Notes

Travva:


Arkada çalan slav kökenli, slow ve görece erotik şeyler çağrıştıran şarkıdan başka hiçbir şey duyulmuyordu. Nefes alışverişleri... Kalp atışları... Öpücüklerin çıplak bir tende çıkarttığı o ince ve itici ses... Kısacası romantik ve soft bir seksi kusursuz yapan hiçbir ses o an duyulmuyordu. Saat 3.30’u geçmiş, bütün sıradan insanlar çoktan uyumuştu. Böyle anlarda insanlar zaman ve mekan konseptlerini kaybederler. Arda ve yatağa bileklerinden bağladığı kızıl saçlı kız da kendilerini maddi dünyadan soyutlayıp fiziken imkansız, fakat düşünsel anlamda mümkün bu durağanlığa erişmişlerdi. Kızıl saçlı kızın tipik bir İrlandalıyı andıran açık bir ten rengi vardı. Bundan ötürü zaten halihazırda oldukça belirgin olan bilek damarları, yatağa bağlı olduğu iplerin de sıkmasıyla hayli şişmiş ve daha da belirginleşmişti. Kızıl saçlı kız bileğinde düğümlenip yatağın başlığına doğru düz ve gergin bir biçimde uzanıp, yatağın iki ayrı başında tekrardan düğüm olan ipleri avcunun içiyle kavramıştı. Nefes alıp verdikçe göğüs kafesi yukarı ve aşağı hareket ediyordu.

Arda, tam olarak bu anda, kedigil familyasına ait yırtıcı hayvanların tipik bir davranışını sergiliyor ve adeta avıyla oynuyordu. Aslında bir seks bağımlısı olmasına rağmen o, sevişmenin fiziksel yönünden çok düşünsel ve artistik yönüne ilgi duyan biriydi. Ona göre penetrasyon basit, sıradan ve tek başına tatmin edici olmaktan çok uzak bir zevkti. Onun asıl ilgi duyduğu şey ise, yatağa bağladığı kızıl saçlı kızı sapıkça diye tabir edebileceğimiz bir şekilde tepeden tırnağa alıcı bir göz ile incelemekti. Ortalama bir boyutta ve diri göğüsler, ince bir bel, belin hemen bitiminde başlayan geniş pelvis kemikleri; düzgün ve ortlamanın üzerinde bir uzunlukta bacaklar. O an birçok şeyin muhakemesini yapmak ve bu göz kamaştırıcı hatta büyüleyici görüntüyü daha fazla incelemek istese de Arda, en temel içgüdüsüne daha fazla karşı koyamadı.


Kızıl saçlı kızın iç çamaşırını iki eliyle kavrayarak yavaşça ayak bileklerine doğru kaydırdı. Kızıl saçlı kız, ayak bileklerinde hissettiği iç çamaşırını ayaklarının da yardımıyla acele bir şekilde kenara doğru fırlattı. Bir an önce Arda’nın içine girmesini istediği tüm tavır ve hareketlerinden açıkça okunuyordu. Arda, kızıl saçlı kızı küçümser bir surat ifadesiyle gülümsedi ve hiç beklemediği bir anda kızın boğazını kocaman elleriyle kavradı. Suratını kızın suratına dayadı. Birbirlerinin nefeslerini suratlarında hissediyorlar ve hatta karşılıklı bir biçimde kirpikleri suratlarına değiyordu.

-Sana... İç çamaşırını... Bir kenara atmanı söyledim mi?
-...(Her ne kadar cevap vermeye çalışsa da nefes alamadığı için konuşamıyordu.)
-Öyle bir şey söylediğimi zannetmiyorum. Yanılıyor muyum?
-...

Arda, sesini kademeli olarak arttırarak -bir çocuğu azarlar gibi- devam etti:

-Bir daha... Sakın! Sana söylenenin... Haricinde... Bir şey... Yapma! Anlıyor musun?

Kızıl saçlı kız artık boğulmak üzere olmasına rağmen gözlerinde korku ve çaresizlikle kafasını evet anlamında belli belirsiz yukarı aşağı birkaç kez salladı.
Arda yavaşça dizlerini koyduğu yataktan ayağa kalktı. Odanın diğer ucuna kadar yavaş ve sakin adımlarla yürüdü, eğilerek kızıl saçlı kızın fırlattığı iç çamaşırını yerden aldı. Tekrar yavaş adımlarla yatağa dönen Arda kızıl saçlı kıza ağzını kocaman açmasını söyledi, kızıl saçlı kız ağzını açtığında ise iç çamaşırını ağzına soktu. Ağzına sığmayıp sarkan kısımları iyi ve sertçe kızın boğazına doğru ittirerek tıkıştırdıktan sonra önce iç çamaşırının üzerinden, hemen ardından ise dudaklarının kenarından olmak üzere iki öpücük kondurduktan sonra ekledi:

-Aferin sana.