amerikan misyonerlerinin faaliyetlerini artırmıştır.

Bu faaliyetler karşısında Osmanlı idaresinin tavrı nasıldı? Bir
araştırmacıya göre; Amerikalı misyonerlerin faaliyetlerini kısıtlamak bir yana,
onlara türlü kolaylıklar bile sağlıyordu. Nedeni de, öbür emperyalist Avrupa
ülkelerinin yanında tarafsızlığına inandığı Amerika'nın güvencesine sığınmakta
olmasıydı. Amerika'nın kendi topraklarında emperyalist bir emeli olmadığına
inanıyordu. Bu yakınlık, özellikle l877-l878 Osmanlı-Rus Savaşından sonra daha
da gelişti...Amerikalı misyonerlerin kurmak istedikleri eğitim kurumlarına
kolaylıklar sağlanmış, arazi alımı, bina vs. gibi işlevlerde bir engellemeye
gidilmemişti. Onlar da Protestan kilisesinden sağladıkları büyük maddî destekle
Türkiye'nin en ücra köşelerinde bile ilkin ilkokul düzeyinde başlattıkları
okullarını kuruyorlardı.
Burada dikkat çeken bir hususa işaret etmekte fayda vardır:

Ermeni Meselesi'nin çıkmasında İngiltere ve Rusya'dan sonra en büyük
paya Amerika sahiptir. Aynı zamanda, Ermenileri, en az söz konusu iki devlet
kadar kendi emperyalist amaçları için kullanan da Amerika'dır. Oysa, yukarda
bir araştırmacının ifade ettiği dönemde de, I. Dünya Harbi sonunda da bir kısım
aydınımız, Avrupa ve Rus emperyalizmi karşısında Amerika'ya umut
bağlamışlardır.
Amerika'nın, Ermeni Meselesi'nde bırakınız Osmanlı Devleti'nin yanında
olmayı, tarafsız dahi olmadığını kendi misyonerleri itiraf etmiştir.



b. Osmanlı Islâhatı

Emperyalist devletler, Osmanlı ıslahat çalışmalarını da Ermeni
meselesinin çıkarılmasında bir bahane olarak kullanmışlardır. Söz konusu
devletlerin XIX. Yüzyıl sonlarındaki politikalarının Anadolu Islahatından çok
muhtar veya bağımsız bir Ermenistan’ı kendi menfaatleri için gerçekleştirmek
olmasına rağmen, aralarındaki rekabet ve Osmanlı Devleti’nin bazen olayların
üzerine gitmek, bazen de dalgalanmaya bırakarak Avrupalı devletler arasındaki
dengeden yararlanmak suretiyle uyguladığı siyaset sayesinde, 25 yıl boyunca
başarıya ulaşamamıştır.

Osmanlı Devleti’nin dağılmasını önlemek için yapılan ıslahatlar, zaman
zaman emperyalist devletlerin içişlerimize müdahale etmelerinin yolunu
açmıştır. 1834-1914 döneminde yapılan reformlarla Avrupa’nın içişlerimize
müdahalesi ve emperyalizmin imparatorluğa nüfuzu arasında sıkı bir münasebet
ve “synchronism” (zamandaşlık) görmemek mümkün değildir. Her müdahale
bir reform projesi, her reform uygulaması bir başka müdahale, her ikisi ise Batı
emperyalizminin imparatorluğa girmesi neticesini doğurmuştu. Böylece
emperyalist devletler, diğer azınlıklar gibi Ermenileri de kendi menfaatleri
doğrultusunda kullanmışlardır.
Azınlıklar ise ıslahatları kendilerinin siyasî bağımsızlıkları yolunda bir
araç olarak görmüşlerdir.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda imzalanan Ayastafanos
Antlaşmasının 16. maddesinde; Osmanlı Devleti, Ermenilerin yerleşmiş
oldukları eyâlerde bölge menfaatlerinin gerektirdiği ıslâhat ve tensikatı vakit
kaybetmeksizin icra edeceğini ve Ermenilerin Kürtlere ve Çerkezlere karşı
emniyetlerini koruyacağını taahhüt eder denilmektedir. Böylece konu hem
milletlerarası bir statü kazanmış, hem de Ermeniler lehine içişlerimize
müdahalenin yolu açılmıştır.

c. Kilise

Ermeni Meselesinin ortaya çıkmasında, isyanlarda kilise de büyük rol
oynamıştır. Başından sonuna kadar ki Ermeni olayları incelendiği zaman
bunların plânlayıcısı ve idaresinin Ermeni din adamları olduğu görülmektedir.
İsyanların merkezi olarak daima karşımıza Ermeni Patrikhânesi ve kiliseleri
çıkacaktır. Ermeni din adamları, Osmanlı Devleti’nin kendilerine sağladığı
imkânlardan faydalanarak millî hislerin yayılması için çalışmışlar ve dinî
konuları ikinci plâna bırakarak faaliyet göstermişlerdir.

Ermeni kilisesi, varlığını devam ettirebilmek için bütün Ermenileri bir
arada tutacak ve kiliseye bağlayacak ortak bir düşünceye ihtiyaç duymuştur. İşte bunun içindir ki Ermenilere devlet olmaları gerektiği fikrini aşılamaya
başlamıştır. Bundan dolayıdır ki Ermeni milletinden, Ermeni devletinden,
Ermeni tarihinden değil Ermeni kilisesinden, Ermeni Kilisesi Devletinden
bahsetmek lâzımdır. Tarihi boyunca olduğu gibi Ermeni kilisesinin,
mevcudiyetini koruyabilmesi için bir kuvvete, bir devlete ihtiyacı vardır. Ermeni
Devleti fikrini doğuran, Ermeni toplumu değil, Ermeni kilisesidir. Varlığını
sürdürmeyi ve imtiyazlarını kaybetmemeyi bağımsız bir Ermeni devletinin
kurulmasında gören Ermeni kilisesi, yukarıda bahsedilen dış güçlerle de işbirliği
yaparak, Osmanlı topraklarında isyanları hazırlamıştır.



d. Ermeni Komiteleri

Yukarda bahsettiğimiz gelişmeler, kışkırtmalar, destekler neticesinde
Ermeni isyanlarını başlatmak ve bu olaylarda rol almak üzere Ermeni komiteleri
kurulmuştur, kurdurulmuştur. Bu komiteler, sadece yüz binlerce masum Türk'ü
hunharca katletmekle kalmamışlar, kendi toplumlarını da maceradan maceraya
sürüklemişlerdir.

1) Hınçak Komitesi

İşte gerçek yüzleri bu olan komitelerden birincisi Hınçak Ermeni
Komitesi'dir.
Hınçak Komitesi, Kafkasyalı Ermenilerden olan Avedis Nazarbeg ile
hanımı Maro ve bir grup Kafkasyalı Ermeni öğrenci tarafından l887'de İsviçre'de
Marksizm esas alınarak kurulmuştur.
Komite, fikirlerini yaymak üzere Hınçak isimli bir gazete de
neşretmiştir.
Bu komitenin amaçlarını anlamak için l887'de Ermenice olarak Londra'da
basılan program ve teşkilât nizamnâmesinin bazı maddelerine bakmak lâzımdır :
Partinin ilk ve yakın hedefi Türkiye Ermenistan’ının politik ve millî
bağımsızlığını sağlamaktır.
Türkiye'de ihtilâl yoluyla gerçekleştirilecek hedeflere varılmak için
kullanılacak metot, propaganda, tahrik, tedhiş, teşkilâtlanma ile köylü ve işçi
hareketidir.
Propaganda, Hükümete karşı isyanın temel sebepleri ile münasip
zamanını halka anlatmak olacaktır. Tahrik ve tedhiş, halkın cesaretini artırmak
için gereklidir. Hükümete karşı gösteri, vergileri ödememek, ıslahat istemek,
aristokrat sınıfa karşı nefret yaratmak tahrikin başlıca yollarıdır. Tedhiş ise
halkı korumak ve Hınçak programına itimatlarını elde etmek için başvurulacak
bir metottur. Parti, tedhişi Osmanlı Hükümeti’ne karşı kullanmayı hedef
tutmaktadır, fakat hedef sadece Hükümet değildir. Hükümet için çalışan tehlikeli
Türk ve Ermeni kişilerle, casus ve muhbirler de hedefler arasındadır.
İhtilâli gerçekleştirmek için en müsait zaman Türkiye'nin harbe girdiği
dönem olacaktır.
Süryaniler, Kürtler, Türklere karşı mücadelede kazanılacaktır.
Görüldüğü gibi, komite; tedhişi, terörü esas almıştır. Hedefine varabilmek
için de Osmanlı Devleti'nin en zor anını beklemeye başlamıştır.
O zaman, Ermenilerin, Tehcir Kanunu üzerine
isyan ettiklerini söylemek mümkün değildir. Yıllarca önceden, Devletimizin
herhangi bir savaş sırasında en zor günleri beklenmeye başlanmıştır.

Komite, başta İstanbul, İzmir, Halep gibi merkezler olmak üzere
Türkiye'nin muhtelif yerlerinde şubeler açmış ve buralardaki isyanlarda rol
oynamıştır.


2) Taşnak Ermeni Komitesi

Bir diğer Ermeni komitesi de Taşnaksutyun'dur.Bu komite, l890 yılında,
Hınçak içerisindeki bir muhalif grup tarafından oluşturulmuştur.
Kafkasya'da kurulan bu komite de Troşak (Bayrak) isminde bir gazete
çıkarmıştır.
Taşnakların programı l892 tarihinde belli olmuştur. Programda, isyan
yoluyla hedefe varılacağı belirtilmiştir. Kullanılacak metotlar şu şekilde tespit
edilmiştir:
1. Çeteler teşkil etmek,
2. Bu çeteleri faaliyete hazırlamak,
3. Her yola başvurarak halkı silâhlandırmak,
4. İhtilâl komiteleri oluşturmak,
5. Kavgayı, anarşiyi teşvik etmek,
6. Hükümet kuruluşlarını yağmalamak, tahrip etmek vs.

Komite, teşkilâtlarına verdiği bir emirde; Türk'ü, Kürdü her yerde, her
türlü şerait altında vur. Mürtecileri , ahdinden dönenleri, Ermeni hafiyelerini,
hainleri öldür, intikam al demektedir

İşte Ermeni komitelerinin gerçek niyetleri, başta Rusya olmak üzere
Osmanlı Devleti üzerinde emelleri olan dış güçlerin gerçek niyetleri ve Ermeni
Meselesi'ndeki rolleri bunlardır.


B. TEHCİRE KADAR NE OLUP BİTTİ?

Ermeni isyanları 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonraki tarihlerde
yoğunlaşmıştır. Tehcir Kanunu’nun çıkarılmasına sebep olan Ermeni
olaylarından öncekilerin başlıcaları şunlardır :





1) Erzurum İsyanı
Erzurum’daki isyanın programı İstanbul’da yapılmıştır. Söz konusu
tarihlerde, Rusya’daki Ermenilerden bir grup Türkiye’ye silâh sokarak
bölgedeki komitacılara veriyorlardı. Bunu haber alan güvenlik kuvvetleri gerekli
tedbirleri almışlar ve Erzurum piskoposluğunda da arama yapmışlardır. Harekete
geçmek için bahane arayan Hınçak ve Taşnak militanları Haziran 1890’da isyanı
başlattılar. 1890 Erzurum isyanı, ondan sonra muhtelif yerlerde devam eden
ve Avrupa’nın dikkatini Türkiye ve Ermeni meselesine çekmeye çalışan
hareketlerin başıdır denilebilir. Çünkü, olay Avrupa’ya Ermenilerin katliamı şeklinde intikal etti. Avrupa bunu katliam olarak kabullendi ve devam edecek
olan Ermeni ayaklanmalarıyla ilgili katliam ithamlarının birincisi literatüre
girmiş oldu.

Bu isyanın tertipçileri cezalandırılamadığı için daha sonraki isyancılara
ümit vermiştir.


2) Kumkapı Gösterisi
Hınçak komitesi 15 Temmuz 1890 tarihinde, Kumkapı’da bir gösteri
organize ederek ilk gövde gösterisini yapmıştır. Bu olayı idare eden
Cangülyan’dır. Bu gösterinin amacı da kamuoyu oluşturmaktır. Cangülyan
gösterinin sebeplerini şöyle ifade etmektedir: Ermeni hâdisesini dünyaya
unutturmamak ve Erzurum İsyanı ile Musa Bey hâdisesini genişletmek, Avrupalı
elçilerin gözü önünde bir hareket yapmak, İstanbul’un daha kalabalık olan
Ermeni nüfusunu hâdiselerin içine sokmak, Sarayı tehdit etmiş olmak, ihtilal
fikrini halk arasına yaymak.
Ermeni komitecileri, isyan ettikleri her bölgede yaptıkları gibi burada da
kendilerine yardım etmeyen, ya da muhalif olan Ermenileri öldürmüşlerdir.


3) Merzifon, Yozgat ve Kayseri Olayları
Ermeni komitecileri, 1892 yılında Ermenileri isyana teşvik etmek
amacıyla yurtdışında bastırdıkları bildirileri Samsun limanından Merzifon’a,
oradan da Kayseri ve Yozgat’a asmışlardır. Bu gelişmeler üzerine Hükümet
gerekli tedbirleri almıştır.


4) Sason İsyanları
Kumkapı gösterilerinde rolü olan Mihran Damadyan 1891 yılında
bölgeye gelerek çeteler kurmuş ve Ermenileri isyana teşvik etmeye başlamıştır.
Bir süre sonra Damadyan yakalanmıştır. Ancak 1894 yılında Hınçak
komitesinin İstanbul sorumlusu olan Murat kod adlı Hamparsun Boyacıyan
bölgede isyanı başlatmıştır. İsyanda birçok Müslüman öldürülmüştür.
Boyacıyan’ın amacı, Ermeniler ile bölgedeki aşiretler arasında bir çatışma
yaratmak ve ordu tedbir aldığı zaman Ermenilerin katledildiği iddiasıyla
Avrupalı devletlerin müdahalesini sağlamaktır.
Ermeni komiteleri, bu isyandan umduklarını bulamamışlardır. Olayların
araştırılmasına İngiliz, Fransız ve Rus konsolosları da iştirak etmişlerdir.
Avrupalıların yaptıkları tahkikata göre, isyanın yabancı devletlerin teşvikiyle,
Ermeniler tarafından çıkarıldığı, Müslümanların insafsızca gözleri oyularak,
kulakları kesilerek, Hıristiyan olmaları için tazyik edilerek öldürüldükleri, buna
mukabil Türklerin silahsız Ermenilere çok iyi muamele ettiği belirtilmiştir.

5) Bâbıâli Olayı
1895 yılında Hınçak komitesi tarafından düzenlenmiştir. Yaklaşık 5.000
Ermeni Bâbıâli’ye yürümüştür.
Ermeniler silâhlı ve kararlı idiler.Bâb-ı Âlî’yi basacaklar, bu suretle
büyük bir hâdise çıkarıp Avrupa’nın dikkatini Ermeni Meselesi üzerine çekerek,
müdâhalesini davet edeceklerdi.


6) Zeytûn İsyanı
İstanbul’da 30 Eylül 1895 tarihinde cereyân eden Ermeni
ayaklanmasından sonra nümayişçilerin büyük bir kısmı, Beyoğlu, Galata,
Kumkapı kiliselerine sığındılar ve ancak altı büyük devlet elçilerinin aracılıkları
sonucunda ortaya çıktılar. Ancak, Hınçak Komitesi üyeleri ise sığındıkları
yerden hiç ayrılmadılar. Bunlar, İngiliz Büyükelçiliği’nin yakınındaki kilisede
çalışıyorlar ve Zeytûn’daki bütün faâliyetleri buradan yürütüyorlardı.
İsyandan önceki tarihlerde bölgede geniş çaplı bir propaganda
yürütülmüş, bütün Ermeniler isyana teşvik edilmiştir. İsyanı başlatmak üzere
Zeytûn’a gelen komiteciler, İskenderun limanında emirlerine âmade bir İngiliz
zırhlısı olduğunu ve Avrupa’nın kendilerini, istiklâl peşinde koşan komita
hareketlerini tasvip ettiklerini ileri sürerek dağlı Ermenileri tekrar isyan
ettirdiler.
Ermeniler hem Türk askerine, hem de sivil halka karşı tam anlamı ile bir
katliam uygulamışlardır
Diğer birçok Ermeni isyanında olduğu gibi, Zeytûn isyanında da
Avrupalı devletler olayı kışkırttıkları gibi Hükümet tedbir aldığı zaman hemen
devreye girip komiteciler lehine baskı yapmaya başlamışlardır. Osmanlı Devleti,
bu baskılar sonucunda Avrupalı devletler ve komitecilerin isteklerine dayalı
olan bir anlaşmayı imzalamak zorunda kalmıştır. Bu anlaşmaya göre;
Zeytûnlular, buraya gelip isyanı çıkartan komitecileri Hükümete teslim
etmeyecekler, bu kişiler Avrupalı devletlerin güvencesi altında ülkeyi terk
edeceklerdir. Genel af ilân edilecek, Avrupalı altı devlet burada garantör
olacaklardır. Osmanlı ordusu Zeytûn’dan çekilecek, güvenliği sağlamak için
burada bir tabur kalacak, ancak bu askerî birlik Zeytûnlular’ın içişlerine
karışmayacaktır. Maraş’ta konsolosluklar kuracak olan Avrupalı devletler,
Zeytûn’un yeni yönetimini buradan denetleyeceklerdir.
Yapılan anlaşma gereği isyanı çıkartan altı komiteci İngilizlerin
himayesinde Mersin limanından Marsilya’ya gitmişlerdir. Zeytûn isyanının bu
şekilde sonuçlanması ve komitecilerin cezalandırılamaması Ermenilere cesaret
vermiştir.


7) Van İsyanı
Ermeni komitelerinin teşkilâtlandığı yerlerden biri de Van ve çevresidir. 1
Haziran 1896 tarihinde başlayan Van isyanında, yine Ermeni meselesinin
arkasındaki devletler devreye girmiş ve komiteciler cezalandırılamamıştır.




8) Osmanlı Bankası Baskını
Ağustos 1896’da cereyan etmiştir. Ermeni komitelerinin bankaları hedef
seçmelerinin başlıca sebebi, bu kuruluşların yabancı devletlere ait olması,
böylece daha fazla dikkat çekme düşünceleridir.
Ermeni komitelerinin hedefi sadece Osmanlı Bankası değildir. Banka
baskınından sonra, Bâbıâli, Patrikhane, Credit Lyone, Rum kiliseleri ve bazı
karakolların da hedefleri arasında olduğu anlaşılmaktadır.

9) Sultan II. Abdülhamid’e Suikast
Krisdapor Mikaelyan, Vram Şabuh Kendiryan, Belçikalı Erdar Joris ve
eşi, Alman Lipa Rips, Ardaş Haçik, Konstantin Kabulyan, Mari Zayn,
Hamparsum Ağacanyan, Kris Fenerciyan, Karlo Yuvanoviç tarafından 21
Temmuz 1905 Cuma günü Padişaha bombalı suikast düzenlenmiştir. Padişah,
camiden geç çıktığı için suikasttan kurtulmuş, ancak birçok kişi hayatını
kaybetmiştir.

10) Adana Olayları
Ermeni komiteleri 1905 yılında Paris’te yaptıkları toplantıda, Adana ve
Maraş çevresinin bağımsızlığını sağlayacaklarına dair karar almışlardır.Bu
kararda, söz konusu bölgedeki Ermeniler üzerinde nüfuz sahibi olup, buradan
Akdeniz’e bir yol açmak isteyen Rusya’nın da rolü olmuştur.
Ermeni komiteleri ve papazları bu kararı hayata geçirmek için Çukurova
bölgesinde yoğun bir propagandaya girişmişlerdir. 1909 senesi başlarında
Adana’da herkesin ağzında dolaşan şayialar, yakında Ermenilerin ayaklanarak
Türkleri mahvedeceklerine ve bu vesile ile vilayetin Avrupa donanması
tarafından işgaline ve sonra da Ermenistan’ın kurulmasını temin edecektir
şeklindedir.
Ermeniler, yıllarca hazırlıktan sonra nihayet Mart 1909’da isyanı
başlatmışlardır. Askerî yardım gelip, isyan bastırılıncaya kadar birçok kişi
ölmüştür. Her isyan ettikleri zaman yaptıkları gibi, Ermeniler hem olayın
sebepleri, hem de kayıpları konusunda dünya kamuoyunu yanıltıcı ve Türkleri
suçlayıcı iddialar ortaya atmışlardır.







SONUÇ

Osmanlı Devleti’ni parçalamak, toprakları üzerinde kukla devletçikler
kurdurmak isteyen emperyalist devletlerin hedeflerine varmak için kullandıkları
toplumlardan biri de Ermeniler olmuştur. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan
sonra bulundukları her bölgede isyan ettirilmeye çalışılan Ermeniler, kendilerine
her türlü imkânı sağlayan Osmanlı Devleti’nin zor anlarından faydalanma
yoluna gitmişlerdir. Ermeniler sadece I. Dünya Savaşı esnasında değil, daha
önce muhtelif yerlerde defalarca isyan etmişlerdir.

KAYNAKÇA

KİTAPLAR:

Osmanlı Devletinin aldıgı tedbirler”, Dünden Bugüne Türk-Ermeni liskileri,
Nobel Yayıncılık, Ankara, Haziran, 2003.
Armaoglu, Fahir, “19. Yüzyıl Siyasi Tarihi”,Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1999.
Bayram Kodaman, Şark Meselesi Işığı Altında Sultan II. Abdülhamid ‘in Doğu Anadolu
Politikası, İstanbul 1983
İlter, Zeytûn İsyanları
Erdal İlter, Ermeni Meselesi'nin Doğuşunda ve Gelişmesinde İngiltere'nin Rolü, OTAM, Sayı
: 6, Ankara l995,
Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Ankara l950
Mehmet Kocaoğlu, Millet-i Sadıka'dan Ermeni Mezalimine, Avrasya Dosyası, C. 2, S. 4,
Sonbahar l995-l996
Kâmuran Gürün, Ermeni Dosyası, TTK, 3. bas. Ankara l985,
     
 
what is notes.io
 

Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.