Notes

ben çoğu konuda kesin hükümler vermekten vazgeçtim artık. çünkü kesin hükümler kapitalist modernist sistem için de yer bulamıyor malesef. bu sistem içinde kesin hükümler insanları bir kalıba sokuyor ve düşünmekten uzak tutuyoar. tabi ki her konu için geçerli diyemem. bazı konularda ve kişilerde kesin hükümler geçerli olabilir. bak yine kesin bir hüküm veremedim :) bu sebeple çoğu zaman tespit yapmakla yetiniyorum ve çok fazla yorumlamıyorum. konuyu çok dağıtmayayım...
genetik olarak tek eşli mi kodlanmışız bilmiyorum. bu çok eşlilik sorusu benim kafamda yazın gittiğim bir kültür festivalinde aynı evde kaldığım bir çocuğun tüm kızlara sarkmasıyla ve bizim bunu eleştirmemizle başladı. daha sonra laf arasında eski kız arkadaşıma bunu anlattığımda "belki çok eşliliğe inanıyordur" dedi.
NOT1: eski kız arkadaşımla ayrıldıktan 1 yıl sonra onun istemesiyle buluştuğumuzda onunla ilk defa birlikte oldum. ve o zaman bir ilişkim vardı. ve düzenli olarak seks yapıyordum. fakat bu kişiyi sevmiyordum. ama gerçekten sevmiyordum. inanmayacaksın belki ama sırf onun mutlu olduğunu gördükçe üzülmesin diye ayrıldığımı söyleyemiyordum. onunla sevişmekten bile zevk alamıyordum. sırf o istiyor diye sevişiyordum. bu biraz benim omurgasızğılımdan kaynaklanıyordu. bildiğin "hayır" diyemiyordum. zaten hayatımın hangi evresinden diyebildim ki ona da diyeyim. neyse eski kız arkadaşımla ayrılıktan bir yıl sonra buluştuğumuz gece kız bana "buluştuk diye duygusal olarak bağlanmamız şart değil biliyorsun değil mi? insanların böyle git gelleri olur." dedi. tam duymak istediğim şeydi aslında. ben de "evet. zaten sana karşı eskisi gibi şeyler hissetmiyorum. ve mümkünde değil hissetmem." dedim. gecenin sonunda seviştik ve sarılarak uyuduk.
o gecenin sonunda 'çok eşlilik' kavramı bilinçaltıma girmiş meğer. çünkü 24 yaşıma kadar kimseyle birlikte olmama rağmen iki kadınla birlikte olmuştum son 1 ay içinde. (bu arada amerika'da sarılma terapisi veren bir kadının haberi vardı. şimdi anlıyorum. sarılmak gerçekten rahatlatılıyor.)
şimdi bunları sana neden anlatma gereği duydum? "beni ne ilgilendirir?" diyebilirsin. aslında çok özel şeyler. ama burada çok eşlilik hakkında ahkam keseceksem bu tecrübemi anlatmak zorundaydım. senin özelinde değil kim olursa olsun şeffaf bir şekilde tartışmak isterim.
primatların çok eşli olduğundan bahsetmişsin. olabilir. zaten evrim teorisine göre tüm canlılarda bir sapma var. mesela ilk canlıların otçul olduğu söyleniyor. çünkü etçil olsalardı ilk canlı kendinden türeyen sonraki canlıyı yerdi ve şimdiki canlı türleri belki hiçbir zaman var olamazlardı. biz de dahil. yani avcılık doğal bir sapmadır. bu açıdan baktığımızda atalarımız çok eşli olabilirler. çünkü toplumsal etik, dinler, aileler, klanlar, devletler vs. henüz var olmamıştı. şimdi ki toplum yapısı bence herşeyde yozlaşmanın en dibine vurmuş durumdadır. şimdi ki çok eşlilik tamamen metaya dayalı ve kimden ne koparsam kardır mantığıyla yürüyen bir kadın sömürüsü haline dönüşmüştür. erkekler bu konuda çok zalimdir ve olayın muktediri konumdadır.
ben kadınların duygusal hazzının erkeklerinse cinsel hazzının fazla olduğuna pek katılmıyorum. bence bu durum kadınların cinsel olarak bastırılmasının bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. kadın ve erkek taban tabana aynı canlılardır demiyorum. evet kadınlarda prolaktin hormonu onları içgüdüsel ve duygusal olarak daha güçlü kılıyor olabilir. böyle bakınca cinsellik ve duygular arasında sıkı sıkıya bir bağ olduğunu düşünürsek kadınlar seksten daha fazla haz alır. ki orgazm anında erkeklerden 27 kat daha fazla zevk aldıklarını okumuştum bir araştırmadan.
NOT2: birkaç defa seviştikten sonra bir kadının yerinde olup nasıl hissettiğini anlamak istemiştim. arzuladığın birini içinde hissetmek müthiş bir duygu olsa gerek.
zaten sen de demişsin ya: "ne bir kadın erkeğin gözünden ne de bir erkek kadının gözünden görebilir dünyayı." keşke görebilsek...
kadınların duygusal erkeklerinse cinsel aldatmadan yakındığını söylemişsin. bu yanılgıya düşmemeliydin. çünkü bu söylediğin durum toplum tarafından belirlenmiş normlarla dayatılmış ve kazandırılmış refleksler. erkek tarafından bir kadınla birlikte olmak erkeğin gücü olarak gösteriliyor. gerdek gecesinde erkeğin omuzuna vurmak, bazı kültürlerde eğreti gelinler tutmak vs. zaten küfürlerde bile bu kendini ortaya koyuyor. "koymak, sokmak, sikmek, piçlik, orospuluk, pezevenklik" gibi erkeklerin güçlü, üst olduğu ve kadınların aşağılandığı kelimeler kullanılıyor. kadınlar erkeklerin malı gibi görülüyor.
Lilith'in hikayesini bilirsin. Adem'le sevişirken onun hep üstte olmasına itiraz eder. Adem ve Allah'a isyan edip cennetten kovulur ve lanetlenir. daha sonra Allah, Havva'yı Adem'in kaburga kemiğinden yaratır ki ona sadık olsun.
sanırım ben de akıl olarak tek eşliliği içgüdüsel olarak da çok eşliliği savunuyorum. tabi daha aşmam gereken şeyler var demek ki. ama mesela para karşılığı kesinlikle biriyle birlikte olmam. ileride uygunsuz düşünülebilecek kişilerle ilişkiye girmem. ahlakçı değilim ama o dengeyi de iyi tutturmak lazım. ama kendinden emin olan, elektrik aldığım biriyle sevişirim de her şeyi de yaparım. yeter ki iki taraf da bu konuda kendinden emin olsun. ayyyyy baya uzun yazdım ama yine de düşüncelerimi tam olarak aktaramamış olabilirim.
son olarak senin de dediğin gibi çok eşlilik kadınlar için de var. sadece erkeklerin tekelinde olmamalı.