NotesWhat is notes.io?

Notes brand slogan

Notes - notes.io

1
DEVLET BAHÇELİ’NİN MİT ELEMANI OLMASI MESELESİ
Fahrettin Öztoprak
Arkadaşlar; bütün samimiyetimle söylüyorum. Devlet Bahçeli bu davaya ihanet
etmemiştir, O halihazır ülkücüler içende en güvenilir kimsedir. Neyin ne olduğunun,
ülkenin içinde düştüğü durumun farkındadır. MHP’nin ne için kurulduğunu, ne gibi
süreçten geçtiğini çok iyi biliyor. Devlet Bahçeli için kalkıp birileri MİT ajanı diyor.
Bu şaiayı ortaya atan 1992 yılında MHP’den ayrılıp BBP’yi kuran, Alperen ve Nizam-i Alem Teşkilatları’nı örgütleyen Muhsin Yazıcıoğlu’dur. O el altından basına verdiği bir demecinde 1978 yılında, Şubat ayında Gölbaşı’nda meydana gelen takside,
sebze kasalarında silahlar yakalanması olayı sonucunda, güya silahların getirilmesinde aracı olan Çaycı Mustafa ismini ortaya atar.
Söz konusu yazı http://www.haber7.com/guncel/haber/6488-bagajdan-cikankalasnikof adlı linke halen yayınlanır durumda. Bir kere bu yazı baştan sona mantık
hataları ile dolu.
Silahlar Gölbaşı’nda Devlet Bahçeli’nin arabasında yakalanmış. Arabada bulunan Ekrem Pazarcı ve Fuat İstanbullu gözaltına alınıp, bunlar sorgulanmış, tutuklanmışlar.
Peki, bu silahları Emniyet Genel Müdürlüğü’ne haber verip yakalattıran kim? Yine Emniyet Genel Müdürlüğü ile iç içe olan ve birlikte hareket eden kim? Kim olduğunu bilmiyoruz ama, olayın sonraki gelişmeleri bunu meydana çıkarıyor.
Arabada silahlarla yakalananlar sorgulanmış, ancak bunlar hiçbir şey söylememiş, susmuşlar. Emniyet Genel Müdürlüğü Ülkü Ocakları genel başkanı Muhsin
Yazıcıoğlu ile irtibata geçmiş. Plan yapmışlar. Tek şüphelendikleri kişi Adana Ülkü
Ocakları’nda Çaycı Mustafa.
Muhsin Yazıcıoğlu Adana Ülkü Ocakları’na haber göndererek güya silahların
bulunduğu bir paket hazırlanmasını istemiş. Onun dediğini yapmışlar. Bir valize
2
tıka basa kitap doldurulmuş, Çaycı Mustafa ve bir ülkücü gence, “Bu çantada silahlar var, götürüp Ülkü Ocakları Genel Merkezi’ne, Muhsin Yazıcıoğlu’na teslim
edeceksiniz” denmiş.
Yolda Çaycı Mustafa, otobüs mola verince tuvalete gidip valize bakmış, içinde
silahlar değil, kitaplar var. Ankara’ya vardıklarında valizi Ülkü Ocakları genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’na teslim etmişler. Buraya kadar bir suç unsuru yok. Plan
dahilinde gelişen olay var. Peki, söz konusu durum herhangi bir suç teşkil etmemesine rağmen, bu iki kişi Adana’ya dönmek için yola çıktıklarında, Demiryolu
Köprüsü’nde neden önleri kesilip, sorgulanmak için Bahçelievler mahallesine doğru gidiyor. İki kişi dayakla sorgulanıyor. Ülkücü genç, “Biz valizde silah getirdik”
diyor. Çaycı Mustafa ise, “Biz silah götürmedik. Muhsin Yazıcıoğlu'na teslim
ettiğimiz valizin içinde silah değil, kitaplar vardı” diyor. Peki sorgulayanlar kim?
Emniyet mi, yoksa Muhsin Yazıcıoğlu’nun talimatı ile Ülkü Ocakları genel merkezinden Çaycı Mustafa ve diğer sorgulanan Ülkücü Genç’in tanımadığı kişiler mi?
Her kişi de olabilir. Yahut Muhsin Yazıcıoğlu’nun talimatı ile hareket geçen polisler olması daha muhtemel. Çünkü bunlar yolda çevirdikleri kişi kişiyi alıp götürmek istediklerinde, kimlik gösterip, “Biz polisiz” demişler.
Sorgulayan kişiler, Muhsin Yazıcıoğlu’nun talimatı ile Çaycı Mustafa’nın kaçıp
gitmesine imkan tanımışlar. O da dışarı çıkınca orada bekleyen bir taksiye binip,
güya Yenimahalle’de MİT merkez binası önüne gelmiş. Taksici durumu Ülkü Ocakları genel merkezine varıp bildiriyor. Söz konusu yazıda, “Adana’dan Ankara’ya
gönderilen silahların sırrı böylece meydana çıktı” deniyor.
Ertesi gün MHP genel başkanı Alparslan Türkeş, Muhsin Yazıcıoğlu’nu çağırıp,
“Neden böyle yaptınız. Neden Adana’dan iki ülkücü genci sorguladınız” diye
ona durumu soruyor. Muhsin Yazıcıoğlu Türkeş’e sert sözlerle karşılık verince Ülkü
Ocakları genel başkanlığından alınıyor. Yerine Başkan yardımcısı Abdullah Çatlı
vekalet ediyor. Ancak benim bizzat şahit olduğum duruma göre, Muhsin başkanlıktan alınsa bile, Türkeş’ten habersiz Ülkü Ocakları genel merkezine gelip gidiyor,
hatta başkanlık koltuğunda oturuyordu.
Muhsin Yazıcıoğlu Türkeş’le konuşurken ona, “Gölbaşı’nda yakalanan araba
Devlet Bahçeli’ye aitti. Biz de Çaycı Mustafa’dan şüphelendik. Böyle bir tezgahı kurduk. Sorgudan sonra da bu kişi taksiye binip doğruca MİT binasına
3
gitti. Demek ki Devlet Bahçe de MİT’in elemanı” demiş. Türkeş de, “Sen bizim
temiz ve güvendiğimiz bir arkadaşımıza öyle ithamda bulunmaya nasıl cesaret edebiliyorsun?” demiş.
Türkeş haklıdır. Nedenine gelince, yıl yine 1978 yılıydı. Bir yıldır bizim okulda
Devlet Bahçeli’nin teşvikiyle sınıf arkadaşlarımızda Cemil Erdoğan okulda her gün
seminerler vermekteydi. Okulda her gün en az 40-50 kişi nöbetteydik. Okul “Başkent İktisat denen Mali Bilimler ve Muhasebecilik Yüksek Okulu” ve “Gazetecilik ve Basın Yayın Yüksek Okulu”ndan müteşekkildi. Yani iki okul bir aradaydı. Bu binaya her gün devrimciler tarafından saldırma ihtimali vardı. Bu nedenle
nöbet tutuyorduk. Söz konusu yazıda adı geçen, Abdullah Çatlı, Sami Uzun, Vahit
Kayrıcı, Hayrettin Özdemir ve Ekrem Pazarcı da bizim okuldandılar. Ben bu okulun
1975 yılında Gündüz başkanlığını yapmıştım.
Sınıf arkadaşım Cemil Erdoğan okul hocalarımızdan Devlet Bahçeli’yle konuşup, seminerle konularını belirliyordular. Seminerler genellikle Kurt Karaca’nın
“Milliyetçi Türkiye (Milliyetçi Toplumcu Düzen)”, Necdet Sevinç’in “Ülkücüye Notlar”, Nihal Atsız’ın “Türk Tarihi’nde Meseleleri” ve “Türk Ülküsü”, gibi kitaplardan
tertip ediliyor, bu kitaplardan her gün en az 100 sayfa açık olarak okunuyordu. O
zamanlar Ülkü Ocakları başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi
Gençlik Kolları başkanı Mustafa MİT Ulucanlar Cezaevi’nde hapisteydiler. Varıp
Muhsin Yazıcıoğlu’na bizim seminerleri anlatmışlar. Mustafa Mit’in yanında Muhsin
Yazıcıoğlu kalem kırmış. Kalem kırma olayı 1977 yılı içinde de olabilir. Bu kalem
kırma demektir ki, Seminerleri veren Cemil Erdoğan’ı ortadan kaldırın.
Cemil Erdoğan Haluk isminde İstanbul’dan bir arkadaşla birlikte, o sıralarda
Ankara’da bir semtinde evde kalmaktaymışlar. Onlarla birlikte iki üç arkadaşları
daha varmış. Gelip seminerden vazgeçin diye Cemil Erdoğan’ı tehdit etmişler. O
bu tehdidi, “Siz kim oluyorsunuz?” diyerek kabul etmemiş. Evi kurşunlamışlar.
Yolda Cemil Erdoğan üzerine ateş açmışlar, ama vuramamışlar. Erdoğan gelip
durumu Devlet Bahçeli’ye haber vermiş. O da, “Sen okuldan bir yıl uzaklaş, İstanbul’a git. Belli ki bunlar senin peşine düşmüşler. Bir yıl sonra gel, imtihanlara gir ve okulu bitir” demiş. Erdoğan da onun dediğini yapmış.
19 Ocak 1971’de ben İstanbul Vefa Lisesi’nden kaydımı alıp Şarkışla Lise’ne
naklimi aldırdığımda, 20 Ocak’ta Şarkışla Genç Ülkücüler Teşkilatı’nı açmıştım.
4
Muhsin Yazıcıoğlu o sırada Bekir Bölücek ve Hasan Bölücek’gilin evinde kalıyordu.
Bu ev lisenin yanındaydı. Bekir Bölücek ve Hasan Bölücek ile konuşup teşkilatı
açmaya karar verince, o gün Garajlar’da Bekir Çiçek’in lş yerinde yaptığımız toplantıya Muhsin Yazıcıoğlu da gelmiş, Ülkücü olmuştu. Bunu Yeniçağ yazarlarından
Arslan Bulut, “Coğrafyanın Hafızası ve Muhsin Yazıcoğlu” adlı köşe yazısında
yazmış, 27 Mart 2009 tarihinde, Muhsin Yazıcoğlu hakkında “Daha delikanlıyken,
bizim Fahrettin Öztoprak’ın Şarkışla’da koluna girip, Ülkü Ocakları’na götürdüğü günden beri Türk Milleti’nin tarihi sorumluluğunu omuzlarında hissederek yürüyen neslin önüne geçti, bayraktarı oldu” demiştir.
Oysa Muhsin Yazıcıoğlu TGRT’de, kendisiyle yapılan bir sohbette Rahim Er’in
programında, “Ben 1968 yılında Sivas Lisesi’nde okurken ülkücü oldum, ülkücü teşkilatı açtım” demiştir. Muhsin Yazıcoğlu ile ben, ikimiz de 1954 doğumluyuz.
Yani, 14 yaşlarındayız. Ben de o yıllarda 1967-1968 öğretim yılında Sivas 4 Eylül
Lisesi’nde Bekir Bölücek ve Hasan Bölücek ile birlikte yatılı okudum. Muhsin bu
lisede değildi, Sivas’ta ikinci lisedeydi. Kendisi ile o yıllarda tanışmadım. Ancak
sonradan işittiğime göre, o bu okulda 1968 yılında Komünizmle Mücadele Derneği’nin illegal teşkilatını kurmuş. Oysa Komünizmle Mücadele Derneği ülkücü bir
teşkilat değildi. Gerçi Muhsin Yazıcıoğlu 1970 yılında, Şarkışla’da okulun yaz tatilinde amcasıoğlu Mehmet Sakarya’nın Şarkışla’nın kalesinde iki ay kadar devam
ettirdiği komando kampına katılmış ve eğitim görmüş. Ben bunu Arslan Bulut ile
konuştuktan çok sonra, 2011 yılında, Ankara’da köylüsü Musa Türkoğlu’ndan öğrendim, daha önce bilmiyordum.
Muhsin Yazıcoğlu İslamcı bir yapılanmaya sahipti, Türkçülük ve Turancılığa karşıydı. Evde birlikte kaldığı ve hepsini tanıdığım arkadaşları ile birlikte 1975 yılında
Site Yurdu’nda Tosyalı rahmetli Dr. Mehmet Küçükoğlu’nu sorguladığından ve onun elinden 14’lü silahı ganimet olarak aldığından da haberim var. Bunu bana o
yılda Ankara İhtisas Tıp’ta okuyan Küçükoğlu söyledi. Silah da ODTÜ ülkücülerinin
başkanı Mete adlı birine aitmiş. 14’lü büyük silah olduğundan okula sokması zormuş. O da Küçükoğlu’ndan Astra marka 7.65 silahını almış, kendi silahını da Küçükoğlu’na vermiş, Devrimciler gece yurtta odasını basınca havaya ateş açmış
tutuklanmış.
5
Ben 1975 yılında Başkent Okul başkanlığı haricinde Site Yurdu başkan yardımcılığı da yapıyordum. O yıldı. Bir gün yurtta, kitap satış yerinde Kurt Karaca’nın, ve
Atsız’ın kitaplarının toplatıldığını gördüm. Varıp müdahale ettim, “Kimsiniz?” dedim. “Biz genel merkez tarafından gönderildik” dediler. “Kim gönderirse göndersin, toplatmıyorum”, dedim. Sonradan sordum soruşturdum ki, bu kişileri ne MHP
ne Ülkü Ocakları genel merkezi göndermiş. “Sanırım Sivil polis olacak bunlar”
dediler.
Yani, bu davanın fikir hareketine 1975 yılından itibaren saldırılar başlamış, kaynaklarını kurutma yolunda adım atmıştılar. Şubat 1978 tarihindeki Çaycı Mustafa
olayında görüldüğü gibi, Ülkü Ocakları ve Muhsin Yazıcıoğlu Emniyet ile iç içeydi
ve. Emniyet ne derse bunu uyguluyordular,
12 Eylü’lün Emniyet Genel müdürü Refet Küçüktiryaki’nin, “Beni Emniyet Genel Müdürü yapan Başbakan Süleyman Demirel değildir. Ben, beni keşfeden
Amerikan Hükümeti’nin Ankara temsilcilerince tavsiye üzerine bu göreve atandım. Türkiye’de ilk defa resmi olarak Alevi-Kızılbaş “Soykırımı”nı başlatan
(Devlet adına) benim. 1976 yılının ocak ayında, Malatya Beylerderesi Olayı’ndan sonra, Malatya İl Merkezi’ndeki 40.000 Alevi-Kızılbaş’a kan kusturdum. Yavuz Sultan Selim’den sonra, en büyük Alevi-Kızılbaş düşmanı benim.
Bunu ispat ettim ve ispat etmekte de devam edeceğim. Ben Beylerderesi olayları sırasında yanımda Malatya İl Jandarma Komutanı Albay olduğu halde
Malatya’daki tüm Alevi-Kızılbaş köylerini ortadan kaldırmalı dedim. Benim bu
sözlerimi Mayıs 1976 tarihli “Halkın Kurtuluşu” adlı dergi apaçık yazdı. Şu
anda Emniyet Genel Müdürüyüm”, "Türkiye’de ilk defa resmi olarak Alevi soykırımını devlet adına başlatan benim" ibareleriyle Kenan Evren’e yazılmış sonradan ele geçirilen 12.02.1980 tarihli mektubundaki sözlerine bakılır ise, 1978 yılındaki Kahramanmaraş Alevi katliamından o dönemin hem Emniyet hem de Ülkü
Ocakları sorumludur.
“MİT belgeleri ile ise tuhaf bir durum ortaya çıktı. Belgelerde açıkça MHP'-
nin rolü ifade ediliyor ancak "12 Eylül Davası"na MHP, mağdur olduğu iddiası
ile müdahil olmuş durumda. Belgelerde katliamdaki rolü açıkça ifade edilen
Ökkeş Kenger de "12 Eylül Davası"nın iddianamesinde "tanık" sıfatı ile yer
6
alıyor. Bilindiği gibi Ökkeş Kenger, darbeciler tarafından aklanmış, 1991 yılında düzenlenen genel seçimlerinde ise Refah Partisi ile Milliyetçi Çalışma
Partisi'nin ortak adayı olarak Kahramanmaraş milletvekili seçilmişti. Kenger,
katledilen yurttaşlarımızla dalga geçer bir biçimde Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeliği yapmıştı. Kenger, MÇP'den BBP'ye geçmiş ve
2008 yılına kadar, bugünlerde "demokrasi kahramanı" ilan edilmeye çalışılan
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun yardımcılığını yapmıştı” denilmesine bakılır ise, bu başka türlü olamaz.
Türkeş’in “ Oğlum’ dediği partili birisine (Devlet Bahçeli) içerikli bir mektup
yazıp gönderdiği ortaya atıldı. “Devlet Bahçeli” için ‘ajan’ diye yazıldığı ileri
sürülen mektup camiada şok etkisi yaramıştı” deniyor. Böyle bir mektup var mı,
yok mu, onu da bilmiyoruz. Ancak eğer ki böyle bir mektup var ise, Türkeş söz
konusu askeri darbecilerin baskısı ve vaatleri ile yazmış olabilir. Yine Türkeş’in
1985 yılında serbest bırakıldıktan sonra söylemeye başladığı meşhur bir sözü vardır. O bu sözünde, “Onlar ne kadar Kürt ise ben de o kadar Kürdüm, ben ne
kadar Türk isem, onlar da o kadar Türktür” diyor.
12 Eylül’ün MHP’li ve Ülkü Ocaklılar davası soruşturma iddianamesinde 299 kişi
idamlıkla yargılanmıştı. Türkeş de bunlar içindeydi. Türkeş 1985 yılında serbest
bırakılmıştı. O serbest bırakılırken sanırım, içeride mektubu yazdırmış ve çıktıktan
sonra söz konusu sözü söylemesini ona salık vermiştiler. 12 Eylül’e kadar o sözü
söylemeyen Türkeş neden 1985 yılında serbest bırakıldıktan sonra vefatına kadar
söyledi? İşte bu soru işareti kafaları her zaman kurcalamıştır. Ne demek, “Onlar
ne kadar Kürt ise ben de o kadar Kürdüm”? Biliyorsunuz, PKK hareketi de 1978
yılında Başbakan Ecevit zamanda Başbakanlık Örtülü ödeneğinden Pilot Necati ve
Kesire Yıldırım’a para verilerek başlatıldı. 12 Eylül Askeri Darbesi’nde PKK’lılara
bizzat Askeri kurmay subaylar tarafından Süphan dağlarındaki kaplarda eğitim verildi. Bu eğitim Askeri Cunta’nın talimatları doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, Devlet Bahçeli neden MİT elemanı olarak suçlanıyor?
MİT başka bir devletin değil, bu devletin bir istihbarat kurumu. İllegal değil, yasal
bir kurum. MİT elamanı olmak suç mu? CIA’ya göre suç. KGB’ye göre suç. İngiliz
İstihbaratına göre suç. Alman İstihbaratına göre suç. MOSSAD’a göre suç. Ama
bir Türke ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına göre suç değil. Kaldı ki Devlet
7
Bahçeli MİT elemanı olsa idi, 1988 yılına kadar 18 yıl öğretim görevlisi ve Yard.
Doç. Dr olduğuna göre, bu adam, yani Yard. Dr. Devlet Bahçeli neden Doçent yahut Profesörlük ünvanını alamadı? Oysa bağlı olduğu biriminde üst hocası olarak
Prof. Dr. Naci Kınacı vardı. Halbuki, Mahir Kaynak Prof. Dr. oldu. Bu bile Bahçeli’-
nin MİT elemanı olmadığına bir delildir.
Çaycı Mustafa’nın sorgusundan sonra MİT binasına gitmesi onun MİT elemanı
olduğunu deşifre etmez. MİT’te belki yakın bir tanıdığı vardır, durumu ona söylemek için gitmiştir. Doğru Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gidecek değil ya. Zaten onu
sorgulayanlar kimliklerini göstermiş, biz polisiz demişler. Eğer bu sorgulayan kişiler
polis değil, Muhsin Yazıcıoğlu’nun emrinde ülkücüler ise, onlara bu polis kimliklerini
kim temin etti? Peki, o devirde Ülkü Ocakları’nın, bilhassa genel başkanları Muhsin
Yazıcıoğlu’nun işi Türk gençlerine tezgahlar kurup onları herhangi bir nedenle suçlamak mı? Emniyet de bir devlet kurumu, MİT de. Bunlar resmi kurumlar. Ama Emniyetin başında “Beni buraya başbakan Süleyman Demirel değil, ABD temsilcileri tayin etti” “Ben Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk Alevi-Kızılbaş soykırımını
başlatan kimseyim” diyen Tiryakioğlu gibi biri var. Biri ABD’nin talimatı ile hareket
ederken diğer kurum Türkiye Cumhuriyeti’nin milli çıkarlarını temsil ediyor ve herhangi bir yabancı devlet temsilcilerinden emir almıyor. Ve Muhsin Yazıcıoğlu da
yabancı devlet temsilcilerinden emir ve talimat alan kurum mensupları ile işbirliği
yapıyor, hatta tezgahlar kurup Türk gençlerini sorguluyor/sorgulatıyor.
26 Kasım 2017 İstanbul
     
 
what is notes.io
 

Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...

With notes.io;

  • * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
  • * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
  • * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
  • * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
  • * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.

Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.

Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!

Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )

Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.


You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;


Email: [email protected]

Twitter: http://twitter.com/notesio

Instagram: http://instagram.com/notes.io

Facebook: http://facebook.com/notesio



Regards;
Notes.io Team

     
 
Shortened Note Link
 
 
Looding Image
 
     
 
Long File
 
 

For written notes was greater than 18KB Unable to shorten.

To be smaller than 18KB, please organize your notes, or sign in.