Notes

YAZARLAR
GÜLTEKİN AVCI
İtalya'da başbakan Giulio Andreotti yolsuzluktan mahkûm oldu. Temiz Eller operasyonu başladığında, İtalya'da hiç kimse, başbakanlık yapmış, saygın ve en güçlü politikacı olan Bettino Craxi'nin rüşvete bulaşmış olabileceğini düşünmüyordu. Ancak, birbiri ardına patlayan skandallar, yolsuzlukların belgelenmesi İtalyan kamuoyunu dehşete düşürdü Craxi'yi göklere çıkarıp onunla birlikte hareket edenler halk içine çıkamaz oldular. Başbakan Craxi farklı bir tepki gösterdi. Mahkemeden hızlı davranıp Tunus'a kaçtı. 15 kadar hükümet ve iş adamı bu soruşturmalar sırasında intihar etti. İntihar patolojik bir ruh halini gösterir. Asla tasvip ve tavsiye edilmez. Ama o kişinin ahlak, onur ve ar duygusuna sahip olduğunu da kanıtlar. Kimi kaçar, kimi istifa eder, kimi de intihar. Ya kılı bile kıpırdamayan ve yüzü kızarmayan bizim yolsuzlar ne yapar?
http://www.bugun.com.tr/onur-ve-ahlak-kaygisi-yazisi-998892

GÜLAY GÖKTÜRK
Kıssadan hisse:
1) Demek Fenerbahçe'yi ele geçirmek isteyen Cemaat değil, siyasetçilermiş.
2) Bakan damadı olup da, Başbakan'dan farklı bir çizgide hareket etmek "cesaret" işiymiş.
3) Bu cesaretin mutlaka bir sebebi olması gerekirmiş. Meselâ, "maddi menfaat..."
4) Başbakanlar, talep edenlere randevu verip vermemek suretiyle onları cezalandırırmış.
http://www.bugun.com.tr/fenerbahce-kongresi-uzerine-hesaplar-yazisi-998901

CÜNEYT ÖZDEMİR
Aslına bakarsanız sızdırılan telefon tapelerine bakıp sormamız gereken ilk soru ‘Bilal Erdoğan’ın ne iş yaptığı’ olmalı. Zira bunu anlamak kolay değil. Resmi olarak bir aile vakfı olan TÜRGEV’in başında gözüküyor ancak gelin görün ki sızdırılan telefon kayıtlarında daha çok bir aile şirketinin finanstan sorumlu CFO’su ya da Başbakan’ın kişisel işlerinden sorumlu gayri resmi özel kalem müdürü gibi bir işlevi olduğunu anlıyoruz. Sadece yolsuzluk iddiaları ile değil, Shakespeare’yen bir aile trajedisi ile de karşı karşıyayız. Yaşlarını başlarını almış olsalar da kendi hayatlarını, işlerini kuramayan, babalarının hırs yörüngesinden çıkamayan bu ‘oğullar’ daha çok epik bir oyunun ‘kurbanları’ gibi gözüküyorlar.
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/cuneyt_ozdemir/ama_babacigim-1179394

KORAY ÇALIŞKAN
Hizmet'e gönül verenin CHP'yi desteklemesi eskiden imkânsızdı. Artık İstanbul ya da Ankara gibi yerlerde muhtemel. CHP’deki bu olumlu değişikliği Türkiye toplumuna tam anlamıyla duyurup, bir de buna kefil olan Erdoğan’ın kendisi oldu. Yıllar içinde üretip beslediği ve inanç sömürüsü üzerinden peydahladığı CHP karşıtı hissiyatları darmaduman etti. CHP’yi muhafazakâr seçmene uzak olmakla suçlayan, dini hassasiyet siyasetiyle CHP’ye dinsiz iması yapan AK Parti bir süredir CHP’nin C’sinin cemaat olduğunu savunuyor. Twitter’da robotlar CHP’ye Cemaat Halk Partisi diyerek atarlar atıyor.
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/koray_caliskan/ak_partiden_chpye_buyuk_destek-1179395

MURAT YETKİN
Koç 'Temiz siyaset, temiz para için gerekli' diyor aslında. Yoksa suyuna gidip himmetini vermek daha kolay. İşin püf noktası şurada: Devir değişiyor. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 17 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturması ardından yaptığı bazı konuşmalarda daha nitelikli sermaye akışının Türkiye’de hukuk devleti ve yolsuzlukla mücadelenin daha iyi işlediği inancıyla mümkün olacağını söyledi. Yani temiz siyaset ihtiyacı, muhalefet partilerinin seçim heyecanı, vatandaşın artık yaka silkmesiyle gelen bir tepki değil yalnızca, modern ekonominin bir gereği.
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/murat_yetkin/temiz_siyaset_ihtiyaci_koc_ve_turk_burjuvazisi-1179396

YÜKSEL TAŞKIN
“Biz kendi neslimizi yetiştirdiğimizde, sizler olmayacaksınız.” Bu açıkça söylenmiyor ama devlet eliyle İslamcı nesil yetiştirmenin başka bir izahını bulmak kolay değil. Her kesimin yüzleşmesi gereken temel sorulardan birisi şu: Laikleri bir türlü meşru göremeyen, hatta onlardan devşirilen servetlerle “İslami Robin Hood’çuluk” yaptıklarını ima eden ve bunu adilce bulanlarla aynı ülkede nasıl yaşayacağız?
http://www.taraf.com.tr/yazilar/yuksel-taskin/sadece-kasetler-mi/29050/

ERTUĞRUL ÖZKÖK
Müslümanlık böyle bir şey mi yani. ON bir yıldır, bize “muhafazakâr dersi” verdi. Tam on bir yıldır kendinin ve ona oy verenlerin “iyi Müslüman”, vermeyenlerin ise “ateist, kötü Müslüman” olduğunu söyledi. Eyy Başbakan...On bir yılda ülkede muhalif ses bırakmadın, medyayı susturdun, insanları korkuttun, askeri rejimlerinden beter ağır bir baskı rejimi kurdun. Eyy Başbakan... Bu insanların gözüne baka baka “Camide içki içtiler” yalanını söyledin, “Kabataş’ta başörtülü kızımıza saldırdılar” iftirasını attın... “Ördük yurdun dört bir yanını ayakkabı kutularıyla...”
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25935457.asp

MEHMET YILMAZ
Başbakan iktidardan indiği gün onu bekleyen bir tek şey var: Önce Yüce Divan, sonra da doğru Silivri. Benim askerden dönen üniversite mezunu oğlum hâlâ işsiz, bunun ne iş güç yaptığı bile belli olmayan oğlu milyon dolarlarla oynuyor! Ortalık Başbakan’ın kasetlerinden geçilmiyor. Oğlu ile milyon dolarlık kaynağı belirsiz paraların pazarlığını yapıyor. Evine kaynağı belli olmayan neresinden baksanız yüz milyon Euro’ya yakın para doldurulmuş. Kırım Karadeniz’de sınır komşumuz Rusya ile her an yumruk yumruğa gelebilir. Ve bizim başımızda bir “saf” var!
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25935580.asp

SEDAT ERGİN
Eşbaşkanlık sistemiyle ilgili yazı kaleme almış...
Her il, ilçe ya da belde için iki eşbaşkan adayı belirleniyor. Bunlardan birincisi, seçim kuruluna verilen resmi listede, belediye başkanlığı için resmi aday olarak gösteriliyor. Diğer eşbaşkan adayı ise o ildeki belediye meclisi listesine seçilebilir bir sıraya konuluyor. İkinci eşbaşkan, aslında belediye meclisi üyesi olarak seçiliyor. Eşbaşkanlık, bu iktidar yoğunlaşmasını dengelemek, kontrol etmek bakımından da etkili bir yol olacak.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25935550.asp

TAHA AKYOL
UKRAYNA, zamanımızın esaslı krizlerinden birini, belki en ağırını yaşıyor; kısaca kimlikler ya da milliyetçilikler çatışması...Batı’ya açık Ukrayna kimliğiyle, Doğu’ya dönük Rus kimliğinin çatışması, eski NATO ve Sovyet kutuplaşmasına da denk düşüyor! İşte Batılı ülkeler Ukrayna’yı destekliyor. Kırım, kadim Türk-Tatar yurdudur. Kırım’ın bugünkü başkenti Simferopol’ün bizim dilimizdeki tarihi ismi “Akmescit”tir. Putin Rusya’sının niyeti, Kırım’da nüfus üstünlüğüne ilaveten askeri üstünlüğü sağlamak.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25935591.asp,

AHMET HAKAN
Evde para istiflemek... Villalar peşinde koşmak... Milyon dolarları sıfırlamaya çalışmak... Gibi ağır ve vahim ithamlar söz konusu. O telefon kaydında bir üçkâğıt varsa... O üçkâğıdı ortaya çıkaracak her şeyi yapmaz mı? Montaj varsa montajı kanıtlayamaz mı? FETHULLAH Gülen’in çoluğu çocuğu yokmuş. İyi de yüce liderimiz... Sen Gülen’in çoluğu çocuğu olmadığını yıllardır biliyordun. Neden bu zamana kadar katıldığın herhangi bir “Türkçe Olimpiyatları”nda “Onun çoluğu çocuğu yok” demedin? Hüseyin Çelik’ler, Bülent Arınç’lar ARTIK... Başbakan’la tam bir söylem birliği içine giremiyorlar. İsteseler de yapamıyorlar bunu.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25935447.asp

YILMAZ ÖZDİL
12 yıldır iktidardayız. Kimin hayatına karıştık? 12 yıldır kimsenin hayat tarzına karışmadık, kimsenin yediğine içtiğine karışmadık, giyimine kuşamına karışmadık, tam tersine, 12 yıldır hep özgürlüklerin arkasında durduk. 12 yıldır cunta kuranlar da, Gezi olaylarında şehirleri yakanlar da, Pensilvanyalı zat da, aynı amaç için çalışıyor. 12 yıldır nasıl dik durduysak, paralel darbe’ye de dimdik duracağız. 12 yıldır yolsuzluklara asla göz yummadık, yolsuzluklar karşısında bir an tereddüt bile etmedik, derhal hukuka teslim ettik, 12 yıldır yolsuzluklara müsamaha etmedik, etmeyiz.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25935444.asp

AHMET TAKAN
Efkan Ala’nın bürokrasideki lakabı “demir yumruk”tu.. Şimdi siyasetin demir yumrukluğuna -tabii ki Başbakandan sonra- soyundu. Vaktiyle, daha ileri kademeler için Ankara’da kendisiyle görüşen onca cemaat mensubu Vali ve Kaymakamı ve her gün kapısını aşındıran nice cemaat yakını devlet görevlisini bilmesemem Efkan Ala'nın samimiyetine inanacağım. Eski Başbakanlık Müsteşarı yeni İçişleri Bakanı Efkan Ala, ortaya cerahat gibi saçılan, yolsuzluk, hırsızlık ve talan iddialarını ise hiç duymamış gibi yapıyor.
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/odadan-kovulma-anilari-29980yy.htm

Saygı Öztürk
“Temiz Seçim” için çabalayan, oy kullanmayanları sandık başına gitmeleri için ikna etmeye çalışan değişik gruplar var. Onların bu çabalarına, seçim hilelerine karşı mücadele edilmesine Türkiye’nin çok büyük ihtiyacı var. Oy sayımında pusulanın yanlış okunması, okunanların yanlış yazılması, sandık tutanağının sahte imzayla düzenlenmesi, oy torbasının yolda değiştirilmesi, sandık kurulunda üyesi olmayan partilerin oylarının paylaşılması bilinen numaralardan bazıları… Seçim sistemi (SEÇSİS) bilgisayar programı üzerinde yıllardır büyük şüpheler var. Temiz bir seçim” için oy kullanmayanların sandığa gitmesini sağlamak önümüzdeki seçimlerde daha da büyük önem taşıyor. Var mısınız “temiz seçime, var mısınız temiz siyasete”…
http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/saygi-ozturk/1-milyon-hayali-secmen-kime-oy-verecek-465363/

Melih Aşık
Türkiye sivilleşiyor, özgürleşiyor, normalleşiyordu...Kimi aydın pozundaki yalakalar sabah akşam bu yalanı pompalıyordu...Sonunda normalleşme olmadı mı? Oldu...Yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, yalancılık, hile, hurda, komplo normalleşti...Herkes her gece sosyal medyada bu kepazelikleri izliyor.Ve artık bunları normal karşılıyor.Ne var ki dışarıdan bakılınca dünyanın gözünde hiç normal değiliz.Çürümüş, yozlaşmış, çamura batmış bir toplum görüntüsündeyiz...Ve maalesef... Bu ülkede yaşayan hiç kimse bu çerçevenin dışına çıkamayacak.Ülke yönetiminde yaşanan çürümüşlüğe hepimiz belli ölçüde ortak sayılacağız...Çünkü hepimiz... Bu kirlenmiş görüntünün parçalarıyız.
http://gundem.milliyet.com.tr/normallestik-/gundem/ydetay/1845774/default.htm

Abbas Güçlü
Hacettepe’nin şişirilmiş kontenjanları yetmiyor gibi bir de bakın nasıl bir durumla karşı karşıyalar:
“Diğer sıkıntımız ise Bozok ve Kastamonu Tıp Fakültelerinin de Hacettepe’de eğitimine devam etmesi. Altyapısı hazır olmadan açılan bu fakülteler, cami önüne bırakılan bebekler gibi Hacettepe’ye terk edilmiştir. Kastamonu Tıp Fakültesi’nin geçen sene mezun verdiğini, Bozok Tıp Fakültesi’nin ise beşinci sınıf öğrencilerinin Hacettepe Tıp’ta eğitim gördüğünü de söylemeden geçmek olmaz.
http://gundem.milliyet.com.tr/tip-fakultelerine-kim-sahip/gundem/ydetay/1845865/default.htm

Mehmet Tezkan
Milli Eğitim Bakanlığı’nda görev yapan tüm yöneticileri (yanılmıyorsam üç kişi hariç) görevden alan yasa Cumhurbaşkanı’nın önünde.   Yasa resmi gazetede yayınlandığı günSadece Ankara’da görev yapan kadrolar değil.. Tüm il ve ilçe milli eğitim müdürleri de yerlerinden oluyor.. Sadece onlar değil..81 il, 957 ilçe milli eğitim müdürü haykırmaz mı?Cumhurbaşkanım benim suçum ne..
Durup dururken neden görevden alındım.
http://gundem.milliyet.com.tr/cumhurbaskanim-benim-sucum-ne-


Şahin Alpay
Eğer burası bir hukuk devletiyse (burada Sovyet hukuku geçerli değilse), “suçsuz insanlara tuzak kurup hapse attıran bir çete” olmadığını kanıtlamak herhalde hareketin sorumluluğu değildir. Gerçek bir laik düzenden ne kadar uzak olduğumuz, yıllardır Milli Güvenlik Kurulu emirleriyle, kesintisiz olarak yapılan fişlemelerle; “Cemaat yurtlarına gizlice silah, uyuşturucu madde yerleştirilerek, mensuplarının terör örgütü suçlamasıyla yargılanmalarını” öngören “Cemaat’i bitirme planları” ile ortada değil mi?
http://www.zaman.com.tr/sahin-alpay/cemaati-niye-elestirmiyorsun_2202967.html


Bülent Korucu
Başbakan: Milliyet’i almalısın...
Korkmaz Yiğit'in müteahhitlikten bir anda yükselişi, banka ihalesine girip, medya almaya çalışması ihalelere fesat karıştırılması ve bunun sonucunda Mesut Yılmaz'ın yüce divanda yargılanmasını anlatmış.
http://www.zaman.com.tr/bulent-korucu/basbakan-milliyeti-almalisin_2202968.html


Mümtazer Türköne
AK Parti seçime giriyor mu?
Erdoğan’ın seçim diye bir derdi yok. O seçim meydanlarını oy toplamak için değil, bıçak sırtında gidip-gelen kendi ikbali için kullanıyor. Başbakan oy değil can derdinde. AK Parti’nin 2002’den bu yana düzenli olarak kendisine oy vermiş bir kitleye karşı kin ve nefret dolu bir savaş yürütmesinin siyasî akıl içinde hiçbir açıklaması yok.
http://www.zaman.com.tr/mumtazer-turkone/ak-parti-secime-giriyor-mu_2202969.html


Nuriye Akman
Hayrettin Karaman’a sorular...
Dinde çoğulculuk değil, hürriyet” başlıklı son yazısında İslam’ın tek hak din olması sebebiyle, Müslüman bir ülkede her inanca ve hayat tarzına eşit mesafede durulamayacağını, hoşgörülü olunamayacağını, dinin yasakladığı hususların sistemin elverdiği ölçüde engelleneceğini ve bu yapılamadığı takdirde istemeyerek tahammül edileceğini söylüyor.
Soru:İslam devleti adına karar alan ve uygulayanların aslında kendi şahsi bilgi ve yorumlarına dayandıklarını, bunların da kişilik yapıları ve çıkarlarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu hesaba katmamız gerekmez mi?
Soru: Farklı inanç algılarına karşı yapılacak müdahaleler; toplumda takiyye yapanların, şirke değilse bile münafıklığa düşenlerin oranını yükseltmez mi?
Her şeyin doğrusunu, mülkün ve hükmün tek sahibi olan Allah bilir...
http://www.zaman.com.tr/nuriye-akman/hayrettin-karamana-sorular_2202971.html



Hasan Cemal
Tayyip Erdoğan ve 'gönül bağı kopan' Kürtler
Berlin’deki hava Diyarbakır’dan farklı değildi Kürtler açısından. Erdoğan’a güven yoktu. Erdoğan’la çözüm sürecinin doğru dürüst yürümediği, kolay kolay da yürümeyeceği konusunda genel bir mutabakat vardı. Erdoğan’la çözüm süreci nereye. sorusu yanıtlanırken en çok şu sözcükler kulağa çalınıyordu:
Oyalama... Ali Cengiz oyunu... Zaman kazanma...
Kürtlerin kafasını karıştıran sorulardan biri şöyle: “Batı’da, demokrasiydi, hukuktu, özgürlüklerdi takmayan bir Tayyip Erdoğan döneminde Kürtler Doğu’da özgürleşebilir mi?
http://t24.com.tr/yazi/tayyip-erdogan-ve-gonul-bagi-kopan-kurtler/8672


Nedim Hazar
Ziya etkisi ( Şener Şen olayı)
Seçim meydanında şahit olduğumuz yüksek ‘volüm’lü dil, el freni çekilmiş, ancak gaza dibine kadar basılmış bir araç görüntüsü veriyor. Ortalık yıkılıyor sesten ve dumandan ancak, zerre kadar yol alma, mesafe kaydetmek mümkün değil.
Günde dört defa, avazı çıktığı kadar nefret dili üreten bir politikacı bırakınız inandırıcılığı, oy oranını bile sabit tutamaz.
Başbakan’ın oğlu ile yaptığı konuşmadaki sakin ses tonu ve üslup beni etkiledi. Bağırıp çağırmadan, öfkeye kapılmadan konuşulabileceğinin apaçık göstergesi gibi geldi. Ve açıkçası zihnimde “Ziya Etkisi” yapmayan nadir konuşmalardan biri olarak kaldı.
http://www.zaman.com.tr/mahmut-nedim-hazar/ziya-etkisi_2202970.html