Notes

Neyse buraları geçelim ve daha önemli bir konuya gelelim. Sana etkili bir reklam metni yazdıralım. Ürün sensin. Yetenekli bir yazarı işe sokmaya çalışacağız. Yapacağımız iletişimin amacı bu. Hemen sorundan başlayalım.

Yazdıklarına yanıt alma oranın çok düşük. Neden?

Gördüğüm kadarıyla iki tane önemli kural hatası yapıyorsun.

İlki, hedef kitleni tanımıyorsun. Yani kime yazdığını aklında netleştirmeden yazıyorsun. Ya da netleştirdiğini düşünüyorsun ama kafanda netlik kazanan şey gerçekle örtüşmüyor. Bu yanlış algıyı da çoğu insan gibi kendine duyduğun güven yüzünden hiç dönüp kontrol etmiyorsun. Yanlış algı sürüp gidiyor.
Tam da bu nedenle her gün yüzlerce mail'i okumadan silen, mail görmekten usanmış, nefret eden insanlara mail yazıyorsun. Bütün gün madende çalışan bir işçiye kömür göstermek gibi bir şey bu. Halbuki adamın madenci olduğunu bilsen, kömür göstermeyeceksin. Güneş göstereceksin. Yaptığın iletişim bu açıdan yanlış.

İkincisi, farklılaşmıyorsun. Herkes ısrarla ve sırayla kömür gösteriyor madencilere. Oysa reklamın amacı farklılaşmak, dikkat çekmek. Reklamcı babalardan Sir John Hegarty'nin (adam sir olmuş, düşün) bir sözünü çok severim: "When the world zigs, zag." Türkçede şöyle karşılanabilir: "Herkes Mersin'e giderken sen tersine git."

Şimdi bu iki kuralı uygulayalım. Bakalım başarılı olacak mı iletişim…

İşe küçük bir ajanstan başlamayalım. Büyük bir ajanstan başlayalım. Kalabalık bir ekibi olsun. Böylelikle yazar arama şansı daha yüksek olsun. Mesela 9 yıl önce benim başladığım Güzel Sanatlar – Saatch&Saatchi iyi bir fikir. Neden iyi bir fikir? Çünkü yazın bol bol stajyer alırlar (geç kalmış olabilirsin). Ayrıca bu aralar benim ekibimdeki 1 yıllık bir yazara teklifte bulundular. Yani biraz deneyimli de olsa yazar arıyorlar.

Orada kreatif direktör kim var, kime yazacaksın? Ali Hikmet Yavuz. Kendisini tanımıyorum ama iyi bir insan olduğunu, usta bir yazar olduğunu biliyorum. Babası da önemli bir edebiyatçıdır ve Türk şiiri için önemli bir şairdir. Neyse. Bu kadar tüyo yeterli. Gerisini sen araştıracaksın.

Şimdi mail yazmayı salla gitsin. Mersine değil, tersine gideceğiz. Kağıt, kalem al ve elyazısıyla güzel bir metin yaz. Peki güzel bir metin nasıl yazılır?

Çoğu insan yazıların, metinlerin okunduğunu sanır. Oysa ancak sıradan metinler okunur. İyi metinler konuşur. İnsan iç sesiyle konuşur metinleri. Dolayısıyla okunan bir metin değil, konuşan bir metin yazmayı amaçla. Neden? Çünkü kişiliğin, terbiyen bu sesle somutlaşacak. Mektubunu tutup okuyanın karşısında bir metin değil, bir insan belirecek. Böylelikle bir duygu ve etki uyandırma şansımız da artacak. İyi bir metin yazdığına inandıktan sonra bir zarf al, pulu yala ve adrese postala. (Buna direct-mailing çalışması deniyor.)

Bu kadar. Sonra telefonun çalmasını bekle. Umarım güzel haberlerini alırız.

Not: Stajer değil, stajyer.

Not 2: İş isteme, görüşme iste. Neden? Çünkü herkes iş istiyor. Oysa iş vermek büyük ve ciddi bir şeydir. Görüşme koparmak daha mütevazıdır ve kolaydır. Yine Mersin'e değil, tersine yani…