NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io


Diktatörün Eseri
Sisli bir sabahın erken satlerinde Ana Karargah'tan geldiği üniformasından belli olan genç bir Subay, karşıdan çıkageldi. Nöbetçi askerlerden izin alınca doğrudan garnizonun merkezine ilerlemeye başladı. Yolda karşılaştığı yüksek rütbeli askerlere ve ordu eğitmenlerine telaşlı bir şekilde sorular sormasından belliydi ki Möselland'ı savunan ordu Generaline bir mektup iletmekle görevliydi. Yaşına göre oldukça tuhaf görünen telaşıyla durmadan sert adımlarla ilerliyor ve çevresindeki askerlere hiç önem vermiyordu. Sonunda ona yardımcı olabilecek birini bulduğunda ona, Generale iletmesi gereken önemli bir mesaj olduğunu söyledi ve bu yüzden onu derhal kampın merkezine götürmesini rica etti. Bu söyledikleri üzerine etrafındaki askerler, bu genç Subayın nereden ve niçin geldiğini bilmesine rağmen meraklarının giderek artmasına engel olamıyordu. İşte, belki de sadece bu sebepten Generalin bulunduğu yere giden Subay, peşinden geniş bir asker alayını da istemeden sürüklemişti. Giderek büyüyen kalabalığın Generali çevrelemesiyle neticelendi bu genç Subayın beklenmedik arayışı. Onlar kampın merkezinde bekleyişlerini sürdürürken Eylül ve diğer sonbahar aylarına has nadir ve epey yoğun sis tabakası belki de Tanrı'nın bile dikkatini çeken bu olay yüzünden olacak ki pek bir süre geçmeden dağılmaya başladı. O sabah belliydi ki bu durum neticesinde Möselland'ın üzerine doğan güneş, askerlerin meraklı bekleyişlerini umuda çevirecek ve bu azılı kan davasının sonunu getirecek büyük bir yangının ilk kıvılcımı olmuştu.

Kamp arasında yaşayan bu ani kıpırtılar Binbaşılarının ilgisini çekmiş olacak ki bizzat Generale iletme göreği duyulmuştu. General de bu kıpırtıların oluşturduğu yoğun merak duygusunu etrafını saran kalabalıkla çok daha iyi kavramıştı.Savaş planlarının yapıldığı büyük masanın arkasındaki koltuğundan kalkan General, Fransızların tarihini anlatan bir kitabı da her yere götürdüğü şahsi kütüphanesine yerleştirdikten sonra odasından ayrıldı. Garnizonun merkezi, çift katlı sade bir evin etrafına yerleştirilmiş çadırlar ve talim alanlarıyla çevrelenmişti. Kampın tam ortasında bulunan bu ev; bizzat General tarafından kullanılıyor ve her türlü savaş planı, durum analizleri ve lojistik kontrollerinin yönetimini üstleniyordu. Genellikle etrafında nöet tutan askerler dışında pek insan bulunmadığından oldukça sessizdi kampın merkezi. Bu durum çoğu Alman hatta müttefiklerin ve düşmanların kamplarında bile epey nadir görüldüğünden askerler burada hareketlerine çok dikkat ederlerdi. Şimdiyse bu sessiz evin etrafı askerlerle dolmuş lakin sessizliğini eskisi kadar olmasa da korumayı başarmış ve tüm gözler bu Berlin'den gelen Subaya ve Generalin bulunduğu eve dikilmişti. Belirsiz geçen on dakika sonrasında nihayet evde bir hareketlilik olmuş, birkaç Binbaşı, Subay ve Generalin ta kendisi evden dışarı çıkmıştı. Uzun bir arayışın sonuna varan Subay, Generali ilk bakışta tanımıştı. Ordu mührü taşıyan bir mektubu üniformasından çıkarmış, Generale uzatmıştı. Bunu yaparken de sadece bir iki cümle söylemiş ve ardından gözlerini mektubu alan Generale çevirmişti. General, yaşına ve mesleiğine görre oldukça genç gözüküyordu ve belki de sahiden de öyleydi. Çam yeşili gözleriyle mektubu inceliyor, arada da başına taktığı yüksek mertebeli askerlere has şapkasını yokluyordu. En sonunda gözlerini mektuptan Subaya doğru çevirerek konuşmaya başladı:
"-Demek Fransa hariç bütün Mihver Devletleri, Amerika'ya Kanada üzerinden saldırıyor demek... Bu durumda bize karşı savaşacak birtek Fransa kalıyor."

Bu sözlerine Subayın ciddi ve temkinli bakışları dışında hiçbir cevap alamayınca devam etti:
- "İtalya'yı koruyan yan ordu dışındaki tüm askeri birlikler Möselland sınırlarına konumlanmış halde ve durmak bilmez bir şekilde ısırmayı, yurdu işgal etmeyi planlıyorlar." Bunu sanki kendi kendine başkalarının duyamayacağını düşündüğü bir şekilde yüksek sesle söylemişti. Subayın sessizlikle geçen bir süre boyunca ona bakması üzerine konuşmasını sürdürdü:

- "Milyonlarca asker; bana ve ulusuma saldırmak için geliyor,ha? Kısa bir sessizlik yaşandı. Bilgilendirmeniz için teşekkür ederim. Size geri göndermeniz için bir mektup vermeyeceğim lakin Ana Karargah'a İtalya sınırını güçlendirmelerini tavsiye ettiğimi iletmenizi rica edeceğim. Merak etmesinler, bu sınırı geçmelerine kati suretle izin vermeyeceğim. Diyeceklerim bu kadardır. Şu özel meseleyi halletmek için de yanımda getirdiğim Binbaşılar size yol gösterecektir. İşiniz bittikten sonra burayı terk edin."

Generalin söyledikleri üzerine etrafındaki Binbaşılardan birkaç tanesi Subayı alıp lojistik kontrollerinin yapıldığı yere götürürken askerler iyice meraklanmış ve bir o kadar da huzursuz olmuşlardı. Bu söylenilenler de ne demekti? Savaşın kaderinin değiştiğini ve onlara gelecek milyonlarca düşman askerini düşündükçe tedirginleşen askerlerin kıpırtılarıyla geçen kısa bir bekleyişin ardından kalabalığın dağılmadığını gören General Erwin, onlara doğru sessizce bakarak beklemeye devam etti. Dakikaların sayılıp nefeslerin kesildiği bir zaman zarfının ardından kalabalığın orasından öne çıkan bir Binbaşı konuşmaya başladı:

- "Efendim, az öneki Subay tam olarak neyden bahsediyordu? Amerika'nın saldırı altında olduğunu, Fransa'nın milyonlarca askerinin Möselland'a dayandığını ve bize saldıracaklarını kendiniz söylediniz!" Bunu söylerken sesi endişe ve öfkenin bastırdığı bir korkuyu taşıyordu adeta. Kara gözleri parlamış, söylediği sözleri devam ettireceğini gösteren bir kararlılıkla dişlerini gıcırdatmıştı. Onun bu jestine karşılık kalabalığın bakışları da ona odaklanmış, söylediklerini destekler bir ifade takınmıştı. Kalabalığın rahatlıkla duyabileceği bir sesle söylediği bu sözlerin üzerine askerlerin daha da huzursuzlaştığını ve hareketlendiğini gören General, kendisinden bu konuda bir açıklık getirilmesi istendiğini biliyordu. Bu sözlerin üzerine istifini hiç bozmayan General, sakin ve soğuk bir sesle:
- "Evet, aynen öyle dedim." dedi.

Bunu duyan Binbaşı sanki inkar ediyormuşçasına haykırarak:
- "Efendim, biliyorsunuz, savaşamayız." Bu sözlerini söyledikten hemen sonra Generalin tepkisini merak ettiğinden kısa bir duraksama ardından devam etti: "İtalya'yı işgal edip sınırımıza dayandılar, aylarca gemilerimizi bombalayıp erzaklarımızın kökünü kuruttular. Efendim, ulusumuz yorgun ve artık sava..."

General bunları duyduğunda bağırırcasına yüksek ve bir o kadar da otoriter bir sesle Binbaşı ve kabalıktan gözlerini hiç ayırmadan şunları söyledi:

- "Ne demek savaşamazsınız?! Savaşacaksınız! Tıpkı İtalya'nın işgali ardından bize saldırdıkları gibi. Onu nasıl püskürttüysek bunu da öyle püskürteceğiz." General, burada daha sözünü devam ettirmek için derin bir nefes almıştı ki Binbaşı öfkeyle aniden atıldı:

- "Efendim, nasıl savaşacağız? Yeterli mühimmatı geçtim, silahımız bile yok! Çoğumuz aç ve sefil bir haldeyiz ve günde düzgün bir öğün yesek kendimizi şanslı sayıyoruz! Çevre köylerden topladığımız ekinler bile yeterli gelmiyor artık!" Bunu söylerken bulunduğu duruma olan bütün nefretini belli ediyordu. Almanya'nın savaştaki durumu ve bulunduğu ordu hakkındaki düşüncelerini uzun bir süre kendi içine atmıştı lakin artık buna dayanamayacak haldeydi. Kısa bir soluğun ardından devam etti: "Geriye hiçbir önemli müttefiğimiz kalmadı, kalanlar ise Fransa'dan merhamet diliyor. Almanya mahvoldu efendim; mahvoldu! Biz de tıpkı ulusumuz gibi bitap düştük ve şimdi siz bizden milyonlarca düşman askerinin önüne çıkıp savaşamızı istiyorsunuz! Efendim, ne yapalım; söyleyin, ne yapalım? İtalya üzerindeki savaştaki gibi silahlarımızın kabzalarını milyonlara mı sallayalım? Maalesef efendim, artık bunu da yapamayız çünkü bir kısmımızın kabzasını kullanabileceği bir silahı bile yok!" Son sözleri acı dolu bir sesle, yıllarca ızdırap çekmiş kimselerin sahip olabileceği bir otoriteyle söylemişti. Askerlerin arasında bir kıvılcım yakmıştı bu konuşma. Bazıları kendi arasında konuşuyor, Binbaşının haklılığından ve Generalin suskunluğundan bahsediyordu. Ama General bu düşüncelerin daha fazla yayılmasına izin vermeden sert bir sesle konuştu:

- "Son müttefiği de ihlak edilmiş, sınırları tehdit edilen ulusumuzu koruyabilecek sadece biz kalmışken sen ne cüretle 'Savaşmayacağım.' diyebiliyorsun?!" Bunu söylerken gözlerinden ilk defa öfke fışkırmıştı. Binbaşı buna cevap bile veremeden sözüne devam etti:

- "Artık bizi koruyabilecek bir İtalya, malzeme desteği yapabilecek bir Amerika yok, anlıyor musun? Artık ulusumuzu ve Avrupa'yı koruyabilecekler sadece biziz. Fransa'nın orduları kapıya dayandı, Möselland'a saldırmaları an meselesi. Eğer kazanırlarsa ne olur biliyor musun?" Bu soruya oradaki hiç kimse cevap veremedi ve sadece bakmakla yetindiler.

- "Ben sana söyleyeyim: İlk önce Rhineland'a saldıracaklar, oradan sanayimizi bitirdikleri anda kalan her şey zevklerine kalmış. İsterlerse güneye gider, Avusturya'yı alırlar; isterlerse kuzeye gider ve tüm limanlarımızı yağmalayıp halkımız açlıktan ölene kadar beklerler. Tabi direk Berlin'e girip ulusumuzu acısız bir şekilde de sonlandırabilirler, ne diyorsun?" General biraz sustu ve ardından kaldığı yerden konuşmaya başladı:

"İşte, ulusumuzun kaderi bu kadar acı ve basit bir sona sahip. Eğer düşman burayı, Möselland'ı alırsa hepimizin analarımız, yaşlı babalarımız ve kardeşlerimiz makus bir kaderle ömür boyu yaşayacak! Böyle bir uçurumun eşiğindeyken siz bana nasıl oluyorda 'Savaşamayız, mühimatımız yok; savaşamayız, silahımız yok.' diyorsunuz! Bağımsız ulusumuzu yok edip yerine Fransızların boyunduruğu altına girmek midir tercihiniz? Sanıyor musunuz ki Fransızlar bizi ve müttefiklerimizi yendiğinde bu doymak bilmez açlıkları son bulacak? Bizden sonra saldıracakları Polonya'yı, Rusya'yı, Balkanlar'ı hangi canlarla alacaklar sanıyorsunuz?! Bizim canlarımızla alacaklar. Kendi doymak bilmez varlıklarını yükseltmek için bizi kullanacaklar! Size soruyorum: Atalarımızın kanıyla kazandığımız hür bir Almanya uğruna ölmeyi mi, yoksa Fransızların zincir vurduğu bir Almanya'da köleler olarak onları yüceltmek için ölmeyi istiyorsunuz? Artık durum taaruz veya ölüm değildir. Artık durum taaruz ve ölümdür. Seçim sizin. Ama ben asla bir Fransızın canımı bağışlaması için ulusumu satmayacak ve onlar için ölmeyeceğim! Benimle gelenler, evet; size sesleniyorum. Milyonlara karşı silahlarınızı kaldırmamayı, bir köle olarak yaşamayı -yaşlı babalarınızın, hasta analarınızın yapmayacağını- siz; gencecik çocuklar yapıyorsunuz." Erwin burada ellerini havaya kaldırıp bir işaret yaptı. Hemen ardından onlarca subay çuvallar dolusu süngü getirdi. Binbaşıya sert gözlerle baktıktan sonra konuşmaya devam etti: "Bana, kabzalarını kullanabileceğiniz silahlarımız yok, dediniz; size süngü getirdim. Bu süngüleri her silaha, tutturabileceğiniz her odun parçasına takacaksınız! Düşman geldiğinde geri çekilmek yok! Gerekirse ölenlerden süngüleri toplayacak, bunları düşmanlara fırlatacaksınız. Süngünüz kalmadığında yerde bulduğunuz molozları kapıp onlara geçeceksiniz. Düşmanın ilerlemesini bir saniye bile olsa durdurmak için gerekirse kendi tırnaklarınızı çıkartın, düşmana onları fırlatın. Uzuvlarınızın kesilmesine, gözlerinizin çıkartılması pahasına bile olsa elinizden gelen her şeyi yapın! Yapın ki acılarla dolan Almanya'nın feda ettikleri anlam bulsun. Ben, Erwin Von Kaiser, hiçbir şeye sahip değilim. Benim Almanya için onların kanları, tırnakları ve gözyaşları dışında verebileceğim hiçbir şeyim yok. Ama her bencilliğinizi dile getirmenize rağmen siz, şimdi bizden ulusumuzu istiyorsunuz. Hayır, benim Almanya için size verebileceğim hiçbir şeyim yok. Ben sadece onların verdiklerini onlar için feda edebilirim. Ben, Erwin Von Kaiser, bugün Almanya'dan kanlarını, tırnaklarını, gözyaşlarını ve geleceğe dair umutlarını, sizleri istiyorum! Geleceğe dair umutlarımızı, hayallerimizi alıyorum ki bunları gerçekleştirebileceğimiz bir ulusumuz, yeni hayaller kurabileceğimiz bir geleceğimiz olsun."

Erwin Von Kaiser, bunları söyledikten sonra askerlere süngüleri dağıtmalarını emretti ve saatlerce yürüdü. Şüphesiz, sözleri tüm askerlere tesir etmiş, en korkağının bile canını seve seve Almanya için vermesini istemesini sağlamıştı. Bundan sonra askerler ne yemeklerden şikayet edecekler ne de malzemelerin eksikliğini bahane edeceklerdi. Askerler, Almanya'nın bir karış toprağını bile vermemeye ant içmişlerdi. Bu andı bırakın düşmanı, Erwin bile bozamazdı artık. Saatler süren konuşma ardından sis tekrar toplanmıştı. Erwin ise çevresine bakmadan yürüyor, yürüyor ve yürüyordu. Elleri soğuktan titriyor, solgun yüzü kartanelerini andırıyordu lakin bu onu durdurmadı. Akşama doğru sis tamamen dağılmıştı. Güneş batmadan son bir kez önce gösterdi yüzünü dünyaya, adeta bir "hoşça kal" dercesine. Erwin şapkasını çıkardı ve bu güzel manzarayı dolmuş gözleriyle izledi. Tanrı'nın güneşi askerlerine göstermesiyle ilk kıvılcımı çakması gibi, Erwin de askerlerine ikinci kıvılcımı çakmıştı. Mutluydu, gülümsüyordu. Belli ki Erwin Von Kaiser'in kaderi, Almanya'nınkinden daha belirsiz olmuştu... Burada Möselland'daki savaşı anlatmayacağım. Şüphesiz o savaş, askerlerin çektiği ızdırapların, feda ettikleri değerlerin en acı şiirlerle beslenmiş canlı renklerle çizilen kusursuz portresidir.


BTK
     
 
what is notes.io
 

Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.