Notes

Son günlerde Diyarbakır başta olmak üzere, Muş, Bingöl, Bitlis, Şırnak, Van, Mardin ve daha birçok ilde yol kesme, adam kaçırma eylemleri yapan terör örgütünün hain planı güvenlik güçlerinin istihbarat çalışmaları sonucunda deşifre edildi. Yapılan istihbarı çalışma sonucunda; PKK terör örgütünün yol kesme eylemlerini sürdürdüğü bölgelerde,  üzerinde terör örgütüne ait sembollerin bulunduğu çadırlar kurmayı, bu çadırlara tehdit ederek, baskı ve zor kullanarak bölgede yaşayan vatandaşları toplamayı ve çadırlar çevresinden güvenlik güçlerine ateş açmayı planladığı ortaya çıkarıldı. 

Amaç; açılacak ateşe güvenlik güçlerinin karşılık vermesi ve çadırlarda bulunan masum vatandaşların vurulması/öldürülmesi. Bu durum bir tahrik unsuru olarak kullanacak, terör örgütü, güvenlik güçlerinin bölgede vatandaşa zulmettiği temasını hem ülke içinde hem de ülke dışında işleyerek devleti zor durumda bırakacaktı.

 Vatandaşların zarar görmemesi adına temkin ve teyakkuz içerisinde olan güvenlik güçlerinin başarılı çalışmaları PKK’nın hain planlarını deşifre etti. Hatırlanacağı üzere geçen hafta içerisinde PKK’nın benzer bir girişimi daha olmuş; Lice’de PKK’lılar şantiye de bulunan işçilerin el ve ayaklarını bağlayarak bir çadıra soktuktan sonra, çadırın çevresinde jandarmaya ateş etmeye başlamıştı. Maksadın, askerlerin çadırda bulunan işçileri taraması olduğu,  kendi imkânları ile çadırdan kaçan işçiler tarafından askerlere bildirilmişti. 

2.  SOSYAL MEDYA,  TWEETTER

PKK’DAN HAİN PLAN: 1. 

PKK eylem yaptığı bölgelerde kurduğu çadırlara vatandaşları zorla toplayıp çadırların çevresinden güvenlik güçlerine ateş etmeyi planladı. 

PKK’DAN HAİN PLAN: 2. 

Açılan ateşe güvenlik güçlerinin karşılık vermesi durumunda masum vatandaşların öldürülmesi hedeflendi.

PKK’DAN HAİN PLAN: 3. 

Güvenlik güçleri istihbarat çalışmalarıyla hain planları deşifre etti. 

3. HABER ANALIZ

YENİ TÜRKİYE’NİN YENİ TERÖRÜ VEYA YENI TURKIYE YENI PKK

Bugünlerde Türkiye gündemi, PKK terör örgütü elemanlarıyla onun yandaşları tarafından, Diyarbakır, Bingöl, Muş, Şırnak, Mardin, Van ve daha birçok ilde yapılan yol kesme, adam kaçırma, araç yakma, vergi toplama, tehdit etme eylemleriyle sarsılıyor. Terörle mücadelenin yürütüldüğü alanlarda çocukların dağa kaçırılması/götürülmesi dışında her gün onlarca terör eylemi yaşanıyor. Bunlardan sadece birkaçı basına yansıyor, diğerlerinden ise kamuoyunu haberi bile olmuyor; kamu kurumlarına, bankalara, öğrenci yurtlarına Molotof, el yapımı patlayıcı, ses bombası atma artık sıradan eylemler olarak görülüyor. Şırnak’ta bir araç içerisinde sivil olarak seyahat eden bayan polis memurunu, araca attıkları onlarca Molotof kokteyli ile ağır yaralayan dokuz eylemciden sadece birisi tutuklanıyor. Eylemcilerin “öldürme kastı” nedeniyle almaları gereken ceza çözüm sürecine feda ediliyor ve eylemciler serbest bırakılıyor. Son bir yıldır değişik yer ve zamanlarda buna benzer birçok eylem yaşandı. Ülkenin farklı gündemleri nedeniyle basında yer bulamayan bu olaylar artık çuvala sığmayınca ülke gündemini sarsmaya başladı. 

Şunu hemen belirtmek gerekir ki; son zamanlarda yaşanan eylemlerinin formatı 2013 yılı Mart’ından önceki eylemlerden çok daha farklı. Yeni Türkiye’ni yeni terörü artık eylemlerine, kadın, çocuk ve yaşlıları kalkan yapıyor, eylemlerini kırsalla paralel olarak şehirlerde gerçekleştiriyor. 

Bugünü anlamak için çözüm sürecinin başladığı, yani silahların sustuğu(!)(Çözüm sürecinin başlangıcından bu yana 7 Gönüllü Köy Korucusu ile bir uzman jandarma çavuş şehit edildi, çok sayıda güvenlik görevlisi yapılan silahlı saldırılar sonucunda yaralandı), çatışmasızlığın ilan edildiği, askerin kışlasına çekildiği 2013 yılı Nevruz’undan bu yana, terörle mücadelenin yürütüldüğü bölgede neler olduğuna kısaca hatırlayalım:

1.   Güvenlik güçlerinin alanı boş bırakmasından istifade eden terör örgütü hareket sığasını geliştirdi, zayıf olduğu “şehir”de güçlenmenin planlarını yaptı. 

2. Kırsal alanlardaki örgüt elemanlarının toparlanmasını sağladı, lojistik ve eğitim anlamında faaliyetlerini ve yaşam koşullarını geliştirdi.

3. Bölge halkında, PKK terör örgütünün güdümünde bir özerk bölge oluşturulacağı inancını yaydı ve örgüte katılımlarını artmasını sağladı. Dağa götürüp eğittiği ve suç kaydı olmayan elemanlarını tekrar şehire göndermek suretiyle, şehir içerisindeki yapılaşmasını tamamladı. 

4.  Alternatif devlet yapılanmasını gerektirdiği kurumları oluşturdu.  Bu bağlamda vergi sistemi oluşturdu ve vergi toplamaya başladı, seçimlerde bölge halkına yaptığı baskıyla BDP/HDP lehine oy devşirdi, özel asayiş birimleri kurdu, yol kontrolleri, kimlik kontrolleri yapmaya başladı, bölge mahkemeleri kurdu, bu mahkemeler vasıtasıyla yargılamalara başladı vs. 

Bu süreçte yaşananları özetledikten sonra şunu da belirtmek gerekir ki; örgüt şu ana kadar ilan ettiği ateşkesleri hep stratejik kazançlara dönüştürmüş, bunları eylemlerle sonlandırmış ve kazanımlarını bir ileri noktaya taşımayı başarmıştır. Ancak, çözüm sürecinde bu kadar kazançlı çıkacaklarını zannederim kendileri de hesap edememişlerdir. 

Terör örgütü, çözüm sürecinin getirdiği ortamdan istifadeyle örgütün önde gelen isimlerinden Duran Kalkan’ın 2012 yılı sonlarında geliştirdiği “kıra dayalı şehir gerillacılığı” stratejisini, bir bağlamda yürürlüğe koymuş oldu. Kırsaldaki silahlı gücünün desteği ve şehirdeki uzantıları vasıtasıyla, şehirlerde kitlesel eylem gerçekleştirmeyi öngören bu strateji bugün uygulama alanı bulmuş oldu. Terör örgütünün şehirlere yerleştirdiği elemanlarının tehdit, baskı ve zorlamasıyla kadınlar, çocuklar ve yaşlılar, yapılan eylemlerde ön saflarda eli silahlı örgüt mensupları ise onların arkasında sahne alıyor. Nitekim Lice’de yaşanan yol kesme eylemlerinin başladığı günden itibaren eylemcilerin arasına gizlenerek güvenlik güçlerine ateş açılmış, açılan ateş sonucunda da yedi güvenlik görevlisi çeşitli yerlerinden yaralanmışlardı. Eylemler sırasında dikkatli, temkinli ve tedbirli olmaya çalışan güvenlik güçleri ile terör örgütü mensupları arasında çıkan çatışmada iki kişinin hayatını kaybetmesi de örgüt için yeni bir istismar alanı oluşturdu. Bu olay da yeni provokasyonlara malzeme olarak kullanıldı. 

Masum insanları silahlarına siper yapan örgütün insan hayatına önem verdiği elbette ki düşünülemez. Yapılmak istenen aslında yeni provokasyon alanları oluşturmak. Bunun sonucunda da hep arzuladığı ancak gerçekleştiremediği “serhildan”ı gerçekleştirmek, yani bölge halkının topyekûn isyan etmesini sağlamak. Örgüt bunun için yeni provokasyonlar peşinde. Bu noktada güvenlik güçlerinin elde ettikleri bilgilere göre, PKK terör örgütü mensupları eylem gerçekleştirdikleri bölgelerde kuracakları çadırlara vatandaşları yerleştirmeyi planlıyor. Zorla, tehditle çadırlara insanların yerleştirilmesinden sonra bu çadırlar bölgesinden güvenlik güçlerine ateş açılacak ve güvenlik güçleri tarafından karşılık verilmesiyle vatandaşların ölmesi sağlanacak. Böylelikle bir taşla birden çok kuş vurulmuş olacak. Bölge halkı kışkırtılacak, ülkenin gündemi değiştirilecek, Diyarbakır’da çocuğu dağa kaçırılan annelerin yaptığı ve örgütü zor duruma sokan eylemler unutturulacak, güvenlik güçlerinin bölgede hint keneviri ekimine yönelik operasyon yapması engellenecek, uluslararası alanda da güvenlik güçlerinin sivil vatandaşlara yönelik orantısız güç kullandığı öne sürülerek Türkiye Cumhuriyeti güç duruma sokulmaya çalışılacaktır.  

Çözüm sürecinin başladığı günde İmralı ve Kandil’den farklı açıklamalar gelmiş, Öcalan silahla mücadele devrinin sona erdiğini ifade ederken, Kandil çözüm süreci ile ulaşılmak istenen nihai hedefin Kuzey, Güney, Batı ve Doğu Kürdistanlarını kapayan Büyük Kürdistan’ın kurulması olduğu belirtilmişti. Bugün de Duran Kalkan yaptığı açıklamada; hükümetin BDP/HDP’yi muhatap almasının bir anlam ifade etmediğini kendilerinin muhatap alınması gerektiğini, doğrudan görüşmelerin yapılmadıkça bir sonuca ulaşmanın mümkün olmadığını belirtti. Hükümetin çözüm sürecinde en azından yanlış bir grubu muhatap aldığı ortaya çıkmış oluyor. 

Gezi eylemleri sırasında “Şiddet ve vandalizm, yol kesme, Molotof atma demokratik bir yöntem değildir. ‘Benim istediğim olacak’ dayatması demokratik bir usul değildir ” (Star Gazetesi , 18 Haziran 2013 Salı)  diyen çözüm sürecinin de baş aktörlerinden olan Başbakan danışmanı Yalçın AKDOĞAN’ın çözüm sürecine ilişkin yapılan değerlendirmelere kulak tıkaması, aykırı görüşleri savaş naraları olarak suçlaması bugüne gelinmesinde önemli rol oynamıştır. Yeni Türkiye’nin artık yeni bir terörü var.