Önüme beyaz bi’ kağıt aldım. Yazmaya başladım,biraz,birazcık karışık kuruşuk,birazcık saçmaydı,zaten çocukluğumdan beri yazım kötüdür,kendimi de bazen iyi ifade edebilirim,o bazenler zaten nadir olur bende. Bazen kendi kendimle muhabbet ederim,bunu sesli bir şekilde yaparım,belki de o yüzden herkes beni deli sanıyor,ben sadece muhabbet ediyorum kendimle,cevabını bildiğim soruları kendime sormak ve o hep bilindik cevapları duymak istiyorum. Çoğu zaman öyle olmaz mı zaten? Cevabını bildiğiniz şeyleri sadece duymak için sorarsınız. Hep derim,ben iyi bir insan olamadım,başaramadım yani,çok kötü bir insan değilim ama çok insanın canını yaktım,her halde hikayemin,hayatımın en ironik noktası da bu,çünkü herkesi üzmek istemediğim için üzdüm ben. Ne zaman iyi bir insan olmaya çalışsam daha çok kötülük yaptım,istemeden değildi,isteyerek oldu hepsi,sadece iyi olduklarına inanıyordum. Sonra sevdim. Sevdim sonra beni sevmedi,bende başkasını sevmeye çalıştım,başkasını sevdim,onu da severken,başkası da sevmedi,ben yine bir başkasını sevdim,tam sevecekken güvenleri kırıldı,kendi hatalarımın bedelini hep başka bedenlerde,başka fikirlerde ödedim. Önüme beyaz bi’ kağıt almıştım hani,o kağıda yazdım,yaptıklarım yazı olarak geçti kağıda,kağıt siyahlaştı,birazcık gri aslında,belki de ben olumlu bakıyorum,nede olsa gri’de de biraz beyaz var değil mi? Beyaz hep temiz midir? Sevdim,çok sevdim. Öyle ki gözlerini,gülümsemesini gördüğümde ciğerlerimin hepsi havayla doluyordu ve ben öleceğimden korkuyordum,sanırım heyecan. Canımı acıtan sevgim. Sevdiğim hiçbir şey yapmıyor aslında,belki de sorun hiçbir şey yapmaması,görmediğim bedenlerde hissetiğim fikirler karşımdakileri memnun etmedi sanırım,dokunmanın,hissetmekten daha önemli olduğu bir Dünya bana göre değil sanırım. Ruhların birleşmesi bize yaramıyor gibi. Benimde dudaklarım başka dudaklara misafir olmuştu,ama kalbimin çaldığı kapılar hiç açılmadı. Kuşkusuz,sorgusuz sualsiz kabul edenlerde olmuştu,ben hak etmedim hiçbirini,hak edemedim. Belki de bu yüzden iyi olamadım. Beni hak eden biri varken,beni hatırlamayacak ruhlara koştum,hemde her seferinde açık kapıları kapayarak. Sonra bi’ gün baktım etrafıma,insanlar vardı etrafımda,sevdiklerim,sevebilecekler,sevenler,sevmeyenler, Sevmeyenler gitti ilk. Sonra sevdiklerim,sonra sevebilecekler. Ve bir gün etrafıma baktım,boş,her yer bomboş,izin vermedim kimsenin bende kalmasına. Hoş,izin versem de kimse yoktu. Onlar benim rüyalarım oldu,ben kabusları,ben rüya olduğum fikirlerde yaşadığım mutluluğu,mutsuzluğa koştum. Bir maraton gibiydi,inişler ve çıkışlar,sonra yine düşüş. Bir boşluğa,sonu bitmeyen bir boşlukta,2 gün süren sahteliklere kaçtım. Sonra o sahteliklerden de gerçeklerime döndüm. Acı,üzen,ama benim hazırladığım gerçekler. Senaryoyu da ben yazdım,mutlu sonları,mutsuz oynayanda ben. Sadece biraz sevilmek istemiştim,nefret edenim daha çok oldu. Beyaz kağıdı soruyorsanız,defteri yakalı çok oldu. Üzgünüm,iyi olmak isterken,daha kötü oldum. İçimde ki kıskançlıklarım,değişken duygularım,hiçbir şeyi de bahane olarak süremem. Sanırım artık sevmem de bir şey değiştirmeyecek sanırım,seviyorum ama. Bir de,biliyorum bunu okuyorsun,senden bir şey isteyeceğim. Ağlama. Hiçbir zaman.