Frank, bir bahar mevsiminde Utah’ da fırtınalı bir günde doğdu, annesi Louisa diş doktoru, babası Jeff avukattı. Ailesi durumu sayesine rahat bir çocukluk yaşadı, evde İngiliz kültürü esiyordu, Fransız kültürünün evde hiç varlığı yoktu, annesi de bu durumdan memnundu çünkü zamanında yaşadığı şeyler yüzünden ne kadar Fransız’ da olsa İngiliz gibi yaşadı, kendini hep İngiliz olarak hissetti. Frank ilköğretim dönemi çok rahat geçti tabii sayısal derslerde zayıflar getiriyordu, ama bunları son anda düzeltmeyi biliyordu, o dönemlerde okulda tanıştığı çok yakın oldukları Leo adında bir çocukla yakın arkadaştı, tabii ilerde arkadaştan öte kardeş olacaklardı, Leo ailesi tarafında el üstünde büyüyen bir çocuk değildi, Frank ile arkadaş olduktan sonra, kendi evinden daha çok Frank ile zaman geçirmeye başladı. Frank’in ailesi Leo’ya çok iyi davranıyorlardı ve çok seviyorlardı, çünkü Frank doğduktan sonra annesi zor bir ameliyat geçirdiği için daha dünyaya daha hiçbir zaman bir çocuk getiremeyecekti. Leo’nun Frank ile böyle yakın olması ona kardeş hissini yaşatıyordu, çok iyi anlaştıkları için bir kardeşten daha iyiydi. Yine her bahar döneminde olan Pasifik Fırtınası oldu ama bu sefer insanlardan öç alıyor gibiydi, çok şiddetliydi. Fırtınadan önce Leo, Frank’lerleydi üç gün süren fırtınanın sonunda evine gidince evini bulamadı, çünkü ortada bir ev yoktu. Bir hafta sonra bir sürü bulunan cansız bedenler arasında annesi ve babası da vardı. Bu olaylardan sonra artık ailesi Ralston’lardı ve el üstünde tutuluyordu ve Frank onun bu sefer gerçekten kardeşiydi, ilk kavgasını Leo için etmişti, tabii o zamanlar bir tane daha Brad adında arkadaşı vardı çok yakın değillerdi ama ona çok yardımı dokunmuştu o çocuğa, hayatın anlamını yitirmişken, sadece bedenen yaşayan çocuğa tabiri caizse bir hayat verdi ve yaşattı, sanki o zamanlar Frank bir melekti, iki arkadaşıyla da arada buluşuyordu Leo ve Brad yakın değillerdi belki de hiç tanışmadılar. Zamanlar böyle geçerken Frank’in başına gelebilecek en trajik olay yaşandı. Lise bitmişti ve üniversite seçmeleri vardı ve üniversiteye gideceklerini biliyorlardı ve rahattılar bir gün kız arkadaşlarıyla sinemaya gideceklerdi iki gün önceden anlaşmıştılar ve pazar günü geldi Leo, Frank’i arayıp bugün gelemeyeceğini hasta olduğunu ve dinlenmek istediğini söylemişti, ama Frank bunu kabul etmedi ve onu gelmeye zorladı ve sonunda Leo kabul etmek zorunda kalmıştı. Frank ve kızlar önceden karar verdikleri yerde ve zamanda buluştular, önce yarım saat, sonra bir saat, sonra iki saat Leo’ yu beklediler aralarda aradılar ama telefon açılmadı ve sonunda Leo’nun bir ay önce taşındığı eve doğru gitmeye başladılar, Leo’nun evine yaklaşmıştılar Andrew Caddesi’nin ilerisinde Leo’nun evinin kapısına bir kalabalık, polisler ve ambulans gözüküyordu Frank bunları görünce aklından geçen şeyin olamaması için dua ederek kalabalığa doğru önce yavaş yavaş yürürken adımları gittikçe hızlanıyordu, ve koşarak o kalabalığa doğru koştu ve kalabalığın içinden olaya yaklaşmaya başladı yerde yatan şahısın önce elinin tam üstündeki karanfil dövmesini gördü ve donakaldı. Leo’yu ceset torbasını koydular ve olay yerinden götürdüler ve o sırada Frank hiçbir tepki veremedi, sadece gözünden damla damla yaş akıyordu ve kız arkadaşı onu oradan götürmek istedi ama Frank kıpırdamıyordu, annesi ve babası da geldi ve zor da olsa eve götürdüler. Frank için o günden sonra her şey çok zordu olayda çok basit bir şekilde olmuş polis ve bir suçlu arasında kovalamaca varmış Andrew Caddesine gelmişler, suçlu ve polis arasında biraz mesafe varmış, polis suçluyu uyarmış ve artık yakalamayacağını düşünüp ateş etmek için nişan almış, tam o sıra Leo kapından caddeye çıkmış ve polis ile suçlu arasında kalmış, zamanlama yüzünden polis Leo’yu vurmuş ve Leo yapılan tüm müdahalelere karşı yanıt vermemiş. Frank, Leo’nun ölmesinden kendisini suçlu buluyordu ve herkesle irtibatı kesti ve Utah’ dan uzaklaşmak için üniversite seçiminde New York’ a gitti, annesi ve babası da İngiltere’ ye taşındılar. Artık eskisi gibi olamayacaktı ama yine de güçlü kalmaya çalışıyordu, ama her Pazar o olay aklına geliyor ve unutamıyordu, her gün kendisini suçluyordu. Üniversiteyi zar zor bitirdi tabii burada da zor bir dönem geçirdi ama hepsini atlattı. Artık New York’tan da ayrılma vakti gelmişti ve yeni bir macera için Los Santos’ a geldi.