Aslında nasıl başlasam bilmiyorum, neyime güvenip yazıyorum hiç bilmiyorum, umarım vaktin vardır. çok çocukça bir şey bu ama içimdeki umut yok olmalı, her neyse ilk önce kendimi tanıtayım, Sabancı kulesi 8. kat Ak finans stajyeri ben, isim olarak Mehmet, şu an kafan karışmış olabilir ama bir hikaye yazacak kadar şey oldu, aklım çıkıyordu, sen çıkmıyordun, her şey elime bir mürekkep dökülmesiyle başladı, elimi yıkamaya, lavaboya doğru yol aldım, oradaydı, ilk masada, o an her şey durmuştu benim için, hiç görmediğim gözlere sahip insan diyemeyeceğim kadar güzel biri, kapının yanında sabancı vakfı yazıyordu, içeri direk giremeyeceğim bir yer, ama benim için artık çok geçti, her dk lavaboya gitmeye başlamıştım, ama beni fark etmesi imkansızdı, o kim ben kim? bir kaç kez karşılaştık, evet aynı yerde nefes alıyorduk, genelde kulağında elinden hiç düşmeyen telefonu oluyordu, sesi çok inceydi, felaket yaklaşıyordu, aylar geçti ve vakfın taşınacağı haberini aldım, koca vakıf nereye gidiyor? 15. kata. Ulaşmamın imkansız olacağı lanet bir kat. İlk önce umursamadım, taşıyamazlardı canım o kadar eşyayı, ertesi gün ilk masa boştu, diğerleri gibi. Evet, o gitmişti. Belki de buraya kadardı. Zaman geçti, ve bir gün evrak geldiğini ve evrak kabule gitmem gerektiğini söylediler, gittim, önümde beyaz montlu biri, şapkayı da kapatmış bekliyordu, bir adama saçma sayılar söylüyordu, rüzgar zorluyordu, hafifçe saçları açıldı biraz döndü, evet, bu oydu, o an, o soğukta, çikolatanın ateşin önünde ki hali gibi erimiştim, adama yine ince sesle Merve Yağız dediğini duydum, sonra da uçtu gitti, çok hızlı yürüyordu ayrıca, tabi rahat duramadım, facebook adresini aramaya başladım, kesin vardır sonuçta, tam ümidimi keseceğim an onu buldum, her şey doğruydu ama yağız değil yağızer di, ancak bir şey yapamazdım, beni tanımıyordu ki, paylaştığı şarkıları her dk dinlemeye başladım, ardından izlediği filmlere ulaştım, genelde altyazılı eski filmlerdi bunlar, ayrıca iddaa oynayabildiğini, call of duty tarzı oyunları oynayabildiğini, çiçeklere alerjisi olduğunu ve büyük ihtimalle galatasaray taraftarı olduğunu öğrendim, çevresi genişti, ancak ismini öğrenmem beni daha da kötü yaptı, şimdi her saniye aklımdaydı, tabii dayanamadım ve gönderdim istek, doğal olarak kabul etmedi, zaman geçti ve facebook ile instagram hesabını kapadığını gördüm, yine gitmişti, belkide böyle olmalıydı derken twitter da onu aramaya başladım ve nasıl olduysa onu buldum, imkansızdı belki ama bu oydu, sadece ismi değişikti, mörvögmonroe, çok yaratıcı olduğu da kesindi, ancak kilitli hesaptı 3.000 tane düşüncesi vardı ama göremiyordum, fake hesaplar açtım ama işe yaramadı, artık şirkettede karşılaşmıyorduk, o sadece aklımda kalmıştı, nasıl unutacağımı da bilmiyordum, içimdeki umudu bitirmek istiyordum, çünkü gerçek olmayacak kadar güzeldi, benim olamayacak kadar. ve işte burdayım bunu ne zaman görürsün bilmiyorum ama 6-8 ay içten içe yıktın beni, cevabı biliyorum ama senden duyarsam daha iyi olacak, hayal ve gerçek arasında çok fark var. Kim bilir belkide mutlu olduğun biri vardır ve okumadan sallarsın beni, evet, belki şu an o güzel gözlerinden çok fena düştüm ama sana ulaşmamın tek yolu buydu. Tek ricam beni tamamen yıkacak bir cevap, artık reamonnun şarkıları ve kovboyların replikleri aklımdan çıkmıyor, ve gözlerin, zaten karşılaşsak ne söyleyecektim ki, bilmiyorum, belkide böyle olmalıydı,...