Sahip olduğum rahmet olası rahatsızlıktan mütevellit girişimde bulunabileceğim intihar, yada intihar türevi eylemler için şimdiden özür diliyorum karşim. Gerçekten ölsem ne yapardım diye düşününce aklıma vasiyetname yazmak geldi, qırıq türkçemle, olası girişimimden sonra faydası dokunabilecek bir şeyler karalamak istedim. Büyük ihtimal çocuk sahibi olamadığımdan, tabi çok hayırlı işlerde yapmadığımdan ölümümden sonra amel defterimin açık kalabilmesi pek de mümkün görünmüyor. Elinizden geliyorsa, kapanmaması adına biraz uğraşın, ki belki bir başkası da sizin adınıza zahmete girip uğraşır (Ki ben uğraşırdım yani). Zamanında yaşantımın çok güzel olduğunu, hatta başımın çok dertsiz olduğunu düşünürdüm. Bir gün kolum bacağım kırılacak da hadi ne zaman diye beklerdim, imtihana geldik sonuçta boş gönderecek hali yok. Meğer bazen hediye kutunun içinde geliyor, benim gibi kerizlerde hep dışarda sanıyor ya. Kol bacak kırılması çok klas ve üstesinden kolayca gelebileceğim bir şey olduğundan onları dillendirirdim, ama tabi benim muhasebeme göre işler ilerlemiyor, pehlivana pehlivan gibi imtihan geliyor. O pehlivanlığın hakkını verebileceğimden emin değilim ama, en azından beni bayağı bayağı sevdiğini anlamış oldum, her daim yine ona sığınmaktan başka bir şey yapamadım. Halimden vicdan azabı da duymadım çok şükür, alarm falan ötmedi yani hiç, bu da demektir ki inşallah ben her şeyi doğru ve onun istediği gibi yapmaya çalıştım. Ne desek boş, benim ki aslında abartılacak bir rahatsızlık da değil, tıbbi, nörolojik ve çoğu kişide olan bir rahatsızlık olması beni ayrıca mutlu edip moral verdi aslında. Allahtan mazeretli olduğumu, deli yada sapkın olmadığımı bilmek de büyük nimetti yani. Ama peder de haklıydı galiba, ölsem cenazeme gelecek 40 kişi bulamazdım harbi, Allah rızası için gelenler dışında. Nasrettin hoca da damdan düşüp, bana doktor değil; Benim gibi damdan düşen getirin, diyor ya. Benim de sanıyorum her şeyimi, benim gibi damdan tepe taklak düşen biri anlar her halde. Hayatı çok seven biri de değildim 20 yaşıma kadar, tabi bu rahatsızlığa çözüm bulma çabamla birlikte hayatın çok daha tatlı ve siyah beyazdan renkli ekrana geçtiğini itiraf etmem lazım, ki problemde o zaten. İstediğin gibi yaşamanı engelleyen, hayat kaliteni düşüren tarzda bir şey. Mevla bilir kulunu, ona göre verir çulunu. Ben yine memnunum, gayet uygun buluyorum hatta kendimi böyle nörolojik bir hastalık için. Yani karakteristik olarak da "bende olmayacak da kimde olacak böyle bir şey ya" diyorum. Nörolojik kısmı okey, biyo-kimyolojik kısmı zaten tamam ki bununla birlikte fizyolojik kısmı da dolaylı olarak cepte zaten. Esas sıkıntı diğerlerinin de bildiği gibi "Sosyolojik" tarafı zaten, hastanın da kendini "Sosyolojik" olarak kabul etmekte zorlandığı bir rahatsızlık zaten. Ben yine üstesinden gelip kendimi kabul ettim, değerlendirdim derinlere inip, ama işte yapbozun büyük kısmı dışarısıydı, ya onların da anlayabilmesi gerekecekti yada benim bir mağaraya falan taşınmam. O kadar dirayetli değilim, yapılı göründüğüm kadar hassas ve kuvvetsizim de zaten. Dahası da nasıl yazılır bilmiyorum, vasiyeti de bok ettim galiba. Biraz bahane buldum yaptığım yada yapacağım kötü şeyler için, sebep sundum sadece. Beraberinde şu Steam hesabımı yada artık ne kadar mal varlığım varsa, kuruşta olsa bana öldükten sonra faydası dokunacak bir şeylere harcayın zahmet olmazsa, inşallah biraz aklım yerine gelmiştir de, ölmeden önce insanlara faydalı bir şeyler bırakmış olmayı becerebilmişimdir, Allah'a emanet.