Notes

Gustavo, Valensiya şehrinde orta halli bir ailenin en ufak çocuğuydu. Babası krala gönülden bağlı bir istikham piyadesiydi ve Gustavo'nun da, diğer oğulları gibi, öyle olmasını istiyordu. Çocukluğunu diğer akranları gibi oyunlarla geçirmek yerine babasının atölyesinde kasnaklarla, makaralarla vesaire geçiriyordu. Eline alet alabilecek yaşa geldiğinde ise babası ile birlikte tamirat işlerine gidiyordu. Bu zanaatı ne kadar sevse de merakı insan vücudu, hayvanlar, bitkiler gibi şeylere yönelikti.

13 yaşına geldiğinde ise babasına bu isteğini belirtti ve babası ne kadar hayal kırıklığına uğrasa da Aragon Krallığı'nda namını duyurmuş bir doktor olan Balenio'ya eğitim için gönderdi. Kısa bir sürede hocasını etkiledi ve Balenio'nun özel araştırmalarına erişim sağlayabilir hale gelmişti. Bu araştırmalar aracılığıyla 15 yaşında Norveç'ten getirdiği Sylvia otunun insan zihninde gerçekte var olmayan şeyler yarattığı (halüsinojenik) etkisini keşfetmiş ve bu keşfinden kısa bir süre sonra annesinin ölüm haberini alınca içine kapanık bir hale geldi.

Balenio'nun yardımıyla bu içine kapanıklık durumundan kurtulmuş ve araştırmalarına geri döndü. Bu içine kapanıklık sürecinde Sylvia otunun o muazzam etkisi ile kendini gerçeklerden koparmış ve bu durumdan kurtulduğu zaman ise Sylvia otu yüzünden beyninde bir hasar meydana geldi. Balenio'nun ona verdiği odada, kendisinden gizli bir biçimde etraftaki köylerden ölüme yaklaşmış insanları kaçırıp yarı canlı biçimde vücutlarını açıp organların nasıl çalıştığını anlamaya çalışıyordu. Ancak bir gün Balenio, Gustavo'yu iş üstünde yakaladı ve onu tehdit edip muhafızlara vereceğini söyledikten sonra neşterini Balenio'nun boynuna saplayıp cesedini diğerleriyle birlikte sakladıktan sonra eve dönmek için yola koyuldu.

Evine, Valensiya'ya, döndükten sonra babasına yeterince şey öğrendiğini bahane edip döndüğünü söyledi ve babası da diğer kardeşleri gibi zorla Gustavo'yu da orduya soktu.
Orduda sıhhiyelik yaptığı süre boyunca berberlik dışında hiçbir şey yapmadı, tabii görünürde. Askerler eğitimdeyken etraftan topladığı bitkilerle çeşitli ilaçlar veyahut zehirler üretiyor ve bunları askerlerin yemeklerine katıp ne işe yaradıklarını gözlemliyordu. Çoğu zaman hiçbir şeye etki etmeseler de kimi zaman neredeyse ölümcül denecek kadar ağır sonuçlar elde etmiştir, ancak tabii hiçbir ölüm gerçekleşmedi.

Bu yavan ve monoton hayat düzeninden bıkan Gustavo bir gece nöbetteki muhafızlar dışında herkes uyurken taşıyabileceği kadar eşyasını yanına alıp gizlice kampın kör bir noktasından kaçtı. En yakın köye kaçtı, orada birkaç gün kaldı ve bu kaldığı süre boyunca çeşitli zanaatlarla uğraştı biraz para için. Kazandığı parayla yanına erzak alıp yola koyuluyordu yakalanma korkusundan. Bu yarı göçebe hayatı bir süre daha devam ettirdikten sonra endişe edecek bir şeyin olmadığının farkına vardı ve kalıcı olarak yerleşmek için Barselona'ya gitti.

Yine para kazanmak için türlü türlü işler yaptı ancak bu sefer bir ev ve evine yaptırmayı düşündüğü bir laboratuvar için. Arap tarzı laboratuvarını yaptırdıktan sonra ocağında kendi elleriyle cam balon, balon joje, erlenmayer gibi eşyaları yaptı.

Bu süre boyunca sapık düşüncelerinden vazgeçememişti, onlara karşı koyamıyordu; sorunu için gelen hastanın boynuna neşteri saplamak, kanının akışını izlemek istiyordu ancak kellesini de başında istiyordu. Bunu engellemek adına legal olarak cinayetler işliyordu, hem de kurbanlarının izniyle. 10 hastasından 1'ine durumunun ölümcül olduğunu, şimdi yaşamı sonlandırılmazsa sonunda cehennemden bile acılı bir ölüm ile karşılaşacağını söyleyip psikolojik olarak onları yıpratıyordu. Ancak çoğu zaman reddedilmesine karşın buna onay veren çaresiz kimseler de karşına geliyordu.

Kilise ve otorite sahiplerinin iznini aldıktan sonra gözleri önünde önce yüksek doz siyanürle kurbanlarını öldürüyor ve sonrasında cesetleriyle yalnız kaldığında ise çeşitli fantezilerini onların üzerinde uyguluyor, kimi zaman cinsel olarak kendini tatmin ediyordu. Tabii açık yaraları ceset defnedilmeden önce kapatıyor öyle teslim ediyordu.

Birkaç yıl boyunca bu cinayetlerine devam etti ve kellesini yerinde tutmayı başardı ancak kellesinin içindeki hainler Gustavo'ya oyunlar oynuyordu. Hasta almadığı bir gün içmediği halde Sylvia otunun etksini yaşamaya başladı. Çarpık bacaklı ölü bir hastası üstüne doğru geliyordu elinde bir mum ile. Korkudan masasının bacağına sarılıp üstüne gelen ölüye bakıyordu. Ölü adam birden elindeki mumu masanın üstündeki işlenmemiş fosfor ve sülfürün bulunduğu cam balonlara götürdü ve Gustavo'nun evi dakikalar içinde küle döndü. Kendini zorla dışarı atmıştı Gustavo her şeyini ardında bırakarak.

Çaresiz bir şekilde Barselona'nın sokaklarında dolaşıyordu. Limana vardı ve orada Slav giyinimli birkaç adam görüp yanlarına yaklaştı. Rus bir köleye işkence ettiği sırada kaptığı birkaç kelime ile iletişim sağladı onlarla ve böylelikle aralarına katılmıştı. Sanırım bu yaşlı adamın yıllar boyunca annesi dışında bağ kurduğu tek insanlardı bunlar.