Notes
Notes - notes.io |
– “Kusura bakma Tolga. Seninle konuşmak istemiyorum. Sana çok kızgınım ve kırgınım.”
– “Dinle beni Ayça. Bir hata yaptım. İnkar etmiyorum. Bir hataydı işte, anla lütfen. Ne olur yüz yüze konuşalım. Hatamı telafi etmek istiyorum.”
– “Demek kabul ediyorsun beni aldattığını. Güzel. Seni böyle kolay affedeceğimi nereden çıkarıyorsun? İnanmıyorum sana Tolga. Bu kadar basit mi her şey? Günlerdir soruyorum kendime, neden, neden…Neden aldattın beni? Neyimiz eksikti? Neyini tatmin edemedim senin?”
– “Ayça, yanlış şeyler düşünüyorsun. İnan bana, herşey benim hatam değildi.”
– “Ne demek şimdi bu? Ne anlatmak istiyorsun?”
– “Seni aldatmayı hiç düşünmemiştim. Bunca yıldır. İnan bana. Herşey çok ani oldu.” “Söylesene Tolga, ne zaman başladınız Mirey’le kırıştırmaya? Nasıl bu kadar ilerlettiniz muhabbeti?
– “Bana inanmayacağını biliyorum ama olanlar benim suçum değildi. En azından büyük bir kısmı. Sen Kayseri’ye gitmeden 1 hafta kadar önce bir akşam sana sürpriz yapmak için ofisinize gelmiştim. Kapıdaki güvenlikçi beni tanıdığından içeri girmeme izin verdi. Sizin katta kimse yoktu. O saatte çıkmış olamazdın. Sekretere sordum. Ofis çalışanlarının katıldığı bir yemeğe gittiğini söyledi. Önce Erman bey’le bir müşteriye uğrayıp, oradan da yemeğe katılacakmışsınız. Çaktırmadım ama biraz sinirlendim. O Erman bey’in öteden beri sana asıldığını biliyorum…”
– “Dur bir dakika. Erman bey evli bir adam ve bana asılmıyor.”
– “Sen öyle san. Kaç defa farkettim sana nasıl baktığını. Neyse, işte onunla çıktığını öğrenince epey bozuldum. Sürprizim de mahvolmuştu. Çıkıp eve gitmeye hazırlanıyordum ki, onu gördüm.”
– “Mirey’i?”
– “Evet. Düğünden tanışıklığımız olduğundan merhabalaştık. Havadan sudan biraz konuştuktan sonra bana benim de yemeğe mi katılacağımı sordu. Katılmayacağımı, aslında bundan haberim de olmadığını söyledim. Onun eşi de bir iş yemeğine gidecekmiş. O zaman biz de yalnız yemeyelim, birlikte yemeğe çıkalım dedi. Kabul ettim. Dediğim gibi sana da kırılmıştım. Mirey’le bir akşam yemeği yiyerek intikamımı almış olacaktım. Bunu da sana sen Erman bey’le gittiğin yemeği anlatana kadar söylemeyecektim.”
– “O yemeği tamamen unutmuşum. Tolga bu kıskançlığın aptalca. Erman bey şirketin genel müdür yardımcısı. Ben de ürün müdürüyüm. İş dışında aramızda hiçbir şey olmadı ve olamaz da.”
– “Her neyse. İşte o akşam Mirey’le yemeğe çıktık. Hafif bir yemek yedik ama o nedense gereğinden çok içti. Kısa sürede çakırkeyif oldu ve bana hiç beklemediğim şeyler anlatmaya başladı. Eşi İzak’la evleneli henüz 2-3 ay olmuştu ve bu süre zarfında İzak ona neredeyse hiç yaklaşmamıştı. Bir iki kez başarısızlıkla sonuçlanan girişimden sonra seks yapmayı denemeyi tamamen bırakmışlardı. Evlenmeden önce de hiç sevişmemişlerdi. Mirey bana bakire olmadığını, evlenmeden önce oldukça hızlı bir hayat yaşadığını söyledi. Bu durumda kocasıyla olan problemin sorumlusu kendisi değilmiş, vb. bu tarzda bir sürü şey anlattı.”
– “Maaşallah. Pek açık sözlüymüş.”
– “Ben de çok şaşırmıştım. İnan bana ona hiç çanak tutmadım. Hatta sarhoş olduğunu anlayınca artık onu evine bırakmayı teklif ettim. Sonra da evine bıraktım.”
– “O gece birlikte olmadınız mı yani? Bu kadar muhabbetten sonra?”
– “Hayır, ne münasebet! Sonraki 1 hafta içinde beni 1 kez telefonla aradı işyerinden. O gece fazla içtiğini, dertleşmeye ihtiyacı olduğunu, bu yüzden bana açıldığını, kendisini herkesle yüzgöz olan biri olarak görmemi istemediğini filan söyledi. Senin Kayseri’ye gittiğin gün beni yine aradı. Senin iş için Kayseri’ye gittiğini bildiğini, kendisinin de o akşam yalnız olduğunu, istersem 1 hafta önceki yemeğin rövanşını yapabileceğimizi, bu sefer içmeyeceğini söyledi. Epey tereddüt ettim ama sonunda kabul ettim.”
– “Neden? Kızın niyeti gayet açık değil mi? Sana resmen asılmış!”
– “Bu tip olaylara alışık olmadığım için tavırlarını yorumlayamadım. Yemekten bir şey olmaz dedim.”
– “Kabul et, Tolga. Mirey güzel bir kadın. Onun sana kur yapması hoşuna gitti!”
– “Emin değilim, olabilir belki de. Her neyse. O akşam Profilo’daki bowling salonuna gittik. Bowling oynadık ve hamburger yedik. 1 hafta öncekinin tersine bu kez özel şeylerden bahsetmedi ve çok neşeliydi. Onu evine bıraktım. Ertesi akşam işten erken döndüm. Senin o gece geleceğini bilmiyordum. Televizyon seyredip, biraz kitap okumayı düşünüyordum. Saat 7.5 gibi kapı çaldı. Mirey gelmişti. Çok şaşırmıştım. Bana adresi şirketten aldığını söyledi. Canının çok sıkıldığını, benimle bir kahve içmek istediğini söyledi. Henüz 5-10 dakika oturmuştuk ki, ansızın benimle sevişmek istediğini söyledi.
Kaç zamandır cinsel açlık çektiğini, çok güzel bir kadın olduğu için istediğiyle birlikte olabileceğini fakat asla böyle bir şey düşünmediğini, ama benden çok etkilendiğini anlattı. Ayrıca kocasının ilgisizliği yüzünden kendinden de şüpheye düştüğünü ve kendine olan güvenini yeniden kazanmak istediğinden söz etti. Bir yandan da soyunuyordu. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemedim. Sen de biliyorsun Ayça, o güzel bir kadın ve karşımda soyunup, benimle sevişmek istediğini söyleyince karşı koymam çok zordu.”
– “Ama imkansız değildi. Ah erkekler. Hepiniz aynısınız. Neden onu kapı dışarı edip, her kuşun etinin yenmeyeceğini söylemedin?”
– “Yapamadım. Çok üzgünüm.” “Peki hala birlikte oluyor musunuz?”
– “Hayır. O gece ilk ve tekti. Yemin ederim anla beni. Seni seviyorum. Dön artık evimize.”
– “Herşeyi anlattığın için seni affedeceğimi mi sanıyorsun Tolga? Olanları sindirmem kolay değil. Zaman gerekir. Belki zaman da yetmeyebilir. Ama şu an eve dönmeye niyetim yok. Bu anlattıklarından sonra senin ne kadar zayıf ve iradesiz olduğunu düşünmeye başladım. Dönemem.”
– “Peki. Sen bilirsin. Sana istediğin kadar zaman veriyorum. İyice düşün. Birlikte yaşadıklarımızı, güzel günlerimizi düşün. Her insan hata yapabilir Ayça. Affedebilmek erdemdir. Seni zorlamak istemiyorum. Kararını kendi kendine ver. Senden ricam o Piraye şıllığından akıl alma sakın.”
– “Ne demek şimdi bu? Ne biçim konuşuyorsun?”
– “Piraye’nin ne mal olduğunu gayet iyi biliyorum. Onu da uzun zamandır tanıyorum. Hakan’la ilişkilerinin nasıl bittiğini sen benden iyi bilirsin.”
– “İkisi de hatalıydı.”
– “Bence suç %80 Piraye’deydi. Neyse. Ona güvenmiyorum ve onun bizim ilişkimiz hakkında fikir beyan etmesini, sana akıl öğretmesini istemiyorum. Bir süre kendini dinle. İnanıyorum sonunda bana hak vereceksin ve evimize döneceksin. O zamana dek bekleyeceğim seni Ayça.”
Ve böylece bitti telefon görüşmesi. Ayça altüst olmuştu. Mirey resmen kocasını baştan çıkarmıştı. Tolga da büyük zaafiyet göstermiş, bunca yıllık sadakatinin belki de aldatma fırsatı çıkmamasından kaynaklandığını kanıtlamıştı. Bütün bunlara inanamıyordu. Akşama Piraye’yle herşeyi konuşmak istiyordu. O erkekleri daha iyi tanıyordu şüphesiz. Hem Tolga’ya bu konuda hiçbir söz vermemişti.
Ayça’nın Tolga’yla yapmış olduğu konuşmayı tüm ayrıntılarıyla dinleyen Piraye fazla bir yorum yapmadı.
– “İyi o zaman, dinle kendini. Bu arada biz de eski günlerdeki gibi kız kıza eğlenelim”, dedi.Bunu takip eden birkaç hafta boyunca Ayça kendini gayet iyi hissetti. Tüm bu olaylar olmamış gibi işine gitti. Kimseye birşey anlatmadı. Mirey yıllık izinde olduğundan hiç karşılaşmadılar. Böyle bir karşılaşma olasılığı bile Ayça’yı rahatsız ediyor, ne diyeceğini, ne yapacağını bilemiyordu. Akşamları Piraye’yle güzel yerlere yemeklere gittiler, haftasonları yürüyüşler yaptılar, bol bol film izlediler, hatta yıllık izinleri eşzamanlı alıp birlikte güneye tatile gitmeyi planladılar.
– “Harika olacak”, diyordu Piraye. “Çok güzel bir tatil köyü orası, bütün gün güneşlenir, denize gireriz. Akşamları da çılgınlar gibi eğleniriz. Eminim çok çekici erkekler vardır orada. Hem de değişik milletlerden. Laf aramızda ben bugüne dek hiç yabancı bir erkekle yatmadım. Sen?”
– “Elbette hayır! Daha neler? Hem ben tatilde gönül maceraları yaşamayı düşünmüyorum. İyice dinlenmeli ve bol bol kafa dinlemeliyim. Vermem gereken kararlar var. Tatil dönüşü Tolga’yla konuşacağım. Bu şekilde devam etmek ikimiz için de doğru değil.”
Böylece Ayça ve Piraye 1 hafta sonraya izinlerini aldılar, rezervasyonlarını yaptılar. Tatil yaklaştıkça heyecanlanıyor, sanki ilk kez tatile çıkacakmış gibi içleri içlerine sığmıyordu…
Günlerdir beklenen tatilin başlamasına 2 gün kala gelen bir haber Ayça ve Piraye’nin tüm tatil planlarını altüst etti. Ayça çok önemli bir toplantı için Adana’ya gitmek zorundaydı. Erman bey ıkına sıkına Ayça’dan özür dilemiş, bu toplantının çok önemli olduğunu, toplantıda alınacak kararlara göre önümüzdeki yılın bütçesinin oluşturulacağını haber vermişti. Diğer tüm katılımcılar için toplantı tarihi en uygun tarihti ve merkezi temsilen toplantıya katılması gereken Ayça’nın tatil planı genel müdür Rıfat bey’in pek umurunda değildi. Erman bey tatil meselesini Rıfat bey’e açtığında,
– “Ayça tatile 2-3 gün geç çıksın, 1 hafta geç döner”, demiş ve konuyu kapatmıştı.
Ayça durumu Piraye’ye anlatınca, Piraye tatili iptal etmeyi önerdi.
– “Benim tatil tarihlerimi değiştirip ileri almam mümkün değil, rezervasyonu iptal edelim, sen Adana’dan dönünce birlikte birkaç günlüğüne Şile’ye filan gideriz”, dedi. Fakat ikisi de farkındaydılar ki, bu tatili çok istiyorlardı ve Piraye’nin çözümü kimseyi memnun etmeyecekti. Bunun üzerine Ayça, Piraye’nin tatile tek başına gitmesini, kendisinin de Adana’daki toplantıdan sonra direkt Antalya’ya geçip ona katılmasını önerdi.
– “Hem 2-3 gün tek başına olursan, belki o çok merak ettiğin çekici erkeklerle tanışma şansın artar. Ben gelince de 4 gün birlikte tatil yapmış oluruz”.
– “Bilmiyorum Ayça. Peki sana 4 gün tatil yetecek mi?”
– “Benim fazladan 1 haftam daha olacak, Rıfat bey öyle söylemiş. Eğer tatilköyünden memnun kalırsam, tatilimi uzatırım.”
Böylece plan revize edildi ve Piraye kararlaştırdıkları gibi Cumartesi sabahı Antalya’ya gitti. Ayça da o gün tatil alışverişini yaptı, valizlerini hazırladı ve Pazar günü Adana’ya uçtu. Dönüşte İstanbul’a uğramamak için tatil eşyalarını da yanına almıştı.Pazar gecesi geç saatte otele yerleşen Ayça, duşunu alıp oyalanmadan yattı. Pazartesi ve Salı günleri toplantıda geçecekti ve iyice dinlenmek istiyordu.
Ertesi sabah erken kalkan Ayça kahvaltıya inmeden önce odasındaki boy aynasında kendisini inceledi. Bayi toplantılarında hemen her zaman tek kadın kendisi olurdu ve tecrübelerinin ona öğrettiği bir şey varsa, bir sürü Anadolu bayisinin aralarında hoş bir kadın olmasından çok memnun olduklarıydı. Ona her zaman çok kibar davranırlar, bir dediğini iki etmezlerdi. Ayça her toplantıdan sonra İstanbul’a koltuğunun altında yeni sözleşmeler ve bir sürü alım taahhüdüyle dönerdi. Erman bey onun bayi toplantılarındaki başarısını etrafındakilere hep hayranlık dolu sözlerle ifade eder,
– “İnsanın Ayça gibi ürün müdürü olursa hayatta sırtı yere gelmez”, derdi.
O sabah Ayça aynanın karşısında bütün bunları aklından geçirirken, mini eteğinin iyice ön plana çıkardığı biçimli bacaklarını, diri kalçalarını, güzel yüz hatlarını dikkatle süzüyor,
– “Tolga’nın beni Mirey kaltağıyla aldatmasına hala inanamıyorum”, diye düşünüyordu.Ayça kahvaltı salonunda önceden tanıdığı bazı bayilerle karşılaştı; Mersin bayii Sadık bey, Tokat bayii Murat bey ve Denizli bayii Salih bey. Hepsi onu gördüklerine sevinmişlerdi.
– “Özlettiniz kendinizi Ayça hanım, şu toplantılar da olmasa vallahi yüzünüzü göremeyeceğiz”, diye takılıyorlardı. Salih bey,
– “Kaç defa davet ettim sizi Pamukkale’ye, ‘gelin size güzel bir haftasonu yaşatalım’ dedim. ‘Pamukkale’miz nefistir, otellerimiz 1.sınıf, pişman olmazsınız’ dedim. Ama sizden ses soluk çıkmadı”, diye sitem etti.
– “Hep aklımda Salih bey, hep istiyorum. Hatta geçenlerde bir arkadaşıma da sözettim. Bir fırsat bulsak, inşallah geleceğiz.”
– “Tabii, tabii. Arkadaşlarınızı da getirin. Hep birlikte eğleniriz.”
Gerçekten de Ayça bu öneriden Piraye’ye söz etmişti. Piraye,
– “Amaan, boş versene. Anlattığına göre kıro herifler. Bunlar kesin bize asılırlar orada.” diyerek ciddiye almamıştı Ayça’yı.
Kahvaltıdan sonra hep birlikte toplantı salonuna geçtiler. Yaklaşık 30 kadar bayi salonda yerlerini almışlardı. Çoğunu önceden tanıyordu Ayça. Aralarında ilk kez gördüğü 7-8 kişi de vardı. Hepsiyle selamlaştı, tanıdıklarına hal hatır sorup gönüllerini aldı. Bu işte insan ilişkileri, karşındakine değer verdiğini belli etmek (en azından öyle görünmek) hayati önemdeydi. Bu konularda Ayça’nın doğuştan gelme bir yeteneği vardı.
Toplantı sırasında çaktırmadan etrafını inceleyen Ayça sık sık kaçamak bakışlarla karşılaşıyordu. Bu bakışların bir kısmı dostça, rahatsız etmeyen bakışlardı. Mesela Zonguldak bayii Faruk bey’inki bu kategoridendi. Faruk bey şirketin en eski bayilerindendi. Şirketle daima iyi ilişkileri olmuş, yaşı gereği Ayça’ya hep babacan tavırlarla yaklaşmıştı. Şirketin işleyişi, bayi beklentileri gibi konularda ondan çok şey öğrenmişti Ayça. Gülümseyerek Faruk bey’i selamladı.
Bir de şu ismini bilmediği yeni Sivas bayii, ya da Mersin bayii Sadık bey gibi bakışlarını pek beğenmediği adamlar vardı. Sanki dostça ya da merakla değil, dişiliğine gösterdikleri ilgiyle süzüyorlardı onu. Sadık bey zaten her zaman ona aşırı bir ilgi gösterir, yemeklerde filan yanına oturur, fırsat bulsa hemen yılışacak bir izlenim verirdi. Üstelik Sadık bey bildiği kadarıyla evli bir adamdı. Ah erkekler…
Ayça toplantıdan sonra odasına çıkıp uzandı. Akşam yemeğini hep birlikte şehrin ünlü bir lokantasında yiyeceklerdi. Biraz kestirip, duşunu alıp hazırlanacaktı. Sekizde lobiden alacaklardı onu. Bu arada resepsiyonu arayıp, Çarşamba sabahı Antalya otobüsüne rezervasyonunu yaptırmayı unutmadı. Bir aksilik olmazsa öğlene tatil köyünde olacaktı. Yatağında uzanmış, uyku uyanıklık arası tatili düşünürken, Piraye’nin birileriyle tanışıp tanışmadığını merak etti. Belki de onun gibi olmak lazım diye düşündü; hiçbir şeyi düşünmeden kendini koyuvermek, hayatı sürekli bir macera arayışı olarak yaşamak…
Saat tam sekizde lobiye indi. Hemen herkes oradaydı, Ayça da gelince hemen taksilerle yola çıktılar. Ayça o akşam son derece şık, tekparça-omuzlardan askılı siyah bir gece elbisesi giymişti. Bu elbise acaba ortama fazla mı kaçar diye düşünmüş ama sonunda yine de giymeye karar vermişti. Dizüstü eteği, hafif göğüs dekoltesi, ince topuklu ayakkabıları, omzunda beyaz şalı ve küt kesimli sarı saçlarıyla gerçekten tüm dikkatleri üzerinde toplamıştı.
Takside yine hep olduğu gibi Sadık bey yanında oturuyordu. Çaktırmadan bacaklarını süzmesi Ayça’nın hoşuna gitmiyordu. Sadık bey 45 yaşlarında, orta boylu, göbekli, saçları büyük ölçüde dökülmüş, hiçbir çekiciliği olmayan, tipik bir Anadolu bayisiydi. Yaklaşımları hoşuna gitmese de adam şirketin sevilen, en çok satış yapılan bayilerindendi.
|
Notes.io is a web-based application for taking notes. You can take your notes and share with others people. If you like taking long notes, notes.io is designed for you. To date, over 8,000,000,000 notes created and continuing...
With notes.io;
- * You can take a note from anywhere and any device with internet connection.
- * You can share the notes in social platforms (YouTube, Facebook, Twitter, instagram etc.).
- * You can quickly share your contents without website, blog and e-mail.
- * You don't need to create any Account to share a note. As you wish you can use quick, easy and best shortened notes with sms, websites, e-mail, or messaging services (WhatsApp, iMessage, Telegram, Signal).
- * Notes.io has fabulous infrastructure design for a short link and allows you to share the note as an easy and understandable link.
Fast: Notes.io is built for speed and performance. You can take a notes quickly and browse your archive.
Easy: Notes.io doesn’t require installation. Just write and share note!
Short: Notes.io’s url just 8 character. You’ll get shorten link of your note when you want to share. (Ex: notes.io/q )
Free: Notes.io works for 12 years and has been free since the day it was started.
You immediately create your first note and start sharing with the ones you wish. If you want to contact us, you can use the following communication channels;
Email: [email protected]
Twitter: http://twitter.com/notesio
Instagram: http://instagram.com/notes.io
Facebook: http://facebook.com/notesio
Regards;
Notes.io Team