NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io


KAOS GİRİŞ
Bir üniversite öğrencisi, bir özel yetiştirilmiş ve ailesini salgında kaybetmiş asker, bir de fakirlikten her suçu işlemiş manyağın teki. 2008 yılında Los Angeles, Kaliforniya'da bulunan bir laboratuvarda deneğe yanlış ilaç verilmesi sonucu ortaya çıkan bir salgın.

Evet sayın okurlar, Kaos şehrine giriş yapmak üzeresiniz. Hazırlıklı olun. :)

Hayatta kalmak için;

- Uyanık ol

ARAYIŞ
İçimde ne kadar yaşam kaldıysa
Yaşamanın en iyi tarafı sendin
Ne kaldıysa elde avuçta
Sonunda oturuyorum işte yalnız başıma
Zifiri karanlıkta, et ve kemikten ibaretim
Gittiğine bir türlü inanamadım
Kendin gibi görünüyorsun
Ama başka birisin artık
Flora Cash - You're Somebody Else
Yıl 2026, 9.30 suları. Trevor ve Michy ile yeniden aramaya çıkıyoruz. Yolumuz bu sefer uzun çünkü hedefimiz Kaliforniya'da bulunan harabeye dönmüş büyük hammer fabrikasıydı. Etraf her zamanki gibi leş sürüsüyle dolu. Tam silahları alıp dışarıya çıkarken; "Umarım yine üstümüzü kirletmezsiniz pislikler!" dedi Trevor. Michy, Trevor'a sus anlamında keskin bir bakış attı ve bana dönerek, "James iki araç gidiyoruz. Siz ikiniz aynı araçta devam edin" dedi. Trevor, Michy'i takmayıp duvarda asılı posterlere bakıyordu. Michy, Trevor'a sertçe bağırarak dikkatini üstüne çekti ve derince soluklandı. "Fabrikanın girişinde sağ tarafta bir kulübe var. İlk önce kulübeye gireceğiz ve orada bulunan erzakları, mühimmatları alacağız" dedi. Trevor'la ben kafamızı sallayarak anladığımızı belirttik ve konuşmaya devam etti, "Devamını orada konuşuruz. Dikkatli olmayı sakın ama sakın unutmayın." Michy dıştan bakıldığında çok asil, yapılı ve estetik hareketleriyle göz alıcı bir yapısı vardı. Profesyonelliği hakkında bir şey söylemek istemiyorum çünkü o benim için inanılmaz birisiydi. Onun herkesten daha iyi olduğunu biliyordum. Michy'nin komutuyla evden çıktık ve onunla ayrılarak araçlarımıza bindik, fabrikaya doğru yol aldık.
4 saatlik süre zarfından sonra fabrikaya vardık. Her zamanki gibi Michy bizden önce varmış, sigarasından dumanlanarak harabeye dönmüş fabrikayı izliyordu. Yavaşça Trevor'la Michy'nin yanına gittik. Trevor gevşek bir şekilde, "Selam Michy!" Michy selamlarcasına kafasını salladı ve sigarasından son dumanlarını çekerek bize döndü. "Detaylara geçmenin vakti geldi. Kulübe iki odadan oluşuyor. Eskiden orası güvenlik odası tarzında kullanılıyordu. Bütün güvenlik oradan sağlanıyordu. Sonradan değişimlere uğradı şu an ise yıkık bir yer. İinci odası mutfak. Küçük bir yer olmasına rağmen orada beslenmelerini hallediyorlardı. Gerekli mühimmat ve erzakları bulduğunuzda dışarıdaki geldiğim araca yerleştirin. Fabrikanın içinde ise hastalıklı insanlar olabilir, bu yüzden dikkatli olun. Olabildiğince ses çıkarmamaya çalışın." dedi. Elimi silahıma götürdüm, yanımızda duran kulübeyi derin bir şekilde süzdüm. Pek fazla büyük gözükmüyordu, oraya en fazla altı yedi insan sığabilirdi. Hafifçe öksürdüm ve konuşmaya başladım. "Trevor, bu sefer işini ciddiye al. Anlaştık mı ha?" Trevor histerik bir kahkaha attı ve ekledi; "Lanet olsun James! Ne zaman ciddiye almadığımı gördün? Herkesten çok ciddi olan benim." Trevor'a bakarak kafamı kısa süreliğine sağa sola doğru salladım. " Çok fazla gereksiz konutunuz, artık içeriye girelim." dedi Michy. Trevor bana camlardan bakmam için beden hareketlerini kullandı ve dikkatlice camdan içeriye baktım. Kulübe her ne kadar küçük de olsa içerisi ürkütücü gözüküyordu. Devrilmiş sandalyeler, birkaç tabanca, ceset ve sarmaşık kaplamış duvar...
İçeride inanılmaz bir atmosfer vardı. El hareketleriyle Michy ve Trevor'a girmeleri için komut verdim. İkisi kapıdan içeriye girince yanlarına beni de çağırdılar. Michy o kadar profesyonel hareket ediyordu ki kendimi ondan alamıyrdum. Trevor çürümüş olan cesede doğru ilerledi, tabancasının namlusuyla kafasını oynattı. Cesedin kafası yana düşmesiyle hareketlenmesi bir oldu. Trevor aniden bağırarak "Ah, kahretsin hastalıklı bu!" hızlıca Trevor eliyle hastalıklı adama vurdu ve yere düşmesini sağladı. Ben de o sırada dışarıdan başka hastalıklı gelebilir diye kontrol ediyordum. Michy hızlıca hastalıklı adamın üstüne atladı ve bacağındaki kemerden bıçağını çıkararak alnının tam ortasına sapladı. Hastalıklı adam ufak titremeler sonucu hareket etmeyi kesti ve Michy öldüğünü belirtti." Trevor, James unutmayın bir hastalıklı insan görürseniz kafasına hedef alın. Beyinden hasar alınca tamamen etkisiz hale geliyor." Derince nefes alıp verdim, sertçe yutkundum. Her şey çok hızlı gelişmişti, belki hızlı davranmasaydık birimizi kaybedebilirdik. Elimizde üst seviye bir bilim yok, olabilseydi bunun çaresine de bakabilirdik ancak bu bilim sadece işgalcilerde vardı. İşgalciler büyük bir topluluktu, hiçbir sıkıntı çekmeden yaşamlarını sürdürüyorlar. Yaklaşık elli bin civarında adamları var. Üstelik yüksek güvenlikli onların mekanı. İşgalcilerin kurucusu olan eski bir milyarder yani Percy Weideman. Bütün servetini o bölge için harcadı ve şimdi de istediği tarzda kullanıyor. Percy ve o adamları sürekli Michy'nin peşindeler üstelik nerede olursak olalım sürekli buluyorlar. Açıkçası Michy'nin bize ihanet etmesinden korkuyorum. Onsuz hayatta kalmamız zor gözüküyor, özellikle Trevor'la. Bir saat içinde oradaki kulübeyi araştırdık ve gerekli olan erzakları, mühimmatları aracımıza yerleştirdik. Sıra harabeye dönmüş fabrikadaydı. Fabrika oldukça büyük, üç girişten oluşuyordu. Birinci giriş ana kapı, diğerleri ise acil çıkış ve yük boşaltma alanı için kullanılıyordu. Michy arabaya bindi ve çok hız yapmadan onu yürüyerek takip ettik. Ana kapıya vardığımızda silahlarımızın şarjörünü kontrol ederek Michy'nin söylediklerini dikkatlice dinledik. "Bakın girdiğiniz zaman çöküntülere karşı dikkatli olun, sizi kaybetmek asla ama asla istemiyorum. Eğer bir şey olursa bana sonuna kadar güvenin tamam mı? Elimden geleni yapacağım sizler için. "Michy'nin bu konuşması zihnimi soru işaretleriyle doldurmuştu. Neden böyle demişti acaba? Yoksa bir şey olacağını biliyor muydu? Zihnimi daha fazla yormamak için derin bir nefes aldım ve Michy'nin komut vermesini bekledim.
Komutuyla birlikte içeriye girdik. Michy ortamızda hareket ediyordu. Fabrikanın orta kısmına yaklaştığımızda Michy hızını azaltmıştı. Göz ucuyla ona baktım, sanki bir şey arıyor gibi etrafı gözetliyodu. Birbirimizi tehlikeye atmamak için gözümü ondan ayırdım ve etrafa odaklandım. Birkaç dakika sonra ağlama sesleri sujydum. Ses karşıdan geliyordu. İlerledikçe karanlık olan kısım daha netleşiyordu. Orada küçük bir şey görüyordum, çocuğa benziyordu. Sessizce bizimkilere seslendim. "Michy, Trevor görüyorsunuz değil mi? Çocuk bu!" evet bir çocuk karşımızda ağlıyordu. Yavaş adımlarla ona ilerledim ve silahımı yere bırakıp çocuğa sarıldım. Ağlamasını azaltmak için sırtını okşadım. "Sakin ol ufaklık. Hey tamam, geçti ağlama." dedim. O sırada etrafımızı büyük bir topluluk sardı. Trevor sert bir tonla, "İşte şimdi sıçtık! Baylar sorunumuz var." Michy sakin bir tavırla, " Gençler, sakin olun ve endişe etmeyin. Çözeceğim. " dedi. Tam o sırada kahkaha atarak birisi araa girdi ve seslendi, "Selam baylar." Bu ses bana bir yerden tanıdık geliyordu, eskiden de duymuştum. Percy olabilirdi ve içimden lanetler okuyarak çocuğa sarılmayı bıraktım, arkamı döndüm. Karşımda duran Percy'di evet Percy. Altmışlı yaşlarında, dinç ve dik duruşuyla etkileyici, giydiği kıyafetle cezbediciydi ancak üniversiteli kızlar için. İçimden Percy'e lanetler okuyor, Trevor'u sakinleştirmeye çalışıyordum. Eğer Trevor'u sakinleştirmezsem sanırım Percy'i parçalara ayıracaktı. Percy öksürerek boğazını temizledi ve konuşmaya başladı. "Dediğim gibi hoş geldiniz baylar! Biz de adamlarımla sileri soruyorduk nerede kaldılar diye. Çok özledik sizleri. Uzun bir aradan sonra görmek gerçekten etikeliyici. Değişmişsiniz." Trevor'a bakarak, "Sen hariç koca adam, biraz sakin olmayı öğrenmelisin." Histerik bir kahkaha attı ve konuşmasına devam etti." Bu geç kalmanızı umarım telafi edersiniz değil mi?" Trevor'la ben işgalcilerle Percy'e sinirli bir ifadeyle bakarken Trevor kendini tutamadı, "Sizin ben...!" diye bağırırken enseme sert bir darbe yedim, kendimi soğuk ve ıslak zeminde buldum.
ARAYIŞ II. Bölüm
Uyuşurken için
Tutuşur her hayalin
Büyümek derler
Deler geçer
Yıllara gücün yeter mi?
Atiye - Yetmez
Ayılmaya başladığımda ortamın soğuk havası vücuduma çarpıyor, üşüyordum. Yüzüme çarpan o lanet ışıktan gözlerimi açmakta zorlanıyordum. Koluma bir şey battığını hissettim. Ardından kolumun içine soğuk bir metal parçası girdi. Vücuduma enjekte edilen sıvı canımı yakıyordu ancak tepki veremiyordum, sadece duyabiliyordum. Kulağıma tanıdık bir ses geldi;
- Doktor Akhmedov testleri yaptınız mı?
- Evet Bay Clark. Testler başarıyla sonuçlandı. Vücuduna enjekte ettiğimiz sıvı sayesinde kendine 1 saat içinde gelir.
- Teşekkürler Doktor Akhmedov. Odadan çıkabilirsiniz.
Birkaç takırtı sesinden sonra kapı kapanma sesini duydum. Doktor gitmişti ancak yanımdaki kişinin kim olduğunu hala çıkaramamıştım. Üşümeye devam ediyordum, sırtım sanki buz kaplamıştı. Metal bir şeyin üstünde yatıyordum ve bundan da emindim. Hafif bir öksürmeden sonra dijital ses odanın içinde yankılandı. "Hoş geldiniz Bay Clark. Size nasıl yardımcı olabilirim?" Tanıdık ses konuşmaya başladı. "Kişinin fiziksel özelliklerini söylemeni istiyorum." Dijital ses, "Tanımlanıyor, tanımlanıyor. Kişi tanımlandı. James Black, kemik yaşı yirmi, boyu yüz seksen, yağ oranı yüzxe on dört, kas oranı yüzde otuz. Aile bilgisi ister misiniz?" Tanıdık ses, "Hayır, gerek yok." dedi. Gözlerimi yavaş yavaş açmıştım, etrafı flu bir şekilde görüyordum. Gözlerimi kısarak karşımdaki kişiye doğru bakıyordum ancak seçmekte zorlanıyordum. Siyah bir kıyafet giydiğinden emindim. Hafifçe doğrulmaya çalıştığımda siyah kıyafetli adam elini omzuma koyarak geri yatmamı sağladı ve hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp odadan çıktı. Nefesim hızlanmıştı, nerede olduğumu bilmiyordum. Etrafta bir tane bile cam yok, gri metalik bir duvar vardı. Biraz korkmuştum ancak zihnimi toparlayıp başka şeylerle meşgul edip uyumaya çalıştım.
Uyandığımda farklı bir ortamdaydım, nasıl taşındığımı nasıl geldiğimi bilmiyordum. Burası biraz daha evi anımsatıyor, üşümem geçmiş ve güvende hissediyor gibiydim. Yavaşça ayağa kalktım, camdan dışarıya bakındım. Dışarıda yüzlerce insan ve asker vardı. Hepsi farklı bir şeyin peşindeymiş gibi bir yönden aşka bir yöne koşuyorlardı. Elimi anlıma götürdüm, hafifçe sıkarak mırıldanmaya başladım. "Bizi Percy sıkıştırmıştı. Çocuk, çocuk evet çocuğu kullanarak bizi pusuya düşürmüştü. Michy ise aşırı sakin davranmıştı. Yoksa Michy böyle bir şeyin olacağını biliyor uydu? Lanet olsun... O işgalcilerden nefret ediyor." istemsizce sırıttım. Buradan çıkmak istiyordum ancak Michy ve Trevor olmadan gidemezdim çünkü onlar beinm ailem gibiydi, özellikle Michy... Hızlıca arkamı döndüm ve etrafta silah olarak kullanabileceğim bir şey aradım. Gözüme kestirdiğim ilk saksıyı alarak kapıya doğru yöneldim. Kapının deliğinden diğer tarafa bakındım belki kapının önünde birisi nöbet tutuyor olabilirdi. Sonuç olarak onlar bizi hoş bir şekilde almamıştı ve onlar bizim düşmanlarımızdı. Birazcıkta 2000'li filmlerin etkisi de var tabii ki. Arka tarafın temiz olduğunu görüp kapıyı açtım. Kapı kilitli değildi, koridora çıktığım gibi insanlar bana tuhaf tuhaf bakıyor, bıyık altı sırıtıyorlardı. Biraz rezil duruma düşmüştüm ancak bunu aldırış etmeden koridorun iki yanını dikkatlice süzdüm. Çıkışı görünce hızlıca koşmaya başladım, koridor o kadar kalabalıktı ki çıkışa koşarken çarpmadığım insan kalmamıştı. Çıkışa yaklaştığımda karşıma güvenlik çıktı. Güvenlik belindeki elektrikli copunu çıkardı ve bana doğru koşmaya başladı. Aniden duraksadım, hızlıca geriye doğru koşmaya çalıştım. Önüme çıkan insanları sollayıp güvenliğe engelmişcfesine itiyordum. Saksıyı bırakmadığım için şanslıydım, en azından kaçma ihtimalim vardı. Koridor "T" şeklindeydi ve ortasına gelince açı camı fark ettim. Saksıyı hızzlıca arkama doğru fırlatarak camdan dışarıya doğru kendimi attım. Birinci kattan çimenliklere düştüğüm için pek bir şey olmamıştı sadece avuç içlerim kızarmış, biraz da soyulmuştu. Kendimi toparlayarak hızlıca koşmaya başladım. İki yüz metre ileride upuzun bir kule gördüm, oraya koşmak aklıma geldi. Belki Trevor'u orada bulabilirdim, belki de Michy'i... Olabildiğince hızlı koşmaya çalışıyordum, her nefes alışımda göğüsüm yanıyordu. Bu kadar koşmaya alışık değildim ancak bazı şeyleri başarmam gerekiyordu. Kuleye doğru koşarken sürekli önüme güvenlik çıkıyor, onlarda peşime düşüyorlardı. Dört dakikalık koşuşturmadan sonra izimi kısa süreliğine kaybettirdim ve kuleye girdim.
Kule eski zamanları anımsatıyordu, taştan yapılmış, dönen merdiven vardı. Üstelik meşalelerle ışıklandırılıyordu. Kenarda koskocaman atılmayı bekleyen ahşap bir dolap gördüm. Her tarafını örümcek ağı kaplamış, iğrenç bir görüntüsü vardı. Zorlanarak onu kapının önüne çektim ve dönen merdivenin boşluğundan yukarıya doğru bakındım. Oldukça uzun gözüküyordu, bi' an ikili ikili çıkmayı düşündüm ancak yukarıda da güvenlik olabileceği aklıma gelince sessiz bir şekilde çıkma kararı aldım. Birkaç kat çıkınca yukarıdan ıslık sesleri gelmeye başladı ve hızlıca kendimi duvarın arasında saklanabileceğim ufak bir araya attım. Kırklı yaşlarında, lacivert takım elbiseli bir adam aşağıya doğru iniyordu. Seri bir şekilde düşündüm ve mırıldanarak. "Aşağı iniyor, aşağıda dolap var. Dolapta kapının önünde. LANET OLSUN!" hızlıca saklandığım yerden çıktım ve adamın arkasından sessiz bir şekilde ilerlerken onu merddiven boşluğuna ittim. Adam aşağıya saniyeler içinde düşmüştü. Kafası patlamış, etraf kan gölüne dönüyordu. Hızlıca üstünü aradım ve bir adet tabancayla kart buldum. İkisini de alarak yukarıya doğru koşarak çıkmaya başladım. Uzun bir süreden sonra en üst kata varmıştım. Karşımda kocaman metal bir kapı duruyordu. "Evet James, karşına ne çıkacağını bilmiyorsun. Güvenlik çıkmaz umarım." istavroz çıkararak, "Tanrım, beni koru." dedim. Tabancanın şarjörünü kontrol ettim ve elimdeki kartı kapının çıkıntısına okuttum. Kapı mekanik bir sesle sağdan sola doğru açımaya başladı. Oldukça yavaş açılıyordu. İçeriden gelen bir ses, "Tom! Ne çabuk geldin?" hızlıca içeriye adımımı atar atmaz Trevor'u kelepçeli görmem bir oldu. Üstelik güvenlikle birlikte... Seri bir şeilde tabancanın namlusunu güvenliğe doğrulttum. Güvenlik bağırarak, "SAKIN BİR DELİLİK YAPMA YOKSA SONUN SENİN AÇINDAN KÖTÜ OLACAK!" gözlerimi kıstım, doğru anı bekliyordum. Sadece eski zamanlardaki gibi Trevor'un yaptığı şeylerin tekrar yapmasını bekliyordum. Trevor hızlıca güvenliğin önüne geçti. "JAMES Dur! Eğer onu öldürürsen alarm devreye girecek ve otomatik olarak kapı kapanıp kilitlenecek!" Böyle bir şeyi kabul edemezdim, sonumuz hiç iyi gözükmüyordu. Zihnime uydum ve sağ tarafa doğru atlayarak güvenliğe defalarca ateş ettim. Yere düştüm ve kulaklarımı tırmalayan acı alarm sesi devreye girmişti. Bir yandan yerdeki güvenlik kan kusuyor, diğer yandan ise kapı kapanıyordu. Hızlıca ayağa kalktım ve Trevor'un yanına koştum. "APTAL JAMES! SANA BEN NE DİYORUM?" dedi bağırarak Trevor. "Trevor eğer onu vurmasaydım buradan asla kaçacakşansımız olmayacaktı! Üstelik ben ölebilirdim Trevor, ölebilirdim!" dememle kapının kapanıp kilitlenme sesi ortamda yankılandı. Trevor histerik bir kahkaha atarak, gerçekten şansımız varmış James."
ARAYIŞ III. BÖLÜM
Ama bir gün buradan çıkacağımı umut ediyorum
Bütün gece veya yüzyıllar sürse de
Saklanacak bir yere ihtiyacım var ama
yakında bir tane bulamıyorum
Canlı hissetmek istiyorum,
dışarıda korkumla savaşabilirim.
Billie Eilish - Lovely
Trevor'un gülüşü sinirimi bozuyordu. Panik yapmadan sakin kalmaya çalıştım. Yerde yatan güvenliğin yanına giderek tabancasını aldım ve Trevor'a verdim. "Trevor, buradan kaçmak için bir şeyler ara. Etrafta gezin, bir şeyler bul! Kahretsin, bul!" dedim. Trevor sakin bir sesle, "Buradan kaçmalıyız James. Yaklaşık dört gündür buradayım ve her gün bir şeyler bulmak için etrafı aradım. Sonuç ne? Tabii ki bulamadım." Aşırı gerilmiştim, normalde hiç böyle olmazdım. Aşağıdan birilerininn geldiğini hissediyordum ancak emin değildim. "James üzme kendini. Hem şuna sevinebilirsin. Oradan oraya kaçmıyoruz ve aylaklara uzağız. Günde üç öğün yemek veriyorlar ve hepsi sıcak." dedi. Trevor böyle birisi değildi. Her istediğini yapmaya çalışan, özgürlüğünün peşinde koşan, rahatlığı seven birisiydi. Çok garip davranıyordu. "Trevor sen iyi misin? Kendinde değilsin sanırım. Burada cidden kalmak mı istiyorsun?" dedim. Trevor kafasını hayır anlamında salladı. Bakışlarım Trevor'un kelepçesine kaydı, ateş ederek kırılamazdı. İşgalcilerin teknolojisi üst seviyelerdeydi. İnanılmaz bir bilim vardı burada. Hücrede mekanik ses yankılandı ve duvarda Percy'nin hologramı belirginleşti. Trevor'la ben hızlıca sesin geldiği yöne döndük ve holograma bakındık. İkimiz aynı anda, "Percy!" karşımızda gerçekten Percy'nin hologramı duruyordu. Ne olduğunu henüz anlayamamıştık. Percy kahkaha atarak konuşmaya başladı. "Ahh, sizleri böyle görmek ne kadar da güzel baylar. Dört gündür görmüyorum ve çok özledim. Sizlerde beni özlediniz mi?" Trevor tabancayla holograma doğru koşarken sıkıca kolundan kavradım, geriye doğru çekiştirdim. "Sakin ol bi' Trevor!" Trevor bağırarak, "Seni öldüreceğim Percy! Ellerimle öldüreceğim ahmak herif!" Percy tekrardan kahkaha attı ve konuşmaya devam etti, "Trevor yapma böyle. Neler söylediklerini duydum. Yemeklerimi çok beğeniyorsun ve üstelik korunuyorsun." sırıttı ve konuşmasına devam etti, "Baylar sizlere ceza vermem gerekiyor." Hologramda iki ölen güvenliğin suratları gözüktü. "Tom, Tommy kardeşler. Bana aşırı sadıklardı ve siz onların hayatlarına son verdiniz. Bu benim kalbimi çok kırdı. Sizden böyle bir şey beklemiyordum. Özellikle senden James, senin gibi birisinden. Sen korkaksın, korkak!" Tabancayı o kadar sıkmıştım ki avucum artık acımaya başlamıştı. Percy'i öldürmek istiyordum. "James ve Trevor sizleri oradan kendi ellerimle çıkaracağım tabii ki de bunu hissetmeyeceksiniz. Çünkü on saniye sonra içeriye XDA23 gazı yayılacak. 'XDA23 gazı ne?' diye soracak olursanız yeni keşfettğimiz bir çeşit kimyasal gaz. Çabucak bayılmanızı sağlayacak. Huzurlu uykular çocuklar..." hologram yok olmuştu. Trevor'la ikimiz sinirden delirmek üzereydik ve hızlıca maske tarzında kullanabileceğimiz bir şeyler araık. Aramakta, algılamakta gittikçe zorlanıyordum. Etraf bulanıklaşıyordu ve sesler uzaktan gelmeye başlıyordu. Kendimi kontrol edemeden yavaşça sert zemine düştüm.
Ayıldıüğımda hastane odası tarzında bir yerdeydim. Zorlanarak toparlandım ve alnımı ovdum. Kendimi gerçekten iyi hissetmiyordum, başım çatlıyordu. Bakışlarımı odanın içinde gezdirdim ve o sırada sert bir şekilde içeriye siyah renkte taktiksel ekipmanlı birisi girdi. Hızlıca yanıma geldi ve çantasını ayaka ucuma koydu. Ne olduğunu anlamamıştım, korkudan sehpada duran çerçeveyi aldım ve adama doğru fırlatacakken engel oldu. Suratındaki maskeyi çıkarınca şoka uğramıştım. Bu Michy'di. Uzun süredir görmediğim Mich! Ona sarılmak istiyordum ancak vaktimizin olmadığını anlamıştım. Hızlıca çantadan bana birkaç tane ekipman çıkararak verdi. Ekipmanları giydikten sonra yatağa bıraktığı tabancayı aldım. "James sonra konuşuruz ancak buradan kaçmamız gerek. En azından senin kaçman gerek. Duvarlar yıkıldı, aylaklar içeriye doğru koşuyorlar. Her dediğimi sormadan yap. Bu arada şu an San Diego'dayız. Los Angeles ile aramızda 195 kilometre var yani 2 saat." onun dediklerini sadece kafamı sallamakla yetindim. Kapıyı açarak dikkatlice çıktı ve onu arkasından takip ediyordum. Çok seri bir şekilde hastane çatısına doğru ilerliyorduk. Etrafta insanların koşuşturması, çığlıkları, yerlerde ve duvarlarda kanlar, organlar içimi ürpertiyordu. Michy gibi soğukkanlı olmaya çalışıp onun peşinden hiç ayrılmıyordum. Çatıya yaklaşmıştık, iki kat kalmıştı. Hastane 10 kattan oluşuyordu biz ise sekizinci kattaydık. Dokuzunca kata çıktığımızda yakınımızda bir çığlık sesi duyduk. Michy ile ben hızlıca çığlık sesinin geldiği yöne koştuk. Karşımızda çok kötü manzara vardı. Bir aylak kadını duvara yapıştırmış, kadının kucağında ısırmaya çalışıyordu. Kadın bizi görünce seslendi, "BAY CLARK TANRI AŞKINA YARDIM EDİN LÜTFEN!" Michy hızlıca hafif makineli tüfeğini sırtına astı, aylağa doğru koştu. Aylağa doğru bütün gücüyle atladı ve onu kucağından düşürmesini sağladı. Michy aylağın boğazına sarılmış, bacağındaki kılıfından bıçağını çıkarmaya çalışıyordu. Onun ısırılmasından korkuyordum ve hızlıca Michy'e yardım etmek için yanına koştum. Yanlarına varınca tabancamla aylağa nişan alıp ateş ettim. Ses koridorda yankılanmıştı, aşırı yüksek bir sesti. Aylaklar ses yüzünden bize doğru kitlenmişlerdi, kısacası bizim bulunduğumuz yere doğru koşuyorlardı. Kadının hızlıca koluna girdim. Michy bağırarak, "SİZ ÜST KATA ÇIKIN, PİSLİKLERİ OYALAYACAĞIM. ELENA HAVALANDIRMA ÇIKIŞININ YANINDA KİLİT VAR ONU KAPIYA GEÇİR! JAMES SEN DE TABANCANI ELENA'YA VER." soru sormadan hızlıca tabancamı Elena'ya verdim ve Michy'e son kez bakıp çatıya doğru koştuk. Çatıya çıkmıştık, zorlanarak kapıyı kapattım ve Elena havalandırma çıkışının yanında duran kilidi alarak kapıya geçirdi. Binanın ucuna doğru gittim ve aşağıya doğru bakındım. Aşağısı aylak kaynıyordu, en az beş bin tane aylak vardı. Eski güvenli alandan biraz daha küçüktü burası. Michy için aşırı endişeliydim. evet o profesyonel birisi, onun başaracağına inanıyordum ancak ister istemez de içimde tereddüt oluşuyordu. Elena yanıma geldi, "Geriye çekilsen iyi olacak, helikopter geliyor." bakışlarımı hızlıca ona çevirdim ve "Ne hellikopteri? Michy yokken nereye gitmemi düşünüyorsun sen? Asla onu yarı yolda bırakmam ben!" elena kolumdan tuttu ve geriye doğru çekiştirdi. Hastanenin çatısına helikopter inince içinden üç tane asker atladı. El hareketleriyle anlaşıyorlardı ve hızlıca kapının bulunduğu duvraya yaslandılar. Elena beni zar zor helikoptere bindirdi, herkes aşırı soğukkanlıydı. Arkamızda hiç kimseyi bırakmamış gibi havalandık.

İki buçuk saatten sonra Los Angeles'daki güvenli bölgeye gelmiştik. Helikopterden indiğim gibi karşımda Percy duruyordu. "Hoş geldin James, oradaki olayları duydum ve virüs kapmadığına sevindim. Yani öyle düşünüyorum. İlk kontrolden geçeceksin ardından odamda bekliyorum seni. Sen de buna dahilsin Elena." dedi. Askerler bileklerime kelepçe geçirdiler ve kollarıma girerek kontrol noktasına götürdüler. Kontrol noktasına varınca kıyafetlerimi yırtarak üstümdeki her şeyi çıkardılar. Detaylı bir kontrolden geçtikten sonra yeni kıyafetler verdiler. Kelepçeyi çıkardılar ve yeni aldığım kıyafetlerimi giydim. Aklım hala Michy'de kalmıştı ancak dikkatimi Percy'nin benimle ne konuşacağına vermek zorundaydım.
ARAYIŞ IV. Bölüm
Ağlamak istiyorum, sevmeyi öğrenmek istiyorum.
Ama bütün gözyaşarım harcandı.
Tom Odell - Another Love
     
 
what is notes.io
 

Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.