NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io

ÇANAKKALE, GÖKÇEADA

Gökçeada'nın Tarihçesi
Gök­çea­da ta­rih bo­yun­ca, Avrupa-As­ya ara­sı köp­rü gö­re­vi­ gö­re­rek de­vam­lı el de­ğiş­ti­ren bir ge­çit mer­ke­zi ol­muş. Ada­nın is­kan ta­ri­hi­nin ne ka­dar es­ki­ye git­ti­ği­ne da­ir ke­sin bil­gi­ler bu­lun­mu­yor. Ama ilk yer­le­şen­le­rin Pe­lasg’lar ol­du­ğu ka­bul edi­li­yor. Pe­lasg’lar­dan son­ra kı­sa sü­re­li ola­rak Pers­ler’in ege­men­li­ği­ne gir­iyor. Ati­na­lı­lar ile Pers­ler ara­sın­da MÖ.448’de ya­pı­lan ba­rış ne­ti­ce­sin­de Ati­na’ya bağ­lanıyor. M.Ö.215-168 yıl­la­rı ara­sın­da Ati­na­lı­lar ile Ro­ma­lı­lar ara­sın­da 47 yıl sü­ren Ma­ke­don­ya Sa­vaş­la­rı so­nun­da, Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu’nun eli­ne geç­iyor. Ro­ma’nın iki­ye ay­rıl­ma­sın­dan son­ra Do­ğu Ro­ma’nın (Bi­zans) pa­yı­na dü­şüyor. Bi­zans ege­men­li­ğin­de ge­çen uzun bir dö­nem­de dö­nü­şüm­lü ola­rak Ve­ne­dik ve Ce­ne­viz­li­le­rin de ha­ki­mi­ye­ti­ne gir­iyor.
Bi­zans’ın 1204’de La­tin­ler ta­ra­fın­dan is­ti­lâ­sı sı­ra­sın­da Ce­ne­viz­li­le­rin eli­ne ge­çe­rek Ge­li­bo­lu Dü­ka­lı­ğı­’na bağ­lan­ıyor. Bi­zans İm­pa­ra­tor­lu­ğu’nun son yıl­la­rın­da Ce­ne­viz­li Got­ti­lu­si­a Ai­le­si, Ege’de­ki di­ğer ada­lar­da yap­tığı gi­bi bu­ra­da da ege­men­lik kur­uyor. 1262 yı­lın­da Mic­ha­el Pa­la­eo­lo­gos İm­pa­ra­tor­lu­ğu ta­ra­fın­dan iş­gal edi­le­rek, 15. yüz­yı­lın or­ta­la­rı­na ka­dar on­lar ta­ra­fın­dan yö­ne­til­iyor. 1453 yı­lın­da İs­tan­bul’un Os­man­lı­ İmparatorluğu ta­ra­fın­dan fet­he­dil­me­si ile Gök­çea­da’da­ki Bi­zans güç­le­ri ada­yı ter­ke­de­rler. Bu­nun üze­ri­ne Gök­çe­ada­lı de­le­ge­ler Fa­tih Sul­tan Meh­met ile gö­rüş­mek üze­re İs­tan­bul’a giderek ada­nın Os­man­lı ha­ki­mi­ye­tinde es­ki dü­ze­ni­ni sürdürmesini sağlıyorlar. 1455’de Os­man­lı top­rak­la­rı­na ka­tı­lan ada, Os­man­lı­ ile Ve­ne­dik­ ara­sın­da ge­çen sa­vaş­lar­la dö­nem dö­nem el de­ğiş­tiriyor. Ka­nu­ni Sul­tan Sü­ley­man za­ma­nın­da ada va­kıf ilan ediliyor. Bu sayede mal varlığı korunan ve arttırılan Gökçeada, Osmanlı hakimiyeti altında 20.yy’a kadar refah içinde yaşıyor. 1800’lü yıl­la­rın ba­şın­da bir­çok Ege ada­sı, Yu­na­nis­tan’a bı­ra­kıl­ma­sı­na rağ­men Gök­çea­da Os­man­lı’da kalıyor.
1912 ta­rih­li 1. Bal­kan Sa­va­şı sı­ra­sın­da Yu­na­nis­tan Gök­çe­aa­da’ya giriyor. 1913 tarihli Ati­na Ant­laş­ma­sı ile Gök­çea­da ve Boz­caa­da dı­şın­da­ki tüm Ege Ada­la­rı Yu­na­nis­tan’a ve­riliyor. Ama bu ara­da baş­la­yan Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı se­be­biy­le Yu­nan­lı­lar ada­da ka­la­rak, An­zak, İn­gi­liz ve Fran­sız güç­le­ri­nin ada­yı de­niz ve ha­va üs­sü ola­rak kul­lan­ma­la­rı­nı sağ­lıyor. Gök­çea­da, Lo­zan Ba­rış Ant­laş­ma­sı so­nu­cun­da 22 Ey­lül 1923 ta­ri­hin­de Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti top­rak­la­rı­na ka­tıl­ıyor. Bu ta­rih her se­ne Gök­çea­da’nın kur­tu­luş gü­nü ola­rak kut­la­nı­yor.

Tarihi Eserler
Gök­çea­da’dan es­ki çağ­lar­dan be­ri çe­şit­li kül­tür­le­rin ge­lip geç­ti­ği bi­li­ni­yor. Ama on­lar­dan ge­ri­ye ka­lan­la­rın ço­ğu yokolmuş ya da top­rak al­tın­da gün ışı­ğı­na çık­ma­yı bek­li­yor. Adada ilk arkeolojik ka­zı ça­lış­ma­sı Ye­ni Ba­dem­li Hö­yü­ğü’n­de 1996-1997 yıl­la­rın­da ya­pıl­mış. Burada tarih öncesi dönemlerden kalma, zamanında deniz kıyısında olan bir yerleşimin kalıntıları ortaya çıkarılmış. Ha­cet­te­pe Üni­ver­si­te­si Ar­ke­olo­ji Bö­lü­mü öğ­ren­ci­le­ri ve ada­lı va­tan­daş­la­rın ça­lış­ma­la­rı ile M.Ö. 3000 yıl­la­rı­na ait sur, ev te­mel­le­ri, er­ken tunç ça­ğı­na ait se­ra­mik­ler, ağır­şak­lar, taş bal­ta, si­lex ok ucu, per­dah, ez­gi taş­la­rı, yon­ga par­ça­la­rı bu­lun­muş. Bu tarihi kalıntılar, Ça­nak­ka­le Ar­ke­olo­ji Mü­ze­si’nde sergileniyor. Ada­nın bi­li­nen en es­ki yer­le­şim ye­rlerinden olan Ka­le­köy’de Hel­len ön­ce­si dö­nem­le­re ait ol­du­ğu dü­şü­nü­len, Bizans ve Ceneviz zamanında ona­rıl­mış ve ye­ni­le­ri ek­len­miş ka­le sur­la­rının kalıntıları bu­lu­nu­yor. M.Ö. 5.yy’da Ati­na­lı­lar ta­ra­fın­dan, bu sur­la­rın et­ra­fı­na Yu­nan kent dev­let­le­ri­ne ben­zer bir ak­ro­pol ku­rul­du­ğu bi­li­ni­yor. Kale surlarında ve bazı evlerin duvarlarında akropolden kalma taşların kullanıldığı görülüyor. Kö­yün et­ra­fın­da an­tik ya­zıt­la­ra, mer­mer mi­ma­ri ka­lın­tı­la­ra ve hey­kel par­ça­la­rı­na da rast­la­nı­yor.
Adanın ayakta kalmış diğer tarihi kalıntıları, Dereköy yakınındaki Paleokastro Kulesi ve Yuvalı Plajı’ndaki Pirgos Kulesi. Gökçeada, yaklaşık 500 sene Osmanlı hakimiyetinde olmasına rağmen Osmanlı’dan kalma sadece 1 cami, 4 çamaşırhane ve 1 çeşme bulunuyor. 1800’lü yıllarda yapılan bu eserlerin hepsi ada merkezinde yer alıyor.

Gökçeada'nın Coğrafyası
Gök­çea­da, Tür­ki­ye’nin en bü­yük ada­sı ola­rak 289.5 km2 yü­zöl­çü­müne ve 95 km. kı­yı şe­ri­di uzun­lu­ğu­na sahip. Ada­nın ku­zey-gü­ney uzun­lu­ğu 13 km., do­ğu-ba­tı uzun­lu­ğu 29,5 km.
Ça­nak­ka­le Bo­ğa­zı’nın ku­zey­ba­tı­sın­da yer alan Gök­çea­da’nın ku­ze­yin­de Se­ma­di­rek Ada­sı, doğusunda Gelibolu Yarımadası, gü­ney­ba­tı­sın­da Lim­ni Ada­sı ve gü­ne­yin­de Boz­caa­da bu­lu­nu­yor. Coğ­ra­fi ya­pı­sı çok en­ge­be­li ve vol­ka­nik küt­le­ler­den olu­şu­yor. Ada­nın %77’si dağ­lık, %12’si en­ge­be­li, %10’u ise ova. Ada­nın en yük­sek nok­ta­sı 673 mt. ile Do­ruk Te­pe­si. Türk De­niz Araş­tır­ma­la­rı Vak­fı (TÜ­DAV) ta­ra­fın­dan ada­nın de­niz ve ka­ra ala­nı için ön fau­na-flo­ra en­van­te­ri çı­kar­tı­la­rak 180 tür de­niz can­lı­sı tes­pit edil­miş. Ada­nın ku­ze­yin­de de­niz can­lı­la­rı açı­sın­dan ol­duk­ça zen­gin bir böl­ge, 1999 yı­lın­da Tür­ki­ye’nin ilk su­al­tı par­kı ilan edil­miş. Bu­ra­da her tür­lü su ürün­le­ri av­cı­lı­ğı ya­sak­la­na­rak sa­de­ce bi­lim­sel araş­tır­ma­la­ra açıl­mış.

Je­olo­jik Ya­pısı
Gök­çea­da, genç je­olo­jik dö­ne­me ait ka­yaç­lar­dan olu­şu­yor. Ben­zer­siz je­olo­jik olu­şum­lar ve jeo­mor­fo­lo­jik ya­pı­lar gö­rü­lü­yor. Rüz­gar özellikle ada­nın dik ve sarp uza­nan kuzey kı­yı­la­rın­da il­ginç şe­kil­ler oluş­tu­ru­yor. Bun­la­ra Kaş­ka­val Bur­nu (Pey­nir Ka­ya­lık­la­rı) ve Yıl­dız­koy’da rast­la­mak müm­kün. Vol­ka­nik bir ya­pı ha­kim ol­ma­sın­dan do­la­yı dev ka­zan­la­rı, su­al­tı ma­ğa­ra­la­rı, lav ka­ya­la­rı ve pon­za taş­la­rı ada­da çok­ça bu­lu­nan je­olo­jik ya­pı­lar. Ada­nın ku­zey böl­ge­sin­de fok­la­rın yaşadığı 5 ma­ğa­ra bu­lu­nu­yor. De­mir ma­de­ni ve gra­nit ada­da bulunan ye­ral­tı kay­nak­la­rı.

Su Kay­nak­la­rı
Gök­çea­da içme suyu bakımında kendine yeterli potansiyele sahip nadir yerlerden. Tat­lı su kay­nak­la­rı­nın çok­lu­ğu ba­kı­mın­dan adalar arasında Ege De­ni­zi’nde bi­rin­ci, dün­ya­da ise dör­dün­cü sırada. Ada­da 4 gö­let ve 1 ba­raj gö­lü bu­lu­nu­yor. Zey­tin­li­köy Ba­ra­jı ada­nın iç­me ve kul­lan­ma ih­ti­ya­cı­nı bü­yük öl­çü­de karşıladığı için gö­let­ler­den sadece ta­rım amaç­lı su­la­ma için ya­rar­la­nı­lı­yor. Ada­da akar­su bu­lun­mu­yor. Çok sa­yı­da de­re ise ya­zın ku­ru­yor. Gök­çea­da’da iyi ni­te­lik­li pek çok su kaynağı bu­lu­nu­yor. Ada­nın vol­ka­nik ya­pı­sı ye­ral­tı su­la­rı açı­sın­dan zen­gin ol­ma­sı­nı sağ­lı­yor. Ada­nın gü­ney­do­ğu­sun­da sa­de­ce de­niz su­yuy­la oluş­muş, de­rin­li­ği or­ta­la­ma 1 met­re, eni 1 km. olan bir göl bu­lu­nu­yor. Ya­zın ku­ru­yan göl­de sa­de­ce in­ce bir ta­ba­ka ha­lin­de tuz ka­lı­yor. Bir za­man­lar ada hal­kı­nın tuz ih­ti­ya­cı­nı kar­şı­la­yan göl­den, şim­di sa­de­ce kuş­lar fay­da­la­nı­yor. Göl­de bit­ki­le­rin çü­rü­me­siy­le olu­şan si­yah ça­mur, ba­zı has­ta­lık­la­ra iyi gel­di­ği dü­şü­nü­le­rek vü­cu­da sü­rü­lü­yor.

Tuz Gö­lü, su kuş­la­rı açı­sın­dan ba­rı­nak ve bes­len­me özel­li­ği ta­şı­yor. Bu­ra­da göç dönemlerinde fla­min­go, an­gıt, su­na, ör­dek tür­le­ri, yağ­mur­cun tür­le­ri, kum­ku­şu tür­le­ri ve mar­tı tür­le­ri­ne rast­la­nı­yor. Ba­zı­la­rı dün­ya­da ko­ru­ma al­tı­na alın­mış olan bu kuş tür­le­ri­nin Gökçeada’yı seçmesi, adanın bozulmamışlığını gösteren bir diğer kanıttır.
Flamingolar, Gökçeada’nın sadık ziyaretçileri. Hayvan türlerinin az olduğu ve sıradışı doğa koşullarının bulunduğu yerleri seçen bu kuşlar, tuzlu ve sodalı sığ sularda yaşıyorlar. Gökçeada’daki Tuz Gölü tüm bu ihtiyaçlarını karşılayacak özelliklere sahip. Flamingolar göç yolları üzerinde olan adaya her sene ilkbahar ve sonbahar aylarında uğruyorlar.

Bitki Örtüsü
Gök­çea­da’nın bit­ki ör­tü­sü, yer şe­kil­le­ri­ne ve ik­lim ya­pı­sı­na gö­re çe­şit­li­lik gös­te­ri­yor. Ada­nın ve­rim­li top­rak­la­ra ve bol su kay­na­ğı­na sa­hip ol­ma­sı bit­ki ör­tü­sü­nün zen­gin ol­ma­sı­nı sağ­lı­yor. Ada coğ­raf­ya­sına genel olarak bakıldığında or­man, ma­ki­lik ve zey­tin­lik alanlar vardır. Ada­da­ki 30 bin dö­nüm ta­rım ara­zi­si­nin 7150 dö­nü­mü zey­tin­likten olu­şu­yor. Zey­tin ağaç­la­rı­nın ada­nın he­men he­men her ta­ra­fın­da ye­tiş­ti­ği gö­rü­lü­yor. Aralarında 300-400 yaşında asır­lık olan­la­rı­na da rast­la­nı­yor.
Gü­ney kı­yı­la­rı­nın rüz­ga­ra açık kı­sım­la­rı­nın, ge­ven de­ni­len di­ken­li ça­lı­lar­la kap­lı ol­du­ğu gö­rü­lü­yor. Ge­ven­ler, ada­nın eroz­yon den­ge­si­ni sağ­layan önemli bitkilerdir. İş­le­ne­bi­le­cek ta­rım alan­la­rı­nın bü­yük bö­lü­mün­de ta­rım ya­pı­lı­yor. Ye­tiş­ti­ri­len ürün­le­rin ço­ğun­lu­ğu­nu zey­tin, ta­hıl çe­şit­le­ri, üzüm, ay­çi­çe­ği, mı­sır, seb­ze ve yö­re­sel mey­ve­ler oluş­tu­ru­yor. Ta­rım alan­la­rı dı­şın­da me­şe, ah­lat, kı­zıl çam, karadut, badem, ceviz, ke­kik, bö­ğürt­len, ada ça­yı, ıh­la­mur gi­bi bit­ki­ler ya­ba­ni ola­rak ye­ti­şi­yor.

İklim
Gök­çea­da’nın gü­ney sa­hil­le­rin­de da­ha çok Ak­de­niz ik­li­mi, ku­zey sa­hil­le­rin­de ise Mar­ma­ra ik­li­mi gö­rü­lü­yor. Yaz­la­rı sı­cak ve ılık, kış­la­rı ya­ğış­lı ve so­ğuk ge­çi­yor. Kar ve don en­der ola­rak gö­rü­lü­yor. Ada­nın ha­kim rüz­gar yö­nü ku­zey­do­ğu olup (poy­raz) se­ne­nin or­ta­la­ma 300 gü­nü rüz­gar­lı ge­çi­yor. Sı­cak­lık kış ay­la­rın­da or­ta­la­ma 7 0C, yaz ay­la­rın­da 25 0C olu­yor. Dü­şük nem ora­nı ve rüz­gar sa­ye­sin­de yaz gün­le­ri ne kadar sıcak olursa olsun, bu­nal­tı­cı geçmiyor. Gök­çea­da, rüz­ga­rın ne­re­dey­se hiç dur­ma­dı­ğı bir yerdir. Do­la­yı­sıy­la bu­ra­da ya­şa­mı rüz­gar şe­kil­len­di­ri­yor. Bir adada olmanın en avan­taj­lı ya­nlarından biri, rüz­gar ne ka­dar sert eser­se es­sin de­ni­ze gi­ri­le­bi­le­cek sa­kin bir koy bu­lu­na­bil­me­si. Rüz­gar ku­zey­den esi­yor­sa gü­ney­de­ki, gü­ney­den esi­yor­sa ku­zey­de­ki koy­lar denize girmek için uygun olu­yor.

Nüfus
Gök­çea­da yılda ortalama 300 gün esen rüz­ga­rı sa­ye­sin­de sörf açısından özel bir yer. Son yıl­lar­da dün­ya­nın çe­şit­li yer­le­rin­den sörf­cü­lerin adaya akın ettiği görülüyor. 2007 ge­nel nü­fus sa­yı­mı­na gö­re il­çe mer­ke­zi 6801, köy­ler 1871 ol­mak üze­re Gökçeada’nın top­lam nü­fusu 8672. Yaklaşık 500 yıl boyunca Osmanlı hakimiyetinde olan Gökçeada’da, yerleşik Rumlar 1960’lı yıllara kadar nüfus çoğunluğunu sürdürmüş. 1960 yılı nüfus sayımına göre adada 5487 Rum, 289 Türk ya­şıyormuş. Bu yıl­dan iti­ba­ren çe­şit­li ne­den­ler­den do­la­yı baş­la­yan göç­ler­le Rum nü­fu­su azal­arak 2009 iti­ba­riy­le 300 ki­şi­ye ka­dar düş­müş. Günümüzde yer­le­şik Rum nü­fu­su­nun ço­ğun­lu­ğu­nu yaş­lı­lar oluş­tu­ru­yor. Ama dün­ya­nın dört bir ya­nın­dan köy­le­ri­ni zi­ya­re­te ge­len­ler­le, Rum nü­fu­su yazın 2000’e ka­dar yük­se­li­yor. Türk nü­fu­su­nun 1947 yı­lın­dan iti­ba­ren yoğunlaştığı gö­rü­lü­yor. Ana­do­lu’nun çe­şit­li yer­le­rin­de­ devlet tarafından istimlak edilen köy­le­re, ada­da is­kan et­me­le­ri için ku­ru­lan ye­ni köy­ler, ada­da­ki Türk nü­fu­su­nun kay­na­ğı­. Dı­şa­rı­ya ve­ri­len ve dı­şar­dan ge­len göç­ler, ada­da koz­mo­po­lit bir nü­fus ya­pı­sı oluş­tur­muş.

Gökçeada Mimarisi
Gök­çea­da’nın büyük bölümü sit alanı ­olduğu için yapılaşma kontrol altında tutuluyor. Mi­ma­ri pro­je­lerin ye­rel do­ku­ya uy­gun ola­rak hazırlanması gerekiyor. Rum köy­le­ri mi­ma­ri açı­dan en dik­kat çe­ken yer­ler. Taş ev­ler, arnavut kaldırımlı sokaklar, ki­li­se­ler, ça­ma­şır­ha­ne­ler, kah­ve ve çe­şit­li dük­kan­la­rın top­lan­dı­ğı mey­dan­lar, köy­le­rin mi­ma­ri do­ku­su­nu oluş­tu­ru­yor. Rum ev­le­ri ge­nel­lik­le ada­dan çıkarılan do­ğal taş­lar­dan, top­ra­ğın harç ola­rak kul­la­nıl­ma­sıy­la (yığ­ma tek­ni­ği) in­şa edil­miş. Ba­zı ya­pı­lar­da harç­sız, ku­ru taş du­var tek­ni­ği­nin de us­ta­ca uy­gu­lan­dı­ğı gö­rü­lü­yor. Ahşap ve taşın bir arada kullanıldığı kagir evlere de rastlanıyor. Evlerin bahçelerinde mutlaka yine taştan yapılma ocaklar bulunuyor. Dik­dört­gen plan­da ve ki­re­mit ça­tı­lı ola­rak in­şa edi­len ev­ler­de, ki­re­mit­le­rin üze­ri­ne rüz­gar­dan uç­ma­sın­lar di­ye ufak taş­lar diz­mek ada­ya öz­gü eski bir ge­le­nek.
Ge­nel­de av­lu­lu ve iki kat­lı olan ev­le­rin alt kat­la­rı, za­ma­nın­da hay­van­la­rın ısı­sın­dan ya­rar­lan­mak için hay­van da­mı ola­rak kullanılırmış. So­kak­lar iki yük­lü ka­tı­rın yan­ya­na ge­çe­bi­le­ce­ği me­sa­fe he­sa­ba ka­tı­la­rak dü­zen­len­miş. Her köy­de en az bir ça­ma­şır­ha­ne ve bir ki­li­se yer alı­yor. 20. yy’ın ba­şın­da ku­ru­lan okul ya­pı­la­rı­nın ge­nel­de ki­li­se­le­rin ya­nı­na in­şa edil­di­ği gö­rü­lü­yor.
Köylerdeki evler dışında dam de­nen kır ev­le­ri­ne rast­la­nı­yor. Bun­lar ba­zen tek ba­şı­na ba­zen top­lu hal­de bu­lu­nu­yor­lar. Dam­lar, top­rak­la uğ­ra­şan köy­lü­le­rin ya­zın uzun sü­re kal­mak ve am­bar amaç­lı kul­lan­mak için in­şa et­tik­le­ri ba­sit ve il­kel ya­pı­lar. Günümüzde çoğu kullanılmıyor. 1947’den iti­ba­ren Ana­do­lu’dan göç eden Türk­ köylerine Gök­çea­da’da is­kan sağ­lan­mış. Bu­nun için fark­lı za­man­lar­da 5 köy in­şa edil­miş. Hep­si ay­nı tip olan köy ev­le­ri­nin mi­ma­ri­le­rin­de dik­kat çe­ki­ci bir özel­lik bu­lun­mu­yor. Son yıllarda bir çoğu pansiyon olarak kullanılıyor.

Ça­ma­şır­ha­ne­ler
Gökçeada su­yun he­nüz ev­le­rin için­de ak­ma­dı­ğı za­man­lar­dan kal­ma bir ça­ma­şır­ha­ne ge­le­ne­ğine sahip. Ça­ma­şır­ha­ne­ler, ça­ma­şır­la­rın top­lu hal­de yı­kan­dı­ğı yer­ler. Es­ki­den Gök­çea­da’da her kö­yün özel ça­ma­şır yı­ka­ma gü­nü olur­muş. Kö­yün ka­dın­la­rı­ ev­den ge­tir­dik­le­ri yi­ye­cek­ler­le pik­nik ha­va­sı­nda ge­çi­rirlermiş bu günü. Ge­nel­de çeş­me­le­rin olduğu yerlere in­şa edi­len ça­ma­şır­ha­ne­ler, üs­tü ah­şap ça­tı­lı, kapısız, basit ya­pı­lar. İç­le­rinde ocak­lar, su ka­nal­la­rı ve çamaşırın üzerinde dövüldüğü yekpare taşlar bu­lu­nu­yor. Ba­zı köy­ler­de sa­yı­la­rı bir­den faz­la olup çok bü­yük­le­ri­ne de rast­la­nı­yor. En büyüğü Dereköy’de yer alıyor.

Ma­nas­tır­lar
Gökçeada dini yapılarının çokluğu açısından dikkat çeker. Halk ara­sın­da ma­nas­tır denilen ufak kiliseler, bir da­ğın te­pe­sin­de, bir koy­da ve­ya or­ma­nın or­ta­sın­da birdenbire kar­şı­nı­za çı­ka­bi­li­yor. Zamanında Katolik baskısına uğrayan adalı Ortodoks Rumların, ibadetlerini rahatça sürdürmek için manastırları böyle ıssız noktalara kurdukları düşünülüyor. Ma­nas­tır­lar sa­de, ufak ve genelde beyaza boyalı oluyor. Mi­ma­ri açı­dan bir­bir­le­ri­ne ben­zi­yorlar. İç­le­rin­de sa­de­ce İsa ve Mer­yem Ana iko­na­la­rı, tah­ta otur­ma sı­ra­la­rı bu­lu­nu­yor.
Ma­nas­tır­lar, çe­şit­li teh­li­ke­ler­den ko­run­mak ya da be­re­ket ge­tir­me­si ama­cıy­la fark­lı aziz­ler adı­na ya­pı­lı­yor. Şah­sa ait ol­duk­la­rı için ka­pı­la­rı ki­lit­le­ri tu­tu­lu­yor. Her ma­nas­tır­dan so­rum­lu bir ai­le bu­lu­nu­yor. Ma­nas­tı­rın te­miz­lik ve ba­kım iş­le­riy­le on­lar il­gi­le­ni­yor. Gök­çea­da’da toplam 360 ki­li­se ve ma­nas­tır bu­lun­du­ğu ve bun­lar­dan sa­de­ce 7 ki­li­se ve 50 ma­nas­tırın günümüde kul­la­nı­ldığı söyleniyor.

Gökçeada Mitolojisi
M.Ö. 1200'lü yıllarda geçtiği varsayılan Troya Savaşı'nı konu alan İlyada Destanı, Homeros tarafından M.Ö. 750'li yıllarda yazılmış. Destanda adı birçok kez geçen İmroz'dan hep kayalık olarak bahsedilir. Yunan Mi­to­lo­ji­ine gö­re Gök­çea­da (İm­roz) ve Se­ma­di­rek ada­la­rı ara­sın­da Ak­hil­le­us’un an­ne­si The­tis’in sa­ra­yı, Gök­çea­da ile Boz­caa­da (Te­ne­dos) ada­la­rı ara­sın­da ise Po­sei­don’un ka­nat­lı at­la­rı­nın ahır­la­rı bu­lu­nu­yor. Ho­me­ros’a gö­re İmroz­lu­lar Tro­ya sa­va­şı sı­ra­sın­da Tro­ya­lı­la­rın ya­nın­da yer al­mış­lar. Yu­nan­lı sa­vaş­çı Ac­hil­les ta­ra­fın­dan esir edi­len ve Lim­ni’ye kö­le ola­rak sa­tı­lan Tro­ya Pren­si Lyca­on, İm­roz Kra­lı Eti­on ta­ra­fın­dan bü­yük mik­tar­da pa­ra öde­ne­rek kur­ta­rıl­mış. An­tik ta­rih­çi Tho­uky­di­des, İm­roz­lu­la­rın Ati­na­lı göç­men­ler so­yun­dan ol­duk­la­rı­nı ve Hel­len di­li­ni de Ati­na­lı­lar gi­bi İon leh­çe­siy­le ko­nuş­tuk­la­rı­nı söy­lü­yor.

SİNOP, GERZE
     
 
what is notes.io
 

Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.