Notes

Hekimlerin problemleri…
#1- 5 dakikada bir muayene dayatması.Bu süre hekime sorulmuyor. Bir hastanın polikliniğe girmesi oturması derdini anlatması,hastadan tıbbi özgeçmisini alman, muayene yapman,hastayı değerlendirmen istediğin tahlillerin sonucu değerlendirmen için 5 dakika veriyorlar sana.Hastan bir de yaşlıysa ya da sosyokültürel seviyesi düşükse yandın. Ben hekimim ve insan hayatı değerlidir, 5 dakikada karar vermek doğru değil

#2. Malpraktis davaları. Sana verilen 5 dakikada bir hata yaptığında avukatlar ellerini avuşturatak hastalara tazmina davası açtırıyor. Davada seni değerlendiren kurul ve davacının avukat ıgünlerce o vaka için çalışıyor, mahkeme aylarca sürüyor, suçlu bulunursan milyon liralık tazminat ödemek zorunda kalıyorsun. Ki kararı veren hakimin tıbbi bilgisi yok, çalışma şartlarına bakmıyor.
O kurul, mahkeme sen o gün 50-100 arası hastaya bakmışsın, yoğunmuşsun hata yapman normal demiyor, senin o 5 dakikada verdiğin kararı saatlerce düşünüyor. Sonunda seni suçlu buluyor. Hastaneye mahkeme kararını yolluyor, hastane de ücreti sana rücu ediyor. Paşa paşa sana ödetiyor o parayı. Bir de bazı hakim ve savcılar var; doktor sevmiyorsa, komplikasyonları bile hata olarak değerlendiriyor. Bir hakim ise yanlış karar verdiğinde o hakime tazminat davası açamıyorsun devlet korumasında, bu sebepten korkusuzca kararını veriyor, o hakim hayatında kazanamayacağı paraları ödemek zorunda kalmıyor.

#3. Şiddet ! Bak kardeşim ben çocuk hekimiyim gün oluyor acilde 200 tane çocuk bakıyorum. Aileleriyle muhatap oluyorum en az 400-500 kişi.Ben kararlarımı bilim doğrultusunda vermek istiyorum, fakat aileler istedikleri yapılmadığında kolayca sözel şiddete başvuruyor, fiziksel şiddete de başvurmaya çalışan oldu. Beyaz kod verdim insanlar araya girdi 10 dakika sonra güvenlik olay yerine geldi ne oldu diye sordu.

Ben işimi yaparken öldürülme, şiddete uğrama, evime gidememe korkusuyla çalışmak istemiyorum. Saatlerce yaşatmak için canla başla kan ter içinde uğraştığım bebeğin babasının belinde silah varken ölüm haberi verdim, bu haberi verirken bana birşey yapar mı korkusu yaşadım. Oysaki elimden geleni yaptıydım neden bu korkuyu yaşıyordum ki. Bana birşey yapsa kayda değer bir ceza alacak mıydı ? Hiç sanmıyorum. Şiddetin bu denli yükselmesinin nedeni hedef gösterilmemiz, şımartılmış hastalar, hastane güvenliklerinin yetersiz olması (AVM’lerde bile Xray cihazı var) caydırıcı olmayan cezalar ve bize uygulanan şiddetin halk tarafından takdir edilmesi…
Aynı zamanda canla başla düzgün tedavi alsın diye uğraştığım, fazlasıyla efor sarfettiğim hastaların ve/veya ailelerin emeğimi hor görmesi, sözel olarak benimle tartışmaya girmesi benim için inanılmaz bir motivasyon düşürücü mesela… Yıllarca okumuşsun hastaya bilimsel yaklaşıyorsun aile serum istiyor, gerek yok diyorsun. Onun vergisiyle para aldığından tut, yattığın yerden para kazanmandan tut, şerefin, namusun kalmıyor. Niye ? Devletin kaynağını keyfi harcamadığım, bu kaynağı koruduğum, bilimsel çalıştığım için. Evde 7/24 Esra Erol dinleyen kadın, kahveden çıkmayan adam senden daha çok şey biliyor hekimlik adına (!) Sonra seni şikayet ediyorlar Cimer’e ya da hastane yönetimine…. Sonuç ne oluyor biliyor musun ? O hasta veya hasta yakınları yönetimin siyasi ayağı nedeniyle istediğini alıyor, senin dik duruşunmuş, kaynakmış boşuna didinip durduğunu farkediyorsun…

Kendini eşi doktor olduğu için şiddete uğraşmış kişinin yerine koy haber geliyor kendini bilmezin biri eşine çocuklarının annesine şiddet uygulamış, küfürler savurmuş, savcılıktan elini kolunu sallayarak çıkmış… Adalete güveniyorsun ama adalet yok…

#4- Ücret meselesi. Bana 4 kalem para yatırıyor devlet. 1. Maaş 2. Sabit Ek ödeme 3.Nöbet ücreti 4. Performans. Biz hekimler ne istiyoruz ? Hakedişimizin hepsi emekliliğimize yansısın, fakat sadece sgkdan para kaçırır gibi sadece maaşımız emekliliğimize yansıtılıyor.

Sabit ek ödeme yansıtılmıyor. Ben haketmişim kazanmışım devlet bana o ücreti ödemiş ama sgkya yansıtmıyor neden ? Çünkü benden çalıyor bir anlamda.

Neyse 3. kaleme geçelim nöbet ücreti. Çoğumuz asistanlığa 10’dan fazla ortalama 12 nöbet önceden 15 nöbet ile başladık.
Ve devlet ne diyor biliyor musun ? Ayda 7 nöbetten fazlasını ödemiyorum kardeşim. Yani o tuttuğun fazla nöbetlerin hepsi hayrına olmuş oluyor, onca emek, uykusuzluk, çaresizlik, yorgunluk bedava :) Hakettiğini çalıştığının karşılığını alamıyorsun.

Evliysen evde çocuklar seni bekliyor ama sen hastanede çalışmak zorundasın.
Benim çocuğum yok, fakat beraber çalıştığım arkadaşların çocuklarıyla telefonda görüntülü konuştuğunda anne baba seni çok özledim ne zaman geleceksin artık diye ağladıklarına sürekli şahit oldum. Hele kadın doktorsa vay ki haline evde yemek yapma, çocukların ödevleri vs işler onu bekler.

Gelelim performans ücretine malum döner sermaye… Şuanki mevcut sistemin mimarı Recep Akdağ ve mevcut zihniyettir. Sözde bu sistemin amacı hekim açığının sisteme yansımalarını, mevcut doktorları daha çok çalıştırarak bir miktar da olsa kapatmaktır. ( Ben hayvanın önüne sopayla uzatılmış havuç gibi düşünüyorum bu sistemi) Performans ücreti şöyle işler; ne kadar çok hasta bakar, ne kadar çok işlem yaparsan o kadar çok para kazanırsın. Bir anlamda hastalar müşteridir ve sen onlara ne kadar çok işlem yaparsan o kadar çok para kazanırsın. Yani iyi hekimliğe değil,niteliğe değil, niceliğe bakan bir sistem.Tamamen değiştirilmeli ya da kaldırılmalı … Mesleğin doğasına da aykırı bir sistemdir !
Ha bu arada artık çok az hastane döner sermaye veriyor, çoğu hastane (şehir hastaneleri vs) vermiyor.
En son hekimdışı sağlık çalışanlarına bir zam yapıldı sözde, onların döner sermayedeki payı %20 arttırıldı. Bu bir anlamda biz hekimlerin cebinden parayı alıp onların cebine koydular adına da övüne övüne zam dediler. Oysaki döner sermaye doktorlar için çıkarılmış bir sistemdi…

#5- 32-36 saat çalışma süresi, kardeşim sen canını 30 saattir uyumayan ya da 2 saat uyumuş bir hekime canını emanet etmek ister misin ? O hekimin verdiği karara güvenir misin ? Bu uzun çalışma saatleri insanın doğasına aykırı,insanın ömrünü kısaltıyor. Ama bu bizim yaşamımız oldu maalesef…


#6- İzinler. Yıllık izin alayım diyorsun, 2 hafta kafa dinleyim diyorsun.1 ayda 5 günden fazla izin alırsan döner sermaye parandan kesiliyor (yaklaşık yarısı). Döndüğünde izne çıktığın için nöbet sayın azalmıyor, tatilde dinlendin geldin, yine aynı nöbeti bu sefer gün aşırı tutuyorsun daha çok yoruluyorsun. Ben işimden dolayı 2 kez covid oldum, ilkinde aşım yoktu karantinam bittiğinde eklem ağrılarım çok fazlaydı. İşe döndüm 8 günaşırı nöbet yazdılar… o ağrılarla sadece nöbetsiz günlerde eve uyumaya gittim…
Bayramlar var bir de, son 4 bayramın birinde ailemi ziyarete gidebildim çünkü, insanlar sağlıklı bir şekilde bayramı yaşasın diye biz hastanede görevimizin başındaydık.

6. Aldığımız para. Ben ilkokuldan beri çalıştım ülkenin %1lik dilimine girdim meslek olarak istediğimi olma özgürlüğünü kazandım ve tıp fakültesini yazdım, depresyona girdim, uykusuz kaldım, ailemden uzak kaldım, çok çaresiz hissettim. En basitinden bir insanın hayatının senin kararına bağlı olması o kadar ağır bir yük ki, hiç biriniz anlayamaz, o büyük yükü taşıyoruz.

Yıllardır sustuk şimdi sesimizi çıkarıyoruz, hakkınız ödenmez diyen yöneticilere en azından biraz ödeyin diyoruz, bize açgözlü diyorlar. Mesleğiniz kutsal ona göre davranın diyorlar, bu mantığa göre imamlara, öğretmenlere millet sevdalısı (!) milletvekillerine, bakanlara, cumhurbaşkanına ücret ödemeyelim. Millete yapılan bütün hizmetler kutsaldır.

Hayatlarımız hastanede geçiyor textbooklarda geçiyor, hayatı kaçırıyoruz, sevdiklerimizle yaşayacağımız anıları kaçırıyoruz. Diyoruz ki en azından çocuklarımızın geleceğini garantiye alalım, bize diyorsunuz ki aç gözlüsünüz sanki asgari ücret alıyorsunuz. İmkanınız olsa asgari ücret vereceksiniz…

Şimdi anladın mı güzel kardeşim problem sadece para değil…