Notes

ophelia

efendimiz nasıllar bu son günlerde?

efendimiz, çok kıymetli şeyler vermiştiniz bana, ne zamandır geri vermek istiyordum size. buyurun, alın şimdi.

unutmuş olmalısınız efendimiz, verdiniz.
hatta verirken de o kadar güzel sözler söylemiştiniz ki kıymetleri büsbütün artmıştı benim için.
şimdi kokuları uçtu artık, geri alın.
hem zengin hediyeleri değersiz bulur böyle gönüller, onları veren sevmez olunca artık.

efendimiz?

ne demek bu efendimiz?

güzelliğin doğruluktan daha iyi bir arkadaşı olabilir mi ki?

evet. buna inandırmıştınız beni.

ne kadar aldanmışım.

evde efendimiz.

ulu tanrım, sen yardımcısı ol.

allahım, sen şifasını ver.

yazıklar olsun! o soylu zeka nasıl da çökmüş. sarayın gözü, ordunun kılıcı, bilimin dili, güzel yurdumuzun umudu, gülü, kibarlığın aynası, zarifliğin kalıbı, bütün gözdelerin gözdesi bitmiş, yok olmuş!
ve ben, en mutsuzu, en dertlisi kadınların. ben ki balını tattım sözlerindeki şiirin, şimdi o soylu, o şahane kafanın düzeni bozulmuş çanlara döndüğünü mü görecektim? o eşsiz örnek insanın, o çiçek açan gençliğin solup gittiğini mi görecektim çıldırarak?
ah mutsuz başım! o gördüklerimi gören de ben, bu gördüğümü gören de...



bozuk düzen

ne o kız, ne düşünüyorsun?

dalgadasın gene

boşver güzelim, binin yarısı beşyüz

di mi ya. (kadehini uzatır) çek bi yudum, açılırsın.

hangi işin?

bi de bana sor. yirmi yıldır bu meslekteyim.

hem de nasıl. bu işin dönüşü yok anaccım. sen yine erkenden bıkmışsın. daha dur bakalım dün bir bugün iki. ben senin yaşındayken üç tane milyoner iflas ettirdim. hey gidi günler. güzel kızdım allah için, sırma gibi pırıl pırıl saçlarım vardı. yoldan bi geçsem bütün esnaf işlerini bırakıp sokağa dökülürdü.

ne olacak? hiç. biz böyle gelmiş böyle gideriz. ama hayatı sen benden sor. kalın enseli fabrikatörlerden, incecik fidan boylu talebelere kadar her türlüsü geçti elimden.

derdini söyle de derman arayalım. çocuk mu peydahladın?

öyleyse? sevdalı mısın? (sessizlik) heh, anlaşıldı. bak, bu işin püf noktası var. sana sevdalanma falan demiyorum ama meslek bi yana gönül işi bi yana. aşk karın doyurmuyo sonuçta.

çocuk olma. bu işe başlamak kolay da bırakması zor. omzuna kanat takıp cenneti alay huri olarak girsen orada da hz ali efendimizin neferleri rahat vermez.

dedim ya. zor. hem erkek kısmına güven olmaz.

anlıyorum canım. sen bu hayata ısınamadın. aslında sana göre değil. (bir an) nasıl biri seninki?

nerede tanıştınız?

hayatını biliyo mu?

ne istiyor, söyledi mi?

benim de bi şoför osman vardı. fi tarihinde. ikimiz de birbirimize yanıp tutuşuyoduk. gel derdi, evlenelim seninle. karım ol, her şeyinle kabulümsün. yeter ki gel, benim ol, benimle otur...

sonra... bi gece tuttum kolumdan getirdim bara. işte gör bakalım osman dedim. ben işte buyum aslan yarim. (içer) heh, karnına tabanca sıkılmış gibi gözleri yuvalarından uğradı. tepinmeye, orospu diye bangır bangır bağırmaya başladı. ulan hani her şeyimizle kabuldük? ulan hani verdiğin sözler? yok. dinlemedi. önce beni herkesin ortasında bi temiz marizledi, sonra da bastı gitti. gidiş o gidiş. anlıyıcan erkek kısmının ciğeri beş para etmez.

orasını neşen bilir.

insan sevdiğine numara yapabilir mi?

yalan da söyleyemezsin.

öyleyse sen de benim gibi yap. dök her şeyini ortaya. görelim bakalım kaç paralıkmış ciğeri.

ya herru ya merru... kabul ederse ne hoş, etmezse de...

etmezse de karalar bağlayıp yas tutacak değilsin ya. gençsin, güzelsin. sen de dalgana bakarsın.

benim aklım bu kadarına eriyor. hadi hadi üzme tatlı canını. neredeyse müşteriler gelmeye başlar. git de kendine çeki düzen ver. (yeni bi sigara yakar)