NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io

Sayfa 1
Kâmil Paşa Hükümeti
Sait Paşa'nın İttihat ve Terakki tarafından istifaya zorlan
ması üzerine, Sadaret, Abdülhamit dönemi paşalarından
liberal (bir başka deyimle, Ingilizci) olan öbür kıdemli pa.
şaya, yani Kâmil Paşa'ya düşüyordu. Kıbrıslı olan Kâmil
Paşa'nın Sait Paşa'dan daha da İngilizci olmak şöhreti var-
dı. Kabine, kuruluşunun ertesi günü (7 Ağustos) Padişa-
hın önünde Kanun-u Esasî'ye bağlılık yemini etti. Bu vesi-
leyle Abdülhamit de kendi bağlılığını doğruladı. O gün
Cuma selamlığında İstanbul'daki elçiler adına İtalyan Elçi-
si, önceki selamlıkta Padişahın açıklamış olduğu meşruti-
yetçi görüşlerinin hükümetlerince olumlu karşılandığını
bildirdi. İttihat ve Terakki, yeni kabineden çok memnun-
du, çünkü, Harbiye ve Bahriye Nazırlarını kendisi sapta-
mıştı. Özellikle Harbiye Nazırı olan Recep Paşa, hatırlana-
cağı gibi, Trablusgarp'ta vali olarak bulunmuş ve bir süre
Sabahattincilerin darbe tasarılarında kendileriyle faal bir
işbirliğinde bulunmuştu. Ne var ki, aynı nedenle durum-
dan son derecede kuşkulu olan Abdülhamit, Paşayı huzu-
runa kabul ettiğinde ona sadakati konusunda Arnavut
besası, yani yemini verdirmekte fazla zorluk çekmemişti.
Fakat, İttihat ve Terakki durumdan memnundu ve bir bil-
diri ile Cemiyetin hūkümet işlerine karışmayacağını açık-
lamış ve halkı Padişaha ve hükümete güvenmeye çağırmıştı.
Kuruluşundan 10 gün sonra hükümetin programı ba-
sinda çıktı. F. Ahmad'ın dediği gibi, program, Osmanlı
Devleti'ni çağdaş merkezî bir devlete dönüştürmek gibi
çok iddialı bir niyetin ifadesiydi. Maliye örgütü, nezaretler,
orau ve donanma yeniden düzenlenecek, gereksiz memur-
lar emekliye ayrılacaktı. Vergi sistemi gözden geçirilecek,
ticaret, sanayi, bayindırlık, tarım, bilim ve eğitimde geli
me sağlamak için bir program
gereğince, Mü


Sayfa 2
Jön Türkler ve Ittihat ve Terakki
coșturarak Saraya yürüyüş yapmaya ikna etmişti. Birçokla-
ri, yürüyüşün daha etkili olması için, önce başlarına sarl
sarmışlardı. Kalabalık, Yıldız'a vardığında, Başmabeyinci
Nuri Paşa, Abdülhamit'e Fatih hocaları ve softalarının gel.
diğini bildirmişti. Başkâtip Ali Cevat Beye göre kalabalık.
işsiz güçsüz takımından da Beşiktaş aşçı ve tablakârla-
rindan 40-50 kişiydi. Kör Ali, isteklerini şöyle saymıştı:
“Padişahım çoban isteriz. Çobansız sürü olmaz. Şeriat em-
rediyor. Meyhaneler kapanmalı. İslam kadınları açık saçık
sokaklarda gezmemeli. Resim çıkartılmamalı. Tiyatrolar ka-
panmalı. Korkma, tecelliyat var. Evliya perde altından te-
celli ediyor." Kendisi mahkemede bunları söylediğini in-
kâr etmedi. Abdülhamit, müsterih olmasını, Şeriatın uygu-
lanacağını söylemişti. Kalabalık geri dönerken Sadriâzamla
Şeyhülislama rastlamış ve Padişahın, Şeriatın uygulanma-
sinı istediğini bildirerek, onlara da bu yolda yemin ettir-
mişlerdi.
Aslında bu, istibdat lehinde bir gösteriydi. Yıldız önün-
de, kalabalıktan biri, “Kanun-u Esasî'yi istemiyoruz!" de-
diği gibi, mahkemede bir tanık, Kör Ali’nin, Müslüman
olmayanlar bulunduğu için Mebusan’ı istemediğini ve bu
düşünceye karşı gelenlerin üstüne yürüdüğünũ açıkladı.
Kör Ali'nin, “Çobansız sürü olmaz" sözü de bu yolda bir
sözdü. Kör Ali’'nin geçmişte Sarayla da bir ilişiği olmustu.
Birkaç yıl önce Ramazanda meyhaneler konusunda vaaz
vermiş, bunun üzerine Saraya çağrılıp, on lira bahsis al-
mıştı. Ondan sonra iki yıl daha kendisine
mişti. Kör Ali'yi kışkırtan daha yüksekte B
çıların bulunup bulunmadığı belli olmad
bu Ramazan da Saraya yaranip biy
duyla meşrutiyet aleyhtarlığı yap
ce, dış bunalımdan medet umara!
ya
Bosna Horul


Sayfa 3
laya
göre Murat, Abdülhamit'e mektup yazıp, meşrutiyeti yıka
cak sayıda taraftar toplamak için kendisinden işaret bekle
diğini bildirmiş. Abdülhamit buna red cevabı verip, Mu.
rat'ın Saraya gelmesini yasaklamış. Murat'ın dav
nın nedeni şu lan.
Murat, kollarını sivayarak, Mizan'ı çıkarmaya başlam
(30/7). İlk sayısında büyük bir pişkinlikle İttihat ve Te.
rakki'ye hitaben açık bir mektup yayımlayıp, 2 Ocak
1897'de verdiği istifayı hükümsüz saymış, üstelik Şube Re
isi sıfatiyla çalışmalarına devam edeceğini bildirmişti. Iti.
hat ve Terakki, bu davranışa karşı sert bir tepki göstere-
rek, gazetelerde çıkan bir bildiri ile kendisini Cemiyet ü.
yesi olarak tanımadığını duyurdu (1/8).
İkinci bir tedbir de, Ikdam'ın önerdiği üzere, heyecan
verici haberlerle belirli olmayan zamanlarda çıkarılan ga-
zete ilavelerinin yasaklanmasıydı. Üçüncü bir tedbir de,
ordu birliklerinin polis görevlerinde kullanılabileceklerine
dair bir nizamnamenin çıkarılmasıydı (12/10).
olabilir: Hürriyetin ilanından bir hafta
Kadın Hareketleri ve Tepkiler
Tanzimat’la birlikte İstanbul’daki zengin Müslüman çevre-
lerin, bu arada Paşaların hayatlarında önemli değişmeler
olmuş ve bunlar kadınları da etkilemiştir. Kadınlar, piyano
çalmaya, Fransızca öğrenmeye, alafranga giyinmeye ve mo-
bilyalı evlerde oturmaya başlamışlardır. Bir yandan da kaç
göç devam ediyordu. Ama bu gelişmelerin kaçgöçü etkile-
yeceği belliydi. Bu yüzden Abdülhamit yönetimi, bir geriye
|dönüş yaparak, örneğin, 1901 yılında Müslüman ailelerin
Avrupalı dadı tutmamalarını, Avrupa mağazalarına gir-
memelerini, arabaların içlerinde dahi peçelerini örtmeleri-
156


Sayfa 4
Itihat ve Terakki'nin Denetleme Iktidarı (1908-1913)
ni istemişti. Ayrıca, çarşafların rengi, peçelerin kalınlığı,
kkabıların biçimi de tespit edilmişti. Bir ara, Şeyhülis-
lamın başkanlığındaki bir komisyon, kızlar dokuz yaşını
geçince “iştah kabartıci" oldukları gerekçesiyle bu yaştan
ve kız öğretmen okullarının
dreamy
kapatılmasını istemiş, fakat Abdülhamit dahi bunları aşırı
bulmuştu (Abbott 27-28, Bayur I, 2, 47). Buna karşılık,
sonra okula gitmemelerini
lân Türk hareketi, Avrupaî bir burjuva hareketi olarak,
kadınların durumu ve toplum içindeki yeri üzerinde
önemle durmuştu. Ahmet Rıza bu konuyu ele alan Vazife
ve Mesuliyet diye bir risale yazmış, Sabahattin Bey de kon-
feranslar vermişti.
Meşrutiyetin ilanı üzerine kadınlarların katıldıkları-
özgürlük istek-
lerini ortaya çıkardılar. Gösterilere
ni gördük. Kadınlar, başta Halide Salih olmak üzere, gaze-
telere yazı yazmaya, dernekler kurmaya (Osmanlı Kadınla-
n Ittihat Cemiyeti), törenlere, toplantılara katılmaya baş-
ladılar. İsmet Hakkı hanım, “Ya Biz Ne Olacağız?" diye ya-
zi yazarken, Keçecizade İkbal, bu isteklerin ancak mutlu
azınlığın kadınlarını ilgilendirdiğini, zaten erkeklerin do-
ğuştan kadınlara üstün olduklarını ileri sürüyordu. Fatma
Aliye ise, kadınlar için biraz dil öğrenip süslenmenin mari-
fet olmadığını, Batı'da, hem Doğu, hem Batı kültürünü de-
rinlemesine tanıyan kadınların varlığını haber veriyordu.
Kadınlarımız biraz da kafalarıni işletip kültürlerini artır-
maya õnem vermeliydiler.
Bazıları bu tartışmalara çirkin bir renk vermeye kal-
kıştılar. Meşrutiyetin tesettüre (örtünmeye) son vereceği
söylentileri başlayınca, İttihat ve Terakki, bunun aslı ol-
madığını ileri sürdü. 19 Ağustos 1908'de birçok ulema,
Beyazıt Camii'nde toplanarak, Kanun-u Esasî’nin Şeriata
uygun olduğunu onayladılar. Fakat, Ali Mevlevî adında bi-
ri, bir yazısında, Kuran'ın “asr-ı hazıra şayan bir lisan-ı
müsait ve münasinle tofcixini"
ültülor kontu


Sayfa 5
Ittihat ve Terakki'nin Denetleme İktidarı (1908-1913)
verir, polis de onları karakola getirir. Olay duyulur ve ka-
rakolun dışına toplanan kalabalık, çiftin kendilerine tesli-
mini isterler. Şeriata göre, Müslüman kadınla Müslüman
olmayan erkek evlenemeyeceği için, halk tepki göstermiş-
tir. Komiserin ve ulemadan birinin halkı dağıtma çabaları
sonuç vermeyince, Yıldız'dan Binbaşı Osman Efendi ko-
mutasında 40 asker getirilir. Ama asker hiçbir şey yapmaz,
hatta Binbaşı askeri geri çekmeye kalkışır. Bu arada halk,
karakola saldırır, fakat ateş açılmaz. Todori öldürülür, Bed-
riye ağır yaralanır. Oysa, halkın birikmesinden linç olayına
değin dört saat geçmiştir.
Gazeteler olayı tam bir felaket olarak değerlendirdiler,
zira Osmanlı zabita ve askerinin (hem de Yıldız askeri)
olaya seyirci kaldıkları anlaşılıyordu. Bu, meşrutiyete bir
lekeydi. Binbaşı sorguya çekildi, polis memurları değişti-
rildi, 13 kişi hakkında kovuşturma açıldı. Askerin, ettikle-
ri yemine rağmen güvenilmezliği karşısında, Selanik'ten
jandarma okulunda yetişmiş 20 subayla, 3 tabur piyadenin
polis göreviyle İstanbul'a getirilmesi kararlaştırıldı. Ayrıca,
Yıldız'daki binlerce askerin azaltılması ya da Rumeli'den
birliklerle değiştirilmesi düşünüldü. 19 Ekim'de ilk tabur
(3. Ordu, 2. Nişancı) Taşkışla'ya yerleşti, sonuncusu 30
Ekim'de geldi. Bir yandan da polislere subay nezaretinde
talimler yaptırılmaya başlandı.
17 Ekim'de kadınlarla ilgili olaylar hakkında Zaptiye
Nezareti'nin bir bildirisi çıktı. Buna göre, yalnız üç sarkın-
tılık olayı vardı: Birincisi Kapalıçarşı'da "gayet açık saçık"
giyinmiş kadınların, ikincisi aynı yerde subay kocasıyla
gezmekte olan bir kadının başından geçmişti, üçüncüsün-
de “gayet iyi giyinmiş" bir hanım ve çocuklarla açık bir
arabaya binen bir toçu subayı söz konusuydu. Görülüyor
ki, kim olursa olsun, kadın için erkekle dolaşimanın yasak
olduğu bir toplumda, Zaptiye Nezareti, adeta, mağdurların
başlarına gelenleri davet etmiş oldukları, olayların önem-


Sayfa 6
Jön Türkler ve Ittihat ve Terakki
siz olduğu havasını vermekteydi. Ikinci olayın faili olan
subaylarca yakalanan asker dışında, suçlular bulunama-
mış, bu da Tanin'in sert eleştirisine konu olmuştu.
Ama sindirme çabalarına rağmen, kadınlar daha ser.
best bir hayatın sınırlarını zorlamaya başladılar. Kasım or-
talarında Ittihat ve Terakki Kadınlar Şubesi askerlere kışık
giyecek yardımı işinde faal bir rol oynamaya çalışıyordu.
Ote yandan, aynı sıralarda Çerkez halayık ve kölelerin ti-
careti yasaklanıyordu. Kız çocuklarının iptidaî, rüşdiye ve
idadî okullarında okuyabilmelerini bir programa sokmak
için İngiltere' den Halide Salih'in teşebbüsüyle bir uzman
getirtildi. Bundan başka, hemen bir Inas Sultaniye Mekte-
bi'nin (kız lisesi) açılabilmesi için Abdülhamit, Kandil-
li’deki Âdile Sultan Sarayı'nı vermeyi kabul etti. Tasarının
bir an önce gerçekleşmesi için Mebusan'da birçok paşala-
rın ve ulemanın katıldığı bir toplantı yapıldı (Şubat 1909).
Bundan sonra ve 31 Mart olayından hemen önce, Nuriye
Cemal'in teşebbüsüyle Beyazıt'ta bir kız okulunun acılmak
istendiğini görüyoruz. Kasım'da (1908) Selanik'te haftalık
olarak çıkmaya başlayan Kadın dergisini de anmak gere-
ve
kir.
Askerlerin Tepkisi
Istanbul’da dinsel bağnazlıkla istibdatçıların el ele vermesi
ve zabıta ile askerin gevşekliği karşısında Rumeli'den asker
getirilmesi yoluna gidildi. Bu arada Taşkışla'daki 3. Tabu-
run Cidde'ye gitmesi için emir
nutsuzluk gösterdi. 28 Ekim'de
erbaş kışla dışında
mek üzere olduğu
diler. Abdülhamit
as!
k hoş-
ataral
his e
er ve
bit-
e l
gösteri de u


Sayfa 7
Jön Türkler ve İttihat ve Terakki
püskürtürler. Ertesi gün sorumluların yakalanmasına karşı
çıkılınca, kışla sūvarilerce çevrilir. Asker teslim olmayınca
çatışma başlar. Asilerden üç asker ölür, dokuzu yaralanır,
karşısındakilerden bir subay, iki er ölür, bir subay ve bir er
yaralanır.
Sonuç olarak durum şöyle özetlenebilir: Meşrutiyetin
gelmesi bazı yönlerden tedirginliğe yol açmıştı. Bunlardan
biri, kadın hareketlerinin sonucuydu. Kadınların kaçgöci
hafifletmesi, gazetelerde yazı yazması, dinsel taassubu, ya-
ni şehirli halkın geniş kesimlerini rahatsız ediyordu. Son-
ra, hafiyeliğin kaldırılması, binlercė kişinin geçimini zor-
laştırmıştı. Bunlar, istibdadın geri gelmesini istiyor ve fir-
sat kolluyorlardı. Kadın hareketleri ve dış bunalım böyle
firsatlardı. Ayrıca, meşrutiyet, askerlerin ve alaylı subayla-
rin hoşu-na gitmemişti. Askerler, yeni düzenin getirdiği
askerî disiplini yadırgamışlardı. Alaylılar ise, meşrutiyetin
mümkün olan en kısa zamanda kendilerini tasfiye edecek
bir düzen olduğunu anlıyorlardı. Ama bütün bu hoşnut-
suzluklar İttihat ve Terakkilileri “denetleme" iktidarından
düşürebilecek güçte değildi. Henüz yeterli bir örgütlenme
de yoktu. 31 Mart’ın gerçekleşebilmesi için meşrutiyetçi
cephenin bölünmesi, yani Ittihat ve Terakki’nin karşısına
meşrutiyetçi bir muhalefetin dikilmesi gerekiyordu.
İşçi Hareketleri
Meşrutiyetin gelmesi işçilere de müreffeh bir hayata ka-
vuşmak konusunda büyük umutlar vermiştir. Osmanlı
Devleti'nde sanayileşme asgarî düzeyde olduğu için, işçi
sayısı -genel nüfusa göre- pek azdı. Pek çoğu yabancı
sermayenin emrinde ve çok zor
dı. Hürriyetih ilanından bir hafta sonra, ldare-i Mahsusa
vapurlarında çalışanlar, geciken maaş ve ücretleri öden-
medikçe çalışmayacaklarını açıklamışlar ve böylece istek-
şartlar altında çalışıyorlar-


Sayfa 8
Ittihat ve Terakki'nin Denetleme Iktidarı (1908-1913):
leri yerine getirilmişti. Feshane işçileri fabrika yöneticile-
rinin işçi aleyhinde yaptıkları yolsuzluklardan şikâyet etti-
ler. Ağustos'un ikinci yarısında Aydın ve Şark demiryolla-
1 işçileri grev yaptılar. Eylül'de, Anadolu demiryolları-
un iscileri greve başladılar. Başka işkollarında da grevler
rinin
nin
hızla yayılıyordu.
Demiryolu işçileri bütün ay izin almadan günde 16-17
saat çalışıyor ve bir okka ekmeğin bir kuruşa alındığı bir
sırada 7-8 kuruş gündelik alıyorlardı. Fiyatların bugünkü
gibi dalgalanmadığı o dönemde, Anadolu Demiryolu Şir-
keti'nin on senelik memurlarına % 40, beş senelik memur-
larına % 30 zam önermesi ve bunun reddedilmesi, ücret ve
maaşların ne denli düşük olduğunu gösterir. Ayrıca, Os-
manlı memurları, yabancı uyruklu memurların fazla maaş
alıp kayırılmalarından yakınıyorlardı.
Önceleri Osmanlı basını grevlere karşı biraz anlayış
gösterdiyse de, bir süre sonra hizmetlerin aksaması karşı-
sında hoşnutsuzluğunu belirtmekten geri durmadı. Ayrıca,
Osmanlı devleti hemen her bakımdan emperyalist ülkele-
rin avucu içinde bulunduğundan, hükümetin uzun süre
grevleri hoşgörmesi beklenemezdi. Zaten Osmanlı yöneti-
cilerinin nizam-i âlem zihniyeti de bu tür hareketleri iyi
gözle görmesine engeldi. İttihat ve Terakki ise, grevlerin
bir an önce bitmesi için arabuluculuk yapıyordu. 20 Ey-
lül'de Zaptiye Nezareti, Şark Demiryolları işçilerini, grevin
hükümet ve halka zarar verdiği gerekçesiyle, şirketin
önerdiği şartları kabul etmeye çağırıyordu. Nafıa Nezareti,
işbaşı yapmayanların hiçbir demiryolunda çalışamaması
için tedbir alacağını açıkladı. Artık grevler zabıta ve asker
gücüyle bastırılıyor, elebaşı ve teşvikçiler yakalaniyordu.
Bu yüzden çatışmalar çıkıyor, bazı işyerleri yıkılıyordu.
Fakat grevin yasal bir hak olmayışı, Osmanlı hükümetleri-
emperyalist ülkeler karşısında zayıf durumu, işçi ör-
gütlerinin yokluğu ya da zayıflığı, işçiler arasında siyasal
nin


Sayfa 9
Jön Türkler ve Ittihat ve Terakki
işin aslı belli olmadı. Muhtemeldir ki, açık başkanliğı red-
deden Prens, fahrî (ve gizli) başkanlığı kabul etmiş, ya da
başkanlığın -kendisine bir cemile olarak- açık kalmasına
razi edilmişti. Ahrar'ın basın uzvu olan' Osmanlı, Prensin
parasıyla kuruldu (17.3.1909'da çıktı). İkdam, Sabah, Yeni
Gazete, Volkan, Sada-yı Millet, Serbesti gazeteleri de
Ahrar'ı desteklemişlerdir.
Ittihat ve Terakki'ye karşı muhalefetin başlıca eleştiri-
si, İttihat ve Terakki'nin tekelciliği ve gizliliğinin ikinci bir
istibdada yol açabileceği kaygısıydı. Daha somut olarak, It-
tihat ve Terakki'nin devlet işlerine karışmasıni ve idareye
tahakküm etmesini, orduyu siyasete karıştırıp bir baski
aracı olarak kullanmasını, olumsuz tavırlarıyla Müslüman
olmayanları Osmanlılıktan soğutmasını, eski devir adam-
larıyla uzlaşıp, eski devri eleştirenleri ihanetle suçlamasını
zikrediyorlardı. Nurettin Ferruh'un, hükümetin Fransız
hukuk müşaviri Kont Ostrorog'un (ve herhalde Sabahat-
tin'in de) yardımlarıyla hazırladığı program, insan hakla-
rını savunmakta, mahkemelerde jüri usulünü istemektey-
di. Kanun-u Esasî’nin açıkça ve yalnız Padişaha tanıdığı
Âyan üyelerini atama yetkisi, Meclis-i Umumî, Belediye
üyeleri ve hükümete bırakılmaktaydı (mad. 8). Zaten, Pa-
disahın adı bütün programda hiç geçmemekteydi. Baska
dikkate değer maddelerinde, Kanun-u Esasî'nin 108-110.
maddelerinde yer alan tevsi-i mezuniyet ve tefrik-i vezaif
kuralının uygulanmasını sağlayacak kanunların hazırlan-
ması (mad. 9), seçimlerin tek dereceli olup, 20 yaşındaki
her erkeğin, vergi versin vermesin oy sahibi
2), adayların yerlilerden olmasının aranman
İstanbulluları kayırabilmek için) ve mebus
rılması (mad. 5, 6), ilmiye öğren
malarını sağlayacak tedbirlerin
rūlmekteydi.
(mad.
Ide
refal
nad


Sayfa 10
tarafından olmak şartıyla mebuslarca kanun teklili yapla
bilmesi (mad. 8), 5) Mithat Paşa'ya uygulanmış olan ve
Padişaha sürgüne gönderme yetkisi veren Kanun-u Esa
si'nin 113. maddesinin kaldırılması (madde: 12) isteniyor.
du ki, bunlardan 1., 4., 5. maddeler 1909 Kanun-u Esast
değişikliğiyle sağlanacaktı. 3. husus yine bu “Meşruti Isla.
hat" döneminde, Cemiyetler Kanunu ile sağlandı. Fakat
muhalif Ahrar Fırkası'nın da buna benzer bir talebi olma-
sına rağmen, (daha önceki 1 Eylül 1908 Programi, TSP,
248, mad. 8), Âyan üyelerinin ancak 1/3'inin Padişah vaa
hükümet tarafından atanması talebi, 1909 değişikliğinde
kanunlaşmamıştır. Ittihat ve Terakki, Äyanların 2/3'sinin
“millet" tarafından seçilmesini istediği halde, ademi mer-
keziyetçi Ahrar'ın bunların seçimini “umumî Meclis ve Be.
lediye âzalarına" bırakması, beklenebilecek bir ayrılıktır.
Yine iki fırkanın da birleştiği bir nokta olan, servet duru-
mu ne olursa olsun, 20 yaşını bitirmiş erkeklerin birinci
derecede oy kullanabilmesi hususu da Întihab-1 Mebusam
Kanunu’na girememiştir (İttihat ve Terakki programı,
mad. 3). I. Meşrutiyetten kalma bu kanuna göre, oy kulla-
nabilmek için az çok vergi vermek ve bir kimsenin hiz-
metkârlığında bulunmamak gerekiyordu. İttihat ve Terak-
ki'nin programı, Ahrar'a göre çok daha isteksizce de olsa,
Kanun-u Esasînin 108. maddesinde öngörülen tevsi-i me-
zuniyetin uygulanmasını sağlayacak kanunlar istiyordu
(mad. 5).
Kanun-u Esasî resmî dilin Türkçe olduğunu belirtmiş-
ti (mad. 18), fakat Ittihat ve Terakki programı, bir yanlış-
lık olmaması için resmî dilin Türkçe “kalacağını", her tür-
lū resmî haberleşme ve görüşmelerin Türkçe olacağını be-
lirtmek ihtiyacını duymuştur (mad. 7). Buna karşılık, mez-
hep ayrıcalıklarının olduğu gibi devamı öngörülüyordu
| (mad. 10). Müslüman olmayanlar da Müslümanlar gibi
Ahz-ı Asker Kanunu'na tâbi olacaklar, fakat askerlik süresi
170


Sayfa 11
tuihat ve Terakki'nin Denetleme Iktidarı (1908-1913).
indirilecekti (mad. 9, 11). Müslüman olmayanlar Müslü-
manlarla eşit olacak, memurluğa kabul edileceklerdi. Her
Osmanlının, ülkenin herhangi bir yerinde mebus adayı
gösterilebilmesi de isteniyordu ki, bu, okumuş İstanbullu-
ları gözeten bir istek sayılabilir (mad. 20). Bu hususlar
Ahrar programında da yer almıştı. (bu gibi maddelerden,
Ittihat ve Terakki programınin Ahrar programina bakarak
hazırlandığı izlenimi edinilmektedir.)
Çalışma koşulları ile ilgili madde hiçbir şey söyle-
miyor, amele-patron ilişkilerini düzenleyecek kanunların
sözünü etmekle yetiniyordu. Köylüler için, arazi sahipleri-
nin kanunen mahfuz olan tasarruf hakları korunmak şar-
tıyla toprak sahibi olmaları ve az faizle borç alabilmeleri
öngörülüyordu (mad. 14). Âşar için tahmis (beş yıllık ilti-
zam ihale bedelinin beşe bölünerek mükelleflerden top-
lanması) usulü öneriliyordu (mad. 15). Bu usul, Tanzimat-
tan sonra uygulanmış, fakat başarılı olmamıştı. İktisadî
ilerleme konusunda da bir madde vardı, ama ilginç bir şey
içermiyordu (mad. 18). Sonuç olarak denebilir ki, Ittihat
ve Terakki’nin programı önemli ölçüde Ahrar Fırkası'nın
siyasal programindan esinlenmiş ve bir bakıma onun soluk
bir kopyası olmak itibariyle pek ilgi çekici değildi. Yalnız,
köylünün topraklandırılmasıyla ilgili madde, Ahrar'ın prog-
raminda yer almadığı gibi, İttihat ve Terakki'nin henüz
toprak sahipleri sınıfının etki alanının dışında olduğunu
göstermesi bakımından da çok ilginçtir. Zira, topraksız ya
da az topraklı köylüye toprak verilmesi konusu (TSP’deki
programlarda gördüğüm kadarıyla) Ittihat ve Terakki prog-
ramlarında bir daha hiç söz konusu edilmeyecektir. Bunu,
âyan sınıfının İttihat ve Terakki'yi "hizaya" getirmiş olma-
sıyla açıklayabiliriz. Yoksa, İttihat ve Terakki'nin tasrada
herhangi bir hioim


Sayfa 12
Jön Türkler ve Ittihat ve Terakki
sonra, 18 Ekim-8 Kasım 1908 tarihleri arasında İttihat ve
Terakki Kongresi toplanmış ve siyasal programı onamakla
birlikte, bazı yeni esaslar da getirmiştir. Padişah, Kanun-u
Esasî’nin muhafazasına yemin ettiğine göre, meşrutiyete
bağlılığı devam ettiği sürece, hayatı ve Padişahlık hakları
Ittihat ve Terakki tarafından korunacaktı (mad. 1). Ittihat
ve Terakki Cemiyeti'nin mebus üyeleri, İttihat ve Terakki
Fırkası adı altında çalışacaklardı (mad. 3). Niyazi Beyin
anıları dışında, İttihat ve Terakkililer, İttihat ve Terak-
ki’nin faaliyetleri üzerine yayında bulunmayacaklar, İttihat
ve Terakki'nin resmî bir tarihi hazırlanacaktı (mad. 4). Ay-
rica, her vilâyet merkezinde İttihat ve Terakki'nin bir gaze-
te çıkarmaya çalışması kabul edilmiş ve bu gazetelerin
hangi esaslara göre yayın yapacağı saptanmıştı (mad. 5, 7).
Cemiyet nizamnamesinde "tadilât ve tashihat-1 külliye".
yapıldığını öğreniyoruz, ama bunun nelerden ibaret oldu-
ğunu bilmiyoruz (mad. 9). Aynı biçimde Cemiyetin ordu
ile ilişkileri hakkında bir talimatname h- dığı bildiri-
liyor, fakat bu da elimizde yoktur (mad
bir Merkez-i Umumî seçildiği de açık
Üyeleri, Hüseyin Kadri, Mithat Şükrü, E
Rıza, Enver, Habip Beyler,
(TSP, 199).
Bundan sonra gelen m
bir şey demeyen bir cümle
lişme konusu işlenmekte
yandan hükümete yaptırı
halkın ve İttihat ve Terak
i ve gizli
Hafız
once
inim
le,
apaca
eyet
revl
caktı. İttihat ve Terakki
birkaç kişi kalkınma sor
ler şunları yapacaktı: a)
î te
malr


Sayfa 13
öğretmenler bulmak, ticaret, tarım, ziraat odalarını
at ve
zırlatmak, d) her meslek ve sanatta uzmanların yetişmesi
için çalışımak, liyakat gösterenleri Avrupa'ya, "vesair ma-
hallere" göndermek. Hükümete yaptırılacak "terakkiyat"
teşvik etmek, ç) yarışma açarak halkın anlayabileceği,.
ve kalkınma bilgileri veren kitaplar ha-
nakla
tedir
un-u
yurttaşlık, eğitim
yete
iki tedbirde toplanıyordu: Her alandaki gelişme için “he-
regâne vasita" olan geniş yetkilerin (tevsi-i mezuni-
klan
ihat
yet) valilere verilmesi ve vilayetleri aşan işlerde hükümete
mebuslar aracıyla ve mebuslara da Cemiyet aracıyla etki
yapılması. Görülüyor ki, bölücü anlamlara kayma i
akki
eyin
cak-
1men
ihtima-
hat
linin bulunmadığı yerlerde Ittihat ve Terakki, Sabahattinci
tezlere çok yakındır.
Ay-
ze-
rin
7).
ve"
lu-
du
ri-
Seçim Sorunları
En pürüzlü iş, İttihat ve Terakki ile Rumlär arasındaki
ilişkiler oldu. Rumlar, seçim işlerinde daha tecrübeli ol-
duklarından seçimlere büyük oranda katılıyor ve oylarını
da bölmüyorlardı. Bu sayede paylarına düşmesi gereken
ikinci seçmen ya da mebus sayısının üstünde ikinci seç-
menlik ya da mebusluk kazanıyorlardı. Bu yüzden, özel-
likle İttihat ve Terakkililerin girişimiyle, yapılan seçimleri
iptal ettirmek için dilekçeler veriliyor ve mahallî makam-
lar çok kez bu istekleri yerine getiriyorlardı. Ayrıca, Itti-
hatçılar, Türkleri örgütlemeye çalışıyorlardı. Böyle olunca,
Rumlar da tepki gösterip boykota gideceklerini söylüyor-
lardı. Patrikhane, hükümete protestolar yağdırıyordu.
Ittihat ve Terakki, adayların, Müslüman olmayan mil-
önceden yapılacak bir pazarlıkla kararlaştırılması-
ni, böylece seçimlerin mücadelesiz ve kendi isteklerine
uygun olarak geçmesini istiyordu. Ekim sonunda Ermeni-
zli
:).
et
ir
t
ler ve Rumlarla bir anlaşma taslağı üzerinde anlaşıldı ama,
Rumlar caydılar. Rumlar, davalarını gürültü çıkararak yü-
173


Sayfa 14
Jön Türkler ve Ittihat ve Terakki
rütmek istedikleri için, Türk-Rum ilişkilerine önem veren
tkdam bile Rumları sert bir biçimde eleştiriyordu. Rum
Patrikliğinin yerilen bir davranışı, seçimler ve Rumeli'de
Rum-Bulgar ilişkileri üzerine yabancı elçiliklere bir muhtı-
ra vermesi oldu. Ayrıca, kendilerini ülkede 6 milyon nüfus
olarak gösterip ona göre mebus çıkarmak istiyorlardı.
Kasım ortalarında İzmir Rumları silahlı taşkınlıklar
yaptılar ve bir kişi öldü. Rumlar iki Rum mebusun seçil-
mesini beklerken, bir tane seçilmişti. İstanbul seçimlerin-
de de Rumların nispetsiz bir temsillerini önlemek için İtti-
hat ve Terakki, ikinci seçmenlere, kimlere oy verilmesi ge-
rektiğini bildirdi. Böylece, Türklerin oyları dağılmayacaktı.
Ama bu yüzden, adayların seçilmesi, İttihat ve Terakkili ya
da Ittihat ve Terakki ile anlaşmış olmalarına bağlı oluyor-
du. Ittihat ve Terakki'ye muhalif olanlar bu durumu hiç de
hoş karşılamadılar. Fakat, İttihat ve Terakki'nin cevabı ha-
zırdı: Tavsiyelerine uymamak, Rum çıkarlarına hizmet,
hatta Türklüğe ihanet anlamına gelirdi. Kasım'ın son haf-
tasında Rumlar, nüfus tezkeresi gösteren her kişinin he-
men oy kullanabilmesini kabul ettirmek için gösteriler
yaptılar, fakat istediklerini elde edemediler. Anlaşılan, bu
isteğin amacı, Yunan uyruklu Rumlara da oy kullandıra-
bilmekti.
Ermenilerle de bazı meseleler çıkti. İttihat ve Terakki,
İstanbul'daki iki Ermeni adayından biri olan Zohrap Efen-
diye itiraz etti. Buna karşı Ermeniler, iki Ermeni mebusu-
nun seçilmesinin protokolla kabul edildiğini, Z
Efendi üzerinde israr ettiklerini, taşradak
rindan sonra böyle bir anlaşmazlık çıkarı
ğini ileri sürdüler. Gerçekter
dağınık ve azınlık durumund
nad


Sayfa 15
Ittihat ve Terakki'nin Denetleme lktidarı (1908-1913)
di Bu örnekler, seçimlerin ne denli “kontrollu" geçtiğini
gösterir.
Ittihat ve Terakki'nin aday listesinde Ahmet Rıza,
Manyasizade Refik, Hüseyin Cahit Beyler, Mustafa Asım,
Hallaçyan, Zohrap ve Alber Feraci Efendiler vardı. Ittihat
ve Terakki, Rumlarla anlaşamadığı için, on mebusluk için
sekiz aday gösteriyordu. Liste ile birlikte yapılan açıkla-
mada, kalan iki mebusluk için adeta ikinci seçmenlerin
Türk adaylardan İttihat ve Terakki tarafından makbul ola-
bilecekleri seçmeleri için teşvik edildikleri görülüyordu.
Rumlar anladılar ki, İttihat ve Terakki ile anlaşmazlarsa
belki de hiç mebus çıkaramayacaklardı. Bunun üzerine It-
tihat ve Terakki ile anlaştılar ve İttihat ve Terakki'nin lis-
tesine Konstantin Konstantinidi ile Kozmidi Efendiler ek-
lendi.
II
Bütün bunlar, Osmanlı milletleri arasında Osmanlılık
konusunda bir anlaşmaya varmanın ne denli güç olduğu-
nu gösteriyordu. Ayrıca, Ittihat ve Terakki'nin Türklüğü
temsil etmek iddiasında ve her şeyin kendi denetinde olup
bitmesi arzusunda olduğu da anlaşılmışı.
Sorunlardan biri, İttihat ve Terakki'nin her bölgede
kendine uygun aday bulmasıydı. 2. ve 3. Orduların varlığı
ve daha gelişmiş bir bölge olması dolayısıyla, Rumeli'de It-
tihat ve Terakki iyice kök salmış bulunuyordu. Buna rağ-
men, Gümülcine'de, orada tanınmamış mebusların seçil-
miş olması, bir kısım halkın protesto yürüyüşüne yol aç-
mışti. Subayların mebus olmaları Harbiye Nezareti tarafın-
de


Sayfa 16
Sonuç olarak, seçimleri Ittihat ve Terakki'nin listeleri
kazanacaktı ama, Türk mebusların dahi birçoğu gerçekten
Ittihat ve Terakkili sayılamayacak kimseler olacaktı. Bu gi-
biler, en ufak bir nedenle Ittihat ve Terakki saflarını terk
edip muhalefete başlayabilecek kimselerdi. Buna, Türk ve
Müslüman olmayanlar da eklenince, Ittihat ve Terakki'nin
neden Mebusan'a egemen olmakta zorluk çekeceği anlaşı-
lır.


Sayfa 17
Meclisin Açılması
Seçimleri silme Ittihat ve Terakki listeleri kazandı. Ahrar'la
luihat ve Terakki'nin ortak adayı olan Müslüman olma-
vanlar dışındaki Ahrar adaylarından bir tek Ankara'dan
Mahir Sait seçildi. Oysa, örneğin, Istanbul Ahrar listesinde
Sadriâzam Kâmil Paşa ve Ali Kemal gibi pek tanınmış
isimler vardı. Fakat değinildiği
ve Terakki’nin bu büyük zaferi aslında çok aldatıcıydı.
Seçimler her yerde bittikten sonra, Meclis, 17 Aralık
1908’de açıldı. Bir gün önce Abdülhamit yeni atanan 39
âyan üyesinin adlarını açıkladı. I. Meşrutiyet âyanlarından
sağ kalan üç kişinin bunlara katılmasıyla bir bakıma iki
meşrutiyet arasındaki devamlılık gösterilmiş oluyordu.
Açılış, büyük bir bayram oldu. Törende bulunanlar,
günün coşkunluğu içinde birçok kadının peçesiz oldukla-
rini bildiriyorlardı. Kâmil Paşa, Abdülhamit’i Meclise gel-
meye zorlukla ikna edebilmişti ama, halkın kendisine gös-
terdiği çılgınca sevgi gösterisi herhalde onu pişman etme-
mişti. Padişah adına okunan açılış söylevinde, eğitimin ya-
yılması sayesinde Kanun-u Esasî'nin yeniden ilanına engel
kalmadığı belirtiliyordu. Sonunda, Başkâtip Ali Cevat’ın
teklif ettiği cümle yer alıyordu: “Memleketimizin Kanun-u
Esasî ile idaresi hakkındaki azmim kat'i ve layetegay-
yerdir."
görüleceği üzere, Ittihat
ve o


Sayfa 18
Meclisin açılmasına 15 gün kala işlenen bir cinayeti
anmak gerekir. 2 Aralık günü, Harbiye Nazırı adına yazıl-
mis sahte bir davetle, Abdülhamit’in eski yaver ve hafiyesi


Sayfa 19
tuihat ve Terakki'nin Denetleme Iktidarı (1908-1913)
olan İsmail Mahir Paşa, Harbiye'ye çağrıldı ve yolda asker
kılıklı biri, onu öldürdü. Bu, Hürriyetin ilanından sonra It-
tihat ve Terakki'ye mal edilebilecek ilk siyasal cinayetti. Bu
kadar zaman sonra, salt istibdat dönemindeki faaliyet-
lerinden ötürü Paşayı öldürmek garip bir davranış olsa ge-
rektir. Herhalde Ittihat ve Terakki, onun birtakım faaliyet-
lerini saptamış olmalı ve böylece hem Paşayı cezalandır-
mak, hem de Ittihat ve Terakki dışındaki herkese ve özel-
likle istibdatçılara gözdağı vermek istemiş olmalıydı. Itti-
hat ve Terakki'nin bundan sonraki üç “faili meçhul" siya-
sal cinayetinin kurbanları istibdat döneminin adamları de-
ğil, muhalifler olacaktı.
11.
Ittihat ve Terakki-Kâmil Paşa Çatışması
Sait Paşa'dan sonra Sadriâzam olan (6.8.1908) Kâmil Paşa,
uzun süre devlet adamlığı etmiş olmanın gururu içinde bir
vezirdi. İhtimal ki İttihat ve Terakkilileri "çoluk çocuk"
olarak görmek eğilimindeydi ve onları daha çok Abdül-
hamit'e karşı bir silah olarak yararlı buluyordu. Oysa İtti-
hat ve Terakki, iktidarı eline almamakla birlikte, "denet-
leme iktidarını" ciddî olarak benimsemişti. Dahiliye Nazırı
Reşit Âkif Paşa istifa ettikten sonra, yerine vekâlet eden
Hakkı Bey, asaleten atandı (25.8.1908). Oysa, ayni gün It-
tihat ve Terakki, Merkez-i Umumî imzalı bir tel çekerek,
Dahiliye'ye Ferit Paşa'yı lâyık gördüğünü bildirmişti. Üç ay
CC


Sayfa 20
(Bayur, II, 4, 204).
Bulgaristan'ın bağımsızlık ilanına vesile teşkil eden
Bulgar Kapı Kethüdası Geşofun elçilere verilen bir ziyafete
çağrılmaması olayında da, Ittihat ve Terakkililer, Kâmil
Paşa'nın sanıldığı gibi bir siyaset dehâsı olmadığını "anla-
mışlardı." Bağımsızlık ilanından sonra Paşa, kendisini zi-
yarete gelen bir Ittihat ve Terakki heyetine yüz vermemiş,
hatta onlarla konuşmak bile istememişti. Ayrıca Paşa'nın,
Bulgarlarla olan görüşmeleri tek başına yönettiği ve kabine
arkadaşlarına bilgi vermediği de ileri sürülüyordu. Hatta,
Hüseyin Cahit'e göre, bir ara Paşa, Cemiyeti, “Şimdi istifa
ederim, esbabını vilâyata bildiririm, Bulgarlar hududu ge-
çerler, Îngilizler size itibarı keser!" diye tehdit etmiş ve
"Zaten Hürriyeti veren Zat-ı Şahanedir, Cemiyet ne yaptı?"
diye de onları küçümsemiş.
Bu olan bitenler, Istanbul basınını iki karşı cepheye
böldü. Kâmil Paşa'yı tutanlara göre, -başlarında Servet-i
Fünun, Yeni Gazete, İkdam geliyordu- Kâmil Paşa, İngiliz
dostluğu siyasetinin baş savunucusú olduğuna göre, ona
karşı olmak, Ingiliz dostluğuna karşı çıkmak, hatta Alman
dostluğunu tercih etmek demekti. Buna karşı Ittihat ve Te-
rakkililer, Kâmil Paşa'ya Îngiliz siyaseti yüzünden muhale-
fet etmediklerini, Alman dostluğunu savunmanın da Ingi-
liz düşmanlığını gerektirmediğini ileri sürüyorlardı. Belki
bu saldırılar karşısındadır ki, Ittihat ve Terakkililer, yine
Ingiliz dostu sayılan ve Kâmil Paşa'nın rakibi olan Sait Pa-
şa'ya yanaştılar. Sait Paşa'nın siyaset anıları Tanirn'de ya-
yımlanmaya başladı. Times da, 3 Aralık.
günlü bir haberin-


Sayfa 21
10 Şubat 1909'da Kâmil Paşa, İttihat ve Terakki'nin
siyasal nüfuzunu kaldırmak, ya da hiç olmazsa azaltmak
için teşebbüse geçti ve böylece Paşa ile Cemiyet arasında
kıyasıya bir iktidar mücadelesi başladı. O gün, Bahriye


Sayfa 22
takriri verdi. Kâmil Paşa istizaha cevap vermeye hazır ol.
duğunu bildirirken, durumunu sağlamlaştırmak amacıyla
Ittihat ve Terakki'nin üzerine sürülmek istenen cifte bi
çamurdan yararlanmaya kalkıştı. Güya, 1ttihat ve Terak-
ki'nin Abdülhamit’i tahttan indirmeye ve Reşat Efendiyi at-
layarak, tahta Yusuf Izzettin Efendiyi getirmeye hazırlan-
dığı yolunda basında söylentiler çıktı. Bu dedikodulara gö-
re, Rıza ve Arif Paşalar da bu işe yardımcı olacaklardı. Pa-
şa, kabine arkadaşlarına Nazırları bundan dolayı değiştir-
diğini açıklamıştı. Böylece Kâmil Paşa, bu sefer de Abdül-
hamit'le İttihat ve Terakki'ye karşı ittifak kurabileceğini
umuyor olmalıydı. Paşanın 15 gündür durumdan haberli
olduğunu söylemesi, Nazırları kızdırmıştı. Cemiyet iddiayı
kesinlikle reddetti. Paşa da, l13 Şubat’ta çıkan resmî bir
ilanla tahttan indirme iddiasının yalan olduğunu kabul-
lendi.
Paşanın İttihat ve Terakki'ye karşı hazırladığı darbe-
nin kabine değişikliğinin ötesine de gittiği anlaşılıyor. Pa-
şa, Ittihat ve Terakki'nin İstanbul'daki askerî dayanağı
olan avcı taburlarını da geri göndermeye kalkışmış, Nâzım
Paşa'yı 'onun için Harbiye Nazırı yapmıştır. Gerçekten de
Yanya eşrafı, Rum çetelerinin geniş bir faaliyete geçtikleri-
ni iddia ederek, buna karşı oradaki kumandanların değişti-
rilmesini ve askerin artırılmasını istemişlerdi (29.1.1909).
Kâmil Paşa, bunun üzerine Harbiye'ye yazdığı 8/2 yazısıyla
Yanya'ya, yakınlarda bulunan dört taburun gönderilmesi-
ni, şayet bu tedbir 3. Ordunun gücünü azaltacaksa, İstan-
bul'daki avcı taburlarının geri yollanmasını önermisti. Bu
teklif, Harbiye Nezareti'nde ônce olumsuz karşılandığı
halde, bundan iki gün sonra (10/2) Ali Riza Paşa azledilin-
ce, Nezaret, teklifi benimsedi. Ama ertesi günü 3. Ordu
Kumandanı Mahmut Şevket Paşa, Rumeli'deki kuvvetlerin
yeterli, Yanya'da Rum ayaklanması ihtimalinin ise uydur-
ma olduğunu iléri sürüyordu.


Sayfa 23
Jön Türkler ve Ittihat ve Terakki
adına Mehmet Arslan Bey de Ingiliz elçiliğine giderek in
liz dostluğunun devam edeceğini açıkladı. İttihat ve
rakki ayrıca Times ve Daily Telegraph gazetelerine bu vol
da telgraflar çekti. Buna rağmen Ingilizlerin Osmanlı bi.
kümetine ve özellikle İttihat ve Terakki'ye karşı tavrı bir
hayli soğudu. Bu arada Nâzım Paşa ile Kâmil Paşa muhale-
fetin “Büyük devlet adamı" modeli haline getirildiler.
17 Şubat günü Hilmi Paşa, kabinesinin programını
Mecliste okudu ve güvenoyu aldı. Yeni hükümet, en ufak
güvensizlik işareti karşısında çekilmeyi ödev bilecekti. Ya-
bancı ülkelerin kanunlarından yararlanılacak, Osmanlıcı-
lık siyaseti güdülecek ve devlet masraflarında indirmeler
yapılacaktı.
sından) değişmediğini bildirdiği gibi, Ittihat ve Terakki
Derviş Vahdetî ve Ittihad-1 Muhammedî Cemiyeti
Muhalefetin dinci kolu içinde sayılması gereken bir hare-
ket, Derviş Vahdetî tarafından temsil ediliyordu. Derviş,
Kıbrıslı bir hafızdı. Üstünkörü birtakım İslâmî bilgiler
edindikten sonra, Nakşibendî tarikatine girmişti. Verdiği
bilgiye göre, küçüklüğü ailesi ile birlikte sefalet içinde
geçmişti. Bir aralık iki aylığına İstanbul’a geldi, burada
-kendi ifadesiyle- “gözü açıldı". Kıbrıs'a döndüğünde İn-
gilizce öğrendi, 15 yıl memurluk etti. 1902'de yeniden Is-
tanbul'a geldi. Mabeyn'den umduğunu bulamadıysa da,
Dahiliye Nazırı Memduh Paşa sayesinde İskân-ı Muhacirin
Komisyonu’nda 400 kuruş maaşla bir memurluk elde etti.
Uzunca bir süre zam görmedi
amacıyla, velinimeti Memduh Paşa'yı jurnal etti. Fakat ne-
ve herhalde yükselmek
dense yaptığı işgüzarlık geri tepti. Derviş, Diyarbakır'a sü-
rüldü, orada üç buçuk yıl kaldı. Söylendiğine göre, istib-
dada karşı telgrafhane işgali olayına katıldı,
fakat yakalanarak geri getirildi. Hürriyetin ilanında Kıb-
sonra kaçtı,
     
 
what is notes.io
 

Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.