Notes

Belki bilenleriniz vardır, Hayati İnanç, asıl mesleği avukatlık olmasına karşın tam bir divan edebiyatı aşığı bir isim. Bu işe nasıl gönül verdiği ise bizler için ders niteliğinde.Kendisinin de söylediği sözlerden anladığımız üzere( "Yine bir imkân olsa yine Hukuk Fakültesi’ni tercih ederim." ) okuduğu bölümü seviyor fakat meslekle irtibatı biraz sınırlı.Çünkü başka bir alana yöneldi: Klasik Türk şiirini okumak, anlamak ve anlatmak, programlar yapmak. Konusu geniş ve insan olan bir bölüm olan hukuğu, sosyal ilimlere olan ilgisinden dolayı tercih etmiştir.1977 yılında İstanbul Hukuk Fakültesini kazanmıştır.Avukatlık mesleğini icra etmese de hukuk mantığına sahip olmanın her zaman yararlı olduğunu düşünür.Herkesin bir miktar hukuk bilgisi edinmesini fayda görür.1977 yılından 1980 yılına kadar ülkedeki karışıklıklar nedeniyle üniversiteye devam edemedi.Ülkenin durumu kendi deyişiyle "ortalık süt liman olunca" hukuk fakültesini 1984 yılında bitirdi.
Bir beyit bir kişinin hayatını ne denli değiştirebilir ki?
Kendisi henüz Hukuk Fakültesi öğrencisi iken (1981) bir Yargıtay kararında karşısına çıkan “müncer” kelimesinin anlamını merak eder ve bu arayış esnasında Recâîzâde Mahmûd Ekrem’e ait olan kendi deyimiyle nefis bir beyitle karşılaşır:

"Müncer olur mu yâ Rab bir subh-i inbisâta
Vahdet-gehimde böyle mahzûn geçen leyâlim”

Müncer : Dönüşmek, bir halden bir hale inkılâb etmek, bir süreç sonunda gelinen nokta.

[Yâ Rabbî bu hücremde geçirdiğim hüzünlü geceler, gün olur da ferah bir sabaha dönüşür mü?]

Bir kelimenin anlamını ararken diğer kelimelerinde anlamını öğrenip beyti kavrayınca bu işten büyük bir keyif alır. Böylece divan edebiyatına adar kendini.
Hatta bir röportajında Hayati İnaç'a da divan edebiyatını değil de edebiyatın başka alandaki yaptığı çalışmaları sorulunca şöyle cevap verir:
"Hobi olarak her türden okurum ama dikkatimi yoğunlaştırdığım ve tüm fikri hamulemi sarfettiğim alan divan edebiyatıdır.Orası çok zengin ve öksüz kalmış bir alan.Sebep ne olursa olsun Nabi gibi bir şairi olan bir milletin bundan habersiz olması çekilebilir birşey değil."
Aynı röportaj da kendisine şiir yazıp yazılmadığı sorulduğunda da şöyle cevap verir:
Hayır şiir yazmıyorum.Zaten ben şair değilim.Öyle bir kabiliyetim olduğunu da düşünmedim,kendimde görmedim.Merakım da yok zaten.Ben yazılmışları anlamaya çalışıyorum.Yazmaya gerek duymuyorum.
Hayati İnanç daimi konuğu olduğu Can Veren Pervaneler adlı programda her biri ayrı bir dünyanın penceresini aralayan divan edebiyatının en güzel şairleri ve en unutulmaz beyitlerini ele alırdı. Bu şairlerden birkaçı nabi,fenni,erzurumlu ibrahim hakkı,yahya kemal,muhibbi,avni ve necip fazıl kısa kürek gibi üstatlardı.