Canımın içi, Güzelim, Güzel sıfatına en çok yakışanım; Divan Edebiyatı mazmunları içinde kaybolarak gül çehreni, incecik kirpiklerini, öpsemde huzura kapatsam dediğim helal gözlerini, pervasızca yüreğimi kucaklayan sözlerini düşleyerek sana yazmak; bir mum yakıp şavkına bakmak gibi.. kısık ateşinde dev bir ihtişamla aklımda yüzün.. birde konu ellerine geldiği zaman tüm sıfatlar tedavülden kalkar. Unutmadım. Sadece nasıl betimleyeceğim Düşündürdü güzel gözlüm. Hayatımdaki yerini ve önemibi en iyi sen biliyorsun. Arkamı öylece dönüp gidemediğim, gitmek istemediğim tek duraksın. Kendimi, kendimde gördüğüm tek aynamsın. Gördüğüm her şeyde seni arıyor, her şeyi sana yoruyor konu buralara gelincede cümlelerimi tamamlayamıyorum sevdiceğim. Bazen ölü şairler seni görüp yazdılar sanıyorum şiirleri, bazen yaşayan tüm romancılar sana öykünmüş gibi. Ne garip tüm benzetmeleri sana iğneleyecek bir yaka var gömleğinde. Ne çok yakışıyor sana gömlek giymek, hele üzerinden hafifçe döküldüğünde.. çok tuhaf değil mi ? Birinin gömleğinin kollarını sıyırışına, damarlarının hareket edişine, parmaklarını çıtlatışına, yastıksız uyuyuşuna hayran olmak.. Tam olarak böyle bir aşama var ve ben oradayım. Sen benim en güzel yanımsın. En özel, en sevilmelii, en çocuksu, kısacası iyi yanımın tümü sensin. Bir filmde herkesin hep bir ağızdan güldüğü bir sahne olur bilirsin. İşte benim hayatımdaki o sahne sensin, gülmek sensin, tüm dünyaya mutluluğu getirebilensin. Her şeyini çok seviyorum ya. Alıp kalbime ciğerime sokayım seni. O kadar çok seviyorum. Ama nasıl anlatsam ki? Avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak, kırasıya, çıldırasıya... kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz, yüzde yüz, yüzde bin beş yüz, yüzde hudutsuz kere. Değil senden şikayet etmek, tutup baştan ayağa yaksan beni "üşüyordum ısınmış oldum" derim. Kalbimi yerinden söküp bir köşeue fırlatsam göğüs kafesime yerleşebilmek için kendine yer açıyorsun derim. Elimde olsa ayak bastığın toprakları bir kavanoza doldurur, yanımda olmadığın zamanlarda arasında uyurum. Rastgele söylediğin tüm o sözleri beynimin en ön sırasına oturturum. İnan elimde olsa kendimi bir poşete doldurur eline tutuştururum. Bir sözün, bir cilvenle kalbim yerinden çıkıyor sanırsın. Uçuruyor sonra kıropostere bırakıyorsun. Aslında bir insan aşık olduğu zaman bembeyaz melekler yanına varır, sırtını sıvazlar işte insanon aşıkken ayaklarının yerden kesilmesi bundanmış. Dünyanın bütün sabahları onun penceresinde doğar, tüm gökyüzünün yıldızları onun önünde sıralanırmış. Her zaman sırtını sıvazlayan meleklere oradan ayrılmamalarını tembihleyeceğim. Canımın içiii. Bu dünyada birlikte olamayacağımız bir gün bile gelse gittiğin yerde seni bekliyor olacağım. Burada zaten seninim, ancak burası fani ve bitecek. Hiçbir şey olmasa bile zamanımız dolduğunda öleceğiz. Ancak çok iyi biliyorum ki biz zamansız ve mekansız birleştik. Senin mucizeliği malum varlığın hatırına dünyanın diğer tüm gereksiz varoluşlarına katlanıyorum. Düşün ki olurda çalınır kulağıma diyr o naif sesin, şehrin tüm gürültüsünü can kulağıyla dinliyorum. Bendeki sen anlatmakla bitmez en sevdiğim. Ve sevgilim; koşabildiğim yere kadar koşup düştüğümde bıkmadan kaldırdığın için, ellerimi tutup bu labirentten çıkış yolunu avuçlarıma çizdiğin için, her zaman gözlerimden öpüp yanıltman gerekenleri yanılttığın için, hayatımda olup çocukluklarıma ve mızmızlanmalarıma katlandığın için, için için küsmelerimi anlayıp hemmen gönlümü aldığın için, korkularımı yok ettiğin için ve daha niceleri için çok teşekkür ederim. Sen ne güzel adamsın ki; tüm bunları, beni, kendini sırtında taşıyıp bir kez bile yürümekten vazgeçmiyorsun. Bir kez kimi sevdiyse, bir daha unutmaz bu yürek, Devran kiri, nisyan pası tutmaz Bu muhabbet bir gün elden giderse, işte o zaman atmaz bu yürek