Notes

Selçukluların hikayesi aslında başlı başına bir göç ve mücadele hikayesinden ibaret. Şöyle ki yenikent te oğuz yabgu devletiyle yaşadıkları bir takım sıkıntılar sonunda önce Cend e gelişler ardından Harzem e geçişleri oradan maverünnehir coğrafyasında faaliyet göstermeye başlamaları daha sonra horasana gidip devlet kurma süreçleri tam anlamıyla bir mücadeleden ibaret. Bu açıdan değerlendirdiğimizde Selçukluları ortaya çıktıklarıo dönemde bir yandna coğrafyaya bir yandan o bölgede yerleşmiş olan siyasi ve askeri yapıya kafa tutan bunlarla mücadele eden ve bu mücadele esnasında da yaşadıkları her türlü olumsuzluğa rağmen mücadeleyi bıkmadan usanmadan devam ettiren bir aile bir grup olarak nitelendirmemiz mümkün.

Göç dediğimizde sadece reel olarak bir göçten bahsetmiyoruz. bir metafor olarak zihniyet ve medeniyet olarak da bir göçten bahsediyoruz. Olay sadece Selçuklu göçerlerinin bir coğrafyadan diğerine göçmeli değil bir metafor olarak da bir göçten ibaret aslında. Malum Selçuklular Türk Devlet geleneği dediğimiz şeyi Oğuz geleneği dediğimiz şeyi bünyesinde barındıran bir yapı fakat bu göç esnasında içerisine girdikleri ve zamanla hakim bir rol üstlendikleri İslam medeniyetinin bir takım öğelerini ve kültürlerini beniimsiyorlar bununla da kalmıyorlar ve bu göçtükleri hakimiyet kurdukları bütün coğrafyaların eski kadim medeniyetlerinden ve kültürlerinden de etkileniyorlar. Böylelikle bir yandan eski Türk devlet geleneğine bir yandan islam medeniyetine bir yanda da hakim oldukları coğrafyalardaki kadim medeniyetlerine dayanan güçlü bir devlet yapısı sistemli işlevsel bir devlet işleyişi meydana getiriyorlar bu açıdan baktığımızda türk tarihinin metaforik anlamda da selçukluların şahsında bir göç hareketini görüyoruz. Bu sadece reel bir göç olmanın ötesinde zihniyet ve medeniyet gücü. bu bakımdan türk tarihinde de islam tarihinde de önemli bir yere sahipler.

b